|
- Yes, the correct answer is 'Taiwan'.
- Evet, doğru cevap 'Tayvan'.
- Could you show me the correct way to swing a golf club?
- Bana golf sopasını sallamanın doğru yolunu gösterebilir misiniz?
- Many of the amendments are seeking to strike the correct balance between them.
- Değişikliklerin birçoğu bu ikisi arasında doğru dengeyi kurmaya yöneliktir.
- How often do widows and elderly people receive the correct allowance?
- Dullar ve yaşlılar ne sıklıkla doğru ödeneği alıyor?
- This correction only enters the correct budget lines without obviously changing the content of the amendments.
- Bu düzeltme, değişikliklerin içeriğini açıkça değiştirmeden sadece doğru bütçe satırlarını girmektedir.
- I would ask you to confirm that this is a correct interpretation of what you have just said.
- Sizden az önce söylediklerinizin doğru bir yorum olduğunu teyit etmenizi rica ediyorum.
- Everything depends on first making a correct analysis.
- Her şey önce doğru bir analiz yapmaya bağlıdır.
- Therefore please amend the German text; the English is the correct text.
- Bu nedenle lütfen Almanca metni değiştirin; İngilizce metin doğru metindir.
- Of course, it is quite correct to say that far more rapid and concerted action is required.
- Elbette çok daha hızlı ve uyumlu bir eylemin gerekli olduğunu söylemek oldukça doğrudur.
- The Commission's affidavit during the appeal was strictly factual and correct.
- Komisyon'un temyiz başvurusu sırasındaki beyanı kesinlikle gerçeklere dayanmaktadır ve doğrudur.
- Morally, however, it is certainly is not correct.
- Ancak ahlaki açıdan bu kesinlikle doğru değildir.
- If calculations are correct there is considerably less slack in the agriculture budget.
- Eğer hesaplamalar doğruysa tarım bütçesinde çok daha az boşluk var.
- Is that correct and does the Commission intend to do anything about it?
- Bu doğru mu ve Komisyon bu konuda bir şey yapmayı düşünüyor mu?
- I am putting it politically and procedurally the correct way.
- Siyasi ve prosedürel olarak doğru şekilde ifade ediyorum.
- I seriously believe that this is not a coherent, correct or serious position.
- Bunun tutarlı, doğru veya ciddi bir duruş olmadığına ciddi olarak inanıyorum.
- The approach to this subject is not correct either and there are alternatives.
- Bu konuya yaklaşım da doğru değildir ve alternatifler mevcuttur.
- This is certainly a good and correct way of working and, in general, I feel this is the way things are being done.
- Bu kesinlikle iyi ve doğru bir çalışma şeklidir ve genel olarak işlerin bu şekilde yürütüldüğünü düşünüyorum.
- That is absolutely correct and we must vigorously condemn them.
- Bu kesinlikle doğrudur ve onları şiddetle kınamalıyız.
- They have no access, that is correct, but they cannot consult it either.
- Erişimleri yok, bu doğru, ancak danışamazlar da.
- This is a different concept altogether and this is the correct word.
- Bu tamamen farklı bir kavramdır ve doğru kelime budur.
- Therefore the interpretation by the tyre industry and distributors in Sweden of the relevant EC legislation is correct.
- Bu nedenle İsveç'teki lastik endüstrisi ve distribütörlerinin ilgili AT mevzuatına ilişkin yorumları doğrudur.
- We will make sure the President draws the correct conclusions from that and takes appropriate action.
- Başkan'ın bundan doğru sonuçlar çıkarmasını ve uygun adımları atmasını sağlayacağız.
- If that is correct, that is something that should not have been adopted into law in the European Union.
- Eğer bu doğruysa, bu Avrupa Birliği'nde kanun haline getirilmemesi gereken bir şeydir.
- Another factor that makes the problem of correct dosage harder is the growing market in concentrates.
- Doğru dozaj sorununu zorlaştıran bir diğer faktör de konsantre ürün pazarının giderek büyümesidir.
- The correct way forward in this case is to approve the liberals' and others' amendments.
- Bu durumda izlenecek doğru yol, liberallerin ve diğerlerinin değişikliklerini onaylamaktır.
- We must also discuss whether we are making the correct demands of the candidate countries.
- Aday ülkelerden doğru taleplerde bulunup bulunmadığımızı da tartışmalıyız.
- That is correct, but there are other sectors that fall under services of general interest.
- Bu doğru ancak genel menfaat hizmetleri kapsamına giren başka sektörler de var.
- It is the correct path to go down.
- Bu, gidilmesi gereken doğru yoldur.
- It is not correct, either, that the Commission has proposed the abolition of public aid for modernisation of the fleet.
- Komisyonun filonun modernizasyonu için kamu yardımının kaldırılmasını teklif ettiği de doğru değildir.
- That is correct practice, democratic practice.
- Bu doğru bir uygulamadır, demokratik bir uygulamadır.
- That is the correct procedure and there is no alternative to it.
- doğru prosedür budur ve bunun alternatifi yoktur.
- Macro-financial assistance is not the correct instrument for imposing political conditions.
- Makro-finansal yardım, siyasi koşulların dayatılması için doğru araç değildir.
- The Ombudsman has also promoted the full and correct application of the Charter.
- Ombudsman ayrıca Şart'ın tam ve doğru bir şekilde uygulanmasını teşvik etmiştir.
- I was wondering whether this is the correct procedure.
- Bunun doğru bir prosedür olup olmadığını merak ediyorum.
- What they put in as a quotation was correct.
- Alıntı olarak koydukları şey doğruydu.
- That is by way of a precaution, amongst other things, and I think it is correct.
- Bu, diğer hususların yanı sıra bir tedbir niteliğindedir ve bence doğrudur.
- This decision is fair, technically correct and necessary.
- Bu karar adil, teknik olarak doğru ve gereklidir.
- I also think the step the Commission proposes is correct and justified.
- Ayrıca Komisyon'un önerdiği adımın doğru ve haklı olduğunu düşünüyorum.
- This is a different concept altogether and this is the correct word.
- Bu tamamen farklı bir kavramdır ve doğru kelime de budur.
- That is absolutely correct and we must vigorously condemn them.
- Bu kesinlikle doğrudur ve bunları şiddetle kınamalıyız.
- The Minutes are correct but I should like to make a comment.
- Tutanaklar doğru ancak bir yorum yapmak istiyorum.
- Therefore, the percentages may be correct but the interpretation is wrong.
- Dolayısıyla yüzdeler doğru olabilir ama yorum yanlıştır.
- Therefore, the percentages may be correct but the interpretation is wrong.
- Dolayısıyla yüzdeler doğru olabilir ama yorumlama yanlıştır.
- If my information is correct, the vote on this report will take place on Wednesday, from 11.30 a.m.
- Eğer bilgilerim doğruysa, bu raporla ilgili oylama Çarşamba günü saat 11.30'dan itibaren yapılacaktır.
- As you said Mrs Muscardini, the English text is the correct one.
- Sizin de söylediğiniz gibi Bayan Muscardini, İngilizce metin doğru metindir.
- If that is correct, that is something that should not have been adopted into law in the European Union.
- Eğer bu doğruysa, bu Avrupa Birliği'nde yasaya dönüştürülmemesi gereken bir şeydir.
- It is the correct path to go down.
- İzlenecek doğru yol budur.
- Still others are outside the scope we perceive as the correct scope for the machinery directive.
- Diğerleri ise makine direktifi için doğru kapsam olarak algıladığımız kapsamın dışındadır.
- Correct and effective technical measures should be the basis for achieving the balance between fleet and resources.
- Doğru ve etkili teknik tedbirler, filo ve kaynaklar arasındaki dengenin sağlanmasının temelini oluşturmalıdır.
- I do not, however, believe for one moment that a war is the correct solution to the problem.
- Ancak ben bir an için bile savaşın soruna doğru çözüm olduğuna inanmıyorum.
- Firstly, it is correct to emphasise, as he has done, the remarkable opportunities offered to disabled people in society.
- İlk olarak, kendisinin de yaptığı gibi, toplumda engellilere sunulan kayda değer fırsatları vurgulamak doğrudur.
- Legislation is not always the correct route to go down.
- Mevzuat her zaman gidilecek doğru yol değildir.
- This is certainly a good and correct way of working and, in general, I feel this is the way things are being done.
- Bu kesinlikle iyi ve doğru bir çalışma şekli ve genel olarak işlerin bu şekilde yapıldığını düşünüyorum.
- The Commission's response to this may well be technically correct, but it is not the right one politically.
- Komisyon'un bu yanıtı teknik olarak doğru olabilir, ancak siyasi olarak doğru bir yanıt değildir.
- If the current draft is correct, then this is a huge step backwards in comparison to today.
- Eğer mevcut taslak doğruysa, o zaman bu, bugüne kıyasla büyük bir geri adımdır.
- The decisions adopted for the supplementary budget are correct and are a step in the right direction.
- Ek bütçe için alınan kararlar doğrudur ve doğru yönde atılmış bir adımdır.
- The point which you raise is perfectly correct.
- Belirttiğiniz husus son derece doğru.
- Under the Rules I am suggesting the correct procedure today.
- Kurallar uyarınca bugün doğru prosedürü öneriyorum.
- As I have said before on many occasions, this is simply not correct.
- Daha önce de birçok kez söylediğim gibi, bu doğru değildir.
- I am putting it politically and procedurally the correct way.
- Bunu politik ve prosedürel olarak doğru şekilde ifade ediyorum.
- I belong to the parliamentary majority that viewed the Berlin financial perspectives of 1999 as sufficient and correct.
- Ben, 1999 Berlin mali perspektiflerini yeterli ve doğru olarak gören parlamento çoğunluğuna mensubum.
- It also makes it easier to supply correct information to all the players in the whole production and distribution chain.
- Ayrıca tüm üretim ve dağıtım zincirindeki tüm oyunculara doğru bilgi sağlamayı da kolaylaştırır.
- They have no access, that is correct, but they cannot consult it either.
- Erişimleri yok, bu doğru, ancak danışamıyorlar da.
- The Commission's affidavit during the appeal was strictly factual and correct.
- Komisyon'un temyiz sırasında verdiği yeminli ifade kesinlikle gerçeklere dayanmaktadır ve doğrudur.
- This is an important and correct signal to the candidate countries.
- Bu, aday ülkelere yönelik önemli ve doğru bir sinyaldir.
- Fifty years had to pass before we could give the correct response.
- Doğru yanıtı verebilmemiz için elli yıl geçmesi gerekti.
- I believe, in those circumstances, we have struck the correct balance.
- Bu koşullar altında doğru dengeyi tutturduğumuza inanıyorum.
- In my opinion, the correct weighting should be given to European production.
- Bence Avrupa üretimine doğru ağırlık verilmelidir.
- The overall thrust is quite correct.
- Genel itici güç oldukça doğrudur.
- Many of the amendments are seeking to strike the correct balance between them.
- Yapılan değişikliklerin birçoğu iki taraf arasında doğru dengeyi kurmaya yöneliktir.
- On the matter of the vote, you have given the correct interpretation.
- Oylama konusunda doğru yorumu yaptınız.
- I do not, however, believe for one moment that a war is the correct solution to the problem.
- Bununla birlikte, bir an için bile savaşın sorunun doğru çözümü olduğuna inanmıyorum.
- I hope that other language versions are correct.
- Umarım diğer dillerdeki versiyonlar doğrudur.
- Whether or not we should make an exception in this case should, however, be placed in the correct context.
- Bununla birlikte, bu durumda bir istisna yapıp yapmamamız gerektiği doğru bağlama oturtulmalıdır.
- The CAP accounts for almost half of the EU budget and it is only correct that every euro spent should be accounted for.
- OTP, AB bütçesinin neredeyse yarısını oluşturmaktadır ve harcanan her avronun hesabının verilmesi doğrudur.
- The reference here to the University of Padua is not correct.
- Burada Padua Üniversitesi'ne yapılan atıf doğru değildir.
- This is, in my opinion, a correct, responsible, practical observation.
- Bu bence doğru, sorumlu ve pratik bir gözlemdir.
- We also have the technical tools to enforce correct labelling.
- Ayrıca doğru etiketlemeyi uygulamak için teknik araçlara da sahibiz.
- Macro-financial assistance is not the correct instrument for imposing political conditions.
- Makro-finansal yardım, siyasi koşulların dayatılması için doğru bir araç değildir.
- She has, I think, given a correct summary.
- Bence doğru bir özet yaptı.
- Another area of doubt concerning correct spending is of a wholly different nature.
- Doğru harcamaya ilişkin bir diğer şüphe alanı ise tamamen farklı bir niteliktedir.
- I believe, in those circumstances, we have struck the correct balance.
- Bu koşullar altında doğru dengeyi kurduğumuza inanıyorum.
- Couched in such general terms, that is not correct.
- Bu kadar genel terimlerle ifade edilmesi doğru değildir.
- The Commission's response to this may well be technically correct, but it is not the right one politically.
- Komisyon'un buna verdiği yanıt teknik olarak doğru olabilir, ancak siyasi olarak doğru bir yanıt değildir.
- I would ask you to note that the correct version is the English version.
- Doğru versiyonun İngilizce versiyon olduğuna dikkat etmenizi rica ediyorum.
- That is correct, but there are other sectors that fall under services of general interest.
- Bu doğru, ancak genel menfaat hizmetleri kapsamına giren başka sektörler de var.
- The MAGP's objectives are correct, but their implementation by the Member States still leaves much to be desired.
- MAGP'nin hedefleri doğrudur ancak bunların Üye Devletler tarafından uygulanması hala arzulanan çok şey bırakmaktadır.
- But, while this is correct and essential, we cannot restrict ourselves to this expression of immediate human solidarity.
- Ancak, bu doğru ve gerekli olmakla birlikte, kendimizi bu acil insani dayanışma ifadesiyle sınırlayamayız.
- Much still remains to be done and, in its report, Parliament shows the correct way forward.
- Hala yapılması gereken çok şey var ve Parlamento raporunda ileriye dönük doğru yolu gösteriyor.
- The respect of confidentiality and the application of correct transmission procedures remain crucial.
- Gizliliğe saygı gösterilmesi ve doğru iletim prosedürlerinin uygulanması önemini korumaktadır.
- Therefore please amend the German text; the English is the correct text.
- Bu nedenle lütfen Almanca metni düzeltin; doğru metin İngilizcedir.
- The assertion that there is not enough non-GM food available is not correct.
- Yeterli miktarda GDO'suz gıda bulunmadığı iddiası doğru değildir.
- Finally, ensure that the correct USB flash drive is selected in the section under Flash Drives.
- Son olarak, Flash Sürücüler altındaki bölümde doğru USB flash sürücünün seçildiğinden emin olun.
- And you've bought some of these items from the black market in the past, correct?
- Ve siz de geçmişte bu mallardan bazılarını karaborsadan satın aldınız, doğru mu?
- If you're not using a flash drive or optical drive, the correct partition is selected and formatted for you automatically.
- Flash sürücü veya optik sürücü kullanmıyorsanız, doğru bölüm sizin için otomatik olarak seçilir ve biçimlendirilir.
- It was the correct decision because it began to dry again.
- Doğru bir karardı çünkü yeniden kurumaya başladı.
- I think this translation isn't correct.
- Sanırım bu çeviri doğru değil.
- All of your answers were correct but one.
- Biri hariç tüm cevapların doğruydu.
- I'm afraid that what Tom said wasn't correct.
- Korkarım Tom'un söyledikleri doğru değildi.
- This phrase is grammatically and syntactically correct, but it doesn't sound very English.
- Bu cümle dilbilgisel ve sözdizimsel olarak doğru, ancak kulağa çok İngilizce gelmiyor.
- I'm afraid that what Jamal said was correct.
- Korkarım Jamal'ın söyledikleri doğruydu.
- Isn't that correct?
- Doğru değil mi?
- That isn't correct.
- O doğru değildir.
- It was correct.
- Doğruydu.
- Complete with the correct form of the verb.
- Fiilin doğru haliyle tamamlayın.
- Your analogy isn't correct.
- Benzetmeniz doğru değil.
- Grammatically, it's correct, but native speakers wouldn't say something like that.
- Gramer olarak doğru ama anadil olarak konuşanlar böyle bir şey söylemezler.
- I know that I'm correct.
- Doğru olduğumu biliyorum.
- Mark the correct answer.
- Doğru şıkkı işaretleyiniz.
- Yes, it is the correct answer.
- Evet, o doğru yanıt.
- Tom's answers were correct.
- Tom'un yanıtları doğruydu.
- I think this isn't correct.
- Bunun doğru olmadığını düşünüyorum.
- That's almost correct.
- Bu neredeyse doğru.
- I gave the correct answers to the questions.
- Sorulara doğru yanıtlar verdim.
- This sentence seems to be grammatically correct.
- Bu cümle dilbilgisi açısından doğru görünüyor.
- Neither Tom nor Mary is correct.
- Ne Tom ne de Mary doğru söylüyor.
- That's absolutely correct.
- O kesinlikle doğru.
- If your answer is correct, it follows that mine is wrong.
- Eğer senin cevabın doğruysa bundan da şu sonuç çıkar ki benim ki yanlış.
- Is my answer correct?
- Cevabım doğru mu?
- I don't think that's correct.
- Bunun doğru olduğunu düşünmüyorum.
- Is my answer correct?
- Benim cevabım doğru mu?
- Maybe this opinion is correct.
- Belki bu görüş doğrudur.
- I'm afraid that what Jamal said was correct.
- Korkarım ki Jamal'in söylediği şey doğruydu.
- Are these sentences correct?
- Bu cümleler doğru mu?
- My intuition was correct.
- Sezgim doğruydu.
- What you said is correct.
- Söylediğin doğru.
- You may be correct.
- Doğru olabilirsin.
- Certainly she is correct.
- Kesinlikle o doğrudur.
- They're correct.
- Onlar doğru.
- Your assumptions are correct.
- Varsayımların doğru.
- What he said is probably correct.
- Söylediği şey muhtemelen doğruydu.
- All the answers are correct.
- Bütün cevaplar doğru.
- Both pronunciations are correct.
- Her iki telaffuz doğrudur.
- That isn't correct.
- Bu doğru değil.
- I think Tom is correct.
- Bence Tom doğru söylüyor.
- The majority of what Dan is saying is correct.
- Dan'ın söylediklerinin çoğunluğu doğru.
- I know that wasn't correct.
- Onun doğru olmadığını biliyorum.
- Tom constantly tries to be politically correct.
- Tom sürekli politik olarak doğru olmaya çalışıyor.
- Is that correct, sir?
- Bu doğru mu, efendim?
- My answer was correct.
- Cevabım doğruydu.
- This translation isn't correct.
- Bu çeviri doğru değil.
- This isn't correct.
- Bu doğru değil.
- Is this sentence correct?
- Bu cümle doğru mu?
- I know that wasn't correct.
- Bunun doğru olmadığını biliyorum.
- I think your answer is correct.
- Sanırım cevabınız doğru.
- That is correct.
- Bu doğru.
- That's basically correct.
- Bu temelde doğru.
- I think this translation isn't correct.
- Bence bu çeviri doğru değil.
- To change the flag, click on the flag icon and choose the correct language.
- Bayrağı değiştirmek için bayrak simgesine tıklayın ve doğru dili seçin.
- Tom is 100% correct.
- Tom %100 doğrudur.
- My first impression of him proved to be correct.
- Onun hakkındaki ilk izlenimim doğru çıktı.
- That is almost correct.
- Bu neredeyse doğru.
- Isn't that correct, Tom?
- Doğru değil mi, Tom?
- Neither is correct.
- İkisi de doğru değil.
- I think that what Tom said was correct.
- Bence Tom'un söyledikleri doğruydu.
- Tom believes that's correct.
- Tom onun doğru olduğuna inanıyor.
- The two answers are both correct.
- İki cevabın her ikisi de doğru.
- The analogy is essentially correct.
- Benzetme esasen doğru.
- All these are correct.
- Bütün bunlar doğru.
- Native speakers can give you conflicting information about what is or is not correct in their language.
- Anadil konuşucuları kendi dillerinde neyin doğru olup olmadığı konusunda size çelişkili bilgiler verebilirler.
- What he said is probably correct.
- Onun söylediği muhtemelen doğru.
- I think that this isn't correct.
- Bence bu doğru değil.
- I knew that wasn't correct.
- Bunun doğru olmadığını biliyordum.
- Which is correct?
- Hangisi doğru?
- It seems to me the flag is correct.
- Bana göre bayrak doğru.
- Your answer was correct.
- Cevabın doğruydu.
- The two answers are both correct.
- İki cevap da doğru.
- Your answer is still not correct.
- Yanıtın hala doğru değil.
- That information isn't correct.
- O bilgi doğru değil.
- That's not correct.
- Bu doğru değil.
- Actually, that's not quite correct.
- Aslında, bu tam olarak doğru değil.
- Apparently, that's not correct.
- Görünüşe göre, bu doğru değil.
- Your answer to the question is not correct.
- Soruya verdiğin cevap doğru değil.
- A correct answer is like an affectionate kiss.
- Doğru bir cevap, sevgi dolu bir öpücük gibidir.
- They're correct.
- Doğru söylüyorlar.
- Tom's analysis of the situation seems correct.
- Tom'un durum analizi doğru görünüyor.
- I'm sure that's not correct.
- Bunun doğru olmadığından eminim.
- Both spellings are correct.
- Her iki yazım da doğru.
- The answer was not correct.
- Cevap doğru değildi.
- This sentence seems to be grammatically correct.
- Bu cümle dil bilgisi bakımından doğru görünüyor.
- Tom was correct.
- Tom doğruydu.
- Is he correct?
- Doğru mu söylüyor?
- Indicate the correct option.
- Doğru seçeneği belirtin.
- This watch keeps correct time.
- Bu saat doğru zamanı gösteriyor.
- That reply isn't correct, but it sounds interesting to me.
- Cevap doğru değil ama bu bana ilginç geliyor.
- Dan's premonition was correct.
- Dan'in önsezisi doğru idi.
- Unfortunately, the report is correct.
- Maalesef rapor doğru.
- Which one do you think is correct?
- Sizce hangisi doğru?
- Your answer is still not correct.
- Yanıtınız hala doğru değil.
- All of your answers were correct but one.
- Biri dışında tüm yanıtların doğruydu.
- What you said is correct.
- Söyledikleriniz doğru.
- Isn't that correct?
- Bu doğru değil mi?
- Indicate the correct option.
- Doğru seçeneği işaretleyin.
- You might be correct.
- Doğru olabilirsin.
- Your answers were correct.
- Yanıtlarınız doğruydu.
- Mary's sentences are correct and easy to understand.
- Mary'nin cümleleri doğru ve anlaşılması kolaydır.
- The answer isn't correct.
- Cevap doğru değil.
- That's not entirely correct.
- Bu tam olarak doğru değil.
- Which one do you think is correct?
- Sence hangisi doğru?
- I found the Japanese sentence weird, but since it was written by a native, I thought that it was probably correct.
- Japonca cümleyi tuhaf buldum, ama bir yerli tarafından yazıldığı için muhtemelen doğru olduğunu düşündüm.
- I'm sure that's not correct.
- Bunun doğru olmadığına eminim.
- This is absolutely correct.
- Bu kesinlikle doğru.
- The clerk didn't give me the correct change.
- Tezgahtar bana doğru para üstünü vermedi.
- Tom believes that's correct.
- Tom bunun doğru olduğuna inanıyor.
- Tom constantly tries to be politically correct.
- Tom sürekli politik olarak doğru olmaya çalışır.
- This sentence is not correct.
- Bu cümle doğru değil.
- Is this report correct?
- Bu rapor doğru mu?
- Mark the correct option.
- Doğru seçeneği işaretleyin.
- Tom's correct.
- Tom doğru.
- My initial assumption was correct.
- İlk varsayımım doğruymuş.
- You didn't give me the correct change.
- Bana doğru para üstünü vermedin.
- I don't think this sentence is grammatically correct.
- Bu cümlenin dil bilgisi açısından doğru olduğunu düşünmüyorum.
- The majority of what Dan is saying is correct.
- Dan'in söylediklerinin çoğu doğru.
- However, the quantity was not correct.
- Ancak miktar doğru değildi.
- Your answer is correct.
- Cevabınız doğru.
- His opinion is generally correct.
- Onun düşüncesi genellikle doğrudur.
- Is my sentence in Esperanto correct?
- Esperanto cümlem doğru mu?
- However, the quantity is not correct.
- Ne var ki, miktar doğru değil.
- This watch keeps correct time.
- Bu saat doğru.
- It's grammatically correct, but a native would never say that.
- Dil bilgisi açısından doğru ama bir yerli bunu asla söylemez.
- I'm correct.
- Doğru bildim.
- That seems correct to me.
- Bu, bana doğru geliyor.
- Is this word correct in this context?
- Bu sözcük bu bağlamda doğru mudur?
- This was proven correct.
- Bunun doğru olduğu kanıtlandı.
- Your answers were correct.
- Cevaplarınız doğruydu.
- I think that what Tom said was correct.
- Sanırım Tom'un söylediği şey doğru.
- That reply isn't correct, but it sounds interesting to me.
- Bu cevap doğru değil ama bana ilginç geldi.
- I think this isn't correct.
- Bence bu doğru değil.
- Since my watch was broken, I didn't know the correct time.
- Saatim bozuk olduğu için doğru zamanı bilmiyordum.
- Grammatically, it's correct, but native speakers wouldn't say something like that.
- Dilbilgisel olarak doğru ama ana dili bu olanlar böyle bir şey demez.
- Regardless of the amount, Brian wants the correct, entire amount by next week.
- Ne kadar olursa olsun, Brian gelecek haftaya kadar doğru ve tam miktarı istiyor.
- Which one is the correct file?
- Doğru dosya hangisi?
- One of the answers is correct.
- Cevaplardan biri doğrudur.
- That's basically correct.
- Bu temel olarak doğru.
- Is that correct, ma'am?
- Doğru mu hanımefendi?
- I'm sure that she's correct.
- Ben onun doğru olduğundan eminim.
- What Tom said is probably correct.
- Tom'un söylediği büyük olasılıkla doğru.
- I believe that's correct.
- Sanırım bu doğru.
- My intuition was correct.
- Sezgilerim doğruydu.
- My initial assumption was correct.
- Benim ilk varsayımım doğruydu.
- Is that correct?
- Bu doğru mu?
- You could be correct.
- Doğru olabilir.
- This phrase seems correct to me.
- Bu cümle bana doğru gibi geldi.
- Mary's sentences are correct and easy to understand.
- Mary'nin cümleleri doğru ve anlaşılması kolay.
- This sentence seems to be correct, grammatically.
- Bu cümle dil bilgisi açısından doğru gibi gözüküyor.
- The addition is correct, but there is an error in your subtraction.
- Toplama işlemi doğru, ancak çıkarma işleminizde bir hata var.
- Your name is Tom, correct?
- Senin adın Tom, doğru mu?
- What Tom said is probably correct.
- Tom'un dediği doğru muhtemelen.
- This phrase seems correct to me.
- Bu ifade benim için doğru gibi görünüyor.
- Unfortunately, that's correct.
- Maalesef doğru.
- This account is correct.
- Bu hesap doğru.
- Your hypothesis is correct.
- Hipoteziniz doğrudur.
- Is it correct to say that the Qur'an is the bible of the Muslims?
- Kur'an'ın Müslümanların İncil'i olduğunu söylemek doğru mu?
- That's correct.
- O doğrudur.
- I think what you just told me isn't correct.
- Bana az önce söylediğinin doğru olmadığını düşünüyorum.
- That's correct.
- Bu da doğru.
- It seems to me the flag is correct.
- Bana öyle geliyor ki bayrak doğru.
- I'm sure you're correct.
- Doğru olduğundan eminim.
- You're quite correct.
- Sen oldukça doğrusun.
- Neither of those answers is correct.
- Bu cevapların ikisi de doğru değil.
- Tom's answers were correct.
- Tom'un cevapları doğruydu.
- All the answers are correct.
- Tüm yanıtlar doğru.
- Everything he says is correct.
- Onun söylediği her şey doğru.
- Are you correct?
- Doğru mu söylüyorsun?
- What he says is not correct.
- Söyledikleri doğru değil.
- Unfortunately, that's correct.
- Maalesef bu doğru.
- Is this correct?
- Bu doğru mu?
- Is this word correct in this context?
- Bu kelime bu bağlamda doğru mu?
- All of your answers were correct but one.
- Biri hariç tüm cevaplarınız doğruydu.
- Is that correct, ma'am?
- Bu doğru mu, hanımefendi?
- Your answer is still not correct.
- Cevabınız hala doğru değil.
- The analogy is essentially correct.
- Benzetme esasen doğrudur.
- One of the answers is correct.
- Cevaplardan biri doğru.
- Which one is the correct file?
- Hangisi doğru eğe?
- That information isn't correct.
- Bu bilgi doğru değil.
- Is my Esperanto sentence correct?
- Esperanto cümlem doğru mu?
- Your instincts were correct.
- İçgüdülerin doğruydu.
- Which one is correct?
- Hangisi doğru?
- That's correct, actually.
- Bu doğru, aslında.
- It appears you're correct, Tom.
- Doğrusun gibi görünüyor, Tom.
- That's almost correct.
- O neredeyse doğru.
- Find the correct answer!
- Doğru yanıtı bul!
- All of your answers were correct except one.
- Biri dışında tüm yanıtların doğruydu.
- You could be correct.
- Sen doğru olabilirsin.
- That's partially correct.
- O, kısmen doğru.
- Tom pressed the correct button.
- Tom doğru düğmeye bastı.
- What Tom said is probably correct.
- Tom'un söylediği muhtemelen doğru.
- Your instincts were correct.
- Sezgilerin doğruydu.
- I think your hypothesis is correct.
- Bence hipoteziniz doğru.
- All of your answers were correct except one.
- Biri hariç tüm cevapların doğruydu.
- His opinion is generally correct.
- Onun fikri genel olarak doğru.
- The addition is correct, but there is an error in your subtraction.
- Toplama doğru ama çıkarmanda bir hata var.
- You couldn't be more correct.
- Daha doğru olamazdın.
- Your hypothesis is correct.
- Hipotezin doğru.
- Isn't that correct, Tom?
- Bu doğru değil mi, Tom?
- Your answer to the question is not correct.
- Soruya verdiğiniz cevap doğru değil.
- Essentially that story is correct.
- Aslında o hikaye doğrudur.
- If these muscles are weak, they cannot hold the kneecap in the correct position.
- Eğer bu kaslar zayıfsa, diz kapağını doğru pozisyonda tutamazlar.
- I believe that's correct.
- Onun doğru olduğuna inanıyorum.
- All the answers are correct.
- Tüm cevaplar doğru.
- It was correct.
- O doğruydu.
- I think that this isn't correct.
- Bunun doğru olmadığını düşünüyorum.
- Both pronunciations are correct.
- Her iki telaffuz da doğru.
- I don't think that's correct.
- Onun doğru olduğunu sanmıyorum.
- This phrase is grammatically and syntactically correct, but it doesn't sound very English.
- Bu cümle dilbilgisi ve sözdizimsel olarak doğru, ancak kulağa pek İngilizce gelmiyor.
- That's partially correct.
- Bu kısmen doğru.
- That seems correct to me.
- Bu bana doğru geliyor.
- What Tom told you wasn't correct.
- Tom'un sana söylediği doğru değildi.
- I'm afraid that what Tom said wasn't correct.
- Korkarım Tom'un söylediği doğru değildi.
- First, make sure the information's correct.
- İlk önce bilginin doğru olduğundan emin ol.
- Maybe this opinion is correct.
- Belki de bu görüş doğrudur.
- That is correct.
- O doğrudur.
- Everything he says is correct.
- Söylediği her şey doğru.
- You both are correct.
- Siz ikiniz de doğrusunuz.
- I think your hypothesis was correct.
- Bence hipotezin doğruydu.
- That's correct.
- Bu doğru.
- Your answer is still not correct.
- Cevabın hala doğru değil.
- Tom pressed the correct button.
- Tom doğru tuşa bastı.
- Apparently, that's not correct.
- Görünüşe göre bu doğru değil.
- That's the correct answer.
- O, doğru yanıt.
- Your answer was correct.
- Cevabınız doğruydu.
- This sentence is grammatically correct.
- Bu cümle dil bilgisi yönünden doğrudur.
- The answer is not correct.
- Cevap doğru değil.
- That is almost correct.
- O neredeyse doğru.
- This sentence sounds good and is grammatically correct.
- Bu cümle kulağa hoş geliyor ve dilbilgisi açısından doğru.
- Tom's prediction was correct.
- Tom'un tahmini doğruydu.
- Which is the correct file?
- Hangisi doğru dosya?
- It is otherwise correct.
- Yoksa doğru.
- This article is partially correct.
- Bu makale kısmen doğru.
- This article is partially correct.
- Bu makale kısmen doğrudur.
- Is this translation correct?
- Bu çeviri doğru mu?
- Tom and Mary are both correct.
- Tom ve Mary'nin ikisi de doğru söylüyor.
- Is your watch correct?
- Saatin doğru mu?
- This may be correct.
- Bu doğru olabilir.
- Is that correct?
- O doğru mu?
- It's grammatically correct, but a native would never say it like that.
- Dil bilgisi açısından doğru ama bir yerli asla böyle söylemez.
- That's correct, actually.
- Aslında o doğru.
- I think that's correct.
- Sanırım bu doğru.
- The sentence is senseless, but correct.
- Cümle anlamsız ama doğru.
- That's absolutely correct.
- Bu kesinlikle doğru.
- I don't think this sentence is grammatically correct.
- Bu cümlenin dil bilgisi açısından doğru olduğunu sanmıyorum.
- Please tell me the correct time.
- Lütfen bana doğru zamanı söyleyin.
- This sentence seems to be correct, grammatically.
- Bu cümle gramer olarak doğru görünüyor.
- This is only half correct.
- Bu sadece yarısı doğru.
- Is your watch correct?
- Saatiniz doğru mu?
- All of your answers were correct except one.
- Biri hariç tüm cevaplarınız doğruydu.
- It's grammatically correct, but a native speaker wouldn't likely say it that way.
- Dilbilgisi açısından doğru, ancak anadili bu olan biri muhtemelen bu şekilde söylemez.
- What Tom told you wasn't correct.
- Tom'un sana anlattıkları doğru değildi.
- Essentially that story is correct.
- Aslında bu hikaye doğru.
- This sentence sounds good and is grammatically correct.
- Bu cümle iyi görünüyor ve dilbilgisel olarak doğrudur.
- What he says is absolutely correct.
- Onun söylediği kesinlikle doğrudur.
- First, make sure the information's correct.
- Önce bilgilerin doğru olduğundan emin ol.
- Dan's premonition was correct.
- Dan'in önsezisi doğruydu.
- I knew that wasn't correct.
- Onun doğru olmadığını biliyordum.
- All these are correct.
- Bütün bunlar doğrudur.
- What he says is absolutely correct.
- Söyledikleri kesinlikle doğru.
- However, the quantity is not correct.
- Ancak, nicelik doğru değildir.
- What he says is not correct.
- Dediği doğru değil.
Show More (359)
|
|
- She's from England,' Rudy said. 'Scotland,' Lance corrected her.
- "O İngiltere'den", dedi Rudy. "İskoçyalı", diye düzeltti Lance.
- I wore braces to correct my teeth.
- Dişlerimi düzeltmek için diş teli taktım.
- I must also call upon the Brussels Summit to correct the figures.
- Brüksel Zirvesi'ne de rakamları düzeltmesi çağrısında bulunmalıyım.
- If it is not, mechanisms will have to be implemented in order to correct the situation.
- Eğer öyle değilse, durumu düzeltmek için mekanizmaların hayata geçirilmesi gerekecektir.
- I need to correct the record in this regard.
- Bu konuda kayıtları düzeltmem gerekiyor.
- Eight amendments have been tabled to correct these errors.
- Bu hataları düzeltmek için sekiz değişiklik önergesi sunulmuştur.
- In order to correct this digression, I recommend nothing more and nothing less than going back to the Treaty.
- Bu sapmayı düzeltmek için Antlaşma'ya geri dönmekten başka bir şey önermiyorum.
- I wish to correct one thing in the documentation.
- Belgelerdeki bir hususu düzeltmek istiyorum.
- Would you please correct my mistake?
- Lütfen hatamı düzeltir misiniz?
- I should like to correct it because the meaning has been distorted.
- Anlamı çarpıtıldığı için düzeltmek isterim.
- I would like to correct a misunderstanding.
- Bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek istiyorum.
- Again, as I assured you earlier, we will correct all of the linguistic versions after the vote.
- Yine, daha önce size temin ettiğim üzere, oylamadan sonra tüm dilsel versiyonları düzelteceğiz.
- So you must correct this if it is an incorrect reflection of your views in that interview.
- Eğer bu röportajdaki görüşlerinizin yanlış bir yansımasıysa bunu düzeltmelisiniz.
- We must look at how we can correct this before tomorrow.
- Bunu yarından önce nasıl düzeltebileceğimize bakmalıyız.
- If it is not, mechanisms will have to be implemented in order to correct the situation.
- Aksi takdirde, durumu düzeltmek için mekanizmaların hayata geçirilmesi gerekecektir.
- The Commission came forward the day before yesterday with the three proposals, we have to correct that.
- Komisyon önceki gün üç öneriyle geldi, bunu düzeltmemiz gerekiyor.
- On behalf of the Socialist Group, I have tabled amendments to attempt to correct these distortions.
- Sosyalist Grup adına bu çarpıtmaları düzeltmeye yönelik değişiklik önergeleri sundum.
- We shall check all this and correct the Minutes, if necessary.
- Tüm bunları kontrol edeceğiz ve gerekirse Tutanakları düzelteceğiz.
- You can write to the services to correct the verbatim report.
- Kelimesi kelimesine raporun düzeltilmesi için servislere yazabilirsiniz.
- We shall correct this mistake and keep you informed of the situation.
- Bu hatayı düzelteceğiz ve sizi durumdan haberdar edeceğiz.
- I am bound to correct the Commission on one point, namely biodiversity.
- Komisyon'u bir noktada, yani biyoçeşitlilik konusunda düzeltmek zorundayım.
- That is how it is developing and I think that we should help it by persuading it to correct its bad points.
- Bu şekilde gelişiyor ve bence olumsuz yönlerini düzeltmesi için ikna ederek ona yardımcı olmalıyız.
- I must correct my previous statement in the light of information I have received.
- Bir önceki beyanımı aldığım bilgiler ışığında düzeltmek zorundayım.
- I can assure you that Parliament's services have already taken note of it and will correct the Minutes accordingly.
- Sizi temin ederim ki, Parlamento servisleri bunu çoktan not almıştır ve Tutanakları buna göre düzeltecektir.
- We must take steps to correct this imbalance.
- Bu dengesizliği düzeltmek için adımlar atmalıyız.
- I point this out so that Parliament's services may correct it.
- Parlamento hizmetlerinin bunu düzeltebilmesi için bunu belirtiyorum.
- There is still time to correct that mistake now.
- Bu yanlışı düzeltmek için hala zaman var.
- What can we do, therefore, to correct this deficit?
- O halde bu açığı düzeltmek için ne yapabiliriz?
- We have taken note of that matter and will try to correct it for tomorrow morning.
- Bu konuyu not aldık ve yarın sabah için düzeltmeye çalışacağız.
- The debate and vote here in plenary ought to correct this.
- Genel kuruldaki tartışma ve oylama bu durumu düzeltmelidir.
- Would the linguistic services please correct the text as requested by the rapporteur.
- Dil hizmetleri, lütfen sözcünün talep ettiği şekilde metni düzeltsin.
- It is necessary to correct a misunderstanding.
- Bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek gerekiyor.
- I will not go into the content again; I would just like to correct a statement which was made in error.
- İçeriğe tekrar girmeyeceğim; sadece yanlışlıkla yapılan bir açıklamayı düzeltmek istiyorum.
- I must also call upon the Brussels Summit to correct the figures.
- Ayrıca Brüksel Zirvesi'ne rakamları düzeltmesi için çağrıda bulunmalıyım.
- This explanation of vote is necessary in order to correct the record.
- Oylamaya ilişkin bu açıklama, kayıtların düzeltilmesi için gereklidir.
- If it is not accurately reported, then you should immediately correct it.
- Eğer doğru bir şekilde rapor edilmemişse, bunu derhal düzeltmelisiniz.
- My explanation is therefore intended to correct, as far as possible, the result of the vote.
- Bu nedenle açıklamam, oylamanın sonucunu mümkün olduğunca düzeltmeyi amaçlamaktadır.
- The Council wishes, however, to correct the statement that only two Member States have begun ratification procedures.
- Bununla birlikte Konsey, sadece iki Üye Devletin onay prosedürlerine başladığı yönündeki ifadeyi düzeltmek ister.
- We must look at how we can correct this before tomorrow.
- Yarından önce bunu nasıl düzeltebileceğimize bakmalıyız.
- I point this out so that Parliament's services may correct it.
- Parlamento hizmetlerinin düzeltebilmesi için bunu belirtiyorum.
- Here too, I should like to correct something at the outset.
- Burada da, başlangıçta bir şeyi düzeltmek isterim.
- If you want, I can correct your French from now on.
- Eğer istersen, bundan sonra Fransızcanı düzeltebilirim.
- Can you please correct my Turkish?
- Lütfen Türkçemi düzeltir misiniz?
- The teacher corrects our exercises.
- Öğretmenimiz alıştırmalarımızı düzeltir.
- We have to find a way to correct that.
- Bunu düzeltmenin bir yolunu bulmalıyız.
- Correct the errors if there are any.
- Varsa hataları düzeltin.
- He's trying to correct his scoliosis.
- Omurga eğriliğini düzeltmeye çalışıyor.
- I like to correct sentences.
- Cümleleri düzeltmeyi severim.
- It took me several hours to correct it.
- Onu düzeltmek birkaç saatimi aldı.
- Can you correct the problem?
- Sorunu düzeltebilir misin?
- Please correct the sentence.
- Bu cümleyi lütfen düzeltin.
- We're attempting to correct the problem.
- Sorunu düzeltmeye çabalıyoruz.
- I want to correct this article.
- Ben bu makaleyi düzeltmek istiyorum.
- It took me several hours to correct it.
- Düzeltmek birkaç saatimi aldı.
- Correct my spelling if it's wrong.
- Eğer hatalıysa yazımı düzelt.
- The longer we wait before trying to correct the problem, the worse it's going to get.
- Sorunu düzeltmeye çalışmadan önce ne kadar uzun süre beklersek, o kadar kötüleşecektir.
- Have you been adopting sentences in order to correct them?
- Düzeltmek için cümleleri benimsiyor musunuz?
- I'll do whatever it takes to correct my mistake.
- Hatamı düzeltmek için ne gerekiyorsa yapacağım.
- Wearing glasses should correct your vision.
- Gözlük takmak görüşünüzü düzeltmeli.
- I hate to correct you.
- Seni düzeltmekten nefret ediyorum.
- She has tried to correct the child’s habit of telling lies.
- Çocuğun yalan söyleme alışkanlığını düzeltmeye çalıştı.
- If I create an example, will you correct it for me?
- Ben bir örnek oluşturursam, onu benim için düzeltir misin?
- If I write an example sentence, can you correct it for me?
- Örnek bir cümle yazarsam, onu benim için düzeltir misin?
- Please correct the following sentence.
- Lütfen aşağıdaki cümleyi düzeltin.
- I have to correct this article.
- Bu makaleyi düzeltmeliyim.
- Please correct the sentence.
- Lütfen cümleyi düzelt.
- When a sentence is not owned by anyone, like this one, you can correct it yourself.
- Bunun gibi bir cümle kimseye ait değilse, kendiniz düzeltebilirsiniz.
- Please correct me if I make a mistake.
- Bir hata yaparsam lütfen beni düzeltin.
- By other's faults wise men correct their own.
- Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.
- Please correct my sentences.
- Lütfen cümlelerimi düzeltin.
- We're attempting to correct the problem.
- Sorunu düzeltmeye çalışıyoruz.
- He's trying to correct his scoliosis.
- Skolyozunu düzeltmeye çalışıyor.
- If I write an example sentence, can you correct it for me?
- Örnek bir cümle yazarsam, benim için düzeltebilir misiniz?
- If there are mistakes, correct them.
- Eğer hatalar varsa, düzeltin.
- Please correct it.
- Lütfen onu düzeltin.
- Correct me if I'm wrong.
- Yanlışım varsa düzeltin.
- The longer we wait before trying to correct the problem, the worse it's going to get.
- Sorunu düzeltmeye çalışmadan önce ne kadar uzun beklersek o kadar kötü olur.
- Can you correct my English sentences?
- İngilizce cümlelerimi düzeltebilir misin?
- Willingness to correct is a sign of wisdom.
- Düzeltmeye istekli olmak bilgeliğin işaretidir.
- In every man, there are many flaws to correct.
- Her insanda düzeltilmesi gereken birçok kusur vardır.
- Sometimes I correct sentences with small errors without notifying.
- Bazen ufak hataları olan cümleleri haber vermeden düzeltiyorum.
- I'm looking for a native speaker who could help me correct this essay.
- Bu makaleyi düzeltmeme yardımcı olabilecek anadili İngilizce olan birini arıyorum.
- Sometimes I correct sentences with small errors without notifying.
- Bazen küçük hataları olan cümleleri haber vermeden düzeltiyorum.
- Tom had Mary correct his essay.
- Tom, Mary'ye kompozisyonunu düzelttirdi.
- We have to correct our mistakes.
- Hatalarımızı düzeltmeliyiz.
- I got Mary to correct the errors in my composition.
- Mary'ye kompozisyonumdaki hataları düzelttirdim.
- Please correct that.
- Lütfen onu düzelt.
- I got Tom to correct my essay.
- Denememi Tom'a düzelttirdim.
- Can you please correct my translation?
- Lütfen çevirimi düzeltebilir misin?
- Tom seems to be unwilling to correct his mistakes.
- Tom hatalarını düzeltmek istemiyor gibi görünüyor.
- Can you correct my English sentences?
- İngilizce cümlelerimi düzeltebilir misiniz?
- We have to correct it.
- Bunu düzeltmeliyiz.
- Correct the underlined words.
- Altı çizili sözcükleri düzeltin.
- Why don't you correct her?
- Neden onu düzeltmiyorsun?
- Can you please correct my translation?
- Lütfen çevirimi düzeltir misiniz?
- Please correct my pronunciation.
- Lütfen telaffuzumu düzeltin.
- I'm going to correct this.
- Ben bunu düzelteceğim.
- Tom says he'll correct it.
- Tom düzelteceğini söyledi.
- If I create an example, will you correct it for me?
- Bir örnek oluşturursam, benim için düzeltir misiniz?
- If you see a mistake, then please correct it.
- Eğer bir hata görürseniz, lütfen düzeltin.
- Correct my spelling if it's wrong.
- Yazım yanlışsa düzeltin.
- Father was trying to correct his mistake.
- Babam hatasını düzeltmeye çalışıyordu.
- Please correct me when I make a mistake.
- Bir hata yaptığımda lütfen beni düzeltin.
- Please correct my bill.
- Lütfen hesabımı düzelt.
- If you see a mistake, then please correct it.
- Eğer bir hata görürsen, lütfen düzelt.
- I have to correct this article.
- Ben bu makaleyi düzeltmek zorundayım.
- Please correct this copy for me.
- Lütfen bu kopyayı benim için düzeltin.
- I want to correct this article.
- Bu makaleyi düzeltmek istiyorum.
- I had a few things to correct.
- Düzeltmem gereken birkaç şey vardı.
- Please correct this sentence.
- Lütfen bu cümleyi düzeltin.
- Can you please correct my translation?
- Lütfen çevirimi düzeltebilir misiniz?
- I'm going to correct this.
- Bunu düzelteceğim.
- I got Tom to correct my essay.
- Tom'a kompozisyonumu düzelttirdim.
- Tom had Mary correct his essay.
- Tom Mary'ye denemesini düzelttirdi.
- Correct the underlined words.
- Altı çizili kelimeleri düzeltin.
- Correct the errors, if there are any.
- Varsa hataları düzeltin.
- Correct the following sentences.
- Aşağıdaki cümleleri düzeltin.
- Please correct the errors.
- Lütfen hataları düzeltin.
- We have to find a way to correct that.
- Onu düzeltmenin bir yolunu bulmalıyız.
- Please correct it.
- Lütfen düzeltin.
- If there are mistakes, correct them.
- Eğer hatalar varsa, onları düzelt.
- By other's faults wise men correct their own.
- Bilge insanlar başkalarının hatalarına bakarak kendininkileri düzeltirler.
- Why don't you correct Tom?
- Neden Tom'u düzeltmiyorsun?
- Please correct my sentences.
- Lütfen cümlelerimi düzelt.
- Correct me if I am wrong.
- Yanlışım varsa, düzeltin.
- I hope you will correct the situation immediately.
- Umarım durumu derhal düzeltirsiniz.
- Father was trying to correct his mistake.
- Baba, onun hatasını düzeltmeye çalışıyordu.
- I'm going to correct the homework tomorrow.
- Ödevini yarın düzelteceğim.
- If you want, I can correct your French from now on.
- İstersen, bundan sonra Fransızcanı düzeltebilirim.
- I had a few things to correct.
- Benim düzeltilecek birkaç şeyim vardı.
- Tom says he'll correct it.
- Tom onu düzelteceğini söylüyor.
- Correct me if I'm wrong.
- Hatalıysam beni düzelt.
- She has tried to correct the child’s habit of telling lies.
- O, çocuğun yalanlar söyleme alışkanlığını düzeltmeye çalıştı.
- We have to correct it.
- Biz onu düzeltmek zorundayız.
- Sometimes to correct is harder than to write.
- Bazen düzeltmek yazmaktan daha zordur.
- Sometimes to correct is harder than to write.
- Bazen düzeltmek yazmaktan zordur.
- Please correct that.
- Lütfen bunu düzelt.
- I'm going to correct the homework tomorrow.
- Yarın ev ödevini düzelteceğim.
- Correct errors, if any.
- Varsa hataları düzeltin.
- Tom had Mary correct his essay.
- Tom Mary'ye makalesini düzelttirdi.
- Correct the errors if there are any.
- Eğer varsa hataları düzeltin.
- Their job is to correct articles.
- Onların işi makaleleri düzeltmek.
- Why don't you correct him?
- Neden onu düzeltmiyorsun?
- Correct the errors, if there are any.
- Eğer varsa, hataları düzeltin.
- If you see a mistake, then please correct it.
- Eğer bir yanlış görürsen, lütfen düzelt.
- Can you please correct my Turkish?
- Lütfen Türkçemi düzeltebilir misin?
- I hope you will correct the situation immediately.
- Umarım durumu bir an önce düzeltirsin.
- Please correct the sentence.
- Lütfen cümleyi düzeltin.
- Why don't you correct them?
- Neden onları düzeltmiyorsun?
- We have to correct our mistakes.
- Biz hatalarımızı düzeltmek zorundayız.
- Correct errors, if any.
- Eğer varsa hataları düzelt.
- I was wrong, you were wrong, and both of us need to correct this mistake.
- Ben hatalıydım, sen hatalıydın ve ikimizin de bu hatayı düzeltmesi gerekiyor.
- Correct it, please.
- Düzelt lütfen.
- Layla did nothing to correct his mistake.
- Leyla onun hatasını düzeltmek için hiçbir şey yapmadı.
Show More (151)
|
