|
- This is the least we could have done at this conference.
- Bu konferansta en azından bunu yapabilirdik.
- Could the translation services please get it right in the other languages.
- Çeviri hizmetleri lütfen diğer dillerde de işi doğru yapabilir mi?
- We believe that this could be done; it could be restored.
- Biz bunun yapılabileceğine inanıyoruz; bu yeniden tesis edilebilir.
- I would appreciate it if the technicians could do something about it.
- Teknisyenler bu konuda bir şeyler yapabilirlerse çok memnun olurum.
- This is precisely what the rule of law is and we could do worse than show an example.
- Hukukun üstünlüğü tam da budur ve biz de bir örnek göstermekten daha kötüsünü yapabiliriz.
- Those who call it cultural policy are referring to the debate or dispute that we could have.
- Buna kültür politikası diyenler, yapabileceğimiz tartışma veya anlaşmazlığa atıfta bulunuyorlar.
- What else could the Minister of Health have done, however?
- Sağlık Bakanı başka ne yapabilirdi ki?
- If that is the case, we could do something about it later on.
- Eğer durum böyleyse, bu konuda daha sonra bir şeyler yapabiliriz.
- Comparing that with what we in Europe could do if we unite is, unfortunately, not fair.
- Bunu Avrupa'da birleşirsek yapabileceklerimizle karşılaştırmak maalesef adil değil.
- I cannot say in all honesty that I could and, frankly, that is the test.
- Dürüst olmak gerekirse bunu yapabileceğimi söyleyemem ve açıkçası sınav da bu.
- That is something this agency could do here.
- Bu ajansın burada yapabileceği bir şey bu.
- They could not do this for other fishermen, but only for their own.
- Bunu diğer balıkçılar için değil, sadece kendileri için yapabilirlerdi.
- This is an area in which we could do very much more.
- Bu, çok daha fazlasını yapabileceğimiz bir alan.
- If only we could do something about social exclusion and poverty!
- Keşke sosyal dışlanma ve yoksulluk konusunda bir şeyler yapabilseydik!
- What could Europe, the Commission, the European Union do to help Africa?
- Avrupa, Komisyon ve Avrupa Birliği Afrika'ya yardım etmek için ne yapabilir?
- That is the least we could do for the people of Galicia and other affected areas.
- Galiçya halkı ve etkilenen diğer bölgeler için yapabileceğimiz en az şey budur.
- I could do so, but it would take about ten minutes.
- Bunu yapabilirim ama on dakikamı alır.
- I would suggest that this could be done by ending reprocessing now.
- Bunun, yeniden işlemeye şimdi son verilerek yapılabileceğini öneriyorum.
- However, there was not much we could do about that.
- Ancak bu konuda yapabileceğimiz fazla bir şey yoktu.
- I could do so, but it would take about ten minutes.
- Bunu yapabilirim, ama yaklaşık on dakika sürer.
- The Danes knew that they could get a deal and they got it - through great skill in my opinion.
- Danimarkalılar bir anlaşma yapabileceklerini biliyorlardı ve bence büyük bir beceriyle bunu başardılar.
- Could it really have done anything else, however, without sparking a crisis, or even a disaster?
- Ancak bir krize, hatta bir felakete yol açmadan gerçekten başka bir şey yapabilir miydi?
- What else could we do, in fact?
- Aslında başka ne yapabilirdik ki?
- What else could the Minister of Health have done, however?
- Sağlık Bakanı başka ne yapabilirdi?
- The question at issue was not what we could do for Europe, but what we could deny Europe.
- Söz konusu olan Avrupa için ne yapabileceğimiz değil, Avrupa'yı nelerden mahrum bırakabileceğimizdi.
- We could have this in conjunction with a general review of the transparency regulations.
- Bunu şeffaflık yönetmeliklerinin genel bir gözden geçirmesi ile birlikte yapabiliriz.
- I also believe that the European Union could do a lot more.
- Ayrıca Avrupa Birliği'nin çok daha fazlasını yapabileceğine inanıyorum.
- If that is the case, we could do something about it later on.
- Eğer durum buysa, daha sonra bu konuda bir şeyler yapabiliriz.
- We believe that this could be done; it could be restored.
- Bunun yapılabileceğine, yeniden tesis edilebileceğine inanıyoruz.
- So we could easily have held a topical and urgent debate this afternoon, but that too has been cancelled.
- Dolayısıyla bu öğleden sonra kolaylıkla güncel ve acil bir tartışma yapabilirdik, ancak bu da iptal edildi.
- This is an area in which we could do very much more.
- Bu, çok daha fazlasını yapabileceğimiz bir alandır.
- Could the translation services please get it right in the other languages?
- Çeviri hizmetleri lütfen diğer dillerde de bunu doğru yapabilir mi?
- What more could the French government do to make our lives here unbearable?
- Fransız hükümeti buradaki hayatımızı çekilmez hale getirmek için daha ne yapabilir?
- Would it not be marvellous if we could do the same with weapons?
- Aynı şeyi silahlar konusunda da yapabilsek fevkalade olmaz mıydı?
- If they could, there would be no point in even discussing transparency.
- Eğer yapabilselerdi, şeffaflığı tartışmanın bile bir anlamı olmazdı.
- What else could we do, in fact?
- Aslında biz başka ne yapabilirdik?
- Mr Bouwman mentioned that middle-aged workers had asked him at a fair what he could do about work for them.
- Bay Bouwman, bir fuarda orta yaşlı işçilerin kendilerine iş konusunda ne yapabileceklerini sorduklarını belirtti.
- I would be a fairy if I could.
- Eğer yapabilseydim bir peri olurdum.
- Could retrofit a device with a little ignition generator.
- Küçük bir ateşleme tertibatı içeren bir aleti yeni gibi yapabilir.
- Don't waste time doing small tasks you could have done automatically every time.
- Her seferinde otomatik olarak yapabileceğiniz küçük işleri yaparak zaman kaybetmeyin.
- Well, I thought I could trade you for those tapes.
- Şey, o kasetler için seninle takas yapabilirim diye düşünmüştüm.
- I could build a space ship that travels really fast.
- Gerçekten hızlı giden bir uzay gemisi yapabilirim.
- I could build a space ship that travels really fast.
- Çok hızlı giden bir uzay gemisi yapabilirim.
- I could build a space ship that travels really fast.
- Çok hızlı hareket eden bir uzay gemisi yapabilirim.
- Somebody like Sarkozy could become the president of France.
- Fransa'da Sarkozy gibi biri cumhurbaşkanlığı yapabilir.
- Well, I thought I could trade you for those tapes.
- Aslında, seninle o bantlar için değiş tokuş yapabiliriz diye düşünmüştüm.
- I could do that in my sleep.
- Bunu uykumda bile yapabilirim.
- Tom and Mary had hoped John could do that for them.
- Tom ve Mary, John'un bunu onlar için yapabileceğini umuyorlardı.
- I think Tom could do that.
- Tom'un bunu yapabileceğini düşündüm.
- Sami told Layla what he could do.
- Sami, Layla'ya ne yapabileceğini söyledi.
- How could Tom do something like that?
- Tom böyle bir şeyi nasıl yapabilir?
- If my parents find out you came over, they could do something crazy.
- Eğer ailem buraya geldiğini öğrenirse, çılgınca bir şey yapabilirler.
- I wonder if Tom could do that.
- Acaba Tom bunu yapabilir mi?
- I had no idea Tom could do that.
- Tom'un bunu yapabileceği hakkında hiçbir fikrim yoktu.
- You could do that without anyone's help, I think.
- Sanırım herhangi birinin yardımı olmadan onu yapabilirsin.
- Tom knew there was nothing more he could do.
- Tom, yapabileceği daha fazla bir şey olmadığını biliyordu.
- If Tom could do that, he would've already done so.
- Tom bunu yapabilseydi, zaten öyle yapmış olurdu.
- I'd wait longer if I could.
- Yapabilseydim daha fazla beklerdim.
- You told me you could do it.
- Bana onu yapabileceğini söyledin.
- I came here to see if there was something I could do to help, but there doesn't seem to be anything for me to do.
- Buraya yardım etmek için yapabileceğim bir şey var mı diye bakmaya geldim ama yapabileceğim bir şey yok gibi görünüyor.
- I suppose I could do that for you.
- Sanırım bunu senin için yapabilirim.
- I thought of something that we could do, Tom.
- Yapabileceğimiz bir şey düşündüm, Tom.
- I knew we could do this.
- Bunu yapabileceğimizi biliyordum.
- I don't think anyone else could do my job.
- Benim işimi başkasının yapabileceğini sanmıyorum.
- If Tom could do that, he would've already done it.
- Tom bunu yapabilseydi, çoktan yapardı.
- We thought you could do it.
- Yapabileceğini düşündük.
- What could we do?
- Ne yapabiliriz?
- I wish I could do something to help Tom.
- Keşke Tom'a yardım etmek için bir şeyler yapabilseydim.
- We helped them the best we could.
- Yapabileceğimizin en iyisiyle onlara yardım ettik.
- What could I do?
- Ne yapabilirim ki?
- I'd appreciate it if you could do that.
- Yapabilirseniz minnettar olurum.
- How could Tom have done such a crazy thing?
- Tom böyle çılgınca bir şeyi nasıl yapabilir?
- Who could Tom do that with?
- Tom bunu kiminle yapabilirdi?
- Any one of us could do that.
- Bunu herhangi birimiz yapabiliriz.
- Tom and Mary thought they could do that.
- Tom ve Mary bunu yapabileceklerini düşünüyorlardı.
- I wish that I could do that.
- Keşke ben de yapabilsem.
- Tom told Mary that she could do whatever she liked.
- Tom Mary'ye istediğini yapabileceğini söyledi.
- How could Tom do such a thing?
- Tom nasıl böyle bir şey yapabilir?
- Tom knew that he could do it.
- Tom bunu yapabileceğini biliyordu.
- We could make potato salad.
- Patates salatası yapabiliriz.
- I felt like I could do anything.
- Her şeyi yapabileceğimi hissettim.
- Where would you go if you could time travel?
- Zaman yolculuğu yapabilsen nereye gidersin?
- I had no idea you could do that.
- Onu yapabileceğin hakkında hiçbir fikrim yoktu.
- There was nothing Tom could do to help.
- Yardım etmek için Tom'un yapabileceği bir şey yoktu.
- I could do that today.
- Onu bugün yapabilirim.
- I said there was nothing we could do.
- Yapabileceğimiz bir şey olmadığını söyledim.
- I really wish I could do that.
- Keşke ben de yapabilsem.
- I still wish I could do that.
- Hâlâ onu yapabilmeyi isterim.
- I think I could do that now.
- Artık onu yapabilirim sanırım.
- Who could we do that with?
- Bunu kiminle beraber yapabiliriz?
- Tom said he didn't believe Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğine inanmadığını söyledi.
- Tom thought Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğini düşündü.
- Maybe you could do both things.
- Belki her iki şeyi de yapabilirsin.
- Could we do that again?
- Onu tekrar yapabilir miyiz?
- What's the worst they could do?
- En kötü ne yapabilirler ki?
- How could anyone do that?
- Biri bunu nasıl yapabilirdi?
- I didn't know that Tom could do that.
- Tom'un bunu yapabildiğini bilmiyordum.
- We could do this some other time.
- Bunu başka bir zaman yapabiliriz.
- Could we do this later?
- Bunu daha sonra yapabilir miyiz?
- Tom said he didn't think he could ever do that.
- Tom bunu yapabileceğini hiç sanmadığını söyledi.
- I wish I could do that as well as you.
- Keşke bunu senin kadar iyi yapabilsem.
- I told myself I could do it.
- Kendime bunu yapabileceğimi söyledim.
- Tom knew there was no way he could do that.
- Tom bunu yapabilmesinin hiçbir yolu olmadığını biliyordu.
- I told Tom I could do it by myself.
- Tom'a onu tek başıma yapabileceğimi söyledim.
- Tom told Mary he hoped he could do that.
- Tom, Mary'ye bunu yapabileceğini umduğunu söyledi.
- Tom asked Mary if she really thought she could do that.
- Tom Mary'ye gerçekten bunu yapabileceğini düşünüp düşünmediğini sordu.
- There was nothing we could do.
- Yapabileceğimiz bir şey yoktu.
- Tom could do that for us.
- Tom bunu bizim için yapabilir.
- I bet you could do that.
- Bunu yapabileceğine bahse girerim.
- You could have done it.
- Yapabilirdin.
- Tom said he didn't think he could do that by himself.
- Tom bunu tek başına yapabileceğini düşünmediğini söyledi.
- I could probably do that, but I don't want to.
- Muhtemelen onu yapabilirim ama yapmak istemiyorum.
- Maybe you could do both.
- Belki de ikisini de yapabilirdiniz.
- Tom wishes he could make a fresh start.
- Tom yeni bir başlangıç yapabilmeyi diliyor.
- How could Tom do this to us?
- Tom bunu bize nasıl yapabilir?
- Tom told me he could do it.
- Tom bana bunu yapabileceğini söyledi.
- I could do it again if I had to.
- Mecbur kalırsam tekrar yapabilirim.
- Who could we do that with?
- Onu kim ile yapabiliriz?
- We really thought we could do it.
- Bunu gerçekten yapabileceğimizi düşündük.
- It would be nice if we could do that.
- Bunu yapabilseydik güzel olurdu.
- There wasn't much else we could do.
- Yapabileceğimiz çok fazla bir şey yoktu.
- I don't think I could ever do that.
- Bunu yapabileceğimi hiç sanmıyorum.
- Who could do this kind of thing?
- Böyle bir şeyi kim yapabilir?
- There really wasn't anything that the doctor could do for Tom.
- Gerçekten doktorun Tom için yapabileceği hiçbir şey yoktu.
- Tom wishes he could make a fresh start.
- Tom keşke yeni bir başlangıç yapabilseydi.
- I thought I could do that.
- Onu yapabileceğimi düşündüm.
- Tom didn't think Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğini sanmıyordu.
- I could do that for you if you wanted me to.
- İstersen bunu senin için yapabilirim.
- We could do that for you.
- Bunu senin için yapabiliriz.
- I'm glad I could do that.
- Bunu yapabildiğime sevindim.
- Tom told Mary he could do that.
- Tom Mary'e bunu yapabileceğini söyledi.
- I'm glad I could do that.
- Bunu yapabileceğime sevindim.
- Tom told Mary he could do that today.
- Tom, Mary'ye bunu bugün yapabileceğini söyledi.
- I had to prove to Tom that I could do it.
- Tom'a yapabileceğimi kanıtlamam gerekiyordu.
- Tom told Mary that she could do whatever she liked.
- Tom, Mary'ye ne isterse yapabileceğini söyledi.
- Fadil thought he could do it again.
- Fadıl bunu tekrar yapabileceğini düşündü.
- Could you have done it?
- Onu yapabilir miydin?
- Tom did all he could do to help.
- Tom yardım etmek için yapabileceği her şeyi yaptı.
- Sami could do amazing things when he was drunk.
- Sami sarhoşken inanılmaz şeyler yapabiliyordu.
- I wish I could do that, too.
- Keşke onu ben de yapabilsem.
- Tom was very sure Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğinden çok emindi.
- I wish I could do that for you.
- Keşke onu senin için yapabilsem.
- It would be great if you and I could do that together.
- Sen ve ben bunu birlikte yapabilirsek çok iyi olur.
- Who could Tom do that with?
- Tom onu kiminle yapabilir?
- I could do that for Tom.
- Bunu Tom için yapabilirim.
- Tom thought Mary could do that if she had some help.
- Tom, Mary'nin biraz yardım alırsa bunu yapabileceğini düşündü.
- How could they do such a thing?
- Nasıl olur da böyle bir şey yapabilirler?
- We could do this.
- Bunu yapabiliriz.
- That was the only way we could do that.
- Bunu yapabilmemizin tek yolu buydu.
- Tom said he could do it.
- Tom onu yapabileceğini söyledi.
- Tom always said he could do that.
- Tom her zaman bunu yapabileceğini söylerdi.
- I could probably do that.
- Muhtemelen bunu yapabilirim.
- I'm pretty sure Tom could do that.
- Tom'un onu yapabileceğinden oldukça eminim.
- How could she do such a thing?
- O nasıl olur da böyle bir şey yapabilir?
- Tom said he'd see what could be done.
- Tom, ne yapılabileceğini göreceğini söyledi.
- Tom told Mary she could do that today.
- Tom Mary'e bunu bugün yapabileceğini söyledi.
- Could you do me a favour?
- Bana bir iyilik yapabilir misin?
- I don't think I could do that.
- Onu yapabileceğimi sanmıyorum.
- Could Tom do that?
- Tom bunu yapabilir mi?
- When could you do that?
- Onu ne zaman yapabilirsin?
- Tom could do much better.
- Tom çok daha iyisini yapabilirdi.
- I don't see how Tom could possibly do this.
- Tom'un bunu nasıl yapabileceğini anlamıyorum.
- What could you do?
- Ne yapabilirsin?
- I know Tom could do that.
- Tom'un bunu yapabileceğini biliyorum.
- Tom could do that.
- Tom bunu yapabilir.
- How could I do that?
- Onu nasıl yapabilirim?
- There was nothing I could do to help.
- Yardım etmek için yapabileceğim hiçbir şey yoktu.
- Tom must've thought Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğini düşünmüş olmalı.
- That looks like something Tom could do.
- O, Tom'un yapabileceği bir şeye benziyor.
- I didn't know Tom could do that.
- Tom'un onu yapabileceğini bilmiyordum.
- Is this the best you could do?
- Bu yapabileceğiniz en iyi şey midir?
- We really thought we could do that.
- Bunu gerçekten yapabileceğimizi düşünmüştük.
- I knew that Tom could do that if he tried.
- Tom'un denerse bunu yapabileceğini biliyordum.
- It would be nice if Tom could do that.
- Tom bunu yapabilseydi hoş olurdu.
- Tom suggested ways we could save money.
- Tom para tasarrufu yapabileceğimiz yollar önerdi.
- I could do everything faster when I was younger.
- Gençken her şeyi daha hızlı yapabiliyordum.
- Tom and Mary thought they could do that by themselves.
- Tom ve Mary bunu kendi başlarına yapabileceklerini düşündüler.
- I think I could do that if I really tried.
- Sanırım gerçekten deneseydim bunu yapabilirdim.
- How could you do such a terrible thing to your own brother?
- Kendi erkek kardeşine nasıl böyle korkunç bir şey yapabildin?
- Could we do this another time?
- Bunu başka bir zaman yapabilir miyiz?
- Any child could do that.
- Her çocuk bunu yapabilirdi.
- I could do that today.
- Bugün yapabilirim.
- Tom and Mary could do that together.
- Tom ve Mary bunu birlikte yapabilirlerdi.
- I don't understand how Tom could do this.
- Tom'un bunu nasıl yapabildiğini anlamıyorum.
- Could you do that for us?
- Onu bizim için yapabilir miydiniz?
- I don't think even Tom could do that.
- Tom'un bile bunu yapabileceğini sanmıyorum.
- I could do this forever.
- Bunu sonsuza dek yapabilirim.
- I suppose we could do that.
- Sanırım bunu yapabiliriz.
- Tom could do this.
- Tom bunu yapabilir.
- I don't think I could do that to Tom.
- Onu Tom'a yapabileceğimi sanmıyorum.
- I'd spit on you if I could.
- Yapabilsem sana tükürürdüm.
- There was nothing I could do for Tom.
- Tom için yapabileceğim bir şey yoktu.
- There are lots of things we could do to help those families.
- O ailelere yardım etmek için yapabileceğimiz birçok şey var.
- What else could Tom do?
- Tom başka ne yapabilir?
- I wish there was something else we could do.
- Keşke yapabileceğimiz başka bir şey olsa.
- I told Tom we could do it today.
- Tom'a bugün bunu yapabileceğimizi söyledim.
- Tom said he'd see what could be done.
- Tom ne yapılabileceğine bakacağını söyledi.
- I wish I could do that for you.
- Keşke bunu sizin için yapabilsem.
- Tom didn't think that Mary could do that.
- Tom Mary'nin bunu yapabileceğini düşünmemişti.
- We could do it together.
- Birlikte yapabiliriz.
- I could easily have done that.
- Onu kolayca yapabilirdim.
- I knew I could do it.
- Onu yapabileceğimi biliyordum.
- Tom could very well do that.
- Tom bunu pekala yapabilirdi.
- Tom didn't think I could do that.
- Tom bunu yapabileceğimi düşünmedi.
- Is that the best you could do?
- Yapabileceğinin en iyisi bu mu?
- Tom soon realized there was nothing he could do to help.
- Tom çok geçmeden yardım etmek için yapabileceği bir şey olmadığını anladı.
- Tom could do much better if he tried.
- Tom denerse çok daha iyisini yapabilir.
- Tom said that he was really sure that he could do that.
- Tom bunu yapabileceğinden gerçekten emin olduğunu söyledi.
- What else could I have done?
- Başka ne yapabilirdim?
- Tom could do everything by himself.
- Tom her şeyi kendi başına yapabilirdi.
- I tried to help her, but there was no way I could.
- Ona yardım etmeye çalıştım ama yapabileceğim hiçbir şey yoktu.
- Tom told Mary John could do that.
- Tom Mary'ye John'un onu yapabileceğini söyledi.
- There seemed to be nothing we could do.
- Yapabileceğimiz bir şey yok gibi görünüyordu.
- I wish there was something I could do.
- Keşke yapabileceğim bir şey olsaydı.
- I wish we could do this more often.
- Keşke bunu daha sık yapabilsek.
- I wasn't sure I could do it.
- Ben bunu yapabileceğimden emin değildim.
- It would be nice if Tom could do that.
- Tom bunu yapabilseydi iyi olurdu.
- There was nothing she could have done.
- Onun yapabileceği hiçbir şey yoktu.
- There was nothing we could do about that.
- Bu konuda yapabileceğimiz bir şey yoktu.
- I thought we could do this together.
- Bunu birlikte yapabileceğimizi düşündüm.
- He could have done it.
- Yapabilirdi.
- I don't know what made me think I could do that.
- Onu yapabileceğimi bana düşündüren ne olduğunu bilmiyorum.
- Tom thought Mary could do it.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğini düşündü.
- I had no idea Tom could do that.
- Tom'un bunu yapabildiğini bilmiyordum.
- Could we do that once again?
- Onu bir defa daha yapabilir miyiz?
- They were sure they could do it again.
- Onun tekrar yapabileceklerinden emindiler.
- We thought we could do anything.
- Her şeyi yapabileceğimizi düşündük.
- We could do worse.
- Daha da kötüsünü yapabiliriz.
- When I was younger, I thought I could do anything.
- Gençken her şeyi yapabileceğimi sanırdım.
- Tom told Mary John could do that.
- Tom, Mary John'un bunu yapabileceğini söyledi.
- We really thought we could do that.
- Biz gerçekten bunu yapabileceğimizi düşündük.
- I don't believe he could do that.
- Bunu yapabileceğine inanmıyorum.
- I told them I could do whatever they wanted.
- Onlara her ne isterlerse yapabileceğimi söyledim.
- Is there any other way we could be doing this?
- Bunu yapabilmemizin başka bir yolu var mı?
- I thought I was the only one who could do that.
- Onu yapabilecek tek kişi olduğumu düşündüm.
- I didn't know that Tom could do that.
- Tom'un onu yapabileceğini bilmiyordum.
- Tom said that he didn't think that Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğini düşünmediğini söyledi.
- Tom told me he thought Mary could do that.
- Tom bana Mary'nin bunu yapabileceğini düşündüğünü söyledi.
- I know it's not what you suggested, but it was all I could do.
- Önerdiğinin bu olmadığını biliyorum ama yapabileceğim tek şey buydu.
- I bet Tom could do that.
- Eminim Tom bunu yapabilir.
- Tom didn't think he could do that.
- Tom onu yapabileceğini düşünmemişti.
- Tom did everything he could to convince Mary.
- Tom Mary'yi ikna etmek için yapabileceği her şeyi yaptı.
- I sure wish I could do that.
- Keşke bunu yapabilseydim.
- I could do that, too.
- Ben bunu da yapabilirim.
- It would be nice if you could make me something to eat.
- Bana yiyecek bir şey yapabilsen iyi olur.
- I wish there were more I could do to help.
- Keşke yardım etmek için yapabileceğim daha fazla şey olsa.
- Could we do that once again?
- Bunu bir kez daha yapabilir miyiz?
- Tom could do this a lot better than me.
- Tom bunu benden çok daha iyi yapabilir.
- I could have done it faster by myself.
- Bunu tek başıma daha hızlı yapabilirdim.
- I could have done it without your help.
- Bunu senin yardımın olmadan yapabilirdim.
- I think I could still do it.
- Ben hâlâ onu yapabileceğimi düşünüyorum.
- Tom knew there was nothing more he could do.
- Tom yapabileceği başka bir şey olmadığını biliyordu.
- I think Tom could do that for Mary.
- Bence Tom bunu Mary için yapabilir.
- If it was easy, anybody could do it.
- Eğer kolay olsaydı, herkes yapabilirdi.
- I never thought Tom could do it.
- Tom'un bunu yapabileceğini hiç düşünmedim.
- Tom called to ask if there was anything he could do to help.
- Tom yardım etmek için yapabileceği bir şey olup olmadığını sormak için aradı.
- Tom could do worse.
- Tom daha kötüsünü yapabilirdi.
- Only a sociopath could do something like that.
- Yalnızca bir sosyopat öyle bir şey yapabilirdi.
- I thought I could do that without anybody's help.
- Bunu kimsenin yardımı olmadan yapabileceğimi düşündüm.
- I'd be surprised if Mary could do that.
- Mary bunu yapabilse şaşırırdım.
- We thought we could do that.
- Bunu yapabileceğimizi düşündük.
- Tom didn't believe Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğine inanmıyordu.
- I wish I could do that, but I can't.
- Keşke onu yapabilsem ama yapamıyorum.
- Tom said that he could probably do that.
- Tom muhtemelen bunu yapabileceğini söyledi.
- Who told Tom that he could do that?
- Tom'a onu yapabildiğini kim söyledi ?
- Tom soon realized there was nothing he could do to help.
- Tom çok geçmeden yardım etmek için yapabileceği hiçbir şey olmadığını fark etti.
- You could do that.
- Onu yapabilirsin.
- I never would've guessed Tom could do that.
- Tom'un bunu yapabileceğini asla tahmin edemezdim.
- I heard Tom could do that.
- Tom'un bunu yapabildiğini duydum.
- I don't think that Tom could do that by himself.
- Tom'un bunu kendi başına yapabileceğini sanmıyorum.
- I wish I could do something.
- Keşke bir şey yapabilseydim.
- I wish there was something else we could do.
- Keşke yapabileceğimiz başka bir şey olsaydı.
- Tom knew there was nothing he could do to help Mary.
- Tom, Mary'ye yardım etmek için yapabileceği hiçbir şey olmadığını biliyordu.
- When could Tom do that?
- Tom bunu ne zaman yapabilir?
- They were sure they could do it again.
- Bunu tekrar yapabileceklerinden emindiler.
- Could you do him a favour?
- Sen ona bir iyilik yapabilir misin?
- When I was a baby, what could I do?
- Bebekken ne yapabilirdim ki?
- I could probably do that without anyone's help.
- Muhtemelen bunu kimsenin yardımı olmadan yapabilirim.
- Tom asked Mary if she really thought she could do that.
- Tom, Mary'ye bunu gerçekten yapabileceğini düşünüp düşünmediğini sordu.
- I suggest that we could do that.
- Bunu yapabileceğimizi öneriyorum.
- I thought we could do this together.
- Bunu birlikte yapabileceğimizi düşünmüştüm.
- If anyone could do that, it would be Tom.
- Birisi bunu yapabilseydi, bu Tom olurdu.
- Could you do anything to help?
- Yardım etmek için bir şey yapabilir misin?
- I could do that if I wanted to, but I don't.
- Eğer istersem bunu yapabilirim ama yapmam.
- Could you do me a really big favor?
- Bana gerçekten büyük bir iyilik yapabilir misin?
- I could probably do that by myself.
- Muhtemelen tek başıma yapabilirim.
- I just wish there was something we could do to help Tom.
- Keşke Tom'a yardım etmek için yapabileceğimiz bir şey olsaydı diyorum.
- Isn't there something you could do?
- Yapabileceğin bir şey yok mu?
- There was nothing I could do.
- Yapabileceğim hiçbir şey yoktu.
- Tom knew that he could do that.
- Tom bunu yapabileceğini biliyordu.
- I could probably do that alone.
- Muhtemelen onu yalnız yapabilirim.
- My mother said there was nothing I could do to completely prepare for parenthood.
- Annem, ebeveynliğe tamamen hazırlanmak için yapabileceğim hiçbir şey olmadığını söyledi.
- I was hoping we could do that together.
- Bunu birlikte yapabileceğimizi umuyordum.
- Tom said he didn't think he could do that today.
- Tom bugün bunu yapabileceğini sanmadığını söyledi.
- We thought we could do it.
- Yapabileceğimizi düşündük.
- Tom told me he thought he could do that.
- Tom bana bunu yapabileceğini düşündüğünü söyledi.
- There was nothing I could do to change it.
- Bunu değiştirmek için yapabileceği hiçbir şey yoktu.
- Tom said we could do it.
- Tom onu yapabileceğimizi söyledi.
- When could we do that?
- Bunu ne zaman yapabiliriz?
- Sami felt like he could do it.
- Sami onu yapabileceğini hissetti.
- Tom said he wished he could do that.
- Tom bunu yapabilmeyi dilediğini söyledi.
- Tom told Mary that John could do that today.
- Tom, Mary'ye John'un bunu bugün yapabileceğini söyledi.
- I knew Tom could do that if he tried.
- Tom'un denerse bunu yapabileceğini biliyordum.
- You said I could do that.
- Bunu yapabileceğimi söylemiştin.
- I could probably do that on my own.
- Muhtemelen tek başıma yapabilirim.
- How could Tom do this now?
- Tom şimdi bunu nasıl yapabilir?
- I think Tom could do that now.
- Bence Tom artık onu yapabilir.
- Tom didn't think anyone could do that.
- Tom kimsenin bunu yapabileceğini düşünmemişti.
- We knew we could do it.
- Onu yapabileceğimizi biliyorduk.
- I wish I could do that.
- Keşke bunu yapabilseydim.
- I wish there were something I could do to help.
- Keşke yardım etmek için yapabileceğim bir şey olsaydı.
- Tom wished there was more he could do to help.
- Tom yardım etmek için yapabileceği daha fazla şey olmasını dilerdi.
- There was nothing I could do to help Tom.
- Tom'a yardım etmek için yapabileceğim hiçbir şey yoktu.
- Tom and Mary had hoped John could do that for them.
- Tom ve Mary, John'un bunu onlar için yapabilmesini umuyordu.
- What else could you do?
- Başka ne yapabildin?
- Tom said he wished he could do that as well as Mary.
- Tom, bunu Mary kadar iyi yapabilmeyi dilediğini söyledi.
- Tom could do that well when he was younger.
- Tom daha gençken bunu daha iyi yapabilirdi.
- Where could Tom do that?
- Tom onu nerede yapabilir?
- I wish I could do that like you do.
- Keşke ben de senin gibi yapabilsem.
- Tom didn't think he could do what needed to be done.
- Tom yapılması gereken şeyi yapabileceğini düşünmedi.
- I was hoping we could do this without Tom.
- Bunu Tom'suz yapabileceğimi umuyordum.
- I could do that if I wanted to.
- İstesem bunu yapabilirim.
- Don't you think you could do that?
- Onu yapabileceğini düşünmüyor musun?
- I told myself I could do it.
- Onu yapabileceğimi kendim söyledim.
- I don't think Tom could do that.
- Tom'un bunu yapabileceğini sanmıyorum.
- I don't think I could ever do this again.
- Bunu tekrar yapabileceğimi sanmıyorum.
- We could do that today.
- Bunu bugün yapabilirdik.
- I'm certain there are many other things we could do.
- Eminim yapabileceğimiz başka birçok şey vardır.
- You could do a lot worse than Tom.
- Tom'dan çok daha kötüsünü yapabilirsin.
- Tom knew that he was the only one who could do that.
- Tom bunu yapabilecek tek kişinin kendisi olduğunu biliyordu.
- Tom said he thought Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğini düşündüğünü söyledi.
- Tom said he thought Mary could do that.
- Tom Mary'nin bunu yapabileceğini düşündüğünü söyledi.
- Tom could do that today.
- Tom bunu bugün yapabilir.
- Tom could do that for you, I'm pretty sure.
- Tom bunu senin için yapabilir, eminim.
- What more could we possibly do?
- Daha ne yapabiliriz ki?
- I could do it again.
- Bunu tekrar yapabilirim.
- Had Napoleon been born in this century, what could he have done?
- Napolyon bu yüzyılda doğmuş olsaydı, ne yapabilirdi?
- Tom thinks he could probably do that.
- Tom muhtemelen bunu yapabileceğini düşünüyor.
- Tom said he was hoping we could do that together.
- Tom, bunu birlikte yapabileceğimizi umduğunu söyledi.
- I could have done it.
- Yapabilirdim.
- Could you do that, Tom?
- Bunu yapabilir misin, Tom?
- I could do this if I had a little help.
- Biraz yardım alırsam bunu yapabilirim.
- If I could, I would let every caged bird fly free.
- Eğer yapabilsem, kafesli kuşların özgürce uçmasına izin veririm.
- I don't think I could do that to Tom.
- Bunu Tom'a yapabileceğimi sanmıyorum.
- We thought we could do that.
- Bunu yapabileceğimizi düşünmüştük.
- Tom and Mary would get together as often as they could.
- Tom ve Mary yapabildikleri kadar sık bir araya gelirlerdi.
- I could do this myself.
- Bunu kendim yapabilirim.
- Tom told Mary he could do that today.
- Tom Mary'e onu bugün yapabileceğini söyledi.
- There was absolutely nothing you could do about it.
- O konuda kesinlikle yapabileceğin hiçbir şey yoktu.
- Tom told me he could do that.
- Tom bana bunu yapabileceğini söyledi.
- How could Tom have done that without Mary noticing?
- Tom bunu Mary fark etmeden nasıl yapabildi?
- Tom was surprised that Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabilmesine şaşırdı.
- We just knew that we could do it.
- Bunu yapabileceğimizi biliyorduk ya.
- I wish I could do that.
- Keşke yapabilsem.
- Maybe you could do both things.
- Belki ikisini birden yapabilirsin.
- We could have done it.
- Biz de yapabilirdik.
- I think Tom could do that now.
- Bence Tom bunu şimdi yapabilir.
- I could probably do that, but I don't want to.
- Muhtemelen yapabilirim ama istemiyorum.
- Tom asked me what he could do for me.
- Tom bana benim için ne yapabileceğini sordu.
- There was nothing Tom could do to help Mary.
- Tom'un Mary'ye yardım etmek için yapabileceği hiçbir şey yoktu.
- I told you I could do that.
- Sana bunu yapabileceğimi söylemiştim.
- She could have done it.
- Yapabilirdi.
- Tom thinks Mary could do that.
- Tom Mary'nin onu yapabileceğini düşünüyor.
- How could anyone do that?
- Bir insan bunu nasıl yapabilir?
- Tom could do anything.
- Tom her şeyi yapabilir.
- I could have done it faster by myself.
- Kendi başıma daha hızlı yapabilirdim.
- We knew you could do it.
- Onu yapabileceğini biliyorduk.
- We could do that.
- Bunu yapabiliriz.
- I wish I could do that today, but I can't.
- Keşke bunu bugün yapabilsem ama yapamam.
- There was nothing anybody could do.
- Kimsenin yapabileceği bir şey yoktu.
- Tom could do it.
- Tom bunu yapabilirdi.
- I thought I could do it without anybody's help.
- Herhangi birinin yardımı olmaksızın onu yapabileceğimi düşündüm.
- I could have and should've done that.
- Bunu yapabilirdim ve yapmalıydım.
- Maybe you could do it once.
- Belki bir kez yapabilirsin.
- I could have done it by myself.
- Bunu kendim de yapabilirdim.
- Tom could do this a lot better than me.
- Tom bunu benden çok daha iyi yapabilirdi.
- Tom assured Mary that he could do that.
- Tom Mary'ye bunu yapabileceğini garanti etti.
- I wonder if you could do me a favor.
- Acaba bana bir iyilik yapabilir misin?
- We thought you could do it.
- Onu yapabileceğini düşünüyorduk.
- Tom said that Mary wasn't certain that John could do that.
- Tom, Mary'nin John'un bunu yapabileceğinden emin olmadığını söyledi.
- Who could you do that with?
- Onu kiminle yapabilirsin?
- How could God do that to us?
- Tanrı bize bunu nasıl yapabilir?
- It would be great if you and I could do that together.
- Bunu birlikte yapabilseydik harika olurdu.
- I'm pretty sure I could do that.
- Bunu yapabileceğime eminim.
- There was nothing we could do.
- Yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu.
- I'd be surprised if Mary could do that.
- Mary bunu yapabilirse şaşırırım.
- Tom and I could do that together.
- Tom ve ben bunu birlikte yapabiliriz.
- I don't see how Tom could possibly do this.
- Tom'un bunu muhtemelen nasıl yapabileceğini anlamıyorum.
- I knew you could do it.
- Yapabileceğini biliyordum.
- I thought I could do it without anybody's help.
- Kimsenin yardımı olmadan yapabileceğimi düşünmüştüm.
- What else could we do?
- Başka ne yapabiliriz?
- I could have done it without your help.
- Senin yardımın olmadan da yapabilirdim.
- I knew there was nothing you could do about it.
- Bu konuda yapabileceğin bir şey olmadığını biliyordum.
- I wish we could do that.
- Keşke onu yapabilsek.
- I wish that I could do that.
- Keşke ben de yapabilseydim.
- Tom assured Mary that he could do that.
- Tom Mary'e bunu yapabileceğine dair güvence verdi.
- If I could I would immediately stop.
- Yapabilseydim hemen dururdum.
- It would be nice if we could do that.
- Onu yapabilsek hoş olur.
- I told them I could do whatever they wanted.
- Ne isterlerse yapabileceğimi söyledim.
- If Tom could do that, he would've already done so.
- Eğer Tom bunu yapabilseydi çoktan yapardı.
- You could do worse.
- Daha kötüsünü yapabilirsin.
- What else could we do?
- Başka ne yapabilirdik?
- Tom said he's glad Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabildiğine sevindiğini söyledi.
- Tom said that Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğini söyledi.
- I would live here with you if I could.
- Yapabilseydim seninle burada yaşardım.
- I could probably do that without anyone's help.
- Muhtemelen onu kimsenin yardımı olmadan yapabilirim.
- There was nothing Tom could do about it.
- Tom'un o konuda yapabileceği hiçbir şey yoktu.
- Any student could solve this problem.
- Bu soruyu her öğrenci yapabilir.
- I still wish I could do that.
- Hâlâ bunu yapabilmeyi diliyorum.
- There was absolutely nothing I could do to save Tom.
- Tom'u kurtarmak için yapabileceğim hiçbir şey yoktu.
- I think Tom could do that if he wanted to.
- Bence Tom isterse bunu yapabilir.
- Tom says he didn't know Mary could do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapabileceğini bilmediğini söylüyor.
- Tom said he wished he could do that.
- Tom, bunu yapabilmeyi dilediğini söyledi.
- Tom thought he could do that.
- Tom onu yapabileceğini düşündü.
- Who could possibly have the knowledge to do such a thing?
- Böyle bir şeyi yapabilecek bilgiye kim sahip olabilir?
- I think I could do that if you helped me.
- Sanırım bana yardım edersen bunu yapabilirim.
- There really wasn't anything that doctors could do to Layla.
- Doktorların Layla'ya yapabileceği hiçbir şey yoktu.
- There was nothing Tom could do.
- Tom'un yapabileceği bir şey yoktu.
- I thought we could do that together.
- Bunu birlikte yapabileceğimizi düşünmüştüm.
- When could I do that?
- Onu ne zaman yapabilirim?
- Tom must've thought Mary could do that.
- Tom Mary'nin bunu yapabileceğini düşünmüş olmalı.
- Tom realized there was nothing more he could do.
- Tom yapabileceği başka bir şey olmadığını fark etti.
- Tom could do it.
- Tom bunu yapabilir.
- You don't think Tom really could do that, do you?
- Tom'un onu gerçekten yapabileceğini düşünmüyorsun, değil mi?
- Tom asked if I thought Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğini düşünüp düşünmediğimi sordu.
- I wish I could do that for you.
- Keşke bunu senin için yapabilseydim.
- Tom didn't think Mary could do that.
- Tom Mary'nin bunu yapabileceğini düşünmedi.
- Where could we do that?
- Onu nerede yapabiliriz?
- I was wondering if you could do me a favor.
- Bana bir iyilik yapabilir misiniz acaba?
- Tom and I could do that together.
- Tom ve ben bunu birlikte yapabilirdik.
- Could you do that for Tom?
- Bunu Tom için yapabilir misin?
- I don't think anybody could do that.
- Kimsenin bunu yapabileceğini sanmıyorum.
- We cut down the largest tree we could find so we could make a canoe.
- Bulabildiğimiz en büyük ağacı kestik, böylece bir kano yapabilecektik.
- Where could you do that?
- Bunu nerede yapabilirsin?
- There was nothing that I could do but wait for him.
- Onu beklemekten başka yapabileceğim bir şey yoktu.
- What else could I do?
- Başka ne yapabilirim?
- You could do much better.
- Sen çok daha iyisini yapabilirdin.
- I think Tom could do that for Mary.
- Sanırım Tom bunu Mary için yapabilir.
- Tom said he didn't think he could do that without our help.
- Tom bunu bizim yardımımız olmadan yapabileceğini düşünmediğini söyledi.
- I wish I could do that as well as you do.
- Keşke bunu senin kadar iyi yapabilseydim.
- Tom didn't think he could do that.
- Tom bunu yapabileceğini sanmıyordu.
- Tom was hoping we could do that for Mary.
- Tom bunu Mary için yapabileceğimizi umuyordu.
- Tom said he hoped Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğini umduğunu söyledi.
- Maybe I could do that for you.
- Belki bunu senin için yapabilirim.
- I could do that.
- Onu yapabilirim.
- I could do that, I suppose.
- Sanırım bunu yapabilirim.
- If you could do it, would you?
- Eğer yapabilseydin, yapar mıydın?
- We could do it together.
- Bunu birlikte yapabiliriz.
- I knew that Tom could do that if he tried.
- Eğer deneseydi Tom'un onu yapabileceğini biliyordum.
- You could do worse.
- Daha kötüsünü de yapabilirdin.
- Could we do that one more time?
- Bunu bir kez daha yapabilir miyiz?
- Tom thinks Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğini düşünüyor.
- I wish there was something I could do.
- Keşke yapabileceğim bir şey olsa.
- Tom said Mary could do that, too.
- Tom da Mary'nin onu yapabileceğini söyledi.
- Tom said he could do that.
- Tom bunu yapabileceğini söyledi.
- I don't think even Tom could do that.
- Tom'un bile onu yapabileceğini sanmıyorum.
- If you could do it, would you do it?
- Eğer onu yapabilsen, yapar mısın?
- I still wish I could do that.
- Hâlâ bunu yapabilmeyi isterdim.
- Any one of us could do it.
- Herhangi birimiz yapabiliriz.
- Tom could do a lot of things for you.
- Tom senin için pek çok şey yapabilir.
- I wish there was something we could do to help Tom.
- Keşke Tom'a yardım etmek için yapabileceğimiz bir şey olsaydı.
- I said that I could, not that I would.
- Yapabileceğimi söyledim, yapacağımı değil.
- How could anyone in their right mind do something like that?
- Aklı başında biri nasıl böyle bir şey yapabilir?
- Tom thought Mary could do that.
- Tom Mary'nin onu yapabileceğini düşündü.
- There was nothing you could have done.
- Senin yapabileceğin hiçbir şey yoktu.
- I could do that, but I don't want to.
- Bunu yapabilirim ama yapmak istemiyorum.
- I never would've guessed Tom could do that.
- Tom'un bunu yapabileceğini asla tahmin etmezdim.
- There was nothing Tom could do about it.
- Tom'un bu konuda yapabileceği hiçbir şey yoktu.
- I told you I could do it.
- Bunu yapabileceğimi sana söyledim.
- They could do anything.
- Her şeyi yapabilirler.
- When could Tom do that?
- Tom onu ne zaman yapabildi?
- What could I do?
- Ne yapabilirim?
- I knew that Tom could do that.
- Tom'un bunu yapabileceğini biliyordum.
- Tom asked me what he could do for me.
- Tom benim için ne yapabileceğini sordu.
- I could probably do that by myself.
- Onu muhtemelen kendi başıma yapabilirim.
- I could do that if I tried.
- Denesem bunu yapabilirim.
- I could do this if I had a little help.
- Biraz yardım alabilirsem bunu yapabilirim.
- Tom and Mary would get together as much as they could.
- Tom ve Mary yapabildikleri kadar çok bir araya gelirlerdi.
- Tom said he could do it.
- Tom yapabileceğini söyledi.
- I wish we could do that.
- Keşke bunu yapabilseydik.
- Tom told Mary she could do that.
- Tom, Mary'e bunu yapabileceğini söyledi.
- If Tom could do that, he would've already done it.
- Eğer Tom bunu yapabilseydi, çoktan yapmış olurdu.
- There are lots of things we could do to help those families.
- Bu ailelere yardım etmek için yapabileceğimiz bir sürü şey var.
- We could do that for you.
- Bunu sizin için yapabiliriz.
- I knew Tom could do it.
- Tom'un bunu yapabileceğini biliyordum.
- Could you do it?
- Onu yapabilir misin acaba?
- I could probably do that on my own.
- Onu muhtemelen tek başıma yapabilirim.
- I think that it is really sad that someone could do that for money.
- Birinin para için bunu yapabilmesinin gerçekten üzücü olduğunu düşünüyorum.
- Tom said he could do that in a few hours.
- Tom birkaç saat içinde yapabileceğini söyledi.
- I tried to help him, but there was no way I could.
- Ona yardımcı olmaya çalıştım ama yapabileceğim hiçbir şey yoktu.
- Tom said he wasn't sure Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğinden emin olmadığını söyledi.
- Tom was hoping he could do that with Mary.
- Tom bunu Mary ile yapabileceğini umuyordu.
- Tom could do that if he tried.
- Tom deneseydi bunu yapabilirdi.
- All I could do was wait.
- Tek yapabildiğim beklemekti.
- Who said Tom could do that?
- Tom'un onu yapabileceğini kim söyledi?
- Tom thought he could do that.
- Tom bunu yapabileceğini düşündü.
- That's something I wish I could do.
- Keşke yapabilsem dediğim bir şey.
- What more could we do?
- Daha fazla ne yapabiliriz?
- I was hoping we could do this without Tom.
- Bunu Tom olmadan yapabileceğimizi umuyordum.
- I could do that, too.
- Onu ben de yapabildim.
- Tom said he was hoping we could do that together.
- Tom bunu birlikte yapabileceğimizi umduğunu söyledi.
- I thought I was the only one who could do that.
- Bunu yapabilecek tek kişinin ben olduğumu sanıyordum.
- I hoped I could do that.
- Bunu yapabileceğimi umuyordum.
- I knew I could do that.
- Bunu yapabileceğimi biliyordum.
- Could Tom do that by himself?
- Tom onu tek başına yapabilir mi?
- Only a sociopath could do something like that.
- Sadece bir sosyopat böyle bir şey yapabilir.
- Where would you go if you could time travel?
- Zamanda yolculuk yapabilseydiniz nereye giderdiniz?
- I think I could do that, but I don't want to.
- Sanırım onu yapabilirim ama yapmak istemiyorum.
- Could you do that?
- Bunu yapabilir misin?
- Even a child could do it.
- Bir çocuk bile yapabilir.
- We could do worse.
- Daha kötüsünü de yapabiliriz.
- Maybe you and I could do that together later.
- Belki sen ve ben bunu daha sonra birlikte yapabiliriz.
- I think Tom could do that if he really needed to.
- Bence Tom gerçekten ihtiyacı olsa bunu yapabilirdi.
- Tom said he knew that Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğini bildiğini söyledi.
- When could you do that?
- Bunu ne zaman yapabildin?
- There are many other things we could be doing.
- Yapabileceğimiz birçok başka şey var.
- I wish I could!
- Keşke yapabilsem!
- I thought Tom could do that.
- Tom'un onu yapabileceğini düşündüm.
- I really thought I could do it.
- Gerçekten yapabileceğimi düşünmüştüm.
- How could we do that?
- Bunu nasıl yapabiliriz?
- I think I could do that, but I don't want to.
- Sanırım bunu yapabilirim, ama yapmak istemiyorum.
- I don't think I could do that.
- Bunu yapabileceğimi sanmıyorum.
- I could do that if I wanted to, but I don't.
- İsteseydim bunu yapabilirdim ama yapmıyorum.
- How could Tom do this to us?
- Tom bunu bize nasıl yapabildi?
- Who told Tom that he could do that?
- Tom'a onu yapabileceğini kim söyledi?
- Even a child could do it.
- Onu bir çocuk bile yapabilirdi.
- How could you do such a thing to me?
- Bana nasıl böyle bir şey yapabildin?
- I was hoping we could do that together.
- Onu birlikte yapabileceğimizi umuyordum.
- Tom thinks he could do that.
- Tom bunu yapabileceğini düşünüyor.
- I would stay here with you if I could.
- Yapabilseydim burada seninle kalırdım.
- We talked about what we could do.
- Ne yapabileceğimizi konuştuk.
- The least you could do is to answer me.
- En azından yapabileceğin şey bana cevap vermek.
- I could do this for a living.
- Geçimimi sağlamak için bunu yapabilirim.
- Tom could do anything he wanted.
- Tom istediği her şeyi yapabilirdi.
- There was nothing that Tom could do about it.
- Tom'un bu konuda yapabileceği bir şey yoktu.
- Is there something that we could do for you?
- Sizin için yapabileceğimiz bir şey var mı?
- Who told Tom that he could do that?
- Kim Tom'a onu yapabildiğini söyledi?
- Tom says he knows Mary could do that.
- Tom Mary'nin bunu yapabileceğini bildiğini söylüyor.
- Praying for Tom was all we could do.
- Yapabildiğimiz sadece Tom için dua etmekti.
- There was nothing Tom could do to help Mary.
- Mary'ye yardım etmek için Tom'un yapabileceği bir şey yoktu.
- Could Tom do that by himself?
- Tom bunu kendi başına yapabilir mi?
- I felt like I could do anything.
- Bir şey yapabileceğim gibi hissettim.
- We've done all that we could.
- Yapabileceğimiz her şeyi yaptık.
- How could we do that?
- Onu nasıl yapabiliriz?
- If anyone could do that, it would be Tom.
- Bunu yapabilecek biri varsa, o da Tom'dur.
- I'd be very happy if you could do that.
- Onu yapabilirsen çok mutlu olurum.
- I think we could do that.
- Sanırım bunu yapabiliriz.
- Tom said he could do that.
- Tom onu yapabileceğini söyledi.
- I think I could do that now.
- Sanırım bunu şimdi yapabilirim.
- Could you make the salad?
- Salatayı yapabilir misin?
- I could do this for days.
- Bunu günlerce yapabilirim.
- Tom hoped he could do that.
- Tom bunu yapabileceğini umuyordu.
- I could do that again.
- Bunu tekrar yapabilirim.
- Tom knew there wasn't much he could do about it.
- Tom bu konuda yapabileceği pek bir şey olmadığını biliyordu.
- Tom says he knows Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğini bildiğini söyledi.
- All I could do was wait.
- Yapabileceğim tek şey beklemekti.
- How could he do such a thing?
- Nasıl böyle bir şey yapabilir?
- Tom wasn't surprised that Mary could do that.
- Tom Mary'nin bunu yapabildiğine şaşırmadı.
- Tom said that Mary wasn't certain that she could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğinden emin olmadığını söyledi.
- When could I do that?
- Bunu ne zaman yapabilirim?
- I didn't think we could do that.
- Bunu yapabileceğimizi düşünmedim.
- I don't think we could do that even if we tried.
- Denesek bile yapabileceğimizi sanmıyorum.
- I'm glad I could do something for you.
- Senin için bir şey yapabildiğime sevindim.
- Tom said he could do that in a few hours.
- Tom bunu birkaç saat içinde yapabileceğini söyledi.
- Tom and I thought we could do that.
- Tom ve ben bunu yapabileceğimizi düşündük.
- I'm sure Tom could do that.
- Tom'un onu yapabildiğinden eminim.
- I don't think Tom could actually do that.
- Tom'un bunu yapabileceğini sanmıyorum.
- We could do so much more.
- Çok daha fazlasını yapabiliriz.
- Tom wondered what he could do.
- Tom ne yapabileceğini merak etti.
- I thought Tom could do that.
- Tom'un bunu yapabileceğini düşünmüştüm.
- Tom said he thought that we could do that.
- Tom bunu yapabileceğimizi düşündüğünü söyledi.
- I said I could do that.
- Bunu yapabileceğimi söyledim.
- Could you knock a little off the price?
- Biraz indirim yapabilir misiniz?
- What else could we do?
- Başka ne yapabilirdik ki?
- Tom said he didn't think he could do that kind of thing.
- Tom böyle bir şeyi yapabileceğini düşünmediğini söyledi.
- I never thought Tom could do it.
- Tom'un bunu yapabileceğini hiç düşünmemiştim.
- Who told Tom that he could do that?
- Tom'a bunu yapabileceğini kim söyledi?
- I still wish I could do that.
- Ben hâlâ onu yapabilmeyi diliyorum.
- Tom could do that for you.
- Tom bunu senin için yapabilir.
- Sami could do it in thirty minutes.
- Sami onu otuz dakika içinde yapabilirdi.
- I was hoping you could do it for me.
- Benim için yapabileceğini umuyordum.
- Could we do that again?
- Bunu yeniden yapabilir miyiz?
- Tom said we could do that.
- Tom bunu yapabileceğimizi söyledi.
- Tom realized there was nothing more he could do.
- Tom, yapabileceği başka bir şey olmadığını fark etti.
- I knew Tom could do that.
- Tom'un bunu yapabileceğini biliyordum.
- I don't think Tom could actually do that.
- Tom'un bunu gerçekten yapabileceğini sanmıyorum.
- I told Tom I could do it by myself.
- Tom'a bunu tek başıma yapabileceğimi söyledim.
- Tom was hoping he could do that.
- Tom bunu yapabileceğini umuyordu.
- I wish I could do something to help Tom.
- Keşke Tom'a yardım etmek için bir şey yapabilsem.
- Tom showed me it could be done.
- Tom bana bunun yapılabileceğini gösterdi.
- Tom said that Mary was certain that he could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğinden emin olduğunu söyledi.
- See, I told you I could do that.
- Bak, sana bunu yapabileceğimi söylemiştim.
- Tom let me know that he could do that.
- Tom bana bunu yapabileceğini bildirdi.
- I could do it.
- Yapabilirdim.
- How could I do that?
- Bunu nasıl yapabilirim?
- They could have done it.
- Yapabilirlerdi.
- Would you change your past if you could?
- Yapabilseydin geçmişini değiştirir miydin?
- I didn't know Tom could do that.
- Tom'un bunu yapabildiğini bilmiyordum.
- Who said you could do that?
- Onu yapabileceğini kim söyledi?
- I wish I could.
- Keşke yapabilsem.
- I didn't know they could do that.
- Onu yapabileceklerini bilmiyordum.
- Tom didn't think anyone could do that.
- Tom kimsenin bunu yapabileceğini düşünmedi.
- I wonder whether you could do it alone as well.
- Tek başına da yapabilir misin diye merak ediyorum.
- There was nothing I could do to help Tom.
- Tom'a yardım etmek için yapabileceğim bir şey yoktu.
- How could Tom do such a thing?
- Tom böyle bir şeyi nasıl yapabilir?
- Tom didn't think that Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğini düşünmüyordu.
- I don't think I could ever do that.
- Onu yapabileceğimi sanmıyorum.
- I could have done it.
- Ben onu yapabilirdim.
- I suppose I could do that.
- Sanırım bunu yapabilirim.
- Praying for Tom was all we could do.
- Tom için dua etmek yapabileceğimiz tek şeydi.
- Tom says he didn't know Mary could do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapabildiğini bilmediğini söylüyor.
- The only thing Tom could do was wait.
- Tom'un yapabileceği tek şey beklemekti.
- All he could do was resist laughing.
- Yapabileceği tek şey ısrarla gülmesiydi.
- If you could do that for me, I'd appreciate it.
- Onu benim için yapabilirsen minnettar olurum.
- Tom was surprised that Mary could do that.
- Tom Mary'nin bunu yapabildiğine şaşırmıştı.
- I suppose we could do that.
- Sanırım onu yapabiliriz.
- Could Tom have done this?
- Tom bunu yapabilir miydi?
- Tom figured he could do that.
- Tom bunu yapabileceğini düşündü.
- I'm pretty sure I could do that.
- Ben bunu yapabileceğimden oldukça eminim.
- We could do that.
- Onu yapabiliriz.
- Maybe you could do both.
- Belki ikisini de yapabilirsin.
- Tom didn't believe Mary could do that.
- Tom Mary'nin onu yapabileceğini düşünmüyordu.
- We wondered what we could do.
- Ne yapabileceğimizi merak ettik.
- We thought we could do anything.
- Biz bir şey yapabileceğimizi düşündük.
- How could Tom do this?
- Tom bunu nasıl yapabilir?
- There was nothing I could do to help.
- Yardım etmek için yapabileceğim bir şey yoktu.
- I wish I could do that, but I can't.
- Keşke bunu yapabilsem ama yapamam.
- Neither Tom nor Mary could do that.
- Ne Tom ne de Mary bunu yapabilir.
- I think all of us could do that.
- Bence bunu hepimiz yapabiliriz.
- There really wasn't anything that the doctor could do for Tom.
- Doktorun Tom için yapabileceği hiçbir şey yoktu.
- Who said Tom could do that?
- Tom'un onu yapabildiğini kim söyledi?
- Sami thought he could do it again.
- Sami bunu tekrar yapabileceğini düşündü.
- Could we do that one more time?
- Onu bir kere daha yapabilir miyiz?
- I didn't think we could do that.
- Bunu yapabileceğimizi düşünmemiştim.
- I know you could do that if you tried.
- Denersen yapabileceğini biliyorum.
- We saw what you could do.
- Ne yapabileceğinizi gördük.
- That was the only way we could do that.
- Bunu yapabileceğimiz tek yol buydu.
- Could Tom do that?
- Tom onu yapabilir miydi?
- I wish I could do something to help.
- Keşke yardım etmek için bir şey yapabilsem.
- If it was easy, anybody could do it.
- Kolay olsaydı, herkes onu yapabilirdi.
- Tom claimed he could do that.
- Tom bunu yapabileceğini iddia etti.
- We've done everything we could.
- Yapabileceğimiz her şeyi yaptık.
- Who could you do that with?
- Bunu kiminle beraber yapabilirsin?
- Tom asked Mary if she thought she could do that.
- Tom, Mary'ye bunu yapabileceğini düşünüp düşünmediğini sordu.
- If my parents find out you came over, they could do something crazy.
- Ebeveynlerim geldiğini öğrenirlerse aptalca bir şey yapabilirler.
- The only person who could have done this is Tom.
- Bunu yapabilecek tek kişi Tom'dur.
- Tom could do that today.
- Tom bugün onu yapabilir.
- Would you want to be a vampire if you could?
- Eğer yapabilseydin vampir olmak ister miydin?
- I guess we could do that.
- Sanırım bunu yapabiliriz.
- Tom said he wasn't sure he could do it.
- Tom bunu yapabileceğinden emin olmadığını söyledi.
- Tom believes he could do that.
- Tom bunu yapabileceğine inanıyor.
- I could easily have done that.
- Bunu kolayca yapabilirdim.
- Who could do that?
- Bunu kim yapabilir?
- I always knew that you could do that.
- Onu yapabileceğinizi hep biliyordum.
- Mary was hoping she could do that.
- Mary bunu yapabileceğini umuyordu.
- Tom said that he thought that he could do that if he had some help.
- Tom, biraz yardım alırsa bunu yapabileceğini düşündüğünü söyledi.
- I didn't know they could do that.
- Bunu yapabildiklerini bilmiyordum.
- I wish there were something I could do to help.
- Keşke yardım etmek için yapabileceğim bir şey olsa.
- Tom was hoping we could do that for Mary.
- Tom, Mary için bunu yapabileceğimizi umuyordu.
- We really thought we could do it.
- Biz gerçekten onu yapabileceğimizi düşündük.
- How could anyone in their right mind do something like that?
- Aklı başında biri öyle bir şeyi nasıl yapabilir?
- Could you please do that for me?
- Lütfen bunu benim için yapabilir misin?
- I thought everyone could do that.
- Herkesin onu yapabileceğini düşündüm.
- How could Tom have done that without Mary noticing?
- Tom, Mary fark etmeden bunu nasıl yapabildi?
- I could do this all day.
- Bütün gün bunu yapabilirim.
- There was nothing Tom could do.
- Tom'un yapabileceği hiçbir şey yoktu.
- I thought you and I could do that together.
- Sen ve ben bunu birlikte yapabileceğimizi düşündüm.
- I could do this for a living.
- Bunu yaşamak için yapabilirim.
- There was nothing I could do about it.
- Bu konuda yapabileceğim bir şey yoktu.
- Tom told Mary they could do that today.
- Tom Mary'ye bugün bunu yapabileceklerini söyledi.
- How could they do such a thing?
- Nasıl böyle bir şey yapabildiler?
- Tom felt like he could do anything.
- Tom her şeyi yapabileceğini hissetti.
- I'm pretty sure Tom could do that.
- Tom'un bunu yapabileceğine eminim.
- I don't know if I could do that.
- Bunu yapabilir miyim bilmiyorum.
- Tom believed that Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğine inanıyordu.
- Could you do that?
- Onu yapabilir misiniz?
- I wish I could do something.
- Keşke bir şey yapabilsem.
- Tom wasn't surprised that Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabilmesine şaşırmadı.
- Could you make it another time?
- Başka bir zaman yapabilir misiniz?
- I was hoping you could do it.
- Senin onu yapabileceğini umuyordum.
- We could do something big.
- Büyük bir şey yapabiliriz.
- Tom realized there was nothing he could do to help.
- Tom yardım etmek için yapabileceği bir şey olmadığını fark etti.
- You could do it if you really wanted to.
- Gerçekten istersen yapabilirsin.
- I figured if Tom could do it, I could too.
- Tom yapabiliyorsa, ben de yapabilirim diye düşündüm.
- Could I do it?
- Bunu yapabilir miyim?
- Tom could do a lot of things for you.
- Tom senin için çok şey yapabilirdi.
- I wonder if we could do that.
- Acaba bunu yapabilir miyiz?
- Tom told me he thought he could do that.
- Tom bana onu yapabileceğini düşündüğünü söyledi.
- I could probably do that alone.
- Muhtemelen bunu tek başıma yapabilirim.
- Tom could have done anything he wanted.
- Tom istediği her şeyi yapabilirdi.
- We could do that together.
- Bunu birlikte yapabiliriz.
- I thought I could do that.
- Bunu yapabileceğimi düşünmüştüm.
- Tom didn't think I could do that.
- Tom bunu yapabileceğimi düşünmemişti.
- Tom said that Mary could do that.
- Tom Mary'nin bunu yapabileceğini söyledi.
- How could Tom do a thing like that?
- Tom nasıl böyle bir şey yapabilir?
- I could do that if I tried.
- Eğer deneseydim bunu yapabilirdim.
- Sami could do amazing things when he was drunk.
- Sami sarhoş olduğunda inanılmaz şeyler yapabiliyordu.
- I would eat coconut cake every day if I could.
- Yapabilseydim her gün hindistan cevizli kek yerdim.
- All Sadako could do now was to make paper cranes and hope for a miracle.
- Sadako'nun artık yapabileceği tek şey kağıttan turna kuşları yapmak ve bir mucize olmasını ummaktı.
- The only thing we could do was to bear with it.
- Yapabileceğimiz tek şey buna katlanmaktı.
- When could Tom do that?
- Tom onu ne zaman yapabilir?
- Is there anything more interesting that we could be doing?
- Yapabileceğimiz daha ilginç bir şey var mı?
- Tom believed that Mary could do that.
- Tom Mary'nin bunu yapabileceğine inanıyordu.
- Tom could probably do that without anybody's help.
- Tom muhtemelen kimsenin yardımı olmadan bunu yapabilirdi.
- Tom could do that for you, I'm pretty sure.
- Tom onu senin için yapabilir, oldukça eminim.
- How could Tom do that?
- Tom onu nasıl yapabildi?
- All she could do was watch him walk away.
- Onun bütün yapabildiği onun uzaklaşmasını izlemekti.
- You don't think Tom really could do that, do you?
- Tom'un bunu gerçekten yapabileceğini düşünmüyorsun, değil mi?
- How could he do such a thing?
- Nasıl olur da böyle bir şey yapabilir?
- Tom told Mary they could do that today.
- Tom, Mary'ye bunu bugün yapabileceklerini söyledi.
- Tom could do that again.
- Tom bunu tekrar yapabilir.
- Hey, I could do a lot worse.
- Hey, çok daha kötüsünü yapabilirdim.
- There was nothing I could do to change it.
- Değiştirmek için yapabileceğim bir şey yoktu.
- Could you do it?
- Yapabilir misiniz?
- I could do that if I really needed to.
- Eğer gerçekten ihtiyacım olsaydı bunu yapabilirdim.
- Tom and Mary thought they could do that.
- Tom ve Mary bunu yapabileceklerini düşündüler.
- Tom said he'd see what he could do.
- Tom ne yapabileceğine bakacağını söyledi.
- There was nothing more we could do.
- Yapabileceğimiz başka bir şey yoktu.
- I hoped Tom could do that.
- Tom'un bunu yapabileceğini umuyordum.
- I think I could do that.
- Sanırım onu yapabilirim.
- Tom asked if there was anything he could do to help.
- Tom yardım etmek için yapabileceği bir şey olup olmadığını sordu.
- I knew I could do it.
- Yapabileceğimi biliyordum.
- There wasn't much else we could do.
- Yapabileceğimiz başka bir şey yoktu.
- How could Tom do this now?
- Tom bunu şimdi nasıl yapabilir?
- See, I told you I could do that.
- Bak, sana bunu yapabileceğimi söyledim.
- You knew that I could do that, didn't you?
- Bunu yapabileceğimi biliyordun, değil mi?
- Who could you do that with?
- Bunu kiminle birlikte yapabilirsin?
- I told Tom I could do whatever he wanted me to do.
- Tom'a benden ne isterse yapabileceğimi söyledim.
- I wish I could still do that.
- Keşke onu hâlâ yapabilsem.
- That's something I wish I could do.
- Bu yapabilmeyi istediğim bir şey.
- I thought everyone could do that.
- Herkesin bunu yapabileceğini sanıyordum.
- Who told you that you could do that?
- Onu yapabileceğini sana kim söyledi?
- If you could do it at all, I'd like you to do it.
- Eğer yapabileceksen, yapmanı isterim.
- I could do that.
- Bunu yapabilirim.
- Is there anything we could do to help?
- Yardım etmek için yapabileceğimiz bir şey var mı?
- Tom could probably do that.
- Tom muhtemelen bunu yapabilir.
- I thought that Tom could do that.
- Tom'un onu yapabileceğini düşündüm.
- I was hoping you could do it.
- Senin yapabileceğini umuyordum.
- I really thought I could do it.
- Gerçekten bunu yapabileceğimi düşündüm.
- Anybody could do this.
- Bunu herkes yapabilir.
- What could Tom do?
- Tom ne yapabilirdi?
- I could be doing that now if I didn't have to be here.
- Burada olmak zorunda kalmasaydım onu şimdi yapabilirdim.
- I'm sure Tom could do that.
- Tom'un bunu yapabileceğine eminim.
- I thought we could do that.
- Bunu yapabileceğimizi düşünmüştüm.
- I told you I could do that.
- Bunu yapabileceğimi sana söyledim.
- There was nothing we could have done.
- Yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu.
- The only thing we could do was to bear with it.
- Yapabileceğimiz tek şey ona katlanmaktı.
- Sami felt like he could do it.
- Sami bunu yapabileceğini hissetti.
- I wish I could still do that.
- Keşke bunu hâlâ yapabilseydim.
- I think I could do that if you helped me.
- Bana yardım edersen bunu yapabilirim.
- Where could we do that?
- Bunu nerede yapabiliriz?
- If I could do that for you, I would.
- Bunu senin için yapabilseydim, yapardım.
- Tom thought Mary could do it.
- Tom Mary'nin onu yapabileceğini düşündü.
- It would be great if we could do that together.
- Bunu birlikte yapabilseydik harika olurdu.
- Wasn't there anything they could do for you?
- Sizin için yapabilecekleri bir şey yok muydu?
- Dan couldn't believe that Linda could do something that dumb.
- Dan Linda'nın bu kadar aptalca bir şey yapabileceğine inanamadı.
- Tom thought he could do whatever he wanted to.
- Tom istediği her şeyi yapabileceğini düşündü.
- Tom knew there was nothing he could do about it.
- Tom bu konuda yapabileceği bir şey olmadığını biliyordu.
- We could do a lot if we stood together.
- Birlikte durursak çok şey yapabiliriz.
- There was absolutely nothing you could do about it.
- Bu konuda yapabileceğin hiçbir şey yoktu.
- There are many other things we could be doing.
- Yapabileceğimiz bir sürü başka şey var.
- Tom told Mary he could do that.
- Tom, Mary'ye onu yapabileceğini söyledi.
- Tom felt confident that he could do that.
- Tom bunu yapabileceğine emin hissediyordu.
- Any child could do that.
- Herhangi bir çocuk onu yapabilirdi.
- I wish I could do that today, but I can't.
- Keşke bugün bunu yapabilseydim ama yapamam.
- Where could Tom do that?
- Tom bunu nerede yapabilir?
- Is this the best you could do?
- Yapabileceğinin en iyisi bu mu?
- What more could we do?
- Daha ne yapabiliriz ki?
- Tom couldn't talk to Mary and there was nothing he could do about it.
- Tom Mary ile konuşamadı ve bunun hakkında yapabileceği bir şey yoktu.
- Tom could probably do that without anybody's help.
- Tom muhtemelen bunu kimsenin yardımı olmadan da yapabilirdi.
- Where could Tom do that?
- Tom onu nerede yapabildi?
- Sami could do it in less time.
- Sami onu daha kısa zamanda yapabilirdi.
- I wish I could do that, too.
- Keşke ben de yapabilseydim.
- There was nothing we could do about that.
- Bunun hakkında yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu.
- I could do that if I wanted to.
- İstesem bunu yapabilirdim.
- I could do this all day.
- Bunu bütün gün yapabilirim.
- I don't think we could do that even if we tried.
- Denesek bile bunu yapabileceğimizi sanmıyorum.
- I could do that, but I don't want to.
- Onu yapabilirim ama yapmak istemiyorum.
- You could do a lot worse than Tom.
- Tom'dan çok daha kötü yapabilirdin.
- Tom said he wasn't sure he could do it.
- Tom onu yapabileceğinden emin olmadığını söyledi.
- I think all of us could do that.
- Sanırım hepimiz bunu yapabildi.
- All he could do was resist laughing.
- Tek yapabildiği gülmemekti.
- All I could do was cry.
- Tek yapabildiğim ağlamaktı.
- Could you do that for me?
- Bunu benim için yapabilir misin?
- Tom wished there was something else he could do to help.
- Tom yardım etmek için yapabileceği başka bir şey olmasını diledi.
- Tom said that Mary was certain that John could do that.
- Tom, Mary'nin John'un bunu yapabileceğinden emin olduğunu söyledi.
- There was nothing I could do for Tom.
- Tom için yapabileceğim hiçbir şey yoktu.
- There was nothing Tom could do to help.
- Tom'un yardım etmek için yapabileceği hiçbir şey yoktu.
- Tom told Mary she could do that.
- Tom, Mary'ye onu yapabileceğini söyledi.
- Fadil thought he could do it again.
- Fadıl onu tekrar yapabileceğini düşündü.
- Who could possibly have the knowledge to do such a thing?
- Kim böyle bir şeyi yapabilecek bilgiye sahip olabilir ki?
- Sami could do it in less time.
- Sami daha kısa sürede yapabilir.
- I think Tom could do that if he wanted to.
- Bence Tom isteseydi bunu yapabilirdi.
- Tom told Mary she could do that today.
- Tom, Mary'ye bugün yapabileceğini söyledi.
- When could we do that?
- Onu ne zaman yapabiliriz?
- Who told you Tom could do that?
- Tom sana bunu kimin yapabileceğini söyledi?
- Tom shouted as loud as he could, but nobody heard him.
- Tom yapabildiği kadar yüksek sesle bağırdı ama kimse onu duymadı.
- There's something we could do.
- Yapabileceğimiz bir şey var.
- I thought we could do that.
- Bunu yapabileceğimizi düşündüm.
- I wish that I could do that.
- Onu yapabilmeyi isterdim.
- If you could do it, would you do it?
- Eğer yapabiliyor olsan yapar mıydın?
- I don't think anyone else could do my job.
- İşimi başka birinin yapabileceğini sanmıyorum.
- I don't know what made me think I could do that.
- Bunu yapabileceğimi bana düşündüren neydi bilmiyorum.
- I wish I could still do that.
- Keşke hâlâ onu yapabilsem.
- I don't think you could ever do that by yourself.
- Senin onu tek başına yapabileceğini sanmıyorum.
- I knew there was nothing you could do about it.
- Bu konuda yapabileceğin hiçbir şey olmadığını biliyordum.
- He could do it.
- Bunu yapabilir.
- I sure wish I could do that.
- Keşke onu yapabilsem.
- I guess we could do that.
- Sanırım onu yapabiliriz.
- I really wish I could do that.
- Ben gerçekten onu yapabilmeyi isterim.
- Where could you do that?
- Onu nerede yapabilirsin?
- I assured Tom I could do that.
- Tom'a bunu yapabileceğimi söyledim.
- Could you do that, Tom?
- Bunu yapabilir miydin, Tom?
- I wish that I could do that.
- Keşke onu yapabilseydim.
- We knew we could do it.
- Yapabileceğimizi biliyorduk.
- There was nothing that we could do for them.
- Onlar için yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu.
- Is there anything more interesting that we could be doing now?
- Şimdi yapabileceğimiz daha ilginç bir şey var mı?
- Neither Tom nor Mary could do that.
- Ne Tom ne de Mary bunu yapabildi.
- There was absolutely nothing I could do to save Tom.
- Tom'u kurtarmak için kesinlikle yapabileceğim hiçbir şey yoktu.
- Tom could very well do that.
- Tom bunu çok iyi yapabilir.
- Tom wondered what he could do.
- Tom ne yapabileceğini merak ediyordu.
- Who told you Tom could do that?
- Tom'un bunu yapabileceğini kim söyledi?
- There really wasn't anything that doctors could do to Layla.
- Gerçekten doktorların Leyla için yapabilecekleri hiçbir şey yoktu.
- I could do that again eventually.
- Eninde sonunda bunu tekrar yapabilirim.
- Tom could do that again.
- Tom onu tekrar yapabilir.
- Any one of us could do that.
- Birimiz bunu yapabiliriz.
- Tom told me I could do that.
- Tom bana bunu yapabileceğimi söyledi.
- I could do it again.
- Tekrar yapabilirim.
- Is there anything more interesting that we could be doing now?
- Şu anda yapabileceğimiz daha ilginç bir şey var mı?
- It's the least I could do.
- Yapabileceğim en az şey bu.
- There was nothing we could do to help Tom.
- Tom'a yardım etmek için yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu.
- We could do it today.
- Bunu bugün yapabiliriz.
- There seemed to be nothing we could do.
- Yapabileceğimiz bir şey yok gibiydi.
- Could you have done it?
- Sen yapabilir miydin?
- Tom couldn't talk to Mary and there was nothing he could do about it.
- Tom, Mary ile konuşamıyordu ve bu konuda yapabileceği hiçbir şey yoktu.
- We could do something big.
- Biz büyük bir şey yapabilirdik.
- We could do that today.
- Bunu bugün yapabiliriz.
- Who could do this kind of thing?
- Bu tür şeyi kim yapabilir?
- We could do a lot if we stood together.
- Birlik olursak çok şey yapabiliriz.
- I thought I could do it.
- Yapabileceğimi düşünmüştüm.
- I always knew I could do it.
- Bunu yapabileceğimi hep biliyordum.
- I think I could do that.
- Sanırım yapabilirim.
- I'm glad I could do something for you.
- Sizin için bir şey yapabildiğime memnun oldum.
- It's the least I could do.
- En azından bunu yapabildim.
- That looks like something Tom could do.
- Bu Tom'un yapabileceği bir şeye benziyor.
- Tom said he wasn't sure Mary could do that.
- Tom Mary'nin bunu yapabileceğinden emin olmadığını söyledi.
- Tom said he figured Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğini düşündüğünü söyledi.
- I wish there were more I could do to help.
- Keşke yardım etmek için yapabileceğim daha fazla şey olsaydı.
- What else could you do?
- Başka ne yapabilirsin?
- When I was a baby, what could I do?
- Ben bir bebekken, ne yapabilirdim?
- I wish I could do it, but I can't.
- Keşke bunu yapabilsem ama yapamıyorum.
- I thought you and I could do that together.
- Bunu birlikte yapabileceğimizi düşünmüştüm.
- Tom said he didn't think he could do that today.
- Tom bugün bunu yapabileceğini düşünmediğini söyledi.
- Tom could do much better if he tried.
- Tom eğer denerse çok daha iyisini yapabilir.
- I heard Tom could do that.
- Tom'un onu yapabildiğini duydum.
- Would you go back to Boston if you could?
- Yapabilseydin Boston'a geri döner miydin?
- Tom realized there was nothing he could do to help Mary.
- Tom, Mary'ye yardım etmek için yapabileceği hiçbir şey olmadığını fark etti.
- Tom said Mary could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğini söyledi.
- Tom knew there was nothing he could do.
- Tom yapabileceği hiçbir şey olmadığını biliyordu.
- There was nothing he could have done.
- Onun yapabileceği hiçbir şey yoktu.
- Tom felt confident that he could do that.
- Tom kendini onu yapabileceğinden emin hissetti.
- I could do it.
- Onu yapabilirdim.
- I could have and should've done that.
- Bunu yapabilirdim ve yapmalıydım da.
- Could I do it?
- Yapabilir miyim?
- Well, what else could you do?
- Yani, başka ne yapabilirdin ki?
- Tom soon realized there was no way he could do that.
- Tom kısa sürede onu yapabilecek bir yol olmadığını fark etti.
- I thought I could do it.
- Bunu yapabileceğimi düşündüm.
- I suggest that we could do that.
- Onu yapabileceğimizi belirtiyorum.
- Could you do that tomorrow?
- Onu yarın yapabilir miydin?
- Who could Tom do that with?
- Tom onu kiminle yapabildi?
- I thought that you could do that.
- Onu yapabileceğini sandım.
- Tom didn't swim as well as I thought he could.
- Tom onun yapabileceğini düşündüğüm kadar iyi yüzmedi.
- Who said Tom could do that?
- Tom'un bunu yapabileceğini kim söyledi?
- Tom told us he could do that.
- Tom bize bunu yapabileceğini söyledi.
- I could do that, I suppose.
- Bunu yapabilirim, sanırım.
- How could she do such a thing?
- Kadın nasıl böyle bir şey yapabilir?
- Tom said Mary could do that.
- Tom Mary'nin bunu yapabileceğini söyledi.
- Anyone could do that.
- Bunu herkes yapabilir.
- I knew Tom could do that if he tried.
- Eğer deneseydi Tom'un onu yapabileceğini biliyordum.
- Tom didn't think he could do what needed to be done.
- Tom yapılması gerekeni yapabileceğini düşünmüyordu.
- Tom could do that.
- Tom onu yapabilir.
- I thought we could do that together.
- Bunu birlikte yapabileceğimizi düşündüm.
- I told you I could do it.
- Yapabileceğimi söyledim.
- Tom told Mary that John could do that today.
- Tom Mary'ye, John'un bunu bugün yapabileceğini söyledi.
- I didn't think anybody could do that.
- Kimsenin bunu yapabileceğini sanmıyordum.
- Tom wished there was more he could do to help.
- Tom yardım etmek için yapabileceği daha fazla şey olmasını diledi.
- All she could do was watch him walk away.
- Tek yapabildiği onun gidişini izlemekti.
- You could have done it.
- Onu yapabilirdin.
- Hey, I could do a lot worse.
- Hey, çok daha kötü yapabilirdim.
- I could do that now if you want me to.
- İstersen şimdi de yapabilirim.
- There seemed to be nothing we could do to help.
- Yardım etmek için yapabileceğimiz bir şey yok gibi görünüyordu.
- Tom said Mary could do that, too.
- Tom, Mary'nin de bunu yapabileceğini söyledi.
- I think I could still do it.
- Sanırım hâlâ yapabilirim.
- I could do that again.
- Onu tekrar yapabilirim.
- Could you do that tomorrow?
- Bunu yarın yapabilir misin?
- I think Tom could do that.
- Bence Tom bunu yapabilir.
- What could you do?
- Ne yapabilirsin ki?
- I know it's not what you suggested, but it was all I could do.
- Önerdiğinin bu olmadığını biliyorum ama bütün yapabileceğim buydu.
- Tom said we could do it.
- Tom yapabileceğimizi söyledi.
- Tom and Mary really thought they could do that.
- Tom ve Mary gerçekten bunu yapabileceklerini düşündüler.
- Tom could do that for Mary.
- Tom bunu Mary için yapabilir.
- Tom said he didn't think he could do that right now.
- Tom şu anda bunu yapabileceğini sanmadığını söyledi.
- What's the worst they could do?
- Onların yapabileceğinin en kötüsü nedir?
- He said he could do it.
- Yapabileceğini söyledi.
- Given such a situation what else could I do?
- Böyle bir durumda başka ne yapabilirdim ki?
- I told Tom we could do it today.
- Tom'a bunu bugün yapabileceğimizi söyledim.
- Tom always said he could do that.
- Tom her zaman bunu yapabileceğini söyledi.
- I almost believe I could do that.
- Bunu yapabileceğime neredeyse inanıyorum.
- Tom thought he could do whatever he wanted to.
- Tom ne isterse yapabileceğini düşünüyordu.
- We could crash.
- Kaza yapabiliriz.
- I knew we could do that.
- Bunu yapabileceğimizi biliyordum.
- Tom told Mary that she could do whatever she wanted to do.
- Tom, Mary'ye ne isterse yapabileceğini söyledi.
- Tom asked if there was anything he could do.
- Tom yapabileceği bir şey olup olmadığını sordu.
- Dan couldn't believe that Linda could do something that dumb.
- Dan, Linda'nın böyle aptalca bir şey yapabileceğine inanamıyordu.
- I could really make that happen.
- Bunu gerçekten yapabilirim.
- I always knew I could do it.
- Ben her zaman bunu yapabileceğini biliyordum.
- I think Tom could do that if he needed to.
- Bence Tom isteseydi bunu yapabilirdi.
- Tom said that Mary was certain that she could do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapabileceğinden emin olduğunu söyledi.
- Tom could probably do that.
- Tom muhtemelen bunu yapabilirdi.
- Tom said that he was really glad he could do that.
- Tom bunu yapabildiği için çok mutlu olduğunu söyledi.
- Could you do that for us?
- Bunu bizim için yapabilir misin?
- Anybody could do this.
- Herhangi biri bunu yapabilir.
- I could probably do that without anybody's help.
- Muhtemelen kimsenin yardımı olmadan yapabilirim.
- If only I could!
- Keşke yapabilsem!
- Sami thought he could do it again.
- Sami onu yine yapabileceğini düşünüyordu.
- We picked apples so we could make an apple pie.
- Elmalı turta yapabilmemiz için elmalar topladık.
- Who could we do that with?
- Onu kiminle yapabiliriz?
- You could do it if you really wanted to.
- Gerçekten istersen onu yapabilirsin.
- Given such a situation what else could I do?
- Böyle bir durum göz önüne alındığında başka ne yapabilirim?
- Tom said he didn't think he could do that now.
- Tom bunu şimdi yapabileceğini sanmadığını söyledi.
- I could do this myself.
- Ben bunu kendim yapabildim.
- You told me you could do it.
- Bana yapabileceğini söylemiştin.
- Perhaps you could suggest something we can do tomorrow.
- Belki yarın yapabileceğimiz bir şey önerebilirsin.
- I wish I could do it, but I can't.
- Keşke yapabilseydim, ama yapamam.
- We saw what you could do.
- Neler yapabildiğini gördük.
- I wish I could do something to help.
- Keşke yardım etmek için bir şeyler yapabilseydim.
- Tom said he didn't think he could do that right now.
- Tom şu an bunu yapabileceğini düşünmediğini söyledi.
- I thought that Tom could do that.
- Tom'un bunu yapabileceğini düşünmüştüm.
- I don't think Tom could do that.
- Tom'un onu yapabileceğini sanmıyorum.
- There was nothing more we could do.
- Yapabileceğimiz daha fazla bir şey yoktu.
- Could you do this instead of me?
- Bunu benim yerime yapabilir misiniz?
- I don't think I could do that kind of thing.
- Böyle bir şeyi yapabileceğimi sanmıyorum.
- How could Tom do that?
- Tom bunu nasıl yapabildi?
- What else could I have done?
- Başka ne yapabilirdim ki?
- Sami could do it in thirty minutes.
- Sami bunu otuz dakikada yapabilir.
- I wasn't sure I could do it.
- Yapabileceğimden emin değildim.
- How could Tom have done such a crazy thing?
- Tom böyle çılgınca bir şeyi nasıl yapabildi?
- Tom could do anything he wanted.
- Tom ne isterse yapabiliyordu.
- I thought I could do that without anybody's help.
- Kimsenin yardımı olmadan bunu yapabileceğimi düşünmüştüm.
- I don't believe he could do that.
- Onun onu yapabileceğine inanmıyorum.
- I could do this for a while.
- Bunu bir süreliğine yapabilirim.
- Tom didn't think we could do that.
- Tom bunu yapabileceğimizi düşünmedi.
- If I could, I would.
- Yapabilseydim, yapardım.
- We thought we could do it.
- Onu yapabileceğimizi düşündük.
- Tom said that Mary wasn't certain that John could do that.
- Tom, Mary'nin bunu John'un yapabileceğinden emin olmadığını söyledi.
Show More (952)
|