1 |
creature |
yaratık |
n. |
|
- A creature this powerful must come from a long uninterrupted bloodline.
- Bu kadar güçlü bir yaratık, uzun ve kesintisiz bir soydan gelmiş olmalı.
- A creature this powerful must come from a long uninterrupted bloodline.
- Bu kadar güçlü bir yaratık uzun ve kesintisiz bir soydan geliyor olmalı.
- I mean, the human being is a complex and dangerous creature.
- Demek istediğim, insan karmaşık ve tehlikeli bir yaratıktır.
- Without water, no creature could live.
- Su olmadan hiçbir yaratık yaşayamaz.
- He dragged the creature.
- O yaratığı sürükledi.
- He once lied and told her a rare creature lived in her closet.
- Bir keresinde yalan söyledi ve ona dolabında nadir bir yaratığın yaşadığını söyledi.
- Every creature is a word of God.
- Her yaratık, Tanrı'nın bir sözüdür.
- The human being is a creature of habit.
- İnsanoğlu alışkanlıkları olan bir yaratıktır.
- Every creature is a word of God.
- Her yaratık Tanrı'nın bir kelimesidir.
- The dragon is an imaginary creature.
- Ejderha hayali bir yaratıktır.
- A mouse is a timid creature.
- Fare ürkek bir yaratıktır.
- Mary was the most enchanting creature that Tom had ever seen.
- Mary, Tom'un şimdiye kadar gördüğü en büyüleyici yaratıktı.
- Every sentient creature deserves compassion.
- Duyarlı her yaratık merhameti hak eder.
- Lucario is a creature in the Pokémon series.
- Lucario, Pokémon dizisindeki bir yaratıktır.
- Something you should know about me is that I'm a creature of habit.
- Benim hakkımda bilmeniz gereken bir şey, alışkanlıkların yaratığı olduğumdur.
- He once lied and told her a rare creature lived in her closet.
- O, bir zamanlar yalan söyledi ve ona dolabında nadir bir yaratığın yaşadığını söyledi.
- Every creature is a word of God.
- Her yaratık Tanrı'nın bir sözüdür.
- The elephant is an enormous creature.
- Fil çok büyük bir yaratık.
- Lucario is a creature in the Pokémon series.
- Lucario, Pokémon serisinde bir yaratıktır.
- I am God's creature and of Him I am part.
- Ben Tanrı'nın yaratığıyım ve O'nun bir parçasıyım.
- Tom says that he's a creature of habit.
- Tom bir alışkanlık yaratığı olduğunu söylüyor.
- Every sentient creature deserves compassion.
- Her duyarlı yaratık şefkati hak ediyor.
- He dragged the creature.
- Yaratığı sürükledi.
- No creature can live without air.
- Hiçbir yaratık hava olmadan yaşayamaz.
- The elephant is an enormous creature.
- Fil kocaman bir yaratıktır.
- Mary was the most enchanting creature that Tom had ever seen.
- Mary, Tom'un gördüğü en büyüleyici yaratıktı.
Show More (23)
|
2 |
creature |
varlık |
n. |
|
- They are creatures made by God, for whom we have responsibility.
- Onlar Tanrı tarafından yaratılmış ve kendilerine karşı sorumluluk taşıdığımız varlıklardır.
- They are creatures made by God, for whom we have responsibility.
- Onlar Tanrı tarafından yaratılmış ve bizim sorumluluğumuz altında olan varlıklardır.
- These are powerful creatures from ancient times.
- Bunlar, eski zamanlardan kudretli varlıklardır.
- Why are women such bothersome creatures?
- Kadınlar niçin böyle can sıkıcı varlıklardır.
- Most creatures in the sea are affected by pollution.
- Denizdeki varlıkların çoğu kirlilikten etkilendi.
Show More (2)
|
3 |
creature |
insan |
n. |
|
- The most instinctive act of nearly every creature is to protect its young, and with humans, this response persists for a lifetime.
- Neredeyse her canlının en içgüdüsel davranışı yavrularını korumaktır ve insanlarda bu tepki ömür boyu devam eder.
- We're all creatures of habit.
- Hepimiz alışkanlıklarına bağlı insanlarız.
- I'm just a creature of habit, I guess.
- Sanırım ben, rutinine bağlı bir insanım.
Show More (0)
|
4 |
creature |
kul |
n. |
|
- I am God's creature and of Him I am part.
- Ben Allah'ın kuluyum ve onun parçasıyım.
Show More (-2)
|