decisive - English Turkish Sentences
English Turkish
decisive kararlı adj.
  • She needs to be more decisive at work.
  • İş yerinde daha kararlı davranması gerekiyor.
  • In Johannesburg, we must take a decisive step in the direction of a global reform programme for freedom and prosperity.
  • Johannesburg'da, özgürlük ve refah için küresel bir reform programı doğrultusunda kararlı bir adım atmalıyız.
  • A decisive Commission needs flexibility.
  • Kararlı bir Komisyon esnekliğe ihtiyaç duyar.
Show More (42)
decisive belirleyici adj.
  • Room size was a decisive factor in establishing a venue for the ball.
  • Balo için mekan belirlenmesinde oda büyüklüğü belirleyici bir faktör olmuştur.
  • As you know, this is a very crucial and decisive time for the whole enlargement process and especially for Cyprus.
  • Bildiğiniz üzere, tüm genişleme süreci ve özellikle de Kıbrıs için çok önemli ve belirleyici bir dönemden geçiyoruz.
  • This is a crucial and decisive time for transport.
  • Bu, taşımacılık için çok önemli ve belirleyici bir zamandır.
Show More (36)
decisive kesin adj.
  • They defeated the enemy in a decisive battle.
  • Düşmanı kesin bir savaşla mağlup ettiler.
  • It was a matter of great satisfaction to us all that the Medina Ortega report was adopted by such a decisive majority.
  • Medina Ortega raporunun böylesine kesin bir çoğunlukla kabul edilmesi hepimiz için büyük bir memnuniyet kaynağı oldu.
  • Thirdly, we will stick to December 2002 as a decisive and binding deadline.
  • Üçüncüsü, Aralık 2002'yi kesin ve bağlayıcı bir son tarih olarak belirleyeceğiz.
Show More (5)