1 |
departure |
kalkış |
n. |
|
- The heavy snow made them put off their departure.
- Yoğun kar onların kalkışını erteletti.
- The train driver signals the departure with his whistle.
- Tren sürücüsü, düdüğüyle kalkışın sinyalini verdi.
- Because of the bad weather, the plane's departure was delayed by two hours.
- Kötü hava koşulları nedeniyle uçağın kalkışı iki saat gecikti.
- Please fasten your seat belts and prepare for departure.
- Lütfen kemerlerinizi bağlayın ve kalkışa hazırlanın.
- For various reasons, the departure will be postponed.
- Çeşitli nedenlerden dolayı, kalkış ertelenecek.
- For various reasons, the departure will be postponed.
- Çeşitli nedenlerle kalkış ertelenecek.
- We've been cleared for departure.
- Kalkış için izin aldık.
- Because of the bad weather, the plane's departure was delayed by two hours.
- Kötü hava yüzünden, uçağın kalkışı iki saat ertelendi.
- We put off the departure till tomorrow.
- Kalkışı yarına kadar erteledik.
- The departure of my plane had a two-hour delay.
- Uçağımın kalkışında iki saat gecikme oldu.
- When is the next departure?
- Bir sonraki kalkış ne zaman?
- The weather getting worse, the departure was put off.
- Hava kötüleştiği için, kalkış ertelendi.
- Prepare for immediate departure.
- Acil kalkış için hazırlanın.
- They put off their departure due to the heavy snow.
- Yoğun kar yağışı nedeniyle onlar kalkışını erteledi.
- All the arrangements should be made prior to our departure.
- Tüm düzenlemeler kalkışımızın öncesinde yapılmalı.
- Due to the worsening weather, the departure was delayed.
- Havanın kötüleşmesi nedeniyle kalkış ertelendi.
- Gate closes 20 minutes before departure.
- Kapı kalkıştan 20 dakika önce kapanıyor.
- The bad weather delayed the plane's departure by two hours.
- Kötü hava uçağın kalkışını iki saat geciktirdi.
- Please prepare for departure.
- Kalkış için hazırlanın lütfen.
- In China, you have to go to the departure station and buy train tickets there.
- Çin'de tren biletlerini kalkış istasyonuna gidip oradan almak zorundasınız.
- Have you arranged things for our departure?
- Kalkışımız için bir şeyler düzenledin mi?
- The bad weather delayed the plane's departure by two hours.
- Kötü hava koşulları uçağın kalkışını iki saat geciktirdi.
- The train driver signals the departure with his whistle.
- Tren makinisti düdüğüyle kalkış sinyalini veriyor.
- Please prepare for departure.
- Lütfen kalkış için hazırlanın.
- The weather getting worse, the departure was put off.
- Hava gittikçe kötüleştiği için kalkış ertelendi.
- The heavy rain made them put off their departure.
- Şiddetli yağmur, onların kalkışını erteledi.
- Due to the worsening weather, the departure was delayed.
- Kötüleşen hava nedeniyle kalkış ertelendi.
- The departure of my plane had a two-hour delay.
- Uçağımın kalkışı iki saat rötar yaptı.
- Please fasten your seat belts and prepare for departure.
- Lütfen emniyet kemerlerinizi bağlayın ve kalkış için hazırlanın.
Show More (26)
|
2 |
departure |
gidiş |
n. |
|
- Their departure will spell the end of farms, famine for 12 million inhabitants of Zimbabwe and widespread poverty.
- Onların gidişi çiftliklerin sonu, 12 milyon Zimbabwe sakini için açlık ve yaygın yoksulluk anlamına gelecektir.
- There are no other choices than postponing our departure.
- Gidişimizi ertelemekten başka seçeneğimiz yok.
- He advanced his departure by two days.
- Gidişini iki gün öne çekti.
- We postponed our departure because of the storm.
- Gidişimizi fırtına yüzünden erteledik.
- Tom has decided to put off his departure.
- Tom gidişini ertelemeye karar verdi.
- I will put off my departure if it rains.
- Yağmur yağarsa, gidişimi ertelerim.
- We have to postpone our departure.
- Gidişimizi ertelemek zorundayız.
- Tom decided to postpone his departure.
- Tom gidişini ertelemeye karar verdi.
- He decided he would put off his departure.
- Gidişini ertelemeye karar verdi.
- Have you arranged things for our departure?
- Gidişimiz için her şeyi ayarladın mı?
- He has postponed his departure until tomorrow.
- Gidişini yarına erteledi.
- Her sudden departure surprised us all.
- Ani gidişi hepimizi şaşırttı.
- He suggested that we should put off our departure.
- O, gidişimizi ertelememiz gerektiğini önerdi.
- He has postponed his departure until tomorrow.
- Yarına kadar gidişini erteledi.
- Let me know your departure in advance.
- Gidişinizi önceden bildirin.
- She informed me of her departure.
- Gidişinden beni haberdar etti.
- We postponed our departure because of the storm.
- Fırtına yüzünden gidişimizi erteledik.
- You have to put off your departure for England till next week.
- İngiltere'ye gidişini gelecek haftaya ertelemelisin.
- It was raining so hard that we had to put off our departure.
- O kadar şiddetli yağmur yağıyordu ki gidişimizi ertelemek zorunda kaldık.
- May I know the date of you departure?
- Gidiş tarihinizi öğrenebilir miyim?
- He put off his departure till Sunday.
- Gidişini Pazara kadar erteledi.
- He decided to postpone his departure.
- Gidişini ertelemeye karar verdi.
- You have to put off your departure for England till next week.
- Gelecek haftaya kadar İngiltere'ye gidişini ertelemek zorundasın.
- He decided to put off his departure.
- Gidişini ertelemeye karar verdi.
Show More (21)
|
3 |
departure |
yola çıkma |
n. |
|
- He decided to postpone his departure.
- Yola çıkışını ertelemeye karar verdi.
- The departure is tomorrow.
- Yola çıkış yarın.
- They put off their departure due to the heavy snow.
- Yoğun kar yüzünden yola çıkmayı ertelediler.
- Tom put off his departure till Sunday.
- Tom yola çıkmayı Pazar gününe erteledi.
- We put off the departure till tomorrow.
- Yola çıkmayı yarına erteledik.
- The heavy rain made them put off their departure.
- Şiddetli yağmur onların yola çıkmalarını ertelemelerine neden oldu.
- He suggested that we should put off our departure.
- Yola çıkışımızı ertelememizi önerdi.
- He decided he would put off his departure.
- Yola çıkışını ertelemeye karar verdi.
- He put off his departure till Sunday.
- Yola çıkışını Pazar gününe erteledi.
- It was raining so hard that we had to put off our departure.
- O kadar şiddetli yağıyordu ki yola çıkmayı ertelemek zorunda kaldık.
- He got ready for departure.
- Yola çıkmaya hazırlandı.
- All the arrangements should be made prior to our departure.
- Tüm ayarlamalar yola çıkmadan önce yapılmalıdır.
- The heavy snow made them put off their departure.
- Yoğun kar yüzünden yola çıkmayı ertelediler.
- Tom and Mary had to postpone their departure.
- Tom ve Mary yola çıkışlarını ertelemek zorunda kaldılar.
Show More (11)
|
4 |
departure |
ayrılma |
n. |
|
- Unilateral departure from the Conventions would, by contrast, be quite unacceptable.
- Buna karşın Sözleşmelerden tek taraflı olarak ayrılmak kabul edilemez.
- Unilateral departure from the Conventions would, by contrast, be quite unacceptable.
- Buna karşın, Sözleşmelerden tek taraflı olarak ayrılmak kabul edilemez.
- Do you know why he put off his departure?
- Ayrılışını niçin ertelediğini biliyor musun?
- May I know the date of you departure?
- Ayrılış tarihinizi öğrenebilir miyim?
- Prepare for immediate departure.
- Derhal ayrılmaya hazırlanın.
- Tom decided to postpone his departure.
- Tom ayrılışını ertelemeye karar verdi.
- Tom postponed his departure for three days.
- Tom ayrılışını üç gün erteledi.
- Tom has decided to put off his departure.
- Tom ayrılışını ertelemeye karar verdi.
- The guests prepared for their departure and packed their suitcases noisily.
- Misafirler ayrılmak için hazırlandılar ve gürültüyle bavullarını topladılar.
- Could you change the departure date for this ticket?
- Bu bilet için ayrılış tarihini değiştirebilir misiniz?
- Tom postponed his departure till Sunday.
- Tom ayrılışını Pazar gününe erteledi.
- Do you know why he put off his departure?
- Ayrılmayı neden ertelediğini biliyor musun?
- Gate closes 20 minutes before departure.
- Kapı ayrılmadan 20 dakika önce kapatılır.
Show More (10)
|
5 |
departure |
sapma |
n. |
|
- What we now have before us is therefore very much a radical departure from this.
- Dolayısıyla şu anda önümüzde duran şey bundan radikal bir sapmadır.
- Departure from the objectives ought, however, to be limited.
- Bununla birlikte hedeflerden sapma sınırlı olmalıdır.
- When it is a matter of a departure from good administrative practice the friendly exterior should deceive nobody.
- İyi idari uygulamalardan bir sapma söz konusu olduğunda, dostane dış görünüş kimseyi aldatmamalıdır.
- If the opposition were to win, it would not entail a radical departure from current policies.
- Eğer muhalefet kazanırsa, bu durum mevcut politikalardan radikal bir sapmayı gerektirmeyecektir.
Show More (1)
|
6 |
departure |
başlangıç |
n. |
|
- In my view, this is a good departure point for dealing with future difficulties.
- Bana göre bu, gelecekteki zorluklarla başa çıkmak için iyi bir başlangıç noktasıdır.
- I regard that higher profile as being very important, because this is a new departure for us.
- Bu yüksek profilin çok önemli olduğunu düşünüyorum çünkü bu bizim için yeni bir başlangıç.
- In my view, this is a good departure point for dealing with future difficulties.
- Benim görüşüme göre bu, gelecekteki zorluklarla başa çıkmak için iyi bir başlangıç noktasıdır.
Show More (0)
|