1 |
diet |
diyet |
n. |
|
- A good diet is crucial and is an aid to good health.
- İyi bir diyet çok önemlidir ve sağlığın korunmasına yardımcı olur.
- All this constitutes their cultural diet, thereby shaping their profile and their cultural identity.
- Tüm bunlar kültürel diyetlerini oluşturmakta ve böylece profillerini ve kültürel kimliklerini şekillendirmektedir.
- The boy has a gluten allergy and really struggles with his diet.
- Çocuğun glüten alerjisi var ve diyetiyle gerçekten mücadele ediyor.
- In Japan there has been a Diet Members' League for the Abolition of the Death Penalty since 1993.
- Japonya'da 1993 yılından bu yana İdam Cezasının Kaldırılması için Diyet Üyeleri Ligi bulunmaktadır.
- In Japan there has been a Diet Members' League for the Abolition of the Death Penalty since 1993.
- Japonya'da 1993 yılından bu yana Ölüm Cezasının Kaldırılması için Diyet Üyeleri Birliği bulunmaktadır.
- Balance your blood sugar with whole foods and a low glycemic diet.
- Kan şekerinizi tüm gıdalar ve düşük glisemik diyetle dengeleyin.
- Some foods contain substances that actually break down vitamins that the diet might have.
- Bazı gıdalar aslında diyetin sahip olabileceği vitaminleri parçalayan maddeler içerir.
- Balance your blood sugar with whole foods and a low glycemic diet.
- Kan şekerinizi tam gıdalar ve düşük glisemik diyetle dengeleyin.
- The lemonade diet is a great option for getting fast results.
- Limonata diyeti hızlı sonuç almak için mükemmel bir seçenektir.
- The lemonade diet is a great option for getting fast results.
- Limonata diyeti hızlı sonuç almak için harika bir seçenektir.
- An unhealthy diet can directly effect how kidneys function.
- Sağlıksız bir diyet, böbreklerin çalışma şeklini doğrudan etkileyebilir.
- All these symptoms are rather usual for powerful diet plan pills.
- Tüm bu belirtiler güçlü diyet hapları için oldukça olağandır.
- Do I need to change my diet?
- Diyetimi değiştirmeli miyim?
- The Japanese's basic diet consists of rice and fish.
- Japonların temel diyeti pirinç ve balıktan oluşur.
- Calcium is absent from his diet.
- Onun diyetinde kalsiyum yoktur.
- Tom usually drinks diet root beer.
- Tom genellikle diyet kök bira içer.
- There's no evidence this disease is caused by diet.
- Bu hastalığın diyetten kaynaklandığına dair bir kanıt yok.
- Does your diet have too much fat?
- Diyetinizde çok fazla yağ var mı?
- Mary restricts the amount of meat in her diet.
- Mary diyetindeki et miktarını kısıtlıyor.
- Malnutrition occurs when a person's diet contains too few or too many nutrients.
- Kötü beslenme bir kişinin diyetinde çok az ya da çok besin içerdiği zaman oluşur.
- Calcium is absent from his diet.
- Diyetinde kalsiyum yok.
- Tom follows a paleo diet.
- Tom paleo diyeti uyguluyor.
- Tom follows a low-carb diet.
- Tom düşük karbonhidrat diyeti izliyor.
- I'll start my diet tomorrow.
- Yarın diyetime başlayacağım.
- Fifty percent of a chimpanzee's diet is figs.
- Bir şempanzenin diyetinin yüzde ellisi incirdir.
- Can I get you a diet soda?
- Sana diyet soda getireyim mi?
- The basic Japanese diet consists of rice and fish.
- Temel Japon diyeti pirinç ve balıktan oluşur.
- The basic Japanese diet consists mainly of rice and fish.
- Temel Japon diyeti pirinç ve balıktan oluşur.
- Tom changed his diet.
- Tom diyetini değiştirdi.
- I have tried every diet that has ever been published and I still haven't lost weight.
- Şimdiye kadar yayınlanmış tüm diyetleri denedim ama hala kilo kaybetmedim.
- Follow the diet of joy.
- Sevinç diyetini uygulayın.
- Adopting a low calorie diet will increase your lifespan.
- Düşük kalorili bir diyet benimsemek yaşam sürenizi artıracaktır.
- Tom is on a low-fat, high-protein diet.
- Tom az yağlı, yüksek proteinli bir diyet uyguluyor.
- I wish I had the will power to stay on a diet.
- Keşke diyette kalmaya devam etmek için irade gücüm olsa.
- I followed the diet strictly.
- Diyete sıkı sıkıya uydum.
- Seaganism is a fishy diet.
- Deniz veganlığı balık içeren bir diyettir.
- I bought new clothes after my diet.
- Diyetimden sonra yeni kıyafetler aldım.
- If you want to be slim, follow this diet.
- Zayıflamak istiyorsanız, bu diyeti uygulayın.
- Which diet is better?
- Hangi diyet daha iyi?
- There's no evidence this disease is caused by diet.
- Bu hastalığın diyetten kaynaklandığına dair hiçbir kanıt yoktur.
- The ketogenic diet appears to be a very effective treatment for epilepsy.
- Ketojenik diyet, epilepsi için çok etkili bir tedavi olarak görünmektedir.
- Why don't you follow your diet?
- Neden diyetine uymuyorsun?
- Do you drink diet soda?
- Diyet soda içiyor musun?
- The Mediterranean diet seems to be good for our health.
- Akdeniz diyeti sağlığımız için iyi gibi görünüyor.
- Thank you for helping me stick to my diet.
- Diyetime sadık kalmama yardım ettiğin için teşekkür ederim.
- I have begun a new diet.
- Yeni bir diyete başladım.
- Tomorrow, I start the diet.
- Yarın diyete başlıyorum.
- I am adhering to a strict diet regimen.
- Ben sıkı bir diyet rejimine bağlı kalıyorum.
- Diet is important.
- Diyet önemlidir.
- Her diet resulted in weight loss.
- Yaptığı diyet kilo vermesine neden oldu.
- Malnutrition occurs when a person's diet contains too few or too many nutrients.
- Yanlış beslenme, bir kişinin diyetinin çok az veya çok fazla besin içermesi durumunda ortaya çıkar.
- Adopting a low calorie diet will increase your lifespan.
- Düşük kalorili bir diyet benimsemek ömrünüzü uzatacaktır.
- I've begun a new diet.
- Yeni bir diyete başladım.
- It's important to follow a strict diet.
- Sıkı bir diyet takip etmek önemlidir.
- Seaganism is a fishy diet.
- Deniz veganlığı balık diyetidir.
- This diet is full of vitamins.
- Bu diyet vitamin dolu.
- What percentage of my diet should be insects?
- Diyetimin yüzde kaçı böcek olmalı?
- Fifty percent of a chimpanzee's diet is figs.
- Şempanzenin diyetinin yüzde ellisi incirdir.
- She feeds her dog a meat-free diet.
- O, köpeğini etsiz bir diyetle besler.
- I'm on a juice diet.
- Meyve suyu diyetindeyim.
- Give me a shawarma and a diet cola.
- Bana bir şavurma ve bir diyet kola ver.
- Tom's diet is deficient in protein.
- Tom'un diyeti proteinden yoksun.
- For my diet, I can't eat any more sweets for the next two months.
- Diyetim gereği önümüzdeki iki ay boyunca daha fazla tatlı yiyemeyeceğim.
- Tom usually drinks diet root beer.
- Tom genelde diyet kök birası içer.
- Do I need to change my diet?
- Diyetimi değiştirmem gerekiyor mu?
- The ketogenic diet appears to be a very effective treatment for epilepsy.
- Ketojenik diyetin çok etkili bir epilepsi tedavisi olduğu görülmektedir.
- Follow the diet of joy.
- Neşe diyetini uygulayın.
- Change your diet.
- Diyetinizi değiştirin.
- A diet Coke in Ukraine costs ₴2.
- Ukrayna'da bir diyet kola ₴2.
- Have you ever tried adding a Mentos to a bottle of diet cola?
- Hiç bir şişe diyet kolaya Mentos eklemeyi denediniz mi?
- Tom is drinking a diet cola.
- Tom bir diyet kola içiyor.
- Mary restricts the amount of meat in her diet.
- Mary, diyetinde et miktarını kısıtlıyor.
Show More (69)
|
2 |
diet |
beslenme |
n. |
|
- Exposure to lead in the diet is well within safe limits.
- Beslenmede kurşuna maruz kalma güvenli sınırlar içindedir.
- Its causes are closely linked to the health determinants of diet, obesity and physical activity.
- Bunun nedenleri beslenme, obezite ve fiziksel aktivite gibi sağlık belirleyicileri ile yakından bağlantılıdır.
- This is a vital part of a sustainable diet for Europeans in the future.
- Bu, gelecekte Avrupalılar için sürdürülebilir bir beslenmenin hayati bir parçasıdır.
- Its causes are closely linked to the health determinants of diet, obesity and physical activity.
- Sebepleri beslenme, obezite ve fiziksel aktivite gibi sağlık belirleyicileri ile yakından bağlantılıdır.
- Eating behaviors can have as much effect on health as our diet.
- Yeme davranışlarının sağlık üzerinde beslenmemiz kadar etkisi olabilir.
- An unhealthy diet can directly effect how kidneys function.
- Sağlıksız bir beslenme böbreklerin işleyişini doğrudan etkileyebilir.
- Eating behaviors can have as much effect on health as our diet.
- Yeme davranışları, sağlığımız üzerinde en az beslenmemiz kadar etkili olabilir.
- Eating behaviors can have as much effect on health as our diet.
- Beslenme davranışları da sağlık üzerinde beslenmemiz kadar etkili olabilir.
- An unhealthy diet can directly effect how kidneys function.
- Sağlıksız bir beslenme böbreklerin nasıl çalıştığını doğrudan etkileyebilir.
- Tom's recently started a raw vegan diet, and regularly gets on his soapbox to tell people how great it is.
- Tom bu aralar çiğ vegan beslenmeye başlamış. İnsanlara bunun ne kadar süper bir şey olduğu konusunda devamlı atıp tutuyor.
- Change your diet.
- Beslenmenizi değiştirin.
- What percentage of my diet should be insects?
- Beslenmemin yüzde kaçı böceklerden oluşmalı?
- Must there be a link between diet and health?
- Beslenme ve sağlık arasında bir bağlantı var olmalı mı?
Show More (10)
|
3 |
diet |
meclis |
n. |
|
- In Japan there has been a bill, and the Japanese Diet has created a league against the death penalty.
- Japonya'da bir yasa tasarısı hazırlandı ve Japon Meclisi ölüm cezasına karşı bir birlik oluşturdu.
- He has a seat in the Diet.
- Mecliste bir koltuğu var.
- The Diet will open next Monday.
- Meclis önümüzdeki Pazartesi günü açılacak.
- The Diet has been dissolved.
- Meclis feshedildi.
- The Diet will meet on Tuesday.
- Meclis Salı günü toplanacak.
- He has numerous friends in the Diet.
- Mecliste çok sayıda arkadaşı var.
Show More (3)
|
4 |
diet |
kurultay |
n. |
|
- The Diet will meet on Tuesday.
- Kurultay Salı günü toplanacak.
- He has a seat in the Diet.
- Kurultayda bir koltuğu var.
- He has numerous friends in the Diet.
- Kurultayda çok sayıda arkadaşı var.
Show More (0)
|
5 |
diet |
diyet yapmak |
v. |
|
- I'll start dieting tomorrow.
- Yarın diyet yapmaya başlayacağım.
- I have no will power when it comes to dieting.
- İş diyet yapmaya gelince hiç iradem yok.
Show More (-1)
|
6 |
diet |
perhiz |
n. |
|
- All these symptoms are rather usual for powerful diet plan pills.
- Bu semptomların her biri etkili perhiz hapları için oldukça olağandır.
Show More (-2)
|
7 |
diet |
oturum |
n. |
|
- The Diet is now in session.
- Meclis şimdi oturumda.
Show More (-2)
|
8 |
diet |
perhiz yapmak |
v. |
|
- I'll start dieting tomorrow.
- Yarın perhiz yapmaya başlayacağım.
Show More (-2)
|
9 |
diet |
beslenme biçimi |
n. |
|
- In the 1950's, the Finns were cited as having one of the least healthy diets in the world.
- 1950'lerde Finliler, dünyanın en sağlıksız beslenme biçimlerinden birine sahip olarak gösteriliyordu.
Show More (-2)
|