1 |
dismissal |
işten çıkarma |
n. |
|
- Emma sued her employer for unfair dismissal.
- Emma, haksız işten çıkarma nedeniyle işverenine dava açmıştır.
- There should also be a guarantee against at least short-term dismissal.
- En azından kısa süreli işten çıkarmalara karşı da bir güvence olmalı.
- He was given no reasons for his dismissal.
- İşten çıkarılması için kendisine hiçbir gerekçe gösterilmemiştir.
- The ban on dismissal during pregnancy must be strictly complied with.
- Hamilelik sırasında işten çıkarma yasağına kesinlikle uyulmalıdır.
- The manager threatened him with dismissal.
- Müdür onu işten çıkarmakla tehdit etti.
Show More (2)
|
2 |
dismissal |
düşürülme (dava, suçlama) |
n. |
|
- We wish to move for dismissal of all charges, your Honour.
- Tüm suçlamaların düşürülmesini talep ediyoruz, Sayın Yargıç.
Show More (-2)
|
3 |
dismissal |
ciddiye almayı reddetme |
n. |
|
- His dismissal of the threats was irresponsible.
- Tehditleri ciddiye almayı reddetmesi sorumsuzcaydı.
Show More (-2)
|
4 |
dismissal |
işten çıkarılma |
n. |
|
- We need to be assured that consistent under-performance must lead to dismissal.
- Sürekli düşük performansın işten çıkarılmaya yol açacağından emin olmalıyız.
Show More (-2)
|