1 |
divide |
bölmek |
v. |
|
- I know that politics divides us because we have our convictions.
- Siyasetin bizi böldüğünü biliyorum çünkü inançlarımız var.
- The Union decided to divide up access to the local loop.
- Birlik, yerel döngüye erişimi bölmeye karar vermiştir.
- They want globalisation to be a project that integrates rather than divides the whole planet.
- Küreselleşmenin tüm gezegeni bölmek yerine bütünleştiren bir proje olmasını istiyorlar.
- In my opinion, however, the solution cannot be to divide the country along ethnic lines.
- Ancak bana göre çözüm, ülkeyi etnik hatlara göre bölmek olamaz.
- We want to serve Europe, and that is why we must not divide Europe.
- Avrupa'ya hizmet etmek istiyoruz ve bu nedenle Avrupa'yı bölmemeliyiz.
- Nevertheless, what we are calling on to unite Europe must not divide it.
- Bununla birlikte Avrupa'yı birleştirmek için çağrıda bulunduğumuz şey onu bölmemelidir.
- We will divide the large area of family land equally between our children.
- Aile arazisinin geniş alanını çocuklar arasında eşit olarak böleceğiz.
- If you divide any number by zero, the result is undefined.
- Herhangi bir sayıyı sıfıra bölerseniz, sonuç tanımsız olur.
- Divide this line segment into twenty equal parts.
- Bu doğru parçasını yirmi eşit parçaya bölün.
- Politics divides people, while culture unites them.
- Kültür onları birleştirirken politika insanları böler.
- The road divides here into two.
- Yol burada ikiye bölünür.
- The equator divides the globe into two hemispheres.
- Ekvator dünyayı iki yarımküreye böler.
- A river divides the town.
- Bir nehir kasabayı bölüyor.
- The Tiber divides Rome into two parts.
- Tiber nehri Roma'yı iki parçaya böler.
- Tom wanted to unite not divide.
- Tom bölmek değil birleştirmek istiyordu.
- The only way to increase happiness in the world is to divide it up.
- Dünyadaki mutluluğu artırmanın tek yolu onu bölmektir.
- Please divide the pizza into three parts.
- Lütfen pizzayı üçe bölün.
- He divides the apples among five of us.
- Elmaları beşimiz arasında böler.
- Please divide the pizza into three parts.
- Lütfen pizzayı üç parçaya bölün.
- Divide this line into twenty equal parts.
- Bu çizgiyi yirmi eşit parçaya bölün.
- If you divide any number by zero, the result is undefined.
- Eğer herhangi bir sayıyı sıfıra bölerseniz, sonuç tanımsızdır.
- Divide this line into twenty equal parts.
- Bu doğruyu 20 eşit parçaya bölün.
- The only way on Earth to multiply happiness is to divide it.
- Dünya üzerinde mutluluğu çoğaltmanın tek yolu onu bölmektir.
- Tom wanted to unite not divide.
- Tom bölmek değil birleştirmek istedi.
- Divide this line segment into twenty equal parts.
- Bu doğru parçasını 20 eşit parçaya bölün.
- Politics divides people, while culture unites them.
- Politika insanları bölerken, kültür onları birleştirir.
- The Tiber divides Rome into two parts.
- Tiber nehri Roma'yı ikiye böler.
- Divide this in half.
- Bunu ikiye böl.
- Politics divides people, but culture unifies them.
- Politika insanları böler ama kültür onları birleştirir.
- Divide the pile of documents equally, and take them one by one to either side of the room.
- Evrak yığınını eşit olarak bölün ve teker teker odanın iki tarafına götürün.
- Politics divides people, but culture unifies them.
- Politika insanları böler, ama kültür onları birleştirir.
- He peels the potatoes and divides them into pieces.
- O patatesleri soyar ve parçalara böler.
- Divide the pizza in three.
- Pizzayı üçe böl.
Show More (30)
|
2 |
divide |
ayırmak |
v. |
|
- I would like to divide my contribution into two parts.
- Katkımı iki bölüme ayırmak istiyorum.
- This is what divides us, not the body of the person who chooses but the life of those who have no choice.
- Bizi ayıran da budur; seçen kişinin bedeni değil, seçme şansı olmayanların hayatı.
- What binds us together is more important that what divides us.
- Bizi birbirimize bağlayan şeyler, bizi ayıran şeylerden daha önemlidir.
- The Greek-Cypriots and the Turkish Cypriots have nothing to divide them.
- Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkleri ayıracak hiçbir şey yoktur.
- What the EU can do is work towards a combined negotiated solution to the issues that divide the two countries.
- AB'nin yapabileceği şey, iki ülkeyi ayıran meselelere müzakere yoluyla ortak bir çözüm bulunması için çalışmaktır.
- I would like to divide my contribution into two parts.
- Katkımı iki kısma ayırmak istiyorum.
- The equator divides the globe into two hemispheres.
- Ekvator dünyayı iki yarım küreye ayırır.
- And God saw the light that it was good; and he divided the light from the darkness.
- Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı.
- The Torres Strait divides New Guinea from Australia.
- Torres Boğazı Yeni Gine'yi Avustralya'dan ayırır.
- The two countries of France and Italy are divided by the Alps.
- Fransa ve İtalya'yı Alpler ayırıyor.
- The Atlantic Ocean divides France from the United States.
- Atlantik Okyanusu Fransa'yı Birleşik Devletler'den ayırır.
- And God saw the light that it was good; and he divided the light from the darkness.
- Ve Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü; ve ışığı karanlıktan ayırdı.
- Mary divided the bread into two pieces.
- Mary ekmeği iki parçaya ayırdı.
- And God made a firmament, and divided the waters that were under the firmament, from those that were above the firmament, and it was so.
- Ve Tanrı bir gök kubbe yaptı ve gök kubbenin altındaki suları gök kubbenin üstündekilerden ayırdı ve öyle oldu.
Show More (11)
|
3 |
divide |
paylaştırmak |
v. |
|
- I divided my time equally between the Greek and Turkish parts of Cyprus.
- Zamanımı Kıbrıs'ın Rum ve Türk kesimleri arasında eşit olarak paylaştırdım.
- How exactly will the Agency's powers be divided among national inspection authorities?
- Ajans'ın yetkileri ulusal denetim makamları arasında tam olarak nasıl paylaştırılacak?
- We will divide the large area of family land equally between our children.
- Geniş aile arazisini çocuklarımız arasında eşit olarak paylaştıracağız.
- He divided the apples among the five of us.
- Elmaları beşimiz arasında paylaştırdı.
- Divide the pizza among you three.
- Pizzayı üçünüz arasında paylaştırın.
- Bill and Joan divided the candy between them.
- Bill ve Joan, şekeri aralarında paylaştırdılar.
- The mother divided the money among her children.
- Annem parayı çocukları arasında paylaştırdı.
- Divide the cake between you two.
- Keki ikiniz arasında paylaştır.
- He divides the apples among five of us.
- Elmaları beşimiz arasında paylaştırdı.
- He divided one million dollars among his five sons.
- Bir milyon doları beş oğlu arasında paylaştırdı.
- We'll divide the profits among all of us.
- Kârı hepimiz arasında paylaştıracağız.
- She divided the cake between the two.
- Pastayı ikisi arasında paylaştırdı.
Show More (9)
|
4 |
divide |
uçurum |
n. |
|
- Initially, in the Commission's proposal, 25% of the budget was dedicated to fighting the digital divide.
- Başlangıçta Komisyonun teklifinde bütçenin %25'i dijital uçurumla mücadeleye ayrılmıştı.
- Politicians across the political divide are starting to become anxious.
- Siyasi uçurumun her tarafındaki politikacılar endişelenmeye başladı.
- The Rome Summit has once again revealed the divide between the northern and southern hemispheres.
- Roma Zirvesi kuzey ve güney yarımküreler arasındaki uçurumu bir kez daha ortaya koymuştur.
- Many people maintain that there is still a great divide between the institutions and the citizens.
- Pek çok kişi kurumlar ile vatandaşlar arasında hala büyük bir uçurum olduğunu savunuyor.
- Schools are well placed to bridge the digital divide.
- Okullar dijital uçurumu kapatmak için iyi bir konumdadır.
- The problem, however, is the digital divide, which probably affects about one third of our population.
- Ancak sorun, muhtemelen nüfusumuzun yaklaşık üçte birini etkileyen dijital uçurumdur.
- This digital divide applies mainly to women.
- Bu dijital uçurum esas olarak kadınlar için geçerlidir.
- Initially, in the Commission's proposal, 25% of the budget was dedicated to fighting the digital divide.
- Başlangıçta, Komisyon'un teklifinde bütçenin %25'i dijital uçurumla mücadeleye ayrılmıştı.
- The proper response to this digital divide is integration into the other European instruments.
- Bu dijital uçuruma verilecek doğru yanıt, diğer Avrupa araçlarına entegrasyondur.
- The digital divide is further raising the level of antagonism between the rich and poor within a single nation.
- Dijital uçurum, tek bir ulus içindeki zengin ve fakir arasındaki düşmanlık seviyesini daha da yükseltmektedir.
- The social divide between the informed and the uninformed must be bridged.
- Bilgilendirilenler ile bilgilendirilmeyenler arasındaki sosyal uçurum kapatılmalıdır.
Show More (8)
|
5 |
divide |
bölünme |
n. |
|
- Eventually, we might stop thinking in terms of a divide.
- Sonunda, bir bölünme terimleriyle düşünmeyi bırakabiliriz.
- Those attacks resulted in a deep divide between the two cultures.
- Bu saldırılar iki kültür arasında derin bir bölünmeye yol açmıştır.
- Combating this divide deserves our support.
- Bu bölünmeyle mücadele etmek desteğimizi hak ediyor.
- Because it is large and important, friendship and trade relations are sought right across the political divide.
- Büyük ve önemli olduğu için, siyasi bölünmenin tam karşısında dostluk ve ticari ilişkiler aranmaktadır.
- When the Internet comes to homes via children we can avoid the divide from the start.
- İnternet çocuklar aracılığıyla evlere girdiğinde, bölünmeyi en başından önleyebiliriz.
- Quite rightly concern about this crosses national boundaries and the ideological divide.
- Bu konudaki endişe haklı olarak ulusal sınırları ve ideolojik bölünmeyi aşmaktadır.
- A divide which, forty years ago, was only half that size.
- Kırk yıl önce bunun sadece yarısı kadar olan bir bölünme.
- Quite rightly concern about this crosses national boundaries and the ideological divide.
- Haklı olarak bu konudaki endişeler ulusal sınırları ve ideolojik bölünmeyi aşmaktadır.
- This is important because it repairs a deep institutional divide which had become established.
- Bu önemlidir çünkü yerleşik hale gelmiş olan derin bir kurumsal bölünmeyi onarmaktadır.
Show More (6)
|
6 |
divide |
paylaşmak |
v. |
|
- Tom and Mary divided the money between themselves.
- Tom ve Mary parayı kendi aralarında paylaştılar.
- Let's divide the work equally.
- İşi eşit olarak paylaşalım.
- We divided the money between us.
- Parayı aramızda paylaştık.
- To get the full value of joy, you must have someone to divide it with.
- Neşenin tam değerini elde etmek için, onu paylaşacak birine sahip olmalısınız.
- Divide the candles among you.
- Mumları aranızda paylaşın.
- We divided the catch equally.
- Avı eşit olarak paylaştık.
- We divided ten dollars among the five of us.
- On doları beşimiz arasında paylaştık.
- Tom and Mary divided the apples between them.
- Tom ve Mary elmaları aralarında paylaştılar.
- We divided the money between us.
- Biz, parayı aramızda paylaştık.
Show More (6)
|
7 |
divide |
bölüştürmek |
v. |
|
- Their accumulated profits should be used to maintain salaries even if it means dividing the work between everyone.
- Birikmiş karları, işi herkes arasında bölüştürmek anlamına gelse bile maaşları korumak için kullanılmalıdır.
- Emissions trading in itself does not yet reduce greenhouse gas emissions, but simply divides them up in a different way.
- Emisyon ticareti kendi başına sera gazı emisyonlarını azaltmamakta, sadece farklı bir şekilde bölüştürmektedir.
- Divide the cake among you three.
- Üçünüz arasında pastayı bölüştürün.
- Divide the pizza among you three.
- Pizzayı üçünüz arasında bölüştürün.
- They divided the money among themselves.
- Parayı kendi aralarında bölüştürdüler.
- Divide the cake among the three of you.
- Pastayı üçünüz arasında bölüştürün.
- The mother divided the money among her children.
- Anne parayı çocukları arasında bölüştürdü.
- Divide the cake between you two.
- Pastayı ikiniz arasında bölüştürün.
Show More (5)
|
8 |
divide |
ayrılmak |
v. |
|
- The road divides here into two.
- Yol burada ikiye ayrılıyor.
- The railroad divides into two after the bridge.
- Köprüden sonra demiryolu ikiye ayrılır.
- The railroad divides into two after the bridge.
- Demiryolu köprüden sonra ikiye ayrılıyor.
Show More (0)
|
9 |
divide |
ikiye ayırmak |
v. |
|
- It was then the United Nations which divided the area into a Jewish state and an Arab state.
- O dönemde bölgeyi bir Yahudi devleti ve bir Arap devleti olarak ikiye ayıran Birleşmiş Milletler'di.
- A river divides the town.
- Bir nehir kasabayı ikiye ayırıyor.
Show More (-1)
|
10 |
divide |
parçalara ayırmak |
v. |
|
- He peels the potatoes and divides them into pieces.
- Patatesleri soyup parçalara ayırıyor.
- Please divide the pizza into three parts.
- Lütfen pizzayı üç parçaya ayırın.
Show More (-1)
|
11 |
divide |
ayrım yapmak |
v. |
|
- There can be no artificial divide between humanitarian aid and military action.
- İnsani yardım ile askeri harekât arasında yapay bir ayrım yapılamaz.
Show More (-2)
|
12 |
divide |
dağıtmak |
v. |
|
- He divided one million dollars among his five sons.
- O, bir milyon doları beş oğlu arasında dağıttı.
Show More (-2)
|