1 |
drawing |
çizim |
n. |
|
- I watched Tom drawing.
- Tom'u çizim yaparken izledim.
- That's Tom's drawing.
- Bu Tom'un çizimi.
- This is a photograph of my drawing.
- Bu, çizimimin bir fotoğrafı.
- That's Tom's drawing.
- O, Tom'un çizimi.
- Tom's interest in drawing began early.
- Tom'un çizime ilgisi erkenden başladı.
- You're good at drawing.
- Çizimde iyisin.
- Mary put Tom's drawing on the refrigerator.
- Mary, Tom'un çizimini buzdolabına astı.
- The drawing is bad.
- Çizim kötü.
- Charcoal drawing is easier than oil painting, but both are harder than I thought.
- Karakalem çizimi yağlıboyadan daha kolay, ama ikisi de düşündüğümden daha zor.
- I'm not good at drawing.
- Çizim konusunda iyi değilim.
- I'm good at drawing.
- Çizimde iyiyimdir.
- Tom's interest in drawing began early.
- Tom'un çizime olan ilgisi erken başladı.
- This drawing dates back to the fifteenth century.
- Bu çizim on beşinci yüzyıla dayanır.
- Tom showed the drawing to Mary.
- Tom çizimi Mary'ye gösterdi.
- This drawing dates back to the fifteenth century.
- Bu çizim 15. yüzyıldan kalma.
- Tom put Mary's drawing on the refrigerator.
- Tom, Mary'nin çizimini buzdolabına koydu.
- This is a photograph of my drawing.
- Bu benim çizimimin bir fotoğrafı.
- Tom is good at drawing.
- Tom çizimde iyidir.
- Whose drawing did you like?
- Kimin çizimini beğendin?
- The drawing is faulty.
- Çizim hatalı.
- Tom is excellent at drawing.
- Tom çizim konusunda mükemmeldir.
- Look at that drawing.
- O çizime bak.
- Tom hung Mary's drawing on the refrigerator.
- Tom, Mary'nin çizimini buzdolabına astı.
- This is a photo of my drawing.
- Bu, benim çizimimin bir fotoğrafı.
- Tom is incredibly bad at drawing.
- Tom çizim konusunda inanılmaz derecede kötü.
- Do you like this drawing?
- Bu çizimi beğeniyor musun?
- Are you still drawing?
- Hâlâ çizim yapıyor musun?
- You were never good at drawing.
- Sen çizimde hiç iyi değildin.
- Whose drawing did you like?
- Kimin çizimini beğendiniz?
- Mary put Tom's drawing on the refrigerator.
- Mary, Tom'un çizimini buzdolabının üzerine koydu.
- The drawing is defective.
- Çizim kusurlu.
- Look at that drawing.
- Şu çizime bakın.
- Tom looked at Mary's drawing.
- Tom, Mary'nin çizimine baktı.
- The Chinese character for money is a stylized drawing of a cowry shell.
- Parada kullanılan Çince karakter, sığır kabuğunun stilize edilmiş bir çizimidir.
- Joseph is an accomplished artist, whose skills include painting and drawing.
- Joseph, yetenekleri resim ve çizim içeren başarılı bir sanatçıdır.
- Look at that drawing.
- Şu çizime bak.
- Joseph is an accomplished artist, whose skills include painting and drawing.
- Joseph, resim ve çizim becerileri olan başarılı bir sanatçıdır.
- She posed for a drawing.
- Bir çizim için poz verdi.
- Look at that drawing.
- O çizime bakın.
- Is the drawing quite explanatory?
- Çizim oldukça açıklayıcı mıdır?
- This is a photo of my drawing.
- Bu benim çizimimin bir fotoğrafı.
- I looked at Tom's drawing.
- Tom'un çizimine baktım.
Show More (39)
|
2 |
drawing |
resim |
n. |
|
- Is the drawing quite explanatory?
- Resim epey açıklayıcı mı?
- Tom likes drawing, doesn't he?
- Tom resim yapmayı sever, değil mi?
- He has a gift for drawing.
- Resim yapma yeteneği var.
- He is drawing.
- Resim yapıyor.
- Tom spends hours in his room drawing pictures.
- Tom odasında resim çizerek saatler harcar.
- Are you still drawing?
- Hala resim yapıyor musun?
- Tom is drawing on the wall with white chalk.
- Tom beyaz tebeşirle duvarda resim çiziyor.
- Tom spends hours in his room drawing pictures.
- Tom odasında resim çizerek saatler geçiriyor.
- Tom likes drawing, doesn't he?
- Tom resim yapmayı seviyor, değil mi?
- Tom showed me a drawing of Mary that he drew.
- Tom bana çizdiği Mary resmini gösterdi.
- You were never good at drawing.
- Resim yapmakta hiç iyi değildin.
- The children were all drawing pictures of animals.
- Çocukların hepsi hayvan resimleri çiziyordu.
- I was just drawing pictures, I had no further intention.
- Sadece resim çiziyordum, başka bir niyetim yoktu.
- She posed for a drawing.
- Bir resim için poz verdi.
- Tom showed me a drawing of Mary that he drew.
- Tom bana kendinin çizdiği bir Mary resmini gösterdi.
- Children are drawing on the pavement with chalk.
- Çocuklar tebeşirle kaldırıma resim çiziyor.
- Tom is good at drawing, isn't he?
- Tom iyi resim yapıyor, değil mi?
- Tom is good at drawing.
- Tom iyi resim yapar.
- I watched Tom drawing.
- Tom'u resim çizerken izledim.
Show More (16)
|
3 |
drawing |
çizme |
n. |
|
- Tom is good at drawing, isn't he?
- Tom resim çizmede iyi, değil mi?
- Tom is excellent at drawing.
- Tom resim çizmede mükemmeldir.
- I'm good at drawing.
- Ben resim çizmede iyiyim.
- Tom is good at drawing pictures.
- Tom resim çizmede iyidir.
- She took a pencil and began drawing on a piece of paper.
- O bir kalem aldı ve bir kağıt parçası üzerine çizmeye başladı.
- She took a pencil and began drawing on a piece of paper.
- Bir kalem aldı ve bir kağıda çizmeye başladı.
- I watched Tom drawing.
- Tom'un çizmesine baktım.
Show More (4)
|
4 |
drawing |
çekme |
n. |
|
- Thank you for drawing that to our attention.
- Buna dikkatimizi çektiğiniz için teşekkür ederiz.
- Thank you for drawing our attention to this question.
- Bu soruya dikkatimizi çektiğiniz için teşekkür ederim.
- Thank you for drawing our attention to this question.
- Bu soruya dikkatimizi çektiğiniz için teşekkür ederiz.
- The negative effect of a liberal drugs policy has the effect of drawing people into certain other areas.
- Liberal bir uyuşturucu politikasının olumsuz etkisi, insanları başka alanlara çekme etkisine sahiptir.
- Drawing a crowd won't be hard.
- Kalabalığı çekmek zor olmayacak.
Show More (2)
|
5 |
drawing |
taslak |
n. |
|
- Plans for a new trade zone are still on the drawing board.
- Yeni bir ticaret bölgesi oluşturmak için planlar hâlâ taslak aşamasında.
- Plans for a new trade zone are still on the drawing board.
- Yeni bir ticaret bölgesi için planlar hala taslak evresinde.
Show More (-1)
|
6 |
drawing |
çekim |
n. |
|
- No other and I repeat, no other player on the world stage can boast the same drawing power.
- Başka hiç kimse, tekrar ediyorum, dünya sahnesinde başka hiçbir oyuncu aynı çekim gücüne sahip olamaz.
Show More (-2)
|
7 |
drawing |
plan |
n. |
|
- This time, we are debating public participation in drawing up environmental plans and programmes.
- Bu kez, çevre plan ve programlarının hazırlanmasında halkın katılımını tartışıyoruz.
Show More (-2)
|
8 |
drawing |
kroki |
n. |
|
- Tom is drawing a sketch of the house.
- Tom evin bir krokisini çiziyor.
Show More (-2)
|