exactly - English Turkish Sentences
English Turkish
exactly tam olarak adv.
  • After all, he did exactly that against his own people.
  • Ne de olsa bunu tam olarak kendi halkına karşı yaptı.
  • This was exactly the point.
  • Tam olarak bu noktadaydı.
  • Questions of history are important but questions of history are exactly that, historical questions.
  • Tarih soruları önemlidir ancak tarih soruları tam olarak tarihi sorulardır.
Show More (1407)
exactly tam adv.
  • The movie starts at exactly 8 o'clock.
  • Film saat tam 8'de başlıyor.
  • Competition is exactly what we need.
  • Rekabet tam da ihtiyacımız olan şey.
  • The terrible pictures from New York exactly three weeks ago today have entered our souls to stay.
  • Tam üç hafta önce bugün New York'tan gelen korkunç görüntüler ruhlarımıza kalıcı olarak girdi.
Show More (136)
exactly aynen interj.
  • He is not here in the House at the moment, but I shall tell him exactly what you have said.
  • Şu anda Mecliste değil ama söylediklerinizi kendisine aynen aktaracağım.
  • He threatened that Parliament would vote against the Budget, and this is exactly what happened.
  • Parlamentoyu bütçeye karşı oy kullanmakla tehdit etti ve aynen de öyle oldu.
  • It is unrealistic to expect Egypt to copy our models exactly.
  • Mısır'ın bizim modellerimizi aynen kopyalamasını beklemek gerçekçi değildir.
Show More (52)
exactly tamamen adv.
  • Unfortunately, the Evans report, give or take a few exceptions, follows in exactly the same vein.
  • Ne yazık ki Evans raporu, birkaç istisna dışında, tamamen aynı çizgide ilerliyor.
  • We take exactly the same view here.
  • Burada da tamamen aynı görüşü benimsiyoruz.
  • But they present exactly the same problems as tailings dams resulting from mining operations.
  • Ancak madencilik faaliyetlerinden kaynaklanan atık barajları ile tamamen aynı sorunları ortaya koymaktadırlar.
Show More (33)
exactly kesinlikle interj.
  • Tom is exactly right.
  • Tom kesinlikle haklı.
  • I know exactly where I want to go.
  • Nereye gitmek istediğimi kesinlikle biliyorum.
  • You're going to do exactly as I tell you.
  • Kesinlikle sana söylediğim gibi yapacaksın.
Show More (11)
exactly kesin olarak adv.
  • We must define exactly and precisely what we mean by terrorism.
  • Terörizmden ne kastettiğimizi tam ve kesin olarak tanımlamalıyız.
  • I don't know exactly where I am.
  • Nerede olduğumu kesin olarak bilmiyorum.
  • I don't know exactly yet.
  • Henüz kesin olarak bilmiyorum.
Show More (2)
exactly tıpatıp adv.
  • It looks exactly like mine.
  • Tıpatıp benimki gibi görünüyor.
  • You look almost exactly like your brother.
  • Neredeyse tıpatıp erkek kardeşine benziyorsun.
  • You look almost exactly like your brother.
  • Neredeyse tıpatıp kardeşine benziyorsun.
Show More (1)
exactly tam anlamıyla adv.
  • That is, of course, not exactly a quick response within the meaning of Article 146.
  • Elbette bu, 146. Madde çerçevesinde tam anlamıyla hızlı bir yanıt değildir.
  • Certainly the CFP to date has not exactly been a resounding success, as we have all acknowledged.
  • Hepimizin kabul ettiği gibi, OBP bugüne kadar tam anlamıyla başarılı olamamıştır.
Show More (-1)
exactly kesinlikle adv.
  • ‘So you think I should go after her?’ ‘Exactly.’
  • "Yani sence onun peşinden mi gitmeliyim?" "Kesinlikle."
Show More (-2)
exactly tıpkı adv.
  • Danny looks exactly like his grandfather.
  • Danny tıpkı dedesine benziyor.
Show More (-2)