|
- The expectation is that they will break into the Ministry of Economy tonight, and presumably do exactly the same thing.
- Beklenti, bu gece Ekonomi Bakanlığı'na girecekleri ve muhtemelen aynı şeyi yapacakları yönünde.
- Our own roadmap could consist of seeking to meet this expectation.
- Bizim kendi yol haritamız bu beklentiyi karşılamaya çalışmaktan ibaret olabilir.
- This is a legitimate expectation of the 2.8 billion people who live on less than USD 2 per day.
- Bu, günde 2 ABD Dolarının altında bir gelirle yaşayan 2.8 milyar insanın meşru bir beklentisidir.
- By voting in favour of the Lambert Report tomorrow, we shall be responding to an expectation of our peoples.
- Yarın Lambert Raporu lehinde oy kullanarak, halkımızın bir beklentisine cevap vermiş olacağız.
- We have an entirely legitimate expectation, however, that no false information is put into circulation.
- Bununla birlikte hiçbir yanlış bilginin dolaşıma sokulmaması konusunda tamamen meşru bir beklentimiz var.
- It has scrupulously avoided any intervention that might prejudice that expectation.
- Bu beklentiye halel getirebilecek her türlü müdahaleden titizlikle kaçınmıştır.
- Our own roadmap could consist of seeking to meet this expectation.
- Kendi yol haritamız bu beklentiyi karşılamaya çalışmaktan ibaret olabilir.
- One such expectation is that the environmental statement should be reliable.
- Bu beklentilerden biri de çevre beyanının güvenilir olmasıdır.
- There is enormous pressure of expectation following the events that led to the resignation of the previous Commission.
- Bir önceki Komisyon'un istifasına yol açan olayların ardından büyük bir beklenti baskısı oluşmuştur.
- In expectation of increased returns pension capital is passed on to companies whose sole object is to make profit.
- Artan getiri beklentisiyle emeklilik sermayesi, tek amacı kar elde etmek olan şirketlere aktarılmaktadır.
- We have an entirely legitimate expectation, however, that no false information is put into circulation.
- Bununla birlikte, hiçbir yanlış bilginin dolaşıma sokulmaması konusunda tamamen meşru bir beklentimiz var.
- Any expectation that the crisis would end quickly has been disappointed.
- Krizin hızlı bir şekilde sona ereceğine dair beklentiler hayal kırıklığına uğramıştır.
- There is an expectation and a hope that this support should rise in view of that situation.
- Bu durum karşısında bu desteğin artması yönünde bir beklenti ve umut var.
- Moreover, it could give rise to the expectation that the experiment would become permanent.
- Dahası, bu durum deneyin kalıcı hale geleceği beklentisine yol açabilir.
- I hope that this expectation, too, will be taken seriously in Pretoria.
- Bu beklentinin de Pretoria'da ciddiye alınacağını umuyorum.
- We have scrupulously avoided any intervention that might prejudice that expectation.
- Bu beklentiye halel getirebilecek her türlü müdahaleden titizlikle kaçındık.
- A sense of expectation is hanging in the air.
- Havada bir beklenti duygusu var.
- I had little expectation for him.
- Ondan çok az beklentim vardı.
- We were filled with joyful expectation.
- Sevinçli bir beklenti içindeydik.
- It fell short of my expectation.
- O, beklentimi karşılamadı.
- It fell short of my expectation.
- Beklentilerimin altında kaldı.
- I had little expectation for him.
- Onun için küçük bir beklentim vardı.
Show More (19)
|
