| 1 |
explosive |
patlayıcı |
adj., n. |
|
- Furthermore, its scope was tightened with regard to explosive and pyrotechnic substances as well as ammonium nitrate.
- Ayrıca, amonyum nitratın yanı sıra patlayıcı ve piroteknik maddelerle ilgili olarak da kapsamı daraltılmıştır.
- Yet there is a lack of real political will where really explosive legal issues are concerned.
- Yine de gerçekten patlayıcı hukuki meseleler söz konusu olduğunda gerçek bir siyasi irade eksikliği var.
- The explosive device is not immediately apparent and no details of the incident are known.
- Patlayıcı cihaz hemen fark edilmemiştir ve olayla ilgili herhangi bir ayrıntı bilinmemektedir.
- It's possible the package we're holding is an explosive device.
- Elimizde bulunan paketin patlayıcı bir cihaz olması muhtemel.
- It's possible the package we're holding is an explosive device.
- Elimizde tuttuğumuz paketin patlayıcı alet olma ihtimali var.
- It's possible the package we're holding is an explosive device.
- Elimizdeki paketin patlayıcı bir aygıt olması mümkün.
- It is believed his vehicle was hit by an improvised explosive device.
- Aracının el yapımı bir patlayıcı ile vurulduğu düşünülmektedir.
- The explosive ordnance disposal unit safely disposed of the unexploded bomb.
- Patlayıcı mühimmat imha birimi patlamamış bombayı güvenli bir şekilde imha etti.
- There was an explosive mixture in his head containing feelings of inferiority as well as visions of omnipotence.
- Kafasında hem aşağılık duygusu hem de her şeye gücü yetme hayalleri içeren patlayıcı bir karışım vardı.
- The cheetah uses a combination of stealth and explosive acceleration to catch its prey.
- Çita, avını yakalamak için gizlenme ve patlayıcı hızlanma kombinasyonunu kullanır.
Show More (7)
|
| 2 |
explosive |
patlamaya hazır |
adj. |
|
- The situation in the Middle East is explosive.
- Orta Doğu'daki durum patlamaya hazır.
- If it does not, the situation may become explosive.
- Aksi takdirde durum patlamaya hazır bomba halini alabilir.
Show More (-1)
|
| 3 |
explosive |
gümbür gümbür |
adj. |
|
- The sound of explosives was heard across the city.
- Gümbür gümbür sesi şehrin her yerinden duyuluyordu.
Show More (-2)
|
| 4 |
explosive |
öfke patlamalarına yatkın |
adj. |
|
- His explosive nature led to his failure.
- Öfke patlamalarına yatkın tabiatı onun başarısız olmasına yol açtı.
Show More (-2)
|
| 5 |
explosive |
patlamayı andıran |
adj. |
|
- The explosive power of the thunder scared us.
- Gök gürültüsünün patlamayı andıran kuvveti bizi korkuttu.
Show More (-2)
|
| 6 |
explosive |
hakkında şiddetli tartışmalar yapılan (konu) |
adj. |
|
- Team members couldn't reach an agreement on the explosive topic.
- Ekip üyeleri hakkında şiddetli tartışmalar yapılan bu konuda anlaşmaya varamadı.
Show More (-2)
|
| 7 |
explosive |
patlayıcı |
adj. |
|
- The explosive bomb was handled with care.
- Patlayıcı bomba dikkatle kullanıldı.
Show More (-2)
|
| 8 |
explosive |
patlayıcı madde |
n. |
|
- The official caught the criminal with dangerous explosives.
- Yetkili polis, suçluyu tehlikeli patlayıcı maddelerle yakaladı.
Show More (-2)
|
| 9 |
explosive |
çığ gibi |
adj. |
|
- The explosive growth of smartphones has changed our lives.
- Akıllı telefonların çığ gibi büyümesi hayatlarımızı değiştirdi.
Show More (-2)
|
