fling - English Turkish Sentences
English Turkish
fling atmak v.
  • Mrs. Taylor is flinging bread crumbs to birds.
  • Bayan Taylor kuşlara ekmek kırıntıları atıyor.
  • Sienna flung herself at her father's lap.
  • Sienna kendini babasının kucağına attı.
  • If you go around flinging mud, some of it will stick to you.
  • Etrafa çamur atarsan, bir kısmı sana yapışır.
Show More (0)
fling kaçamak n.
  • I need a fling after this stressful month.
  • Bu stresli aydan sonra bir kaçamağa ihtiyacım var.
  • Their fling was nothing important.
  • Kaçamakları ciddi bir şey değildi.
Show More (-1)
fling fırlatmak v.
  • Eliza flung her bag into her locker with anger.
  • Eliza öfkeyle çantasını dolabına fırlattı.
  • The boy passed the time by flinging stones into the lake.
  • Çocuk göle taşlar fırlatarak zaman geçirdi.
Show More (-1)
fling yere savurmak v.
  • The little boy flung his little brother.
  • Küçük çocuk erkek kardeşini yere savurdu.
Show More (-2)
fling yalan atmak v.
  • The politician was flung various lies.
  • Politikacıya çeşitli yalanlar söylenmişti.
Show More (-2)
fling kaçamak n., v.
  • It was just a fling.
  • Sadece bir kaçamaktı.
Show More (-2)
fling fırlamak v.
  • A baby was flung out of its mother's arms when a plane hit severe turbulence while commencing its descent prior to landing.
  • Bir uçak inişten önce alçalmaya başlarken şiddetli türbülansa girdiğinde bir bebek annesinin kollarından fırladı.
Show More (-2)