generous - English Turkish Sentences
English Turkish
generous cömert adj.
  • My father was always generous to us.
  • Babam bize karşı hep cömert davrandı.
  • You were too generous in your comments just now when you said that the Council had in fact responded consistently.
  • Az önceki yorumlarınızda Konseyin aslında tutarlı bir şekilde yanıt verdiğini söylerken çok cömert davrandınız.
  • It is generous but, at the same time, well balanced seen in comparison with all the other institutions.
  • Cömert ama aynı zamanda diğer tüm kurumlarla kıyaslandığında dengeli bir yapıya sahiptir.
Show More (177)
generous bol adj.
  • They donated a generous amount to charity.
  • Bol bir miktarı hayır kurumlarına bağışladılar.
  • The portions at this restaurant are generous.
  • Bu restoranda porsiyonlar boldur.
  • Between meals, he usually manages to stow away a generous supply of candy, ice cream, popcorn and fruit.
  • Yemekler arasında genellikle bol miktarda şeker, dondurma, patlamış mısır ve meyve saklamayı başarır.
Show More (0)
generous eli açık adj.
  • I know Tom is generous.
  • Tom'un eli açık olduğunu biliyorum.
  • Are you generous?
  • Eli açık mısın?
  • Tom is extremely generous.
  • Tom son derece eli açık.
Show More (0)
generous eli bol adj.
  • She is one of the most generous people I know.
  • O, tanıdığım en eli bol insanlardan biridir.
  • Tom is generous and kind.
  • Tom eli bol ve naziktir.
Show More (-1)
generous yüce gönüllü adj.
  • He was generous enough to congratulate his opponent on her victory.
  • Rakibini zaferinden dolayı tebrik edecek kadar yüce gönüllü biriydi.
Show More (-2)