haven - English Turkish Sentences
English Turkish
haven sığınak n.
  • The European Union must act to ensure that there are no safe havens in Europe for cyber paedophiles.
  • Avrupa Birliği, Avrupa'da siber pedofiller için güvenli bir sığınak olmamasını sağlamak üzere harekete geçmelidir.
  • It was designed first and foremost to ensure that refugees from communist tyranny would have access to safe havens.
  • Her şeyden önce komünist zulümden kaçan mültecilerin güvenli sığınaklara erişimini sağlamak için tasarlanmıştır.
  • If terrorists have a safe haven they will continue to flourish because they have somewhere to retreat to.
  • Eğer teröristlerin güvenli bir sığınağı varsa gelişmeye devam edeceklerdir çünkü geri çekilecekleri bir yer vardır.
Show More (3)
haven cennet n.
  • This resort is a haven for young people.
  • Bu tatil köyü gençler için bulunmaz bir cennettir.
Show More (-2)
haven liman n.
  • I particularly agree with the need for suitably equipped safe havens.
  • Özellikle uygun donanıma sahip güvenli limanlara duyulan ihtiyaca katılıyorum.
Show More (-2)