1 |
hurt |
incitmek |
v. |
|
- Carol, you're not the only one they hurt.
- Carol, incittikleri tek kişi sen değilsin.
- What you said really hurt Tom.
- Söylediklerin Tom'u gerçekten incitti.
- I hurt nobody.
- Kimseyi incitmedim.
- He hurt his hand when he fell.
- Düştüğünde elini incitti.
- Tom never hurt anybody.
- Tom hiç kimseyi asla incitmedi.
- This is going to hurt them.
- Bu onları incitecek.
- He doesn't deserve that I should hurt his feelings.
- Onun duygularını incitmemi hak etmiyor.
- We could never hurt Tom.
- Tom'u asla incitemeyiz.
- I hope I didn't hurt Tom.
- Umarım Tom'u incitmemişimdir.
- Why do you want to hurt me so much?
- Neden beni bu kadar incitmek istiyorsun?
- Hard work never hurt anyone.
- Zor iş kimseyi incitmedi.
- Did I hurt your feelings?
- Duygularını mı incittim?
- A little lie never hurt anybody.
- Küçük bir yalan kimseyi incitmez.
- I'm sorry I hurt you.
- Seni incittiğim için üzgünüm.
- Tom said he never hurt Mary.
- Tom, Mary'yi asla incitmediğini söyledi.
- I don't wanna hurt your feelings.
- Duygularını incitmek istemiyorum.
- I would never hurt anyone.
- Kimseyi incitmezdim.
- Tom would never have hurt you.
- Tom sizi asla incitmezdi.
- Tom says he has hurt his back.
- Tom sırtını incittiğini söylüyor.
- Tom wouldn't have hurt anyone.
- Tom kimseyi incitmezdi.
- Tom never hurt anyone.
- Tom asla kimseyi incitmez.
- Did you hurt your knee?
- Dizini incittin mi?
- We need to make sure Tom doesn't hurt himself.
- Tom'un kendini incitmeyeceğinden emin olmalıyız.
- I don't want to hurt his feelings.
- Onun duygularını incitmek istemiyorum.
- I didn't mean to hurt you.
- Amacım seni incitmek değildi.
- We were afraid that we might hurt his feelings.
- Biz onun duygularını incitmekten korktuk.
- Please don't hurt me.
- Lütfen beni incitme.
- Tom didn't mean to hurt you.
- Tom seni incitmek istemedi.
- Who'd want to hurt her?
- Kim onu incitmek istiyor?
- Sami hurt his brother.
- Sami kardeşini incitti.
- Tom wasn't trying to hurt Mary.
- Tom Mary'yi incitmeye çalışmıyordu.
- I won't let him hurt you.
- Onun seni incitmesine izin vermeyeceğim.
- You've hurt me a lot.
- Beni çok incittin.
- Tom was afraid he had hurt Mary's feelings.
- Tom Mary'nin duygularını incitmiş olmaktan korkuyordu.
- Tom says he has hurt his back.
- Tom sırtını incittiğini söyledi.
- Tom said he'd never hurt anybody.
- Tom kimseyi incitmeyeceğini söyledi.
- If you ever do anything to hurt Tom, I'll kill you.
- Eğer Tom'u incitecek bir şey yaparsan, seni öldürürüm.
- You could hurt yourself.
- Kendini de incitebilirsin.
- Why would you want to hurt Tom?
- Neden Tom'u incitmek istiyorsun?
- Why would you want to hurt me?
- Neden beni incitmek isteyesin ki?
- Is there anyone who might want to hurt Tom?
- Tom'u incitmek isteyebilecek biri var mı?
- Nothing is hurting me.
- Hiçbir şey beni incitmiyor.
- I didn't mean to hurt him.
- Onu incitmek istemedim.
- Tom has never hurt anyone.
- Tom asla kimseyi incitmedi.
- You won't hurt Tom, will you?
- Tom'u incitmeyeceksin, değil mi?
- I wouldn't let anybody hurt you.
- Kimsenin seni incitmesine izin vermem.
- I think we need to be very careful not to hurt Tom's feelings.
- Bence Tom'un duygularını incitmemek için çok dikkatli olmalıyız.
- Did Tom hurt Mary?
- Tom Mary'yi incitti mi?
- Tell Tom I'm sorry I hurt him.
- Tom'a onu incittiğim için üzgün olduğumu söyle.
- Tom was afraid of hurting Mary's feelings.
- Tom Mary'nin hislerini incitmekten korkuyordu.
- I've hurt your feelings, haven't I?
- Duygularını incittim, değil mi?
- I hurt myself.
- Kendimi incittim.
- He fell and hurt his leg.
- Düştü ve bacağını incitti.
- I never hurt a soul.
- Kimseyi incitmedim.
- I don't want to hurt your feelings.
- Senin duygularını incitmek istemiyorum.
- I hurt my ankle.
- Ayak bileğimi incittim.
- I don't think Tom will hurt Mary.
- Tom'un Mary'yi inciteceğini sanmıyorum.
- Tom didn't mean to hurt anybody.
- Tom'un niyeti kimseyi incitmek değildi.
- I didn't mean to hurt your feelings.
- Hislerini incitmek istememiştim.
- I thought Tom was going to hurt me.
- Tom'un beni inciteceğini düşündüm.
- She hurt her elbow when she fell down.
- Düştüğünde dirseğini incitmiş.
- I just don't want to hurt him.
- Ben sadece onu incitmek istemiyorum.
- Tom didn't mean to hurt Mary.
- Tom Mary'yi incitmek istemedi.
- We hurt them.
- Onları incittik.
- Tom is going to hurt himself if he's not a little more careful.
- Tom biraz daha dikkatli olmazsa kendini incitecek.
- You're hurting her.
- Onu incitiyorsun.
- No one would want to hurt her.
- Hiç kimse onu incitmek istemez.
- Tom isn't hurting anyone.
- Tom kimseyi incitmiyor.
- Tom fell down and hurt his knee.
- Tom yere düştü ve dizini incitti.
- Am I hurting you?
- Seni incitiyor muyum?
- I wonder if I hurt Tom's feelings.
- Tom'un duygularını incitip incitmediğimi merak ediyorum.
- I think I hurt her feelings.
- Sanırım onun duygularını incitiyorum.
- I never meant to hurt any of you.
- Ben hiçbirinizi incitmek istemedim.
- You've hurt me.
- Beni incittin.
- He hurt himself when he fell.
- O, düştüğünde kendisini incitti.
- I'm not here to hurt you.
- Seni incitmek için burada değilim.
- Tom never intended to hurt Mary.
- Tom asla Mary'yi incitmek istemedi.
- She wouldn't hurt a fly.
- O bir sineği incitmez.
- Tom fell down and hurt his knee.
- Tom düştü ve dizini incitti.
- You really hurt me.
- Beni gerçekten incittin.
- Now you've hurt my feelings.
- Şimdi duygularımı incittin.
- I swear I never hurt them.
- Onları incitmediğime yemin ederim.
- I could've hurt myself today.
- Bugün kendimi incitebilirdim.
- Thank God I didn't hurt Tom.
- Tanrıya şükür Tom'u incitmedim.
- Tom can't hurt us.
- Tom bizi incitemez.
- You hurt them.
- Onları incittin.
- I won't let anyone hurt them.
- Onları kimsenin incitmesine izin vermem.
- It doesn't hurt.
- Bu incitmez.
- This is going to hurt her.
- Bu onu incitecek.
- I swear I never hurt Tom.
- Yemin ederim Tom'u asla incitmedim.
- I never hurt anybody.
- Ben kimseyi incitmedim.
- Tom was afraid of hurting Mary's feelings.
- Tom, Mary'nin duygularını incitmekten korkuyordu.
- I never meant to hurt them.
- Ben asla onları incitmek istemedim.
- She was afraid of hurting his feelings.
- Onun duygularını incitmekten korkuyordu.
- You're going to hurt yourself.
- Kendini inciteceksin.
- I knew it was going to hurt Tom, but I did it anyway.
- Tom'u inciteceğini biliyordum ama yine de yaptım.
- I didn't hurt her.
- Onu incitmedim.
- Tom said he'd hurt my family if I didn't do what he asked.
- Tom onun istediğini yapmazsam ailemi inciteceğini söyledi.
- I think I hurt Tom's feelings.
- Sanırım Tom'un duygularını incittim.
- Tom said that he doesn't want to hurt you, but if you come around here again, he'll beat you up.
- Tom seni incitmek istemediğini fakat buraya tekrar gelirsen, seni döveceğini söyledi.
- Tom didn't want to hurt Mary's feelings.
- Tom, Mary'nin duygularını incitmek istemedi.
- I never would've hurt you.
- Ben asla seni incitmezdim.
- Tom didn't even seem to realize he'd hurt Mary's feelings.
- Tom, Mary'nin duygularını incittiğinin farkında bile değildi.
- I swear I never hurt her.
- Yemin ederim onu asla incitmem.
- I never meant to hurt them.
- Onları asla incitmek istemedim.
- I hurt my back.
- Sırtımı incittim.
- You're hurting me, Jamal.
- Beni incitiyorsun, Jamal.
- Sami hurt Layla.
- Sami, Layla'yı incitti.
- I hurt myself playing rugby.
- Ragbi oynarken kendimi incittim.
- You hurt me, Tom.
- Beni incittin, Tom.
- Did she hurt that kitten?
- O yavru kediyi incitti mi?
- You hurt me.
- Beni incitiyorsun.
- A little pain never hurt anyone.
- Ufacık bir acı kimseyi incitmez.
- Tom hurt his left arm.
- Tom sol kolunu incitti.
- He got hurt in the game yesterday.
- Dün oyunda kendini incitti.
- Is that why you want to hurt me?
- Bu yüzden mi beni incitmek istiyorsun?
- You really hurt her.
- Onu gerçekten incittin.
- I just hurt my back.
- Sırtımı incittim.
- Don't hurt him.
- Onu incitme.
- Will raccoons hurt my chickens?
- Rakunlar tavuklarımı incitecek mi?
- Tom was afraid he would hurt Mary's feelings.
- Tom Mary'nin duygularını incitmekten korkuyordu.
- What he said really hurt me.
- Onun söylediği, beni gerçekten incitti.
- Dan didn't even seem to realize he had hurt Linda.
- Dan, Linda'yı incittiğinin farkında bile değildi.
- I would never want to hurt you.
- Ben asla seni incitmek istemezdim.
- I apologize if I hurt your feelings.
- Duygularını incittiysem, özür dilerim.
- I promise I won't hurt Tom.
- Tom'u incitmeyeceğime söz veriyorum.
- Tom didn't intend to hurt Mary's feelings.
- Tom, Mary'nin duygularını incitmek niyetinde değildi.
- Did I hurt you?
- Seni incittim mi?
- Tom and Mary hurt each other.
- Tom ve Mary birbirlerini incittiler.
- I'm not going to let Tom hurt you again.
- Tom'un seni tekrar incitmesine izin vermeyeceğim.
- I didn't do anything to hurt Sami.
- Sami'yi incitecek hiçbir şey yapmadım.
- Don't worry, I don't want to hurt him.
- Merak etme, onu incitmek istemiyorum.
- I didn't want to hurt his feelings.
- Onun duygularını incitmek istemedim.
- You must've hurt your foot.
- Ayağını incitmiş olmalısın.
- You really hurt them.
- Onları gerçekten incittin.
- Tom is afraid he might hurt Mary's feelings.
- Tom, Mary'nin duygularını incitmekten korkuyor.
- Perhaps I have hurt your feelings, but that was not my intention.
- Belki de senin duygularını incittim fakat amacım o değildi.
- I didn't mean to hurt Tom.
- Tom'u incitmek istemedim.
- It was never my intention to hurt you.
- Benim niyetim asla seni incitmek değildi.
- I never intended to hurt you.
- Seni asla incitmek istemedim.
- Tom never hurt a soul.
- Tom kimseyi incitmedi.
- She didn't mean to hurt you.
- Seni incitmek istemedi.
- Tom will hurt you.
- Tom seni incitecek.
- I don't want to hurt you, Tom.
- Seni incitmek istemiyorum Tom.
- You're hurting my arm.
- Kolumu incitiyorsun.
- Someone's going to hurt her.
- Biri onu incitecek.
- Tom said you hurt your back.
- Tom senin sırtını incittiğini söyledi.
- Don't let Tom hurt Mary.
- Tom'un Mary'yi incitmesine izin verme.
- I'm sorry I hurt your feelings.
- Duygularını incittiğim için üzgünüm.
- Tom hurt himself.
- Tom, kendini incitti.
- Your sister didn't hurt herself, did she?
- Kız kardeşin kendini incitmedi, değil mi?
- Tom could hurt himself if he's not careful.
- Tom dikkatli olmazsa kendini incitebilir.
- I'm not here to hurt you.
- Buraya seni incitmeye gelmedim.
- I know you didn't hurt her.
- Onu incitmediğini biliyorum.
- I don't ever want to hurt you, Tom.
- Seni asla incitmek istemiyorum, Tom.
- I was afraid that it might hurt her feelings.
- Onun duygularını incitmekten korktum.
- I'm sorry I hurt her.
- Onu incittiğim için üzgünüm.
- Someone's going to hurt me.
- Biri beni incitecek.
- They hurt him.
- Onu incittiler.
- He fell down on the ice and hurt his leg.
- Buzun üstünde düştü ve bacağını incitti.
- His words hurt Meg.
- Onun sözleri Meg'i incitti.
- Did Tom hurt anyone?
- Tom kimseyi incitti mi?
- You can't hurt them.
- Onları incitemezsin.
- You know I would never hurt you.
- Seni asla incitmeyeceğimi biliyorsun.
- I'm afraid I may hurt her.
- Korkarım onu incitebilirim.
- I never intended to hurt you.
- Seni incitmeyi istemedim.
- Mary fell and hurt her hand.
- Mary düştü ve elini incitti.
- Tom promised not to hurt Mary.
- Tom Mary'yi incitmeyeceğine söz verdi.
- He hurt his left foot when he fell.
- Düştüğünde sol ayağını incitti.
- I haven't yet made amends with all the people I've hurt.
- Henüz incittiğim tüm insanlardan özür dilemedim.
- I didn't want to hurt you.
- Seni incitmek istemedim.
- Tom isn't going to hurt anybody else.
- Tom başka birini incitmeyecek.
- His words hurt her feelings.
- Sözleri onun duygularını incitti.
- Tom is going to hurt you.
- Tom seni incitecek.
- I hurt myself yesterday.
- Dün kendimi incittim.
- Tom hurt himself when he fell.
- Tom düştüğünde kendini incitti.
- I won't let anyone hurt you.
- Kimsenin seni incitmesine izin vermeyeceğim.
- We're not going to hurt you.
- Sizi incitmeyeceğiz.
- No one would hurt Tom.
- Hiç kimse Tom'u incitmezdi.
- It won't hurt you.
- O seni incitmeyecek.
- Don't hurt her.
- Onu incitme.
- We'd never do anything to hurt you.
- Seni incitecek hiçbir şey yapmayız.
- Tom didn't want to hurt Mary.
- Tom Mary'yi incitmek istemedi.
- Tom wouldn't hurt Mary, would he?
- Tom Mary'yi incitmedi, değil mi?
- Tom has never hurt anyone.
- Tom hiç kimseyi incitmedi.
- He hurt his hand falling.
- Düşerken elini incitti.
- Tom would never hurt anyone.
- Tom asla kimseyi incitmez.
- Tom doesn't want to hurt Mary's feelings.
- Tom, Mary'nin duygularını incitmek istemiyor.
- He did not intend to hurt your feelings.
- Senin duygularını incitmek niyetinde değildi.
- I won't do anything to hurt Tom.
- Tom'u incitecek bir şey yapmayacağım.
- Tom doesn't want to hurt anybody.
- Tom kimseyi incitmek istemiyor.
- I never hurt anybody.
- Ben hiç kimseyi incitmedim.
- Tom is hurting me.
- Tom beni incitiyor.
- He was afraid that he might hurt her feelings.
- Onun duygularını incitmekten korktu.
- Tom said he'd never hurt anybody.
- Tom hiç kimseyi incitmeyeceğini söyledi.
- How did you hurt your leg?
- Bacağını nasıl incittin?
- Tom hurt Mary.
- Tom, Mary'yi incitti.
- I think I hurt his feelings.
- Sanırım onun duygularını incittim.
- We didn't mean to hurt them.
- Onları incitmek istemedik.
- It was never my intention to hurt you.
- Niyetim asla seni incitmek değildi.
- Tom could hurt himself.
- Tom kendini incitebilirdi.
- I didn't mean to hurt Tom's feelings.
- Tom'un duygularını incitmek istememiştim.
- I don't want to hurt your feelings.
- Duygularını incitmek istemem.
- I'm afraid I may hurt her.
- Onu incitmekten korkuyorum.
- I'm not going to let Tom hurt you.
- Tom'un seni incitmesine izin vermeyeceğim.
- Tom doesn't want to hurt Mary's feelings.
- Tom Mary'nin duygularını incitmek istemiyor.
- I would never say anything to intentionally hurt you, you know.
- Seni kasten incitecek bir şey asla söylemem, biliyorsun.
- You're not going to hurt me again.
- Beni tekrar incitmeyeceksin.
- I never wanted to hurt anyone.
- Kimseyi incitmek istemedim.
- You hurt us.
- Bizi incitiyorsun.
- You will hurt yourself if you're not careful.
- Eğer dikkatli olmazsan, kendini inciteceksin.
- I didn't want to hurt Tom.
- Tom'u incitmek istemedim.
- I didn't want to hurt Tom's feelings.
- Tom'un duygularını incitmek istemedim.
- I'll never hurt you.
- Seni asla incitmeyeceğim.
- I know you don't want to hurt me.
- Beni incitmek istemediğini biliyorum.
- Is it going to hurt?
- Bu incitecek mi?
- You can't hurt my feelings.
- Sen benim duygularımı incitemezsin.
- You're hurting me, Jamal.
- Beni incitiyorsun Jamal.
- Tom didn't want to do anything that might hurt Mary's feelings.
- Tom Mary'nin duygularını incitebilecek bir şey yapmak istemiyordu.
- Tom wouldn't hurt anybody.
- Tom kimseyi incitmezdi.
- I don't think I hurt Tom.
- Tom'u incittiğimi sanmıyorum.
- I'm not the one who hurt them.
- Onları inciten ben değilim.
- I'd never hurt you.
- Seni asla incitmem.
- The things that hurt us, teach us.
- Bizi inciten şeyler, bize öğretir.
- Tom will never hurt anyone.
- Tom asla kimseyi incitmez.
- Tom hurt his knee when he fell down.
- Tom yere düştüğünde dizini incitti.
- You hurt my feelings.
- Duygularımı incitiyorsun.
- His words hurt Meg.
- Sözleri Meg'i incitti.
- You hurt Tom's feelings.
- Tom'un duygularını incittin.
- Layla will never hurt anyone.
- Leyla kimseyi incitmez.
- I think I hurt her feelings.
- Sanırım onun duygularını incittim.
- Tom isn't going to hurt you.
- Tom seni incitmeyecek.
- I'm afraid I may hurt him.
- Onu incitmekten korkuyorum.
- I know Tom didn't intentionally hurt Mary.
- Tom'un Mary'yi kasten incitmediğini biliyorum.
- No one wants to hurt Tom.
- Kimse Tom'u incitmek istemiyor.
- I may have hurt his feelings.
- Ben onun duygularını incitmiş olabilirim.
- Who's going to hurt you?
- Seni kim incitecek?
- We're not hurting anyone.
- Biz kimseyi incitmiyoruz.
- I never wanted to hurt her.
- Onu asla incitmek istemedim.
- It was not my intention to hurt your feelings.
- Niyetim seni incitmek değildi.
- You hurt Tom pretty bad.
- Tom'u oldukça kötü incittin.
- I won't let them hurt you.
- Onların seni incitmesine izin vermeyeceğim.
- I never had any reason to hurt Tom.
- Tom'u incitmek için hiçbir nedenim yoktu.
- She hurt her elbow when she fell down.
- O, düştüğünde dirseğini incitti.
- This is going to hurt Tom.
- Bu Tom'u incitecek.
- Who would hurt Tom?
- Tom'u kim incitir ki?
- I think I just hurt my back.
- Sanırım az önce sırtımı incittim.
- Be careful not to hurt yourself.
- Kendini incitmemeye dikkat et.
- I hurt my ankle.
- Bileğimi incittim.
- Tom would never hurt you.
- Tom seni asla incitmezdi.
- You can't hurt my feelings.
- Duygularımı incitemezsiniz.
- You wouldn't hurt anyone, would you?
- Kimseyi incitmezsin, değil mi?
- I'm sorry I hurt him.
- Onu incittiğim için üzgünüm.
- How did you hurt your back?
- Sırtını nasıl incittin?
- I'm sure you didn't mean to hurt Tom's feelings.
- Amacının Tom'un duygularını incitmek olmadığına eminim.
- We didn't hurt Tom.
- Tom'u incitmedik.
- There is no worse prison than the fear of hurting a loved one.
- Sevilen birini incitme korkusundan daha kötü bir hapishane yoktur.
- Tom isn't going to hurt us.
- Tom bizi incitmeyecek.
- I swear I never hurt him.
- Yemin ederim onu hiç incitmedim.
- You're hurting them.
- Onları incitiyorsun.
- I'm afraid I may hurt you.
- Seni incitmekten korkuyorum.
- Look, Tom, I'm sorry I hurt you.
- Bak Tom, seni incittiğim için özür dilerim.
- What you said really hurt Tom.
- Söylediğin şey Tom'u gerçekten incitti.
- I'm not the one who's been hurting Tom.
- Tom'u inciten ben değilim.
- Did they hurt you?
- Onlar seni incitti mi?
- I could never hurt him.
- Ben onu asla incitemezdim.
- I'm so sorry I hurt you.
- Seni incittiğim için çok üzgünüm.
- Why would I hurt anyone?
- Neden birini inciteyim ki?
- When did I ever hurt you?
- Ben şimdiye kadar seni ne zaman incittim?
- I know you'd never let Tom hurt me.
- Tom'un beni incitmesine asla izin vermeyeceğini biliyorum.
- Tom didn't know he'd hurt anybody.
- Tom kimseyi incittiğini bilmiyordu.
- I would never do anything to hurt you.
- Seni incitecek bir şey asla yapmam.
- I hope you know that the last thing I want to do is hurt you.
- Umarım yapmak istediğim son şeyin seni incitmek olduğunu biliyorsundur.
- Words hurt more than fists.
- Sözler yumruklardan daha fazla incitir.
- What he said hurt Mary's feelings.
- Onun söylediği Mary'nin hislerini incitti.
- I really truly don't want to hurt Tom.
- Tom'u gerçekten incitmek istemiyorum.
- Maybe I hurt Tom.
- Belki de Tom'u incittim.
- I'm sure Tom didn't intend to hurt your feelings.
- Tom'un senin duygularını incitmek istemediğinden eminim.
- It looked like Tom had fallen down and hurt himself.
- Tom düşmüş ve kendini incitmiş gibi görünüyordu.
- I know you don't want to hurt Tom.
- Tom'u incitmek istemediğini biliyorum.
- I hurt myself today.
- Ben bugün kendimi incittim.
- This is going to hurt.
- Bu incitecek.
- I've never hurt Tom.
- Tom'u hiç incitmedim.
- Please don't hurt him.
- Lütfen onu incitmeyin.
- Nobody wants to hurt Tom.
- Kimse Tom'u incitmek istemiyor.
- Tom hurt his leg and can barely walk.
- Tom bacağını incitti ve zar zor yürüyebiliyor.
- Tom tried to hurt Mary.
- Tom Mary'yi incitmeye çalıştı.
- I'm sure Tom didn't intend to hurt your feelings.
- Tom'un duygularını incitmek istemediğine eminim.
- Tom didn't hurt Mary.
- Tom Mary'yi incitmedi.
- He hurt his hand while falling.
- Düşerken elini incitti.
- Tom said that he doesn't want to hurt you, but if you come around here again, he'll beat you up.
- Tom seni incitmek istemediğini ama bir daha buraya gelirsen seni döveceğini söyledi.
- Tom would never hurt Mary.
- Tom asla Mary'yi incitmez.
- Promise me you won't hurt them.
- Onları incitmeyeceğine söz ver.
- You hurt us.
- Bizi incitiyorsunuz.
- Tom could've hurt himself today.
- Tom bugün kendini incitebilirdi.
- I won't let him hurt you.
- Seni incitmesine izin vermeyeceğim.
- I'm sorry, if I hurt you.
- Seni incittiysem özür dilerim.
- I never meant to hurt her.
- Ben asla onu incitmek istemedim.
- Sometimes we lie so that we don't hurt the feelings of others.
- Bazen başkalarının duygularını incitmemek için yalan söyleriz.
- You're hurting me.
- Beni incitiyorsun.
- I wanted to hurt you.
- Seni incitmek istedim.
- I hurt my foot.
- Ayağımı incittim.
- Tom promised Mary he wouldn't hurt her.
- Tom Mary'ye onu incitmeyeceğine söz verdi.
- Tom can't hurt you.
- Tom seni incitemez.
- Tom hurt his left knee during practice, so John had to play the game in his place.
- Tom, antrenman sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John, onun yerine oynamak zorunda kaldı.
- I hope that this doesn't hurt you.
- Umarım bu seni incitmez.
- No one's going to hurt you.
- Hiç kimse seni incitmeyecek.
- Please just don't hurt me anymore.
- Lütfen artık beni incitme.
- I hurt a few people's feelings.
- Birkaç kişinin duygularını incittim.
- Have I said something to hurt your feelings?
- Duygularını incitecek bir şey mi söyledim?
- Do you think I want to hurt Tom?
- Tom'u incitmek istediğimi mi sanıyorsun?
- We don't want anyone getting hurt.
- Kimseyi incitmek istemiyoruz.
- I would never hurt you.
- Seni asla incitmem.
- We didn't mean to hurt Tom.
- Tom'u incitmek istemedik.
- I could never hurt Tom.
- Tom'u asla incitemedim.
- I know that the last thing you want to do is hurt me.
- Yapmak istediğin son şeyin beni incitmek olduğunu biliyorum.
- I've never hurt anyone.
- Ben hiç kimseyi incitmedim.
- Did you hurt your knee?
- Dizini mi incittin?
- I'd never hurt her.
- Onu asla incitmem.
- He fell and hurt his tailbone.
- Düştü ve kuyruk kemiğini incitti.
- We'd never hurt Tom.
- Tom'u asla incitmezdik.
- How did you hurt your arm?
- Kolunu nasıl incittin?
- The last thing I want to do is hurt her.
- Yapmak istediğim son şey onu incitmek.
- I don't believe you really want to hurt Tom.
- Tom'u gerçekten incitmek istediğine inanmıyorum.
- Roger slipped on the ice and hurt his leg.
- Roger buz üzerinde kaydı ve bacağını incitti.
- He didn't mean to hurt you.
- Sizi incitmek istemedi.
- Sami has hurt Layla before.
- Sami daha önce Layla'yı incitmişti.
- Tom didn't hurt anybody.
- Tom kimseyi incitmedi.
- I'm not saying this to hurt you, but it is the truth.
- Bunu seni incitmek için söylemiyorum ama gerçek bu.
- He hurt me deliberately.
- O beni kasten incitti.
- Tom didn't want to hurt anyone.
- Tom kimseyi incitmek istemedi.
- This may hurt a little.
- Bu biraz incitebilir.
- How dare you hurt people this way!
- İnsanları bu şekilde incitmeye nasıl cüret edersin!
- I swear I've never hurt Tom.
- Yemin ederim Tom'u hiç incitmedim.
- Tom hurt his leg while playing football.
- Tom futbol oynarken bacağını incitti.
- I hurt myself trying to do that.
- Onu yapmaya çalışırken kendimi incittim.
- I hurt my elbow.
- Dirseğimi incittim.
- I hurt my back a little.
- Sırtımı biraz incittim.
- I hurt myself today.
- Bugün kendimi incittim.
- Tom didn't intend to hurt Mary.
- Tom Mary'yi incitmek istemedi.
- I won't let anyone hurt her.
- Kimsenin onu incitmesine izin vermeyeceğim.
- The way that she spoke hurt me.
- Konuşma şekli beni incitti.
- I never wanted to hurt you.
- Sizi asla incitmek istemedim.
- I don't want to have to hurt you, but if you get in my way, I'll have no choice.
- Seni incitmek zorunda kalmak istemiyorum ama yoluma çıkarsan başka seçeneğim kalmayacak.
- I'm not the one who hurt Tom.
- Tom'u inciten ben değilim.
- He didn't mean to hurt you.
- O seni incitmek istemiyordu.
- This is going to hurt him.
- Bu onu incitecek.
- I don't want to have to hurt anyone.
- Kimseyi incitmek zorunda olmak istemiyorum.
- Tom hurt his shoulder.
- Tom omzunu incitti.
- What he said hurt Mary's feelings.
- Söylediği şey Mary'nin duygularını incitti.
- Nobody is going to hurt you.
- Seni hiç kimse incitemez.
- I won't let Tom hurt you.
- Tom'un seni incitmesine izin vermeyeceğim.
- Let's stop hurting each other.
- Birbirimizi incitmeyi bırakalım.
- I never hurt Tom.
- Tom'u asla incitmedim.
- He hurt his ear while he was shaving himself.
- Tıraş olurken kulağını incitmiş.
- Sami can hurt Layla.
- Sami, Layla'yı incitebilir.
- Tom didn't plan on hurting anyone.
- Tom kimseyi incitmeyi planlamadı.
- Tom never would've hurt you.
- Tom seni asla incitmezdi.
- Did I hurt your feelings?
- Duygularını incittim mi?
- Tom begged me not to hurt him.
- Tom onu incitmemem için yalvardı.
- I won't hurt you.
- Seni incitmeyeceğim.
- Tom hurt his knee when he fell.
- Tom düştüğünde dizini incitti.
- How can I know that you're not going to hurt me again?
- Beni tekrar incitmeyeceğini nasıl bilebilirim?
- I may have hurt your feelings, but that was not my intention.
- Duygularınızı incitmiş olabilirim ama niyetim bu değildi.
- You're hurting me.
- Sen beni incitiyorsun.
- Tom was afraid he would hurt Mary's feelings.
- Tom, Mary'nin duygularını inciteceğinden korkuyordu.
- He hurt his knee when he fell.
- O, düştüğünde dizini incitti.
- What he said really hurt me.
- Söylediği şey, beni gerçekten incitti.
- Everything hurts!
- Her şey incitir!
- I don't want to hurt Tom any more than I already have.
- Tom'u daha fazla incitmek istemiyorum.
- Tom didn't hurt anybody, did he?
- Tom kimseyi incitmedi, değil mi?
- You're hurting Tom.
- Tom'u incitiyorsun.
- Tom hurt his arm when he fell.
- Tom düştüğünde kolunu incitti.
- I didn't mean to hurt her.
- Onu incitmek istemedim.
- Tom hurt his right hand.
- Tom sağ elini incitti.
- I've hurt your feelings, haven't I?
- Ben senin duygularını incittim, değil mi?
- Tom isn't going to hurt anyone.
- Tom kimseyi incitmeyecek.
- I may have hurt your feelings, but that was not my intention.
- Ben senin duygularını incitmiş olabilirim, ama benim niyetim bu değildi.
- He hurt his knee when he fell.
- Düştüğünde dizini incitti.
- I won't let Tom hurt Mary.
- Tom'un Mary'yi incitmesine izin vermeyeceğim.
- Tom can't hurt me.
- Tom beni incitemez.
- You really hurt him.
- Onu gerçekten incittin.
- Tom is going to hurt himself.
- Tom kendini incitecek.
- I never meant to hurt her.
- Onu asla incitmek istemedim.
- Layla's mother is the person that hurt her the most.
- Layla'nın annesi onu en çok inciten kişi.
- Do you think I want to hurt Tom?
- Sence Tom'u incitmek istiyor muyum?
- I don't want to hurt him.
- Onu incitmek istemiyorum.
- I didn't want to hurt you.
- Sizi incitmek istemedim.
- I really truly don't want to hurt Tom.
- Gerçekten Tom'u incitmek istemem.
- I wonder if I hurt his feelings.
- Onun duygularını incitip incitmediğimi merak ediyorum.
- Tom hurt himself yesterday.
- Tom dün kendini incitti.
- We didn't want to hurt you.
- Seni incitmek istemedik.
- Tom wouldn't hurt Mary.
- Tom Mary'yi incitmedi.
- I tried to stop Tom from hurting Mary.
- Tom'un Mary'yi incitmesini engellemeye çalıştım.
- Tom slipped on the ice and hurt his leg.
- Tom buz üzerinde kaydı ve bacağını incitti.
- You didn't hurt anyone, did you?
- Kimseyi incitmedin, değil mi?
- No one would want to hurt them.
- Kimse onları incitmek istemez.
- I won't let anyone hurt Tom.
- Hiç kimsenin Tom'u incitmesine izin vermeyeceğim.
- If you ever hurt Tom, I'm going to hurt you.
- Eğer Tom'u incitirsen, ben de seni incitirim.
- He hurt me deliberately.
- Beni kasten incitti.
- Roger slipped on the ice and hurt his leg.
- Roger buzda kaydı ve bacağını incitti.
- People who hurt children do not deserve mercy.
- Çocukları inciten insanlar merhameti hak etmez.
- She hurt me on purpose.
- Beni bilerek incitti.
- Why do you want to hurt her?
- Neden onu incitmek istiyorsun?
- I would never hurt a child.
- Bir çocuğu asla incitmem.
- I wasn't going to hurt you.
- Seni incitmeyecektim.
- I'm not going to allow anybody to hurt you.
- Kimsenin seni incitmesine izin vermeyeceğim.
- Tom didn't intend to hurt anyone.
- Tom kimseyi incitmek niyetinde değildi.
- I didn't mean to hurt you.
- Seni incitmek istememiştim.
- I slipped on the paper and hurt my leg.
- Kâğıda basıp kaydım ve bacağımı incittim.
- You can't hurt Tom.
- Tom'u incitemezsin.
- I never wanted to hurt Tom.
- Tom'u asla incitmek istemedim.
- She fell down and hurt her knee.
- Düştü ve dizini incitti.
- I didn't intend to hurt you.
- Seni incitmek istemedim.
- Did Tom hurt you?
- Tom seni incitti mi?
- I won't let anyone hurt him.
- Kimsenin onu incitmesine izin vermeyeceğim.
- I'm sorry I hurt your feelings.
- Duygularını incittiğim için özür dilerim.
- A casual remark can hurt someone.
- Sıradan bir söz birini incitebilir.
- I didn't intend to hurt Tom's feelings.
- Tom'un duygularını incitmek istememiştim.
- I'm sure that Tom didn't intend to hurt your feelings.
- Tom'un duygularınızı incitmek istemediğine eminim.
- I think I've hurt Tom's feelings.
- Tom'un duygularını incittiğimi düşünüyorum.
- I don't want to hurt Tom's feelings.
- Tom'un duygularını incitmek istemiyorum.
- I do not want to hurt you.
- Seni incitmek istemiyorum.
- I don't want to hurt anybody.
- Kimseyi incitmek istemiyorum.
- You need to be careful not to hurt Tom's feelings.
- Tom'un duygularını incitmemek için dikkatli olmalısın.
- I'm sorry if I hurt you.
- Seni incittiysem özür dilerim.
- I just don't want to hurt Tom.
- Tom'u incitmek istemiyorum.
- I don't want to have to hurt anyone.
- Kimseyi incitmek zorunda kalmak istemiyorum.
- You're not going to hurt me, are you?
- Beni incitmeyeceksin, değil mi?
- I'm sorry I hurt them.
- Onları incittiğim için üzgünüm.
- Tom fell and hurt his leg.
- Tom düştü ve bacağını incitti.
- I never meant to hurt him.
- Onu asla incitmek istemedim.
- I didn't hurt Tom.
- Tom'u incitmedim.
- Why would anyone want to hurt Tom?
- Neden biri Tom'u incitmek ister?
- Why would anybody want to hurt me?
- Neden biri beni incitmek ister?
- Sami hurt his brother.
- Sami erkek kardeşini incitti.
- I didn't mean to hurt your feelings.
- Duygularınızı incitmek istememiştim.
- I just meant to scare Tom, not to hurt him.
- Tom'u korkutmak istemiştim, incitmek değil.
- I can try to keep Tom from hurting anyone.
- Tom'un birini incitmesini engellemeye çalışabilirim.
- Tom hurt his knee playing basketball.
- Tom basketbol oynarken dizini incitti.
- This is going to hurt a bit.
- Bu biraz incitecek.
- Tom is not going to hurt me.
- Tom beni incitmeyecek.
- I didn't intend to hurt you.
- Seni incitmek istememiştim.
- Did you hurt yourself?
- Bir yerini incittin mi?
- Don't hurt Tom.
- Tom'u incitme.
- I promise I won't hurt you.
- Seni incitmeyeceğime söz veriyorum.
- We didn't mean to hurt you.
- Seni incitmek istememiştik.
- I just meant to scare Tom, not to hurt him.
- Ben sadece Tom'u korkutmak istedim, onu incitmek değil.
- I'm afraid I may hurt you.
- Korkarım seni incitebilirim.
- We never hurt anyone.
- Biz kimseyi incitmedik.
- I don't want to hurt her.
- Onu incitmek istemiyorum.
- She was afraid of hurting him.
- Onu incitmekten korkuyordu.
- Did she hurt that kitten?
- O, kedi yavrusunu incitti mi?
- Layla will never hurt anyone.
- Layla asla kimseyi incitmeyecektir.
- Tom says he doesn't want to hurt Mary.
- Tom, Mary'yi incitmek istemediğini söylüyor.
- It didn't hurt a bit.
- Biraz incitmedi.
- He hurt his hand when he fell.
- O, düştüğünde elini incitti.
- I thought you said Tom would never hurt Mary.
- Tom'un Mary'yi asla incitmeyeceğini söylediğini sanmıştım.
- I wanted to hurt Tom.
- Tom'u incitmek istedim.
- I've never hurt Tom.
- Tom'u asla incitmedim.
- You can no longer hurt me.
- Artık beni incitemezsin.
- The last thing I'd ever want to do is hurt Tom.
- Yapmak isteyeceğim son şey Tom'u incitmek olur.
- I'm not the one who hurt him.
- Onu inciten ben değilim.
- She hurt me deliberately.
- Beni kasten incitti.
- She's sedated, she could not hurt a fly.
- Sakinleştirici verildi, bir sineği bile incitemez.
- I'll never hurt you, Tom.
- Seni asla incitmeyeceğim, Tom.
- Tom would never hurt his children.
- Tom çocuklarını asla incitmezdi.
- Tom isn't going to hurt me.
- Tom beni incitmeyecek.
- Nobody will hurt you.
- Kimse seni incitmeyecek.
- I never meant to hurt any of you.
- Hiçbirinizi incitmek istemedim.
- We never hurt anybody.
- Biz kimseyi incitmedik.
- I won't let anybody hurt you.
- Kimsenin seni incitmesine izin vermeyeceğim.
- I don't ever want to hurt you.
- Seni asla incitmek istemiyorum.
- I just don't want to hurt her.
- Ben sadece onu incitmek istemiyorum.
- I hurt myself trying to do that.
- Bunu yapmaya çalışırken kendimi incittim.
- Sami hurt himself.
- Sami kendini incitti.
- Nobody hurt me.
- Hiç kimse beni incitmedi.
- They hurt Tom.
- Onlar Tom'u incittiler.
- I'm sorry that I hurt you.
- Seni incittiğim için üzgünüm.
- When did I ever hurt you?
- Seni ne zaman incittim?
- I hurt my knee when I was playing soccer.
- Futbol oynarken dizimi incittim.
- I hurt my shoulder.
- Omzumu incittim.
- I'm not the one hurting her.
- Onu inciten ben değilim.
- Tom was afraid of hurting Mary.
- Tom, Mary'yi incitmekten korkuyordu.
- I think I've hurt Tom's feelings.
- Sanırım Tom'un duygularını incittim.
- I'm sorry if my words hurt you.
- Sözlerim seni incittiyse özür dilerim.
- I hadn't intended to hurt Tom.
- Tom'u incitmek istememiştim.
- Tom was afraid he had hurt Mary's feelings.
- Tom, Mary'nin duygularını incittiğinden korkuyordu.
- Why do you want to hurt me?
- Neden beni incitmek istiyorsun?
- I'm not saying this to hurt you, but it's the truth.
- Bunu seni incitmek için söylemiyorum ama gerçek bu.
- I slipped on the paper and hurt my leg.
- Kağıda basıp kaydım ve bacağımı incittim.
- Tom hurt his knee.
- Tom dizini incitti.
- It wouldn't hurt.
- O incitmez.
- Promise me you won't hurt Tom.
- Bana Tom'u incitmeyeceğine söz ver.
- I just don't want to hurt her.
- Onu incitmek istemiyorum.
- Did Tom hurt you?
- Tom sizi incitti mi?
- I can't hurt you.
- Seni incitemem.
- I'm not the one that wants to hurt Tom.
- Tom'u incitmek isteyen ben değilim.
- I'm afraid you're going to hurt Tom.
- Tom'u inciteceğinden korkuyorum.
- What you don't know can hurt you.
- Bilmediğin şey seni incitebilir.
- I think I hurt his feelings.
- Sanırım duygularını incittim.
- I'm sorry I hurt you.
- Seni incittiğim için özür dilerim.
- I never meant to hurt Tom.
- Tom'u incitmek istemedim.
- I just don't want to hurt him.
- Ben yalnızca onu incitmek istemiyorum.
- Tom never hurt a fly.
- Tom asla bir sineği bile incitmez.
- Don't let anyone hurt Tom.
- Kimsenin Tom'u incitmesine izin verme.
- I think we need to be very careful not to hurt Tom's feelings.
- Sanırım Tom'un duygularını incitmemek için çok dikkatli olmamız gerekiyor.
- I'm afraid I may hurt them.
- Korkarım onları incitebilirim.
- We never hurt anyone.
- Hiç kimseyi incitmedik.
- I think you've hurt Tom's feelings.
- Sanırım Tom'un duygularını incittin.
- I wonder if I hurt his feelings.
- Acaba duygularını incittim mi?
- How do we keep our children from hurting themselves?
- Çocuklarımızı kendilerini incitmekten nasıl koruruz?
- I'm not saying this to hurt you, but it's the truth.
- Bunu seni incitmek için söylemiyorum, ancak gerçek bu.
- Because I was afraid of hurting his feelings, I didn't tell him the complete truth.
- Duygularını incitmekten korktuğum için ona gerçeği tam olarak söylemedim.
- Don't do anything to hurt Tom's feelings.
- Tom'un duygularını incitecek bir şey yapma.
- Why would I hurt anyone?
- Neden birini inciteyim?
- I've hurt myself.
- Kendimi incittim.
- He fell down on the ice and hurt his leg.
- Buzun üzerine düştü ve bacağını incitti.
- Don't worry, I don't want to hurt him.
- Endişelenme, onu incitmek istemiyorum.
- Tom hurt me.
- Tom beni incitti.
- I'm sorry if I hurt your feelings.
- Duygularını incittiysem üzgünüm.
- Tom slipped on the ice and hurt his leg.
- Tom buzda kaydı ve bacağını incitti.
- He hurt me on purpose.
- O beni kasten incitti.
- I'm afraid I may hurt them.
- Onları incitmekten korkuyorum.
- Are you going to hurt them?
- Onları incitecek misin?
- I don't want to hurt anyone.
- Kimseyi incitmek istemiyorum.
- The way that she spoke hurt me.
- Onun konuşma şekli beni incitti.
- I've never hurt anyone.
- Ben kimseyi incitmedim.
- I don't think I hurt Tom's feelings.
- Tom'un duygularını incittiğimi sanmıyorum.
- She didn't intend to hurt you.
- Seni incitmek istemedi.
- I'm sure that Tom didn't mean to hurt you.
- Tom'un seni incitmek istemediğine eminim.
- It won't hurt you.
- Seni incitmeyecek.
- I don't want to do anything that would hurt you.
- Seni incitecek bir şey yapmak istemiyorum.
- Promise us you won't hurt Tom.
- Tom'u incitmeyeceğine bize söz ver.
- Did Tom ever hurt you?
- Tom hiç seni incitti mi?
- We don't want to hurt them.
- Onları incitmek istemiyoruz.
- We didn't mean to hurt you.
- Seni incitmek istemedik.
- It hurts me to say this, but I can't help you.
- Bunu söylemek beni incitiyor ama sana yardım edemem.
- We get closer, trying to understand each other, but just hurt each other and cry.
- Birbirimizi anlamaya çalışarak yakınlaşıyoruz, ama sadece birbirimizi incitip ağlıyoruz.
- Tom fell and hurt his hand.
- Tom düştü ve elini incitti.
- Tom can't hurt you anymore.
- Tom artık seni incitemez.
- You really hurt Tom.
- Tom'u gerçekten incittin.
- Stop hurting me.
- Beni incitmeyi bırak.
- I won't let anyone hurt them.
- Kimsenin onları incitmesine izin vermeyeceğim.
- Tom never hurt anybody.
- Tom asla kimseyi incitmez.
- Who hurt you?
- Seni kim incitti?
- Tom doesn't want to do anything to hurt Mary.
- Tom, Mary'yi incitecek bir şey yapmak istemiyor.
- I've hurt my ankle.
- Bileğimi incittim.
- Did Tom hurt himself?
- Tom kendini incitti mi?
- I didn't mean to hurt you.
- Seni incitmek istemedim.
- I hurt my shoulder yesterday.
- Dün omzumu incittim.
- This hurts more than you can imagine.
- Bu hayal edebileceğinden daha fazla incitiyor.
- You really hurt me.
- Gerçekten beni incittin.
- Someone's going to hurt us.
- Biri bizi incitecek.
- I'm sorry that I hurt you.
- Seni incittiğim için özür dilerim.
- I think you've hurt Tom's feelings.
- Bence Tom'un duygularını incittin.
- I didn't intend to hurt anyone.
- Kimseyi incitmek niyetinde değildim.
- I would never hurt him.
- Onu asla incitmem.
- Someone's going to hurt Tom.
- Birisi Tom'u incitecek.
- I don't see how it can hurt us.
- Onun bizi nasıl incitebileceğini anlamıyorum.
- I'm not going to hurt you.
- Seni incitmeyeceğim.
- I'm sorry, if I hurt you.
- Seni incittiysem, özür dilerim.
- I got my right leg hurt in the accident.
- Kazada sağ bacağımı incittim.
- Be careful not to hurt Tom's feelings.
- Tom'un duygularını incitmemeye dikkat edin.
- You can't hurt Tom.
- Tom'u incitemezsiniz.
- Why does Tom want to hurt me?
- Tom neden beni incitmek istiyor?
- You must try to avoid hurting people's feelings.
- İnsanların duygularını incitmekten kaçınmalısınız.
- It won't hurt, I promise.
- O incitmeyecek, söz veriyorum.
- I fell down and hurt my wrist.
- Düştüm ve bileğimi incittim.
- Why would you want to hurt them?
- Neden onları incitmek isteyesin ki?
- I hope you know the last thing that I want to do is hurt you.
- Umarım yapmak istediğim son şeyin seni incitmek olduğunu biliyorsundur.
- Tom didn't hurt anyone, did he?
- Tom kimseyi incitmedi, değil mi?
- I hurt myself while exercising.
- Egzersiz yaparken kendimi incittim.
- I didn't want to hurt her.
- Onu incitmek istemedim.
- It may hurt.
- Bu incitebilir.
- Tom said he hadn't intended to hurt Mary.
- Tom, Mary'yi incitme niyetinde olmadığını söyledi.
- Tom never meant to hurt Mary.
- Tom asla Mary'yi incitmek istemedi.
- I don't want you to hurt Tom.
- Tom'u incitmeni istemiyorum.
- I hope that this doesn't hurt you.
- Umarım bu sizi incitmez.
- I didn't want to hurt your feelings, and I regret that I did.
- Duygularınızı incitmek istemedim ve incittiğim için pişmanım.
- Why do people hurt others on purpose?
- İnsanlar neden başkalarını bilerek incitir?
- Don't hurt anybody.
- Kimseyi incitme.
- Don't hurt yourself.
- Kendini incitme.
- Tom tried not to hurt Mary.
- Tom Mary'yi incitmemeye çalıştı.
- I didn't tell him the truth because I was afraid of hurting his feelings.
- Ona gerçeği söylemedim çünkü duygularını incitmekten korktum.
- I won't let anyone hurt Tom.
- Kimsenin Tom'u incitmesine izin vermem.
- Tom hurt his left leg.
- Tom sol bacağını incitti.
- I never wanted to hurt you.
- Seni asla incitmek istemedim.
- I don't want to hurt Tom, but I will if I have to.
- Tom'u incitmek istemiyorum ama mecbur kalırsam incitirim.
- She hurt me on purpose.
- O beni bilerek incitti.
- I'm sorry I hurt Tom.
- Tom'u incittiğim için üzgünüm.
- I think I hurt Tom's feelings.
- Tom'un duygularını incittiğimi düşünüyorum.
- I never hurt Tom.
- Tom'u hiç incitmedim.
- Don't let them hurt him.
- Onu incitmelerine izin verme.
- Perhaps I have hurt your feelings, but that was not my intention.
- Belki duygularınızı incittim ama niyetim bu değildi.
- Tom wouldn't hurt anybody.
- Tom kimseyi incitmez.
- Tom doesn't want to hurt Mary.
- Tom Mary'yi incitmek istemiyor.
- I never intended to hurt anybody.
- Kimseyi incitmek istemedim.
- He was afraid that he might hurt her feelings.
- Onun hislerini incitebileceğinden korkuyordu.
- I don't want to hurt Tom again.
- Tom'u tekrar incitmek istemiyorum.
- He hurt his arm lifting so much weight.
- Çok fazla ağırlık kaldırırken kolunu incitti.
- Sometimes we lie to keep from hurting someone else's feelings.
- Bazen, başkalarının duygularını incitmemek için yalan söyleriz.
- I don't want to hurt Tom.
- Tom'u incitmek istemiyorum.
- I may have hurt your feelings, but such was not my intention.
- Duygularınızı incitmiş olabilirim ama niyetim bu değildi.
- Where are you hurt?
- Nereyi incittin?
- I would never want to hurt you.
- Sizi incitmeyi asla istemem.
- I'm not going to let you hurt Tom.
- Tom'u incitmene izin vermeyeceğim.
- You're hurting him.
- Onu incitiyorsun.
- No one is going to hurt you.
- Kimse seni incitmeyecek.
- I got my left arm hurt in the accident.
- Kazada sol kolumu incittim.
- I got my leg hurt in the accident.
- Kazada bacağımı incittim.
- I hurt my knee when I was playing soccer.
- Ben futbol oynarken dizimi incittim.
- I hurt a few people's feelings.
- Birkaç kişinin hislerini incittim.
- I would never do anything to hurt you.
- Ben asla seni incitecek bir şey yapmazdım.
- Don't let anyone hurt Tom.
- Hiç kimsenin Tom'u incitmesine izin vermeyin.
- I never had any reason to hurt Tom.
- Tom'u incitmek için hiçbir nedenim olmadı.
- I'm sorry, I didn't mean to hurt your feelings.
- Üzgünüm, duygularını incitmek istemedim.
- I've hurt my ankle.
- Ayak bileğimi incittim.
- I swear I've never hurt Tom.
- Yemin ederim Tom'u asla incitmedim.
- She fell down and hurt her knee.
- O, düştü ve dizini incitti.
- Tom hurt my feelings.
- Tom duygularımı incitti.
- I didn't want to hurt her feelings.
- Onun duygularını incitmek istemedim.
- Tom says he doesn't want to hurt Mary.
- Tom Mary'yi incitmek istemediğini söylüyor.
- I'm sorry if my words hurt you.
- Sözlerim sizi incittiyse özür dilerim.
- Tom said he didn't want to hurt Mary.
- Tom, Mary'yi incitmek istemediğini söyledi.
- I'd never do anything to hurt you.
- Seni incitecek hiçbir şey yapmazdım.
- Tom would never hurt me.
- Tom beni asla incitmezdi.
- Have I said something to hurt your feelings?
- Seni incitecek bir şey mi dedim?
- Do you think Tom would ever hurt Mary?
- Sence Tom Mary'yi incitir mi?
- He hurt his left hand.
- O sol elini incitti.
- Tom wants to know if it hurts.
- Tom bunun incitip incitmediğini bilmek istiyor.
- I swear I never hurt him.
- Onu incitmediğime yemin ederim.
- Sami tried to hurt Layla.
- Sami Layla'yı incitmeye çalıştı.
- I no longer want to hurt anyone.
- Artık kimseyi incitmek istemiyorum.
- I didn't mean to hurt Tom's feelings.
- Tom'un duygularını incitmek istemedim.
- I hurt my back.
- Ben sırtımı incittim.
- You like to hurt people.
- İnsanları incitmeyi seviyorsun.
- I didn't want to hurt your feelings, and I regret that I did.
- Ben senin duygularını incitmek istemedim ve yaptığıma pişmanım.
- You hurt him.
- Onu incitiyorsun.
- I know that Tom hurt you.
- Tom'un seni incittiğini biliyorum.
- I'm sorry, I didn't mean to hurt your feelings.
- Özür dilerim, duygularını incitmek istememiştim.
- Nobody would want to hurt Tom.
- Hiç kimse Tom'u incitmek istemez.
- Did you hurt your back?
- Sırtını mı incittin?
- Why would I hurt you?
- Seni neden inciteyim?
- Tom wouldn't hurt Mary, would he?
- Tom Mary'yi incitmez, değil mi?
- Tom would never want to hurt you.
- Tom seni asla incitmek istemez.
- I won't let anyone hurt you.
- Sizi kimsenin incitmesine izin vermeyeceğim.
- I'm sorry I hurt Tom.
- Tom'u incittiğim için özür dilerim.
- I never intended to hurt you.
- Asla seni incitmek istemedim.
- Don't let them hurt Tom.
- Onların Tom'u incitmesine izin verme.
- Do you think Tom would ever hurt Mary?
- Tom'un hiç Mary'yi inciteceğini düşünüyor musun?
- I don't want to hurt Tom.
- Tom'u incitmek istemem.
- I wouldn't hurt Tom.
- Tom'u incitmezdim.
- I'm sorry if I hurt your feelings.
- Duygularını incittiysem özür dilerim.
- Tom didn't mean to hurt Mary.
- Tom, Mary'yi incitmek istemedi.
- Tom knew he had hurt Mary.
- Tom, Mary'yi incittiğini biliyordu.
- I don't want to do anything that might hurt Tom's feelings.
- Tom'un hislerini incitebilecek bir şey yapmak istemiyorum.
- I never intended to hurt you.
- Seni incitmeye niyet etmedim.
- I was afraid I might hurt Tom's feelings.
- Tom'un duygularını incitmekten korkuyordum.
- Tom promised Mary he wouldn't hurt her.
- Tom, Mary'ye onu incitmeyeceğine dair söz verdi.
- We were afraid that we might hurt his feelings.
- Duygularını incitebileceğimizden korkuyorduk.
- Tom didn't mean to hurt Mary's feelings.
- Tom Mary'nin duygularını incitmek istemedi.
- Tom fell and hurt his knee.
- Tom düştü ve dizini incitti.
- Don't hurt anybody else.
- Başka birini incitme.
- Who'd want to hurt you?
- Sizi kim incitmek ister ki?
- Nobody hurt me.
- Kimse beni incitmedi.
- Tom won't hurt anyone.
- Tom kimseyi incitmeyecek.
- I'm afraid you're going to hurt her.
- Onu inciteceğinden korkuyorum.
- You could hurt yourself.
- Kendini incitebilirdin.
- Tom didn't mean to hurt Mary's feelings.
- Tom'un niyeti Mary'nin hislerini incitmek değildi.
- Sami is going to hurt us.
- Sami bizi incitecek.
- Tom never hurt Mary.
- Tom Mary'yi asla incitmedi.
- No one is going to hurt you.
- Hiç kimse seni incitmeyecek.
- No one will hurt you.
- Kimse seni incitmeyecek.
- He hurt me on purpose.
- Beni bilerek incitti.
- Does this hurt?
- Bu incitir mi?
- He fell and hurt his tailbone.
- O, düştü ve kuyruk sokumu kemiğini incitti.
- If you ever hurt Tom, I'm going to hurt you.
- Tom'u incitirsen, seni incitirim.
- I know you'd never let anyone hurt Tom.
- Kimsenin Tom'u incitmesine izin vermeyeceğini biliyorum.
- I swear I never hurt them.
- Yemin ederim onları asla incitmedim.
- I swear I never hurt her.
- Yemin ederim onu hiç incitmedim.
- He hurt his left hand.
- Sol elini incitti.
- Tom didn't want to hurt Mary.
- Tom, Mary'yi incitmek istemedi.
- You really hurt him.
- Gerçekten onu incittin.
- He hurt his hand falling.
- O düşerek elini incitti.
- We didn't mean to hurt him.
- Onu incitmek istemedik.
- Tom never did anything to hurt Mary.
- Tom asla Mary'yi incitecek bir şey yapmadı.
- Look, Tom, I'm sorry I hurt you.
- Bak Tom, seni incittiğim için üzgünüm.
- I may have hurt his feelings.
- Duygularını incitmiş olabilirim.
- Why do you want to hurt them?
- Neden onları incitmek istiyorsun?
- She hurt her foot when she fell off her bicycle.
- Bisikletten düştüğünde ayağını incitti.
- It is not my intent to hurt you in any way.
- Amacım sizi herhangi bir şekilde incitmek değil.
- You hurt my feelings.
- Duygularımı incittin.
- I'm not saying this to hurt you, but it is the truth.
- Bunu seni incitmek için söylemiyorum, ancak gerçek bu.
- I never hurt a soul.
- Ben kimseyi incitmedim.
- You're hurting me, Tom.
- Beni incitiyorsun, Tom.
- You're hurting us.
- Bizi incitiyorsun.
- I didn't hurt her.
- Ben onu incitmedim.
- The last thing I want to do is hurt you.
- Yapmak istediğim son şey seni incitmek.
- Someone's going to hurt you.
- Biri seni incitecek.
- Did I hurt you?
- Sizi incittim mi?
- I don't want to hurt her feelings.
- Onun duygularını incitmek istemiyorum.
- You've hurt Tom's feelings.
- Tom'un duygularını incittin.
- I was afraid that I might hurt Tom's feelings.
- Tom'un duygularını incitmekten korkuyordum.
- Who'd hurt Tom?
- Tom'u kim incitir ki?
- She didn't intend to hurt you.
- O seni incitmek istemedi.
- I hope I didn't hurt you.
- Umarım seni incitmemişimdir.
- I could never hurt him.
- Onu asla incitemem.
- How can you hurt the servant that Allah has forgiven?
- Allah'ın affettiği bir kulu nasıl incitirsin?
- I'm sure that Tom didn't mean to hurt you.
- Tom'un seni incitmek istemediğinden eminim.
- I wanted to hurt you.
- Sizi incitmek istedim.
- He did not intend to hurt your feelings.
- Duygularınızı incitmek istemedi.
- We didn't mean to hurt her.
- Onu incitmek istemedik.
- Tom didn't mean to hurt Mary's feelings.
- Tom, Mary'nin duygularını incitmek istemedi.
- Are you going to hurt Tom?
- Tom'u incitecek misin?
- He fell and hurt his leg.
- O düştü ve bacağını incitti.
- Tom didn't intend to hurt Mary.
- Tom, Mary'yi incitmek niyetinde değildi.
- I never wanted to hurt them.
- Onları asla incitmek istemedim.
- I wasn't going to hurt Tom.
- Tom'u incitmeyecektim.
- Someone's going to hurt them.
- Birisi onları incitecek.
- Who'd want to hurt Tom?
- Tom'u kim incitmek isterdi?
- I didn't mean to hurt anyone's feelings.
- Kimsenin duygularını incitmek istemedim.
- I didn't intend to hurt you.
- Seni incitmek istemiyordum.
- You've hurt me, too.
- Sen de beni incittin.
- Where were you hurt?
- Nereni incittin?
- Tom could hurt me.
- Tom beni incitebilir.
- I didn't mean to hurt them.
- Onları incitmek istemedim.
- Promise me you won't hurt Tom.
- Tom'u incitmeyeceğine söz ver.
- I'm afraid I may hurt him.
- Korkarım onu incitebilirim.
- You're going to get hurt if you're not careful.
- Dikkatli olmazsan kendini inciteceksin.
- We'd never hurt Tom.
- Tom'u asla incitmeyiz.
- You hurt me.
- Beni incittin.
- The truth hurts sometimes.
- Gerçek bazen incitir.
- I'm sure you didn't mean to hurt Tom's feelings.
- Tom'un duygularını incitmek istemediğine eminim.
- Tom hurt his leg.
- Tom bacağını incitti.
- Tom hurt his shoulder.
- Tom omuzunu incitti.
- Afraid of hurting his feelings, I didn't tell him the truth.
- Duygularını incitmekten korktuğum için ona gerçeği söylemedim.
- I wanted to hurt them.
- Onları incitmek istedim.
- You really hurt Tom.
- Tom'u gerçekten incitiyorsun.
- I knew it was going to hurt Tom, but I did it anyway.
- Bunun Tom'u inciteceğini biliyordum ama yinede yaptım.
- I wonder if I hurt Tom's feelings.
- Merak ediyorum, acaba Tom'un duygularını incittim mi?
- I'll never hurt Tom again.
- Tom'u bir daha asla incitmeyeceğim.
- I don't want to hurt you.
- Seni incitmek istemiyorum.
- If you hurt her, I'll kill you.
- Onu incitirsen, seni öldürürüm.
- I hurt my foot.
- Ben ayağımı incittim.
- Falling on ice hurts.
- Buz üzerinde düşmek incitir.
- Tom said you hurt your back.
- Tom sırtını incittiğini söyledi.
- Sami would never hurt a fly.
- Sami asla bir sineği incitmez.
- It was not my intention to hurt your feelings.
- Benim amacım duygularını incitmek değildi.
- I'm sorry if I hurt you.
- Seni incittiysem üzgünüm.
- I was hurt by what happened.
- Olanlar beni incitti.
- I knew Tom wouldn't hurt me.
- Tom'un beni incitmeyeceğini biliyordum.
- Tom is afraid he might hurt Mary's feelings.
- Tom, Mary'nin duygularını incitebileceğinden korkuyor.
- I never wanted to hurt him.
- Onu asla incitmek istemedim.
- I hope I didn't hurt you.
- Seni incitmediğimi umuyorum.
- Jim slipped on the icy street and hurt himself.
- Jim buzlu caddede kaydı ve kendini incitti.
- I don't want to do anything that might hurt Tom's feelings.
- Tom'un duygularını incitecek bir şey yapmak istemiyorum.
- I won't let you hurt me.
- Beni incitmene izin vermeyeceğim.
- I hurt my knee.
- Dizimi incittim.
- You're going to hurt yourself if you aren't careful.
- Dikkatli olmazsan kendini inciteceksin.
- Did Tom hurt anyone?
- Tom herhangi birini incitti mi?
- A little pain never hurt anyone.
- Biraz acı kimseyi incitmez.
- I don't want to hurt Tom again.
- Tom'u yeniden incitmek istemiyorum.
- I have no idea how I hurt my foot.
- Ayağımı nasıl incittiğime dair hiçbir fikrim yok.
- He doesn't deserve that I should hurt his feelings.
- Duygularını incitmemi hak etmiyor.
- I never meant to hurt you.
- Seni incitmek istemedim.
- I apologize if I hurt your feelings.
- Duygularınızı incittiysem, özür dilerim.
- Tom and Mary both hurt their knees.
- Tom ve Mary dizlerini incitti.
- I had my leg hurt while playing football.
- Futbol oynarken bacağımı incittim.
- Tom didn't mean to hurt anybody.
- Tom kimseyi incitmek istemedi.
- I know it's going to hurt.
- Bunun inciteceğini biliyorum.
- She wouldn't hurt a fly.
- O bir sineği bile incitmezdi.
- You really hurt us.
- Bizi gerçekten incittin.
- I never hurt anyone.
- Ben kimseyi incitmedim.
- I don't want you to hurt yourself again.
- Kendini tekrar incitmeni istemiyorum.
- To do good to others is a meritorious act; to hurt others is a sin.
- Başkalarına iyilik yapmak sevaptır; başkalarını incitmek ise günahtır.
- I'm not here to hurt anyone.
- Birini incitmek için burada değilim.
- I heard you fell and hurt yourself.
- Düştüğünü ve kendini incittiğini duydum.
- I'm not here to hurt anyone.
- Buraya kimseyi incitmeye gelmedim.
- You need to be careful not to hurt Tom's feelings.
- Tom'un duygularını incitmemek için dikkatli olmanız gerekiyor.
- You could've really hurt yourself.
- Gerçekten kendini incitebilirdin.
- I wasn't trying to hurt anybody.
- Kimseyi incitmeye çalışmıyordum.
- Tom hurt his right foot.
- Tom sağ ayağını incitti.
- You said it didn't hurt.
- Onun incitmediğini söyledin.
- You'll hurt yourself if you're not careful.
- Dikkatli olmazsan kendini incitirsin.
- I wouldn't do anything to hurt you.
- Seni incitecek bir şey yapmazdım.
- If you're not careful, you might hurt yourself.
- Dikkatli olmazsan kendini incitebilirsin.
- To hurt a friend is to do what the enemy wants.
- Bir dostu incitmek, düşmanın istediğini yapmaktır.
- Questions never hurt anyone.
- Sorular kimseyi incitmez.
- I just don't want to hurt anyone.
- Kimseyi incitmek istemiyorum.
- A little good news wouldn't hurt.
- Biraz iyi haber incitmez.
- They hurt Tom.
- Tom'u incittiler.
- Tom hurt himself trying to do that.
- Tom bunu yapmaya çalışırken kendini incitti.
- I'm afraid I may hurt Tom.
- Tom'u incitmekten korkuyorum.
- Tom hurt Mary's feelings.
- Tom Mary'nin duygularını incitti.
- Tom didn't want to do anything that might hurt Mary's feelings.
- Tom, Mary'nin duygularını incitecek bir şey yapmak istemedi.
- I never wanted to hurt anyone.
- Hiç kimseyi incitmek istememiştim.
- I hurt my left arm.
- Sol kolumu incittim.
Show More (795)
|
2 |
hurt |
zarar vermek |
v. |
|
- They should be imposing smart sanctions that hurt those people in power.
- İktidardaki insanlara zarar verecek akıllı yaptırımlar uygulamalıdırlar.
- Digging the foundations for a house would hurt worms.
- Bir evin temellerini kazmak solucanlara zarar verir.
- Tom isn't going to hurt anyone.
- Tom hiç kimseye zarar vermeyecek.
- I didn't hurt them.
- Ben onlara zarar vermedim.
- Why would I hurt you?
- Neden sana zarar vereyim ki?
- Tom doesn't want to hurt anybody.
- Tom kimseye zarar vermek istemiyor.
- Don't hurt yourself.
- Kendine zarar verme.
- I don't hurt your animals.
- Hayvanlarınıza zarar vermem.
- I didn't mean to hurt him.
- Ona zarar vermek istemedim.
- Don't hurt me.
- Bana zarar verme.
- It won't hurt you to skip one meal.
- Bir öğün atlamak sana zarar vermez.
- It is not my intent to hurt you in any way.
- Benim niyetim size herhangi bir şekilde zarar vermek değildir.
- This could hurt our business.
- Bu, işimize zarar verebilir.
- Did Tom hurt himself?
- Tom kendine zarar verdi mi?
- Tom won't hurt us.
- Tom bize zarar vermeyecek.
- You're going to hurt yourself.
- Kendine zarar vereceksin.
- I'm sorry I hurt them.
- Onlara zarar verdiğim için üzgünüm.
- What you don't know can't hurt you.
- Bilmediğin şey sana zarar veremez.
- I wouldn't let anybody hurt you.
- Kimsenin sana zarar vermesine izin vermezdim.
- You will hurt yourself.
- Kendine zarar vereceksin.
- Tom would never hurt anyone.
- Tom asla kimseye zarar vermezdi.
- This is going to hurt Tom.
- Bu, Tom'a zarar verecek.
- Who'd want to hurt them?
- Kim onlara zarar vermek istiyor?
- He won't hurt you.
- O sana zarar vermeyecek.
- Someone's going to hurt her.
- Birisi ona zarar verecek.
- I'm pretty sure Tom won't hurt Mary.
- Tom'un Mary'ye zarar vermeyeceğinden eminim.
- No one would want to hurt you.
- Kimse size zarar vermek istemez.
- I've hurt myself again.
- Yine kendime zarar verdim.
- Maybe Tom should quit before he hurts himself.
- Belki de Tom kendine zarar vermeden önce bırakmalıydı.
- You didn't hurt yourself, did you?
- Kendine zarar vermedin, değil mi?
- Tom is going to hurt you.
- Tom sana zarar verecek.
- Too much light hurts the eye.
- Çok fazla ışık göze zarar verir.
- We need to stop Tom before he hurts himself.
- Kendine zarar vermeden önce Tom'u durdurmalıyız.
- Tom was afraid of hurting Mary.
- Tom Mary'ye zarar vermekten korktu.
- I'm not going to let you hurt Tom.
- Tom'a zarar vermene izin vermeyeceğim.
- Tom isn't hurting anyone.
- Tom kimseye zarar vermiyor.
- Tom isn't going to hurt anyone again.
- Tom bir daha kimseye zarar vermeyecek.
- Promise us you won't hurt Tom.
- Tom'a zarar vermeyeceğine dair bize söz ver.
- I can try to keep Tom from hurting anyone.
- Tom'un kimseye zarar vermesini engellemeye çalışabilirim.
- Higher taxes hurt the economy.
- Yüksek vergiler ekonomiye zarar verir.
- I didn't mean to hurt them.
- Onlara zarar vermek niyetinde değildim.
- We're not hurting anyone.
- Kimseye zarar vermiyoruz.
- Tom said he didn't want to hurt Mary.
- Tom, Mary'ye zarar vermek istemediğini söyledi.
- You know we'd never hurt you.
- Sana asla zarar vermeyeceğimizi biliyorsun.
- Sami is going to hurt us.
- Sami bize zarar verecek.
- This is going to hurt them.
- Bu onlara zarar verecek.
- Tom will hurt himself if he isn't careful.
- Tom dikkatli olmazsa kendine zarar verecek.
- I promise I won't hurt you.
- Sana zarar vermeyeceğime söz veriyorum.
- You can't hurt them.
- Onlara zarar veremezsiniz.
- She was afraid of hurting him.
- Ona zarar vermekten korkuyordu.
- You can't hurt them.
- Onlara zarar veremezsin.
- Why do you want to hurt me?
- Neden bana zarar vermek istiyorsun?
- You hurt them.
- Sen onlara zarar verdin.
- Sami tried to hurt Layla.
- Sami, Leyla'ya zarar vermeye çalıştı.
- I can't hurt Tom.
- Tom'a zarar veremem.
- They can't hurt you.
- Onlar sana zarar veremez.
- You won't hurt Tom, will you?
- Tom'a zarar vermeyeceksin, değil mi?
- You will hurt yourself if you're not careful.
- Dikkatli olmazsan kendine zarar verirsin.
- A little lie never hurt anybody.
- Biraz yalan kimseye zarar vermez.
- I know you didn't hurt him.
- Ona zarar vermediğini biliyorum.
- Who'd want to hurt me?
- Kim bana zarar vermek ister ki?
- Tom would never have hurt you.
- Tom sana asla zarar vermezdi.
- Tom will hurt himself if he's not careful.
- Tom dikkatli olmazsa kendine zarar verecek.
- I may have hurt your feelings, but such was not my intention.
- Duygularınıza zarar vermiş olabilirim, ancak bu benim niyetim değildi.
- No one would want to hurt him.
- Kimse ona zarar vermek istemez.
- You can't hurt him.
- Ona zarar veremezsin.
- Tom said he never hurt Mary.
- Tom, Mary'ye asla zarar vermediğini söyledi.
- I won't let anyone hurt him.
- Herhangi birinin onu incitmesine zarar vermeyeceğim.
- You could've really hurt yourself.
- Kendine gerçekten zarar verebilirdin.
- Why would you want to hurt me?
- Neden bana zarar vermek istiyorsun?
- The gossip hurt his reputation.
- Dedikodu namına zarar verdi.
- Promise me you won't hurt them.
- Onlara zarar vermeyeceğine bana söz ver.
- I don't want them to hurt Tom.
- Tom'a zarar vermelerini istemiyorum.
- Tom begged me not to hurt him.
- Tom ona zarar vermemem için yalvardı.
- Promise me you won't hurt him.
- Ona zarar vermeyeceğine söz ver.
- Dan didn't even seem to realize he had hurt Linda.
- Dan, Linda'ya zarar verdiğinin bile farkında görünmüyordu.
- I thought you were going to hurt me.
- Bana zarar vereceğini sandım.
- I swear I never hurt Tom.
- Tom'a zarar vermediğime yemin ederim.
- Don't let Tom hurt himself.
- Tom'un kendine zarar vermesine izin verme.
- I didn't know Tom would hurt me.
- Tom'un bana zarar vereceğini bilmiyordum.
- Why would you want to hurt him?
- Neden ona zarar vermek istiyorsun?
- Don't hurt my son.
- Oğluma zarar verme.
- No one would want to hurt them.
- Hiç kimse onlara zarar vermek istemiyor.
- I could never hurt Tom.
- Tom'a asla zarar veremem.
- You don't really think Tom would hurt himself, do you?
- Gerçekten Tom'un kendine zarar vereceğini düşünmüyorsun, değil mi?
- We hurt them.
- Biz onlara zarar verdik.
- Tom didn't intend to hurt you.
- Tom sana zarar vermek istemedi.
- I didn't hurt him.
- Ben ona zarar vermedim.
- You can't hurt him.
- Ona zarar veremezsiniz.
- We have to stop Tom before he hurts anybody else.
- Başka birine zarar vermeden önce Tom'u durdurmalıyız.
- Tom won't hurt me.
- Tom bana zarar vermeyecek.
- Please don't hurt Tom.
- Lütfen Tom'a zarar verme.
- We have to stop Tom before he hurts anybody else.
- Başka birine zarar vermeden önce Tom'u durdurmak zorundayız.
- Please don't hurt me.
- Lütfen bana zarar vermeyin.
- Is that why you want to hurt me?
- Bu yüzden mi bana zarar vermek istiyorsun?
- Why would Tom want to hurt Mary?
- Neden Tom Mary'ye zarar vermek istiyor?
- Questions never hurt anyone.
- Sorular kimseye zarar vermez.
- Don't let them hurt him.
- Ona zarar vermelerine izin vermeyin.
- Tom says he'll hurt me.
- Tom bana zarar vereceğini söylüyor.
- Don't hurt the dog.
- Köpeğe zarar verme.
- Tom isn't going to hurt you.
- Tom sana zarar vermeyecek.
- Tom can't hurt me.
- Tom bana zarar veremez.
- You're going to hurt yourself if you aren't careful.
- Dikkatli olmazsan kendine zarar vereceksin.
- Someone's going to hurt him.
- Biri ona zarar verecek.
- Fadil can never hurt another person.
- Fadıl asla başka bir insana zarar veremez.
- You can't hurt me.
- Bana zarar veremezsin.
- I'm sorry I hurt him.
- Ona zarar verdiğim için üzgünüm.
- Are you going to hurt them?
- Sen onlara zarar verecek misin?
- You hurt him.
- Ona zarar verdin.
- Why do you want to hurt them?
- Neden onlara zarar vermek istiyorsun?
- We aren't here to hurt you.
- Sana zarar vermek için burada değiliz.
- I hope Tom and I don't hurt ourselves.
- Umarım Tom ve ben kendimize zarar vermeyiz.
- I'm not here to hurt anybody.
- Kimseye zarar vermek için burada değilim.
- Will raccoons hurt my chickens?
- Rakunlar tavuklarıma zarar verir mi?
- I wanted to hurt him.
- Ona zarar vermek istedim.
- I know you didn't hurt her.
- Ona zarar vermediğini biliyorum.
- Tom won't hurt himself again.
- Tom kendine tekrar zarar vermeyecek.
- Someone's going to hurt us.
- Biri bize zarar verecek.
- Tom wouldn't hurt anyone.
- Tom kimseye zarar vermezdi.
- I knew you wouldn't hurt me.
- Bana zarar vermeyeceğini biliyordum.
- Do you think Tom might hurt you?
- Tom'un sana zarar verebileceğini mi düşünüyorsun?
- You've hurt me, too.
- Sen de bana zarar verdin.
- Is there anyone who might want to hurt Tom?
- Tom'a zarar vermek isteyebilecek biri var mı?
- Tom won't hurt himself again.
- Tom bir daha kendine zarar vermeyecek.
- You're hurting us.
- Bize zarar veriyorsun.
- I don't see how it can hurt us.
- Bunun bize nasıl zarar verebileceğini anlamıyorum.
- Tom didn't intend to hurt Mary's feelings.
- Tom Mary'nin duygularına zarar vermek niyetinde değildi.
- I'll never hurt Tom again.
- Bir daha asla Tom'a zarar vermeyeceğim.
- We're not doing this to hurt anyone.
- Bunu kimseye zarar vermek için yapmıyoruz.
- Hard work never hurt anyone.
- Çok çalışmak kimseye zarar vermez.
- You can't hurt us.
- Bize zarar veremezsin.
- Tom never hurt Mary.
- Tom Mary'ye hiç zarar vermedi.
- Tom never thought Mary would hurt him.
- Tom Mary'nin ona zarar vereceğini düşünmemişti.
- We need to make sure that Tom doesn't hurt himself.
- Tom'un kendine zarar vermediğinden emin olmalıyız.
- I won't let her hurt you.
- Onun sana zarar vermesine izin vermeyeceğim.
- I don't want to have to hurt you, but if you get in my way, I'll have no choice.
- Sana zarar vermek istemiyorum ama yoluma çıkarsan başka seçeneğim kalmaz.
- Who'd want to hurt Tom?
- Tom'a kim zarar vermek ister ki?
- You seem to have hurt yourself.
- Kendinize zarar vermişsiniz gibi görünüyor.
- Is this going to hurt?
- Bu zarar verecek mi?
- Tom could've hurt me worse.
- Tom bana daha kötü zarar verebilirdi.
- Are you going to hurt him?
- Ona zarar verecek misin?
- I don't think I hurt Tom.
- Tom'a zarar verdiğimi sanmıyorum.
- You're not going to hurt me, are you?
- Bana zarar vermeyeceksin, değil mi?
- When you hurt others, you also hurt yourself.
- Başkalarına zarar verdiğinde, kendine de zarar verirsin.
- I never would've hurt you.
- Sana asla zarar vermezdim.
- Nobody is going to hurt you.
- Kimse sana zarar vermeyecek.
- I don't want to hurt anybody.
- Kimseye zarar vermek istemiyorum.
- Tom could've hurt himself.
- Tom kendine zarar verebilirdi.
- We need to make sure that Tom doesn't hurt himself.
- Tom'un kendine zarar vermediğinden emin olmamız gerekiyor.
- I could hurt Tom if I wanted to.
- İsteseydim Tom'a zarar verebilirdim.
- You really hurt her.
- Gerçekten ona zarar verdin.
- I'm not going to hurt you.
- Size zarar vermeyeceğim.
- The last thing I want to do is hurt her.
- Yapmak istediğim son şey ona zarar vermektir.
- Tom would never hurt Mary.
- Tom asla Mary'ye zarar vermezdi.
- No one would want to hurt Tom.
- Kimse Tom'a zarar vermek istemez.
- We didn't hurt them.
- Biz onlara zarar vermedik.
- Sami wanted to hurt Layla.
- Sami, Layla'ya zarar vermek istedi.
- Tom won't hurt us.
- Tom bize zarar vermez.
- No one's going to hurt you.
- Kimse sana zarar vermeyecek.
- What you know cannot hurt you.
- Bildiklerin sana zarar veremez.
- Tom isn't going to hurt anybody else.
- Tom kimseye zarar vermeyecek.
- I hope you know that the last thing I want to do is hurt you.
- Umarım yapmak istediğim son şeyin sana zarar vermek olduğunu biliyorsun.
- You can no longer hurt me.
- Artık bana zarar veremezsin.
- I won't let anyone hurt her.
- Herhangi birinin ona zarar vermesine izin vermeyeceğim.
- I'm afraid you're going to hurt her.
- Korkarım ki ona zarar vereceksin.
- Who would hurt Tom?
- Tom'a kim zarar verirdi?
- We must make sure that Tom doesn't hurt himself.
- Tom'un kendine zarar vermediğinden emin olmalıyız.
- I never wanted to hurt them.
- Asla onlara zarar vermek istemedim.
- How do we keep our children from hurting themselves?
- Çocuklarımızın kendilerine zarar vermesini nasıl engelleriz?
- I know you didn't mean to hurt Tom.
- Tom'a zarar vermek istemediğini biliyorum.
- They can't hurt me.
- Bana zarar veremezler.
- It won't hurt.
- O zarar vermez.
- Tom can't hurt you.
- Tom sana zarar veremez.
- Tom is going to hurt himself.
- Tom kendine zarar verecek.
- Sami hurt Layla's family.
- Sami, Layla'nın ailesine zarar verdi.
- You're hurting Tom.
- Tom'a zarar veriyorsun.
- Tom would never hurt me.
- Tom bana asla zarar vermez.
- They feared that the dispute would hurt the economy.
- Anlaşmazlığın ekonomiye zarar vereceğinden korkuyorlardı.
- You can be sure I will not hurt you but you should know I will not forgive you.
- Sana zarar vermeyeceğimden emin olabilirsin ama seni affetmeyeceğimi de bilmelisin.
- I didn't want to hurt Tom.
- Tom'a zarar vermek istemedim.
- Tom didn't want to hurt anyone.
- Tom kimseye zarar vermek istemedi.
- You can't hurt us.
- Bize zarar veremezsiniz.
- Tom is afraid he might hurt Mary's feelings.
- Tom, Mary'nin hislerine zarar verebileceğinden korkuyor.
- I don't think it's going to hurt.
- Bunun zarar vereceğini sanmıyorum.
- Who'd want to hurt us?
- Kim bize zarar vermek ister?
- Who'd want to hurt her?
- Kim ona zarar vermek ister ki?
- I knew Tom wouldn't hurt me.
- Tom'un bana zarar vermeyeceğini biliyordum.
- Why do you want to hurt her?
- Neden ona zarar vermek istiyorsun?
- What you know cannot hurt you.
- Bildiğin şey sana zarar veremez.
- I'm not the one that wants to hurt Tom.
- Tom'a zarar vermek isteyen kişi ben değilim.
- I never wanted to hurt her.
- Ben asla ona zarar vermek istemedim.
- Don't think I won't hurt you.
- Sana zarar vermeyeceğimi sanma.
- I don't want to hurt her.
- Ona zarar vermek istemiyorum.
- Sami knew he was hurting Layla.
- Sami, Layla'ya zarar verdiğini biliyordu.
- I didn't intend to hurt you.
- Sana zarar vermek niyetinde değildim.
- Tom isn't going to hurt anyone else.
- Tom başka kimseye zarar vermeyecek.
- Why would anybody want to hurt me?
- Neden biri bana zarar vermek istesin?
- Who'd want to hurt him?
- Kim ona zarar vermek ister ki?
- I haven't yet made amends with all the people I've hurt.
- Henüz zarar verdiğim bütün insanlardan özür dilemedim.
- I'm not going to let Tom hurt you again.
- Tom'un sana tekrar zarar vermesine izin vermeyeceğim.
- Why do you want to hurt Tom?
- Neden Tom'a zarar vermek istiyorsun?
- The last thing I want to do is hurt you.
- Yapmak istediğim son şey sana zarar vermek.
- Higher taxes hurt the economy.
- Yüksek vergiler ekonomiye zarar veriyor.
- Why would you want to hurt them?
- Neden onlara zarar vermek istiyorsun.
- Promise us you won't hurt them.
- Onlara zarar vermeyeceğine söz ver.
- We didn't hurt them.
- Onlara zarar vermedik.
- Someone's going to hurt them.
- Biri onlara zarar verecek.
- Promise us you won't hurt them.
- Onlara zarar vermeyeceğine bize söz ver.
- You're hurting her.
- Ona zarar veriyorsun.
- Tom said he'd hurt my family if I didn't do what he asked.
- Tom, istediğini yapmazsam aileme zarar vereceğini söyledi.
- Why do you want to hurt him?
- Neden ona zarar vermek istiyorsun?
- This big book makes my brain hurt.
- Bu büyük kitap beynime zarar veriyor.
- We never hurt anybody.
- Biz hiç kimseye zarar vermedik.
- I wanted to hurt Tom.
- Tom'a zarar vermek istedim.
- I never wanted to hurt Tom.
- Asla Tom'a zarar vermek istemedim.
- Don't hurt anyone.
- Kimseye zarar verme.
- I don't hurt your animals.
- Hayvanlarına zarar vermedim.
- They didn't hurt me.
- Bana zarar vermediler.
- We hurt one another.
- Birbirimize zarar verdik.
- I wouldn't hurt them.
- Onlara zarar vermem.
- I was scared that Tom would hurt me.
- Tom'un bana zarar vermesinden korkuyordum.
- Doing that definitely wouldn't hurt.
- Bunu yapmak kesinlikle zarar vermezdi.
- I hadn't intended to hurt Tom.
- Tom'a zarar vermeyi düşünmemiştim.
- I don't want to hurt you, Tom.
- Sana zarar vermek istemiyorum, Tom.
- Are you going to hurt him?
- Sen ona zarar verecek misin?
- I'll never hurt you, Tom.
- Ben sana asla zarar vermeyeceğim, Tom.
- Tom wouldn't have hurt anyone.
- Tom kimseye zarar vermezdi.
- Tom hurt me.
- Tom bana zarar verdi.
- I won't let them hurt you.
- Sana zarar vermelerine izin vermeyeceğim.
- Tom won't hurt me.
- Tom bana zarar vermez.
- You didn't hurt anyone, did you?
- Kimseye zarar vermedin, değil mi?
- We must stop Tom before he hurts himself.
- Kendine zarar vermeden önce Tom'u durdurmalıyız.
- It wouldn't hurt to do that.
- Bunu yapmak zarar vermezdi.
- I hurt myself.
- Ben kendime zarar verdim.
- Just don't hurt me.
- Bana zarar verme.
- She hurt me deliberately.
- O bana bilerek zarar verdi.
- You seem to have hurt yourself.
- Kendine zarar vermiş gibisin.
- We have not come to hurt your mother.
- Biz annene zarar vermeye gelmedik.
- I won't hurt you.
- Sana zarar vermeyeceğim.
- I was scared that Tom would hurt me.
- Tom'un bana zarar vereceğinden korktum.
- She won't hurt you.
- Sana zarar vermez.
- Please don't hurt Tom.
- Lütfen Tom'a zarar vermeyin.
- Sami is not going to hurt Layla.
- Sami, Layla'ya zarar vermeyecek.
- Did Tom hurt you?
- Tom sana zarar verdi mi?
- You really hurt them.
- Sen gerçekten onlara zarar verdin.
- No one would want to hurt her.
- Kimse ona zarar vermek istemez.
- Nobody would want to hurt Tom.
- Kimse Tom'a zarar vermek istemez.
- I would never hurt him.
- Ona asla zarar vermezdim.
- Tom promised not to hurt us.
- Tom bize zarar vermeyeceğine söz verdi.
- I thought you were going to hurt me.
- Bana zarar vereceğini düşündüm.
- It's hurting our children.
- Çocuklarımıza zarar veriyor.
- I wanted to hurt her.
- Ona zarar vermek istedim.
- You can't hurt me anymore.
- Artık bana zarar veremezsin.
- Don't hurt her.
- Ona zarar verme.
- Thank God I didn't hurt Tom.
- Tanrı'ya şükür Tom'a zarar vermedim.
- We have to do something to stop Tom from hurting himself.
- Tom'un kendine zarar vermesini engellemek için bir şeyler yapmalıyız.
- Tom tried to hurt Mary.
- Tom Mary'ye zarar vermeye çalıştı.
- Be careful not to hurt yourself.
- Kendine zarar vermemeye dikkat et.
- I wouldn't hurt them.
- Onlara zarar vermezdim.
- Who'd want to hurt me?
- Kim bana zarar vermek istiyor?
- Are you going to hurt Tom?
- Tom'a zarar verecek misin?
- Don't let them hurt Tom.
- Tom'a zarar vermelerine izin verme.
- Do you feel like you want to hurt yourself now?
- Şu anda kendinize zarar vermek istediğinizi hissediyor musunuz?
- No one would want to hurt you.
- Hiç kimse sana zarar vermek istemiyor.
- Tom isn't going to hurt us.
- Tom bize zarar vermeyecek.
- Find Tom before he hurts someone.
- Birine zarar vermeden önce Tom'u bulun.
- I don't want to do anything that would hurt you.
- Sana zarar verecek hiçbir şey yapmak istemiyorum.
- I know you didn't hurt Tom.
- Tom'a zarar vermediğini biliyorum.
- I would never hurt you.
- Sana asla zarar vermem.
- He won't hurt you.
- Sana zarar vermez.
- I won't let you hurt me.
- Bana zarar vermene izin vermeyeceğim.
- Who hurt you?
- Sana kim zarar verdi?
- I didn't intend to hurt anyone.
- Kimseye zarar vermeye niyetim yoktu.
- Do you think Tom might hurt you?
- Tom'un sana zarar verebileceğini düşünüyor musun?
- Nobody can hurt me without my permission.
- İznim olmadan kimse bana zarar veremez.
- Tom can't hurt us.
- Tom bize zarar veremez.
- We have to do something to stop Tom from hurting himself.
- Tom'u kendisine zarar vermekten alıkoymak için bir şey yapmak zorundayız.
- I don't want to hurt him.
- Ben ona zarar vermek istemiyorum.
- No one would want to hurt him.
- Hiç kimse ona zarar vermek istemiyor.
- Sami didn't hurt anyone.
- Sami kimseye zarar vermedi.
- You hurt us.
- Bize zarar veriyorsun.
- I could hurt Tom if I wanted to.
- İstersem Tom'a zarar verebilirim.
- Why would you want to hurt us?
- Neden bize zarar vermek istiyorsun?
- You didn't hurt Tom, did you?
- Tom'a zarar vermedin, değil mi?
- I'm afraid you're going to hurt Tom.
- Korkarım Tom'a zarar vereceksin.
- Tom would never hurt his children.
- Tom asla çocuklarına zarar vermez.
- Do you think Tom will hurt me?
- Tom'un bana zarar vereceğini düşünüyor musunuz?
- Who'd want to hurt them?
- Kim onlara zarar vermek ister ki?
- I can't hurt Tom.
- Ben Tom'a zarar veremem.
- Who'd want to hurt him?
- Kim ona zarar vermek istiyor?
- Nobody will hurt you.
- Kimse sana zarar vermeyecek.
- Do you think Tom will hurt me?
- Sence Tom bana zarar verir mi?
- Tom isn't going to hurt anyone else.
- Tom başka hiç kimseye zarar vermeyecek.
- You're hurting them.
- Onlara zarar veriyorsun.
- I wouldn't hurt Tom.
- Tom’a zarar vermezdim.
- I would never hurt anyone.
- Ben asla kimseye zarar vermezdim.
- You're hurting me.
- Bana zarar veriyorsun.
- Why would you want to hurt Tom?
- Neden Tom'a zarar vermek istiyorsun?
- I don't want them to hurt Tom.
- Onların Tom'a zarar vermesini istemiyorum.
- If you ever do anything to hurt Tom, I'll kill you.
- Tom'a zarar verecek bir şey yaparsan, seni öldürürüm.
- I didn't want to hurt her.
- Ben ona zarar vermek istemedim.
- Dan assured Linda that he wasn't going to hurt her.
- Dan ona zarar vermeyeceğini Linda'ya garanti etti.
- You haven't hurt anyone, have you?
- Kimseye zarar vermedin, değil mi?
- Tom could've hurt himself today.
- Tom bugün kendine zarar verebilirdi.
- Why would anybody want to hurt Tom?
- Neden biri Tom'a zarar vermek istesin ki?
- They can't hurt you.
- Sana zarar veremezler.
- Tom won't hurt you.
- Tom sana zarar vermez.
- Dan assured Linda that he wasn't going to hurt her.
- Dan, Linda'ya ona zarar vermeyeceğine dair güvence verdi.
- Are they hurting themselves?
- Onlar kendilerine zarar veriyorlar mı?
- Don't hurt anyone.
- Kimseye zarar vermeyin.
- Tom never thought Mary would hurt him.
- Tom, Mary'nin ona zarar vereceğini hiç düşünmemişti.
- I don't want you to hurt yourself again.
- Kendine tekrar zarar vermeni istemiyorum.
- No one would hurt Tom.
- Kimse Tom'a zarar veremezdi.
- I thought Tom was going to hurt me.
- Tom'un bana zarar vereceğini düşündüm.
- Someone's going to hurt you.
- Biri sana zarar verecek.
- Tom's anger hurt their marriage.
- Tom'un öfkesi evliliklerine zarar verdi.
- His anger hurt their marriage.
- Öfkesi evliliklerine zarar verdi.
- Promise me you won't hurt him.
- Ona zarar vermeyeceğine bana söz ver.
- Are you going to hurt me?
- Bana zarar verecek misin?
- They won't hurt you.
- Size zarar vermeyecekler.
- Tom could hurt himself.
- Tom kendine zarar verebilirdi.
- Tom promised Mary he wouldn't hurt her.
- Tom Mary'ye ona zarar vermeyeceğine söz verdi.
- Who'd want to hurt you?
- Kim sana zarar vermek istiyor?
- No one would want to hurt me.
- Kimse bana zarar vermek istemez.
- Tom didn't intend to hurt you.
- Tom sana zarar vermek niyetinde değildi.
- Who'd want to hurt us?
- Kim bize zarar vermek istiyor?
- No one would want to hurt us.
- Kimse bize zarar vermek istemez.
- You'll hurt yourself if you're not careful.
- Dikkatli olmazsan kendine zarar verirsin.
- Fadil can never hurt another person.
- Fadıl asla başka birisine zarar veremez.
- Nobody's going to hurt you.
- Kimse sana zarar vermeyecek.
- No one would want to hurt us.
- Hiç kimse bize zarar vermek istemiyor.
- Why would anyone want to hurt Tom?
- Neden biri Tom'a zarar vermek istesin?
- No one would want to hurt Tom.
- Hiç kimse Tom'a zarar vermek istemiyor.
- You're going to hurt yourself if you aren't careful.
- Dikkat etmezsen kendine zarar vereceksin.
- Did they hurt you?
- Sana zarar verdiler mi?
- You're hurting him.
- Ona zarar veriyorsun.
- I've hurt myself.
- Kendime zarar verdim.
- Don't hurt Tom.
- Tom'a zarar verme.
- Once a year does not hurt.
- Yılda bir kez zarar vermez.
- Tom never did anything to hurt Mary.
- Tom, Mary'ye zarar vermek için hiçbir şey yapmadı.
- Why does Tom want to hurt me?
- Tom neden bana zarar vermek istiyor?
- If you hurt her, I'll kill you.
- Eğer ona zarar verirsen, seni öldürürüm.
- Why would Tom want to hurt Mary?
- Tom neden Mary'ye zarar vermek istesin?
- I will never let these scumbags hurt you.
- Bu pisliklerin sana zarar vermesine asla izin vermeyeceğim.
- They won't hurt us.
- Bize zarar vermeyecekler.
- I can't hurt you.
- Sana zarar veremem.
- Why do you want to hurt us?
- Neden bize zarar vermek istiyorsun?
- I tried to stop Tom from hurting Mary.
- Tom'un Mary'ye zarar vermesini engellemeye çalıştım.
- I wanted to hurt them.
- Onlara zarar vermek istedim.
- You can be sure I will not hurt you but you should know I will not forgive you.
- Sana zarar vermeyeceğimden emin olabilirsin fakat seni affetmeyeceğimi bilmelisin.
- Tom would never hurt you.
- Tom sana asla zarar vermezdi.
- I wasn't trying to hurt anybody.
- Ben kimseye zarar vermeye çalışmıyordum.
- Tom won't hurt anyone.
- Tom kimseye zarar vermez.
- We didn't mean to hurt Tom.
- Tom'a zarar vermek istemedik.
- Someone's going to hurt me.
- Biri bana zarar verecek.
- I don't want to hurt Tom.
- Tom'a zarar vermek istemiyorum.
- Tom could hurt me.
- Tom bana zarar verebilir.
- Sticks and stones may break my bones, but words will never hurt me.
- Sopalar ve taşlar kemiklerimi kırabilir ama kelimeler bana asla zarar vermez.
- Tom never hurt a soul.
- Tom asla bir ruha zarar vermedi.
- Are you going to hurt us?
- Bize zarar verecek misin?
- Don't hurt anybody else.
- Kimseye zarar verme.
- Tom isn't going to hurt me.
- Tom bana zarar vermeyecek.
- I will never let these scumbags hurt you.
- Bu şerefsizlerin sana zarar vermesine asla izin vermeyeceğim.
- To hurt a friend is to do what the enemy wants.
- Arkadaşına zarar vermek düşmanın istediğini yapmaktır.
- Are you going to hurt me?
- Sen bana zarar verecek misin?
- What you don't know can hurt you.
- Bilmediğin şey sana zarar verebilir.
- Why would you want to hurt us?
- Neden bize zarar vermek isteyesin ki?
- I know you didn't hurt them.
- Onlara zarar vermediğini biliyorum.
- I never hurt anyone.
- Ben kimseye zarar vermedim.
- This could hurt our business.
- Bu işimize zarar verebilir.
- This is going to hurt her.
- Bu ona zarar verecek.
- I wasn't going to hurt you.
- Sana zarar vermeyeceğim.
- I'll never let these scumbags hurt you.
- Bu pisliklerin sana zarar vermesine asla izin vermeyeceğim.
- The rough material hurt the child's tender skin.
- Kaba kumaş çocuğun nazik cildine zarar verdi.
- Tom wouldn't hurt Mary.
- Tom Mary'ye zarar vermezdi.
- I would never hurt a child.
- Asla bir çocuğa zarar vermem.
- Tom thought it was going to hurt.
- Tom bunun zarar vereceğini düşündü.
- You hurt us.
- Bize zarar verdin.
- You really hurt us.
- Sen gerçekten bize zarar verdin.
- Are you going to hurt us?
- Sen bize zarar verecek misin?
- Sami was aware that he could hurt people.
- Sami insanlara zarar verebileceğinin farkındaydı.
- They haven't hurt me.
- Bana zarar vermediler.
- Tom is not going to hurt me.
- Tom bana zarar vermeyecek.
- It won't hurt you to skip one meal.
- Bir öğün yemek atlamak size zarar vermez.
- Tom wasn't trying to hurt Mary.
- Tom, Mary'ye zarar vermeye çalışmıyordu.
- No one would want to hurt me.
- Hiç kimse bana zarar vermek istemiyor.
- We don't want you to hurt yourself.
- Kendine zarar vermeni istemiyoruz.
- A drink never hurt anybody.
- Bir içki hiç kimseye zarar vermez.
- I didn't hurt him.
- Ona zarar vermedim.
- We don't want to hurt them.
- Onlara zarar vermek istemiyoruz.
- We'd never do anything to hurt you.
- Asla sana zarar verecek bir şey yapmayız.
- Tom said he hadn't intended to hurt Mary.
- Tom, Mary'ye zarar vermeye niyetli olmadığını söyledi.
- No one will hurt you.
- Kimse sana zarar vermeyecek.
- I didn't hurt Tom.
- Tom'a zarar vermedim.
- I wasn't going to hurt Tom.
- Tom'a zarar vermeyecektim.
- Tom didn't mean to hurt you.
- Tom sana zarar vermek istemedi.
- I'd never hurt her.
- Ona asla zarar vermedim.
- Tom can't hurt us anymore.
- Tom artık bize zarar veremez.
- We have not come to hurt your mother.
- Annene zarar vermeye gelmedik.
- We need to make sure Tom doesn't hurt himself.
- Tom'un kendine zarar vermediğinden emin olmalıyız.
- We won't hurt you.
- Sana zarar vermeyeceğiz.
- There are those who wish to hurt Tom.
- Tom'a zarar vermek isteyenler var.
Show More (399)
|
3 |
hurt |
ağrımak |
v. |
|
- My leg hurts now.
- Bacağım ağrıyor.
- My tooth hurts badly.
- Dişim çok kötü ağrıyor.
- I want to text, but my eyes hurt.
- Mesaj atmak istiyorum ama gözlerim ağrıyor.
- Do you have temperature and your throat hurts?
- Ateşin var mı ve boğazın ağrıyor mu?
- My feet really hurt.
- Ayaklarım gerçekten ağrıyor.
- Does it only hurt where I am pressing, or somewhere else?
- Sadece bastırdığım yer mi ağrıyor, yoksa başka bir yer mi?
- How long has your throat been hurting?
- Ne kadar süredir boğazın ağrıyor?
- Layla's eyes hurt.
- Layla'nın gözleri ağrıyordu.
- My arm is hurting badly.
- Kolum kötü ağrıyor.
- My legs are hurting.
- Bacaklarım ağrıyor.
- My tooth is really hurting.
- Dişim gerçekten ağrıyor.
- My eyes hurt.
- Gözlerim ağrıyor.
- Tell me where it hurts.
- Nerenin ağrıdığını bana söyle.
- My jaw hurts.
- Çenem ağrıyor.
- My head really hurts.
- Başım gerçekten ağrıyor.
- My chest hurts when I breathe.
- Nefes aldığımda göğsüm ağrıyor.
- If your stomach hurts, drink herbal tea.
- Karnınız ağrıyorsa, bitki çayı için.
- My legs hurt after the long walk.
- Uzun yürüyüşten sonra bacaklarım ağrıyor.
- My back is hurting again.
- Sırtım yine ağrıyor.
- Tom says his stomach still hurts.
- Tom'un karnı hâlâ ağrıyormuş, öyle söylüyor.
- My arm still hurts.
- Kolum hâlâ ağrıyor.
- I don't know why my head hurts.
- Başım neden ağrıyor bilmiyorum.
- If your tooth hurts, you should see a dentist.
- Dişiniz ağrıyorsa, bir dişçiye görünmelisiniz.
- Tom complained that his back hurt.
- Tom sırt ağrısından yakındı.
- I don't know why my head hurts.
- Başımın neden ağrıdığını bilmiyorum.
- My whole body hurts.
- Her yerim ağrıyor.
- My tummy hurts.
- Karnım ağrıyor.
- The big toe on my right foot hurts.
- Sağ ayağımın baş parmağı ağrıyor.
- My upper right wisdom tooth hurts.
- Sağ üst yirmilik dişim ağrıyor.
- Tom says his stomach still hurts.
- Tom karnının hâlâ ağrıdığını söylüyor.
- My foot really hurts.
- Ayağım gerçekten ağrıyor.
- His shoulder hurts because he carried a very heavy suitcase.
- Çok ağır bir bavul taşıdığı için omzu ağrıyor.
- How long has your head been hurting?
- Başın ne zamandır ağrıyor?
- My head does hurt a little.
- Başım biraz ağrıyor.
- My legs hurt a lot.
- Bacaklarım çok ağrıyor.
- My feet hurt because I walked too much.
- Çok yürüdüğüm için ayaklarım ağrıyor.
- My leg hurts now.
- Şimdi bacağım ağrıyor.
- My canker hurts, so I can't really eat.
- Aftım ağrıyor, bu yüzden yemek yiyemiyorum.
- My tooth hurts.
- Dişim ağrıyor.
- My wisdom tooth hurts.
- Yirmilik dişim ağrıyor.
- One of my teeth hurts.
- Dişlerimden biri ağrıyor.
- Which tooth hurts?
- Hangi dişin ağrıyor?
- My lungs hurt.
- Ciğerlerim ağrıyor.
- My upper right wisdom tooth hurts.
- Üst sağ yirmilik dişim ağrıyor.
- My legs still hurt.
- Bacaklarım hâlâ ağrıyor.
- Her whole body hurt.
- Onun bütün vücudu ağrıyor.
- My shoulders hurt.
- Omuzlarım ağrıyor.
- It hurts here.
- Burası ağrıyor.
- My right elbow hurts a lot.
- Sağ dirseğim çok ağrıyor.
- My neck hurts today.
- Bugün boynum ağrıyor.
- My legs still hurt.
- Bacaklarım hala ağrıyor.
- It's obvious why your stomach hurts.
- Midenizin neden ağrıdığı belli.
- I kept riding my bicycle even though my legs were hurting.
- Bacaklarım ağrımasına rağmen bisikletimi sürmeye devam ettim.
- Does your head hurt often?
- Başın sık sık ağrır mı?
- My neck does hurt a little.
- Boynum biraz ağrıyor.
- My shoulder hurts.
- Omzum ağrıyor.
- My arm hurts.
- Kolum ağrıyor.
- My knee hurts a lot.
- Dizim çok ağrıyor.
- Tom said his stomach still hurts.
- Tom karnının hala ağrıdığını söyledi.
- My little toe hurts.
- Küçük ayak parmağım ağrıyor.
- My legs hurt because I walked a lot today.
- Bugün çok yürüdüğüm için bacaklarım ağrıyor.
- If your tooth hurts, you should see a dentist.
- Dişlerin ağrırsa diş hekimine gitmelisin.
- I wish my back didn't always hurt so much.
- Keşke sırtım her zaman öyle çok ağrımasa.
- I know that my hip hurts when it rains.
- Yağmur yağdığında kalçamın ağrıdığını biliyorum.
- My wrist and forearm hurt, I think I might be suffering from carpal tunnel syndrome.
- Bileğim ve ön kolum ağrıyor, sanırım karpal tünel sendromundan muzdarip olabilirim.
- My neck hurts a little.
- Boynum biraz ağrıyor.
- I need to know where it hurts.
- Nerenin ağrıdığını bilmem gerekiyor.
- My back still hurts.
- Sırtım hala ağrıyor.
- After the accident, my left arm hurt for a long time.
- Kazadan sonra sol kolum uzun süre ağrıdı.
- Does it hurt when you chew?
- Çiğnerken dişin ağrıyor mu?
- I'd go camping with you if my leg didn't hurt.
- Bacağım ağrımasaydı seninle kampa gelirdim.
- My stomach has been hurting all day.
- Midem bütün gün ağrıyor.
- It's obvious why your stomach hurts.
- Karnının neden ağrıdığı belli.
- My neck still hurts.
- Boynum hala ağrıyor.
- Tom says his left leg hurts.
- Tom sol bacağının ağrıdığını söylüyor.
- My teeth hurt.
- Dişlerim ağrıyor.
- Where do you hurt?
- Neren ağrıyor?
- My ears hurt.
- Kulaklarım ağrıdı.
- My stomach has been hurting all day.
- Karnım bütün gün ağrıyor.
- If your tooth hurts, you should see a dentist.
- Eğer dişin ağrırsa, diş hekimi ile görüşmelisin.
- Does your stomach hurt?
- Karnın ağrıyor mu?
- My eyes and head hurt from crying too much.
- Gözlerim ve başım çok ağlamaktan ağrıyor.
- For how long has your head been hurting?
- Başınız ne zamandır ağrıyor?
- Does it hurt here?
- Burası ağrıyor mu?
- My knee keeps hurting.
- Dizim ağrımaya devam ediyor.
- It's obvious why his stomach hurts.
- Karnının neden ağrıdığı belli.
- Does your throat hurt?
- Boğazın mı ağrıyor?
- The joint in my left elbow hurts.
- Sol dirseğimdeki eklem ağrıyor.
- I wish my leg didn't hurt so much.
- Keşke bacağım bu kadar ağrımasaydı.
- My knee hurts when I bend it.
- Büktüğümde dizim ağrıyor.
- My neck hurts.
- Boynum ağrıyor.
- Her whole body hurt.
- Bütün vücudu ağrıyor.
- He was saying his head hurt a lot.
- Başının çok ağrıdığını söylüyordu.
- My whole body hurts.
- Bütün vücudum ağrıyor.
- If your tooth hurts, you should see a dentist.
- Eğer dişiniz ağrıyorsa, bir dişçiye görünmelisiniz.
- My foot hurts.
- Ayağım ağrıyor.
- Which leg hurts?
- Hangi bacağın ağrıyor?
- My knee still hurts.
- Dizim hala ağrıyor.
- My leg is still hurting.
- Bacağım hâlâ ağrıyor.
- My eyes and head hurt from crying.
- Ağlamaktan gözlerim ve başım ağrıyordu.
- My feet hurt because I walked too much.
- Çok fazla yürüdüğüm için ayaklarım ağrıyor.
- How long has your throat been hurting?
- Boğazın ne zamandır ağrıyor?
- Which eye is hurting you?
- Hangi gözün ağrıyor?
- My eyes and head hurt from crying.
- Gözlerim ve başım ağlamaktan ağrıyor.
- My tooth is really hurting.
- Dişim çok ağrıyor.
- My feet hurt.
- Ayaklarım ağrıyor.
- I wish my back didn't always hurt so much.
- Keşke sırtım her zaman bu kadar ağrımasaydı.
- My lower left back tooth hurts.
- Benim sol alt arka dişim ağrıyor.
- My leg hurts.
- Bacağım ağrıyor.
- Tom says his stomach still hurts.
- Tom karnının halen ağrıdığını söylüyor.
- My chest hurts.
- Göğsüm ağrıyor.
- It hurts tremendously here.
- Burası çok fazla ağrıyor.
- My lower left back tooth hurts.
- Sol alt arka dişim ağrıyor.
- Do you have temperature and your throat hurts?
- Ateşiniz var ve boğazınız mı ağrıyor?
- My knee hurts.
- Dizim ağrıyor.
- It doesn't hurt as much as it did before.
- Eskisi kadar ağrımıyor.
- My back hurts all the time.
- Sırtım sürekli ağrıyor.
- My right leg hurts.
- Sağ bacağım ağrıyor.
- My hip hurts.
- Kalçam ağrıyor.
- My arm is hurting badly.
- Kolum çok kötü ağrıyor.
- It'll hurt a little, but not much.
- Bu biraz ağrıyacak ama çok değil.
- My nape hurts.
- Ensem ağrıyor.
- My stomach has been hurting.
- Karnım ağrıyor.
- Are your eyes hurting?
- Gözlerin mi ağrıyor?
- Tom's knee hurts when he walks up or down stairs.
- Tom'un dizi merdivenlerden inip çıkarken ağrıyor.
- Tom complained that his back hurt.
- Tom sırtının ağrıdığından şikayet etti.
- It's obvious why his stomach hurts.
- Onun midesinin niçin ağrıdığı besbelli.
- My chest hurts when I cough.
- Öksürdüğümde göğsüm ağrıyor.
- My stomach has been hurting.
- Midem ağrıyor.
Show More (126)
|
4 |
hurt |
acımak |
v. |
|
- It doesn't hurt at all.
- Hiç acımıyor.
- It hurts terribly.
- Çok acıyor.
- Suddenly my heart hurts.
- Birden kalbim acıdı.
- Does it hurt when I press here?
- Buraya bastığımda acıyor mu?
- My hands really hurt.
- Ellerim gerçekten acıyor.
- My tail hurts!
- Benim kuyruğum acıyor!
- My elbow still hurts.
- Dirseğim hâlâ acıyor.
- My sunburn hurts.
- Benim güneş yanığım acıyor.
- It didn't hurt at all.
- Hiç acımadı.
- My arm really hurts.
- Kolum gerçekten acıyor.
- It isn't going to hurt.
- Acımayacak.
- It hurts so much.
- Çok fazla acıyor.
- Tom said his stomach still hurts.
- Tom midesinin hâlâ acıdığını söyledi.
- Which eye is hurting you?
- Hangi gözün acıyor?
- Does it hurt here?
- Burası acıyor mu?
- Does it hurt when you breathe?
- Nefes aldığında acıyor mu?
- My nape hurts.
- Benim ensem acıyor.
- How much does it hurt?
- O ne kadar acıyor?
- My foot really hurts.
- Ayağım gerçekten acıyor.
- Please let me know if it hurts.
- Acıyıp acımadığını bana bildir.
- Is your left leg still hurting?
- Sol bacağın hâlâ acıyor mu?
- My legs are hurting.
- Bacaklarım acıyor.
- How much does it hurt?
- Ne kadar acıyor?
- It'll hurt a little, but not much.
- Biraz acıyacak ama çok değil.
- My leg is still hurting.
- Bacağım hala acıyor.
- My arm still hurts.
- Kolum hâlâ acıyor.
- Which leg hurts?
- Hangi bacak acıyor?
- This is going to hurt a little.
- Biraz acıyacak.
- Where do you hurt?
- Neren acıyor?
- Does it hurt much?
- Çok acıyor mu?
- My back still hurts.
- Sırtım hâlâ acıyor.
- Will this hurt?
- Acıyacak mı?
- My knee hurts.
- Dizim acıyor.
- That looks like it hurts.
- O acıyor gibi görünüyor.
- It hurts so much.
- Çok acıyor.
- His shoulder hurts because he carried a very heavy suitcase.
- Çok ağır bir bavul taşıdığı için omzu acıyor.
- My leg hurts.
- Bacağım acıyor.
- It will hurt a little, but not much.
- Biraz acıyacak ama çok değil.
- After the accident, my left arm hurt for a long time.
- Kazadan sonra sol kolum uzun bir süre acıdı.
- My legs hurt because I walked a lot today.
- Bacaklarım acıyor çünkü bugün çok yürüdüm.
- My hand really hurts.
- Elim gerçekten acıyor.
- My teeth hurt.
- Dişlerim acıyor.
- Does it only hurt where I am pressing, or somewhere else?
- Sadece bastırdığım yer mi acıyor, yoksa başka bir yer mi?
- My heart hurts.
- Kalbim acıyor.
- My stomach hurts.
- Midem acıyor.
- Take a few steps and tell me if it hurts when you walk.
- Birkaç adım at ve yürürken acıyıp acımadığını söyle.
- My hip hurts.
- Kalçam acıyor.
- It didn't really hurt.
- Gerçekten acımadı.
- Does it hurt when you chew?
- Çiğnerken acıyor mu?
- It really hurts.
- Gerçekten acıyor.
- Are your eyes hurting?
- Gözleriniz acıyor mu?
- The joint in my left elbow hurts.
- Sol dirseğimdeki eklem acıyor.
- It doesn't hurt.
- Acımıyor.
- Where does it hurt?
- Neresi acıyor?
- My elbow still hurts.
- Dirseğim hala acıyor.
- My jaw hurts.
- Çenem acıyor.
- My eyes hurt.
- Gözlerim acıyor.
- My sunburn hurts.
- Güneş yanığım acıyor.
- It doesn't hurt so much.
- O kadar da acımıyor.
- It hurts here.
- Burası acıyor.
- It hurts tremendously here.
- Burası çok fazla acıyor.
- It won't hurt.
- Acımayacak.
- That looked like it hurt.
- Acımış gibi görünüyordu.
- My eyes hurt!
- Gözlerim acıyor!
- My legs hurt.
- Bacaklarım acıyor.
- Does it hurt when I press here?
- Buraya bastırdığımda acıyor mu?
- My throat really hurts when I swallow.
- Yutkunurken boğazım çok acıyor.
- Does it still hurt?
- Hala acıyor mu?
- It still hurts.
- Hâlâ acıyor.
- It hurts tremendously here.
- Burası çok acıyor.
- That looked like it hurt.
- O acıyor gibi görünüyordu.
- It hurt, but I didn't cry.
- Acıdı ama ağlamadım.
- Does your head hurt?
- Başın acıyor mu?
- Please let me know if it hurts.
- Lütfen acırsa söyle.
- Is your left leg still hurting?
- Sol bacağın hala acıyor mu?
- Show me where it hurts.
- Neresi acıyor göster bana.
- Does your arm hurt?
- Kolun acıyor mu?
- Sometimes it really hurts.
- Bazen gerçekten acıyor.
- Tell me if it hurts.
- Acırsa söyle.
- I need to know where it hurts.
- Neresinin acıdığını bilmem gerek.
- You said it didn't hurt.
- Acımadı demiştin.
- Does it hurt when you cough?
- Öksürdüğünüzde acıyor mu?
- Is it going to hurt?
- Acıyacak mı?
- Does your throat hurt?
- Boğazın acıyor mu?
- It still hurts.
- O hâlâ acıyor.
- Layla's eyes hurt.
- Leyla'nın gözleri acıyor.
- It didn't hurt a bit.
- Hiç acımadı.
- That must have hurt!
- Acımış olmalı!
- My feet really hurt.
- Ayaklarım gerçekten acıyor.
- It's not gonna hurt.
- Acımayacak.
- This won't hurt a bit.
- Hiç acımayacak.
- My neck does hurt a little.
- Boynum gerçekten biraz acıyor.
- The nurse told me that it wasn't supposed to hurt.
- Hemşire bana acımaması gerektiğini söyledi.
- Tom wants to know if it hurts.
- Tom acıyıp acımadığını bilmek istiyor.
- My wrist hurts.
- Bileğim acıyor.
- My shoes hurt.
- Ayakkabılarım acıyor.
- I'll bet it hurts.
- Eminim acıyordur.
- My neck hurts a little.
- Boynum biraz acıyor.
- My neck still hurts.
- Boynum hâlâ acıyor.
- Does it really hurt?
- Gerçekten acıyor mu?
- My little toe hurts.
- Küçük parmağım acıyor.
- This won't hurt at all.
- Hiç acımayacak.
- That tooth hurts.
- O diş acıyor.
- My tail hurts!
- Kuyruğum acıyor!
- I laughed so much my stomach hurts.
- O kadar güldüm ki midem acıyor.
- I wish my leg didn't hurt so much.
- Keşke bacağım bu kadar çok acımasa.
- Why does it hurt when you get sweat in your eyes?
- Gözünüze ter kaçtığında neden acır?
- Does it still hurt?
- Hâlâ acıyor mu?
- Does it hurt when you breathe?
- Nefes alırken acıyor mu?
- It doesn't hurt that much anymore.
- Artık o kadar acımıyor.
- Everything hurts!
- Her şey acıyor!
- Tell me where it hurts.
- Neresi acıyor söyle.
Show More (113)
|
5 |
hurt |
acıtmak |
v. |
|
- If I'm the first, you know, this might hurt a bit.
- Eğer ilk ben olursam, bilirsiniz, bu biraz acıtabilir.
- Each of your words hurts my heart.
- Her bir sözün kalbimi acıtıyor.
- Tom thought it was going to hurt.
- Tom acıtacağını düşündü.
- Everything hurts.
- Her şey acıtıyor.
- The truth hurts sometimes.
- Gerçek bazen acıtır.
- This may hurt a little.
- Bu biraz acıtabilir.
- That must have hurt!
- O acıtmış olmalı!
- Thinking hurts.
- Düşünmek acıtıyor.
- It won't hurt, I promise.
- Acıtmayacak, söz veriyorum.
- It hurts to talk.
- Konuşmak acıtıyor.
- This is going to hurt a bit.
- Bu biraz acıtacak.
- I don't think it's going to hurt.
- Acıtacağını sanmıyorum.
- It will hurt a little, but not much.
- Biraz acıtacak ama çok değil.
- The glitter of the sun hurts my eyes.
- Güneşin parıltısı gözlerimi acıtıyor.
- Each of your words hurts my heart.
- Her bir kelimen kalbimi acıtıyor.
- I bet that hurt.
- Onun acıttığına eminim.
- This might hurt a little.
- Bu biraz acıtabilir.
- I want you to fuck me even if it hurts.
- Acıtsa bile beni becermeni istiyorum.
- That tooth hurts.
- Bu diş acıtıyor.
- I can't say that didn't hurt.
- Acıtmadığını söyleyemem.
- Is this going to hurt?
- Bu acıtacak mı?
- My throat really hurts when I swallow.
- Yutkunduğum zaman boğazım gerçekten acıtıyor.
- The tetanus shot hurt more than the dog bite.
- Tetanoz aşısı köpek ısırmasından daha çok acıttı.
- The tetanus shot hurt more than the dog bite.
- Tetanos aşısı köpek ısırığından daha çok acıttı.
- The glitter of the sun hurts my eyes.
- Güneşin ışıltısı gözlerimi acıtıyor.
- This won't hurt at all.
- Hiç acıtmayacak.
- Did that hurt?
- Acıttı mı?
- That would've hurt.
- Bu acıtabilirdi.
- I'm afraid this is going to hurt.
- Korkarım bu acıtacak.
- Will this hurt?
- Bu acıtacak mı?
- Tom says it hurts.
- Tom acıttığını söylüyor.
- You're hurting my arm.
- Sen kolumu acıtıyorsun.
- It's going to hurt.
- Acıtacak.
- This is going to hurt.
- Acıtacak.
- It hurts to move.
- Hareket etmek acıtıyor.
- The light hurts my eyes.
- Işık gözlerimi acıtıyor.
- I know it hurts.
- Acıttığını biliyorum.
- I know it's going to hurt.
- Acıtacağını biliyorum.
- That really hurts.
- Bu gerçekten acıtıyor.
- Don't worry, cutting your hair doesn't hurt.
- Merak etmeyin, saçınızı kesmek acıtmaz.
- Are you sure this isn't going to hurt?
- Acıtmayacağından emin misin?
- Does it hurt to get your ears pierced?
- Kulaklarını deldirmek acıtıyor mu?
- The soap hurt my eyes.
- Sabun gözlerimi acıttı.
- That didn't hurt.
- Bu acıtmadı.
- This is going to hurt a little.
- Bu biraz acıtacak.
- I didn't think it would hurt so much.
- Bu kadar acıtacağını düşünmemiştim.
- More of everything hurt.
- Her şeyin daha fazlası acıtır.
- Now, this may hurt.
- Şimdi, bu acıtabilir.
- That looks like it hurts.
- Acıtıyor gibi görünüyor.
- Let's just say it didn't hurt.
- Hadi hiç acıtmadı diyelim.
- Words hurt more than fists.
- Kelimeler yumruklardan daha çok acıtır.
- It doesn't hurt anymore.
- Artık acıtmıyor.
- The rough material hurt the child's tender skin.
- Pürüzlü malzeme çocuğun hassas cildini acıttı.
- Sometimes it really hurts.
- Bazen gerçekten acıtıyor.
- Falling on ice hurts.
- Buzun üzerine düşmek acıtır.
- This might hurt.
- Bu acıtabilir.
- Rejection hurts.
- Reddedilmek acıtır.
- This might hurt a little bit.
- Bu biraz acıtabilir.
- Now, this may hurt.
- Bu acıtabilir.
- I bet that hurt.
- Bahse girerim acıtmıştır.
- Does this hurt?
- Bu acıtıyor mu?
- Does it hurt a lot?
- Bu çok can acıtır mı?
- Does that chair hurt your back?
- O sandalye sırtını acıtıyor mu?
- My shoes hurt.
- Ayakkabılarım acıtıyor.
- This may hurt a bit.
- Bu biraz acıtabilir.
Show More (67)
|
6 |
hurt |
yaralamak |
v. |
|
- I could've hurt myself today.
- Bugün kendimi yaralayabilirdim.
- Tom is going to hurt himself if he's not a little more careful.
- Tom biraz daha dikkatli olmazsa kendini yaralayacak.
- I hurt myself yesterday.
- Dün kendimi yaraladım.
- Tom fell down the stairs and hurt himself.
- Tom merdivenlerden düştü ve kendini yaraladı.
- Find Tom before he hurts someone.
- Birini yaralamadan önce Tom'u bulun.
- Tom hurt himself yesterday.
- Tom dün kendini yaraladı.
- He actually hurt himself.
- Gerçekten kendini yaraladı.
- How did you hurt your hand?
- Elini nasıl yaraladın?
- You could've seriously hurt yourself yesterday.
- Dün ciddi şekilde kendini yaralayabilirdin.
- Tom hurt his knee when he fell down.
- Tom düştüğünde dizini yaraladı.
- Tom hurt himself on a rusty nail.
- Tom paslı çiviyle kendini yaraladı.
- I fell down and hurt my wrist.
- Düştüm ve bileğimi yaraladım.
- Tom hurt himself.
- Tom kendini yaraladı.
- Jim slipped on the icy street and hurt himself.
- Jim buzlu sokakta kaydı ve kendini yaraladı.
- He hurt his left foot when he fell.
- O, düştüğünde sol ayağını yaraladı.
- She hurt her foot when she fell off her bicycle.
- O, bisikletinden düştüğünde ayağını yaraladı.
- Tom really hurt himself.
- Tom gerçekten kendini yaraladı.
- I've hurt myself again.
- Yine kendimi yaraladım.
- The boy hurt himself with a knife.
- Çocuk bıçakla kendini yaraladı.
- I fell down and hurt myself.
- Düştüm ve kendimi yaraladım.
- Sami hurt himself.
- Sami kendini yaraladı.
- Tom fell down and hurt himself.
- Tom düştü ve kendini yaraladı.
- What you said really hurt Tom.
- Söylediğin şey Tom'u derinden yaraladı.
- Someone's going to hurt Tom.
- Biri Tom'u yaralayacak.
- I'm not the one who hurt Tom.
- Tom'u yaralayan kişi ben değilim.
- Tom hurt himself on a rusty nail.
- Tom paslı bir çiviyle kendini yaraladı.
- He hurt his left hand with a knife.
- Bıçakla sol elini yaraladı.
- Tom hurt himself trying to do that.
- Tom bunu yapmaya çalışırken kendini yaraladı.
- You hurt Tom pretty bad.
- Tom'u çok kötü yaraladın.
- Tom hurt himself this morning.
- Tom bu sabah kendini yaraladı.
- The tetanus shot hurt me more than the dog bite did.
- Tetanos aşısı beni köpek ısırığından daha çok yaraladı.
- Mary fell and hurt her hand.
- Mary düştü ve elini yaraladı.
- If you're not careful, you might hurt yourself.
- Eğer dikkatli olmazsan, kendini yaralayabilirsin.
- It looked like Tom had fallen down and hurt himself.
- Tom düşüp kendini yaralamış gibi görünüyordu.
- Tom hurt himself doing that.
- Tom bunu yaparken kendini yaraladı.
- Tom could hurt himself if he's not careful.
- Tom dikkatli olmazsa kendini yaralayabilir.
- Mary hurt herself yesterday.
- Mary dün kendini yaraladı.
- Tom hurt himself when he fell.
- Tom düştüğünde kendini yaraladı.
- He hurt his ear while he was shaving himself.
- Traş olurken kulaklarını yaraladı.
- He hurt his left hand with a knife.
- Bir bıçakla sol elini yaraladı.
- He hurt himself when he fell.
- Düştüğünde kendini yaraladı.
- You could've seriously hurt yourself yesterday.
- Dün kendini ciddi şekilde yaralayabilirdin.
- Tom fell and hurt himself.
- Tom düştü ve kendini yaraladı.
- Tom fell and hurt his hand.
- Tom düştü ve kafasını yaraladı.
Show More (41)
|
7 |
hurt |
zarar |
n. |
|
- It also doesn't hurt that the kids stay home.
- Çocukların evde kalmalarının da bir zararı olmaz.
- A nice afternoon snack does not hurt either.
- Tatlı bir öğleden sonra atıştırmalığının da zararı olmaz.
- A nice afternoon snack does not hurt either.
- Tatlı bir öğleden sonra atıştırmasının da zararı olmaz.
- It also doesn't hurt that the kids stay home.
- Çocukların evde kalmasının da zararı olmaz.
- A drink never hurt anybody.
- Bir içkinin kimseye zararı dokunmaz.
- I just don't want to see you get hurt.
- Ben sadece zarar görmeni istemiyorum.
- It doesn't hurt to ask.
- Sormaktan zarar gelmez.
- Spending time with your children couldn't hurt.
- Çocuklarınızla vakit geçirmekten zarar gelmez.
- Hard work never hurt anybody.
- Sıkı çalışmanın kimseye zararı olmaz.
- It doesn't hurt to ask.
- İstemekten zarar gelmez.
- Once a year does not hurt.
- Yılda bir kez yapmanın zararı olmaz.
- I suppose it doesn't hurt to try.
- Sanırım denemekten zarar gelmez.
- It wouldn't hurt to tell them.
- Onlara söylemekten zarar gelmez.
- It won't hurt to try doing that.
- Bunu denemekten zarar gelmez.
- It wouldn't hurt to tell her.
- Ona söylemekten zarar gelmez.
- It wouldn't hurt if you smiled a little once in a while.
- Arada bir gülümsemekten zarar gelmez.
- Did you hurt yourself?
- Kendine zarar mı verdin?
- Good wine never hurts.
- İyi şaraptan zarar gelmez.
- It wouldn't hurt to tell us.
- Bize söylemekten zarar gelmez.
- Doing that definitely wouldn't hurt.
- Bunu yapmanın kesinlikle zararı olmaz.
- What can it hurt?
- Ne zararı olabilir?
- A little good news wouldn't hurt.
- Biraz iyi haberin zararı olmaz.
- What can it hurt?
- Neye zararı olabilir ki?
- It wouldn't hurt to do that.
- Bunu yapmaktan zarar gelmezdi.
- It wouldn't hurt to tell him.
- Ona söylemekten zarar gelmez.
- It can't hurt for you to spend a little time with Tom.
- Tom'la biraz zaman geçirmenin sana zararı olmaz.
Show More (23)
|
8 |
hurt |
canını yakmak |
v. |
|
- Be grateful for every day when you have nothing hurts.
- Hiçbir şeyin canını yakmadığı her gün için minnettar ol.
- Don't hurt me.
- Canımı yakma.
- It hurts when the other kids ignore you.
- Diğer çocukların seni görmezden gelmesi canını yakıyor.
- Tom would never want to hurt you.
- Tom asla senin canını yakmak istemezdi.
- I'm going to hurt you.
- Canını yakacağım.
- Did Tom hurt you?
- Tom canını yaktı mı?
- It wouldn't hurt if you smiled a little once in a while.
- Ara sıra biraz gülümsersen canını yakmaz.
- Did Tom ever hurt you?
- Tom hiç canını yaktı mı?
- Don't think I won't hurt you.
- Benim senin canını yakmayacağımı düşünme.
- Nothing is hurting me.
- Hiçbir şey canımı yakmıyor.
- Someone's going to hurt him.
- Biri onun canını yakacak.
- Tom says he'll hurt me.
- Tom, benim canımı yakacağını söylüyor.
- Tom didn't hurt anyone, did he?
- Tom kimsenin canını yakmadı, değil mi?
- The last thing I'd ever want to do is hurt Tom.
- Yapmak istediğim son şey Tom'un canını yakmaktır.
- It hurt, but I didn't cry.
- O, canımı yaktı ama ağlamadım.
- Please don't hurt me.
- Lütfen canımı yakma.
- I'm going to hurt you.
- Senin canını yakacağım.
- We're not going to hurt you.
- Canını yakmayacağız.
- Good wine never hurts.
- İyi şarap asla canını yakmaz.
- These shoes hurt me a little.
- Bu ayakkabılar biraz canımı yakıyor.
- The tetanus shot hurt me more than the dog bite did.
- Tetanos aşısı bir köpek ısırmasından daha çok canımı yaktı.
- You've hurt me, too.
- Benim de canımı yaktın.
- It isn't going to hurt.
- Canını yakmayacak.
Show More (20)
|
9 |
hurt |
yaralı |
adj. |
|
- You're hurt, aren't you?
- Yaralısın, değil mi?
- I understand that Tom is hurt.
- Tom'un yaralı olduğunu anlıyorum.
- You aren't hurt.
- Yaralı değilsin.
- You're not hurt.
- Yaralı değilsin.
- I know you're hurt.
- Yaralı olduğunu biliyorum.
- You're not hurt, are you?
- Yaralı değilsin, değil mi?
- You were hurt, weren't you?
- Yaralıydın, değil mi?
- Tom looked hurt.
- Tom yaralı görünüyordu.
- Tom was the only one hurt.
- Tom yaralı tek kişiydi.
- What should we do with people who are very sick or hurt and can't get better?
- Çok hasta ya da yaralı olan ve iyileşemeyen insanlara ne yapmalıyız?
- You look hurt.
- Yaralı görünüyorsun.
- Anyone hurt?
- Yaralı var mı?
- I'm not hurt.
- Yaralı değilim.
- How bad is Tom hurt?
- Tom ne kadar kötü yaralı?
- You aren't hurt.
- Yaralı değilsiniz.
- Where are you hurt?
- Nereniz yaralı?
- Is Tom hurt?
- Tom yaralı mı?
- You're badly hurt, aren't you?
- Çok yaralısın, değil mi?
- I know Tom is hurt.
- Tom'un yaralı olduğunu biliyorum.
Show More (20)
|
10 |
hurt |
acı vermek |
v. |
|
- What has become of the honesty involved in admitting that reforms sometimes hurt?
- Reformların bazen acı verdiğini kabul etmenin içerdiği dürüstlüğe ne oldu?
- Making cuts hurts, but it also opens up new opportunities.
- Kesinti yapmak acı verir ama aynı zamanda yeni fırsatların da önünü açar.
- Would it hurt to die?
- Ölmek acı verir mi?
- It hurts to know that everything between us is over.
- Aramızdaki her şeyin bittiğini bilmek acı veriyor.
- If labor pains would hurt so much as people say, everyone would only have one child!
- Eğer doğum sancıları insanların dediği kadar acı verseydi, herkesin sadece bir çocuğu olurdu.
- It hurts to know that everything I say is a lie.
- Söylediğim her şeyin bir yalan olduğunu bilmek acı veriyor.
- Don't worry, cutting your hair doesn't hurt.
- Merak etmeyin, saçınızı kesmek acı vermez.
- It hurts to see you like this.
- Seni böyle görmek acı veriyor.
- This hurts more than you can imagine.
- Bu hayal edebileceğinden daha fazla acı veriyor.
- Does that hurt?
- Acı veriyor mu?
- Thinking hurts.
- Düşünmek acı verir.
- If labor pains would hurt so much as people say, everyone would only have one child!
- Eğer doğum sancıları insanların söylediği gibi çok acı verseydi, herkes sadece bir çocuk sahibi olurdu!
- It hurts to have to say this, but it's the truth.
- Bunu söylemek acı veriyor ama gerçek bu.
- Would it hurt to die?
- Ölüm acı verir mi?
- It hurts to know that everything I say is a lie.
- Söylediğim her şeyin yalan olduğunu bilmek acı veriyor.
- Love hurts.
- Aşk acı verir.
- It hurts me to say this, but I can't help you.
- Bunu söylemek bana acı veriyor ama sana yardım edemem.
Show More (14)
|
11 |
hurt |
zarar görmek |
v. |
|
- Tom wasn't hurt.
- Tom zarar görmedi.
- I'm just glad no one got hurt.
- Kimsenin zarar görmemesine sevindim.
- No one else was hurt.
- Başka hiç kimse zarar görmedi.
- Tom pretended not to be hurt.
- Tom zarar görmemiş gibi davrandı.
- Dan wasn't even hurt.
- Dan zarar görmedi bile.
- We don't want anyone to get hurt.
- Kimsenin zarar görmesini istemiyoruz.
- I just don't want anybody to get hurt.
- Kimsenin zarar görmesini istemiyorum.
- Someone might get hurt.
- Birisi zarar görebilir.
- We don't want anyone getting hurt.
- Kimsenin zarar görmesini istemiyoruz.
- Everyone should get out of here before someone gets hurt.
- Biri zarar görmeden herkes buradan çıkmalı.
- People could've been hurt.
- İnsanlar zarar görebilirdi.
- I'm glad no one got hurt.
- Hiç kimse zarar görmediği için memnun oldum.
- Tom said nobody was hurt.
- Tom kimsenin zarar görmediğini söyledi.
Show More (10)
|
12 |
hurt |
yanmak |
v. |
|
- Tom wasn't hurt in the fight.
- Kavgada Tom'un canı yanmadı.
- Does it hurt when you cough?
- Öksürürken canınız yanıyor mu?
- I was hurt.
- Canım yanmıştı.
- Nobody was actually hurt.
- Aslında kimsenin canı yanmadı.
- I don't want anybody to get hurt.
- Kimsenin canının yanmasını istemem.
- It hurt me deeply.
- Çok canım yandı.
- Are you hurt?
- Canın yandı mı?
Show More (4)
|
13 |
hurt |
kalbini kırmak |
v. |
|
- I don't want to hurt you.
- Senin kalbini kırmak istemiyorum.
- Am I hurting you?
- Kalbini kırıyor muyum?
- I never meant to hurt him.
- Ben asla onun kalbini kırmak istemedim.
- We didn't mean to hurt them.
- Biz onların kalbini kırmak istemiyorduk.
- I never wanted to hurt him.
- Ben hiç onun kalbini kırmak istemedim.
- We didn't mean to hurt him.
- Biz onun kalbini kırmak istemiyorduk.
Show More (3)
|
14 |
hurt |
kırgın |
adj. |
|
- Tom looks a little hurt.
- Tom biraz kırgın görünüyor.
- I was hurt and upset.
- Ben kırgın ve üzgündüm.
- Tom looks really hurt.
- Tom gerçekten kırgın görünüyor.
- They looked like they were hurt.
- Kırgın gibi görünüyorlardı.
- Tom said I looked hurt.
- Tom kırgın göründüğümü söyledi.
Show More (2)
|
15 |
hurt |
can yakmak |
v. |
|
- If there is not to be too great a temptation to do this, then sanctions must really hurt.
- Bunu yapmak için çok büyük bir cazibe olmaması gerekiyorsa, o zaman yaptırımlar gerçekten can yakmalıdır.
- I'll bet it hurts.
- Bahse girerim o can yakar.
- Everything hurts.
- Her şey can yakar.
- This might hurt a little bit.
- Bu biraz can yakabilir.
Show More (1)
|
16 |
hurt |
canını acıtmak |
v. |
|
- Be grateful for every day when you have nothing hurts.
- Hiçbir şeyin canını acıtmadığı her güne şükret.
- If I'm the first, you know, this might hurt a bit.
- Eğer ilk ben olursam bu biraz canımı acıtabilir.
- Tom didn't plan on hurting anyone.
- Tom kimsenin canını acıtmayı planlamadı.
- Tom pretended that what Mary said didn't hurt.
- Tom, Mary'nin söyledikleri canını acıtmamış gibi davrandı.
Show More (1)
|
17 |
hurt |
acı çekmek |
v. |
|
- The whole earth crawled with sad hurt people like him.
- Bütün dünya onun gibi acı çeken insanlarla doluydu.
- Be grateful for every day when you have nothing hurts.
- Hiç acı çekmediğin her gün için minnettar ol.
- The whole earth crawled with sad hurt people like him.
- Dünya onun gibi acı çeken üzgün insanlarla doluydu.
- I wouldn't want to see Tom get hurt.
- Ben Tom'un acı çekmesini görmeyi istemezdim.
Show More (1)
|
18 |
hurt |
zedelemek |
v. |
|
- The gossip hurt his reputation.
- Dedikodu onun itibarını zedelemiştir.
- The gossip hurt his reputation.
- Dedikodu onun itibarını zedeledi.
- The scandal hurt the company's reputation.
- Skandal şirketin itibarını zedeledi.
Show More (0)
|
19 |
hurt |
ağrıtmak |
v. |
|
- This big book makes my brain hurt.
- Bu büyük kitap beynimi ağrıtıyor.
- Does that chair hurt your back?
- O sandalye sırtını mı ağrıtıyor?
Show More (-1)
|
20 |
hurt |
acı |
n. |
|
- I can't bear this hurt anymore.
- Bu acıya daha fazla katlanamam.
- Tom feels hurt.
- Tom acı hissediyor.
Show More (-1)
|
21 |
hurt |
gücenmiş |
adj. |
|
- Tom wasn't hurt at all.
- Tom hiç gücenmiş değildi.
Show More (-2)
|
22 |
hurt |
yakmak |
v. |
|
- You hurt Tom pretty bad.
- Tom'un canını fena yaktın.
Show More (-2)
|
23 |
hurt |
kırmak |
v. |
|
- I'm a little hurt.
- Biraz kırıldım.
Show More (-2)
|