hurt - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
hurt incitmek v.
  • His inconsiderate words hurt my feelings.
  • Düşüncesizce sözleri duygularımı incitti.
  • Carol, you're not the only one they hurt.
  • Carol, incittikleri tek kişi sen değilsin.
  • I was hurt by what happened.
  • Olanlar beni incitti.
Show More (796)
hurt zarar vermek v.
  • Digging the foundations for a house would hurt worms.
  • Bir evin temellerini kazmak solucanlara zarar verir.
  • They should be imposing smart sanctions that hurt those people in power.
  • İktidardaki insanlara zarar verecek akıllı yaptırımlar uygulamalıdırlar.
  • Tom never hurt a soul.
  • Tom asla bir ruha zarar vermedi.
Show More (399)
hurt ağrımak v.
  • My neck hurts from working on a laptop.
  • Dizüstü bilgisayarda çalışmaktan boynum ağrıyor.
  • My nape hurts.
  • Ensem ağrıyor.
  • My legs still hurt.
  • Bacaklarım hala ağrıyor.
Show More (127)
hurt acımak v.
  • Why does it hurt when you get sweat in your eyes?
  • Gözünüze ter kaçtığında neden acır?
  • Does it still hurt?
  • Hâlâ acıyor mu?
  • Does it hurt when you breathe?
  • Nefes alırken acıyor mu?
Show More (113)
hurt acıtmak v.
  • If I'm the first, you know, this might hurt a bit.
  • Eğer ilk ben olursam, bilirsiniz, bu biraz acıtabilir.
  • This may hurt a bit.
  • Bu biraz acıtabilir.
  • Don't worry, cutting your hair doesn't hurt.
  • Merak etmeyin, saçınızı kesmek acıtmaz.
Show More (67)
hurt yaralamak v.
  • She fell and hurt her knee.
  • Düşüp dizini yaralamış.
  • Tom fell and hurt his hand.
  • Tom düştü ve kafasını yaraladı.
  • Tom hurt himself trying to do that.
  • Tom bunu yapmaya çalışırken kendini yaraladı.
Show More (42)
hurt zarar n.
  • It also doesn't hurt that the kids stay home.
  • Çocukların evde kalmasının da zararı olmaz.
  • It also doesn't hurt that the kids stay home.
  • Çocukların evde kalmalarının da bir zararı olmaz.
  • A nice afternoon snack does not hurt either.
  • Tatlı bir öğleden sonra atıştırmasının da zararı olmaz.
Show More (23)
hurt canını yakmak v.
  • Let go of his arm; you're hurting him!
  • Kolunu bıraksana, adamın canını yakıyorsun!
  • Be grateful for every day when you have nothing hurts.
  • Hiçbir şeyin canını yakmadığı her gün için minnettar ol.
  • The tetanus shot hurt me more than the dog bite did.
  • Tetanos aşısı bir köpek ısırmasından daha çok canımı yaktı.
Show More (21)
hurt yaralı adj.
  • I know Tom is hurt.
  • Tom'un yaralı olduğunu biliyorum.
  • I'm hurt.
  • Yaralıyım.
  • I'm hurt.
  • Ben yaralıyım.
Show More (20)
hurt acı vermek v.
  • Making cuts hurts, but it also opens up new opportunities.
  • Kesinti yapmak acı verir ama aynı zamanda yeni fırsatların da önünü açar.
  • What has become of the honesty involved in admitting that reforms sometimes hurt?
  • Reformların bazen acı verdiğini kabul etmenin içerdiği dürüstlüğe ne oldu?
  • It hurts me to say this, but I can't help you.
  • Bunu söylemek bana acı veriyor ama sana yardım edemem.
Show More (14)
hurt zarar görmek v.
  • Someone might get hurt.
  • Birisi zarar görebilir.
  • We don't want anyone getting hurt.
  • Kimsenin zarar görmesini istemiyoruz.
  • We don't want anyone to get hurt.
  • Kimsenin zarar görmesini istemiyoruz.
Show More (10)
hurt yanmak v.
  • Are you hurt?
  • Canın yandı mı?
  • I was hurt.
  • Canım yanmıştı.
  • Does it hurt when you cough?
  • Öksürürken canınız yanıyor mu?
Show More (4)
hurt kalbini kırmak v.
  • We didn't mean to hurt him.
  • Biz onun kalbini kırmak istemiyorduk.
  • We didn't mean to hurt them.
  • Biz onların kalbini kırmak istemiyorduk.
  • I never wanted to hurt him.
  • Ben hiç onun kalbini kırmak istemedim.
Show More (3)
hurt kırgın adj.
  • Tom said I looked hurt.
  • Tom kırgın göründüğümü söyledi.
  • Tom looks a little hurt.
  • Tom biraz kırgın görünüyor.
  • I was hurt and upset.
  • Ben kırgın ve üzgündüm.
Show More (2)
hurt can yakmak v.
  • If there is not to be too great a temptation to do this, then sanctions must really hurt.
  • Bunu yapmak için çok büyük bir cazibe olmaması gerekiyorsa, o zaman yaptırımlar gerçekten can yakmalıdır.
  • This might hurt a little bit.
  • Bu biraz can yakabilir.
  • I'll bet it hurts.
  • Bahse girerim o can yakar.
Show More (1)
hurt canını acıtmak v.
  • If I'm the first, you know, this might hurt a bit.
  • Eğer ilk ben olursam bu biraz canımı acıtabilir.
  • Be grateful for every day when you have nothing hurts.
  • Hiçbir şeyin canını acıtmadığı her güne şükret.
  • Tom didn't plan on hurting anyone.
  • Tom kimsenin canını acıtmayı planlamadı.
Show More (1)
hurt acı çekmek v.
  • Be grateful for every day when you have nothing hurts.
  • Hiç acı çekmediğin her gün için minnettar ol.
  • The whole earth crawled with sad hurt people like him.
  • Dünya onun gibi acı çeken üzgün insanlarla doluydu.
  • The whole earth crawled with sad hurt people like him.
  • Bütün dünya onun gibi acı çeken insanlarla doluydu.
Show More (1)
hurt acı n.
  • You could see the hurt in his eyes.
  • Gözlerindeki acıyı görebiliyordunuz.
  • I can't bear this hurt anymore.
  • Bu acıya daha fazla katlanamam.
  • Tom feels hurt.
  • Tom acı hissediyor.
Show More (0)
hurt zedelemek v.
  • The gossip hurt his reputation.
  • Dedikodu onun itibarını zedeledi.
  • The scandal hurt the company's reputation.
  • Skandal şirketin itibarını zedeledi.
  • The gossip hurt his reputation.
  • Dedikodu onun itibarını zedelemiştir.
Show More (0)
hurt ağrıtmak v.
  • Does that chair hurt your back?
  • O sandalye sırtını mı ağrıtıyor?
  • This big book makes my brain hurt.
  • Bu büyük kitap beynimi ağrıtıyor.
Show More (-1)
hurt yaralanmış adj.
  • She was seriously hurt in a car accident.
  • Bir araba kazasında ağır yaralanmış durumdaydı.
Show More (-2)
hurt incinmiş adj.
  • He felt hurt and confused when she left him.
  • Kız onu terk ettiğinde incinmiş ve kafası karışmıştı.
Show More (-2)
hurt zedelemek (bir uzvu) v.
  • The recent news really hurt his reputation.
  • Son haberler itibarını gerçekten zedeledi.
Show More (-2)
hurt yakmak v.
  • You hurt Tom pretty bad.
  • Tom'un canını fena yaktın.
Show More (-2)
hurt kırmak v.
  • I'm a little hurt.
  • Biraz kırıldım.
Show More (-2)
hurt gücenmiş adj.
  • Tom wasn't hurt at all.
  • Tom hiç gücenmiş değildi.
Show More (-2)