life - English Turkish Sentences
English Turkish
life hayat n.
  • Everyone should rule their own life.
  • Herkes kendi hayatını yönetmeli.
  • John barely talks about his life as a soldier.
  • John askerlik hayatından çok az bahsediyor.
  • Life is full of new surprises.
  • Hayat yeni sürprizlerle doludur.
Show More (1602)
life yaşam n.
  • Using steroids can cause heart attacks in later life.
  • Steroid kullanımı yaşamın ilerleyen dönemlerinde kalp krizine neden olabilir.
  • There isn't any sign of life in the abandoned town.
  • Terk edilmiş kasabada herhangi bir yaşam belirtisi yok.
  • Did you read Yann Martel's 'Life of Pi?'
  • Yann Martel'in "Pi'nin Yaşamı" kitabını okudunuz mu?
Show More (306)
life can n.
  • The mother bison risked her life to save her baby.
  • Anne bizon yavrusunu kurtarmak için canını tehlikeye attı.
  • You start the game with five lives.
  • Oyuna beş canla başlıyorsunuz.
  • This document is attempting to do something to improve safety for the lives of the seamen who work in ports.
  • Bu belge, limanlarda çalışan denizcilerin can güvenliğini artırmak için bir şeyler yapmaya çalışmaktadır.
Show More (38)
life ömür n.
  • The average life of a car is about 20 years.
  • Bir arabanın ortalama ömrü yaklaşık 20 yıldır.
  • However, the Council decision was amended to extend the life of Tempus II for a further two years.
  • Bununla birlikte, Konsey kararı Tempus II'nin ömrünü iki yıl daha uzatacak şekilde değiştirilmiştir.
  • The relationship is delicate and it does not end with the use or end, so to speak, of the product's life.
  • Bu ilişki hassastır ve tabiri caizse ürünün kullanımıyla ya da ömrünün bitmesiyle sona ermez.
Show More (12)
life ömür boyu hapis n.
  • The killer was sentenced to life.
  • Katil ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
  • The man went to pieces when the judge said he would have to go to prison for life.
  • Yargıç ömür boyu hapse girmesi gerektiğini söylediğinde adam paramparça oldu.
  • Sami will be sentenced to life in prison.
  • Sami ömür boyu hapse mahkum edilecek.
Show More (12)
life yaşam süresi n.
  • The average length of working life is to be extended by five years.
  • Ortalama çalışma yaşamı süresi beş yıl uzatılacak.
  • Society cannot be said to be progressing if greater life expectancy is not matched by improvements in quality of life.
  • Yaşam süresinin artması, yaşam kalitesindeki iyileşmelerle eşleşmediği sürece, toplum ilerleme kaydetmiş sayılamaz.
  • What is the average life span in Japan?
  • Japonya'da ortalama yaşam süresi nedir?
Show More (1)
life süre n.
  • The economy won't get better in the life of the present government.
  • Mevcut hükümetin süresi boyunca ekonomi daha iyiye gitmeyecek.
  • The escalation in violence has claimed over 2,500 lives in less than six months.
  • Şiddetin tırmanması altı aydan kısa bir süre içinde 2.500'den fazla can aldı.
Show More (-1)
life canlılık n.
  • The doctors checked the patient to find any sign of life.
  • Doktorlar bir canlılık belirtisi bulabilmek için hastayı kontrol ettiler.
  • The film has good scenes but lacks life.
  • Filmin iyi sahneleri var ama canlılıktan yoksun.
Show More (-1)
life canlı n.
  • As a result of pollution, the lake is without any form of life.
  • Kirliliğin bir sonucu olarak gölde hiçbir canlı yaşamıyor.
  • Coral reefs attract a variety of beautiful marine life.
  • Mercan resifleri çeşitli güzel deniz canlılarını kendine çeker.
Show More (-1)
life yaşantı n.
  • She says her life is monotonous.
  • Yaşantısının monoton olduğunu söylüyor.
  • My life is complete.
  • Yaşantım dört dörtlük.
Show More (-1)
life çağ n.
  • I missed my college life.
  • Üniversite çağını özledim.
Show More (-2)
life (dergi) life n.
  • Life was first published in 1936.
  • Life ilk kez 1936'da yayımlandı.
Show More (-2)
life canlı model n.
  • He is modelling as a hobby for life drawing classes.
  • Canlı model çizimi dersleri için hobi olarak modellik yapıyor.
Show More (-2)