|
- In every instance so far, the European Parliament has delivered on time.
- Avrupa Parlamentosu bugüne kadarki her örnekte görevini zamanında yerine getirmiştir.
- Secondly, I note your statement that this procedure will start on time on 3 December.
- İkinci olara, bu prosedürün 3 Aralık tarihinde zamanında başlayacağına dair beyanınızı not ediyorum.
- It must now show a similar determination in those sectors where the obligations have not been met on time.
- Şimdi yükümlülüklerin zamanında yerine getirilmediği sektörlerde de benzer bir kararlılık göstermelidir.
- Rules need to be transposed on time and correctly.
- Kuralların zamanında ve doğru şekilde aktarılması gerekir.
- That is why the Commission is anxious for the work to be brought to a conclusion on time.
- Bu nedenle Komisyon, çalışmaların zamanında sonuçlandırılması konusunda endişelidir.
- And, for heaven's sake, do not let us turn around and start blaming you for not actually getting to 2004 on time.
- Ve Tanrı aşkına, dönüp de 2004'e zamanında yetişemediğiniz için sizi suçlamaya başlamamıza izin vermeyin.
- If EU money does not arrive on time, people lose their jobs.
- AB parası zamanında gelmezse, insanlar işlerini kaybederler.
- Since I do not have the gift of ubiquity, I could not be here on time, for which I again apologise.
- Her yerde bulunma yeteneğine sahip olmadığım için zamanında burada olamadım, bunun için tekrar özür dilerim.
- However, it does its best to get everything ready on time.
- Bununla birlikte, her şeyi zamanında hazır hale getirmek için elinden geleni yapmaktadır.
- For the implementation of the budget, however, it is also essential for the sums to arrive on time.
- Bununla birlikte, bütçenin uygulanması için meblağların zamanında ulaşması da elzemdir.
- It has to bear the responsibility for seeing to it that matters are dealt with efficiently and on time.
- Konuların etkin bir şekilde ve zamanında ele alınmasını sağlama sorumluluğunu taşımalıdır.
- It was sent to the Court of Auditors on time.
- Sayıştay'a zamanında gönderilmiştir.
- It is therefore of the utmost importance to ensure that the European Union is ready on time.
- Bu nedenle Avrupa Birliği'nin zamanında hazır olmasını sağlamak büyük önem taşımaktadır.
- I assure you we will work to ensure those commitments are met on time.
- Sizi temin ederim ki bu taahhütlerin zamanında yerine getirilmesini sağlamak için çalışacağız.
- I would like to recommend that discharge be granted on time this year.
- Bu yıl ibranın zamanında verilmesini tavsiye etmek istiyorum.
- I was the only one to get here on time.
- Buraya zamanında gelen tek kişi bendim.
- We have to make sure that we get there on time.
- Oraya zamanında varacağımız konusunda emin olmak zorundayız.
- Tom usually comes on time.
- Tom genellikle zamanında geliyor.
- She is certain to come on time.
- O kesinlikle zamanında gelecek.
- The plane arrived on time.
- Uçak zamanında geldi.
- Tom is going to great lengths to finish the work on time.
- Tom işi zamanında bitirmek için büyük çaba harcıyor.
- Buses in the country do not usually come on time.
- Taşrada otobüsler genellikle zamanında gelmez.
- Tom has asked us to make sure we arrive on time.
- Tom, zamanında geldiğimizden emin olmamızı istedi.
- I bet Tom doesn't make it on time.
- Bahse girerim Tom zamanında gelemeyecek.
- I arrived at the station on time.
- Ben zamanında istasyona vardım.
- I don't expect Tom to be here on time.
- Tom'un zamanında burada olmasını beklemiyorum.
- Thank you for dealing with this problem on time.
- Bu sorunla zamanında ilgilendiğiniz için teşekkürler.
- Have Tom and Mary ever come on time?
- Tom ve Mary hiç zamanında geldi mi?
- As far as I know, he has never come on time.
- Bildiğim kadarıyla, o asla zamanında gelmedi.
- The train arrived on time to Kyoto.
- Tren zamanında Kyoto'ya vardı.
- I don't know if you've noticed or not, but Tom hasn't been getting to work on time recently.
- Fark ettiniz mi bilmiyorum ama Tom son zamanlarda işe zamanında gelmiyor.
- The heavy snowfall prevented our train from leaving on time.
- Yoğun kar yağışı, trenimizin zamanında kalkmasını engelledi.
- I was worried you wouldn't get here on time.
- Zamanında gelemeyeceğinden endişelendim.
- I wonder if the plane will arrive on time.
- Uçağın zamanında gelip gelmeyeceğini merak ediyorum.
- Tom won't get there on time if he doesn't hurry.
- Acele etmezse Tom oraya zamanında varamaz.
- At times the train doesn't arrive on time.
- Bazen tren zamanında gelmiyor.
- I arrived on time.
- Zamanında geldim.
- It was hard for Tom to get his homework done on time.
- Tom'un ödevini zamanında yapması çok zordu.
- Tom scolded Mary for not arriving on time.
- Tom Mary'yi zamanında gelmediği için azarladı.
- Tom was the only one who handed in his homework on time.
- Tom ev ödevini zamanında teslim eden tek kişiydi.
- Not coming on time is very bad.
- Zamanında gelmemek çok kötüdür.
- Mary has arrived on time.
- Mary zamanında geldi.
- He's always on time for her appointments.
- Randevularına her zaman zamanında gelir.
- Tom knew that Mary was unlikely to be there on time.
- Tom, Mary'nin muhtemelen zamanında orada olamayacağını biliyordu.
- There is little hope that she will come on time.
- Onun zamanında geleceğine dair küçük bir umut var.
- You're probably expecting Tom to arrive on time.
- Muhtemelen Tom'un zamanında gelmesini bekliyorsun.
- It is doubtful whether she will come on time.
- Zamanında gelip gelmeyeceği şüpheli.
- Tom was always on time.
- Tom her zaman zamanında geldi.
- Do you really expect Tom to arrive on time?
- Gerçekten Tom'un zamanında gelmesini bekliyor musun?
- I'll try my best to be there on time.
- Zamanında orada olmak için elimden geleni yapacağım.
- The train arrived on time.
- Tren, zamanında vardı.
- As far as I know, he has never come on time.
- Bildiğim kadarıyla hiç zamanında gelmedi.
- I can't help wondering if Tom will get here on time.
- Tom'un zamanında gelip gelmeyeceğini merak etmekten kendimi alamıyorum.
- I sure hope Tom arrives on time.
- Tom'un kesinlikle zamanında varacağını umuyorum.
- He's always on time.
- O, her zaman zamanında gelir.
- What's the point of showing up on time if everyone else shows up late?
- Herkes geç gelirse zamanında gelmenin ne anlamı var?
- Please make sure that we leave on time.
- Lütfen zamanında çıktığımızdan emin olun.
- Let's try and get there on time.
- Oraya zamanında varmaya çalışalım.
- I was lucky to be there on time.
- Ben zamanında orada olduğum için şanslıydım.
- The meals were on time.
- Yemekler zamanında gelirdi.
- Tom was the only one who got here on time.
- Buraya zamanında gelen tek kişi Tom'du.
- From now on, try to arrive on time.
- Şu andan itibaren, zamanında gelmeye çalışın.
- I'm sure that Tom will come on time.
- Tom'un zamanında geleceğinden eminim.
- Tom is going to make it on time.
- Tom zamanında gelecek.
- I wonder whether or not the plane will arrive on time.
- Uçağın zamanında varıp varmayacağını merak ediyorum.
- Tell Tom we plan to be there on time.
- Tom'a zamanında orada olmayı planladığımızı söyle.
- Tom seems to hardly ever get his homework done on time.
- Tom ödevlerini neredeyse hiç zamanında yapmıyor gibi görünüyor.
- I'm afraid I won't get there on time.
- Korkarım oraya zamanında varamayacağım.
- He asked me to wake him up on time.
- Onu zamanında uyandırmamı istedi.
- I like to get things done on time.
- İşleri zamanında halletmeyi severim.
- It's unlikely Tom will be here on time.
- Tom'un zamanında burada olması olası değil.
- Yet again, Gilbert is not on time.
- Gilbert yine zamanında gelmedi.
- Do you think there's any chance we'll be able to finish this on time?
- Bunu zamanında bitirebileceğimize dair bir şans olduğunu düşünüyor musun?
- Are you sure she'll come on time?
- Zamanında geleceğinden emin misin?
- He made it to the classes on time.
- Derslere zamanında geldi.
- Please make sure that we leave on time.
- Lütfen zamanında ayrıldığımıza emin ol.
- Tom didn't even try to get his homework done on time.
- Tom ödevini zamanında yapmaya bile çalışmadı.
- Tom didn't expect Mary to show up on time.
- Tom, Mary'nin zamanında gelmesini beklemiyordu.
- Tom is going to make it on time.
- Tom zamanında yetişecektir.
- I'm sure Tom will be on time.
- Tom'un zamanında geleceğinden eminim.
- She always arrives on time.
- O hep zamanında gelir.
- Tom assumed that Mary would pay her bills on time.
- Tom Mary'nin faturalarını zamanında ödeyeceğini varsaydı.
- Tom isn't going to make it on time.
- Tom zamanında yetişemeyecek.
- We have to be there on time, so don't stand me up tomorrow!
- Biz zamanında orada olmak zorundayız, bu yüzden yarın beni bekletme.
- I assure you everything will be ready on time.
- Her şeyin zamanında hazır olacağını sana garanti ediyorum.
- The train left the station on time.
- Tren zamanında istasyondan ayrıldı.
- Unless there is a miracle, we won't be able to make it on time.
- Bir mucize olmazsa, zamanında yetişemeyiz.
- I wonder whether or not the plane will arrive on time.
- Uçağın zamanında gelip gelmeyeceğini merak ediyorum.
- Only a few people showed up on time for the meeting.
- Sadece birkaç kişi toplantıya zamanında geldi.
- I know Tom will try to arrive on time.
- Tom'un zamanında gelmeye çalışacağını biliyorum.
- Mary ought to do her homework on time.
- Mary, ödevini zamanında yapmalı.
- I didn't expect Tom to get here on time.
- Tom'un buraya zamanında gelmesini beklemiyordum.
- He failed to come on time.
- Zamanında gelemedi.
- There was no chance to finish the job on time.
- İşi zamanında bitirmek için hiçbir ihtimal yoktu.
- I'm never going to make it on time.
- Onu asla zamanında halledemeyeceğim.
- Tom told us to make sure we got there on time.
- Tom oraya zamanında gitmemizi söyledi.
- Did you hand in your essay on time?
- Kompozisyonunu zamanında teslim ettin mi?
- There's no chance that Tom will be here on time.
- Tom'un zamanında burada olma ihtimali yok.
- Whether he comes or not, we'll begin the party on time.
- O gelse de gelmese de, partiye zamanında başlayacağız.
- Tom needs to be on time.
- Tom zamanında gelmeli.
- Everybody came to the class on time.
- Herkes derse zamanında geldi.
- You can rely on their coming on time.
- Zamanında geleceklerine güvenebilirsiniz.
- I'm glad I got here on time.
- Buraya zamanında geldiğime sevindim.
- What time does Tom think we should leave in order to get to the airport on time?
- Tom havaalanına zamanında varmak için ne zaman çıkmamız gerektiğini düşünüyor?
- You arrived on time.
- Zamanında geldin.
- Tom was the only one who was on time.
- Tom zamanında gelen tek kişiydi.
- I have to be on time.
- Zamanında gelmeliyim.
- He has trouble waking up on time.
- Zamanında uyanmakta zorlanıyor.
- We took a taxi so as to reach there on time.
- Zamanında oraya ulaşmak için bir taksiye bindik.
- Do you think Tom will be here on time?
- Size göre Tom zamanında burada olacak mı?
- Tom has trouble waking up on time.
- Tom zamanında uyanmakta zorlanıyor.
- We must hurry if we want to arrive at the station on time.
- Biz, zamanında istasyona varmak istiyorsak acele etmeliyiz.
- Are you sure she'll come on time?
- Onun zamanında geleceğinden emin misin?
- We've got to finish on time.
- Biz zamanında bitirmek zorundayız.
- Mary promised she'd be on time.
- Mary zamanında geleceğine söz verdi.
- I'm trying my best to finish this report on time.
- Bu raporu zamanında bitirmek için elimden geleni yapıyorum.
- I'm not sure if I'm going to be able to be there on time.
- Zamanında orada olabileceğimden emin değilim.
- It's because of you that we were able to complete this job on time.
- Senin sayende bu işi zamanında bitirebildik.
- I got to my office on time.
- Ofisime zamanında geldim.
- I don't think Tom ever gets anywhere on time.
- Tom'un hiçbir yere zamanında gittiğini sanmıyorum.
- The bus doesn't always come on time.
- Otobüs her zaman zamanında gelmez.
- Make sure to get to the office on time.
- Ofise zamanında gittiğinden emin ol.
- It's up to you to get to school on time.
- Okula zamanında gitmek senin elinde.
- I've always paid the rent on time.
- Kirayı her zaman zamanında ödedim.
- Tom is doing his best to get the report done on time.
- Tom raporu zamanında yetiştirmek için elinden geleni yapıyor.
- I'm just glad I got it done on time.
- Zamanında bitirdiğim için mutluyum.
- You should've paid your bills on time.
- Faturalarını zamanında ödemeliydin.
- We managed to get there on time.
- Oraya zamanında varmayı başardık.
- Make sure you're on time.
- Zamanında geldiğinden emin ol.
- Let's hope we get there on time.
- Oraya zamanında varacağımızı umalım.
- Tom usually shows up on time.
- Tom genellikle zamanında gelir.
- I didn't think we'd get here on time.
- Buraya zamanında geleceğimizi düşünmedim.
- He arrived on time in spite of the rain.
- Yağmura rağmen zamanında vardı.
- Are we on time?
- Zamanında geldik mi?
- Tom said that Mary would be on time.
- Tom, Mary'nin zamanında geleceğini söyledi.
- Tom doesn't doubt that Mary will arrive on time.
- Tom'un Mary'nin zamanında geleceğinden şüphesi yok.
- Be on time.
- Zamanında gelin.
- No one expected Tom to arrive on time.
- Kimse Tom'un zamanında gelmesini beklemiyordu.
- I wish I had paid my bills on time.
- Keşke faturalarımı zamanında ödeseydim.
- Tom usually comes on time.
- Tom genelde zamanında gelir.
- Recently, they have not been giving her her paycheck on time.
- Son zamanlarda maaş çekini zamanında vermiyorlarmış.
- I pay my bills on time.
- Ben faturalarımı zamanında öderim.
- Thanks for being on time.
- Zamanında geldiğin için teşekkürler.
- He assumed that the train would be on time.
- Trenin zamanında geleceğini varsayıyordu.
- Tom always arrives on time.
- Tom hep zamanında gelir.
- Tom told us to make sure we got there on time.
- Tom bize oraya zamanında varmamız konusunda emin olmamızı söyledi.
- Have Tom and Mary ever come on time?
- Tom ve Mary hiç zamanında geldiler mi?
- I thought that we wouldn't get there on time, but we did.
- Oraya zamanında varamayacağımızı düşünmüştüm ama vardık.
- The construction team will have to work through the night to finish the job on time.
- İnşaat ekibi işi zamanında bitirmek için gece boyunca çalışmak zorunda kalacak.
- Nearly everybody got here on time.
- Hemen hemen herkes buraya zamanında geldi.
- If you want to be on time, you should be there by 11 o'clock.
- Zamanında orada olmak istiyorsan, saat 11'de orada olmalısın.
- Almost everyone arrived on time.
- Hemen hemen herkes zamanında geldi.
- Am I on time?
- Zamanında yetiştim mi?
- Please make sure you get here on time.
- Lütfen buraya zamanında geldiğinden emin ol.
- Tom didn't pay his taxes on time.
- Tom vergilerini zamanında ödemedi.
- Don't expect everyone to be here on time.
- Herkesin zamanında burada olmalarını beklemeyin.
- I hope Tom will be on time.
- Umarım Tom zamanında gelir.
- The train will arrive on time.
- Tren zamanında varacak.
- I worked really hard to get this done on time.
- Bunu zamanında halletmek için gerçekten çok çalıştım.
- Tom has asked us to make sure we get there on time.
- Tom, oraya zamanında ulaştığımızdan emin olmamızı istedi.
- We made it on time.
- Onu zamanında yaptık.
- You arrived on time.
- Zamanında vardın.
- Can you make it on time?
- Zamanında yetişebilir misin?
- Tom was afraid that he wouldn't get to school on time.
- Tom okula zamanında varamayacağından korkuyordu.
- Were you able to make it to the station on time to catch the first train this morning?
- Bu sabah ilk trene yetişmek için istasyona zamanında gidebildin mi?
- Tom arrived on time.
- Tom zamanında geldi.
- Tom is seldom ever on time.
- Tom nadiren zamanında gelir.
- Tom said that he'd be on time.
- Tom zamanında geleceğini söyledi.
- Tom has never been on time.
- Tom hiç zamanında gelmezdi.
- Tom praised Mary for always being on time.
- Tom, Mary'yi her zaman zamanında geldiği için övdü.
- He didn't come on time.
- Zamanında gelmedi.
- He never arrives on time.
- Asla zamanında gelmez.
- Tom knew that he wouldn't be able to get to school on time.
- Tom okula zamanında varamayacağını biliyordu.
- Are you saying there's still a chance that we can get this done on time?
- Hâlâ bu işi zamanında bitirebilme şansımız olduğunu mu söylüyorsun?
- I sure hope that Tom gets here on time.
- Ben kesinlikle Tom'un buraya zamanında geleceğini umuyorum.
- I don't doubt that Tom will arrive on time.
- Tom'un zamanında geleceğinden şüphem yok.
- I left on time.
- Zamanında çıktım.
- The snow prevented us from arriving on time.
- Kar zamanında varmamızı engelledi.
- We got here on time.
- Biz zamanında geldik.
- We hope to arrive on time.
- Zamanında varmayı umuyoruz.
- I wasn't able to finish my homework on time.
- Ev ödevimi zamanında bitiremedim.
- Please try your best to get here on time.
- Lütfen buraya zamanında gelmek için elinden geleni yapmaya çalış.
- Tom usually gets here on time.
- Tom genellikle zamanında buraya gelir.
- Tom doesn't like people who don't show up on time.
- Tom zamanında gelmeyen insanları sevmiyor.
- I was there on time, but I didn't see you!
- Zamanında oradaydım ama seni görmedim.
- Don't you think we'll get there on time?
- Oraya zamanında varacağımızı düşünmüyor musun?
- It is important to eat on time.
- Zamanında yemek önemlidir.
- Tom assumed that the meeting would start on time.
- Tom toplantının zamanında başlayacağını varsaydı.
- Our teacher is always on time for class.
- Öğretmenimiz sınıfa her zaman zamanında gelir.
- I usually pay my bills on time.
- Genelde faturalarımı zamanında öderim.
- We'll do whatever it takes to complete the project on time.
- Projeyi zamanında tamamlamak için ne gerekiyorsa yapacağız.
- Tom never pays his rent on time.
- Tom kirasını asla zamanında ödemez.
- We can't be the only two people who forgot to pay our bills on time.
- Faturalarını zamanında ödemeyi unutan sadece biz olamayız.
- Always arrive on time.
- Her zaman zamanında gel.
- We almost didn't get there on time.
- Neredeyse zamanında varamıyorduk.
- He has never come on time that I know of.
- Bildiğim kadarıyla hiç zamanında gelmedi.
- Tom made it on time.
- Tom zamanında yetişti.
- We reached the station on time.
- Biz istasyona zamanında vardık.
- Our English teacher is always on time.
- İngilizce öğretmenimiz her zaman zamanında gelir.
- Did you get there on time?
- Oraya zamanında vardın mı?
- It's going to be very hard get there on time.
- Oraya zamanında varmak çok zor olacak.
- Do all of your classmates always get to class on time?
- Sınıf arkadaşlarınızın hepsi her zaman zamanında derse giriyor mu?
- I doubt if Tom will come on time.
- Tom'un zamanında gelip gelmeyeceğinden şüpheliyim.
- I was on time.
- Zamanında gelmiştim.
- Tom is always on time, isn't he?
- Tom her zaman zamanında gelir, değil mi?
- Tom is busting his balls to get the work done on time.
- Tom işi zamanında yetiştirebilmek için yırtınıyor.
- It is important to eat on time.
- Zamanında yemek yemek önemlidir.
- Let's hope to arrive on time.
- Zamanında varmayı umalım.
- If you don't miss the train, you'll get there on time.
- Treni kaçırmazsan, oraya zamanında varırsın.
- It'll be very difficult get there on time.
- Oraya zamanında varmak çok zor olacak.
- Tom knew that I'd be on time.
- Tom zamanında geleceğimi biliyordu.
- It's because of you that we were able to complete this job on time.
- Senin sayende bu işi zamanında tamamlayabildik.
- I thought we wouldn't get there on time, but we did.
- Oraya zamanında yetişemeyiz sanıyordum, ama yetiştik.
- There is not much possibility of his coming on time.
- Zamanında gelme ihtimali pek yok.
- Recently, they have not been giving her her paycheck on time.
- Son zamanlarda, ona maaş çekini zamanında vermiyorlar.
- Tom is never on time, is he?
- Tom asla zamanında gelmez, değil mi?
- Tom doesn't doubt that Mary will arrive on time.
- Tom, Mary'nin zamanında geleceğinden şüphe duymuyor.
- Tom never arrives on time.
- Tom asla zamanında gelmez.
- She is never on time.
- O asla zamanında gelmez.
- I got to my office on time.
- Ofisime zamanında gittim.
- Let's assume Tom won't be here on time.
- Tom'un zamanında gelmeyeceğini varsayalım.
- Tom left on time.
- Tom zamanında çıktı.
- It'll be very difficult get there on time.
- Zamanında oraya gitmek çok zor olacak.
- You ought to get to work on time.
- İşe zamanında gelmelisin.
- Did Tom arrive on time?
- Tom zamanında geldi mi?
- Make sure to get to the office on time.
- Ofise zamanında ulaştığınızdan emin olun.
- Please be on time.
- Lütfen zamanında gel.
- I couldn't have finished the project on time without your help.
- Senin yardımın olmadan projeyi zamanında bitiremezdim.
- If you leave now, you'll get there on time.
- Şimdi çıkarsan, zamanında orada olursun.
- Tom always pays his rent on time.
- Tom kirasını hep zamanında öder.
- Have you ever known them to come on time?
- Sen hiç onların zamanında geldiğini fark ettin mi?
- The train departed on time.
- Tren zamanında hareket etti.
- Tom will make it on time.
- Tom zamanında yetişecektir.
- I always get to school on time.
- Okula hep zamanında giderim.
- Tom was the only one who was on time.
- Zamanında gelen tek kişi Tom'du.
- Tom won't be able to get to the airport on time.
- Tom zamanında havaalanına varamayacak.
- Don't expect everyone to be here on time.
- Herkesin zamanında burada olmasını beklemeyin.
- All I ask is that you show up on time.
- Tek istediğim zamanında gelmeniz.
- Tom can still make it on time if he runs.
- Tom koşarsa yine de zamanında yetişebilir.
- We have to make sure we get there on time.
- Zamanında oraya gittiğimizden emin olmak zorundayız.
- Tom doesn't usually get here on time.
- Tom genelde buraya zamanında gelmez.
- You never seem to get anywhere on time.
- Asla zamanında hiçbir yere gitmiyor gibi görünüyorsun.
- We hope to arrive on time.
- Biz zamanında varmayı umuyoruz.
- In spite of the heavy traffic, we arrived on time.
- Yoğun trafiğe rağmen zamanında vardık.
- Tom can rely on Mary to be on time.
- Tom zamanında gelme konusunda Mary'ye güvenebilir.
- None of us could arrive at the harbor on time.
- Hiçbirimiz zamanında limana varamadık.
- It's unlikely that the meeting will start on time.
- Toplantının zamanında başlaması olası değil.
- I should've tried harder to get the report finished on time.
- Raporu zamanında bitirmek için daha çok çabalamalıydım.
- I'll do my best to be ready on time.
- Zamanında hazır olmak için elimden geleni yapacağım.
- I promise you that I'll be there on time.
- Zamanında orada olacağıma söz veriyorum.
- Tom should apologize to Mary for not arriving on time.
- Tom zamanında gelmediği için Mary'den özür dilemeli.
- I'm pretty sure Tom will be on time.
- Tom'un zamanında geleceğinden oldukça eminim.
- I was there on time, but I didn't see you!
- Zamanında oradaydım ama seni göremedim!
- Our meeting rarely starts on time.
- Toplantılarımız nadiren zamanında başlar.
- Tom knew I'd be on time.
- Tom zamanında geleceğimi biliyordu.
- I won't be able to finish this job on time without some help.
- Yardım almadan bu işi zamanında bitiremeyeceğim.
- It's possible that Tom won't be here on time.
- Tom'un zamanında gelememe ihtimali var.
- Tom was on time.
- Tom zamanında geldi.
- Tom is never on time.
- Tom asla zamanında gelmez.
- I don't think I'll get there on time.
- Oraya zamanında ulaşacağımı sanmıyorum.
- I don't think Tom will be here on time.
- Tom'un zamanında burada olacağını sanmıyorum.
- You don’t have to be on time.
- Zamanında gelmek zorunda değilsin.
- Not coming on time is very bad.
- Zamanında gelmemek çok kötü.
- We must hurry if we want to arrive at the station on time.
- İstasyona zamanında varmak istiyorsak acele etmeliyiz.
- John's parents seemed relieved to hear that his plane was on time.
- John'un anne ve babası, onun uçağının zamanında kalktığını duyunca rahatlamış görünüyordu.
- Father got to his office on time.
- Babam ofisine zamanında geldi.
- Tom won't make it on time.
- Tom zamanında yetişemez.
- Do you think Tom will be here on time?
- Sence Tom zamanında burada olur mu?
- You might want to try a little harder to be on time the next time.
- Bir dahaki sefere zamanında yetişmek için biraz daha uğraşmayı deneyebilirsin.
- I'm not going to make it on time.
- Zamanında gelemeyeceğim.
- Do you think we will get there on time?
- Oraya zamanında varacağımızı düşünüyor musunuz?
- Did Tom arrive on time?
- Tom zamanında vardı mı?
- I'm supposed to make sure Tom gets to school on time.
- Tom'un okula zamanında gittiğinden emin olmalıyım.
- Tom was the only one who didn't hand in his homework on time.
- Ödevini zamanında teslim etmeyen tek kişi Tom'du.
- We won't be on time.
- Zamanında gelmeyeceğiz.
- I would advise you to get to the airport on time.
- Havalimanına zamanında gitmeni tavsiye ederdim.
- I can almost guarantee that Tom won't get here on time.
- Tom'un buraya zamanında gelmeyeceğini neredeyse garanti edebilirim.
- Tom never arrives on time.
- Tom asla zamanında varmaz.
- I'm going to tell them that I won't be there on time.
- Zamanında orada olmayacağımı onlara söyleyeceğim.
- Tom never seems to be on time.
- Tom asla zamanında gelmiyor gibi.
- Let us know if you can't get here on time.
- Zamanında gelemezsen bize haber ver.
- I assure you everything will be ready on time.
- Sizi temin ederim her şey zamanında hazır olacak.
- I depend on the alarm clock to wake up on time every morning.
- Her sabah zamanında uyanmak için çalar saate güvenirim.
- They said it would be ready on time.
- Zamanında hazır olacağını söylediler.
- I don't think I'll get there on time.
- Oraya zamanında varacağımı sanmıyorum.
- He managed to be on time for class.
- Sınıfa zamanında gelebildi.
- I wouldn't be too surprised if Tom didn't show up on time.
- Tom zamanında gelmezse çok da şaşırmam.
- We've got to finish on time.
- Zamanında bitirmeliyiz.
- Do you think we'll get there on time?
- Oraya zamanında ulaşacağımızı düşünüyor musun?
- I know Tom is going to try to arrive on time.
- Tom'un zamanında varmaya çalışacağını biliyorum.
- Make sure you get here on time.
- Zamanında buraya geldiğinizden emin olun.
- Maybe we can make it on time.
- Belki zamanında yetişebiliriz.
- We could make it on time if we walked a little faster.
- Biraz daha hızlı yürürsek zamanında yetişebiliriz.
- Let's hope to arrive on time.
- Zamanında varmayı umut edelim.
- You won't get there on time if you don't hurry.
- Acele etmezseniz zamanında oraya varmayacaksınız.
- He will do his best to finish it on time.
- Onu zamanında bitirmek için elinden geleni yapacaktır.
- The train is always on time.
- Tren, hep zamanında gelir.
- Have they ever come on time?
- Hiç zamanında geldikleri oldu mu?
- I hope Tom gets here on time.
- İnşallah Tom buraya zamanında gelir.
- Nancy never fails to arrive on time.
- Nancy'nin zamanında gelmediği olmaz.
- I'm pretty sure that Tom will be on time.
- Tom'un zamanında geleceğinden eminim.
- We hope that you'll get here on time.
- Umarız buraya zamanında geleceksiniz.
- Let's assume Tom won't be here on time.
- Tom'un zamanında burada olmayacağını farzedelim.
- Fortunately, I was on time.
- Neyse ki zamanında geldim.
- Tom isn't going to make it on time.
- Tom onu zamanında yetiştiremeyecek.
- Let's hope that we get there on time.
- Umarım oraya zamanında varırız.
- Do you really expect Tom to get here on time?
- Gerçekten Tom'un buraya zamanında gelmesini mi bekliyorsun?
- Tom told Mary that he'd be on time.
- Tom Mary'ye zamanında geleceğini söyledi.
- Nearly everybody got here on time.
- Neredeyse herkes zamanında geldi.
- We took a taxi so as to get there on time.
- Oraya zamanında varabilmek için taksiye bindik.
- I want to know why you didn't get here on time.
- Buraya neden zamanında gelmediğini bilmek istiyorum.
- The plane will get in on time.
- Uçak zamanında inecek.
- We arrived at the office on time.
- Biz ofise zamanında vardık.
- I need to get to work on time.
- İşe zamanında varmam lazım.
- I'll try to be there on time.
- Zamanında orada olmaya çalışacağım.
- Tom was the only one who got here on time.
- Tom buraya zamanında gelen tek kişiydi.
- I'm always on time for appointments.
- Randevulara hep zamanında giderim.
- Tom doesn't usually get here on time.
- Tom genellikle buraya zamanında gelmez.
- Tom managed to get to school on time.
- Tom okula zamanında varabildi.
- I was worried you wouldn't get here on time.
- Buraya zamanında gelmeyeceğin konusunda endişeliydim.
- Our train arrived on time.
- Trenimiz zamanında geldi.
- They said it would be ready on time.
- Onlar bunun zamanında hazır olacağını söyledi.
- The train departed on time.
- Tren zamanında kalktı.
- Did they say why they couldn't pay their bill on time?
- Neden faturalarını zamanında ödeyemediklerini söylediler mi?
- Tom almost never gets to school on time.
- Tom neredeyse hiçbir zaman okula zamanında gitmez.
- Tom doubts that he'll be able get there on time.
- Tom zamanında oraya varabileceğinden emin değil.
- I hope you can make it on time.
- Umarım zamanında yetişebilirsin.
- Tom is going to try to be there on time.
- Tom zamanında orada olmaya çalışacak.
- It's not going to be easy to finish this job on time.
- Bu işi zamanında bitirmek kolay olmayacak.
- Tom isn't very likely to be here on time.
- Tom'un zamanında burada olması pek mümkün değil.
- Tom has asked us to make sure we arrive on time.
- Tom bizden zamanında vardığımızdan emin olmamızı istedi.
- I wonder whether Tom will really get here on time.
- Acaba Tom gerçekten zamanında gelecek mi?
- I arrived at the station on time.
- İstasyona zamanında vardım.
- I was lucky to be there on time.
- Zamanında orada olduğum için şanslıydım.
- Tom will make it on time.
- Tom zamanında yetişecek.
- Don't you think we'll get there on time?
- Oraya zamanında ulaşacağımızı düşünmüyor musun?
- Even though Tom is sick, he plans to get his homework finished on time.
- Tom hasta olmasına rağmen ödevini zamanında bitirmeyi planlıyor.
- I made Tom promise to come on time.
- Tom'a zamanında geleceğine dair söz verdirdim.
- Do you think we will get there on time?
- Sence oraya zamanında varabilecek miyiz?
- Tom won't get there on time if he doesn't hurry.
- Tom acele etmezse oraya zamanında varamayacak.
- Tom arrived at school on time.
- Tom okula zamanında geldi.
- The train will arrive on time.
- Tren zamanında gelecek.
- The train was on time.
- Tren zamanında geldi.
- I had a hard time trying to get this report finished on time.
- Bu raporu zamanında yetiştirmeye çalışırken epey zorlandım.
- Please be at work on time.
- İşe zamanında gel lütfen.
- The train arrived in Kyoto on time.
- Tren Kyoto'ya zamanında vardı.
- I know I can make it on time.
- Zamanında yetişebileceğimi biliyorum.
- At times the train doesn't arrive on time.
- Bazen tren zamanında gelmez.
- You never arrive on time.
- Sen asla zamanında gelmezsin.
- Did they say why they couldn't pay their bill on time?
- Faturalarını neden zamanında ödeyemediklerini söylediler mi?
- Please make sure that you get here on time.
- Lütfen buraya zamanında geldiğinden emin ol.
- There was no chance to finish the job on time.
- İşi zamanında bitirme şansımız yoktu.
- I always pay the rent on time.
- Kirayı hep zamanında öderim.
- I sure hope Tom arrives on time.
- Umarım Tom zamanında gelir.
- He failed to come on time.
- O zamanında gelmeyi başaramadı.
- Were you on time for work today?
- Bugün işe zamanında geldin mi?
- I managed to get to the station on time.
- İstasyona zamanında varmayı başardım.
- It may be a fascist dictatorship, but at least the trains run on time.
- Faşist bir diktatörlük olabilir, ama en azından trenler zamanında çalışıyor.
- I'm glad I got here on time.
- Zamanında burada olduğum için memnun oldum.
- We won't be on time.
- Zamanında yetişemeyeceğiz.
- You can rely on their coming on time.
- Onların zamanında geleceğinden emin olabilirsin.
- I'll bet Tom doesn't get here on time.
- Tom'un buraya zamanında varmayacağına bahse girerim.
- Tom didn't come on time.
- Tom zamanında gelmedi.
- I was on time.
- Zamanında geldim.
- I'd like to know why you didn't finish your homework on time.
- Ev ödevini neden zamanında bitirmediğini bilmek istiyorum.
- We hope that you'll get here on time.
- Umarız zamanında burada olursunuz.
- Tom usually gets here on time.
- Tom genellikle buraya zamanında gelir.
- You won't get there on time.
- Oraya zamanında varamayacaksın.
- The airplane took off on time.
- Uçak zamanında kalktı.
- If you don't miss the train, you'll get there on time.
- Treni kaçırmazsan oraya zamanında yetişirsin.
- I assure you we'll be able to pay the rent on time.
- Sizi temin ederim ki kirayı zamanında ödeyebileceğiz.
- We have to be on time.
- Zamanında olmalıyız.
- I hope I can get there on time.
- Umarım oraya zamanında varabilirim.
- I hope Tom gets here on time.
- Umarım Tom buraya zamanında gelir.
- I tried my best to get here on time.
- Buraya zamanında gelmek için elimden geleni denedim.
- Do you think Tom will be here on time?
- Tom'un zamanında burada olacağını düşünüyor musun?
- If Tom doesn't help us, we'll never be able to finish this on time.
- Tom bize yardım etmezse, bunu asla zamanında bitiremeyeceğiz.
- They finished building the bridge on time.
- Köprü inşaatını zamanında bitirdiler.
- Tom won't be able to get here on time.
- Tom buraya zamanında gelemeyecek.
- You won't be able to get there on time.
- Oraya zamanında varamayacaksın.
- You're on time.
- Zamanında geldin.
- John's parents seemed relieved to hear that his plane was on time.
- John'un ebeveynleri, uçağının zamanında geldiğini duydukları için rahatlamış gibi görünüyorlardı.
- I've always paid the rent on time.
- Kirayı hep zamanında öderim.
- We need to be on time.
- Zamanında gitmeliyiz.
- Tom didn't turn in his homework on time.
- Tom ödevini zamanında teslim etmedi.
- Is flight 23 on time?
- 23 numaralı uçuş zamanında mı?
- If I'm lucky, I will arrive on time.
- Eğer şanslıysam, zamanında varırım.
- Tom will try to be there on time.
- Tom zamanında orada olmaya çalışacak.
- I can be ready on time.
- Zamanında hazır olabilirim.
- He made it to the classes on time.
- Derse zamanında yetişebildi.
- Let's hope that we get there on time.
- Oraya zamanında varacağımızı umalım.
- Tom is always on time for appointments.
- Tom randevularına hep zamanında gelir.
- Tom always gets here on time.
- Tom her zaman zamanında gelir.
- Will we arrive on time?
- Zamanında varacak mıyız?
- Tom won't likely be on time.
- Tom muhtemelen zamanında gelmeyecektir.
- We can still get there on time.
- Oraya hala zamanında varabiliriz.
- All you have to do is get there on time.
- Tek yapman gereken zamanında orada olmak.
- Our teacher is always on time for class.
- Öğretmenimiz her zaman derse zamanında gelir.
- Tom needs to get to work on time.
- Tom'un işe zamanında gitmesi gerekiyor.
- I want to emphasize the need to get this done on time.
- Bu işi zamanında halletmemiz gerektiğini vurgulamak istiyorum.
- The train arrived on time.
- Tren zamanında geldi.
- I never thought we'd get here on time.
- Buraya zamanında geleceğimizi hiç düşünmemiştim.
- I'm sure that Tom will be on time.
- Tom'un zamanında geleceğinden eminim.
- The plane arrived at Itami Airport on time.
- Uçak Itami havaalanına zamanında vardı.
- Tom was the only one who didn't hand in his homework on time.
- Ev ödevini zamanında teslim etmeyen tek kişi Tom'du.
- The plane arrived at Itami Airport on time.
- Uçak Itami Havaalanı'na zamanında vardı.
- I thought for sure Tom would be here on time.
- Tom'un zamanında burada olacağından emindim.
- I assure you we'll be able to pay the rent on time.
- Kirayı zamanında ödeyebileceğimize sizi temin ederim.
- I wonder whether Tom will really get here on time.
- Tom'un gerçekten zamanında gelip gelmeyeceğini merak ediyorum.
- Try to be on time.
- Zamanında gelmeye çalış.
- I need to get to work on time.
- İşe zamanında gitmeliyim.
- None of us could arrive at the harbor on time.
- Hiçbirimiz limana zamanında varamadık.
- I thought you weren't going to get here on time.
- Buraya zamanında gelmeyeceğini düşündüm.
- All essays must be handed in on time.
- Tüm kompozisyonlar zamanında teslim edilmelidir.
- The train did not arrive on time.
- Tren zamanında gelmedi.
- He will do his best to finish it on time.
- Zamanında bitirmek için elinden geleni yapacak.
- You never seem to get anywhere on time.
- Hiçbir yere zamanında varamıyor gibisin.
- I promise that I'll be there on time.
- Ben zamanında orada olacağıma söz veriyorum.
- I ran in order to be on time.
- Zamanında yetişmek için koştum.
- I didn't think we'd get here on time.
- Buraya zamanında geleceğimizi sanmıyordum.
- He ran so he would get there on time.
- Oraya zamanında varmak için koştu.
- Thanks for being on time.
- Zamanında geldiğiniz için teşekkürler.
- I pay my bills on time.
- Faturalarımı zamanında öderim.
- He is always on time for an appointment.
- Bir randevuya her zaman zamanında varır.
- Tom is certain to come on time.
- Tom'un zamanında geleceği kesin.
- Yet again, Gilbert is not on time.
- Bir kez daha Gilbert zamanında gelmedi.
- Tom is going to great lengths to finish the work on time.
- Tom işi zamanında yetiştirebilmek için yırtınıyor.
- What makes you think Tom won't be here on time?
- Tom'un zamanında gelmeyeceğini size düşündüren ne?
- I promise that I'll be there on time.
- Zamanında orada olacağıma söz veriyorum.
- She always arrives on time.
- Her zaman zamanında gelir.
- I'm going to need your help if I'm going to finish this on time.
- Bu işi zamanında bitirmek için yardımınıza ihtiyacım olacak.
- I don't think I'll make it to school on time.
- Okula zamanında yetişebileceğimi sanmıyorum.
- I'm sure that he'll come on time.
- Zamanında geleceğinden eminim.
- He managed to be on time for class.
- Derse zamanında gelmeyi başardı.
- We took a taxi so as to reach there on time.
- Oraya zamanında varabilmek için bir taksiye bindik.
- Everybody came to the class on time.
- Herkes sınıfa zamanında geldi.
- I'm on time.
- Zamanında geldim.
- I'm pretty sure Tom will be on time.
- Tom'un zamanında geleceğinden eminim.
- Father got to his office on time.
- Babam ofisine zamanında vardı.
- None of the students have arrived on time.
- Öğrencilerin hiçbiri zamanında gelmedi.
- I tried to get my homework done on time.
- Ev ödevimi zamanında yaptırmaya çalıştım.
- Tom always pays his rent on time.
- Tom her zaman kirasını zamanında öder.
- She is certain to come on time.
- Zamanında geleceği kesin.
- Tom was afraid that he wouldn't get to school on time.
- Tom okula zamanında gidemeyeceğinden korkuyordu.
- I almost always arrive on time.
- Neredeyse her zaman zamanında gelirim.
- Tom isn't very likely to get there on time.
- Tom'un oraya zamanında varması çok olası değil.
- Tom doubts that he'll be able get there on time.
- Tom oraya zamanında varabileceğinden şüphe ediyor.
- There is not much possibility of his coming on time.
- Onun zamanında gelme olasılığı çok yoktur.
- Tom is usually on time and Mary is usually late.
- Tom genellikle zamanında gelir, Mary ise genellikle geç kalır.
- Are you saying there's still a chance that we can get this done on time?
- Bunu zamanında yaptırabilmemiz için hâlâ bir şans olduğunu mu söylüyorsun?
- You ought to get to work on time.
- İşe zamanında başlamalısın.
- I'll make sure Tom gets there on time.
- Tom'un zamanında orada olmasını sağlayacağım.
- Tom expects Mary to be on time.
- Tom Mary'nin zamanında gelmesini bekliyor.
- All I ask is that you show up on time.
- Benim tüm istediğim senin zamanında gelmen.
- Tom is unlikely to be here on time.
- Tom'un zamanında burada olması pek mümkün değil.
- Tom praised Mary for always being on time.
- Her zaman zamanında geldiği için Tom Mary'yi övdü.
- You ought to get to work on time.
- İşe zamanında gitmelisin.
- The plane took off on time.
- Uçak zamanında kalktı.
- I was the only one to get here on time.
- Zamanında buraya gelen tek kişi bendim.
- We're going to try to be there on time.
- Zamanında orada olmaya çalışacağız.
- We almost got there on time.
- Neredeyse zamanında orada olacaktık.
- Tom arrived on time in spite of the storm.
- Tom fırtınaya rağmen zamanında geldi.
- Tom is going to great lengths to finish the work on time.
- Tom işi zamanında bitirmek için elinden geleni yapıyor.
- Tom managed to get to school on time.
- Tom okula zamanında gitmeyi başardı.
- I thought we wouldn't get there on time, but we did.
- Oraya zamanında varamayacağımızı düşünmüştüm ama vardık.
- I doubt if Tom will come on time.
- Tom'un zamanında geleceğinden şüpheliyim.
- If I'd driven a little faster, we'd have gotten there on time.
- Biraz daha hızlı sürseydik, oraya zamanında varırdık.
- The train was on time today.
- Bugün tren zamanında.
- Tom almost always gets places on time.
- Tom neredeyse her zaman bir yere zamanında gider.
- I doubt if Bob will come on time.
- Bob'un zamanında geleceğinden şüpheliyim.
- I would advise you to get to the airport on time.
- Ben havaalanına zamanında gitmeni tavsiye ediyorum.
- Do you think Tom will be here on time?
- Sence Tom zamanında burada olacak mı?
- You'll be on time, won't you?
- Zamanında geleceksin, değil mi?
- We ended up not getting there on time.
- Sonunda oraya zamanında varamadık.
- We made it on time.
- Zamanında yetiştik.
- Were you on time for work today?
- Bugün işe zamanında vardın mı?
- Tom will make it on time, I think.
- Tom zamanında yetişecek, sanırım.
- She arrived at school on time in spite of the snowstorm.
- Kar fırtınasına rağmen okula zamanında geldi.
- From now on, try to arrive on time.
- Bundan böyle zamanında gelmeye çalış.
- I couldn't get it done on time.
- Zamanında bitiremedim.
- Have you ever known them to come on time?
- Hiç zamanında geldiklerini gördünüz mü?
- Tom expects Mary to be on time.
- Tom, Mary'nin zamanında gelmesini bekler.
- I thought I was going to make it here on time.
- Oraya zamanında gideceğimi düşündüm.
- I ran so I would be on time.
- Zamanında yetişeyim diye koştum.
- Is there any chance that Tom won't get here on time?
- Tom'un zamanında gelmeme ihtimali var mı?
- I'll be on time.
- Zamanında geleceğim.
- The plane will get in on time.
- Uçak zamanında gelecek.
- I made Tom promise to come on time.
- Zamanında gelmesi için Tom'a söz verdirdim.
- We got the job done on time.
- İşi zamanında bitirdik.
- Do you think there's any chance we'll be able to finish this on time?
- Sence bu işi zamanında bitirebilme şansımız var mı?
- What makes you think Tom won't be here on time?
- Tom'un zamanında burada olmayacağını sana düşündüren ne?
- I only hope we can get this done on time.
- Umarım bu işi zamanında bitirebiliriz.
- Tom will never make it to school on time.
- Tom asla okula zamanında gelemeyecek.
- Tom never pays his rent on time.
- Tom kirasını hiç zamanında ödemiyor.
- I want to make sure we get there on time.
- Zamanında orada olacağımızdan emin olmak istiyorum.
- The train was on time today, as always.
- Her zaman olduğu gibi, Tren bugün zamanında geldi.
- The train was delayed, so I could not arrive there on time.
- Tren gecikti, bu yüzden zamanında oraya ulaşamadım.
- At least try to come on time.
- Hiç olmazsa zamanında gelmeye çalış.
- I wonder if Tom will get here on time.
- Acaba Tom buraya zamanında gelecek mi?
- What's the point of showing up on time if everyone else shows up late?
- Herkes geç geliyorsa zamanında gelmenin ne anlamı var?
- Did you hand in your essay on time?
- Denemeni zamanında teslim ettin mi?
- Please try your best to get here on time.
- Lütfen zamanında gelmek için elinizden geleni yapın.
- All essays must be handed in on time.
- Tüm denemeler zamanında teslim edilmelidir.
- Do all of your classmates always get to class on time?
- Sınıf arkadaşlarının hepsi derse zamanında geliyor mu?
- Tom is unlikely to be here on time.
- Tom'un zamanında burada olması muhtemel değil.
- Tom thought he could reach the airport on time if he drove a little over the speed limit.
- Tom hız sınırını biraz aşarsa havaalanına zamanında varabileceğini düşündü.
- Tom has to be on time.
- Tom zamanında gelmeli.
- How did you know that Tom wouldn't show up on time?
- Tom'un zamanında gelmeyeceğini nereden biliyordun?
- I wasn't able to finish my homework on time.
- Ödevimi zamanında bitiremedim.
- I'm sure that he'll come on time.
- Onun zamanında geleceğinden eminim.
- Bill is seldom ever on time.
- Bill nadiren zamanında gelir.
- Please come on time.
- Lütfen zamanında gel.
- Tom may not make it on time.
- Tom zamanında gelemeyebilir.
- I doubt that Tom will get here on time.
- Tom'un buraya zamanında geleceğinden şüpheliyim.
- It's possible that Tom won't be here on time.
- Tom'un zamanında burada olmaması mümkün.
- I know Tom is going to try to arrive on time.
- Tom'un zamanında gelmeye çalışacağını biliyorum.
- I need to be on time.
- Zamanında gelmeliyim.
- I barely made it on time.
- Ben zar zor zamanında yetiştim.
- Tom got here on time.
- Tom zamanında geldi.
- Tom is never going to get there on time.
- Tom oraya asla zamanında varamayacak.
- He ran, so as to arrive on time.
- O, zamanında varmak için koştu.
- I can't imagine John coming on time.
- John'un zamanında geldiğini düşünemiyorum.
- Tom is going to make it on time, I think.
- Sanırım Tom zamanında yetişecek.
- He always makes sure to come on time.
- Her zaman zamanında gelmeye özen gösterir.
- I arrived on time.
- Zamanında vardım.
- Tom doubts if Mary will come on time.
- Tom, Mary'nin zamanında gelip gelmeyeceğinden şüphe ediyor.
- He arrived on time in spite of the rain.
- Yağmura rağmen zamanında geldi.
- Did you really think Tom would get here on time?
- Tom'un buraya zamanında geleceğini gerçekten düşündün mü?
- The boss gave Mike the ax for not coming to work on time.
- Patron, işe zamanında gelmediği için Mike'ın işine son verdi.
- The plane took off exactly on time.
- Uçak tam olarak zamanında havalandı.
- Tom didn't turn in his homework on time.
- Tom ev ödevini zamanında teslim etmedi.
- If you leave now, you'll get there on time.
- Şimdi gidersen, oraya zamanında varırsın.
- Being on time for appointments is very important.
- Randevulara zamanında gitmek çok önemlidir.
- Tom is going to great lengths to finish the work on time.
- Tom işi zamanında bitirebilmek için elinden geleni yapıyor.
- I'm supposed to make sure Tom gets to school on time.
- Tom'un okula zamanında gittiğinden emin olmam gerekiyor.
- I left on time.
- Zamanında ayrıldım.
- The train came on time.
- Tren zamanında geldi.
- Tom won't be able to get to the airport on time.
- Tom havaalanına zamanında gidemeyecek.
- Tom is never going to make it on time.
- Tom asla zamanında yetişemeyecek.
- His lecture started on time.
- Onun dersi zamanında başladı.
- I can't imagine John coming on time.
- John'un zamanında geldiğini hayal bile edemiyorum.
- Tom thought that Mary would be on time.
- Tom, Mary'nin zamanında geleceğini düşünmüştü.
- Please make sure you get to the station on time.
- Lütfen istasyona zamanında vardığınızdan emin olun.
- Tom isn't very likely to get there on time.
- Tom'un oraya zamanında varması pek muhtemel değil.
- In the future, you have to get here on time.
- Gelecekte, buraya zamanında gelmelisin.
- We have to be on time.
- Zamanında gelmeliyiz.
- Tom promised he'd be on time.
- Tom zamanında geleceğine söz verdi.
- I usually pay my bills on time.
- Ben genellikle faturalarımı zamanında öderim.
- How important is it for you to be on time?
- Zamanında olması senin için ne kadar önemli?
- You ought to be on time if you start now.
- Şimdi başlarsan zamanında yetişirsin.
- We got here on time.
- Buraya zamanında geldik.
- He assumed that the train would be on time.
- Trenin zamanında geleceğine inanıyordu.
- The train got in on time.
- Tren zamanında geldi.
- I wonder whether Tom will get here on time or not.
- Tom'un zamanında gelip gelmeyeceğini merak ediyorum.
- Tom is certain to come on time.
- Tom kesinlikle zamanında gelecek.
- Tom was the only one who handed in his homework on time.
- Ödevini zamanında teslim eden tek kişi Tom'du.
- I will make it without a car and on time.
- Arabasız ve zamanında gideceğim.
- I wonder if Tom will get here on time.
- Tom'un zamanında buraya varıp varmayacağını merak ediyorum.
- Tom has asked us to make sure we get there on time.
- Tom oraya zamanında gitmemizi istedi.
- It's not too much to ask you to come to class on time.
- Derse zamanında gelmenizi istemek çok fazla bir şey değil.
- I'm definitely going to try to get there on time.
- Kesinlikle zamanında orada olmaya çalışacağım.
- Tomorrow I'll arrive on time.
- Yarın zamanında geleceğim.
- Tom may not be here on time.
- Tom zamanında burada olmayabilir.
- If you leave now, you'll get there on time.
- Şimdi gidersen zamanında varırsın.
- I thought I was on time.
- Zamanında geldiğimi sanıyordum.
- I had a hard time trying to get this report finished on time.
- Bu raporu zamanında bitirmeye çalışırken çok zorlandım.
- I'm going to try real hard to get there on time.
- Oraya zamanında varmak için çok uğraşacağım.
- We have to make sure that we get there on time.
- Oraya zamanında gittiğimizden emin olmalıyız.
- The trains run on time in Japan.
- Japonya'da trenler zamanında kalkar.
- He always arrives on time.
- O her zaman zamanında gelir.
- I arrived at school on time.
- Okula zamanında vardım.
- Make sure you get here on time.
- Buraya zamanında geldiğinden emin ol.
- Try to get here on time tomorrow.
- Yarın buraya zamanında gelmeye çalış.
- He told us to come on time.
- Bize zamanında gelmemizi söyledi.
- His delay of coming here on time is due to a traffic accident.
- Buraya zamanında gelememesinin nedeni, trafik kazası.
- They finished building the bridge on time.
- Köprüyü yapmayı zamanında bitirdiler.
- I'll never make it to school on time.
- Okula asla zamanında gidemeyeceğim.
- I sure hope that Tom gets here on time.
- Umarım Tom zamanında gelir.
- Tom is always on time for appointments.
- Tom randevulara her zaman zamanında gelir.
- Tom seldom gets here on time.
- Tom buraya nadiren zamanında gelir.
- I was the only one who got here on time.
- Zamanında buraya gelen tek kişi bendim.
- I'm never going to make it on time.
- Asla zamanında yetişemeyeceğim.
- I expect you to be there on time.
- Zamanında orada olmanızı bekliyorum.
- Tom promised Mary he'd be there on time.
- Tom Mary'ye zamanında orada olacağına söz verdi.
- I'm pretty sure that Tom will be on time.
- Tom'un zamanında geleceğinden oldukça eminim.
- I would advise you to get to the airport on time.
- Havaalanına zamanında gitmenizi tavsiye ederim.
- It's very unlikely that the teacher will believe Tom's excuse for not having his homework done on time.
- Öğretmenin Tom'un ödevini zamanında yapmadığı için öne sürdüğü bahaneye inanması pek olası değil.
- We reached the station on time.
- İstasyona zamanında ulaştık.
- Do you think we'll get there on time?
- Sence oraya zamanında varabilecek miyiz?
- The heavy snowfall prevented our train from leaving on time.
- Yoğun kar yağışı, trenimizin zamanında kalkmasına engel oldu.
- How important is it for you to be on time?
- Zamanında gelmek senin için ne kadar önemli?
- Tom failed to come on time.
- Tom zamanında gelmeyi başaramadı.
- I'll never make it to school on time.
- Ben asla zamanında okula gitmeyeceğim.
- Tom doesn't ever get to school on time.
- Tom okula hiç zamanında gitmez.
- Let's hope we get there on time.
- Umarım oraya zamanında varırız.
- Tom got here on time.
- Tom buraya zamanında geldi.
- Please make sure that she wakes up on time.
- Lütfen zamanında uyandığından emin olun.
- I thought I was going to make it here on time.
- Buraya zamanında geleceğimi sanıyordum.
- If Tom doesn't help us, we'll never be able to finish this on time.
- Tom bize yardım etmezse, bu işi asla zamanında bitiremeyiz.
- Tom knew that Mary was unlikely to be there on time.
- Tom, Mary'nin zamanında orada olmasının pek mümkün olmadığını biliyordu.
- Tom never shows up on time.
- Tom asla zamanında gelmez.
- I'm sure we can figure out a way to get this done on time.
- Eminim bunu zamanında bitirmenin bir yolunu bulabiliriz.
- Tom didn't expect Mary to show up on time.
- Tom Mary'nin zamanında gelmesini beklemiyordu.
- I'm not going to make it there on time.
- Oraya zamanında yetişemeyeceğim.
- Buses in the country don't usually come on time.
- Taşrada otobüsler genelde zamanında gelmez.
- It's possible that Tom won't be here on time.
- Tom, zamanında burada olmayabilir.
- Tom said that he'd make it on time.
- Tom zamanında geleceğini söyledi.
- I expect you to be there on time.
- Zamanında orada olmanı bekliyorum.
- Nancy never fails to arrive on time.
- Nancy, daima zamanında gelir.
- I'm always on time for appointments.
- Randevulara her zaman zamanında giderim.
- There is little hope that she will come on time.
- Zamanında geleceğine dair çok az umut var.
- Tom doesn't always arrive on time, but Mary usually does.
- Tom her zaman zamanında gelmez, ama Mary genellikle zamanında gelir.
- It's going to be very hard get there on time.
- Oraya zamanında gitmek çok zor olacak.
- I'm sure Tom will be here on time.
- Tom'un zamanında burada olacağından eminim.
- Have they ever come on time?
- Onlar hiç zamanında geldiler mi?
- As expected, Tom didn't get here on time.
- Beklendiği gibi, Tom buraya zamanında gelmemiş.
- We're on time.
- Zamanında geldik.
- Tom doesn't like people who don't show up on time.
- Tom zamanında gelmeyen insanlardan hoşlanmaz.
- I've always been on time.
- Her zaman zamanında gelirim.
- I want to make sure we get there on time.
- Oraya zamanında varacağımızdan emin olmak istiyorum.
- I thought I was on time.
- Zamanında geldiğimi düşündüm.
- I wonder if the plane will arrive on time.
- Acaba uçak zamanında varacak mı?
- Tom is busting his balls to get the work done on time.
- Tom işi zamanında bitirmek için canını dişine takıyor.
- I tried to get here on time.
- Buraya zamanında gelmeye çalıştım.
- The problem is that Tom doesn't pay his bills on time.
- Sorun Tom'un faturalarını zamanında ödememesi.
- I think we can be there on time.
- Bence zamanında orada olabiliriz.
- He told us to come on time.
- Zamanında gelmemizi söyledi.
- We have to be there on time, so don't stand me up tomorrow!
- Zamanında orada olmak zorundayız, bu yüzden yarın beni ekme!
- Whether he comes or not, we'll begin the party on time.
- Gelse de gelmese de partiye zamanında başlayacağız.
- None of the students have arrived on time.
- Öğrencilerden hiçbiri zamanında gelmedi.
- I promise you that I'll be there on time.
- Ben zamanında orada olacağıma söz veriyorum.
- Thank you for dealing with this problem on time.
- Bu sorunla zamanında ilgilendiğiniz için teşekkür ederim.
- You're really on time.
- Gerçekten zamanında geldin.
- If I'd driven a little faster, we'd have gotten there on time.
- Biraz daha hızlı sürseydim, oraya zamanında varmış olurduk.
- I thought you'd be on time.
- Zamanında geleceğini düşündüm.
- The train was late, but I still arrived to work on time.
- Tren gecikti ama ben yine de işe zamanında vardım.
- Tom won't be able to get here on time.
- Tom zamanında buraya gelemeyecek.
- We managed to get there on time.
- Oraya zamanında varabildik.
- Are we arriving on time?
- Zamanında varıyor muyuz?
- He always arrives on time.
- Her zaman zamanında gelir.
- I want to know why you didn't get here on time.
- Neden buraya zamanında gelmediğini bilmek istiyorum.
- I'm going to tell them that I won't be there on time.
- Onlara zamanında orada olamayacağımı söyleyeceğim.
- Tom wasn't surprised that Mary wasn't on time.
- Tom, Mary'nin zamanında gelmemesine şaşırmadı.
- Tom can rely on Mary to be on time.
- Tom Mary'nin zamanında geleceğine güvenebiliyor.
- I couldn't have finished the project on time without your help.
- Yardımınız olmadan projeyi zamanında bitiremezdim.
- You won't get there on time if you don't hurry.
- Acele etmezsen oraya zamanında varamazsın.
- He is always on time for an appointment.
- Bir randevuya her zaman zamanında gelir.
- At least try to come on time.
- En azından zamanında gelmeye çalış.
- Tom has a reputation of never getting things done on time.
- Tom'un işleri asla zamanında yapmamak gibi bir ünü var.
- I can almost guarantee that Tom won't get here on time.
- Tom'un zamanında gelmeyeceğini neredeyse garanti edebilirim.
- All you have to do is get there on time.
- Tüm yapman gereken şey oraya zamanında varmaktır.
- Are you sure of her coming on time?
- Zamanında geleceğinden emin misiniz?
- We need to be on time.
- Zamanında yetişmeliyiz.
- I was the only one who got here on time.
- Buraya zamanında gelen tek kişi bendim.
- I'll bet Tom doesn't get here on time.
- Tom'un zamanında gelmeyeceğine bahse girerim.
- We arrived at the office on time.
- Ofise zamanında vardık.
- There's no chance that Tom will be here on time.
- Tom'un zamanında burada olması için hiçbir şansı yok.
- Tom isn't likely to be here on time.
- Tom'un zamanında burada olması muhtemel değil.
- Make sure you're here on time.
- Zamanında burada olduğundan emin ol.
- You ought to be on time if you start now.
- Şimdi başlarsanız zamanında yetişirsiniz.
- You never arrive on time.
- Hiç zamanında gelmiyorsun.
- Tom said that he'd make it on time.
- Tom, zamanında yetişeceğini söyledi.
- Please be sure to come on time.
- Lütfen zamanında geldiğinizden emin olun.
- Tom praised Mary for always being on time.
- Tom Mary'yi her zaman zamanında geldiği için övdü.
- I'm sure Tom will be on time.
- Eminim Tom zamanında gelecektir.
- If you don't help me, it won't get finished on time.
- Bana yardım etmezsen, zamanında bitmez.
- I doubt if Bob will come on time.
- Bob'un zamanında geleceğini sanmıyorum.
- I tried my best to get here on time.
- Zamanında gelmek için elimden geleni yaptım.
- The train was delayed, so I could not arrive there on time.
- Tren rötar yaptı, bu yüzden oraya zamanında varamadım.
- He didn't come on time.
- O, zamanında gelmedi.
- Tom likely won't be on time.
- Tom muhtemelen zamanında gelmeyecek.
- Just let me know if you won't be here on time.
- Zamanında gelemeyeceksen haber ver.
- I wouldn't be too surprised if Tom didn't show up on time.
- Tom zamanında gelmeseydi çok şaşırmazdım.
- I wonder whether Tom will get here on time or not.
- Tom'un zamanında buraya gelip gelmeyeceğini merak ediyorum.
- Please make sure you get here on time.
- Lütfen buraya zamanında geldiğinizden emin olun.
- The bad weather prevented our ship from arriving on time.
- Kötü hava gemimizin zamanında varmasını engelledi.
- Our professor is always on time for his class.
- Profesörümüz her zaman derse zamanında gelir.
- I tried to get my homework done on time.
- Ödevimi zamanında yapmaya çalıştım.
- We have to make sure we get there on time.
- Oraya zamanında gittiğimizden emin olmalıyız.
- Tom worked hard to get the work done on time.
- Tom işi zamanında bitirmek için çok çalıştı.
- Tom will do whatever it takes to finish the job on time.
- Tom işi zamanında bitirmek için ne gerekiyorsa yapacak.
- I'm going to try to be there on time.
- Zamanında orada olmaya çalışacağım.
- No matter how fast you drive, you won't get there on time.
- Ne kadar hızlı gidersen git, oraya zamanında varamazsın.
- I ran in order to make it on time.
- Zamanında yetişmek için koştum.
- Our meeting rarely starts on time.
- Toplantımız nadiren zamanında başlar.
- I tipped the cabbie ten bucks for getting me to the airport on time.
- Beni havaalanına zamanında götürdüğü için taksiciye on dolar bahşiş verdim.
- Only a few people showed up on time.
- Sadece birkaç kişi zamanında geldi.
- You won't get there on time.
- Zamanında oraya varmazsın.
- I thought you weren't going to get here on time.
- Buraya zamanında gelmeyeceğini sanıyordum.
- Although Tom is sick, he plans to get his homework done on time.
- Tom hasta olmasına rağmen ödevlerini zamanında yapmayı planlıyor.
- I almost always arrive on time or a few minutes early.
- Neredeyse hep zamanında veya birkaç dakika erken geliyorum.
- Tom doubts if Mary will come on time.
- Tom Mary'nin zamanında gelip gelmeyeceğinden şüphe ediyor.
- Are we arriving on time?
- Biz zamanında varacak mıyız?
- He ran, so as to arrive on time.
- Zamanında varabilmek için koştu.
- Tom failed to come on time.
- Tom zamanında gelmedi.
- I'm usually on time.
- Genelde zamanında gelirim.
- The train was late, but I still arrived to work on time.
- Tren gecikti ama yine de işe zamanında vardım.
- Please be on time.
- Lütfen zamanında gelin.
- I made it on time.
- Zamanında geldim.
- Almost everyone arrived on time.
- Neredeyse herkes zamanında geldi.
- It's unlikely that the meeting will start on time.
- Toplantının zamanında başlaması pek mümkün değil.
- Tom hoped the train would be on time.
- Tom trenin zamanında geleceğini umuyordu.
- The train arrived on time to Kyoto.
- Tren Kyoto'ya zamanında vardı.
- His lecture started on time.
- Dersi zamanında başladı.
- We can make it there on time.
- Oraya zamanında gidebiliriz.
- Please be at work on time.
- Lütfen zamanında işte ol.
- Tom is sure to be here on time.
- Tom'un zamanında burada olacağından eminim.
- I thought you'd be on time.
- Zamanında geleceğini düşünmüştüm.
- He made it on time.
- Zamanında yaptı.
- Please make sure that she wakes up on time.
- Lütfen emin ol kızın zamanında uykudan uyandığına.
- In the end I ran to the station, and somehow got there on time.
- Sonunda istasyona koştum ve bir şekilde zamanında orada oldum.
- Tom isn't very likely to be here on time.
- Tom'un zamanında burada olması çok olası değil.
- We're going to try to be there on time.
- Biz zamanında orada olmaya çalışacağız.
- I don't know if we're going to make it on time.
- Zamanında yetişebilir miyiz bilmiyorum.
- I'd like to know why you didn't finish your homework on time.
- Ödevini neden zamanında bitirmediğini bilmek istiyorum.
- Tom assumed that Mary would pay her bills on time.
- Tom, Mary'nin faturalarını zamanında ödeyeceğini varsaydı.
- Thanks to you, I arrived on time.
- Sayende zamanında geldim.
- I think there's still a chance Tom will get here on time.
- Bence Tom'un zamanında gelme ihtimali hala var.
- I made it on time.
- Onu zamanında yaptım.
- Tom doesn't expect Mary to be on time.
- Tom, Mary'nin zamanında gelmesini beklemiyor.
- I thought that we wouldn't get there on time, but we did.
- Oraya zamanında yetişemeyiz sanıyordum, ama yetiştik.
Show More (718)
|