|
- That is a lacuna we ought to do something about.
- Bu konuda bir şeyler yapmamız gerekiyor.
- In fact, Europe ought to be an 'EnergyLand'.
- Aslında Avrupa'nın bir 'Enerji Ülkesi' olması gerekir.
- As an engineer, you ought actually to be aware of this.
- Bir mühendis olarak, aslında bunun farkında olmanız gerekir.
- What ought therefore to happen?
- O halde ne olması gerekiyor?
- The issue is one of human dignity and of avoiding harassment, something with which everyone ought to agree.
- Mesele insan onuru ve tacizden kaçınma meselesidir ve bu konuda herkesin hemfikir olması gerekir.
- The two directives ought, as I said, to tally with one another.
- Dediğim gibi, iki yönergenin birbiriyle uyumlu olması gerekmektedir.
- It is the end of October and it actually ought to be available.
- Ekim ayının sonundayız ve aslında mevcut olması gerekiyor.
- You ought to also be able to draw conclusions at the IGC.
- HAK'de de bir sonuca varabilmeniz gerekir.
- We ought to look at that point.
- Bu noktaya bakmamız gerekiyor.
- It is the end of October and it actually ought to be available.
- Ekim ayının sonuna geldik ve raporun gerçekten de hazır olması gerekiyor.
- Although it has been somewhat delayed, it ought to be successfully accomplished before the end of the year.
- Her ne kadar biraz gecikmiş olsa da, yıl sonundan önce başarıyla tamamlanması gerekiyor.
- However, the date ought to be changed.
- Ancak, tarihin değiştirilmesi gerekmektedir.
- I really ought to buy a new car.
- Gerçekten yeni bir araba almam gerekiyor.
- Ought I to go?
- Gitmem gerekiyor mu?
- The students ought to study more.
- Öğrencilerin daha fazla çalışması gerekiyor.
- She ought to be at the office by now.
- Şimdiye kadar büroda olması gerekir.
- I think you ought to go.
- Bence gitmen gerekir.
- I ought to give him a call.
- Onu aramam gerekiyor.
- Somebody ought to talk to Tom.
- Birisinin Tom'la konuşması gerekiyor.
- I ought to give her a call.
- Onu aramam gerekiyor.
- Tom ought to go with Mary.
- Tom'un Mary ile gitmesi gerekiyor.
- Tom said he ought to do that.
- Tom bunu yapması gerekeceğini söylüyor.
- I think you ought to do that.
- Bence onu yapman gerekir.
- You ought to know better.
- Daha iyi bilmen gerekiyor.
- In the Dutch town of Maastricht there ought to be 53 churches, but some of them are already used as shops, cafés or museums.
- Hollanda'nın Maastricht kentinde 53 kilise olması gerekiyor ama bazıları mağaza, kafe ya da müze olarak kullanılıyor.
- Maybe we ought to ask her.
- Belki de ona sormamız gerekir.
- I think you ought to do that.
- Sanırım onu yapman gerekir.
- That child ought to be in bed.
- O çocuğun yatakta olması gerekiyor.
- You ought to know better at your age.
- Bu yaşta daha iyisini yapabilmen gerekir.
- I ought to be able to do something about that.
- Bu konuda bir şey yapabilmem gerekiyor.
- I ought to give Tom a call.
- Tom'a telefon etmem gerekir.
- I think we ought to go back to Boston.
- Sanırım Boston'a dönmemiz gerekiyor.
- I ought to be scared, but I'm not.
- Korkmam gerekiyor ama korkmuyorum.
- I hate holidays, because I ought to be merry and happy on holidays, and can't.
- Tatillerden nefret ediyorum, çünkü tatillerde neşeli ve mutlu olmam gerekiyor ama olamıyorum.
- Tom ought to stay in bed.
- Tom'un yatakta kalması gerekiyor.
- That child ought to be in bed.
- O çocuğun yatakta olması gerekir.
- I really ought to get back to my office.
- Gerçekten ofisime dönmem gerekiyor.
- Tom ought to know.
- Tom'un bilmesi gerekiyor.
- I ought to ask, oughtn't I?
- Sormam gerekir, değil mi?
- I ought to give them a call.
- Onları aramam gerekiyor.
- I think you ought to listen.
- Sanırım dinlemen gerekiyor.
- Tom ought to stay here.
- Tom'un burada kalması gerekir.
- We really ought to buy a new car, oughtn't we?
- Gerçekten yeni bir araba almamız gerekiyor, değil mi?
- There ought to be consequences.
- Sonuçları olması gerekir.
- I think you ought to ask Tom to do that.
- Sanırım Tom'dan onu yapmasını rica etmen gerekir.
- I ought to go.
- Gitmem gerekiyor.
- In the Dutch town of Maastricht there ought to be 53 churches, but some of them are already used as shops, cafés or museums.
- Hollanda kenti Maastricht'te 53 tane kilise olması gerekir, ama onlardan bazıları zaten mağaza, kafe ya da müze olarak kullanılır.
- Do you think I ought to go?
- Sence gitmem gerekiyor mu?
- Every citizen ought to help them.
- Her vatandaşın onlara yardım etmesi gerekir.
- He is a gentleman and ought to be treated as such.
- O bir beyefendi ve böyle davranılması gerekiyor.
- Prices ought to come down soon.
- Fiyatların yakında düşmesi gerekiyor.
- You really ought to study harder.
- Gerçekten daha çok çalışman gerekiyor.
- This book ought to be a good seller.
- Bu kitabın iyi satması gerekir.
- You ought to know better at your age.
- Bu yaşta daha iyisini bilmen gerekir.
- Tom ought to spend the summer in Boston.
- Tom'un yaz mevsimini Boston'da geçirmesi gerekiyor.
- He ought to pass the examination, for he is very capable.
- Çok yetenekli olduğu için sınavı geçmesi gerekiyor.
- I ought to break your neck.
- Boynunu kırmam gerekiyor.
- I ought to punch him in the face.
- Onun yüzünü yumruklamam gerekir.
- You ought to do away with this practice.
- Bu uygulamayı kaldırman gerekir.
Show More (56)
|
|
- You ought to be more careful.
- Daha dikkatli olman gerek.
- I think you ought to ask Tom to do that for you.
- Sanırım Tom'dan onu senin için yapmasını istemen gerek.
- Tom ought to do that someplace else.
- Tom'un onu başka bir yerde yapması gerek.
- I think you ought to stand back.
- Bence geri çekilmelisin.
- If Sue is coming by air, she ought to arrive very soon.
- Sue hava yoluyla geliyorsa, çok yakında varmış olması gerek.
- If Sue is coming by air, she ought to arrive very soon.
- Sue uçakla geliyorsa, yakında varması gerek.
- I ought to ask, oughtn't I?
- Sormam gerek, değil mi?
- Tom ought to have his head examined.
- Tom'un kafasını muayene ettirmesi gerek.
- We ought to be back soon.
- Yakında dönmüş olmamız gerek.
- I think you ought to ask Tom to stop doing that.
- Bence Tom'dan onu yapmayı kesmesini istemen gerek.
Show More (7)
|
