1 |
outstanding |
olağanüstü |
adj. |
|
- Everyone in the fire department showed outstanding courage.
- İtfaiyedeki herkes olağanüstü cesaret gösterdi.
- Without his commitment this report would not have been so outstanding.
- Onun kararlılığı olmasaydı bu rapor bu kadar olağanüstü olmazdı.
- Mr Nisticò has submitted an outstanding report whose content I fully support.
- Sayın Nisticò, içeriğini tamamen desteklediğim olağanüstü bir rapor sunmuştur.
- That is the first thing I wanted to say because the European Commission is doing outstanding work out there.
- Söylemek istediğim ilk şey bu çünkü Avrupa Komisyonu orada olağanüstü işler yapıyor.
- The discussions on the individual definitions have been outstanding.
- Bireysel tanımlara ilişkin tartışmalar olağanüstü olmuştur.
- I too should like to thank the rapporteur for an outstanding piece of work.
- Ben de raportöre bu olağanüstü çalışması için teşekkür etmek istiyorum.
- I think that the Presidency and the Commission have done an outstanding job on enlargement.
- Başkanlık ve Komisyon'un genişleme konusunda olağanüstü bir iş çıkardığını düşünüyorum.
- On both occasions I appreciated and enjoyed the outstanding cooperation with the EP delegation.
- Her iki vesileyle de AP heyetiyle olan olağanüstü işbirliğini takdir ettim ve bundan memnuniyet duydum.
- When it comes to employment, the achievement was not perhaps so outstanding.
- İstihdam söz konusu olduğunda, elde edilen başarı belki de o kadar olağanüstü değildi.
- When it comes to employment, the achievement was not perhaps so outstanding.
- İstihdam söz konusu olduğunda başarı belki de o kadar olağanüstü değildi.
- This report, which I think is outstanding, has nevertheless given rise to major discussions and extreme positions.
- Olağanüstü olduğunu düşündüğüm bu rapor yine de büyük tartışmalara ve aşırı tutumlara yol açtı.
- It has a pro-European prime minister and an outstanding pro-European president.
- Avrupa yanlısı bir başbakanı ve Avrupa yanlısı olağanüstü bir cumhurbaşkanı var.
- I wish to thank the rapporteur for his outstanding work towards this goal.
- Raportöre bu amaca yönelik olağanüstü çalışmaları için teşekkür etmek istiyorum.
- Jan Andersson has submitted an outstanding report.
- Jan Andersson olağanüstü bir rapor sunmuştur.
- Secondly, I wished to pay tribute the outstanding work of the outgoing Ombudsman, Jacob Söderman.
- İkinci olarak görevden ayrılan Ombudsman Jacob Söderman'ın olağanüstü çalışmalarını takdirle anmak istiyorum.
- This report, which I think is outstanding, has nevertheless given rise to major discussions and extreme positions.
- Olağanüstü olduğunu düşündüğüm bu rapor, yine de büyük tartışmalara ve aşırı pozisyonlara yol açmıştır.
- It expressed its view of the countryside by purchasing areas of outstanding natural beauty.
- Olağanüstü doğal güzelliğe sahip alanları satın alarak kırsal kesime bakışını ifade etmiştir.
- Our experience with leghold traps, and traps with animal skins, is an outstanding demonstration of this.
- Ayak tuzakları ve hayvan derili tuzaklarla ilgili deneyimlerimiz bunun olağanüstü bir göstergesidir.
- On both occasions I appreciated and enjoyed the outstanding cooperation with the EP delegation.
- Her iki durumda da AP delegasyonuyla olan olağanüstü işbirliğini takdir ettim ve bundan keyif aldım.
- It was an outstanding achievement.
- Bu olağanüstü bir başarıydı.
- I should like to thank the two rapporteurs for two outstanding reports.
- İki raportöre iki olağanüstü rapor için teşekkür etmek isterim.
- Outstanding examples representing major stages of earth's history.
- Dünya tarihinin başlıca aşamalarını temsil eden olağanüstü örnekler.
- Ichiro is an outstanding baseball player.
- Ichiro olağanüstü bir beyzbol oyuncusu.
- He came across an outstanding young person.
- Olağanüstü bir gençle karşılaştı.
- Tom did outstanding work.
- Tom olağanüstü bir iş çıkardı.
- Tom is an outstanding musician.
- Tom olağanüstü bir müzisyen.
- Tom did an outstanding job.
- Tom olağanüstü bir iş çıkardı.
- Although he's young, he's an outstanding doctor.
- Genç olmasına rağmen o olağanüstü bir doktor.
- Tom was outstanding.
- Tom olağanüstüydü.
- That's outstanding.
- Bu olağanüstü.
- I thought Tom was outstanding.
- Tom'un olağanüstü olduğunu düşünmüştüm.
- Tom is an outstanding player.
- Tom olağanüstü bir oyuncu.
- Tom is an outstanding player.
- Tom olağanüstü bir oyuncudur.
- Tom was outstanding tonight.
- Tom bu gece olağanüstüydü.
- That would be outstanding.
- Bu olağanüstü olurdu.
- He has an outstanding talent for music.
- Müzik konusunda olağanüstü bir yeteneği var.
- Tom was an outstanding coach.
- Tom olağanüstü bir koçtu.
- This is outstanding.
- Bu olağanüstü.
- Tom does outstanding work.
- Tom olağanüstü işler yapıyor.
- Tom is an outstanding actor.
- Tom olağanüstü bir aktördür.
- He's outstanding in his field.
- Alanında olağanüstü biri.
- Tom is outstanding.
- Tom olağanüstüdür.
- I thought Tom was outstanding.
- Tom'un olağanüstü olduğunu düşündüm.
- It was outstanding.
- Olağanüstüydü.
- Although he's young, he's an outstanding doctor.
- Genç olmasına rağmen, olağanüstü bir doktor.
- His ability in mathematics is outstanding.
- Matematikteki yeteneği olağanüstü.
- Mary is an outstanding businesswoman.
- Mary olağanüstü bir iş kadını.
- Tom is outstanding.
- Tom olağanüstü.
- Tom is an outstanding poet.
- Tom olağanüstü bir şair.
- Tom is an outstanding actor.
- Tom olağanüstü bir oyuncudur.
- Tom's pitching was outstanding.
- Tom'un atışı olağanüstüydü.
- She is an outstanding poet.
- Olağanüstü bir şairdir.
- The results were outstanding.
- Sonuçlar olağanüstüydü.
- The thumb is the outstanding part of the human hand.
- Başparmak insan elinin olağanüstü bir parçasıdır.
- He has an outstanding talent for music.
- Onun müzik için olağanüstü bir yeteneği var.
Show More (52)
|
2 |
outstanding |
ödenmemiş |
adj. |
|
- The President-in-Office of the Council had no clear idea regarding a reduction in outstanding commitments.
- Konsey Dönem Başkanı'nın ödenmemiş taahhütlerin azaltılmasına ilişkin net bir fikri yoktu.
- The figure for outstanding commitments has risen to EUR 110 billion, which is more than the EU's annual budget.
- Ödenmemiş taahhütlerin tutarı 110 milyar Avro'ya yükselmiştir ki bu rakam AB'nin yıllık bütçesinden daha fazladır.
- The biggest problem with the budget is the outstanding RAL appropriations.
- Bütçeyle ilgili en büyük sorun, ödenmemiş RAL ödenekleridir.
- The first refers to how we handle outstanding budget commitments, which now amount to something around EUR 110 billion.
- Birincisi, şu anda 110 milyar Avro civarında olan ödenmemiş bütçe taahhütlerini nasıl ele alacağımıza ilişkindir.
- The most serious problem in administering the EU budget is outstanding commitments and unused payment appropriations.
- AB bütçesinin idaresindeki en ciddi sorun, ödenmemiş taahhütler ve kullanılmayan harcama ödenekleridir.
- At European level, we have a Budget made up of commitments, which means that there are always commitments outstanding.
- Avrupa düzeyinde, taahhütlerden oluşan bir Bütçemiz var, bu da her zaman ödenmemiş taahhütler olduğu anlamına geliyor.
- There are a number of matters of particular concern to us this year, for example, outstanding commitments.
- Bu yıl bizi özellikle ilgilendiren bir dizi konu var, örneğin ödenmemiş taahhütler.
- It is substantially less than what would be needed to reduce the debts that are still outstanding.
- Halen ödenmemiş olan borçların azaltılması için gerekli olandan önemli ölçüde daha azdır.
- The commitments still outstanding are not to be equated with late payment.
- Hala ödenmemiş olan taahhütler geç ödeme ile eş tutulmamalıdır.
- The commitments still outstanding are not to be equated with late payment.
- Hala ödenmemiş olan taahhütler geç ödeme ile eşdeğer tutulmamalıdır.
- It is substantially less than what would be needed to reduce the debts that are still outstanding.
- Bu miktar, halen ödenmemiş olan borçların azaltılması için gerekli olandan çok daha azdır.
- In this area too, moreover, we see the build-up of outstanding commitments, something which we regard as a problem.
- Ayrıca bu alanda da, bir sorun olarak gördüğümüz, ödenmemiş taahhütlerin biriktiğini görüyoruz.
- The most serious problem in administering the EU budget is outstanding commitments and unused payment appropriations.
- AB bütçesinin idaresindeki en ciddi sorun, ödenmemiş taahhütler ve kullanılmamış ödeme ödenekleridir.
- In the spring outstanding commitments under the Structural Funds reached EUR 80 billion.
- İlkbaharda Yapısal Fonlar kapsamında ödenmemiş taahhütler 80 milyar avroya ulaşmıştır.
- I have an outstanding debt of 10 dollars.
- 10 dolarlık ödenmemiş bir borcum var.
- I have an outstanding debt of 10 dollars.
- Ödenmemiş 10 dolar borcum var.
Show More (13)
|
3 |
outstanding |
seçkin |
adj. |
|
- You have been an outstanding representative of this House who has earned the thanks and support of everyone here.
- Bu Meclis'in seçkin bir temsilcisi oldunuz ve buradaki herkesin teşekkür ve desteğini kazandınız.
- That student's very outstanding.
- Bu öğrenci çok seçkin.
- Tom is an outstanding poet.
- Tom seçkin bir şair.
- Loneliness is the fate of all outstanding people.
- Yalnızlık tüm seçkin insanların kaderidir.
- She is an outstanding poet.
- O seçkin bir şairdir.
- The thumb is the outstanding part of the human hand.
- Başparmak insan elinin seçkin bir parçasıdır.
- Tom does outstanding work.
- Tom seçkin bir çalışma yapar.
- That student's very outstanding.
- O öğrenci çok seçkin.
Show More (5)
|
4 |
outstanding |
önemli |
adj. |
|
- The inauguration of the Convention was, though, the only outstanding achievement.
- Yine de Kongre'nin açılışı tek önemli başarıydı.
- The inauguration of the Convention was, though, the only outstanding achievement.
- Yine de Sözleşme'nin açılışı tek önemli başarıydı.
- Outstanding examples representing major stages of earth's history.
- Dünya tarihinin önemli aşamalarını temsil eden olağanüstü örnekler.
Show More (0)
|
5 |
outstanding |
tamamlanmamış |
adj. |
|
- Within these frameworks, policies and important structural reforms are still outstanding.
- Bu çerçeveler dahilinde politikalar ve önemli yapısal reformlar hala tamamlanmamıştır.
- Within these frameworks, policies and important structural reforms are still outstanding.
- Bu çerçeveler dahilinde, politikalar ve önemli yapısal reformlar hala tamamlanmamıştır.
- In this area too, moreover, we see the build-up of outstanding commitments, something which we regard as a problem.
- Bu alanda da, bir sorun olarak gördüğümüz, henüz tamamlanmamış taahhütlerin biriktiğini görüyoruz.
Show More (0)
|
6 |
outstanding |
öne çıkan |
adj. |
|
- Unfortunately, Europe is always outstanding in its unlimited use of undefined legal terms.
- Ne yazık ki Avrupa, tanımlanmamış yasal terimleri sınırsızca kullanma konusunda her zaman öne çıkmaktadır.
- There is also an extensive list of decisions outstanding in the field of cooperation over criminal issues.
- Cezai konularda işbirliği alanında öne çıkan kararların kapsamlı bir listesi de bulunmaktadır.
Show More (-1)
|
7 |
outstanding |
çok iyi |
adj. |
|
- Tom is an outstanding musician.
- Tom çok iyi bir müzisyendir.
- His ability in mathematics is outstanding.
- Onun matematikteki yeteneği çok iyi.
Show More (-1)
|
8 |
outstanding |
çözülmemiş |
adj. |
|
- There are still a few outstanding problems.
- Hâlâ çözülmemiş birkaç sorun var.
Show More (-2)
|
9 |
outstanding |
üstün |
adj. |
|
- My son graduated with outstanding success.
- Oğlum üstün bir başarıyla mezun oldu.
Show More (-2)
|
10 |
outstanding |
sıra dışı |
adj. |
|
- Tom was outstanding tonight.
- Tom bu gece sıra dışıydı.
Show More (-2)
|
11 |
outstanding |
mükemmel |
adj. |
|
- Tom was outstanding tonight.
- Tom bu gece mükemmeldi.
Show More (-2)
|