| 1 |
overflow |
taşmak |
v. |
|
- The coke overflowed and spilt.
- Kola taştı ve döküldü.
- This river sometimes overflows after the thaw.
- Bu nehir bazen buzlar çözüldükten sonra taşar.
- The toilet overflowed.
- Tuvalet taşmış.
- This river is going to overflow.
- Bu nehir taşacak.
- The river overflowed its banks and flooded the fields around it.
- Nehir taştı ve etrafındaki tarlaları sular altında bıraktı.
- The river overflowed because of the heavy rain.
- Şiddetli yağmur yüzünden nehir taştı.
- After the heavy rains, the river overflowed its banks.
- Sağanak yağışlardan sonra nehir yatağından taştı.
- The sink is almost overflowing.
- Lavabo neredeyse taşıyor.
- After the heavy rains, the river overflowed its banks.
- Şiddetli yağmurlardan sonra nehir taştı.
- The river overflowed.
- Nehir taştı.
- That river quickly overflowed due to the downpour.
- Nehir sağanak nedeniyle çabucak taştı.
- The sink is almost overflowing.
- Lavabo neredeyse taşmak üzere.
- That river quickly overflowed due to the downpour.
- O nehir sağanak yağmur nedeniyle hızla taştı.
- The toilet overflowed.
- Tuvalet taştı.
- The sink is almost overflowing.
- Lavabo taştı taşacak.
- The river overflowed because of the heavy rain.
- Nehir şiddetli yağmur nedeniyle taştı.
- The sink is almost overflowing.
- Lavabo taşmak üzere.
Show More (14)
|
| 2 |
overflow |
dolup taşmak |
v. |
|
- The mother's heart overflows with love for her children.
- Annelerin yüreği çocuklarına olan sevgiyle dolup taşıyor.
- The hall was overflowing with people due to the famous group's concert.
- Ünlü grubun konseri nedeniyle salon doldu taştı.
- He wasn't exactly overflowing with enthusiasm.
- Pek coşkuyla dolup taşmıyordu.
- He wasn't exactly overflowing with enthusiasm.
- Coşkuyla dolup taştığı söylenemezdi.
Show More (1)
|
| 3 |
overflow |
fazla olma |
n. |
|
- The overflow of the harvest will immediately be sold.
- Hasadın fazla olması halinde hemen satılacak.
Show More (-2)
|
| 4 |
overflow |
taşma |
n. |
|
- The tank blew up due to a choked overflow.
- Tank, taşma nedeniyle patladı.
Show More (-2)
|
| 5 |
overflow |
dolu olmak |
v. |
|
- The detective's mind was overflowing with suspicion.
- Dedektifin aklı şüpheyle doluydu.
Show More (-2)
|
| 6 |
overflow |
dolup taşan |
adj. |
|
- Landfills are reaching capacity, incinerators are overflowing and the wads of excessive packaging we use should go.
- Çöp sahaları kapasiteye ulaşıyor, çöp yakma fırınları dolup taşıyor ve kullandığımız aşırı ambalajlar artık gitmeli.
Show More (-2)
|
| 7 |
overflow |
dışına taşmak |
v. |
|
- After the heavy rains, the river overflowed its banks.
- Sağanak yağışlardan sonra, nehir kendi kıyılarının dışına taştı.
Show More (-2)
|
