|
- The fish on our plates comes more and more rarely from European Union waters.
- Tabaklarımızdaki balıklar giderek daha nadiren Avrupa Birliği sularından geliyor.
- Tom rinsed the plates off.
- Tom tabakları duruladı.
- There are two plates on the table.
- Masanın üstünde iki tabak var.
- These plates are hand painted.
- Bu tabaklar elle boyanmış.
- He placed the plates on the top shelf.
- O, tabakları üst rafa koydu.
- There are two plates on the table.
- Masada iki tabak var.
- I want ten plates.
- On tabak istiyorum.
- How many plates do we have?
- Kaç tane tabağımız var?
- Our picnic plates are made of plastic.
- Piknik tabaklarımız plastikten yapılmıştır.
- Haven't you washed the plates yet?
- Henüz tabakları yıkamadın mı?
- I need light plates because today my family is going to eat lunch in the park.
- Hafif tabaklara ihtiyacım var çünkü bugün ailem parkta öğle yemeği yiyecek.
- Tom set the plates down on the table.
- Tom tabakları masaya koydu.
- I'm carrying plates.
- Tabak taşıyorum.
- Sami put the plates in the kitchen.
- Sami tabakları mutfağa koydu.
- Haven't you washed the plates yet?
- Daha tabakları yıkamadın mı?
- Where did you bring these plates from?
- Bu tabakları nereden getirdin?
- These plates are hand painted.
- Bu tabaklar elle boyanmıştır.
- The plates are dirty.
- Tabaklar kirli.
- We don't wash the plates.
- Bia tabakları yıkamayız.
- These plates aren't clean.
- Bu tabaklar temiz değil.
- There are two plates on the table.
- Masanın üzerinde iki tabak var.
- The plates and cups are porcelain.
- Tabaklar ve fincanlar porselen.
- Tom set the plates down on the table.
- Tom tabakları masaya dizdi.
- Where are the plates?
- Tabaklar nerede?
- Tom rinsed off the plates and put them into the dishwasher.
- Tom tabakları duruladı ve bulaşık makinesine koydu.
- Tom ate two plates of spaghetti.
- Tom iki tabak spagetti yedi.
- She doesn't remember how many plates we have to bring.
- Kaç tane tabak getirmemiz gerektiğini hatırlamıyor.
- Our picnic plates are made of plastic.
- Piknik tabaklarımız plastikten yapılmış.
- We must wash all these dirty plates.
- Bütün bu kirli tabakları yıkamalıyız.
- We don't wash the plates.
- Tabakları yıkamayız.
- The fork isn't as clean as the plates.
- Çatal, tabaklar kadar temiz değil.
- He placed the plates on the top shelf.
- Tabakları üst rafa yerleştirdi.
- Where are the plates arranged?
- Tabaklar nereye dizilmiş?
- Give me four white plates.
- Bana dört beyaz tabak ver.
- We washed the plates after dinner.
- Akşam yemeğinin ardından tabakları yıkadık.
- I won't wash the plates.
- Tabakları yıkamayacağım.
- We washed the plates after dinner.
- Yemekten sonra tabakları yıkadık.
- She doesn't remember how many plates we have to bring.
- Kaç tabak getirmemiz gerektiğini hatırlamıyor.
Show More (35)
|
