|
- I do not quite understand what is so problematic about it.
- Bu konuda neyin bu kadar sorunlu olduğunu tam olarak anlamış değilim.
- In this extremely problematic situation, Europe's duty is to use its influence to further peace.
- Bu son derece sorunlu olan durumda Avrupa'nın görevi, nüfuzunu barışı ilerletmek için kullanmaktır.
- The latter is a problematic issue, since Turkey has an insufficient number of officers.
- İkincisi sorunlu bir konudur, zira Türkiye'de yeterli sayıda memur bulunmamaktadır.
- In terms of money and resources, this is not very challenging or problematic.
- Para ve kaynaklar açısından bu çok zorlayıcı ya da sorunlu değildir.
- Another somewhat problematic issue is that of intermediate storage.
- Bir başka biraz sorunlu konu da ara depolama konusudur.
- The actual upholding of civil and political rights enshrined in the Turkish constitution and law remains problematic.
- Türk anayasası ve kanunlarında yer alan medeni ve siyasi hakların fiilen korunması sorunlu olmaya devam etmektedir.
- There are some very problematic points in these security measures.
- Bu güvenlik önlemlerinde çok sorunlu bazı noktalar var.
- Mr Mulder also mentioned that giving food aid, as such, can be problematic.
- Sayın Mulder ayrıca gıda yardımı yapmanın da sorunlu olabileceğinden bahsetti.
- This subject is particularly problematic when it comes to foreign policy.
- Dış politika söz konusu olduğunda bu konu özellikle sorunludur.
- The Caudron report is threatening to become problematic from a Christian-ethical point of view.
- Caudron raporu, Hıristiyan-etik bakış açısından sorunlu olma tehdidi taşımaktadır.
- This agreement appears to me to be very problematic, given the current conflict in Chechnya.
- Çeçenistan'daki mevcut çatışma göz önüne alındığında bu anlaşma bana çok sorunlu görünüyor.
- This was perhaps the most problematic issue of all in the conciliation discussions.
- Bu belki de uzlaşma görüşmelerindeki en sorunlu konuydu.
- I consider Amendment No 59 to Article 110a to be problematic.
- Madde 110a'ya ilişkin 59 sayılı Değişikliğin sorunlu olduğunu düşünüyorum.
- In this extremely problematic situation, Europe's duty is to use its influence to further peace.
- Bu son derece sorunlu durumda Avrupa'nın görevi, nüfuzunu barışı ilerletmek için kullanmaktır.
- Mr Mulder also mentioned that giving food aid, as such, can be problematic.
- Bay Mulder ayrıca gıda yardımı yapmanın sorunlu olabileceğinden de bahsetti.
- The Commission's proposal for a directive is more problematic for Finland than for many other countries.
- Komisyon'un direktif önerisi Finlandiya için diğer birçok ülkeye kıyasla daha sorunludur.
- I consider Amendment No 59 to Article 110a to be problematic.
- Madde 110a'ya ilişkin 59 No.lu Değişikliğin sorunlu olduğunu düşünüyorum.
- The boundaries of the two sides' territorial waters and airspace are also problematic.
- İki tarafın karasuları ve hava sahasının sınırları da sorunludur.
- That is extremely problematic because there are widely different juridico-political traditions in the Member States.
- Bu son derece sorunlu bir durumdur zira Üye Devletlerde çok farklı hukuki-siyasi gelenekler mevcuttur.
- As we speak it is frozen over, which illustrates how problematic the natural conditions are there.
- Biz konuşurken donmuş durumda, bu da oradaki doğal koşulların ne kadar sorunlu olduğunu gösteriyor.
- And this is precisely one of the problematic areas.
- Ve bu da tam olarak sorunlu alanlardan biridir.
- In my opinion, this is a very problematic course of action.
- Bana göre bu çok sorunlu bir hareket tarzıdır.
- I think that this will be problematic.
- Bunun sorunlu olacağını düşünüyorum.
- Voting rules are slightly problematic.
- Oylama kuralları biraz sorunlu.
- The Commission's proposed mandatory annual 'shelf registration'system is also problematic.
- Komisyon'un önerdiği yıllık zorunlu 'raf kayıt' sistemi de sorunludur.
- The protection of privacy is already problematic and the discrepancies between the Member States are considerable.
- Mahremiyetin korunması zaten sorunludur ve Üye Devletler arasındaki farklılıklar kayda değerdir.
- If I might venture an opinion, however, the situation this year appears to be much more complex and problematic.
- Ancak bir görüş belirtmem gerekirse, bu yıl durum çok daha karmaşık ve sorunlu görünüyor.
- This action is particularly problematic in Category IV, foreign policy.
- Bu eylem özellikle Kategori IV, dış politika alanında sorunludur.
- I can understand that the measurement of engine power in kilowatts is problematic and difficult to enforce.
- Motor gücünün kilowatt cinsinden ölçülmesinin sorunlu ve uygulanmasının zor olduğunu anlayabiliyorum.
- This is going to be problematic.
- Bu sorunlu olacak.
- Your boyfriend is a problematic person, but that's not a good enough reason to give up or break off your relationship.
- Erkek arkadaşınız sorunlu biri ama bu ilişkinizden vazgeçmeniz ya da ilişkinizi bitirmeniz için yeterli bir neden değil.
- The more we spoil a child, the more problematic he will be.
- Bir çocuğu ne kadar şımartırsak, o kadar sorunlu olur.
Show More (29)
|
