remarkable - English Turkish Sentences
English Turkish
remarkable dikkat çekici adj.
  • It is remarkable that nobody noticed they looked so alike.
  • Birbirlerine bu kadar benzediklerini kimsenin fark etmemiş olması dikkat çekici.
  • This is quite remarkable when you think that it is all money originating from the same tax payer.
  • Tüm paranın aynı vergi mükellefinden geldiği düşünüldüğünde bu oldukça dikkat çekicidir.
  • This is a remarkable statement.
  • Bu dikkat çekici bir ifadedir.
Show More (52)
remarkable olağanüstü adj.
  • To participate in peacefully reuniting a once fractured Europe is a remarkable privilege.
  • Bir zamanlar parçalanmış olan Avrupa'nın barışçıl bir şekilde yeniden birleşmesine katılmak olağanüstü bir ayrıcalıktır.
  • Unfortunately, numerous votes in plenary have damaged this remarkable work.
  • Ne yazık ki, genel kuruldaki çok sayıda oylama bu olağanüstü çalışmaya zarar vermiştir.
  • I can testify to this remarkable work.
  • Bu olağanüstü çalışmaya tanıklık edebilirim.
Show More (34)
remarkable dikkate değer adj.
  • In that regard the progress of Lithuania has been remarkable.
  • Bu bağlamda Litvanya'nın kaydettiği ilerleme dikkate değerdir.
  • His work on this report is indeed remarkable and it opens up great horizons in many areas of research.
  • Bu rapor üzerinde yaptığı çalışma gerçekten dikkate değerdir ve birçok araştırma alanında büyük ufuklar açmaktadır.
  • Mr Karas has done a remarkable job with this proposal for a directive.
  • Sayın Karas bu yönerge önerisiyle dikkate değer bir iş çıkarmıştır.
Show More (25)
remarkable kayda değer adj.
  • We have a coherent strategy and we have made a remarkable amount of progress.
  • Tutarlı bir stratejimiz var ve kayda değer miktarda ilerleme kaydettik.
  • Of the very many remarkable achievements, one is very seldom acknowledged.
  • Kayda değer pek çok başarı arasında bir tanesi çok nadiren kabul edilmektedir.
  • Of the very many remarkable achievements, one is very seldom acknowledged.
  • Çok sayıda kayda değer başarı arasında bir tanesi çok nadiren kabul görmektedir.
Show More (12)
remarkable fevkalade adj.
  • You've done a remarkable job.
  • Fevkalade bir iş yaptın.
Show More (-2)