1 |
remarkable |
dikkat çekici |
adj. |
|
- It is remarkable that nobody noticed they looked so alike.
- Birbirlerine bu kadar benzediklerini kimsenin fark etmemiş olması dikkat çekici.
- This is quite remarkable when you think that it is all money originating from the same tax payer.
- Tüm paranın aynı vergi mükellefinden geldiği düşünüldüğünde bu oldukça dikkat çekicidir.
- This is a remarkable statement.
- Bu dikkat çekici bir ifadedir.
- It is all the more remarkable that the above situation is simply the harsh reality throughout the world.
- Yukarıdaki durumun tüm dünyada yaşanan acı bir gerçek olması daha da dikkat çekicidir.
- This remarkable analysis was made recently by a Dutch columnist.
- Bu dikkat çekici analiz geçtiğimiz günlerde Hollandalı bir köşe yazarı tarafından yapıldı.
- The remarkable thing is that nobody is openly advocating a superstate such as this.
- Dikkat çekici olan, kimsenin böyle bir süper devleti açıkça savunmamasıdır.
- This is quite remarkable when you think that it is all money originating from the same tax payer.
- Tüm paranın aynı vergi mükellefinden geldiğini düşündüğünüzde bu oldukça dikkat çekicidir.
- What is remarkable is the Court of Auditors' proposal for self-protection against terrorism.
- Dikkat çekici olan Sayıştay'ın terörizme karşı kendini koruma önerisidir.
- This report is indeed remarkable in many aspects.
- Bu rapor gerçekten de birçok açıdan dikkat çekicidir.
- It is remarkable how casual we in Europe sometimes are about food.
- Avrupa'da yemek konusunda bazen ne kadar rahat olduğumuz dikkat çekicidir.
- I would urge that this rather remarkable procedure be carried out.
- Bu oldukça dikkat çekici prosedürün uygulanmasını tavsiye ediyorum.
- Lago marks the emergence of a remarkable new literary voice.
- Lago, dikkat çekici yeni bir edebi sesin ortaya çıkışına işaret ediyor.
- It was remarkable.
- Dikkat çekiciydi.
- That's quite remarkable.
- Oldukça dikkat çekici.
- It's really remarkable.
- Gerçekten dikkat çekici.
- Isn't it remarkable?
- Bu dikkat çekici değil mi?
- The change was remarkable.
- Değişim dikkat çekiciydi.
- The house wasn't particularly remarkable.
- Ev özellikle dikkat çekici değildi.
- The recent advances in medicine are remarkable.
- Tıptaki son gelişmeler dikkat çekicidir.
- For a girl of her age, Mary expresses very clever, remarkable thoughts.
- Onun yaşındaki bir kıza göre, Mary çok zeki ve dikkat çekici düşünceler ifade ediyor.
- That's quite remarkable.
- O oldukça dikkat çekici.
- Tom was remarkable.
- Tom dikkat çekiciydi.
- We've had some remarkable results.
- Bazı dikkat çekici sonuçlar elde ettik.
- Our students showed remarkable progress.
- Öğrencilerimiz dikkat çekici bir ilerleme gösterdi.
- This is pretty remarkable.
- Bu oldukça dikkat çekici.
- It's quite remarkable.
- Oldukça dikkat çekici.
- It's remarkable.
- O dikkat çekici.
- That's remarkable.
- Dikkat çekici.
- What Tom did was pretty remarkable.
- Tom'un yaptığı şey oldukça dikkat çekiciydi.
- Your love of animals is remarkable.
- Hayvanlara olan sevginiz dikkat çekici.
- I've seen Tom do some pretty remarkable things.
- Tom'un oldukça dikkat çekici şeyler yaptığını gördüm.
- Their love of animals is remarkable.
- Onların hayvanlara olan sevgisi dikkat çekicidir.
- Tom and Mary have achieved remarkable results using their new technique.
- Tom ve Mary, yeni tekniği kullanarak dikkat çekici sonuçlar elde ettiler.
- No other contestant has obtained such a remarkable achievement.
- Başka hiçbir yarışmacı böyle dikkat çekici bir başarı elde etmedi.
- Her love of animals is remarkable.
- Hayvanlara olan sevgisi dikkat çekicidir.
- This really is remarkable.
- Bu gerçekten dikkat çekici.
- Something remarkable happened.
- Dikkat çekici bir şey oldu.
- On the outside this building is not remarkable, but if you look inside there is a courtyard with a very beautiful garden.
- Bu bina dışarıdan bakıldığında dikkat çekici değil ama içine bakarsanız çok güzel bir bahçesi olan bir avlusu var.
- That was remarkable.
- O dikkat çekiciydi.
- It's quite remarkable.
- O oldukça dikkat çekici.
- Recent advances in medicine are remarkable.
- Tıptaki son gelişmeler dikkat çekiyor.
- Tom has achieved remarkable results.
- Tom dikkat çekici sonuçlar elde etti.
- That was remarkable.
- Bu dikkat çekiciydi.
- This is a remarkable finding.
- Bu dikkat çekici bir bulgudur.
- Euler's identity really is remarkable.
- Euler'in kimliği gerçekten dikkat çekici.
- Tom achieved remarkable results.
- Tom dikkat çekici sonuçlara ulaştı.
- Mary is a remarkable woman.
- Mary dikkat çekici bir kadın.
- This is remarkable.
- Bu dikkat çekici.
- Tom made remarkable progress in French.
- Tom, Fransızcada dikkat çekici ilerleme kaydetti.
- The recent advances in medicine are remarkable.
- Tıptaki son gelişmeler dikkat çekici.
- This is a remarkable place.
- Bu dikkat çekici bir yer.
- You're the remarkable one.
- Sen dikkat çekici birisin.
- You're remarkable.
- Sen dikkat çekicisin.
- On the outside this building is not remarkable, but if you look inside there is a courtyard with a very beautiful garden.
- Bu bina dışarıdan dikkat çekici değildir ama içine bakarsanız çok güzel bahçeli bir iç avlu vardır.
- Mary is a remarkable girl.
- Mary dikkat çekici bir kız.
Show More (52)
|
2 |
remarkable |
olağanüstü |
adj. |
|
- To participate in peacefully reuniting a once fractured Europe is a remarkable privilege.
- Bir zamanlar parçalanmış olan Avrupa'nın barışçıl bir şekilde yeniden birleşmesine katılmak olağanüstü bir ayrıcalıktır.
- Unfortunately, numerous votes in plenary have damaged this remarkable work.
- Ne yazık ki, genel kuruldaki çok sayıda oylama bu olağanüstü çalışmaya zarar vermiştir.
- I can testify to this remarkable work.
- Bu olağanüstü çalışmaya tanıklık edebilirim.
- I am speaking so emphatically, if you will, because remarkable things are happening in the world.
- Bu kadar vurgulu konuşuyorum, çünkü dünyada olağanüstü şeyler oluyor.
- Something remarkable happened.
- Olağanüstü bir şey oldu.
- Tom did a remarkable job.
- Tom olağanüstü bir iş yaptı.
- I've seen Tom do some remarkable things.
- Tom'un olağanüstü şeyler yaptığını gördüm.
- It's a remarkable opportunity.
- Bu olağanüstü bir fırsat.
- Tom lived a remarkable life.
- Tom olağanüstü bir hayat yaşadı.
- Tom achieved remarkable results.
- Tom olağanüstü sonuçlar elde etti.
- She achieved remarkable results.
- Olağanüstü sonuçlar elde etti.
- Mary is a remarkable girl.
- Mary olağanüstü bir kız.
- It's been a remarkable journey.
- Olağanüstü bir yolculuk oldu.
- Tom is remarkable.
- Tom olağanüstüdür.
- You've done a remarkable job.
- Olağanüstü bir iş çıkardınız.
- You're a remarkable person.
- Sen olağanüstü bir insansın.
- She earned remarkable grades at the final exams.
- Final sınavlarında olağanüstü notlar aldı.
- It was a remarkable experience.
- Bu olağanüstü bir deneyimdi.
- What a remarkable performance!
- Ne olağanüstü bir performans!
- You've done remarkable things here, Tom.
- Burada olağanüstü şeyler yaptın, Tom.
- This is a remarkable place.
- Burası olağanüstü bir yer.
- Isn't it remarkable?
- Olağanüstü değil mi?
- He has a remarkable memory.
- Olağanüstü bir hafızası var.
- It's remarkable.
- Olağanüstü.
- Mary is a remarkable woman.
- Mary olağanüstü bir kadın.
- This really is remarkable.
- Bu gerçekten olağanüstü.
- I thought that was remarkable.
- Bunun olağanüstü olduğunu düşündüm.
- He has a remarkable aptitude for music.
- Onun müziğe olağanüstü bir yeteneği var.
- What a remarkable achievement!
- Ne olağanüstü bir başarı!
- I think Tom is a pretty remarkable person.
- Bence Tom epey olağanüstü bir insan.
- It was a remarkable experience.
- Olağanüstü bir deneyimdi.
- Your report is good - even remarkable.
- Raporunuz iyi, hatta olağanüstü.
- Tom has a remarkable memory.
- Tom'un olağanüstü bir hafızası var.
- You're the remarkable one.
- Olağanüstü olan sensin.
- Lindbergh's solo nonstop transatlantic flight was a remarkable accomplishment.
- Lindbergh'in tek başına, durmaksızın gerçekleştirdiği transatlantik uçuşu, olağanüstü bir başarıydı.
- He was able to put up remarkable performances at the sports competition.
- Spor müsabakalarında olağanüstü performanslar sergiledi.
- We've had some remarkable results.
- Bazı olağanüstü sonuçlar aldık.
Show More (34)
|
3 |
remarkable |
dikkate değer |
adj. |
|
- In that regard the progress of Lithuania has been remarkable.
- Bu bağlamda Litvanya'nın kaydettiği ilerleme dikkate değerdir.
- His work on this report is indeed remarkable and it opens up great horizons in many areas of research.
- Bu rapor üzerinde yaptığı çalışma gerçekten dikkate değerdir ve birçok araştırma alanında büyük ufuklar açmaktadır.
- Mr Karas has done a remarkable job with this proposal for a directive.
- Sayın Karas bu yönerge önerisiyle dikkate değer bir iş çıkarmıştır.
- As far as I know CESAR has already accomplished remarkable things in the short time it has been in existence.
- Bildiğim kadarıyla CESAR, var olduğu kısa süre içinde dikkate değer işler başarmıştır.
- Their efficiency has been truly remarkable.
- Verimlilikleri gerçekten dikkate değerdir.
- The year that is coming to its end has been a remarkable one for Europe.
- Sona ermekte olan yıl Avrupa için dikkate değer bir yıl olmuştur.
- I think this is a remarkable announcement to plenary by so big a group.
- Bu kadar büyük bir grup tarafından genel kurula yapılan bu duyurunun dikkate değer olduğunu düşünüyorum.
- He has shown a remarkable capacity to adapt in changing his priorities.
- Önceliklerini değiştirme konusunda dikkate değer bir uyum kapasitesi göstermiştir.
- This is not at all remarkable, as there is no democratic control over any national police force.
- Herhangi bir ulusal polis gücü üzerinde demokratik bir kontrol olmadığı için bu hiç de dikkate değer bir durum değildir.
- This is a remarkable finding.
- Bu dikkate değer bir bulgu.
- Tom has made remarkable progress in French.
- Tom Fransızcada dikkate değer bir ilerleme kaydetti.
- Their love of animals is remarkable.
- Hayvan sevgileri dikkate değer.
- He has made remarkable progress in English.
- İngilizcede dikkate değer bir ilerleme kaydetti.
- Her love of animals is remarkable.
- Onun hayvan sevgisi dikkate değer.
- Recent advances in medicine are remarkable.
- Tıp alanındaki son gelişmeler dikkate değer.
- You've made remarkable progress in English in the past year.
- Geçen yıl İngilizce'de dikkate değer bir ilerleme kaydettin.
- Tom and Mary have achieved remarkable results using their new technique.
- Tom ve Mary yeni tekniklerini kullanarak dikkate değer sonuçlar elde ettiler.
- That's remarkable.
- O dikkate değer.
- It's really remarkable.
- Bu gerçekten dikkate değer.
- He made remarkable progress in English.
- İngilizcede dikkate değer bir ilerleme kaydetti.
- Tom has done a remarkable job.
- Tom dikkate değer bir iş yaptı.
- She achieved remarkable results.
- O, dikkate değer sonuçlar elde etti.
- Your love of animals is remarkable.
- Hayvan sevginiz dikkate değer.
- He has a remarkable aptitude for music.
- Müzik için dikkate değer bir yeteneği var.
- She has recently made remarkable progress in English.
- Son zamanlarda İngilizce'de dikkate değer bir ilerleme kaydetti.
- Tom has achieved remarkable results.
- Tom dikkate değer sonuçlar elde etti.
- Euler's identity really is remarkable.
- Euler'in kişiliği gerçekten dikkate değer.
- He has a remarkable memory.
- Onun dikkate değer bir hafızası vardır.
Show More (25)
|
4 |
remarkable |
kayda değer |
adj. |
|
- We have a coherent strategy and we have made a remarkable amount of progress.
- Tutarlı bir stratejimiz var ve kayda değer miktarda ilerleme kaydettik.
- Of the very many remarkable achievements, one is very seldom acknowledged.
- Kayda değer pek çok başarı arasında bir tanesi çok nadiren kabul edilmektedir.
- Of the very many remarkable achievements, one is very seldom acknowledged.
- Çok sayıda kayda değer başarı arasında bir tanesi çok nadiren kabul görmektedir.
- The report has nevertheless convinced me that there has been a remarkable development in marker vaccine.
- Rapor yine de beni marker aşısında kayda değer bir gelişme olduğuna ikna etti.
- As noted earlier, the Turkish economy has recorded remarkable growth since the early 1980s.
- Daha önce belirtildiği gibi, Türk ekonomisi 1980'lerin başından beri kayda değer bir büyüme yaşamıştır.
- Remarkable progress was made in the accession negotiations.
- Katılım müzakerelerinde kayda değer bir ilerleme kaydedilmiştir.
- This has been a budget procedure which has so far run with remarkable smoothness.
- Bu, şu ana kadar kayda değer bir pürüzsüzlükle yürütülen bir bütçe prosedürü olmuştur.
- This shows a remarkable sign of solidarity from the existing Member States towards a small candidate country.
- Bu, mevcut Üye Devletlerin küçük bir aday ülkeye yönelik kayda değer bir dayanışma göstergesidir.
- Both Bulgaria and Romania have made remarkable progress.
- Hem Bulgaristan hem de Romanya kayda değer bir ilerleme kaydetmiştir.
- Firstly, it is correct to emphasise, as he has done, the remarkable opportunities offered to disabled people in society.
- İlk olarak, kendisinin de yaptığı gibi, toplumda engellilere sunulan kayda değer fırsatları vurgulamak doğrudur.
- She has recently made remarkable progress in English.
- O son günlerde İngilizcede kayda değer ilerleme yaptı.
- My sister has made remarkable progress in English.
- Kız kardeşim İngilizce'de kayda değer bir ilerleme kaydetti.
- He made remarkable progress in English.
- İngilizcede kayda değer bir gelişme yaptı.
- Our students showed remarkable progress.
- Öğrencilerimiz kayda değer bir ilerleme gösterdi.
- Tom made remarkable progress in French.
- Tom Fransızca'da kayda değer bir ilerleme kaydetti.
Show More (12)
|
5 |
remarkable |
fevkalade |
adj. |
|
- You've done a remarkable job.
- Fevkalade bir iş yaptın.
Show More (-2)
|