|
- The problems of the industry have built up a great degree of resentment.
- Sektörün sorunları büyük ölçüde kızgınlık yaratmıştır.
- Otherwise we will feed resentment and face the risk of more cliff-hanger referenda in the aspirant countries.
- Aksi takdirde kızgınlığı besleyecek ve aday ülkelerde daha fazla uçurum referandumu riskiyle karşı karşıya kalacağız.
- Uneven opening of the market between countries brings huge resentment.
- Pazarın ülkeler arasında eşit olmayan bir şekilde açılması büyük bir kızgınlık yaratmaktadır.
- In these cases, I think that toughness becomes a duty, whatever resentment this may engender.
- Bu durumlarda ne kadar kızgınlık yaratırsa yaratsın, sertliğin bir görev haline geldiğini düşünüyorum.
- There was enormous resentment over high taxes.
- Yüksek vergiler hakkında büyük bir kızgınlık vardı.
- There was enormous resentment over high taxes.
- Yüksek vergiler yüzünden büyük bir kızgınlık vardı.
- Do you feel resentment towards your parents?
- Ailene karşı kızgınlık hissediyor musun?
- They may feel some resentment.
- Biraz kızgınlık hissedebilirler.
- I feel resentment against your unwarranted criticism.
- Haksız eleştirine karşı kızgınlık hissediyorum.
Show More (6)
|