|
- There were many tour buses along the road.
- Yol boyunca birçok tur otobüsü vardı.
- The Italian Presidency has good intentions, but the road to hell is paved with good intentions.
- İtalya Dönem Başkanlığı iyi niyetlidir, ancak cehenneme giden yol iyi niyetlerle döşenmiştir.
- The Italian Presidency has good intentions, but the road to hell is paved with good intentions.
- İtalya Dönem Başkanlığı iyi niyetlidir, ancak cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir.
- The concept of an ally must not be a one-way road.
- Müttefik kavramı tek yönlü bir yol olmamalıdır.
- The actual point of my report is that I believe we should just consider where this road might take us.
- Raporumun asıl amacı, bu yolun bizi nereye götürebileceğini düşünmemiz gerektiğine inanmamdır.
- We have a long road ahead of us.
- Önümüzde uzun bir yol var.
- If we do go down this road, we will need guarantees to prevent accidents and unacceptable situations.
- Eğer bu yola girersek, kazaları ve kabul edilemez durumları önlemek için garantilere ihtiyacımız olacaktır.
- The road to peace will be long and difficult.
- Barışa giden yol uzun ve zor olacaktır.
- The road ahead of you is not an easy one.
- Önünüzdeki yol kolay bir yol değil.
- We must continue along this road.
- Bu yolda ilerlemeye devam etmeliyiz.
- I believe we have to go a bit further down that road.
- Bu yolda biraz daha ilerlememiz gerektiğine inanıyorum.
- You can be proud of what you have achieved, and we have been happy to be your companions on the road.
- Başardıklarınızla gurur duyabilirsiniz ve biz de size yol arkadaşlığı yapmaktan mutluluk duyduk.
- As we saw at Gothenburg there have also been obstacles along that road.
- Göteborg'da gördüğümüz gibi bu yol boyunca engeller de olmuştur.
- With this, the last obstacles have been removed on the road to agreeing on the achieved result.
- Bununla birlikte, ulaşılan sonuç üzerinde mutabakata varma yolundaki son engeller de ortadan kaldırılmıştır.
- However, there is still a pretty bumpy road ahead.
- Ancak önümüzde hala oldukça engebeli bir yol var.
- They sat down in the road and said, 'it can not go on like this'.
- Yola oturdular ve 'bu böyle devam edemez' dediler.
- The road embarked upon by the Italian Presidency, I repeat, is the right one.
- Tekrar ediyorum, İtalya Dönem Başkanlığı tarafından benimsenen yol doğru yoldur.
- Let us not go down the road of saying we cannot have freedom of movement from North Africa.
- Kuzey Afrika'dan hareket özgürlüğüne sahip olamayacağımızı söyleme yoluna gitmeyelim.
- I cannot help thinking that the road of integration will lead to greater cohesion of the parties involved.
- Entegrasyon yolunun, ilgili tarafların daha fazla kaynaşmasına yol açacağını düşünmeden edemiyorum.
- That is why the rapporteur has rightly received the plaudits today because she has taken us along that road.
- Bu nedenle, sözcü bugün haklı olarak övgüler aldı çünkü bizi bu yola soktu.
- Until then, going down the road of mass slaughter is only one alternative.
- O zamana kadar, toplu katliam yoluna gitmek sadece bir alternatif.
- On the other hand, the road to equal rights could lead to a safe, inclusive European Union.
- Öte yandan, eşit haklara giden yol bizleri güvenli ve kapsayıcı bir Avrupa Birliği'ne götürebilir.
- As far as the common fisheries policy is concerned we are on the road to nowhere.
- Ortak balıkçılık politikası söz konusu olduğunda, hiçbir yere varmayan bir yoldayız.
- We do not therefore believe that the proposal in the report indicates the right road to go down.
- Bu nedenle, rapordaki önerinin gidilecek doğru yolu gösterdiğine inanmıyoruz.
- Ireland suffers doubly from safety problems, road congestion and environmental damage.
- İrlanda güvenlik sorunları, yol tıkanıklığı ve çevreye verilen zarardan iki kat daha fazla zarar görmektedir.
- We have already seen extraordinary progress along the road to accession.
- Katılım yolunda olağanüstü bir ilerleme kaydedildiğini gördük.
- This could be the first step on the long road towards a truly European flag.
- Bu, gerçek bir Avrupa bayrağına giden uzun yolda ilk adım olabilir.
- Lorries are at their most environmentally friendly when they are off the road.
- Kamyonlar yol dışında olduklarında en çevre dostu hallerini alırlar.
- Ireland suffers doubly from safety problems, road congestion and environmental damage.
- İrlanda güvenlik sorunları, yol tıkanıklığı ve çevresel zararlardan iki kat daha fazla muzdariptir.
- This means that we have taken an important step on the road to updating the Community legislative framework.
- Bu, Topluluk yasal çerçevesinin güncellenmesi yolunda önemli bir adım attığımız anlamına gelmektedir.
- Let us hope that it represents a road and not an inn.
- Bunun bir hanı değil, bir yolu temsil ettiğini umalım.
- I am certain there will be further stages along this road.
- Bu yolda başka aşamalar da olacağından eminim.
- We must bar the road to ruin!
- Yıkıma giden yolu kapatmalıyız!
- In this respect too, Estonia is on the right road.
- Bu açıdan da Estonya doğru yoldadır.
- We think that an assessment is urgently needed before we go any further down the road towards liberalisation.
- Serbestleşme yolunda daha fazla ilerlemeden önce acilen bir değerlendirme yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
- That does not seem a very promising road to go down.
- Bu pek de umut verici bir yol gibi görünmüyor.
- But each step you take in that direction, we will travel that road with you.
- Ama bu yönde attığınız her adımda, biz de sizinle birlikte o yolu kat edeceğiz.
- Kazakhstan is travelling the road from a Soviet republic to an independent and democratic state.
- Kazakistan bir Sovyet cumhuriyetinden bağımsız ve demokratik bir devlete giden yolda ilerlemektedir.
- That is a road on which we can make further progress.
- Bu, üzerinde daha fazla ilerleme kaydedebileceğimiz bir yoldur.
- This, I believe, is where we have to go down a new road.
- Bence yeni bir yola girmemiz gereken yer burasıdır.
- We believe these measures are an important step on the road to re-establishing consumer and public confidence.
- Bu tedbirlerin tüketici ve kamu güveninin yeniden tesis edilmesi yolunda önemli bir adım olduğuna inanıyoruz.
- We also have to look at road design, user education and many other things.
- Ayrıca yol tasarımı, kullanıcı eğitimi ve diğer pek çok konuya da bakmamız gerekiyor.
- Therefore, the road before us is not easy.
- Bu nedenle, önümüzdeki yol kolay değildir.
- That is a completely wrong road to go down and is not in the right spirit.
- Bu tamamen yanlış bir yoldur ve doğru ruha uygun değildir.
- The road is still not an easy one.
- Yol hala kolay bir yol değil.
- We feel that this is the road to take if integration is to have any practical meaning.
- Entegrasyonun pratikte bir anlam ifade edebilmesi için izlenmesi gereken yolun bu olduğunu düşünüyoruz.
- If we do go down this road, we will need guarantees to prevent accidents and unacceptable situations.
- Eğer bu yola girersek, kazaları ve kabul edilemez durumları önlemek için garantilere ihtiyacımız olacak.
- Mr Vitorino's proposals are a first step on this road, and the right one.
- Sayın Vitorino'nun önerileri bu yolda atılmış bir ilk adımdır ve doğru bir adımdır.
- But it is a long road.
- Ancak bu uzun bir yol.
- It often appears as if we are stuck on a road going nowhere.
- Çoğu zaman hiçbir yere gitmeyen bir yolda sıkışıp kalmışız gibi görünüyor.
- Lorries are at their most environmentally friendly when they are off the road.
- Kamyonlar, yollarda olmadıkları zaman en çevre dostu hallerini alırlar.
- Margarethen, which involves a stretch of road of less than 15 kilometres, a very short distance.
- Margarethen, 15 kilometreden daha kısa bir yolu kapsamaktadır ki bu çok kısa bir mesafedir.
- We think that an assessment is urgently needed before we go any further down the road towards liberalisation.
- Serbestleşme yolunda daha fazla ilerlemeden önce acilen bir değerlendirmeye ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.
- This means that manufacturers must ensure that motorcycles remain clean in practice, on the road.
- Bu da üreticilerin motosikletlerin pratikte, yollarda temiz kalmasını sağlamaları gerektiği anlamına gelmektedir.
- Kazakhstan must not slip on its road.
- Kazakistan yolunda kaymamalı.
- The road to a durable peace must be coupled with disarmament and development.
- Kalıcı bir barışa giden yol, silahsızlanma ve kalkınma ile birleştirilmelidir.
- We will be with them as they go down this road.
- Bu yolda ilerlerken onlarla birlikte olacağız.
- This, I believe, is where we have to go down a new road.
- İşte bu noktada yeni bir yola girmemiz gerektiğine inanıyorum.
- The problem of noise is therefore escalating, especially road and aircraft noise.
- Bu nedenle gürültü sorunu, özellikle de yol ve uçak gürültüsü giderek artmaktadır.
- Today, we have arrived at the end of a long road.
- Bugün, uzun bir yolun sonuna gelmiş bulunuyoruz.
- The road they have to travel will be a difficult one, as the 10 accession countries have discovered.
- Katılım sürecindeki 10 ülkenin de keşfettiği gibi, kat etmeleri gereken yol zor bir yol olacaktır.
- There was a simple carpet in the middle of the road and that was all.
- Yolun ortasında basit bir halı vardı ve hepsi bu kadardı.
- That is why the rapporteur has rightly received the plaudits today because she has taken us along that road.
- Bu nedenle raportör bugün haklı olarak övgüler aldı çünkü bizi bu yola o soktu.
- The road to hell, they say, is paved with good intentions.
- Cehenneme giden yolun iyi niyetle döşeli olduğu söylenir.
- Please do not send us down that road again.
- Lütfen bizi bu yola tekrar sokmayın.
- The road to hell, they say, is paved with good intentions.
- Derler ki cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir.
- On the other hand, the road to equal rights could lead to a safe, inclusive European Union.
- Öte yandan, eşit haklara giden yol güvenli ve kapsayıcı bir Avrupa Birliği'ne götürebilir.
- That is why we should carry on along this road.
- Bu nedenle bu yolda ilerlemeye devam etmeliyiz.
- The road user should not be the target of a witch hunt.
- Yol kullanıcısı bir cadı avının hedefi olmamalıdır.
- I am glad that we have come so far together on this road.
- Bu yolda birlikte bu kadar ilerlemiş olmamızdan memnuniyet duyuyorum.
- I believe that we have a long road ahead of us.
- Önümüzde uzun bir yol olduğuna inanıyorum.
- That is a road on which we can make further progress.
- Bu, daha fazla ilerleme kaydedebileceğimiz bir yoldur.
- It often appears as if we are stuck on a road going nowhere.
- Çoğu zaman sanki hiçbir yere gitmeyen bir yolda sıkışıp kalmışız gibi görünüyor.
- We must not go down the road of making excessive demands of each other.
- Birbirimizden aşırı taleplerde bulunma yoluna gitmemeliyiz.
- The road to a European Union common foreign policy runs via New York, via the United Nations.
- Avrupa Birliği'nin ortak dış politikasına giden yol New York'tan, Birleşmiş Milletler'den geçer.
- However, there is still a pretty bumpy road ahead.
- Bununla birlikte, önümüzde hala oldukça engebeli bir yol var.
- There is a long, hard road you need to take.
- Yürümeniz gereken uzun ve zorlu bir yol var.
- Driving crazy fast on an open road.
- Açık bir yolda deli gibi hız yapmak.
- Driving crazy fast on an open road.
- Açık bir yolda deli gibi hızlı sürmek.
- Driving crazy fast on an open road.
- Açık bir yolda çılgın bir hızla araba kullanmak.
- There is a long, hard road you need to take.
- Gitmeniz gereken uzun ve zorlu bir yol var.
- The road was blocked.
- Yol kapalıydı.
- Will this road take me to the station?
- Bu yol beni istasyona götürecek mi?
- Fallen rocks blocked the road.
- Düşen kayalar yolu kapattı.
- The road goes north from here.
- Yol buradan kuzeye gider.
- He lives just across the road.
- O, tam yolun karşısında yaşıyor.
- The road to Nagano is closed to traffic.
- Nagano'ya giden yol trafiğe kapalı.
- It's been snowing, but the road is clear.
- Kar yağıyor ama yol açık.
- This road leads to the river.
- Bu yol nehre çıkıyor.
- Tom stumbled down the road.
- Tom yolda tökezledi.
- This road is a dead end.
- Bu yol çıkmaz sokak.
- The road's in bad condition.
- Yol kötü durumda.
- This road will take you to the post-office.
- Bu yol sizi postaneye götürür.
- This road will take you to the museum.
- Bu yol seni müzeye götürecek.
- This is a direct road to London.
- Bu yol direkt Londra'ya gidiyor.
- The truck scraped along the wall in the narrow road.
- Kamyon, dar yolda duvara sürtünerek ilerledi.
- The muddy road has ruined my new shoes.
- Çamurlu yol, yeni ayakkabılarımı mahvetti.
- The road is closed indefinitely.
- Yol süresiz olarak kapatıldı.
- This road will take you to the museum.
- Bu yol sizi müzeye götürecek.
- North of this place there is a road.
- Bu yerin kuzeyinde bir yol var.
- The road was blocked by a fallen tree.
- Yolu devrilen bir ağaç kapattı.
- The road is clear.
- Yol açık.
- Many accidents resulted from the icy conditions of the road.
- Yolun buzlu olmasından dolayı birçok kaza meydana geldi.
- Layla was standing in the middle of the road.
- Leyla yolun ortasında duruyordu.
- The road is blocked because of an accident.
- Yol kaza nedeniyle kapandı.
- We don't want to go down that road, do we?
- O yoldan gitmek istemeyiz, değil mi?
- This road isn't on the map.
- Bu yol haritada değil.
- This truck puts salt on the road to melt the ice.
- Bu kamyon buzu eritmek için yola tuz döküyor.
- This is a dangerous road.
- Burası tehlikeli bir yol.
- The old man walked across the road carefully.
- Yaşlı adam, yolu dikkatlice yürüyerek geçti.
- The water on the road was just a mirage.
- Yoldaki su sadece bir seraptı.
- What's the width of this road?
- Bu yolun genişliği ne kadar?
- Where does that road lead?
- O yol nereye gidiyor?
- I don't have much experience driving on the left-side of the road.
- Yolun sol tarafında araç kullanma konusunda deneyimim yok.
- I looked around and noticed that mine was the only car on the road.
- Etrafıma bakındım ve yoldaki tek arabanın benimki olduğunu fark ettim.
- We walked slowly along the road.
- Yol boyu yavaş yavaş yürüdük.
- Is the road open?
- Yol açık mı?
- There is not much traffic on this road.
- Bu yolda fazla trafik yoktur.
- We should be back on the road soon.
- Yakında yollara düşeriz.
- Let's hit the road fast.
- Tez yola düşelim.
- You can take either road to get to the park.
- Parka gitmek için iki yoldan da gidebilirsin.
- This road leads to Hong Kong.
- Bu yol Hong Kong'a çıkar.
- This road should have already been completed according to the original plan.
- Bu yol orijinal plana göre çoktan tamamlanmış olmalıydı.
- I think we aren't on the right road.
- Bence doğru yolda değiliz.
- A snowslide obstructed the road.
- Bir çığ yolu kapadı.
- Tom ran down the road as naked as a jaybird.
- Tom yolda bir alakarga kuşu kadar çıplak koştu.
- This road will lead you to the park.
- Bu yol sizi parka götürecektir.
- Tom ran across the road.
- Tom yolun karşısına koştu.
- The road was clear.
- Yol açıktı.
- We are on the right road, but let's continue to work hard!
- Doğru yoldayız ama çok çalışmaya devam edelim!
- The tree blocked the road.
- Ağaç yolu kapattı.
- I hesitated about which road to take.
- Hangi yoldan gideceğim konusunda tereddüt ettim.
- The road runs parallel to the river.
- Yol nehre paralel gidiyor.
- The road between here and Tom's is pretty bad.
- Burası ve Tom'un evi arasındaki yol oldukça kötü.
- I think we aren't on the right road.
- Sanırım doğru yolda değiliz.
- Since there are no buses on this road, we will have to walk.
- Bu yolda otobüs olmadığı için yürümek zorundayız.
- The police established a road block.
- Polis yola barikat kurdu.
- The road bends sharply to the right at this point.
- Yol bu noktada sağa doğru keskin virajlı.
- Do you know where I'll end up if I take this road?
- Bu yoldan gidersem nereye varacağımı biliyor musun?
- This road leads to the station.
- Bu yol, istasyona gidiyor.
- The road was blocked by a fallen tree.
- Yol devrilen bir ağaç tarafından kapatıldı.
- They live on the other side of the road.
- Yolun diğer tarafında yaşıyorlar.
- The road was quite muddy, and, what is worse, it began to rain.
- Yol oldukça çamurluydu ve daha da kötüsü yağmur yağmaya başlamıştı.
- We are not on the right road.
- Doğru yolda değiliz.
- You can't go along this road.
- Bu yoldan gidemezsin.
- You should focus on the road when you drive.
- Araç kullanırken yola odaklanmalısın.
- The police told us the road was closed.
- Polis bize yolun kapalı olduğunu söyledi.
- A cellar was dug on top of the hill and they slowly moved the house from the road to the hill.
- Tepenin üstüne bir kiler kazıldı ve evi yavaşça yoldan tepeye taşıdılar.
- You should never take your eyes off the road while you're driving.
- Araba kullanırken asla gözlerini yoldan ayırmamalısın.
- We aren't on the right road.
- Biz doğru yolda değiliz.
- I was on the road last summer.
- Ben geçen yaz yoldaydım.
- This road is closed to traffic for construction work.
- Bu yol, yapım çalışmaları için trafiğe kapalıdır.
- They live on the other side of the road.
- Yolun öbür tarafında oturuyorlar.
- This road goes to the park.
- Bu yol parka gider.
- Layla was in the middle of the road.
- Layla yolun ortasındaydı.
- There were some burned-out structures along the road.
- Yol boyunca yanmış bazı yapılar vardı.
- Road rage is a serious problem in the USA.
- Yol öfkesi ABD'de ciddi bir sorun.
- This road extends to the coast.
- Bu yol, kıyıya kadar uzanır.
- The road was very rough.
- Yol çok pürüzlü idi.
- We went along the narrow road.
- Dar yoldan gittik.
- We walked along the road.
- Yol boyunca yürüdük.
- I've been down this road before.
- Bu yoldan daha önce de geçtim.
- Am I on the right road?
- Doğru yolda mıyım?
- I saw her coming up the road.
- Onun yolun yukarısına doğru geldiğini gördüm.
- This road is very long.
- Bu yol çok uzun.
- The new road will benefit the people living in the hills.
- Yeni yol tepelerde yaşayan insanlara fayda sağlayacak.
- Tom's car is parked in the middle of the road.
- Tom'un arabası yolun ortasına park edilmiş.
- My house is up the road.
- Evim yolun yukarısında.
- I don't have much experience driving on the left-side of the road.
- Yolun sol tarafında çok sürüş deneyimim yok.
- The blood on the road must be mine.
- Yoldaki kan benim olmalı.
- Ice, or oil, can make a road slippery.
- Buz ya da yağ, yolu kayganlaştırabilir.
- We went along a narrow road.
- Dar bir yol boyunca ilerledik.
- This road will lead you to the station.
- Bu yol seni istasyona götürecek.
- That road is too narrow for a car to drive on.
- O yol bir arabanın geçemeyeceği kadar dar.
- The road from the bus station to Tom's house is very steep.
- Otobüs durağından Tom'un evine giden yol çok dik.
- The workers are expanding the road.
- İşçiler yolu genişletiyor.
- Cross the road with care.
- Yoldan dikkatli bir şekilde geçin.
- Many people drive over the speed limit on this road.
- Birçok insan bu yolda hız sınırını aşıyor.
- There's a car parked in the middle of the road up ahead.
- İleride yolun ortasında park halinde bir araba var.
- There is no easy road to learning.
- Öğrenmenin kolay bir yolu yoktur.
- The road to the village is very rough.
- Köye giden yol çok bozuk.
- The road is free.
- Yol serbest.
- She told us that the road was closed.
- O bize yolun kapalı olduğunu söyledi.
- Get off the road.
- Yoldan çekilin.
- He strode along the road in a great hurry.
- Yol boyunca büyük bir aceleyle yürüdü.
- The road is blocked because of an accident.
- Bir kaza yüzünden yol kapandı.
- While you drive, you should focus on the road.
- Araba kullanırken yola odaklanmalısınız.
- The road stays straight for the next 50 miles.
- Yol önümüzdeki 50 mil boyunca düz kalacak.
- This road connects Tokyo with Osaka.
- Bu yol Tokyo'yu Osaka'yla bağlar.
- Tom rushed out onto the road without looking both ways.
- Tom iki tarafa da bakmadan yola fırladı.
- Be careful when you cross a road.
- Yoldan karşıya geçerken dikkatli ol.
- The road is blocked.
- Yol kapalı.
- This road will lead you to the center of town.
- Bu yol sizi şehir merkezine götürecektir.
- This road is too narrow for trucks to pass.
- Bu yol kamyonların geçemeyeceği kadar dar.
- The road is icy, so take care.
- Yol buzlu, o yüzden dikkatli olun.
- Be careful not to drive on the wrong side of the road.
- Yolun yanlış tarafından sürmemeye dikkat et.
- Many drivers have a cavalier attitude towards the rules of the road.
- Birçok sürücünün yol kurallarına karşı düşüncesiz bir tutumu vardır.
- The road is under construction.
- Yol yapım aşamasında.
- This road will lead you to the park.
- Bu yol sizi parka götürecek.
- If you whip the steering wheel around like that on a snowy road, the car is going to go into a slide.
- Karlı bir yolda direksiyonu böyle kırarsan araba kayar.
- It's not a road, but a path.
- Bu bir yol değil, bir patika.
- The road runs parallel with the river.
- Yol nehre paralel gidiyor.
- Follow this road till you come to the river.
- Nehre gelene kadar bu yolu takip et.
- Work on the road was suspended because of the storm.
- Fırtına yüzünden yoldaki çalışmalara ara verildi.
- The road to heaven passes through hell.
- Cennete giden yol cehennemden geçer.
- This road is full of sharp turns.
- Bu yol keskin dönüşlerle doludur.
- This road leads to Hong Kong.
- Bu yol Hong Kong'a gider.
- She saw him crossing the road.
- Onun yolu geçtiğini gördüm.
- A broken-down car was standing in the middle of the road.
- Bozuk bir araba yolun ortasında duruyordu.
- The truck Tom was driving slid on the icy road and crashed into a tree.
- Tom'un sürdüğü kamyon buzlu bir yolda kaydı ve bir ağaca çarptı.
- The road runs from Tokyo to Osaka.
- Yol, Tokyo'dan Osaka'ya uzanıyor.
- They walked along the road together until they reached the village, but then their paths diverged.
- Köye varana kadar yol boyunca birlikte yürüdüler, ama sonra yolları ayrıldı.
- There is no returning on the road of life.
- Hayat yolunda geri dönüş yoktur.
- This road connects the two cities.
- Bu yol iki şehri bağlamaktadır.
- Due to the thick fog, the road was difficult to see.
- Yoğun sis nedeniyle yolu görmek zordu.
- This road goes to the city.
- Bu yol şehre gidiyor.
- There is no easy road to learning.
- Öğrenmenin kolay bir yolu yok.
- I looked around and noticed that mine was the only car on the road.
- Etrafa baktım ve benimkinin yoldaki tek araba olduğunu fark ettim.
- Cross the road.
- Yolu geçin.
- It's quite a dangerous road.
- Oldukça tehlikeli bir yol.
- This road will lead you to the monument.
- Bu yol seni anıta götürecek.
- There were some burned-out structures along the road.
- Yol boyunca bazı yanmış yapılar vardı.
- The trees by the road were chopped down.
- Yol kenarındaki ağaçlar kesilmişti.
- The road is in a deplorable state.
- Yol çok kötü durumda.
- They are now leveling the road with a bulldozer.
- Onlar şimdi bir buldozer ile yol tesviye ediyor.
- This road curves gently to the right.
- Bu yol hafifçe sağa dönüyor.
- The road was clear of traffic.
- Yolda trafik yoktu.
- We came to a place where the road branched into two lanes.
- Yolun iki şeride ayrıldığı bir yere geldik.
- We traveled over a very good road.
- Çok iyi bir yolda seyahat ettik.
- Jim looked left and right before he crossed the road.
- Jim yolu geçmeden önce sola ve sağa baktı.
- There was enough snow to close the road.
- Yolu kapatacak kadar kar vardı.
- Do you know which road leads to my house?
- Hangi yolun evime götürdüğünü biliyor musun?
- One more for the road.
- Yol için bir tane daha.
- This is the only road to the next town.
- Bu bir sonraki şehre giden tek yol.
- This road is a dead end.
- Bu yol bir çıkmaz sokak.
- She told us the road was closed.
- Bize yolun kapalı olduğunu söyledi.
- They live near a busy road, but must be used to the noise by now.
- İşlek bir yolun yakınında yaşıyorlar ama artık gürültüye alışmış olmalılar.
- I'm not going down that road again.
- O yoldan aşağı yine inmiyorum.
- This road extends to the coast.
- Bu yol sahile kadar uzanmaktadır.
- The road is crowded so we probably won't get in promised time.
- Yol kalabalık bu yüzden muhtemelen söz verilen zamanda varmayacağız.
- You can reach the park by either road.
- Her iki yolla da parka ulaşabilirsiniz.
- The rebels made a barricade across the road.
- İsyancılar yolun karşısında bir barikat yaptı.
- This road leads to the public hall.
- Bu yol kamu binasına gider.
- This road leads to the airport.
- Bu yol havaalanına gidiyor.
- Which road goes to city hall?
- Hangi yol belediye binasına gidiyor?
- We're not on the right road.
- Doğru yol üzerindeyiz.
- Is the road short or long?
- Yol kısa mı yoksa uzun mudur?
- You can't go along this road.
- Bu yoldan devam edemezsin.
- The road is icy, so take care.
- Yol buzlu, bu yüzden dikkatli ol.
- This is a direct road to London.
- Bu Londra'ya giden direkt bir yol.
- The road curves gently toward the lake.
- Yol göle doğru hafifçe eğilimlidir.
- She told us that the road was closed.
- Bize yolun kapalı olduğunu söyledi.
- Jim is not yet used to driving on the left side of the road.
- Jim henüz yolun sol tarafından sürmeye alışamadı.
- Tom isn't used to driving on the left side of the road.
- Tom yolun sol tarafında araba sürmeye alışkın değil.
- This road is dangerous.
- Bu yol tehlikeli.
- This road will take you down to the edge of Lake Biwa.
- Bu yol seni Biwa Gölü kenarına götürecek.
- The road is icy, so please be careful.
- Yolda buzlanma var, onun için lütfen dikkatli ol.
- Sami was on the road to getting his life back.
- Sami hayatını geri kazanma yolundaydı.
- The road was blocked by fallen rocks.
- Yol düşen kayalar tarafından bloke edildi.
- The road was wet from the rain.
- Yol yağmurdan dolayı ıslaktı.
- The road follows the river.
- Yol nehri takip ediyor.
- This road will take you to the post-office.
- Bu yol seni postaneye götürecek.
- The road which leads to the hotel is narrow.
- Otele giden yol çok dar.
- You should never take your eyes off the road while you're driving.
- Araba kullanırken gözünü asla yoldan ayırmamalısın.
- Will I get to the station if I take this road?
- Bu yoldan gidersem, istasyona varır mıyım?
- I'd suggest we don't go down that road.
- O yoldan gitmemizi öneririm.
- The road is dangerous.
- Yol tehlikeli.
- The road is wet and it's slippery.
- Yol ıslak ve kaygan.
- Tom got road rage when someone honked at him.
- Biri ona korna çaldığında Tom yola öfkelendi.
- The road is crowded so we probably won't get in promised time.
- Yol kalabalık, muhtemelen söz verdiğimiz zamanda varamayacağız.
- Tom crossed the road without looking both ways.
- Tom yolun karşısına iki tarafa da bakmadan geçti.
- The road that leads to the hotel is narrow.
- Otele giden yol dardır.
- The road turns a bit to the west.
- Yol biraz batıya dönüyor.
- The road follows the river.
- Yol nehri izler.
- Tom lives just across the road.
- Tom yolun karşısında oturuyor.
- Can we hit the road?
- Yola çıkabilir miyiz?
- Can you tell where this road goes?
- Bu yolun nereye gittiğini söyleyebilir misin?
- You're all over the road.
- Yolun her tarafındasın.
- The road is being repaired.
- Yol tamir ediliyor.
- She helped an old man cross the road.
- O, yaşlı bir adamın yolu geçmesine yardım etti.
- Work on the road was suspended because of the storm.
- Fırtınadan dolayı yol çalışmasına ara verildi.
- Broken glass lay scattered all over the road.
- Kırık cam yolun her tarafına dağılmış durumda.
- There is heavy traffic on this road.
- Bu yolda yoğun bir trafik var.
- The convoy of army trucks was blocking the road.
- Askeri kamyon konvoyu yolu kapatıyordu.
- A new road is under construction.
- Yeni bir yol yapım aşamasında.
- On both sides of the road there are old walls.
- Yolun her iki tarafında da eski duvarlar var.
- You don't want to go down this road.
- Bu yola girmek istemezsin.
- Let's hit the road fast.
- Hemen yola çıkalım.
- A fallen tree blocked the road.
- Devrilen bir ağaç yolu kapatmış.
- Sami hit the road in search of Layla.
- Sami, Layla'yı aramak için yollara düştü.
- The bus rattled as it drove along the bumpy road.
- Otobüs engebeli yol boyunca giderken tıngırdadı.
- Sami's vehicle blocked the road.
- Sami'nin aracı yolu kapattı.
- The rain turned the road into a quagmire.
- Yağmur yolu bataklığa çevirdi.
- Traffic on this road has been disrupted due to flooding.
- Bu yoldaki trafik sel nedeniyle aksadı.
- This road was partly destroyed in consequence of the earthquake.
- Bu yol deprem sonucu kısmen yıkıldı.
- The road forks here.
- Yol burada ayrılıyor.
- This road will lead you to the station and the city center.
- Bu yol sizi istasyona ve şehir merkezine götürecektir.
- All the motels on this road are full.
- Bu yol üzerindeki tüm moteller dolu.
- That road is too narrow for a car to drive on.
- O yol bir arabayı kullanmak için çok dar.
- The road was wet from the rain.
- Yol yağmurdan ıslaktı.
- Tom didn't want to park his new car on the road.
- Tom yeni arabasını yola park etmek istemiyordu.
- The police established a road block.
- Polis bir yol bloğu kurdu.
- Road rage is a serious problem in the USA.
- ABD'de yol öfkesi ciddi bir sorundur.
- A truck was rushing along the road.
- Bir kamyon yolda hızla ilerliyordu.
- This road connects Tokyo with Osaka.
- Bu yol Tokyo ile Osaka'yı birbirine bağlıyor.
- This road isn't very safe.
- Bu yol çok güvenli değil.
- A rat ran across the road.
- Bir sıçan yolu koşarak geçti.
- We opposed his plan to build a new road.
- Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
- Where does that road lead?
- Bu yol nereye gidiyor?
- The farm abuts on the road.
- Çiftlik yola bitişiktir.
- We must pay a toll to drive on this road.
- Bu yoldan geçmek için geçiş ücreti ödemeliyiz.
- The road is closed.
- Yol kapalı.
- I crossed the road after looking both ways.
- Her iki yöne baktıktan sonra yolu geçtim.
- This road isn't on the map.
- Bu yol haritada yok.
- My house is up the road.
- Benim evim yolun tepesinde.
- Pay attention on the road.
- Yola dikkat edin.
- They opened the road to traffic.
- Onlar yolu trafiğe açtılar.
- There were white and yellow flowers at the side of the road.
- Yolun kenarında beyaz ve sarı çiçekler vardı.
- Keep your eyes on the road.
- Gözünü yoldan ayırma.
- Is the road short or long?
- Yol kısa mı uzun mu?
- Will I get to the station if I take this road?
- Bu yoldan gidersem istasyona varabilir miyim?
- A police car has stopped on the side of the road.
- Yolun kenarında bir polis arabası durdu.
- How fast can you drive on this road?
- Bu yolda ne kadar hızlı araç kullanabilirsin?
- Life is a long, long road.
- Hayat uzun, çok uzun bir yol.
- If we don't hit the road soon, we'll get caught in the morning rush hour traffic.
- Hemen yola çıkmazsak sabah trafiğine yakalanacağız.
- This country road leads to a small town ten miles away.
- Bu taşra yolu, on mil uzaktaki küçük bir kasabaya gider.
- You can take whichever road you like.
- İstediğiniz herhangi bir yoldan gidebilirsiniz.
- There is a great deal of traffic on this road.
- Bu yolda çok fazla trafik var.
- Watch the road.
- Yola bak.
- They cleared the road of snow.
- Yolu kardan temizlediler.
- The farm abuts on the road.
- Çiftlik yola bitişik.
- Once again the road was plunged in darkness.
- Yol bir kez daha karanlığa gömüldü.
- You should concentrate on the road when you're driving.
- Araba kullanırken yola konsantre olmalısınız.
- There is a bus stop down the road.
- Yolun aşağısında bir otobüs durağı var.
- They opened the road to traffic.
- Yolu trafiğe açtılar.
- Does this road go to Boston?
- Bu yol Boston'a gider mi?
- The road continues for many miles.
- Yol kilometrelerce devam ediyor.
- Tom walked slowly down the road using his cane.
- Tom bastonunu kullanarak yolda yavaşça yürüdü.
- We came to a place where the road branched into two lanes.
- Yolun iki şerite ayrıldığı bir yere geldik.
- Ninety percent of road deaths are the result of human error.
- Yol ölümlerinin yüzde doksanı insan hatasından kaynaklanıyor.
- This road is the only approach to the city.
- Bu yol şehre giden tek yoldur.
- The road that leads to the hotel is narrow.
- Otele giden yol dar.
- There is a ditch on each side of the road.
- Yolun her iki tarafında da hendek var.
- The road is under construction.
- Yol inşaat halinde.
- Why is that road blocked?
- Neden o yol tıkalı?
- A new road is under construction.
- Yeni bir yol yapım aşamasındadır.
- He was mistaken, this road does not lead to the castle.
- Yanılmış, bu yol şatoya çıkmıyor.
- I was on the road to the town.
- Kasabaya giden yoldaydım.
- Tom sells vegetables on the side of the road.
- Tom yol kenarında sebze satıyor.
- We don't want to go down that road, do we?
- O yola girmek istemeyiz, değil mi?
- You're all over the road.
- Yolun her yerindesiniz.
- Can you help us find the nearest road?
- En yakın yolu bulmamıza yardım eder misiniz?
- This road is closed to traffic for construction work.
- Bu yol inşaat çalışmaları nedeniyle trafiğe kapalıdır.
- Am I still on the right road?
- Hâlâ doğru yolda mıyım?
- A rat ran across the road.
- Bir fare yolun karşısına koştu.
- Life is the only road that can't be traveled twice.
- Hayat iki kere gidilemeyecek tek yoldur.
- I live right down the road.
- Ben tam yolun aşağısında yaşıyorum.
- There usually isn't much traffic on this road.
- Bu yolda genellikle çok trafik yoktur.
- He strode along the road in a great hurry.
- Yol boyunca büyük bir telaşla ilerledi.
- This road will lead you to the monument.
- Bu yol sizi anıta götürecek.
- There's a barbershop across the road.
- Yolun karşısında bir berber dükkanı var.
- The width of the road is insufficient for safe driving.
- Yolun genişliği güvenli sürüş için yetersiz.
- The road is under repair.
- Yol, onarımda.
- Sami's vehicle blocked the road.
- Sami'nin aracı yolu kilitledi.
- This road follows the shoreline for the next thirty kilometers.
- Bu yol otuz kilometre boyunca kıyıyı izler.
- The road was quite muddy, and, what is worse, it began to rain.
- Yol oldukça çamurluydu ve daha kötüsü, yağmur yağmaya başlamıştı.
- The road curves gently towards the west.
- Yol, batıya doğru hafifçe kıvrılır.
- You should concentrate on the road when you're driving.
- Araba sürerken dikkatini yola vermelisin.
- That road is still under construction.
- O yol hâlâ yapım aşamasında.
- The road is blocked.
- Yol tıkalı.
- This road will lead you to the station and the city center.
- Bu yol seni istasyona ve şehir merkezine götürecek.
- This road leads to the river.
- Bu yol nehre gider.
- The road was blocked by a fallen tree.
- Yol devrilmiş bir ağaç tarafından kapatılmış.
- Layla was standing in the middle of the road.
- Layla yolun ortasında duruyordu.
- I don't know this road.
- Bu yolu bilmiyorum.
- This road is terrible.
- Bu yol berbat.
- Tom didn't want to park his new car on the road.
- Tom yeni arabasını yola park etmek istemedi.
- Can you help us find the nearest road?
- En yakın yolu bulmamıza yardımcı olur musun?
- This is an uphill road.
- Bu yol yokuş yukarı.
- The road parallels the river.
- Yol nehre paralel gidiyor.
- The view of the ocean from the road was spectacular.
- Okyanusun yoldan görünümü muhteşemdi.
- I saw children begging for food along the side of the road.
- Ben yol kenarı boyunca gıda için dilenen çocuklar gördüm.
- We aren't on the right road.
- Doğru yolda değiliz.
- The road is ten feet in width.
- Yol, 3 metre genişliğinde.
- This road joins the highway there.
- Bu yol orada otoyolla birleşiyor.
- There is no simple road to success.
- Başarı için basit bir yol yoktur.
- The road was muddy and slippery.
- Yol çamurlu ve kaygandı.
- We are not on the right road.
- Biz doğru yolda değiliz.
- The road parallels the river.
- Yol nehre paraleldir.
- I'm on the road.
- Yoldayım.
- There was an accident on the side of the road.
- Yolun kenarında bir kaza oldu.
- The road turns left there.
- Yol orada sola dönüyor.
- Thank you for helping me cross the road.
- Yolu geçmeme yardımcı olduğun için teşekkürler.
- I saw her coming up the road.
- Onu yoldan gelirken gördüm.
- This road leads you there.
- Bu yol sizi oraya götürür.
- They live on the other side of the road.
- Yolun öteki tarafında oturuyorlar.
- It's been snowing, but the road is clear.
- Kar yağıyor, ama yol temizdir.
- There’s a Subway sandwich shop just across from Hayasaka Cycle on Clis Road.
- Clis Yolu'nda Hayasaka Bisiklet'in karşısında bir Subway sandviç dükkanı var.
- The road divides here into two.
- Yol burada ikiye bölünür.
- Where does this road lead?
- Bu yol nereye çıkıyor?
- A cellar was dug on top of the hill and they slowly moved the house from the road to the hill.
- Tepenin üstünde bir depo kazıldı ve onlar evi yavaşça yoldan tepeye taşıdılar.
- The trees by the road were chopped down.
- Yol kenarındaki ağaçlar kesilmiş.
- This road needs to be repaved.
- Bu yolun yeniden asfaltlanması gerek.
- Tom ran across the road.
- Tom yolu koşarak geçti.
- Tom's body was found along a deserted road.
- Tom'un cesedi ıssız bir yolda bulundu.
- Be careful not to drive on the wrong side of the road.
- Yolun ters tarafından gitmemeye dikkat et.
- A truck was rushing along the road.
- Bir kamyon yol boyunca aceleyle gidiyordu.
- The road is icy, so please be careful.
- Yol buzlu, lütfen dikkatli olun.
- Her house stands back from the road.
- Evi yoldan geride duruyor.
- Layla was in the middle of the road.
- Leyla yolun ortasındaydı.
- There is a constant flow of traffic on this road.
- Bu yol üzerinde sürekli bir trafik akışı vardır.
- How wide is this road?
- Bu yol ne kadar geniş?
- Layla drives as if she owned the road.
- Leyla sanki yolun sahibiymiş gibi araç sürüyor.
- We're not on the right road.
- Doğru yolda değiliz.
- The horse trotted down the road.
- At yolda tırıs gidiyordu.
- You can take either road.
- İki yoldan da gidebilirsin.
- Tom was in the middle of the road, waving his flashlight.
- Tom yolun ortasında el fenerini sallıyordu.
- I don't have much experience driving on the right side of the road.
- Yolun sağ tarafında araba kullanma konusunda pek tecrübem yok.
- A woman was driving a car on a country road.
- Bir kadın bir taşra yolunda araba sürüyordu.
- Layla drives as if she owned the road.
- Layla sanki yolun sahibiymiş gibi araba kullanıyor.
- She had a narrow escape when her car skidded off the road into a lake.
- Arabası bir gölün içine doğru yol alırken kıl payı kurtuldu.
- Why is that road blocked?
- O yol neden kapalı?
- The villagers supported a new road.
- Köylüler yeni bir yol yapılmasını desteklediler.
- The road is in a deplorable state.
- Yolun durumu içler acısı.
- This sidewalk is a lot narrower than the one across the road.
- Bu kaldırım yolun karşısındakinden çok daha dar.
- Her house stands back from the road.
- Onun evi yoldan içeride duruyor.
- There is a huge arch over the road.
- Yolda büyük bir kemer var.
- We went along the narrow road.
- Biz dar yol boyunca gittik.
- Next year, this gravel road will be paved.
- Gelecek yıl, bu çakıllı yol asfaltlanacak.
- It's a long road with no curves.
- O, virajsız uzun bir yoldur.
- A broken-down car was standing in the middle of the road.
- Arızalı bir araba yolun ortasında duruyordu.
- This road curves gently to the right.
- Bu yol, hafifçe sağa döner.
- Last night's storm washed out the road.
- Dün geceki fırtına yolu kapattı.
- I looked around and noticed that it was the only car on the road.
- Etrafıma bakındım ve yoldaki tek arabanın o olduğunu fark ettim.
- I want to hit the road.
- Yola çıkmak istiyorum.
- We opposed his plan to build a new road.
- Yeni bir yol inşa etme planına karşı çıktık.
- Our band's been on the road for three months.
- Grubumuz üç aydır yollarda.
- I wonder where this road goes.
- Bu yolun nereye gittiğini merak ediyorum.
- This road will take you to the station.
- Bu yol seni istasyona götürecektir.
- I'm trying to get used to driving on the left side of the road.
- Yolun sol tarafından araba kullanmaya alışmaya çalışıyorum.
- The nearest post office is in Cavendon Road.
- En yakın postane Cavendon Yolu'nda.
- All drivers should obey the rules of the road.
- Tüm sürücülerin yol kurallarına uymaları gerekir.
- Tom sells vegetables on the side of the road.
- Tom yolun kenarında sebze satar.
- There is a constant flow of traffic on this road.
- Bu yolda devamlı bir trafik akışı var.
- The road was under construction.
- Yol yapım aşamasındaydı.
- Tom isn't used to driving on the left side of the road.
- Tom yolun sol tarafından sürmeye alışık değil.
- I don't know this road.
- Ben bu yolu bilmiyorum.
- He lives just across the road.
- Yolun hemen karşısında oturuyor.
- Because of the heavy fog, we could barely see the road in front of us.
- Yoğun sis yüzünden önümüzde uzanan yolu zar zor görebiliyorduk.
- The auto was in the middle of the road.
- Otomobil yolun ortasındaydı.
- Watch the road.
- Yola dikkat et.
- The road is all clear.
- Yol tamamen boş.
- There is little automobile traffic on this road.
- Bu yolda çok az otomobil trafiği var.
- The view of the ocean from the road was spectacular.
- Yoldan okyanus manzarası muhteşemdi.
- The road is damaged.
- Yol hasar görmüş.
- A truck stopped crosswise in the middle of the road.
- Bir kamyon yolun ortasında çaprazlama durdu.
- Do you think the road is wide enough for cars?
- Sence yol arabalar için yeterince geniş mi?
- On both sides of the road there are cherry trees.
- Yolun iki tarafında da kiraz ağaçları var.
- Maybe we shouldn't have taken this road.
- Belki de bu yoldan gitmemeliydik.
- I've been trying to find out who is responsible for maintaining this road.
- Bu yolu korumak için kimlerin sorumlu olduğunu bulmaya çalışıyordum.
- They cleared the road of snow.
- Onlar yoldaki karları temizlediler.
- The road to the village is very rough.
- Köye giden yol çok engebeli.
- The small dog crossed the road.
- Küçük köpek yolu geçti.
- This road is too narrow for cars to pass.
- Bu yol arabaların geçemeyeceği kadar dar.
- Does this road go to Boston?
- Bu yol Boston'a mı gidiyor?
- What is the breadth of this road?
- Bu yolun eni nedir?
- The bus rattled as it drove along the bumpy road.
- Otobüs engebeli yolda ilerlerken zıngırdıyordu.
- There's only one road on the island.
- Adada sadece bir yol var.
- What is the best road to go?
- Gidilecek en iyi yol hangisi?
- This road is closed to cars.
- Bu yol arabalara kapalıdır.
- The road is icy.
- Yol buzlu.
- The road is clear.
- Yol temiz.
- Am I still on the right road?
- Hala doğru yolda mıyım?
- The road turns left there.
- Yol, orada sola döner.
- You crossed over the road.
- Yolun karşısına geçtiniz.
- He was standing at the side of the road.
- Yolun kenarında duruyordu.
- The ball rolled across the road.
- Top, yolun karşısına yuvarlandı.
- I saw how he crossed the road.
- Yolun karşısına nasıl geçtiğini gördüm.
- You left me standing alone here on this road a long, long time ago.
- Uzun, çok uzun zaman önce beni bu yolda yalnız bıraktın.
- We've been down that road.
- Biz de o yollardan geçtik.
- Do you know which road leads to my house?
- Evime hangi yoldan gidildiğini biliyor musun?
- I found the banana on a steep mountain road.
- Muzu dik bir dağ yolunda buldum.
- The road was full of obstacles.
- Yol engellerle doluydu.
- They are now leveling the road with a bulldozer.
- Şimdi bir buldozerle yolu düzleştiriyorlar.
- The road divides here into two.
- Yol burada ikiye ayrılıyor.
- How fast can you drive on this road?
- Bu yolda ne kadar hızlı gidebilirsin?
- The road which leads to the hotel is narrow.
- Otele giden yol dar.
- I really need to get back on the road.
- Gerçekten yola geri dönmem gerek.
- What is the breadth of this road?
- Bu yolun genişliği ne kadar?
- The road is all clear.
- Yol temiz.
- This road is very narrow.
- Bu yol çok dar.
- I'm on the road.
- Ben yoldayım.
- Many drivers have a cavalier attitude towards the rules of the road.
- Birçok sürücü yol kurallarına karşı kayıtsız bir tutum sergilemektedir.
- The road was full of obstacles.
- Yol engellerle dolu idi.
- How fast can you legally drive on this road?
- Bu yolda yasal olarak ne kadar hızlı sürebilirsin?
- Tom's car is parked in the middle of the road.
- Tom'un arabası yolun ortasında park edilmiş.
- They live on the other side of the road.
- Onlar yolun diğer tarafında yaşıyorlar.
- Only part of the road was closed.
- Yolun sadece bir kısmı kapalıydı.
- The road is too narrow for cars.
- Yol arabalar için çok dar.
- This road will lead you to the station.
- Bu yol sizi istasyona götürecek.
- This road follows the shoreline for the next thirty kilometers.
- Bu yol önümüzdeki otuz kilometre boyunca kıyı şeridini takip ediyor.
- I'm trying to get used to driving on the left side of the road.
- Ben yolun sol tarafında sürmeye alışmaya çalışıyorum.
- Pay attention to the road.
- Yola dikkat edin.
- Cross the road with care.
- Yolu dikkatle geç.
- Many accidents resulted from the icy conditions of the road.
- Birçok kaza, yolun buzlu olmasından kaynaklanıyordu.
- The little boy disappeared down the road.
- Küçük çocuk yolun aşağısında kayboldu.
- This road is so broad that buses can pass easily.
- Bu yol o kadar geniş ki otobüsler rahatlıkla geçebiliyor.
- Where does this road lead to?
- Bu yol nereye gidiyor?
- This road is of great importance.
- Bu yol çok önemli.
- This road is full of sharp turns.
- Bu yol keskin virajlarla doludur.
- That road is still under construction.
- O yol henüz yapım aşamasında.
- We walked along the road.
- Biz yol boyunca yürüdük.
- I hesitated about which road to take.
- Hangi yoldan gideceğim hakkında tereddüt ettim.
- For our singing lessons, we would go to the music school across the road.
- Şan derslerimiz için yolun karşısındaki müzik okuluna giderdik.
- Thank you for helping me cross the road.
- Yolu karşıdan karşıya geçmemde yardımcı olduğun için teşekkür ederim.
- You should never take your eyes off the road while you're driving.
- Araba sürerken asla gözlerini yoldan ayırmamalısın.
- I wonder which road I should take.
- Hangi yoldan gitmem gerektiğini merak ediyorum.
- The road is closed indefinitely.
- Yol süresiz olarak kapalıdır.
- This road curves gently to the right.
- Bu yol hafifçe sağa kıvrılıyor.
- This road will take you down to the edge of Lake Biwa.
- Bu yol sizi Biwa Gölü'nün kenarına götürecektir.
- The road was blocked by fallen rocks.
- Yol, düşen kayalar tarafından kapatılmıştı.
- There is not much traffic on this road.
- Bu yol üzerinde çok trafik yok.
- This is the only road to the next town.
- Bir sonraki kasabaya giden tek yol bu.
- There is heavy traffic on this road.
- Bu yolda yoğun trafik var.
- We hit the right road in the dark.
- Karanlıkta doğru yola çıktık.
- It's about three kilometers up the road.
- Yolun yaklaşık üç kilometre yukarısında.
- Do not cross the road when the green man is flashing.
- Yeşil adam yanıp sönerken yolu geçmeyin.
- What is the best road to go?
- Gitmek için en iyi yol nedir?
- When was the last time you used a toll road?
- En son ne zaman paralı bir yol kullandın?
- A fallen tree blocked the road.
- Devrilmiş bir ağaç yolu kapatıyordu.
- The road runs parallel to the river.
- Yol nehre paralel çalışır.
- This road leads you to the station.
- Bu yol sizi istasyonuna götürür.
- There is a white line in the middle of the road.
- Yolun ortasında beyaz bir çizgi var.
- Is there a shorter road to get there?
- Oraya gitmek için daha kısa bir yol var mı?
- Can we hit the road, please?
- Yola çıkabilir miyiz, lütfen?
- This road goes to the city.
- Bu yol şehre gider.
- This road isn't very safe.
- Bu yol pek güvenli değil.
- I saw three sets of footprints in the snow from the road up to my front door.
- Yoldan ön kapıma kadar karda üç çift ayak izi gördüm.
- He cleared the road in front of his house of snow.
- Evinin önündeki yolu kardan temizledi.
- There is a huge arch over the road.
- Yolun üzerinde büyük bir kemer var.
- There is a great deal of traffic on this road.
- Bu yolda bir hayli trafik var.
- The horse trotted down the road.
- At yolun aşağısına doğru tırıs gitti.
- The new road will benefit the people living in the hills.
- Yeni yolun tepede yaşayan insanlara faydası olacaktır.
- Take the road on the left.
- Soldaki yoldan gidin.
- How fast can you legally drive on this road?
- Bu yolda yasal olarak ne kadar hızla araç kullanabilirsin?
- The road we were going to take is closed.
- Gideceğimiz yol kapalı.
- The road bends sharply to the right at this point.
- Yol bu noktada keskin bir şekilde sağa kıvrılıyor.
- What's the width of this road?
- Bu yolun genişliği nedir?
- North of this place there is a road.
- Buranın kuzeyinde bir yol var.
- The road was very bumpy.
- Yol çok engebeliydi.
- Which road did you choose?
- Hangi yolu seçtin?
- Pay attention on the road.
- Yola dikkat et.
- You can take whichever road you like.
- Hangi yoldan istersen gidebilirsin.
- Tom was hired as road manager.
- Tom yol müdürü olarak işe alındı.
- The rebels made a barricade across the road.
- İsyancılar yolun karşısına bir barikat kurdular.
- The road goes north from here.
- Yol buradan kuzeye gidiyor.
- This road goes to the park.
- Bu yol parka gidiyor.
- I'd suggest we don't go down that road.
- Bu yola girmememizi öneririm.
- They widened the road.
- Onlar yolu genişletti.
- We were driving down the road when we saw Tom.
- Biz Tom'u gördüğümüzde yolda gidiyorduk.
- The road curves gently toward the lake.
- Yol göle doğru hafifçe kıvrılıyor.
- They walked along the road three abreast.
- Yol boyunca üçer üçer yürüdüler.
- The road was icy.
- Yol buzluydu.
- No matter which road you follow, the drive to town won't take you more than twenty minutes.
- Hangi yolu izlerseniz izleyin, kasabaya varmanız yirmi dakikadan fazla sürmez.
- There was enough snow to close the road.
- Yolu kapatmaya yetecek kadar kar vardı.
- Where is the road?
- Yol nerede?
- Follow this road till you come to the river.
- Nehre gelene kadar bu yolu takip edin.
- I lost my balance on the muddy road.
- Çamurlu yolda dengemi kaybettim.
- Clearly, both drivers weren't paying attention to the road.
- Belli ki iki sürücü de yola dikkat etmiyordu.
- The car stopped in the middle of the road.
- Araba yolun ortasında durdu.
- We walked slowly along the road.
- Biz yol boyunca yavaşça yürüdük.
- I saw children begging for food along the side of the road.
- Yol kenarında yiyecek için dilenen çocuklar gördüm.
- I was on the road last summer.
- Geçen yaz yollardaydım.
- He came down the road.
- Yoldan aşağı indi.
- There is little automobile traffic on this road.
- Bu yolda küçük bir otomobil trafiği var.
- There usually isn't much traffic on this road.
- Bu yolda genellikle fazla trafik olmaz.
- The road turns a bit to the west.
- Yol biraz batıya doğru döner.
- The auto was in the middle of the road.
- Araba yolun ortasındaydı.
- Since there are no buses on this road, we will have to walk.
- Bu yolda hiç otobüs olmadığı için yürümek zorunda kalacağız.
- Tom was standing in the middle of the road.
- Tom yolun ortasında duruyordu.
- The road was very bumpy.
- Yol çok inişli çıkışlıydı.
- The resolution that a new road be built was passed.
- Yeni bir yol inşa edilmesi kararı kabul edildi.
- Tom drove along a desert road.
- Tom bir çöl yolu boyunca sürdü.
- She told us the road was closed.
- O, bize yolun kapalı olduğunu söyledi.
- In Japan, we drive on the left side of the road.
- Japonya'da yolun sol tarafında araba süreriz.
- The city wants to extend the road.
- Şehir yolu genişletmek istiyor.
- Work on the road was suspended because of the storm.
- Fırtına yüzünden yoldaki çalışmalar askıya alındı.
- This road joins the highway there.
- Bu yol orada otoyola katılır.
- How fast can you drive on this road?
- Bu yolda ne kadar hızlı sürebilirsin?
- A police car has stopped on the side of the road.
- Bir polis arabası yolun kenarında durdu.
- Don't call it a day just because the road's blocked.
- Yol tıkandı diye her şeyi bir kenara atma.
- This is a dangerous road.
- Bu tehlikeli bir yol.
- You must be careful in crossing the road.
- Yolu geçerken dikkatli olmalısın.
- The road is damaged.
- Yol hasarlı.
- On both sides of the road there are old walls.
- Yolun her iki yanında eski duvarlar var.
- We are on the right road, but let's continue to work hard!
- Biz doğru yoldayız ama sıkı çalışmaya devam edelim!
- The road is more like an ice rink.
- Yol daha çok buz pistine benziyor.
- This road leads to the public hall.
- Bu yol kamu binasına çıkar.
- I don't have much experience driving on the left-side of the road.
- Yolun sol tarafında araba kullanma konusunda pek tecrübem yok.
- Cross the road.
- Yolu geç.
- He was mistaken, this road does not lead to the castle.
- O hatalıydı, bu yol kaleye çıkmaz.
- Go straight down this road.
- Bu yoldan dümdüz git.
- Pay attention on the road.
- Dikkatini yola ver.
- You should keep your eyes on the road, Tom.
- Gözlerini yoldan ayırmamalısın, Tom.
- All drivers should obey the rules of the road.
- Tüm sürücüler yol kurallarına uymalı.
- The road is free.
- Yol boş.
- You must take care when you cross the road.
- Yolu geçerken dikkat etmelisin.
- The road curves gently towards the west.
- Yol, batıya doğru hafifçe kıvrılıyor.
- You should focus on the road when you drive.
- Araba kullanırken yola odaklanmalısın.
- They walked along the road three abreast.
- Onlar yol boyunca üçü yan yana yürüdü.
- Tom walked slowly down the road using his cane.
- Tom bastonunu kullanarak yavaşça yoldan aşağıya doğru yürüdü.
- We must pay a toll to drive on this road.
- Bu yolda araba sürmek için para ödemeliyiz.
- I was on the road.
- Yoldaydım.
- This road leads to the airport.
- Bu yol havaalanına gider.
- This road connects the two cities.
- Bu yol iki şehri birbirine bağlıyor.
- Life is a long and winding road.
- Yaşam uzun ve dolambaçlı bir yoldur.
- This road will lead you to the airport.
- Bu yol seni havaalanına götürecek.
- Beautiful poppies were growing beside the road.
- Yolun kenarında güzel gelincikler yetişiyordu.
- The cherry trees are planted on either side of the road.
- Kiraz ağaçları yolun iki tarafına dikilmiş.
- Where is Taiping road?
- Taiping yolu nerede?
- The road is long.
- Yol uzun.
- No matter which road you follow, the drive to town won't take you more than twenty minutes.
- Hangi yolu izlersen izle, şehre gidiş yirmi dakikadan fazla zamanını almaz.
- We were driving down the road when we saw Tom.
- Tom'u gördüğümüzde yolda gidiyorduk.
- There was an accident on the side of the road.
- Yolun kenarında bir kaza vardı.
- Tom found out that life on the road wasn't as easy as he thought it would be.
- Tom yol hayatının sandığı kadar kolay olmadığını öğrendi.
- They widened the road.
- Yolu genişlettiler.
- Beautiful poppies were growing beside the road.
- Güzel gelincikler yol kenarında büyüyordu.
- There is no returning on the road of life.
- Yaşam yolunda dönüş yoktur.
- It's about three kilometers up the road.
- O yaklaşık olarak yolun üç kilometre yukarısında.
- Because of the heavy fog, we could barely see the road in front of us.
- Yoğun sisten dolayı önümüzdeki yolu zar zor görebildik.
- Tom helped the old man across the road.
- Tom yaşlı adamın yolun karşısına geçmesine yardım etti.
- This road will lead you to the center of town.
- Bu yol sizi kasabanın merkezine götürecektir.
- Which road should I take?
- Hangi yoldan gitmeliyim?
- Life is a long and winding road.
- Hayat uzun ve dolambaçlı bir yoldur.
- Go straight down this road.
- Bu yoldan düz gidin.
- This road was partly destroyed in consequence of the earthquake.
- Deprem sonucunda bu yol kısmen yıkıldı.
- The road is parallel to the river.
- Yol nehre paraleldir.
- Are we on the right road?
- Doğru yolda mıyız?
- There is no simple road to success.
- Başarıya giden basit bir yol yoktur.
- There's a car parked in the middle of the road up ahead.
- İleride yolun ortasında park edilmiş bir araba var.
- There's narrow road to the village.
- Köye giden dar bir yol var.
- You should never take your eyes off the road while you're driving.
- Araba kullanırken gözünüzü asla yoldan ayırmamalısınız.
- This is a long tough road we have to travel.
- Bu seyahat etmek zorunda olduğumuz uzun zorlu bir yol.
- This road leads you to the station.
- Bu yol sizi istasyona götürüyor.
- Once again the road was plunged in darkness.
- Bir kez daha yol karanlığa gömüldü.
- You're all over the road.
- Bütün yolu işgal ediyorsun.
- I live right up the road.
- Yolun sağ tarafında yaşarım.
- Due to the thick fog, the road was difficult to see.
- Yoğun sisten dolayı, yolu görmek zordu.
- A snowslide obstructed the road.
- Kar kayması yolu kapatmış.
- We took a back road to avoid the heavy traffic.
- Yoğun trafikten kaçınmak için arka yoldan gittik.
- The road was very rough.
- Yol çok bozuktu.
- This is an uphill road.
- Bu yokuş yukarı bir yoldur.
- This road is so broad that buses can pass easily.
- Bu yol o kadar geniş ki, otobüsler kolayca geçebilir.
- I saw how he crossed the road.
- Onun yolu nasıl geçtiğini gördüm.
- The road is slippery.
- Yol kaygan.
- Get off the road.
- Yoldan çekil.
- This road will lead you to the airport.
- Bu yol sizi havaalanına götürür.
- The cliff hangs over the road.
- Uçurum yolun üzerinde asılı duruyor.
- We're about to hit the road.
- Yola çıkmak üzereyiz.
- The railway crosses the road at this point.
- Demiryolu bu noktada yolu kesiyor.
- The road is straight for over ten miles.
- Yol 10 mil boyunca düz.
- Tom lives just across the road.
- Tom yolun hemen karşısında yaşıyor.
- Be careful when you cross a road.
- Yoldan geçerken dikkatli ol.
- We hit the right road in the dark.
- Karanlıkta doğru yola girdik.
- There’s a Subway sandwich shop just across from Hayasaka Cycle on Clis Road.
- CLIS Yolu üzerinde Hayasaka Cycle'ın hemen karşısında bir Subway sandviç dükkanı var.
- The road forks here.
- Yol burada çatallaşıyor.
- We live in the block of flats just across the road.
- Yolun karşısındaki apartmanlarda oturuyoruz.
- This is a long tough road we have to travel.
- Bu kat etmemiz gereken uzun ve zorlu bir yol.
- I'm hitting the road.
- Yola çıkıyorum.
- This road will take you to the station.
- Bu yol sizi istasyona götürecektir.
- She braked hard when she saw a child run out into the road.
- Bir çocuğun yola doğru koştuğunu gördüğünde sert bir fren yaptı.
- Watch out for big and small stones on the road!
- Yoldaki büyük ve küçük taşlara dikkat edin!
- The road came to a dead end.
- Yol bir çıkmaz sokağa geldi.
- These workmen are constructing a road.
- Bu işçiler bir yol inşa ediyorlar.
Show More (671)
|
