| 1 |
time |
sefer |
n. |
|
- That said, we need to move one step at a time.
- Bununla birlikte, her seferinde bir adım atmamız gerekiyor.
- And each time an enormous tragedy has ensued.
- Ve her seferinde büyük bir trajedi yaşandı.
- Should we try to solve all the issues, or should we just take one step at a time?
- Tüm sorunları çözmeye mi çalışmalıyız, yoksa her seferinde bir adım mı atmalıyız?
- It is the Association Agreement that Israel is violating time after time.
- İsrail'in her seferinde ihlal ettiği şey Ortaklık Anlaşması'dır.
- As a representative of the Socialist Party in the Netherlands, I am faced with two choices each time.
- Hollanda'da Sosyalist Parti'nin bir temsilcisi olarak her seferinde iki seçenekle karşı karşıya kalıyorum.
- It is now the umpteenth time that he has acted beyond his remit.
- Bu, yetkisinin ötesinde hareket ettiği kaçıncı seferdir.
- It is the Association Agreement that Israel is violating time after time.
- İsrail'in her seferinde ihlal ettiği şey Ortaklık Anlaşmasıdır.
- We cannot stuff money into a new EU piggy bank every time.
- Her seferinde yeni bir AB kumbarasına para dolduramayız.
- The Council wants to move one small step at a time.
- Konsey her seferinde küçük bir adım atmak istiyor.
- This is the umpteenth time they have done so since the Kyoto agreements and on numerous other issues.
- Bu, Kyoto anlaşmalarından bu yana ve diğer birçok konuda bunu yaptıkları onuncu seferdir.
- Experience suggests that the EU is best at handling one major task at a time.
- Deneyimler, AB'nin her seferinde tek bir büyük görevi yerine getirmede en iyisi olduğunu göstermektedir.
- Each time, the authorities panicked, as is the case again now.
- Her seferinde yetkililer paniğe kapıldı, tıpkı şimdi olduğu gibi.
- That is what happened the first time.
- İlk seferinde de böyle oldu.
- These accidents have led to measures which have, however, proved insufficient each time.
- Bu kazalar, her seferinde yetersiz olduğu kanıtlanan önlemlere yol açmıştır.
- These accidents have led to measures which have, however, proved insufficient each time.
- Bu kazalar, her seferinde yetersiz olduğu kanıtlanan tedbirlere yol açmıştır.
- This is the umpteenth time we have discussed Angola.
- Bu Angola'yı tartıştığımız kaçıncı sefer.
- We have been wrong every time.
- Her seferinde yanıldık.
- Firstly, we have a new fund each time, which means that each time, we lose a year.
- İlk olarak, her seferinde yeni bir fonumuz var, bu da her seferinde bir yıl kaybettiğimiz anlamına geliyor.
- It is the same alliance every time, and that does not improve matters.
- Her seferinde aynı ittifak söz konusu ve bu da durumu iyileştirmiyor.
- I will only make one suggestion at a time, and I would like to hear your opinion too.
- Her seferinde birer öneride bulunacağım ve sizin de görüşlerinizi duymak isterim.
- Time after time, we see that this is ignored in directives.
- Her seferinde bunun yönergelerde göz ardı edildiğini görüyoruz.
- Will you resign every time?
- Her seferinde istifa edecek misiniz?
- Because you won't be destined to a hospital every time.
- Çünkü her seferinde hastaneye gidemeyebilirsin.
- Every time, they cause a big trouble in the mission.
- Her seferinde, görevde büyük bir soruna neden olurlar.
- The first time is always for a good cause.
- İlk sefer her zaman iyi bir amaç içindir.
- I thought so till I cut my finger the first time.
- İlk seferinde parmağımı kesene kadar ben de öyle sanıyordum.
- The first time is always for a good cause.
- İlk seferki her zaman iyi bir amaç içindir.
- Once it works, another time it does not work.
- Bir sefer çalışsa öbür sefer çalışmıyor.
- No one expects you to understand everything at the first time.
- Kimse sizden her şeyi ilk seferde anlamanızı beklemiyor.
- Every time, they cause a big trouble in the mission.
- Her seferinde görevde büyük bir soruna sebep olurlar.
- Every time, they cause a big trouble in the mission.
- Her seferinde görevde büyük sorun çıkarıyorlar.
- It is more than when you managed to tick off all of your test objectives the first time through.
- İlk seferde tüm test hedeflerinizi işaretlemeyi başardığınız zamandan daha fazla.
- Why don't we take it one step at a time?
- Neden her seferinde bir adım atmıyoruz?
- Perhaps you should try doing one thing at a time.
- Belki de her seferinde bir şey yapmayı denemelisiniz.
- Let's do this one step at a time.
- Her seferinde bir adım atalım.
- Tom would've done it correctly the first time if you had helped him.
- Ona yardım etmiş olsaydınız Tom ilk seferinde doğru yapardı.
- We'll do a little at a time.
- Her seferinde biraz yapacağız.
- They failed both times.
- İki seferde de başarısız oldular.
- You can save yourself a lot of trouble by just doing it right the first time.
- Sadece ilk seferde doğru şeyi yaparak kendini bir sürü sorundan kurtarabilirsin.
- It's the same every time.
- Her seferinde aynı.
- I only did that three times last year.
- Bunu geçen sene sadece üç sefer yaptım.
- This elevator is capable of carrying 10 persons at a time.
- Bu asansör tek seferde 10 kişi taşıma kapasitesine sahiptir.
- The first time is always the hardest.
- İlk sefer her zaman en zor olandır.
- These bags are very heavy, so carry one bag at a time.
- Bu çantalar çok ağır, bu yüzden her seferinde bir çanta taşıyın.
- The first time is free.
- İlk sefer bedava.
- It makes my blood boil every time.
- Her seferinde kanımı kaynatıyor.
- You could have told me the first time.
- Bana ilk seferinde söyleyebilirdin.
- We have to take it one step at a time.
- Her seferinde bir adım atmalıyız.
- He changed a lot since the last time.
- Son seferden bu yana çok değişti.
- Tom made several tries, but failed each time.
- Tom birkaç deneme yaptı ama her seferinde başarısız oldu.
- It works every time.
- Her seferinde işe yaradı.
- I'm taking it one day at a time.
- Her seferinde bir gün.
- We just take one day at a time.
- Her seferinde bir gün yaşıyoruz.
- That was the last time.
- Bu son seferdi.
- I hope I will have a chance to see you next time I'm in New York.
- Umarım seni bir daha ki sefere New York'tayken görme şansına sahip olurum.
- I wish I had a dollar for every time I've heard you say that.
- Keşke bunu söylediğini duyduğum her sefer için bir dolarım olsaydı.
- I remember the first time.
- Ben ilk seferi hatırlıyorum.
- We had three tries and failed each time.
- Üç denememiz oldu ve her seferinde başarısızlığa uğradık.
- There isn't going to be a next time.
- Bir sonraki sefer olmayacak.
- Try to do one thing at a time.
- Her seferinde bir şey yapmaya çalışın.
- Tom did it much better the second time around.
- Tom ikinci seferde çok daha iyisini yaptı.
- This video cracks me up every time.
- Bu video beni her seferinde gülme krizine sokuyor.
- Sami and Layla worked together six times.
- Sami ve Leyla altı sefer beraber çalıştılar.
- Let's discuss these problems one at a time.
- Bu problemlerin her seferinde birini tartışalım.
- Tom does this every single time.
- Tom bunu her seferinde yapıyor.
- I lied every time Tom asked me about Mary.
- Tom'un Mary hakkında soru sorduğu her seferde yalan söyledim.
- Each time was different.
- Her sefer farklıydı.
- This isn't the first time that Tom has spent a couple of weeks in a hospital.
- Bu Tom'un birkaç haftayı hastanede geçirdiği ilk sefer değil.
- Each time, Mother had a surprise for us.
- Her seferinde, annemin bizim için bir sürprizi vardı.
- I still remember the first time.
- İlk seferini hala hatırlıyorum.
- Sami and Layla worked together six times.
- Sami ve Leyla altı sefer birlikte çalıştılar.
- This video cracks me up every time.
- Bu video beni her seferinde gülmekten kırıp geçiriyor.
- It worked perfectly the first time.
- İlk seferinde mükemmel çalışmıştı.
- We had three tries and failed each time.
- Üç deneme yaptık ve her seferinde kaybettik.
- It's her first time.
- Bu onun ilk seferi.
- Do one thing at a time.
- Her seferinde bir şey yap.
- I'm taking it one day at a time.
- Her seferinde bir gün alıyorum.
- We have to take it one step at a time.
- Her seferinde bir adım atmamız gerekiyor.
- You can save yourself a lot of trouble by just doing it right the first time.
- İlk seferde doğru yaparak kendinizi büyük bir dertten kurtarabilirsiniz.
- It's his first time.
- Bu onun ilk seferi.
- They failed both times.
- Onlar her iki seferde de başarısız oldu.
- Do you have to do this every time?
- Bunu her seferinde yapmak zorunda mısın?
- I've done that at least a hundred times.
- Onu en az yüz sefer yaptım.
- We just take one day at a time.
- Her seferinde sadece bir gün alıyoruz.
- This is my first time.
- Bu benim ilk seferim.
- Don't attempt two projects at a time.
- Tek seferde iki projeye girişme.
- It worked every time.
- Her seferinde işe yaradı.
- It's my first time.
- Bu benim ilk seferim.
- I only did that three times last year.
- Bunu geçen yıl sadece üç sefer yaptım.
- Must you do this every time?
- Bunu her seferinde yapmak zorunda mısın?
- It makes me cry every time.
- Bu beni her seferinde ağlatıyor.
- We've seen this happen too many times.
- Biz bunun oluşunu bir çok sefer gördük.
- The first time is always the hardest.
- İlk sefer her zaman en zorudur.
- You say that every time.
- Bunu her seferinde söylüyorsun.
- Tom just takes one day at a time.
- Tom her seferinde bir gün alır.
- We make progress only one step at a time.
- Her seferinde sadece bir adım ilerleme kaydediyoruz.
- The first time, she wasn't very firm with him.
- İlk seferinde ona karşı pek sert değildi.
- There's always a next time.
- Her zaman bir sonraki sefer vardır.
- Let's work on one project at a time.
- Her seferinde bir proje üzerinde çalışalım.
- Add more cold water a teaspoon at a time if the mixture is too dry.
- Karışım çok kuruysa her seferinde bir çay kaşığı daha soğuk su ekleyin.
- I enjoy it more each time.
- Her seferinde daha çok zevk alıyorum.
- Let's do one thing at a time.
- Her seferinde bir şey yapalım.
- That was the last time.
- O son seferdi.
- She was right the first time.
- İlk seferinde haklıydı.
- I suggest you don't ask Tom so many questions next time.
- Bir daha ki sefere Tom'a bu kadar çok soru sormamanızı öneririm.
- I remember the first time.
- İlk seferini hatırlıyorum.
- There is always a next time.
- Her zaman bir sonraki sefer vardır.
- That's the last time I saw him.
- Bu onu gördüğüm son seferdi.
- It's not my first time.
- Bu benim ilk seferim değil.
- This is not my first time.
- Bu benim ilk seferim değil.
- It's not the first time that Tom has dated two girls at the same time.
- Bu Tom'un aynı anda iki kızla çıktığı ilk sefer değil.
- Learn a little at a time.
- Her seferinde biraz öğren.
- Sami says this every time.
- Sami her seferinde bunu söylüyor.
- Each time, Mother had a surprise for us.
- Her seferinde annemin bize bir sürprizi olurdu.
- Tom was right the first time.
- Tom ilk seferde haklıydı.
Show More (112)
|
| 2 |
expedition |
sefer |
n. |
|
- The boy dreamed of going on an Antarctic expedition.
- Çocuk, Antarktika seferine çıkmayı hayal ediyordu.
- They went on an expedition to the Antarctic.
- Antartika'ya bir sefere gittiler.
- Tom is the expedition leader.
- Tom sefer lideridir.
- Tom was the expedition leader.
- Tom sefer lideriydi.
- This expedition will be expensive.
- Bu sefer pahalı olacak.
- He never returned from that expedition.
- O seferden asla geri dönmedi.
- He left on an expedition to the North Pole.
- O, Kuzey Kutbu'na bir sefere çıktı.
- Who was the leader of the expedition?
- Seferin lideri kimdi?
- They went on an expedition to the North Pole.
- Kuzey kutbuna bir sefere gittiler.
- Tom is the expedition leader.
- Tom seferin lideriydi.
- He was the leader of the great expedition.
- Büyük seferin lideriydi.
- The boy dreamed of going on an Antarctic expedition.
- Oğlan, bir Antarktika seferine gitmeyi hayal ediyordu.
Show More (9)
|
| 3 |
flight |
sefer |
n. |
|
- We may never know what happened to flight MH370.
- MH370 sefer sayılı uçağa ne olduğunu asla öğrenemeyebiliriz.
- This is the final boarding call for Japan Airlines Flight 731.
- Bu, Japan Airlines'ın 731 sefer sayılı uçağı için son çağrıdır.
- Has Flight 123 arrived?
- 123 sefer sayılı uçak geldi mi?
- I was late, so I missed flight 501.
- Geç kaldığım için 501 sefer sayılı uçağı kaçırdım.
- This flight is full.
- Bu sefer dolu.
- It looks like your luggage is on the next flight.
- Bagajınız bir sonraki seferde gibi görünüyor.
- Is flight 23 on time?
- 23 nolu sefer vaktinde mi?
- They arrived on flight 201.
- 201 sefer sayılı uçakla geldiler.
- Could you tell me where I can find the baggage for flight JL 123?
- JL 123 sefer sayılı uçağın bagajını nerede bulabileceğimi söyleyebilir misiniz?
Show More (6)
|
| 4 |
occasion |
sefer |
n. |
|
- There is normally considerable lobbying at this final stage, but not on this occasion.
- Normalde bu son aşamada önemli bir lobi faaliyeti yürütülür, ancak bu sefer öyle olmadı.
- Our undertakings went considerably further than those we gave on the previous occasion.
- Taahhütlerimiz bir önceki seferde verdiklerimizden çok daha ileriye gitmiştir.
- On each occasion, the politicians in Prague refused categorically to do so.
- Prag'daki siyasetçiler her seferinde bunu yapmayı kategorik olarak reddetti.
- I hope I will be forgiven, at least on this one occasion.
- Umarım en azından bu seferlik affedilirim.
- There is normally considerable lobbying at this final stage, but not on this occasion.
- Normalde bu son aşamada hatırı sayılır bir lobi faaliyeti yürütülür ama bu sefer öyle değil.
- It was not quite as complicated on this occasion.
- Bu sefer o kadar da karmaşık değildi.
- Let's reserve that for another occasion.
- Başka bir sefer için onu ayıralım.
- Let's reserve that for another occasion.
- Bunu başka bir sefere saklayalım.
Show More (5)
|
| 5 |
go |
sefer |
n. |
|
- Why are small and medium-sized enterprises not demanding that we implement this directive in one go?
- Küçük ve orta ölçekli işletmeler neden bu direktifi tek seferde uygulamamızı talep etmiyorlar?
- To stage major events to reach as many people as possible in one go?
- Tek seferde mümkün olduğunca çok insana ulaşmak için büyük etkinlikler düzenlemek mi?
- I watched it in one go.
- Tek seferde izledim.
- I've read the book in one go.
- Kitabı tek seferde okudum.
- I've read the book in one go.
- Ben kitabı tek seferde okudum.
Show More (2)
|
| 6 |
service |
sefer |
n. |
|
- The 9:30 service to London was postponed due to the storm.
- Londra'ya yapılacak 9:30 seferi fırtına nedeniyle ertelenmiştir.
- After some freight cars were derailed, services were suspended on the Chuo Line.
- Bazı yük vagonları raydan çıktıktan sonra, Chuo Hattı'ndaki seferler askıya alındı.
Show More (-1)
|
| 7 |
voyage |
sefer |
n. |
|
- The icebreaker will start its voyage to the north pole in two weeks.
- Buzkıran gemisi iki hafta içinde kuzey kutbuna doğru seferine başlayacak.
- This was his first voyage as captain.
- Bu onun kaptan olarak ilk seferiydi.
Show More (-1)
|
| 8 |
campaign |
sefer |
n. |
|
- Jake fought in the South African campaign during the war.
- Jake savaş sırasında Güney Afrika seferinde çarpıştı.
Show More (-2)
|
| 9 |
cruise |
sefer |
n. |
|
- How many cruises are there each day?
- Her gün kaç gemi seferi var?
Show More (-2)
|
| 10 |
navigation |
sefer |
n. |
|
- The harbor is closed to navigation.
- Liman, seferlere kapalıdır.
Show More (-2)
|
