| 1 |
self-evident |
ortada |
adj. |
|
- It seems to me blindingly self-evident that some action is necessary.
- Bana öyle geliyor ki, bazı eylemlerin gerekli olduğu apaçık ortada.
- Which was not self-evident, so whose fault is it?
- Bu apaçık ortada değildi, öyleyse bu kimin suçu?
- The case for safety is self-evident.
- Güvenlik konusunda durum apaçık ortadadır.
- That is self-evident, and is not adding anything of substance to this discussion.
- Bu apaçık ortadadır ve bu tartışmaya önemli bir şey katmamaktadır.
- The pressures on the system in Spain and other countries are self-evident.
- İspanya'da ve diğer ülkelerde sistem üzerindeki baskılar ortadadır.
- If this is self-evident, why have we done nothing about it?
- Eğer bu apaçık ortadaysa, neden bu konuda hiçbir şey yapmadık?
- For the other candidate Member States that was really self-evident.
- Diğer aday Üye Devletler için bu gerçekten apaçık ortadaydı.
- It seems to me blindingly self-evident that some action is necessary.
- Bana öyle geliyor ki, bazı eylemlerin gerekli olduğu apaçık ortadadır.
- The fact that this idea is based on an incorrect assumption is self-evident.
- Bu fikrin yanlış bir varsayıma dayandığı gerçeği apaçık ortadadır.
- The case for safety is self-evident.
- Güvenlik konusu apaçık ortadadır.
- The positive effects flowing from this are self-evident.
- Bundan kaynaklanan olumlu etkiler apaçık ortadadır.
- The result of the budget negotiations that we have before us is self-evident.
- Önümüzde bulunan bütçe müzakerelerinin sonucu ortadadır.
- The reason for this urgent resolution is self-evident.
- Bu acil kararın nedeni apaçık ortadadır.
- It's self-evident.
- Bu apaçık ortada.
- That is self-evident.
- Bu apaçık ortada.
- That's self-evident.
- Bu apaçık ortada.
Show More (13)
|
| 2 |
self-evident |
açık |
adj. |
|
- A shortage of water is a self-evident cause of the spiral of poverty.
- Su sıkıntısı, yoksulluk sarmalının açık bir nedenidir.
- It is surely self-evident what the Council thinks about the matter.
- Konsey'in bu konuda ne düşündüğü herhalde çok açıktır.
- It is surely self-evident what the Council thinks about the matter.
- Konsey'in bu konuda ne düşündüğü elbette açıktır.
- The European added value in this is not self-evident.
- Avrupa'nın bu konudaki katma değeri açık değildir.
- It is, however, self-evident that, right now, there is a particularly great need for such an extension.
- Bununla birlikte şu anda böyle bir genişletmeye özellikle büyük bir ihtiyaç olduğu açıktır.
- I see it as self-evident that, at this stage, Parliament should create room for negotiation in relation to the Council.
- Bu aşamada Parlamentonun Konsey ile ilgili olarak müzakere alanı yaratması gerektiğini açıkça görüyorum.
Show More (3)
|
| 3 |
self-evident |
aşikar |
adj. |
|
- It should be self-evident that we need a common approach to these policy areas within the EU.
- AB içerisinde bu politika alanlarına yönelik ortak bir yaklaşıma ihtiyacımız olduğu aşikâr olmalıdır.
- It is self-evident that integrated husbandry has become part of everyday agricultural life.
- Entegre hayvancılığın günlük tarımsal yaşamın bir parçası haline geldiği aşikârdır.
- It should be self-evident that women’s rights are a vital component in development cooperation.
- Kadın haklarının kalkınma işbirliğinin hayati bir bileşeni olduğu aşikâr olmalıdır.
- It is self-evident that the Czechs are part of Europe, in the heart of which they live.
- Çeklerin, kalbinde yaşadıkları Avrupa'nın bir parçası oldukları aşikârdır.
- It should be self-evident that women’s rights are a vital component in development cooperation.
- Kadın haklarının kalkınma iş birliğinin hayati bir bileşeni olduğu aşikâr olmalıdır.
Show More (2)
|
| 4 |
self-evident |
apaçık |
adj. |
|
- I find it regrettable that our rapporteur has largely disregarded this self-evident truth.
- Raportörümüzün bu apaçık gerçeği büyük ölçüde göz ardı etmesini üzücü buluyorum.
- Even this, although it really seems quite self-evident, was rejected by the Council.
- Bu bile, gerçekten apaçık görünmesine rağmen, Konsey tarafından reddedilmiştir.
- That's self-evident.
- Bu apaçık.
- That is self-evident.
- Bu apaçık.
Show More (1)
|
