solution - English Turkish Sentences
English Turkish
solution çözüm n.
  • Henry came forward with a viable solution.
  • Henry uygulanabilir bir çözümle geldi.
  • You can find the solution to the puzzle on the last page of the magazine.
  • Bulmacanın çözümünü derginin son sayfasında bulabilirsiniz.
  • Mr Cohn-Bendit suggested the solution might lie in electric shock treatment.
  • Sayın Cohn-Bendit çözümün elektrik şoku tedavisinde yatabileceğini öne sürdü.
Show More (845)
solution solüsyon n.
  • She washed her lenses in a mild saline solution.
  • Lenslerini hafif bir tuzlu su solüsyonunda yıkadı.
  • The man turned permanently blue after he drank the silver solution.
  • Adam gümüş solüsyonu içtikten sonra kalıcı olarak maviye döndü.
  • I prepared a weak sugar solution.
  • Zayıf bir şeker solüsyonu hazırladım.
Show More (0)
solution çözüm yolu n.
  • He rejects a waiver, a moratorium or an exemption by way of solution, and we share his view on this.
  • Çözüm yolu olarak feragat, moratoryum ya da muafiyeti reddediyor ve biz de bu konudaki görüşünü paylaşıyoruz.
  • The best solution can only be found by a process of trial and error.
  • En iyi çözüm yolu sadece, deneme-yanılma yöntemi ile bulunabilir.
  • Can you think of another solution?
  • Başka bir çözüm yolu bulabilir misin?
Show More (0)
solution çözelti n.
  • How many moles of boron are there in this solution?
  • Bu çözeltide kaç mol bor var?
  • I prepared a weak sugar solution.
  • Zayıf bir şeker çözeltisi hazırladım.
Show More (-1)
solution çözme n.
  • Are you making any progress toward a solution to your problem?
  • Sorununuzu çözme yolunda ilerleme kaydediyor musunuz?
Show More (-2)