Tureng - speaker - English Turkish Sentences

History

	English	Turkish
1	speaker	konuşmacı	n.
	Once again, I wish to contradict the previous speaker. Bir kez daha bir önceki konuşmacıya karşı çıkmak istiyorum. We have had a speaker 'for' and a speaker 'against'. Bir "lehte" bir de "aleyhte" konuşmacımız oldu. We can have one speaker in favour of your request and one speaker against. Talebinizin lehinde ve aleyhinde birer konuşmacı olabilir. That is what I would say to the previous speaker. Ben de bir önceki konuşmacıya bunu söylemek istiyorum. The previous speaker has quoted me from the last committee meeting and said it all! Benden önceki konuşmacı son komite toplantısında benden alıntı yaptı ve her şeyi söyledi! I, like the previous speaker, therefore, ask that this amendment be withdrawn. Bu nedenle, bir önceki konuşmacı gibi ben de bu değişikliğin geri çekilmesini talep ediyorum. As the previous speaker has already mentioned, we should not forget Haladja. Bir önceki konuşmacının da belirttiği gibi, Haladja'yı unutmamalıyız. I assure you that it does change with the next speaker. Sizi temin ederim ki bu durum bir sonraki konuşmacı ile değişecektir. The previous speaker spoke a little while ago about lifelong learning. Benden önceki konuşmacı biraz önce hayat boyu öğrenme hakkında konuştu. So, we have heard the speaker who moved the request, one speaker in favour and one speaker against the request. Bu nedenle, talebi gündeme getiren konuşmacıyı, lehte ve aleyhte birer konuşmacıyı dinledik. Then we shall follow the usual procedure, hearing one speaker in favour and one against. Daha sonra olağan prosedürü izleyerek lehte ve aleyhte birer konuşmacı dinleyeceğiz. There being no speaker, I shall put the request to the vote. Konuşmacı olmadığı için talebi oylamaya sunacağım. As the previous speaker said, bodies are not commercial goods. Bir önceki konuşmacının da söylediği gibi, bedenler ticari metalar değildir. It has been pointed out by one speaker that air transport has its limits. Bir konuşmacı tarafından hava taşımacılığının sınırları olduğu belirtilmiştir. This report is based on political motives, as the previous speaker illustrated. Bu rapor, bir önceki konuşmacının da gösterdiği üzere, siyasi saiklere dayanmaktadır. I would like to start by agreeing with the last speaker. Son konuşmacıya katılarak sözlerime başlamak istiyorum. Let me begin with where the previous speaker left off. Bir önceki konuşmacının bıraktığı yerden başlamak istiyorum. We shall hear one speaker for the motion and one against. Önergenin lehinde ve aleyhinde birer konuşmacı dinleyeceğiz. Let me begin where the previous speaker left off. Bir önceki konuşmacının bıraktığı yerden başlayayım. As an earlier speaker mentioned, public and producer confidence is essential. Daha önceki bir konuşmacının da belirttiği gibi, kamu ve üretici güveni esastır. As the last speaker said, it is a question merely of a few euro per inhabitant. Son konuşmacının da söylediği gibi, bu sadece kişi başına birkaç avro meselesidir. The last speaker talked about the rights of governments to choose. Son konuşmacı hükümetlerin seçme hakkından bahsetti. As the previous speaker pointed out the ideal is approximately 0.7%. Bir önceki konuşmacının da belirttiği gibi ideal olan yaklaşık %0,7'dir. Is there a speaker in favour of this request and one against it? Bu talebin lehinde ve aleyhinde birer konuşmacı var mı? Unlike a previous speaker, however, I do feel that we have to complete our work by 13 December. Ancak daha önceki bir konuşmacının aksine ben çalışmalarımızı 13 Aralık'a kadar tamamlamamız gerektiğini düşünüyorum. My second point has been touched upon by the previous speaker. İkinci görüşüme bir önceki konuşmacı değindi. We have just heard the speaker who moved the request. Talebi ileten konuşmacıyı az önce dinledik. The final speaker is the President-in-Office of the Council. Son konuşmacı Konsey Dönem Başkanıdır. One speaker quite rightly mentioned the problem of the death penalty. Bir konuşmacı haklı olarak idam cezası sorunundan bahsetmiştir. I would like to say that the words of the speaker who preceded me are inadmissible. Benden önceki konuşmacının sözlerinin kabul edilemez olduğunu söylemek isterim. I would like to start by agreeing with the last speaker. Son konuşmacıya katılarak başlamak istiyorum. In accordance with the Rules of Procedure, can I have a speaker for the motion and one against? İçtüzüğe uygun olarak, önergenin lehinde ve aleyhinde birer konuşmacı alabilir miyim? I want to follow in a similar vein to the previous speaker. Ben de bir önceki konuşmacıya benzer şekilde devam etmek istiyorum. The same speaker spoke of a lack of democracy. Aynı konuşmacı demokrasi eksikliğinden bahsetti. The President ordered that the speaker be cut off. Başkan konuşmacının sözünün kesilmesini emretti. I would like to second what the previous speaker had to say. Bir önceki konuşmacının söylediklerine ben de katılmak istiyorum. This must be welcomed by all sides, apart from the previous speaker. Bu, bir önceki konuşmacı dışında tüm taraflarca memnuniyetle karşılanmalıdır. I am aware that I am going to repeat what the previous speaker said, because it is the same old story. Bir önceki konuşmacının söylediklerini tekrarlayacağımın farkındayım, çünkü bunlar hep aynı hikaye. Mr Speaker, we welcome you. Sayın Konuşmacı, hoş geldiniz. The previous speaker already said something about this. Benden önceki konuşmacı bu konuda bir şeyler söylemişti. I want to follow in a similar vein to the previous speaker. Ben de bir önceki konuşmacıya benzer bir şekilde devam etmek istiyorum. Let me disagree with the previous speaker. Bir önceki konuşmacıya katılmıyorum. My compliments to the interpreters on keeping up with the speaker! Konuşmacıya ayak uyduran tercümanlara tebriklerimi sunuyorum! Of course, I would like to thank the previous speaker. Tabii ki benden önceki konuşmacıya teşekkür etmek istiyorum. We have had a speaker 'for' and a speaker 'against'. Bir 'lehte' bir de 'aleyhte' konuşmacımız oldu. As the previous speaker pointed out, the ideal is approximately 0.7%. Bir önceki konuşmacının da belirttiği gibi ideal olan yaklaşık %0,7'dir. I should like to take over the baton from the previous speaker. Bir önceki konuşmacıdan bayrağı devralmak istiyorum. One speaker has said that Greece has to accept certain things. Bir konuşmacı Yunanistan'ın bazı şeyleri kabul etmesi gerektiğini söyledi. As an earlier speaker mentioned, public and producer confidence is essential. Daha önceki bir konuşmacının da belirttiği gibi, kamu ve üretici güveni çok önemlidir. This report is based on political motives, as the previous speaker illustrated. Bir önceki konuşmacının da belirttiği gibi bu rapor siyasi saiklere dayanmaktadır. This is not like counterfeit products, as another speaker tried to suggest. Bu, başka bir konuşmacının öne sürmeye çalıştığı gibi sahte ürünlere benzemez. We have now had a speaker in favour and a speaker against. Şu anda bir lehte ve bir aleyhte konuşmacımız var. We have heard one speaker in favour and one speaker against. Bir lehte ve bir aleyhte konuşmacı dinledik. I just want to address the previous speaker for a moment. Bir önceki konuşmacıya bir an için değinmek istiyorum. The previous speaker made a comment. Bir önceki konuşmacı bir yorum yaptı. The previous speaker has already alluded to this, as others have too. Bir önceki konuşmacı da diğer konuşmacılar gibi bu konuya değinmişti. As another speaker said, we need appropriate solutions for each particular environment. Bir başka konuşmacının da söylediği gibi, her bir ortam için uygun çözümlere ihtiyacımız var. The previous speaker referred to the Commission and everything that it has to do. Bir önceki konuşmacı Komisyona ve yapması gereken her şeye atıfta bulunmuştur. Sport is therefore an extremely important social link, which is something the previous speaker pointed out. Bu nedenle spor son derece önemli bir sosyal bağdır ve bir önceki konuşmacı da buna dikkat çekmiştir. The key phrase 'level playing field' was mentioned by an earlier speaker. Daha önceki bir konuşmacı tarafından 'eşit oyun alanı' anahtar ifadesinden bahsedilmişti. I am therefore very grateful to the previous speaker for her comments. Bu nedenle bir önceki konuşmacıya yorumları için çok müteşekkirim. In accordance with the Rules of Procedure, can I have a speaker for the motion and one against? İçtüzük uyarınca, önergenin lehinde ve aleyhinde birer konuşmacı alabilir miyim? Their speaker should justify why they oppose such a logical approach. Konuşmacıları böylesine mantıklı bir yaklaşıma neden karşı çıktıklarını gerekçelendirmelidir. It is very important that we maintain the closest links, as the previous speaker mentioned. Bir önceki konuşmacının da belirttiği gibi en yakın bağlantıları sürdürmemiz çok önemlidir. The previous speaker referred to Voltaire. Bir önceki konuşmacı Voltaire'e atıfta bulunmuştur. We heard the chairman of the Committee on Citizens' Freedoms, one speaker in favour and one speaker against. Vatandaşların Özgürlükleri Komitesi Başkanını, bir lehte ve bir aleyhte konuşmacıyı dinledik. My group takes a rather different view from that of the last speaker. Grubum, son konuşmacıdan oldukça farklı bir görüşe sahiptir. I take a rather more pessimistic view than the previous speaker. Ben bir önceki konuşmacıdan daha karamsar bir bakış açısına sahibim. Do we have a speaker against this request? Bu talebe karşı bir konuşmacımız var mı? Andreas is a regular speaker at industry events worldwide. Andreas, dünya çapındaki sektör etkinliklerinde düzenli olarak konuşmacı olarak yer almaktadır. Andreas is a regular speaker at industry events worldwide. Andreas, dünya çapındaki sektörel etkinliklerde düzenli olarak konuşmacı olarak yer almaktadır. Andreas is a regular speaker at industry events worldwide. Andreas dünya çapındaki sektör etkinliklerinde düzenli olarak konuşmacı olarak yer almaktadır. Tom certainly is an eloquent speaker. Tom kesinlikle etkili bir konuşmacıdır. The crowd gathered around the speaker. Kalabalık, konuşmacının etrafında toplandı. Tom is a good speaker. Tom iyi bir konuşmacı. I'm a motivational speaker. Motive edici bir konuşmacıyım. The speaker aroused the anger of the audience. Konuşmacı seyircileri öfkelendirdi. The audience members reacted to the speaker with applause. Dinleyiciler konuşmacıya alkışlarla tepki verdi. The speaker paused and then went on talking again. Konuşmacı durakladı ve sonra tekrar konuşmaya devam etti. I didn't know I was going to have to introduce the main speaker. Baş konuşmacıyı tanıtmak zorunda kalacağımı bilmiyordum. Preem Palver is the first speaker. İlk konuşmacı Preem Palver'dir. During the presentation the speaker talked mainly about gender inequality. Sunum sırasında konuşmacı çoğunlukla cinsiyet eşitsizliği hakkında konuştu. The speaker referred to his notes every few minutes. Konuşmacı birkaç dakikada bir notlarına atıfta bulundu. The speaker was so famous as to need no introduction. Konuşmacı tanıtıma ihtiyaç duymayacak kadar ünlüydü. Everyone laughed at the speaker's joke. Konuşmacının esprisine herkes güldü. The speaker's argument was off the point. Konuşmacının argümanı konunun dışındaydı. The speaker is middle-aged. Konuşmacı orta yaşlı. I didn't know I was going to have to introduce the main speaker. Ana konuşmacıyı tanıtmak zorunda kalacağımı bilmiyordum. The speaker's comments were highly offensive. Konuşmacının yorumları oldukça saldırgandı. The speaker is young. Konuşmacı genç. The speaker did not refer to his notes during his talk. Konuşmacı konuşması sırasında notlarına başvurmadı. There was so much noise that the speaker couldn't make himself heard. O kadar çok gürültü vardı ki konuşmacı sesini duyuramadı. You're a good speaker. Sen iyi bir konuşmacısın. To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses. Konuşmacı, dinleyicilerini kazanmak için iletişim derslerinde öğrendiği retorik tekniklerini kullanmaya başvurdu. He could be a much better speaker if he were more confident. Daha özgüvenli olsaydı çok daha iyi bir konuşmacı olabilirdi. The speaker laid stress on the need for thrift. Konuşmacı tasarrufun gerekliliği üzerinde durdu. I could neither see nor hear the speaker. Konuşmacıyı ne görebildim ne de duyabildim. The speaker sometimes referred to his notes. Konuşmacı arada notlarına atıfta bulundu. He is a good listener but a poor speaker. İyi bir dinleyici ama kötü bir konuşmacı. During the presentation the speaker talked mainly about gender inequality. Sunumda konuşmacı daha çok cinsiyet eşitsizliğinden bahsetti. The crowd gathered around the speaker. Kalabalık konuşmacının etrafında toplandı. He's a captivating speaker. O büyüleyici bir konuşmacı. The speaker can talk quickly. Konuşmacı hızlı bir şekilde konuşabilir. I'm a native French speaker. Ben yerli Fransızca konuşmacıyım. The audience members reacted to the speaker with applause. Seyirciler alkışlarla konuşmacıya tepki gösterdi. The speaker tried to incite the people to rebellion. Konuşmacı halkı isyana teşvik etmeye çalıştı. No one interrupted the speaker. Hiç kimse konuşmacının sözünü kesmedi. You're a good speaker. İyi bir konuşmacısın. Everyone laughed at the speaker's joke. Konuşmacının şakasına herkes güldü. I'm not a very good French speaker. Ben çok iyi bir Fransızca konuşmacı değilim. Each speaker was allotted five minutes. Her konuşmacıya beş dakika ayrıldı. Jones is not the first speaker. Jones ilk konuşmacı değil. Tom is a wonderful speaker. Tom harika bir konuşmacıdır. The speaker aroused the anger of the audience. Konuşmacı seyircinin sinirini ayağa kaldırdı. Tom is a very effective speaker. Tom çok etkili bir konuşmacıdır. They laughed the speaker down. Konuşmacıya güldüler. He is an excellent speaker. Mükemmel bir konuşmacıdır. The only French speaker here is Tom. Buradaki tek Fransızca konuşmacı Tom. What an inspiring speaker! Ne ilham verici bir konuşmacı! No one interrupted the speaker. Kimse konuşmacının sözünü kesmedi. He listened closely to the speaker. Konuşmacıyı dikkatle dinlerdi. The people in the rear of the room could not hear the speaker. Odanın arkasındaki kişiler konuşmacıyı duyamıyordu. He's a captivating speaker. Büyüleyici bir konuşmacıdır. He is an excellent speaker. O mükemmel bir konuşmacıdır. Tom is a good speaker. Tom iyi bir konuşmacıdır. Tom is a fast speaker. Tom hızlı bir konuşmacı. The speaker did not refer to his notes during his talk. Konuşmacı, konuşma sırasında notlarına bakmadı. Tom is an excellent speaker. Tom mükemmel bir konuşmacı. Do you really think that Tom is the best French speaker in your class? Tom'un sınıfındaki en iyi Fransız konuşmacı olduğunu mu düşünüyorsun? The speaker occasionally referred to his notes. Konuşmacı ara sıra notlarına atıfta bulundu. Preem Palver is the first speaker. Preem Palver ilk konuşmacıdır. He is a good listener but a poor speaker. İyi bir dinleyici fakat kötü bir konuşmacı. He is a good speaker. O iyi bir konuşmacı. Tom is a wonderful speaker. Tom harika bir konuşmacı. On the speaker's saying so, the audience burst out into laughter. Konuşmacının bunu söylemesi üzerine dinleyiciler kahkahalara boğuldu. The people listened to the speaker attentively. İnsanlar konuşmacıyı dikkatle dinledi. He is a good speaker. İyi bir konuşmacıdır. The speaker didn't know his subject, nor did he speak well; in short, he was disappointing. Konuşmacı ne konusunu biliyordu ne de iyi konuşuyordu; kısacası hayal kırıklığı yarattı. Tom is a fast speaker. Tom hızlı bir konuşmacıdır. The speaker requested that the audience remain silent. Konuşmacı dinleyicilerin sessiz kalmasını istedi. The speaker occasionally referred to his notes. Konuşmacı, ara sıra notlarına başvurdu. The speaker organized his lecture notes. Konuşmacı ders notlarını düzenledi. Is there an English speaker here? Burada bir İngiliz konuşmacı var mı? The speaker treated the subject very briefly. Konuşmacı konuyu çok kısa bir şekilde ele aldı. The speaker hinted at corruption in the political world. Konuşmacı siyaset dünyasındaki yozlaşmayı ima etti. The speaker should stand where everyone can see him. Konuşmacı herkesin onu görebileceği bir yerde durmalı. The speaker cleared his throat. Konuşmacı boğazını temizledi. He could be a much better speaker if he were more confident. Kendine biraz daha güvenebilseydi çok daha iyi bir konuşmacı olabilirdi. There was so much noise that the speaker couldn't make himself heard. O kadar çok gürültü vardı ki, konuşmacı kendisini duyuramadı. The speaker sometimes referred to his notes. Konuşmacı, bazen notlarına başvurdu. He interrupted the speaker with frequent questions. Konuşmacının sözünü sık sık sorularla kesti. The speaker wandered away from the subject. Konuşmacı konudan uzaklaştı. He was not a good speaker. İyi bir konuşmacı değildi. The speaker referred to his notes every few minutes. Konuşmacı, her beş dakikada bir notlarına başvurdu. The speaker is from Malaysia. Konuşmacı Malezya'dan. He is a fast speaker. Hızlı bir konuşmacıdır. None were listening to the speaker. Kimse konuşmacıyı dinlemiyordu. The speaker can talk quickly. Konuşmacı hızlı konuşabiliyor. He interrupted the speaker with frequent questions. O, sık sık soruları ile konuşmacını sözünü kesti. The speaker tried to incite the people to rebellion. Konuşmacı insanları isyana teşvik etmeye çalıştı. Show More (157)
2	speaker	spiker (radyo/tv)	n.
	The people listened to the speaker attentively. İnsanlar spikeri dikkatlice dinledi. They laughed the speaker down. Onlar spikeri gülerek susturdular. He is a good speaker. O iyi bir spiker. The speaker is young. Spiker genç. The speaker is middle-aged. Spiker orta yaşlıdır. The speaker cleared his throat. Spiker, boğazını temizledi. The speaker requested that the audience remain silent. Spiker seyircilerin sessiz kalmasını rica etti. Show More (4)
3	speaker	konuşucu	n.
	Punjabi has about 88 million mother tongue speakers all over the world. Pencapçanın tüm dünyada yaklaşık 88 milyon anadil konuşucusu vardır. She is a fluent speaker of English. O, akıcı bir İngilizce konuşucusudur. The latter will continue to develop along their own paths according to the needs of their own speakers. İkincisi ise kendi konuşucularının ihtiyaçlarına göre kendi rotalarında gelişmeye devam edecektir. Show More (0)
4	speaker	meclis başkanı	n.
	Mr Mejdahl, speaker of the Danish Folketing, is very welcome here this afternoon. Danimarka Halk Meclisi Başkanı Sayın Mejdahl, bu öğleden sonra buraya hoş geldiniz. Of course it is positive that the Speaker in the Iranian Parliament is taking the same line. İran Meclis Başkanı'nın da aynı çizgide olması elbette olumludur. Show More (-1)
5	speaker	sözcü	n.
	Their speaker should justify why they oppose such a logical approach. Sözcüleri böyle mantıklı bir yaklaşıma neden karşı çıktıklarını gerekçelendirmelidir. The speaker is from Malaysia. Sözcü Malezyalı. Show More (-1)
6	speaker	hoparlör	n.
	The people in the rear of the room could not hear the speaker. Odanın arka tarafındaki insanlar hoparlörü duyamadılar. Put it on speaker phone. Hoparlörü aç. Show More (-1)