strangle - English Turkish Sentences
English Turkish
strangle boğmak v.
  • These three Mediterranean products are victims of the mid-term reform of the CAP which is strangling farming.
  • Bu üç Akdeniz ürünü, çiftçiliği boğan OTP'nin orta vadeli reformunun kurbanlarıdır.
  • We are over-regulating the industry; we are strangling agriculture by our regulations.
  • Sektörü aşırı düzenliyoruz; düzenlemelerimizle tarımı boğuyoruz.
  • She'll come down, strangle us with a garrote, and then slash our throats.
  • Aşağı inip bizi iple boğacak, sonra da boğazımızı kesecek.
Show More (39)
strangle boğarak öldürmek v.
  • I strangled one.
  • Birini boğarak öldürdüm.
  • They say that Tom strangled Mary to death.
  • Tom'un Mary'yi boğarak öldürdüğünü söylüyorlar.
  • She strangled a cat.
  • O bir kediyi boğarak öldürdü.
Show More (1)
strangle boğazlamak v.
  • Tom couldn't quite bring himself to strangle Mary.
  • Tom Mary'yi boğazlamak için tamamen hazır değildi.
  • I'd like to strangle him.
  • Onu boğazlamak isterdim.
Show More (-1)