Tureng - student - English Turkish Sentences

History

	English	Turkish
1	student	öğrenci	n.
	We must have more PCs at school per student. Okullarda öğrenci başına daha fazla bilgisayar düşmelidir. To get a good job, you undoubtedly first need access to a sound education which facilitates student mobility. İyi bir iş bulabilmek için şüphesiz öncelikle öğrenci hareketliliğini kolaylaştıran sağlam bir eğitime erişim gerekir. We also propose greater flexibility concerning the student residence permit. Ayrıca öğrenci ikamet iznine ilişkin daha fazla esneklik öneriyoruz. He is, on the whole, a satisfactory student. Genel olarak bakıldığında iyi seviyede bir öğrenci. They may have an effect on a student's life with a simple behavior sometimes. Bazen basit bir davranışla bir öğrencinin hayatına etki edebilirler. She's the eighth student since the kidnapping to be released. Kaçırılmasından beri serbest bırakılan sekizinci öğrenci o. She's the eighth student since the kidnapping to be released. Kaçırılma olayının ardından serbest bırakılan sekizinci öğrenci o oldu. It's not clear yet how the student got the gun. Öğrencinin silahı nasıl aldığı henüz belli değil. She's the eighth student since the kidnapping to be released. Kaçırılma olayından bu yana serbest bırakılan sekizinci öğrenci. They may have an effect on a student's life with a simple behavior sometimes. Bazen basit bir davranışla öğrencinin hayatını etkileyebilirler. He is, on the whole, a satisfactory student. Genel olarak yeterli düzeyde bir öğrencidir. Plus, international student exchange allows countries to establish working relationships with one another. Ayrıca, uluslararası öğrenci değişimi ülkelerin birbirleriyle iş ilişkileri kurmasına olanak tanır. They may have an effect on a student's life with a simple behavior sometimes. Öğrencilerinin yaşamlarını bazen basit bir hareketleriyle etkileyebilirler. Every student of biology, anatomy, anthropology, ethnology or psychology is familiar with these facts. Her biyoloji, anatomi, antropoloji, etnoloji veya psikoloji öğrencisi bu gerçeklere aşinadır. I'm a poor student. Ben fakir bir öğrenciyim. You are nothing but a student. Sen sadece bir öğrencisin. This is the student who organized the protest. Protestoyu düzenleyen öğrenci bu. Any student can solve this problem. Herhangi bir öğrenci bu problemi çözebilir. Tom is a straight-A student, isn't he? Tom 5'lik bir öğrenci, değil mi? I never was a good student. Hiçbir zaman iyi bir öğrenci olmadım. Tassaadit is an intelligent student. Tassaadit zeki bir öğrenci. She is no ordinary student. O sıradan bir öğrenci değil. Tom was the tallest student among his classmates. Tom sınıf arkadaşları arasında en uzun boylu öğrenciydi. She made fun of a student. Bir öğrenciyle dalga geçti. He's a student who I'm teaching English to this year. O, bu yıl İngilizce öğrettiğim bir öğrencidir. Tom is often mistaken for a student. Tom sık sık öğrenci zannediliyor. The college accepted him as a student. Üniversite onu öğrenci olarak kabul etti. Tom is the youngest student in our class. Tom sınıfımızın en genç öğrencisidir. Tom is the brightest student in the class. Tom sınıftaki en zeki öğrenci. Tom is the smartest student in our class. Tom sınıfımızdaki en zeki öğrenci. Tom is no longer a student here. Tom artık burada öğrenci değil. As far as I know, he's a diligent student. Bildiğim kadarıyla, o çalışkan bir öğrenci. Tom was a very good student in elementary school. Tom ilkokulda çok iyi bir öğrenciydi. A student wants to see you. Bir öğrenci sizi görmek istiyor. He stole a motorcycle from a student. Bir öğrencinin motosikletini çaldı. Mary is a promising student. Mary gelecek vaat eden bir öğrenci. A student was run over by a car on Basin Street. Bir öğrenci, Basin Caddesi'nde bir araba tarafından ezildi. Tom is a journalism student. Tom bir gazetecilik öğrencisi. I'm a pretty good student. Ben çok iyi bir öğrenciyim. Were you a good student when you were in high school? Lisedeyken iyi bir öğrenci miydin? He seems to be a student. Öğrenci gibi görünüyor. The teacher teaches the student. Öğretmen öğrenciye öğretir. He's a foreign exchange student. O yabancı bir değişim öğrencisi. As far as I know, he's a diligent student. Bildiğim kadarıyla çalışkan bir öğrenci. I see the good student. Ben iyi öğrenciyi görüyorum. He works as hard as any student. Her öğrenci kadar çok çalışıyor. I, too, am not a student. Ben de bir öğrenci değilim. He is nothing but a student. O bir öğrenciden başka bir şey değil. She rents a room to a student. Öğrenciye oda kiralar. Each student has their own computer. Her öğrencinin kendi bilgisayarı vardır. Tom often came here as a student. Tom bir öğrenci olarak sık sık buraya geldi. I'm a forty-year-old student at Hyogo University. Ben Hyogo Üniversitesi'nde kırk yaşındaki bir öğrenciyim. The transfer student in the other class is a super good looking guy. Diğer sınıftaki transfer öğrenci çok yakışıklı. The student came back from London. Öğrenci, Londra'dan geri geldi. Tom is a really good student. Tom gerçekten iyi bir öğrenci. Tom is an above-average student. Tom ortalamanın üstünde bir öğrenci. Mary is a model student. Mary örnek bir öğrencidir. Tom isn't a diligent student. Tom çalışkan bir öğrenci değil. Tom is smarter than any other student in our class. Tom sınıfımızdaki diğer öğrencilerden daha zeki. Tom lost his student ID. Tom öğrenci kimliğini kaybetti. The student felt that her low grade was not just. Öğrenci düşük notunun adil olmadığını düşündü. He is a lazy student. Tembel bir öğrencidir. Tom isn't a student. Tom bir öğrenci değil. I'm an exchange student from Sweden. Ben İsveçli bir değişim öğrencisiyim. Are you an exchange student? Sen bir değişim öğrencisi misin? You're still a student, aren't you? Hâlâ öğrencisiniz, değil mi? A student visited the house of the great playwright. Bir öğrenci büyük oyun yazarının evini ziyaret etti. I'm a second year middle school student. Ben orta okul ikinci sınıf öğrencisiyim. Who do you think is the best student in your class? Sence sınıfındaki en iyi öğrenci kim? Tom is a very intelligent student. Tom çok zeki bir öğrenci. The student gave the correct answer. Öğrenci doğru cevabı verdi. Tom is just a student. Tom sadece bir öğrenci. You are nothing but a student. Sen bir öğrenciden başka bir şey değilsin. You're a bright student. Sen parlak bir öğrencisin. She helped a student. O bir öğrenciye yardım etti. A teacher should never laugh at a student who makes a mistake. Bir öğretmen hata yapan öğrencisine asla gülmemelidir. It seems that he's a student. O bir öğrenci gibi görünüyor. I'm a good student. Ben iyi bir öğrenciyim. He is a young student. O genç bir öğrenci. Tom is a lazy student. Tom tembel bir öğrenci. I am a teacher, not a student. Ben bir öğretmenim, öğrenci değil. Fadil was a model student. Fadıl örnek bir öğrenciydi. He studies harder than any other student does in his class. O, sınıfında başka bir öğrencinin çalıştığından daha çok çalışır. Sue is an American student. Sue Amerikalı bir öğrenci. Tom wasn't a journalism student. Tom bir gazetecilik öğrencisi değildi. Fatima is the eldest student in our class. Fatma, sınıfımızdaki en büyük öğrencidir. Tom wasn't a bad student. Tom kötü bir öğrenci değildi. Tom isn't exactly a model student. Tom pek örnek bir öğrenci sayılmaz. A student with a crew cut was sitting in the front seat. Ön koltukta asker tıraşlı bir öğrenci oturuyordu. Lack of sleep can have an enormous negative impact on a student's grades. Uyku eksikliğinin öğrencinin notlarının üzerinde çok büyük olumsuz etkisi olabilir. He's a student who I'm teaching English to this year. Bu yıl İngilizce öğrettiğim bir öğrenci. Tom isn't actually a student anymore. Tom artık aslında bir öğrenci değil. I never was a good student. Ben hiç iyi bir öğrenci olmadım. Tom is still a student. Tom hâlâ bir öğrenci. I know my student's parents. Öğrencimin ailesini tanıyorum. That student's very outstanding. O öğrenci çok seçkin. Don't call that student a fool. O öğrenciye geri zekalı deme. I'm still a student. Ben hâlâ öğrenciyim. No student in our class is smarter than Kate. Sınıfımızdaki hiçbir öğrenci, Kate'den daha akıllı değildir. Bring your student ID! Öğrenci kimliğini getir! One student was arrested. Bir öğrenci tutuklandı. Tom wasn't a bright student. Tom parlak bir öğrenci değildi. The student came back from London. Öğrenci Londra'dan geri döndü. Tom has lost his student ID. Tom öğrenci kimlik kartını kaybetti. Kate is the smartest student in our class. Kate bizim sınıfta en zeki öğrenci. You were not a good student two years ago. Sen iki yıl önce iyi bir öğrenci değildin. Tom said that Mary was a new student. Tom, Mary'nin yeni bir öğrenci olduğunu söyledi. Tom is the only student in our class who can speak French. Tom sınıfımızda Fransızca konuşabilen tek öğrencidir. Tom is still a student. Tom hâlâ öğrenci. Tom looks like a teacher, but he's actually a student. Tom bir öğretmen gibi görünüyor ama aslında bir öğrenci. A good student like him brings honor to our class. Onun gibi iyi bir öğrenci sınıfımıza onur getirir. I was a good student. Ben iyi bir öğrenciydim. I used to play tennis when I was a young student. Genç bir öğrenciyken tenis oynardım. I'd like to ask you about a student of yours. Bir öğrenciniz hakkında soru sormak istiyorum. Don't forget to bring your student ID. Öğrenci kimliğinizi getirmeyi unutmayın. Only one student stayed after class to talk to the teacher. Öğretmenle konuşmak için dersten sonra sadece bir öğrenci kaldı. When I first met Tom, he was still a student. Tom'la ilk tanıştığımızda o hâlâ bir öğrenciydi. Are you a student? Öğrenci misiniz? She is an excellent student. Mükemmel bir öğrencidir. That student knows some English. O öğrenci biraz İngilizce biliyor. Tom is a really good student. Tom gerçekten iyi bir öğrencidir. I'm going to see some student. Bir öğrenciyi görmeye gidiyorum. Tom is the most diligent student in class. Tom sınıftaki en çalışkan öğrenci. In those days, I was still a student. O günlerde hala öğrenciydim. She warned a student. Bir öğrenciyi uyardı. Tom is a lazy student. Tom tembel bir öğrencidir. I was the student body president in high school. Lisede öğrenci kurulu başkanıydım. She calculates as quickly as any other student. Diğer öğrenciler kadar hızlı hesap yapıyor. Tom is a very clever student. Tom çok akıllı bir öğrenci. The student decided to abridge his paper by taking out unnecessary details. Öğrenci gereksiz ayrıntıları çıkararak raporunu kısaltmaya karar verdi. I never was a very good student. Hiçbir zaman çok iyi bir öğrenci olmadım. That student actually got full marks in English. Aslında o öğrenci İngilizceden tam not aldı. A teacher should never make fun of a student who makes a mistake. Bir öğretmen hata yapan bir öğrenciyle asla dalga geçmemelidir. Fatima is the eldest student in our class. Fatma sınıfımızdaki en büyük öğrencidir. You're the worst student in the class. Sınıftaki en kötü öğrencisin. Tom is a really good student, isn't he? Tom gerçekten iyi bir öğrenci, değil mi? Are you a teacher or a student here? Burada öğretmen misin yoksa öğrenci mi? Tom is more hardworking than any other student in his class. Tom sınıftaki diğer tüm öğrencilerden daha çalışkan. Tom is a bright student. Tom parlak bir öğrenci. The coach doesn't know who the tallest student is. Koç en uzun boylu öğrencinin kim olduğunu bilmiyor. Tom wasn't an especially good student in high school. Tom lisede özellikle iyi bir öğrenci değildi. That student sometimes pretends to be sick. Bu öğrenci bazen hasta numarası yapıyor. That student runs fast, doesn't he? Bu öğrenci hızlı koşuyor, değil mi? Tom is a third-year student. Tom bir üçüncü sınıf öğrencisi. Tom is by far the best student in my class. Tom sınıfımdaki açık ara en iyi öğrenci. Aren't you an exchange student? Sen değişim öğrencisi değil misin? I'm an engineering student. Ben bir mühendislik öğrenciyim. Jim stayed with us while he was in Japan as an exchange student. Jim, değişim öğrencisi olarak Japonya'da bizimle kaldı. The student who finishes the examination first does not always get the best grade. Sınavı ilk bitiren öğrenci her zaman en iyi notu almaz. The student is working at sociology. Öğrenci sosyoloji alanında çalışmaktadır. I confiscated a gun from a student this morning. Bu sabah bir öğrencinin silahına el koydum. Tom is going out with a Chinese exchange student. Tom Çinli bir değişim öğrencisiyle çıkıyor. If the student had known his lesson better, the teacher would not have punished him. Öğrenci dersini daha iyi bilseydi öğretmen onu cezalandırmazdı. Tom was active in student politics in his university days. Tom üniversite günlerinde öğrenci politikasında aktifti. I'm still a student. Ben hâlâ bir öğrenciyim. You are not a student. Öğrenci değilsin. He's a student at this college. O, bu üniversitede bir öğrenci. Tom is still the best student in your class, isn't he? Tom hala sınıfınızdaki en iyi öğrenci, değil mi? You aren't a student, are you? Öğrenci değilsin, değil mi? I intend to hammer this idea into the student's heads. Ben bu fikri öğrencilerin kafalarına işlemek niyetindeyim. Tom is an excellent student. Tom mükemmel bir öğrenci. I'm a biology student. Ben biyoloji öğrencisiyim. Bring your student ID. Öğrenci kimliğinizi getirin. She's a bright student. O zeki bir öğrenci. She made fun of a student. O bir öğrenci ile alay etti. Are you a chemistry student? Kimya öğrencisi misin? A student raised his hand when the teacher finished the reading. Öğretmen okumayı bitirdiğinde bir öğrenci elini kaldırdı. Is Tom really a student here? Tom gerçekten burada bir öğrenci mi? Are you a teacher or a student? Sen bir öğrenci misin yoksa bir öğretmen misin? Tom used to be a good student. Tom eskiden iyi bir öğrenciydi. He is a good student. O iyi bir öğrenci. Tom is older than any other student in his class. Tom sınıfındaki öğrencilerin hepsinden büyük. We are giving the first prize to a Japanese student. Birincilik ödülünü Japon bir öğrenciye veriyoruz. I made friends with a student from abroad. Yurt dışından bir öğrenci ile arkadaş oldum. The student has already solved all the problems. Öğrenci tüm problemleri zaten çözdü. You're a better student than I ever was. Sen benim şimdiye kadar olduğumdan daha iyi bir öğrencisin. If you just listen to what the teacher says, you'll be able to become a good student. Eğer öğretmenin söylediklerini dinlersen, iyi bir öğrenci olabilirsin. Tom is a third-year student. Tom üçüncü sınıf öğrencisi. I am not a student. Ben bir öğrenci değilim. Dan invited Linda to a student party. Dan Linda'yı bir öğrenci partisine davet etti. Tom is a mechanical engineering student. Tom makine mühendisliği öğrencisi. Jim is what is called an absent-minded student. Jim, dalgın dediğimiz öğrenci türünden. Tom isn't a model student. Tom örnek bir öğrenci değil. The teacher fell in love with the student. Öğretmen öğrenciye aşık oldu. Tom is the most diligent student in his class. Tom, sınıfında en çalışkan öğrencidir. She's a bright student. O parlak bir öğrenci. Are you a Japanese student? Sen bir Japon öğrenci misin? He's just an ordinary student. O sadece sıradan bir öğrenci. I'm a second-year student. Ben ikinci sınıf öğrencisiyim. So far as I know, he used to be a good student. Bildiğim kadarıyla, o iyi bir öğrenciydi. That's a student my father teaches. Babamın ders verdiği bir öğrenci. Are you a chemistry student? Sen bir kimya öğrencisi misin? I'm a second year middle school student. Ortaokul ikinci sınıf öğrencisiyim. That student's studying sociology. O öğrenci sosyoloji okuyor. Aren't you a chemistry student? Sen kimya öğrencisi değil misin? This bar is a popular student hangout. Bu bar popüler bir öğrenci mekanı. Tom isn't my student. Tom benim öğrencim değil. He is the most diligent student in his class. Sınıfındaki en gayretli öğrenci o. I was your student a few years ago. Birkaç yıl önce sizin öğrencinizdim. I want to rent this room to a student. Bu odayı bir öğrenciye kiralamak istiyorum. Even the brightest student couldn't solve the problem. En zeki öğrenci bile problemi çözemedi. He works as hard as any other student. Diğer öğrenciler kadar sıkı çalışıyor. You were not a good student two years ago. İki yıl önce iyi bir öğrenci değildin. Tom wasn't the only student who was absent. Gelmeyen tek öğrenci Tom değildi. He is, on the whole, a satisfactory student. Genel olarak tatmin edici bir öğrencidir. Bob is the only student that can speak Spanish in our class. Bob, bizim sınıfta İspanyolca konuşabilen tek öğrenci. Judy is a very intelligent student. Judy çok zeki bir öğrenci. You're a lazy student. Sen tembel bir öğrencisin. Aren't you a student here? Burada öğrenci değil misin? This student's books are new. Bu öğrencinin kitapları yeni. Tom is the youngest student in our class. Tom sınıfımızdaki en genç öğrenci. Is Tom still a student? Tom hâlâ öğrenci mi? Tom paid off his student loans. Tom öğrenci kredilerini ödedi. The first person I met when I became a student here was Tom. Burada öğrenci olduğumda tanıştığım ilk kişi Tom'du. Tom is the only student at this school that Mary knows. Mary'nin bu okulda tanıdığı tek öğrenci Tom'dur. The student became very nervous with the teacher watching him. Öğrenci öğretmeni onu izlediği için çok gerildi. Fatima is the eldest student in our class. Fatima sınıfımızın en yaşlı öğrencisidir. Tom was a journalism student. Tom bir gazetecilik öğrencisiydi. Of course I will be a good student. Elbette iyi bir öğrenci olacağım. Facebook and text messages have emerged as key evidence in the trial of a man for raping a student. Facebook ve cep telefonu mesajları bir öğrenciye tecavüz etmesi nedeniyle bir adamın davasında kilit delil olarak ortaya çıkmıştır. The student's car is old. Öğrencinin arabası eski. The student is at the blackboard. Öğrenci tahtadadır. Tom is the smartest student in our class. Tom sınıfımızdaki en zeki öğrencidir. Sami was a Muslim student. Sami Müslüman bir öğrenciydi. Not a single student was late. Tek bir öğrenci bile geç kalmadı. She is a second year student. İkinci sınıf öğrencisiydi. When I first met Tom, he was still a student. Tom'la ilk tanıştığımda hâlâ öğrenciydi. Tom is an exchange student. Tom bir değişim öğrencisi. Are you a teacher here or a student? Burada bir öğretmen mi yoksa bir öğrenci misin? The student read the book the night before the exam. Öğrenci kitabı sınavdan önceki gece okudu. Each student has their own locker. Her öğrencinin kendi dolabı var. She drove a student to school. Bir öğrenciyi okula götürdü. I'm happy to have you as a student. Öğrencim olmandan mutluyum. Are you a teacher or a student? Öğretmen misin, öğrenci misin? Sami assaulted and battered a student. Sami bir öğrenciye saldırdı ve darp etti. Tom isn't a student here. Tom burada öğrenci değil. The student center is a good place to strike up conversations. Öğrenci merkezi, sohbet etmek için iyi bir yerdir. Are you a teacher here or a student? Burada öğretmen misiniz yoksa öğrenci mi? A good student like him brings honor to our class. Onun gibi iyi bir öğrenci sınıfımıza onur verir. Jim stayed with us while he was in Japan as an exchange student. Jim, değişim öğrencisi olarak Japonya'dayken bizimle kalmıştı. I'm a forty-year-old student at Hyogo University. Hyogo Üniversitesi'nde kırk yaşında bir öğrenciyim. Tom is a solid C student. Tom genelde hep C alan bir öğrencidir. I am an English student. Ben İngiliz bir öğrenciyim. Mike is the brightest student in class. Mike sınıftaki en zeki öğrenci. Tom gave each student in his class a pencil. Tom sınıfındaki her öğrenciye bir kalem verdi. The teacher called each student by name. Öğretmen her öğrenciye adıyla seslendi. I met an old student of mine in Boston. Boston'daki eski bir öğrencimle karşılaştım. Were you a good student when you were in junior high school? Ortaokuldayken iyi bir öğrenci miydiniz? You're a student, aren't you? Öğrencisin, değil mi? I was your student a few years ago. Birkaç yıl önce öğrencinizdim. Tom is as tall as any student in his class is. Tom sınıfındaki herhangi bir öğrenci kadar uzun. He's often mistaken for a student. Sık sık öğrenci sanılıyor. He is the most diligent student in class. Sınıfın en çalışkan öğrencisi o. Tom was a bad student. Tom kötü bir öğrenciydi. He's a student of Japanese literature. O, bir Japon edebiyatı öğrencisidir. The teacher wrote a short comment on each student's paper. Öğretmen her öğrencinin kağıdına kısa bir yorum yazdı. The teacher called each student by name. Öğretmen her öğrenciyi ismiyle çağırdı. You're going out with a Keio student, aren't you? Bir Keio öğrencisiyle çıkıyorsun, değil mi? Tom is the only student in our class who can speak French. Tom sınıfımızda Fransızca konuşabilen tek öğrenci. The French teacher was stumped by her student's question. Fransızca öğretmeni öğrencisinin sorusu karşısında afallamıştı. He is not a teacher but a student. O bir öğretmen değil ama bir öğrenci. This student is an American. Bu öğrenci bir Amerikalı. Many a student studies at the library. Birçok öğrenci kütüphanede ders çalışıyor. He's often mistaken for a student. Sık sık bir öğrenciyle karıştırılır. Akira is using that same dictionary that his father used as a student. Akira, babasının öğrenciyken kullandığı sözlüğü kullanıyor. Tom is no longer a student. Tom artık bir öğrenci değil. Tom is a new student here. Tom burada yeni bir öğrenci. That student raised his hand to ask a question. Şu öğrenci soru sormak için elini kaldırdı. The student was punished for cheating. Öğrenci kopya çektiği için cezalandırıldı. I'm speaking with my student. Öğrencimle konuşuyorum. Every student passed the driving test. Tüm öğrenciler ehliyet sınavını geçti. The teacher compared my poem with a fellow student's. Öğretmen benim şiirimi diğer bir öğrencininkiyle karşılaştırdı. You're not even a student here. Burada öğrenci bile değilsin. Who do you think is the best student in your class? Sizce sınıfınızdaki en iyi öğrenci kim? Tom is the worst student in the class. Tom sınıftaki en kötü öğrenci. Tom is a model student. Tom örnek bir öğrencidir. I'm older than any other student in my class. Sınıfımdaki diğer öğrencilerden daha büyüğüm. If you study hard, you will become a good student. Sıkı çalışırsan iyi bir öğrenci olursun. Tom is as tall as any student in his class is. Tom, sınıfındaki herhangi bir öğrencinin olduğu kadar uzundur. He is by far the cleverest student in the class. Sınıfın açık ara en zeki öğrencisi odur. Tom is an exchange student. Tom bir değişim programı öğrencisidir. Tom is the only student in our class that can speak French. Tom sınıfımızda Fransızca konuşabilen tek öğrenci. You're a good student, but you still have a lot to learn. İyi bir öğrencisin ama hâlâ öğrenmen gereken çok şey var. Tom is a good student. Tom iyi bir öğrencidir. He is the most diligent student in his class. Sınıfının en çalışkan öğrencisi o. Tom is the only student at this school that Mary knows. Tom bu okulda Mary'nin tanıdığı tek öğrenci. Each student uses their own computer. Her öğrenci kendi bilgisayarını kullanır. Mary is an ingenuous student. Mary, temiz kalpli bir öğrencidir. She is a second year student. O bir ikinci sınıf öğrencisidir. The teacher caught the student cheating on the examination. Öğretmen sınavda kopya çeken öğrenciyi yakaladı. Tom is not a student. Tom bir öğrenci değil. I'm just a poor student. Ben sadece yoksul bir öğrenciyim. It appears that he's a student. Görünüşe göre o bir öğrenci. You're not a student here, are you? Burada öğrenci değilsin, değil mi? This student isn't rich, he won a scholarship to study abroad. Bu öğrenci zengin değil, o yurtdışında eğitim için bir burs kazandı. Tom is the most diligent student in class. Tom, sınıfta en çalışkan öğrencidir. Aren't you a student? Öğrenci değil misin? She was an excellent student. Mükemmel bir öğrenciydi. The teacher caught the student cheating on the examination. Öğretmen öğrenciyi sınavda kopya çekerken yakaladı. Tom is my most gifted student. Tom benim en yetenekli öğrencim. Fatima is the eldest student in our class. Fatima sınıfımızın en büyük öğrencisi. I didn't know that Tom lives in student accommodation. Tom'un öğrenci evinde kaldığını bilmiyordum. Are you a student? Siz bir öğrenci misiniz? I met an old student of mine in London. Londra'da eski bir öğrencimle buluştum. Tom is an honor roll student. Tom onur listesinde bir öğrenci. He is as intelligent as any student in the class. Sınıftaki herhangi bir öğrenci kadar zekidir. I intend to hammer this idea into the student's heads. Bu fikri öğrencilerin kafasına sokmak niyetindeyim. He studies harder than any other student does in his class. Sınıfındaki diğer tüm öğrencilerden daha çok çalışır. I cannot accept this student in my school. Bu öğrenciyi okuluma kabul edemem. Tom is probably a student. Tom muhtemelen bir öğrencidir. He receives subsidised student loans. O, öğrenci kredileri için sübvanse aldı. Mary is struggling to pay back her student loans. Mary öğrenci kredilerini geri ödemek için mücadele ediyor. The student took to heart the judge's critical comments on his speech. Öğrenci hakimin konuşması hakkındaki eleştirel yorumlarını ciddiye aldı. My brother is a first-year student. Kardeşim birinci sınıf öğrencisi. Tom loves being a music student. Tom bir müzik öğrencisi olmayı seviyor. He is often taken for a student. Sıklıkla öğrenci sanılır. Are you still a student? Hâlâ öğrenci misin? They elected me to the student class council. Onlar beni öğrenci sınıf konseyine seçti. This bar is a popular student hangout. Bu bar popüler bir öğrenci mekânıdır. Tom isn't a journalism student. Tom gazetecilik öğrencisi değil. He was cross with his student. Öğrencisine küsmüştü. A new student came into the class. Sınıfa yeni bir öğrenci geldi. Jim is what is called an absent-minded student. Jim, dalgın bir öğrencidir. The Lebanese student and her friends wrote books. Lübnanlı öğrenci ve arkadaşları birçok kitap yazdı. Xavier is a young student studying economics at the University of Paris. Xavier, Paris Üniversitesi'nde ekonomi okuyan genç bir öğrenci. The student ordered the book from New York. Öğrenci kitabı New York'tan sipariş etti. She works as hard as any other student. Diğer öğrenciler kadar sıkı çalışır. Tom is dating an exchange student from China. Tom, Çin'den gelen bir değişim öğrencisiyle çıkıyor. That student is very active. O öğrenci çok aktif. Tom wasn't a student here. Tom burada öğrenci değildi. Sami was a model student. Sami örnek bir öğrenci idi. He is a sluggish student. O tembel bir öğrenci. Tom wasn't a bright student. Tom zeki bir öğrenci değildi. Are you a student? Öğrenci misin? A student from America lives near my house. Amerika'dan bir öğrenci evimin yakınında yaşıyor. She is an earnest student. O çalışkan bir öğrenci. Are you a new student? Sen yeni bir öğrenci misin? Each student has his own desk. Her öğrencinin kendi sırası vardır. She is not a student. O öğrenci değil. I already talked to this student. Bu öğrenciyle zaten konuştum. This student is from Japan. Bu öğrenci Japonya'dan. I am a new student. Ben yeni bir öğrenciyim. I'm an exchange student from Sweden. Ben İsveç'ten gelen bir değişim öğrencisiyim. Tom was a model student. Tom örnek bir öğrenciydi. He is a very nice student. O çok hoş bir öğrenci. Tom was just a lonely exchange student. Tom sadece yalnız bir değişim öğrencisiydi. I'm a bad student. Kötü bir öğrenciyim. The student is interested in nothing. Öğrenci hiçbir şeyle ilgilenmiyor. Tom's teacher says he's a model student. Tom'un öğretmeni onun örnek bir öğrenci olduğunu söylüyor. She is not a student. O bir öğrenci değil. I'm a biology student. Ben bir biyoloji öğrencisiyim. Tom is an honor student. Tom sık sık bir öğrenci sanılır. I am not a student. Ben öğrenci değilim. Are you a senior high school student? Lise son sınıf öğrencisi misin? Tom is an international student. Tom uluslararası bir öğrencidir. Each student has a locker. Her öğrencinin kilitli bir dolabı var. Every student in the class knows the fact. Sınıftaki tüm öğrenciler gerçeği biliyor. He's a poor student. O fakir bir öğrenci. She's an art student. O bir sanat öğrencisi. I'm not a student either. Ben de öğrenci değilim. She is no ordinary student. Sıradan bir öğrenci değil. I was the student body president in high school. Lisede öğrenci birliği başkanıydım. The Lebanese student and her friends wrote books. Lübnanlı öğrenci ve arkadaşları kitap yazdılar. Tom is by far the best student in my class. Tom bugüne kadar sınıfımda en iyi öğrenci. Tom says that Mary is a good student. Tom, Mary'nin iyi bir öğrenci olduğunu söylüyor. She is a better singer than any other student in her class. Sınıfındaki diğer tüm öğrencilerden daha iyi bir şarkıcı. Tom is dating a Chinese exchange student. Tom bir Çinli değişim öğrencisi ile çıkıyor. Tom is an engineering student. Tom bir mühendislik öğrencisidir. He is not as lazy a student as you think. O senin düşündüğün gibi tembel bir öğrenci değil. A student with a crew cut was sitting in the front seat. Ön koltukta alabros tıraşlı bir öğrenci oturuyordu. Tom is a better student than Mary is. Tom, Mary'den daha iyi bir öğrencidir. Each student has a locker. Her öğrencinin bir dolabı var. In general, Susie is a nice student. Genelde, Susie hoş bir öğrencidir. Tom usually gets to school earlier than any other student in his class. Tom genellikle okula sınıfındaki diğer öğrencilerden daha erken gelir. No other student in the class is as brilliant as he is. Sınıftaki hiçbir öğrenci onun kadar zeki değil. I'm a second-year student. İkinci sınıf öğrencisiyim. Kate is smarter than any other student in our class is. Kate sınıfımızdaki diğer tüm öğrencilerden daha zeki. You're the worst student in this class. Bu sınıftaki en kötü öğrencisin. I'm just a poor student. Ben sadece fakir bir öğrenciyim. She rents out a room to a student. Bir öğrenciye oda kiralıyor. Every Tatoeba member is simultaneously student and teacher. Her Tatoeba üyesi, aynı anda hem öğrenci hem de öğretmendir. John is a good student. John iyi bir öğrenci. Only one student stayed after class to talk to the teacher. Sadece bir öğrenci dersten sonra öğretmenle konuşmak için kaldı. Tom usually gets to school earlier than any other student in his class. Tom okula sınıfındaki diğer öğrencilerden daha erken gelir genellikle. The student received a perfect score on the exam. Öğrenci sınavdan tam puan aldı. They elected me to the student class council. Beni öğrenci konseyine seçtiler. Tom is smarter than any other student in our class. Tom sınıfımızdaki diğer tüm öğrencilerden daha akıllı. You're a better student than I ever was. Sen benim olduğumdan daha iyi bir öğrencisin. He is by far the best student. Açık ara en iyi öğrencidir. The contumacious student dared to gainsay his teacher. İnatçı öğrenci öğretmenine karşı gelmeye cüret etti. I think I'd like to be a better student. Sanırım daha iyi bir öğrenci olmak istiyorum. He is the most diligent student in class. Sınıftaki en gayretli öğrenci o. He is nothing but a student. O, sadece bir öğrenci. Of course I will be a good student. Tabii ki iyi bir öğrenci olacağım. Tom is an above-average student. Tom ortalamanın üzerinde bir öğrenci. Aren't you an exchange student? Sen bir değişim öğrencisi değil misin? Tom wasn't the only student who was absent. Devamsızlık yapan tek öğrenci Tom değildi. Tom is a new student. Tom yeni bir öğrenci. She is an excellent student. O, mükemmel bir öğrencidir. The student made a reasonable request. Öğrenci makul bir ricada bulundu. Tom has always been a model student. Tom her zaman örnek bir öğrenci olmuştur. The student body is opposed to the new rules. Öğrenci topluluğu yeni kurallara karşı çıkmaktadır. The student is in the classroom. Öğrenci sınıfta. He is a promising student. O gelecek vaat eden bir öğrenci. The teacher fell in love with the student. Öğretmen öğrencisine aşık oldu. I want to let this room to a student. Bu odayı bir öğrenciye kiralamak istiyorum. You're a student, aren't you? Sen bir öğrencisin, değil mi? The student came from London. Öğrenci Londra'dan geldi. Tom is an honor student. Tom bir onur öğrencisidir. A good student like Tom brings honor to our class. Tom gibi iyi bir öğrenci, sınıfımızı onurlandırır. Mary is a promising student. Mary umut verici bir öğrenci. Intensive communication between teacher and student is the key to effective teaching. Öğretmen ve öğrenci arasındaki yoğun iletişim, etkili öğretimin anahtarıdır. Tom isn't a journalism student. Tom bir gazetecilik öğrencisi değil. Tom is an old student of mine. Tom benim eski bir öğrencim. He was a bad student. Kötü bir öğrenciydi. The student refused to obey his teacher. Öğrenci öğretmenine itaat etmeyi reddetti. No student is allowed to enter the room. Hiçbir öğrencinin odaya girmesine izin verilmiyor. Judy is a very intelligent student. Judy çok zeki bir öğrencidir. Are you still a student? Sen hâlâ bir öğrenci misin? Tom was the last student to leave the classroom. Tom sınıftan çıkan son öğrenciydi. Tom wasn't a very good student. Tom çok iyi bir öğrenci değildi. You're a good student. Sen iyi bir öğrencisin. Tom isn't a student, is he? Tom bir öğrenci değil, değil mi? I'm a pretty good student. Ben oldukça iyi bir öğrenciyim. Tom is the brightest student in the class. Tom sınıftaki en parlak öğrenci. Tom is an honor roll student. Tom bir onur listesi öğrencisidir. Is Tom still a student? Tom hâlâ bir öğrenci mi? Tom wasn't a student here. Tom burada bir öğrenci değildi. Tom was the last student to leave. Tom gidecek son öğrenciydi. Tom is still the best student in your class, isn't he? Tom hâlâ sınıfınızda en iyi öğrenci, değil mi? Each student has their own locker. Her öğrencinin kendi kilitli dolabı var. Are you a student? Sen öğrenci misin? Tom is the most diligent student in his class. Tom sınıfındaki en çalışkan öğrencidir. Tom is an intelligent student. Tom akıllı bir öğrencidir. Tom lives in the student village. Tom öğrenci köyünde kalıyor. I see the good student. İyi bir öğrenci görüyorum. Tom's teacher says he's a model student. Öğretmeni Tom'un örnek bir öğrenci olduğunu söylüyor. I'm a teacher, not a student. Ben bir öğretmenim, öğrenci değil. I think I'd like to be a better student. Sanırım daha iyi bir öğrenci olmak isterdim. Are you a student? Sen bir öğrenci misin? Which student went out? Hangi öğrenci dışarı çıktı? You're the worst student in the class. Sen sınıftaki en kötü öğrencisin. Tom is a straight-A student, isn't he? Tom hep A alan bir öğrenci, değil mi? Tom is the only student in our class that can speak French. Tom sınıfımızda Fransızca konuşabilen tek öğrencidir. Patty is a smart student. Patty, akıllı bir öğrenci. Tom gave each student in his class a pencil. Tom sınıftaki her öğrenciye bir kalem verdi. The teacher caught a student cheating in the exam. Öğretmen sınavda kopya çeken bir öğrenciyi yakaladı. Tom is a very good student. Tom çok iyi bir öğrencidir. I'm a junior high school student. Ben ortaokul öğrencisiyim. I'm a poor student and I can't pay you. Ben fakir bir öğrenciyim ve sana ödeme yapamam. Tom is not a student. Tom öğrenci değil. You're a student here, aren't you? Burada öğrencisin, değil mi? He is a very nice student. O çok iyi bir öğrenci. The student left without saying anything. Öğrenci hiçbir şey söylemeden ayrıldı. Sami was a star student. Sami yıldız bir öğrenciydi. Tom isn't a bad student. Tom kötü bir öğrenci değil. Mary is an ingenuous student. Mary, zeki bir öğrencidir. The student body is opposed to the new rules. Öğrenci birliği yeni kurallara karşı çıkıyor. I, too, am not a student. Ben de öğrenci değilim. Bob is the only student that can speak Spanish in our class. Bob sınıfımızda İspanyolca konuşabilen tek öğrenci. I'm older than any other student in my class. Sınıfımdaki herhangi bir diğer öğrenciden daha büyüğüm. Each student has an adviser. Her öğrencinin bir danışmanı var. The student made a reasonable request. Öğrenci makul bir istekte bulundu. He's just an ordinary student. O sadece sıradan bir öğrencidir. As far as I know, he used to be a good student. Bildiğim kadarıyla o iyi bir öğrenciydi. I'm a fourth-year student at Hyogo University. Hyogo Üniversitesi'nde dördüncü sınıf öğrencisiyim. Tom loves being a music student. Tom müzik öğrencisi olmayı seviyor. Edison was not a bright student. Edison, parlak bir öğrenci değildi. I met a student from America yesterday. Dün Amerikalı bir öğrenci ile tanıştım. Tom is a former student of Mary's. Tom Mary'nin eski bir öğrencisi. Tom is a terrible student. Tom berbat bir öğrenci. Mary is an ingenuous student. Mary, saf bir öğrencidir. Each student has their own computer. Her öğrencinin kendi bilgisayarı var. They rented the upstairs room to a student. Üst kattaki odayı bir öğrenciye kiraladılar. This student is totally out-of-control. Bu öğrenci tamamen kontrolden çıkmış. He is also a new student. O da yeni bir öğrenci. I was still a student then. O zaman hâlâ bir öğrenciydim. That student is very active. Bu öğrenci çok aktif. Tom is an old student of mine. Tom benim eski bir öğrencimdir. Tom never was a very good student. Tom hiçbir zaman çok iyi bir öğrenci olmamıştı. Tom isn't a student here. Tom burada bir öğrenci değil. In general, Susie is a nice student. Genel olarak Susie iyi bir öğrencidir. Tom wasn't a good student. Tom iyi bir öğrenci değildi. The student's progress is satisfactory. Öğrencinin ilerlemesi tatmin edici. The student center is a good place to strike up conversations. Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer. I am an eighteen-year-old student of mathematics. Ben 18 yaşında bir matematik öğrencisiyim. Edison was not a bright student. Edison parlak bir öğrenci değildi. He is more hardworking than any other student in his class. Sınıfındaki diğer bütün öğrencilereden daha çalışkan. This student isn't rich, he won a scholarship to study abroad. Bu öğrenci zengin değil, yurtdışında okumak için burs kazandı. The teacher caught a student cheating in the exam. Öğretmen sınavda bir öğrenciyi kopya çekerken yakaladı. Don't call that student a fool. O öğrenciye aptal deme. Aren't you a student? Sen öğrenci değil misin? He's a foreign exchange student. O bir yabancı değişim öğrencisi. The teacher took notice of the student's mistake. Öğretmen öğrencinin hatasını fark etti. This student is lazy. Bu öğrenci tembel. Many a student has failed the test. Birçok öğrenci testte başarısız oldu. This is the mistake of the student. Bu öğrencinin hatası. Your student called me. Öğrenciniz beni aradı. It is a student's business to study. Çalışmak bir öğrencinin işidir. You are nothing but a student. Sen öğrenciden başka bir şey değilsin. Judy is a very clever student. Judy çok zeki bir öğrenci. Emily is not a student. Emily öğrenci değil. The student is working at sociology. Öğrenci sosyoloji bölümünde çalışıyor. I'm a Japanese student. Ben Japon bir öğrenciyim. Tom got into a fight with another student. Tom başka bir öğrenciyle kavga etti. There should be an harmonious relation between student and teacher. Öğrenci ve öğretmen arasında uyumlu bir ilişki olmalı. I already talked to this student. Ben zaten bu öğrenci ile konuştum. You are not a student. Sen bir öğrenci değilsin. Have you always been a good student? Her zaman iyi bir öğrenci oldun mu? This student is from Japan. Bu öğrenci Japonya'lı. Are you a new student? Yeni bir öğrenci misin? Tom is older than any other student in his class. Tom sınıfındaki diğer tüm öğrencilerden daha yaşlı. Tom isn't a good student. Tom iyi bir öğrenci değil. Tom is active in student government. Tom öğrenci birliğinde aktiftir. Any student could solve this problem. Bu soruyu her öğrenci çözebilir. A student from Oslo who falsified his diploma to get into college has been sentenced to prison. Üniversiteye girebilmek için diplomasında sahtecilik yapan Oslo'lu bir öğrenci hapis cezasına çarptırıldı. I was the worst student in the class. Sınıftaki en kötü öğrenciydim. I met an old student of mine in London. Londra'da eski bir öğrencimle karşılaştım. Bring your student ID. Öğrenci kimliğini getir. Tom is an excellent student. Tom mükemmel bir öğrencidir. She rents the room to a student for seventy thousand yen a month. Odayı ayda yetmiş bin yen karşılığında bir öğrenciye kiralıyor. The student read the book the night before the exam. Öğrenci sınavdan önceki gece kitabı okudu. That student actually got full marks in English. O öğrenci esasında İngilizce'den tam not aldı. Ken is an eager student. Ken hevesli bir öğrenci. The smart student finished the exam. Zeki öğrenci sınavı bitirdi. Sami introduced Layla to a Muslim student. Sami, Layla'yı Müslüman bir öğrenciyle tanıştırdı. Tom told me that Mary was his student. Tom bana Mary'nin onun öğrencisi olduğunu söyledi. Any student could solve this problem. Herhangi bir öğrenci bu problemi çözebilir. Marie is a naive student. Marie saf bir öğrenci. Tom is an art student. Tom bir sanat öğrencisi. He is not as lazy a student as you think. Düşündüğünüz kadar tembel bir öğrenci değil. As far as I know, he used to be a good student. Bildiğim kadarıyla, eskiden iyi bir öğrenciydi. Tom lost his student ID. Tom öğrenci kimlik kartını kaybetti. Your student called me. Öğrencin beni aradı. Many a student has failed the test. Birçok öğrenci sınavda başarısız oldu. If the student has already learned the Esperanto alphabet, they won't have any problems with writing or pronunciation. Öğrenci zaten Esperanto alfabesini öğrendiyse, onlar yazma veya telaffuz ile ilgili herhangi bir sorun yaşamaz. My brother is a first-year student. Erkek kardeşim birinci sınıf öğrencisi. The student raised her hand. Öğrenci elini kaldırdı. No student went to the party. Hiçbir öğrenci partiye gitmedi. Are you a student here? Burada bir öğrenci misin? I am a teacher, not a student. Ben bir öğretmenim, bir öğrenci değilim. You're not even a student here. Sen burada bir öğrenci bile değilsin. Aren't you a student here? Sen burada bir öğrenci değil misin? A teacher should never laugh at a student who makes a mistake. Öğretmen hata yapan bir öğrenciye asla gülmemeli. She is the only trustee of the university who never attended it as a student. Üniversitede öğrenci olarak bulunmayan tek mütevelli o. The student's car is old. Öğrencinin arabası eskidir. I know my student's parents. Öğrencilerimin anne ve babalarını tanıyorum. There's a student who wants to see you guys. Sizi görmek isteyen bir öğrenci var. The student concentrated on his subject. Öğrenci, konusu üzerine yoğunlaştı. No student in our class is smarter than Kate. Sınıfımızdaki hiçbir öğrenci Kate'den daha zeki değil. Are you an exchange student? Değişim öğrencisi misin? The student who is talking with John is from Canada. John ile konuşan öğrenci, Kanadalı. He's a student. O bir öğrenci. What a clever student you are! Ne kadar da akıllı bir öğrencisin sen! He is by far the best student. O, açık ara farkla en iyi öğrencidir. Layla was a beautiful nursing student. Layla güzel bir hemşirelik öğrencisiydi. I hope I can be a worthy student. Umarım değerli bir öğrenci olabilirim. The student failed to account for the mistake. Öğrenci yaptığı hatanın hesabını veremedi. My son is a better student than I ever was. Oğlum benim olduğumdan daha iyi bir öğrenci. Tom says he's a good student. Tom iyi bir öğrenci olduğunu söylüyor. She drove a student to school. O bir öğrenciyi okula götürdü. Are you a teacher or a student here? Siz burada bir öğretmen misiniz yoksa bir öğrenci misiniz? Mary is a model student. Mary model bir öğrencidir. Tom is a terrible student. Tom çok kötü bir öğrenci. Tom is a very good student, isn't he? Tom çok iyi bir öğrenci, değil mi? She studies as hard as any student in her class. Sınıfındaki diğer öğrenciler kadar sıkı çalışıyor. Tom told me that Mary was his student. Tom bana Mary'nin kendi öğrencisi olduğunu söyledi. Layla was a beautiful nursing student. Leyla güzel bir hemşirelik öğrencisiydi. A student from Oslo who falsified his diploma to get into college has been sentenced to prison. Üniversiteye girmek için diplomasında tahrifat yapan Oslo'lu bir öğrenci hapse mahkum edildi. Tom is a better student than Mary is. Tom, Mary'den daha iyi bir öğrenci. Tom isn't actually a student anymore. Tom artık öğrenci değil. Kate is the smartest student in our class. Kate sınıfımızdaki en zeki öğrenci. Who do you think is the best student in your class? Sınıfınızın en iyi öğrencisi kimdir sence? In those days, I was still a student. O günlerde ben hâlâ bir öğrenciydim. Tom never was a very good student. Tom hiçbir zaman çok iyi bir öğrenci olmadı. Tom said he was a new student. Tom yeni bir öğrenci olduğunu söyledi. I'm a new student. Ben yeni bir öğrenciyim. I'm a bad student. Ben kötü bir öğrenciyim. The student failed to account for the mistake. Öğrenci, hatanın nedenini açıklayamadı. The student majors in philosophy. Öğrenci, felsefe eğitimi alıyor. Have you heard the rumor about the new transfer student? Yeni transfer öğrenci hakkındaki söylentiyi duydun mu? You're not a student here, are you? Sen burada öğrenci değilsin, değil mi? Tom is a very hardworking student. Tom çok çalışkan bir öğrencidir. He is anything but a good student. İyi bir öğrenciden başka bir şey değildir. You aren't a student, are you? Sen bir öğrenci değilsin, değil mi? Tom is a former student of Mary's. Tom, Mary'nin eski bir öğrencisi. Tom is an art student. Tom bir sanat öğrencisidir. If the student has already learned the Esperanto alphabet, they won't have any problems with writing or pronunciation. Eğer öğrenci Esperanto alfabesini zaten öğrenmişse, yazma veya telaffuz konusunda herhangi bir sorun yaşamayacaktır. He is a lazy student. O tembel bir öğrenci. Tom lives in the student village. Tom öğrenci köyünde yaşıyor. I'm only a student, that and nothing more. Ben sadece bir öğrenciyim, o kadar. You're a good student, but you still have a lot to learn. Sen iyi bir öğrencisin ama hala öğrenecek çok şeyin var. That student is Tom. O öğrenci, Tom. Mary is a model student. Mary örnek bir öğrenci. He spoke too fast for the student. Öğrenciye göre çok hızlı konuşuyordu. The teacher scolded the student for no reason. Öğretmen suçsuz yere öğrenciyi azarladı. Tom says Mary is a good student. Tom, Mary'nin iyi bir öğrenci olduğunu söylüyor. He is the most diligent student in class. Sınıftaki en çalışkan öğrenci o. The student came back from London. Öğrenci Londra'dan döndü. I never was a very good student. Ben hiç iyi bir öğrenci olmamıştım. Every Tatoeba member is simultaneously student and teacher. Her Tatoeba üyesi aynı anda hem öğrenci hem de öğretmendir. I met an old student in London. Londra'da eski bir öğrenciye rastladım. If you just listen to what the teacher says, you'll be able to become a good student. Öğretmenin söylediklerini dinlersen, iyi bir öğrenci olabilirsin. Aren't you a chemistry student? Sen bir kimya öğrencisi değil misin? As far as I know, he is the shortest student in this school. Bildiğim kadarıyla, bu okuldaki en kısa boylu öğrenci odur. Tom was the last student to leave. Tom gidecek olan son öğrenciydi. Not only the student but their teacher is looking forward to holiday. Sadece öğrenciler değil, öğretmenleri de tatili iple çekiyor. The smart student finished the exam. Akıllı öğrenci sınavı tamamladı. This is the mistake of the student. Bu, öğrencinin hatası. He is not a student. O bir öğrenci değil. The smart student finished the exam. Akıllı öğrenci sınavı bitirdi. Tom is a bright student. Tom parlak bir öğrencidir. Not every student went there yesterday. Dün oraya öğrencilerin hepsi gitmedi. Tom is struggling to pay back his student loans. Tom öğrenci kredilerini geri ödemek için mücadele ediyor. Tom is an intelligent student. Tom zeki bir öğrenci. Tom is the best student in our class. Tom sınıfımızdaki en iyi öğrencidir. There should be an harmonious relation between student and teacher. Öğretmen ve öğrenci arasında uyumlu bir ilişki olmalı. Are you a student or are you working? Öğrenci misin yoksa çalışıyor musun? Tom is a straight-A student, isn't he? Tom çok başarılı bir öğrenci, değil mi? I'm a poor student and I can't pay you. Ben fakir bir öğrenciyim ve size ödeme yapamam. Patty is a smart student. Patty, zeki bir öğrenci. Tom is an international student. Tom uluslararası bir öğrenci. Each student has expressed his opinion. Her öğrenci kendi fikrini ifade etti. I made friends with a student from abroad. Yurt dışından bir öğrenciyle arkadaş oldum. Sami was a model student. Sami örnek bir öğrenciydi. I'm a junior high school student. Ben bir ortaokul öğrencisiyim. Each student received his diploma in turn. Her öğrenci sırayla diplomasını aldı. He is a young student. O, genç bir öğrencidir. He's a former student of mine. Eski bir öğrencim. It seems that he's a student. Görünüşe göre o bir öğrenci. The speech made by the student was interesting. Öğrenci tarafından yapılan konuşma ilginçti. Tom is a poor student. Tom zayıf bir öğrencidir. My son is a better student than I ever was. Benim oğlum benim olduğumdan daha iyi bir öğrenci. Tom is a former student of mine. Tom benim eski bir öğrencim. The student hall is for benefit of the students. Öğrenci salonu öğrencilerin yararlanması içindir. There wasn't one student who was absent. Devamsızlık yapan tek bir öğrenci bile yoktu. Tom is a straight-A student, isn't he? Tom çok iyi bir öğrenci, değil mi? Tom is the best student in your class, isn't he? Tom sınıfınızdaki en iyi öğrenci, değil mi? Since the student has worked very hard, he is making rapid progress. Öğrenci çok sıkı çalıştığı için hızlı bir ilerleme kaydediyor. The student speaks English a little. Öğrenci biraz İngilizce konuşuyor. What kind of student were you in high school? Lisedeyken nasıl bir öğrenciydin? Tom is a very good student. Tom çok iyi bir öğrenci. You're the worst student in this class. Sen bu sınıftaki en kötü öğrencisin. Tom is a bad student. Tom kötü bir öğrencidir. You're a student here, aren't you? Sen burada bir öğrencisin, değil mi? Tom wasn't a journalism student. Tom gazetecilik öğrencisi değildi. Tom is my student. Tom benim öğrencim. You are a good student. Sen iyi bir öğrencisin. He's a student of Japanese literature. Japon edebiyatı öğrencisi. I'm not a student. Ben öğrenci değilim. The student concentrated on his subject. Öğrenci dersine konsantre oldu. Judy is a very clever student. Judy çok zeki bir öğrencidir. Tom isn't a diligent student. Tom çalışkan bir öğrenci değildir. You're a student, too, aren't you? Sen de öğrencisin, değil mi? She calculates faster than any other student. Diğer tüm öğrencilerden daha hızlı hesap yapıyor. Dan attacked a black student. Dan siyah bir öğrenciye saldırdı. He is, on the whole, a satisfactory student. O, genel olarak, tatmin edici bir öğrenci. Tom is the oldest student in our class. Tom sınıfımızdaki en yaşlı öğrenci. He's my best student. O benim en iyi öğrencim. I was a first year student last year. Geçen sene birinci sınıf öğrencisiydim. She was an excellent student. O mükemmel bir öğrenciydi. The student is at the blackboard. Öğrenci tahtanın başında. The student left without saying anything. Öğrenci bir şey söylemeden gitti. That student sometimes pretends to be sick. Şu öğrenci bazen hastaymış gibi davranır. As far as I know, he's an excellent student. Bildiğim kadarıyla, o mükemmel bir öğrenci. Tom got into a fight with another student. Tom başka bir öğrenciyle dövüştü. I'm going to see some student. Bir öğrenciyle görüşeceğim. Tom is dating an exchange student from China. Tom, Çinli bir değişim öğrencisiyle çıkıyor. This is the student who organized the protest. Protestoyu organize eden öğrenci bu. The student's cheating was easily caught out. Öğrencinin kopya çektiği kolayca anlaşıldı. She warned a student. O bir öğrenciyi uyardı. This is the first time I've ever scolded a student. İlk defa bir öğrenciyi azarlıyorum. Kate is smarter than any other student in our class. Kate sınıfımızdaki diğer tüm öğrencilerden daha zeki. Bring your student ID card. Öğrenci kimlik kartınızı getirin. I'm also a student. Ben de bir öğrenciyim. Is Tom really a student here? Tom gerçekten burada öğrenci mi? He seems to be a student. O bir öğrenci gibi görünüyor. Are you a teacher or a student? Öğretmen misin yoksa öğrenci misin? Are you a teacher or a student? Bir öğrenci misin yoksa bir öğretmen mi? He is the most diligent student in his class. Sınıfındaki en çalışkan öğrencidir. The student's progress is satisfactory. Öğrencinin gelişmesi, tatmin edici. Emily is not a student. Emily bir öğrenci değil. She helped a student. Bir öğrenciye yardım etti. You're still a student, aren't you? Hâlâ bir öğrencisin, değil mi? I'm not a bad student. Ben kötü bir öğrenci değilim. He's a student. O bir öğrencidir. Is Tom a student here? Tom burada öğrenci mi? He is a bright student. Parlak bir öğrenci. Tom is smarter than any other student in our class. Tom sınıfımızdaki diğer tüm öğrencilerden daha zeki. Tom often came here as a student. Tom bir öğrenciyken sık sık buraya gelirdi. A responsible student knows his or her responsibilities. Sorumlu bir öğrenci kendi sorumluluklarını bilir. Tom is a very clever student. Tom çok zeki bir öğrenci. Tom was an exchange student. Tom bir değişim öğrencisiydi. Any student could solve this problem. Bu problemi her öğrenci çözebilir. Tom often came here as a student. Tom buraya sık sık öğrenci olarak gelirdi. He comes to school earlier than any other student in the class. Okula sınıftaki diğer tüm öğrencilerden daha erken geliyor. The student is reading at the library. Öğrenci kütüphanede kitap okuyor. Each student has his own desk. Her öğrencinin kendi masası var. The prize will go to the best student. Ödül en iyi öğrenciye gidecek. It appears that he's a student. Onun bir öğrenci olduğu belli. Who do you think is the best student in your class? Sence sınıfınızdaki en iyi öğrenci kim? Tom was an underachieving student. Tom kendisinden beklenen başarıyı gösteremeyen bir öğrenciydi. Laurie is a very hardworking student. Laurie çok çalışkan bir öğrenci. That student raised his hand to ask a question. O öğrenci soru sormak için elini kaldırdı. This is such an easy problem that any student can solve it. Bu o kadar kolay bir problem ki her öğrenci çözebilir. Sami was the only Muslim student in our school. Sami okulumuzdaki tek Müslüman öğrenciydi. I met an old student of mine in Boston. Boston'da eski bir öğrencimle tanıştım. I was the worst student in the class. Ben sınıfın en kötü öğrencisiydim. The student who finishes an examination first does not necessarily get the best grade. Bir sınavı ilk bitiren öğrenci mutlaka en iyi notu almaz. Don't forget to bring your student ID. Öğrenci kimliğini getirmeyi unutma. The college accepted him as a student. Üniversite onu bir öğrenci olarak kabul etti. I'm a teacher, not a student. Ben bir öğretmenim, bir öğrenci değilim. Tom is an art student, isn't he? Tom bir sanat öğrencisi, değil mi? I'd like to ask you about a student of yours. Senin bir öğrencin hakkında sana bir soru sormak istiyorum. As far as I know, he is the shortest student in this school. Bildiğim kadarıyla o bu okuldaki en kısa öğrenci. She is a young student. O, genç bir öğrencidir. The teacher scolded the student for no reason. Öğretmen öğrenciyi sebepsiz yere azarladı. Is Tom a good student? Tom iyi bir öğrenci mi? I am an eighteen-year-old student of mathematics. Ben on sekiz yaşında bir matematik öğrencisiyim. The student is in the classroom. Öğrenciler sınıftalar. I met a student from America yesterday. Dün Amerika'dan bir öğrenciyle tanıştım. Mike is the brightest student in class. Mike, sınıftaki en parlak öğrenci. Tom was the last student to leave. Tom giden son öğrenciydi. I'm not a bad student. Kötü bir öğrenci değilim. He stole a motorcycle from a student. O bir öğrenciden bir motosiklet çaldı. Tom is an engineering student. Tom bir mühendislik öğrencisi. Any student could solve this problem. Bu soruyu her öğrenci yapabilir. He was a good student and a good athlete. İyi bir öğrenci ve iyi bir atletti. Tom is a solid C student. Tom sağlam bir C öğrencisidir. Fatima is the eldest student in our class. Fatima sınıfımızın en yaşlı öğrencisi. I have already talked with this student. Bu öğrenciyle çoktan konuştum. I am older than any other student in my class is. Sınıfımdaki diğer tüm öğrencilerden daha yaşlıyım. The student was kind enough to show me the way. Öğrenci, bana yolu gösterecek kadar kibardı. Tom has lost his student ID. Tom öğrenci kimliğini kaybetti. Each student uses their own computer. Her öğrenci kendi bilgisayarını kullanıyor. A teacher should never make fun of a student who makes a mistake. Bir öğretmen hata yapan bir öğrencisiyle asla dalga geçmemeli. Tom was my student. Tom benim öğrencimdi. She is an earnest student. Ciddi bir öğrencidir. So far as I know, he used to be a good student. Bildiğim kadarıyla, eskiden iyi bir öğrenciydi. You're a student, too, aren't you? Sen de bir öğrencisin, değil mi? He's a former student of mine. O benim eski bir öğrencim. I was a first year student last year. Geçen yıl birinci sınıf öğrencisiydim. Technically he is still a student. Teknik olarak o hala bir öğrenci. Tom was a good student. Tom iyi bir öğrenciydi. Tom was a journalism student. Tom gazetecilik öğrencisiydi. It is a student's business to study. Bir öğrencinin işi okumaktır. What kind of student were you in high school? Lisede nasıl bir öğrenciydin? Tassaadit is an intelligent student. Tassaadit zeki bir öğrencidir. I often came here as a student. Buraya sık sık öğrenci olarak gelirdim. He seems to be very fond of the student. Öğrenciye çok düşkün görünüyor. The student was kind enough to show me the way. Öğrenci bana yolu gösterecek kadar nazikti. Tom was a bad student. Tom kötü bir öğrenci idi. The student is reading at the library. Öğrenci kütüphanede okuyor. You were never a good student. Hiçbir zaman iyi bir öğrenci olmadın. I met an old student in London. Londra'da eski bir öğrencimle tanıştım. Each student has expressed his opinion. Her bir öğrenci görüşünü ifade etti. Tom was suspended for throwing a chair at another student. Tom başka bir öğrenciye sandalye fırlattığı için uzaklaştırma aldı. Are you a Japanese student? Siz bir Japon öğrenci misiniz? Every student of biology, anatomy, anthropology, ethnology or psychology is familiar with these facts. Her biyoloji, anatomi, antropoloji, etnoloji ya da psikoloji öğrencisi bu gerçeklere aşinadır. The student insulted the teacher. Öğrenci öğretmene hakaret etti. Facebook and text messages have emerged as key evidence in the trial of a man for raping a student. Facebook ve metin mesajları, bir öğrenciye tecavüzden yargılanan bir adamın davasında önemli kanıtlar olarak ortaya çıktı. I'm an art student. Ben bir sanat öğrencisiyim. Tom is a promising student. Tom gelecek vaat eden bir öğrenci. He is as intelligent as any student in the class. O, sınıftaki herhangi bir öğrenci kadar zekidir. Tom isn't a bad student. Tom kötü bir öğrenci değildir. Tom wasn't an especially good student in high school. Tom lisede pek iyi bir öğrenci değildi. Tom is a good student. Tom, iyi bir öğrencidir. The French teacher was stumped by her student's question. Fransızca öğretmeni, öğrencisinin sorusuyla afalladı. If you study hard, you will become a good student. Eğer çok çalışırsan, iyi bir öğrenci olursun. I hope I can be a worthy student. Değerli bir öğrenci olabileceğimi umuyorum. Are you a good student? İyi bir öğrenci misin? I'm a senior high school student. Ben lise son sınıf öğrencisiyim. A responsible student knows his or her responsibilities. Sorumluluk sahibi bir öğrenci sorumluluklarını bilir. I am an American student. Ben Amerikalı bir öğrenciyim. That student's very outstanding. Bu öğrenci çok seçkin. What a clever student you are! Ne kadar zeki bir öğrencisin! He is more hardworking than any other student in his class. Sınıftaki diğer tüm öğrencilerden daha çalışkandır. Tom is a straight-A student, isn't he? Tom 100'lük bir öğrenci, değil mi? A student spends a lot of time studying. Bir öğrenci çalışarak çok vakit geçirir. Tom lost his student ID. Tom öğrenci kimliğini kaybetmiş. He speaks English as fluently as any student in his class. İngilizceyi sınıftaki herhangi bir öğrenci kadar akıcı konuşur. He is no ordinary student. O sıradan bir öğrenci değil. Tom is no longer a student here. Tom artık burada bir öğrenci değil. I was a bad student. Kötü bir öğrenciydim. He is often taken for a student. O sık sık bir öğrenci zannediliyor. I knew Tom wasn't a good student. Tom'un iyi bir öğrenci olmadığını biliyordum. Where is the student? Öğrenci nerede? I was still a student then. O zamanlar hâlâ öğrenciydim. He is older than any other student in his class. Sınıfındaki diğer tüm öğrencilerden daha büyüktür. Tom used to be a good student. Tom iyi bir öğrenciydi. Are you a student here? Burada öğrenci misin? I didn't know that Tom lives in student accommodation. Tom'un öğrenci yurdunda kaldığını bilmiyordum. I'm going to meet a certain student. Bir öğrenciyle buluşacağım. He is a bright student. Parlak bir öğrencidir. Tom was an underachieving student. Tom başarısız bir öğrenciydi. Karam is the best student in the whole school. Karam tüm okuldaki en iyi öğrenci. He's a student at this college. Bu üniversitede öğrenci. Many a student studies at the library. Kütüphanede çok sayıda öğrenci çalışır. You're a new student? Yeni bir öğrenci misin? I use numbered index cards for each student. Her öğrenci için numaralandırılmış dizin kartları kullanırım. You’re just a student. Sen sadece bir öğrencisin. A student was run over by a car on Basin Street. Basin Caddesi'nde bir öğrenciyi araba ezdi. Tom isn't a good student. Tom iyi bir öğrenci değildir. The student majors in philosophy. Öğrenci felsefe bölümünde okuyor. This student is lazy. Bu öğrenci tembeldir. The student who is talking with John is from Canada. John ile konuşan öğrenci, Kanadalıdır. Tom is dating a Chinese exchange student. Tom Çinli bir değişim öğrencisiyle çıkıyor. Tom is a good student, isn't he? Tom iyi bir öğrenci, değil mi? The student raised his hand. Öğrenci elini kaldırdı. Tom wasn't a model student. Tom örnek bir öğrenci değildi. Tom is no longer my student. Tom artık benim öğrencim değil. Tom was suspended for throwing a chair at another student. Tom diğer bir öğrenciye bir sandalye fırlattığı için okuldan uzaklaştırıldı. Karam is the best student in the whole school. Karam, bütün okuldaki en iyi öğrencidir. She is a young student. O genç bir öğrenci. Any student can answer that question. Herhangi bir öğrenci bu soruya cevap verebilir. Mary has always been a model student. Mary her zaman örnek bir öğrenci olmuştur. The coach doesn't know who the tallest student is. Koç en uzun öğrencinin kim olduğunu bilmiyor. I'm happy to have you as a student. Öğrencim olduğun için mutluyum. He was a good student and a good athlete. İyi bir öğrenci ve iyi bir sporcuydu. Lack of sleep can have an enormous negative impact on a student's grades. Uykusuzluk, bir öğrencinin notları üzerinde çok büyük bir olumsuz etkiye sahip olabilir. He fell in love with his student. Öğrencisine aşık oldu. Tom is a promising student. Tom gelecek vaadeden bir öğrenci. Tom isn't a student. Tom öğrenci değil. I'm an engineering student. Ben mühendislik öğrencisiyim. A student spends a lot of time studying. Bir öğrenci ders çalışmak için çok zaman harcar. If the student had known his lesson better, the teacher would not have punished him. Eğer öğrenci dersini daha iyi bilseydi, öğretmen onu cezalandırmazdı. The teacher suspected the student was cheating. Öğretmen, öğrencinin kopya çektiğinden şüpheleniyordu. Don't forget your student ID. Öğrenci kimliğini unutma. Show More (825)
2	student	talebe	n.
	I am a student who likes going to school. Ben okula gitmeyi seven bir talebeyim. There are about a thousand students in all. Toplam olarak takribî bin talebe var. I am a student who likes going to school. Ben mektebe gitmeyi seven bir talebeyim. Show More (0)