|
- Mrs. Cox enjoyed her dinner at sunset.
- Bayan Cox gün batımında akşam yemeğinin tadını çıkardı.
- We couldn't get enough of the vivid colors of the sunset.
- Gün batımının canlı renklerine doyamadık.
- The sunset clause means that the delegation of executive measures to the Commission lasts for no longer than four years.
- Gün batımı maddesi, yürütme tedbirlerinin Komisyon'a devredilmesinin dört yıldan fazla sürmeyeceği anlamına gelmektedir.
- If next year payment appropriations do not meet payment needs, the sunset clause will cause a new kind of problem.
- Gelecek yıl ödeme ödenekleri ödeme ihtiyaçlarını karşılamazsa, gün batımı maddesi yeni bir tür soruna neden olacaktır.
- Starting at sunset, I'll fast and meditate in the holy place.
- Gün batımından itibaren ibadethanede oruç tutacağım ve meditasyon yapacağım.
- Sunset is typically a sign that another working day is over.
- Gün batımı genellikle başka bir iş gününün bittiğinin işaretidir.
- Starting at sunset, I'll fast and meditate in the holy place.
- Gün batımından itibaren oruç tutacağım ve mabette meditasyon yapacağım.
- Sunset is typically a sign that another working day is over.
- Gün batımı genellikle bir iş gününün daha bittiğinin işaretidir.
- Sunset is typically a sign that another working day is over.
- Gün batımı bir iş gününün daha sona erdiğinin tipik bir işaretidir.
- At what time is sunset?
- Gün batımı saat kaçta?
- We could not help admiring the beautiful sunset.
- Güzel gün batımını hayranlıkla seyretmekten kendimizi alamadık.
- It got cold after sunset.
- Gün batımından sonra hava soğudu.
- This is the prettiest sunset I have ever seen.
- Bu, şimdiye kadar gördüğüm en güzel gün batımı.
- We have another ten miles to walk before sunset.
- Gün batımından önce yürümemiz gereken 10 mil daha var.
- I've never seen such a beautiful sunset.
- Hiç bu kadar güzel bir gün batımı görmemiştim.
- The sunset is really beautiful here.
- Burada gün batımı gerçekten çok güzel.
- The sky is waiting for sunset.
- Gökyüzü gün batımını bekliyor.
- Tom likes to sit on the dock playing his tin whistle while looking at the sunset.
- Tom iskelede oturup gün batımını seyrederken teneke düdüğünü çalmayı sever.
- Tom and Mary walked along the shoreline, admiring the sunset.
- Tom ve Mary gün batımına hayranlık duyarak kıyı boyunca yürüdüler.
- We arrived at the lake just before sunset.
- Gün batımından hemen önce göle vardık.
- It's worth going to Bali because you can see the amazing sunset.
- Bali'ye gitmeye değer çünkü muhteşem gün batımını görebilirsiniz.
- We arrived about forty-five minutes after sunset.
- Gün batımından yaklaşık kırk beş dakika sonra vardık.
- The sunset is really beautiful here.
- Gün batımı burada gerçekten güzel.
- What a beautiful sunset!
- Ne güzel bir gün batımı!
- The sunset is beautiful.
- Gün batımı çok güzel.
- From noon until sunset, victory was doubtful.
- Öğleden gün batımına kadar galibiyet şüpheliydi.
- It's worth going to Bali because you can see the amazing sunset.
- Bali'ye gitmeye değer, çünkü harika gün batımını görebilirsin.
- This is one of the most beautiful sunsets I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel gün batımlarından biridir.
- We could see the sunset from the window.
- Pencereden gün batımını görebiliyorduk.
- A beautiful sunset, isn't it?
- Güzel bir gün batımı, değil mi?
- Tom and Mary walked along the shoreline, admiring the sunset.
- Tom ve Mary gün batımını hayranlıkla izleyerek kıyı şeridi boyunca yürüdüler.
- We could not help admiring the beautiful sunset.
- Güzel gün batımına hayran olmamıza yardımcı olamadık.
- I love sunsets.
- Gün batımını severim.
- Tom was on the balcony, looking at the sunset.
- Tom balkondaydı, gün batımını izliyordu.
- This is the most beautiful sunset I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel gün batımı.
- Tom loves sunsets.
- Tom gün batımlarını sever.
- Mary loves sunsets.
- Mary gün batımını sever.
- This is the prettiest sunset I have ever seen.
- Bu, şu ana kadar gördüğüm en güzel gün batımıdır.
- Lovely sunset, isn't it?
- Güzel gün batımı, değil mi?
- She loves sunsets.
- O gün batımlarını seviyor.
- The farmer rose at sunrise and worked till sunset.
- Çiftçi gün doğumunda kalktı ve gün batımına kadar çalıştı.
- Have you ever seen such a beautiful sunset?
- Sen hiç böyle güzel bir gün batımı gördün mü?
- Never did we see such a beautiful sunset.
- Hiç bu kadar güzel bir gün batımı görmemiştik.
- They were watching the sunset then.
- O sırada gün batımını izliyorlardı.
- Tom and Mary watched the sunset together.
- Tom ve Mary birlikte gün batımını izledi.
- He works on the farm from sunrise to sunset.
- Gün doğumundan gün batımına kadar çiftlikte çalışır.
- It's a beautiful sunset, isn't it?
- Güzel bir gün batımı, değil mi?
- From noon until sunset, victory was doubtful.
- Öğleden gün batımına kadar zafer şüpheli idi.
- I've never seen such a wonderful sunset.
- Hiç böyle harika bir gün batımı görmemiştim.
- The Lone Ranger got on his horse and rode off into the sunset.
- Yalnız Kovboy atına bindi ve gün batımına doğru yol aldı.
- After sunset, a thin mist appeared over the field.
- Gün batımından sonra, alanın üzerinde ince bir sis belirdi.
- Tom and Mary watched the sunset together.
- Tom ve Mary gün batımını birlikte izlediler.
- What time is sunset?
- Gün batımı ne zaman?
- The sunset glows in the west.
- Gün batımı batıda parlıyor.
- After sunset, a thin mist appeared over the field.
- Gün batımından sonra, tarlanın üzerinde ince bir sis belirdi.
- We love sunsets.
- Biz gün batımlarını seviyoruz.
- People are waiting for the sunset.
- İnsanlar gün batımını bekliyor.
- This is the most beautiful sunset that I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel gün batımı.
- What a beautiful sunset.
- Ne güzel bir gün batımı.
- Look at the beautiful sunset!
- Şu güzel gün batımına bak!
- He works on the farm from sunrise to sunset.
- Gün doğumundan gün batımına kadar çiftlikte çalışıyor.
- He loves sunsets.
- O gün batımlarını seviyor.
- Tom never eats after sunset.
- Tom asla gün batımından sonra yemek yemez.
- I love sunsets.
- Gün batımını seviyorum.
- Never have I seen such a beautiful sunset.
- Hiç bu kadar güzel bir gün batımı görmemiştim.
- We admired the beautiful sunset.
- Güzel gün batımına hayran kaldık.
Show More (63)
|
|
- Starting at sunset, I'll fast and meditate in the holy place.
- Mabette günbatımından itibaren oruç tutup meditasyon yapacağım.
- Tom loves sunsets.
- Tom günbatımını sever.
- You love sunsets, don't you?
- Günbatımını seversin, değil mi?
- What a beautiful sunset!
- Ne güzel bir günbatımı!
- Tom likes to sit on the dock playing his tin whistle while looking at the sunset.
- Tom günbatımına bakarken teneke düdüğünü çalarak rıhtımda oturmayı sever.
- We love sunsets.
- Biz günbatımını severiz.
- She loves sunsets.
- O günbatımını sever.
- Mary loves sunsets.
- Mary günbatımını sever.
- The sky is waiting for sunset.
- Gökyüzü günbatımını bekliyor.
- This is the most beautiful sunset that I have ever seen.
- Bu, bugüne kadar gördüğüm en güzel günbatımı.
- He loves sunsets.
- Günbatımını seviyor.
- People are waiting for the sunset.
- İnsanlar günbatımını bekliyorlar.
- They love sunsets.
- Onlar günbatımını sever.
- You love sunsets, don't you?
- Günbatımını seviyorsun, değil mi?
- We have another ten miles to walk before sunset.
- Günbatımından önce yürüyecek on milimiz daha var.
- They love sunsets.
- Günbatımını seviyorlar.
- This is one of the most beautiful sunsets I've ever seen.
- Bu gördüğüm en güzel günbatımlarından biri.
- I've never seen such a wonderful sunset.
- Böyle harika bir günbatımı hiç görmemiştim.
Show More (15)
|
