|
- Tomorrow we will vote on a compromise package of 21 amendments.
- Yarın 21 değişiklikten oluşan bir uzlaşma paketini oylayacağız.
- I will certainly be voting against this recommendation tomorrow.
- Yarın kesinlikle bu öneriye karşı oy kullanacağım.
- Tomorrow, certain former Soviet republics will join our Union.
- Yarın bazı eski Sovyet cumhuriyetleri Birliğimize katılacak.
- The vote on this item will take place tomorrow at noon.
- Bu maddeye ilişkin oylama yarın öğle saatlerinde yapılacaktır.
- Tomorrow, we must examine the 21 amendments, which were adopted in committee, and the 18 new amendments.
- Yarın, komisyonda kabul edilen 21 değişikliği ve 18 yeni değişikliği incelemeliyiz.
- The vote on the motions for resolutions will take place tomorrow at 10 a.m.
- Karar önergelerinin oylaması ise yarın saat 10.00'da yapılacaktır.
- The vote will be taken tomorrow at 11.30 a.m.
- Oylama yarın saat 11.30'da yapılacaktır.
- Today we have a third reading and, tomorrow, a vote to accept or reject this proposal.
- Bugün üçüncü okumayı yapacağız ve yarın bu teklifi kabul ya da reddetmek için oylama yapacağız.
- I too congratulate the rapporteur on the report which he will present to us tomorrow.
- Ben de raportörü yarın bize sunacağı rapordan dolayı kutluyorum.
- I therefore recommend that we unanimously accept the offer of conciliation when we vote tomorrow.
- Bu nedenle yarın yapacağımız oylamada uzlaşma teklifini oybirliğiyle kabul etmemizi öneriyorum.
- The result will be announced tomorrow.
- Sonuçlar yarın açıklanacaktır.
- The final panel discussion will be taking place in our rooms tomorrow.
- Son panel tartışması yarın odalarımızda gerçekleşecek.
- The remaining items will be held over to the vote tomorrow.
- Kalan maddeler yarın oylamaya sunulacak.
- Let us adopt this directive tomorrow and send out a clear signal that there really is such a thing as a social Europe.
- Yarın bu yönergeyi kabul edelim ve sosyal Avrupa diye bir şeyin gerçekten var olduğuna dair açık bir sinyal gönderelim.
- Tomorrow, in Copenhagen, there is a conference on Forgotten Humanitarian Crises.
- Yarın Kopenhag'da Unutulan İnsani Krizler konulu bir konferans düzenleniyor.
- The vote will take place tomorrow at 12 p.m.
- Oylama yarın saat 12'de yapılacak.
- Depending on how the vote goes tomorrow, the outcome will be clear.
- Yarın oylamanın nasıl sonuçlanacağına bağlı olarak sonuç netleşecektir.
- That is why I have tabled four amendments tomorrow for voting.
- Bu nedenle yarın oylanması için dört değişiklik önergesi sundum.
- Let us make good use of this historic moment when we vote tomorrow!
- Yarın oy kullanırken bu tarihi anı iyi değerlendirelim!
- My group will vote in favour of this tomorrow.
- Grubum yarın bunun lehinde oy kullanacak.
- I hope that it will be fully supported in the House tomorrow.
- Yarın Meclis'te tam destek göreceğini umuyorum.
- The vote on both reports will take place tomorrow at 11 a.m.
- Her iki rapora ilişkin oylama yarın saat 11.00'de yapılacaktır.
- You will have to speak tomorrow.
- Yarın konuşmanız gerekecek.
- I share the President-in-Office's view that it is possible for the Council to have this directive adopted tomorrow.
- Dönem Başkanı'nın Konsey'in bu yönergeyi yarın kabul etmesinin mümkün olduğu yönündeki görüşünü paylaşıyorum.
- I expect that we will recognise our responsibilities and vote in its favour tomorrow.
- Sorumluluklarımızın bilincinde olarak yarın bu paket lehinde oy kullanacağımızı umuyorum.
- However, I think you ought to make it again before the start of the votes tomorrow.
- Ancak, yarın oylama başlamadan önce bunu tekrar yapmanız gerektiğini düşünüyorum.
- Mr Karas and I have prepared amendments which he will lay out tomorrow orally, which I hope will solve this problem.
- Sayın Karas ve ben, yarın sözlü olarak açıklayacağı ve bu sorunu çözeceğini umduğum değişiklik önerileri hazırladık.
- Whether this will come about today, tomorrow or in a few months' time, I do not know.
- Bunun bugün mü, yarın mı yoksa birkaç ay içerisinde mi gerçekleşeceğini bilemiyorum.
- We have not finished yet if we are really voting out pilotage services tomorrow.
- Eğer yarın kılavuzluk hizmetlerini gerçekten oylayacaksak henüz işimiz bitmedi.
- The vote will take place tomorrow at noon.
- Oylama yarın öğlen yapılacak.
- I will repeat the warning tomorrow but I would appreciate it if the groups could take note of this matter.
- Bu uyarıyı yarın da tekrarlayacağım ancak gruplar bu konuyu dikkate alırlarsa memnun olurum.
- I hope that you will support this Commission proposal in the vote tomorrow.
- Yarın yapılacak oylamada bu Komisyon teklifini destekleyeceğinizi umuyorum.
- Tomorrow I shall be speaking at a conference in Greece on this very subject.
- Yarın Yunanistan'da tam da bu konuda bir konferansta konuşacağım.
- I appeal to the House to consider this when voting tomorrow.
- Meclis'e yarın oylama yaparken bunu göz önünde bulundurması çağrısında bulunuyorum.
- I hope Members will support it tomorrow.
- Üyelerin yarın bunu destekleyeceğini umuyorum.
- Tomorrow, therefore, we must vote for this document.
- Bu nedenle yarın bu belge için oy kullanmalıyız.
- I went to Brittany then, and tomorrow I am going to Galicia.
- Daha sonra Bretanya'ya gittim ve yarın da Galiçya'ya gidiyorum.
- I encourage the House to give it its full support when we vote on it tomorrow.
- Yarın yapılacak oylamada Meclisi bu tasarıya tam destek vermeye davet ediyorum.
- Trampling over human rights today paves the way for conflict tomorrow.
- Bugün insan haklarının çiğnenmesi yarın çatışmaya zemin hazırlar.
- We hope that tomorrow there will be a concrete response so that we can vote on this matter.
- Yarın bu konuda oylama yapabilmemiz için somut bir yanıt geleceğini umuyoruz.
- The questions which you have just put relate to the debate on the Middle East scheduled for tomorrow.
- Az önce yönelttiğiniz sorular yarın yapılması planlanan Orta Doğu konulu tartışmayla ilgilidir.
- The report upon which we are to vote tomorrow is first and foremost a progress report on cohesion policy.
- Yarın oylayacağımız rapor her şeyden önce uyum politikasına ilişkin bir ilerleme raporudur.
- That should be our objective and I trust that we shall return a vote tomorrow which guarantees that.
- Hedefimiz bu olmalı ve yarın bunu garanti edecek bir oylama yapacağımıza inanıyorum.
- I shall make short comments on some of the amendments tabled for the vote tomorrow.
- Yarın oylamaya sunulacak bazı değişiklikler hakkında kısa yorumlarda bulunacağım.
- I should like to wish the honourable Member many happy returns for tomorrow.
- Sayın Üyeye yarın için mutlu dönüşler dilemek isterim.
- How can the Commission know what type of salmonella will explode onto the scene tomorrow?
- Komisyon yarın hangi salmonella türünün ortaya çıkacağını nasıl bilebilir?
- I hope to find this all in the resolution we will be voting on tomorrow.
- Tüm bunları yarın oylayacağımız karar tasarısında bulacağımızı umuyorum.
- The vote, if any, will take place tomorrow at 12 noon.
- Oylama, eğer varsa, yarın öğlen 12'de yapılacaktır.
- Each and every one of us knows that any other region of Europe could meet with just such a fate tomorrow.
- Her birimiz biliyoruz ki Avrupa'nın başka bir bölgesi de yarın böyle bir kaderle karşılaşabilir.
- The vote will take place tomorrow.
- Oylama yarın yapılacak.
- I also hope that this will be the case tomorrow when we vote on the report.
- Yarın raporu oyladığımızda da bunun böyle olacağını umuyorum.
- The vote will be tomorrow at 11.30 a.m.
- Oylama yarın saat 11.30'da yapılacaktır.
- Today and tomorrow we will have given a warning shot.
- Bugün ve yarın bir uyarı atışı yapmış olacağız.
- Tomorrow everyone can decide which side they are on.
- Yarın herkes hangi tarafta olduğuna karar verebilir.
- The vote will be at 12 noon tomorrow.
- Oylama yarın öğlen 12'de yapılacak.
- We will be voting in favour of the proposal tomorrow.
- Yarın teklif lehinde oy kullanacağız.
- The vote will be taken tomorrow at 12.30 p.m.
- Oylama yarın saat 12.30'da yapılacak.
- These measures must be strictly implemented as from tomorrow.
- Bu önlemler yarından itibaren sıkı bir şekilde uygulanmalıdır.
- Those views will, I understand, achieve some publicity in the press in the UK tomorrow.
- Anladığım kadarıyla bu görüşler yarın Birleşik Krallık basınında yer bulacak.
- If a number of problems are to be solved, we have to approve the report tomorrow.
- Eğer bir takım sorunlar çözülecekse, raporu yarın onaylamamız gerekiyor.
- The vote will take place tomorrow at 12 noon.
- Oylama yarın öğlen 12'de gerçekleştirilecek.
- Tomorrow afternoon the report on Spain will be issued at 3 p.m.
- Yarın öğleden sonra saat 15:00'te İspanya ile ilgili rapor açıklanacak.
- I will join my Socialist colleagues in voting for that change tomorrow.
- Yarın bu değişiklik için oy kullanırken Sosyalist meslektaşlarıma katılacağım.
- We fortunately have the opportunity to improve these points tomorrow in plenary.
- Neyse ki yarın genel kurulda bu hususları geliştirme fırsatına sahibiz.
- I would like a roll-call vote on this tomorrow.
- Yarın bu konuda bir yoklama oylaması yapılmasını istiyorum.
- These are expensive and are costing more and more; they will probably be too expensive as soon as tomorrow.
- Bunlar pahalı ve giderek daha pahalıya mal oluyor; muhtemelen yarın çok pahalı olacaklar.
- What we owe today we will take away from people tomorrow.
- Bugün borçlu olduğumuz şeyi yarın insanlardan alacağız.
- What else the Commission plans to cook up the day after tomorrow, I do not know.
- Komisyon'un yarın öbür gün başka neler hazırlamayı planladığını bilmiyorum.
- The remaining items will be held over to the vote tomorrow.
- Kalan maddeler yarın oylamaya sunulacaktır.
- On behalf of my group, I ask you to support it when we vote tomorrow.
- Grubum adına, yarın oylama yapıldığında bu raporu desteklemenizi rica ediyorum.
- I hope that they will do so without delay so that there will be no need for further speeches on the matter tomorrow.
- Umarım bunu gecikmeden yaparlar ve böylece yarın konuyla ilgili başka konuşmalara gerek kalmaz.
- The vote will take place tomorrow at 12 p.m.
- Oylama yarın saat 12'de yapılacaktır.
- I went to Brittany then and tomorrow I am going to Galicia.
- Daha sonra Bretanya'ya gittim ve yarın da Galiçya'ya gideceğim.
- We have six amendments to consider tomorrow.
- Yarın değerlendireceğimiz altı değişiklik var.
- I do not know what the discussion will lead to tomorrow.
- Tartışmanın yarın neye yol açacağını bilmiyorum.
- The vote will take place tomorrow at 11 a.m.
- Oylama yarın saat 11'de yapılacak.
- The Commission awaits the vote tomorrow.
- Komisyon yarın yapılacak oylamayı beklemektedir.
- I understand it will be circulated tomorrow by the STOA committee.
- Anladığım kadarıyla yarın STOA komitesi tarafından dağıtılacak.
- The Convention on the European Union's future commences tomorrow.
- Avrupa Birliği'nin geleceğine ilişkin Kongre yarın başlıyor.
- Depending on how the vote goes tomorrow, the outcome will be clear.
- Oylamanın yarın nasıl sonuçlanacağına bağlı olarak sonuç da netleşecektir.
- The Interinstitutional Agreement can therefore be adopted tomorrow in any case.
- Bu nedenle, Kurumlar Arası Anlaşma her halükarda yarın kabul edilebilir.
- Let us hope that the sound quality will be better tomorrow.
- Yarın ses kalitesinin daha iyi olacağını umalım.
- The vote will take place tomorrow at 12 noon.
- Oylama yarın öğlen 12'de yapılacak.
- I and others have re-tabled three key amendments, which will be voted on tomorrow.
- Ben ve diğerleri yarın oylanacak olan üç önemli değişikliği yeniden gündeme getirdik.
- As regards the third part, I agree to your suggestion of clarifying the matter by tomorrow.
- Üçüncü bölümle ilgili olarak konunun yarına kadar açıklığa kavuşturulması önerinize katılıyorum.
- It is this glimmer of hope which inspired the draft resolution that we shall vote on tomorrow.
- İşte bu umut ışığı yarın oylayacağımız karar taslağına ilham kaynağı oldu.
- What if, tomorrow, we have human beings who are not capable of loving, of expressing love in all its forms?
- Ya yarın, sevme ve sevgiyi tüm biçimleriyle ifade etme yeteneğine sahip olmayan insanlarımız olursa?
- If this directive is adopted tomorrow, it will open up that door.
- Bu yönerge yarın kabul edilirse, bu kapıyı açacaktır.
- I hope that the vote tomorrow will be a major step towards the ratification of the Cartagena Protocol.
- Yarın yapılacak oylamanın Cartagena Protokolü'nün onaylanması yönünde önemli bir adım olacağını umuyorum.
- The vote will be held tomorrow at 11 a.m.
- Oylama yarın saat 11.00'de yapılacak.
- The vote will be tomorrow at 11.30 a.m.
- Oylama yarın saat 11.30'da yapılacak.
- I would like a roll-call vote on this tomorrow.
- Bu konuda yarın bir yoklama yapılmasını istiyorum.
- I hope that it will be fully supported in the House tomorrow.
- Yarın Meclis'te tamamen destekleneceğini umuyorum.
- The vote will take place tomorrow at 11.30 a.m.
- Oylama yarın saat 11.30'da yapılacak.
- I very much look forward to a positive result tomorrow.
- Yarın olumlu bir sonuç almayı dört gözle bekliyorum.
- I would strongly recommend the House vote against those amendments tomorrow.
- Meclis'in yarın bu değişikliklere karşı oy kullanmasını şiddetle tavsiye ediyorum.
- Today we can do more than we could yesterday and no doubt less than tomorrow, but even that is very important.
- Bugün dün yapabildiğimizden daha fazlasını ve şüphesiz yarından daha azını yapabiliriz ancak bu bile çok önemlidir.
- COREPER has already adopted the text we are to adopt tomorrow.
- COREPER yarın kabul edeceğimiz metni çoktan kabul etmiştir.
- Parliament will also be making its position known tomorrow.
- Parlamento da yarın tutumunu açıklayacak.
- That is why we will not vote in favour of Article 32 tomorrow.
- Bu nedenle yarın 32. Madde lehinde oy kullanmayacağız.
- The vote on this report will take place tomorrow at 11.00 a.m.
- Bu raporla ilgili oylama yarın saat 11.00'de yapılacak.
- Tomorrow, in Copenhagen, there is a conference on Forgotten Humanitarian Crises.
- Yarın Kopenhag'da Unutulan İnsani Krizler konulu bir konferans var.
- That is what we will have to consider when we vote tomorrow.
- Yarın oylama yaparken bunu göz önünde bulundurmamız gerekecek.
- Tomorrow is 4 July, Independence Day.
- Yarın 4 Temmuz Bağımsızlık Günü.
- Once we have taken our decision tomorrow, the next move will be for the Council.
- Yarın kararımızı verdikten sonra bir sonraki adım Konseye ait olacaktır.
- The vote will take place tomorrow from 11 am.
- Oylama yarın saat 11'den itibaren yapılacak.
- There was also the loss of the , the anniversary of which falls tomorrow, 19 November 2002.
- Yıldönümü yarın 19 Kasım 2002'ye denk gelenin kaybı da söz konusuydu.
- The final panel discussion will be taking place in our rooms tomorrow.
- Son panel tartışması yarın odalarımızda yapılacaktır.
- It is Today and, more importantly, Tomorrow which is at stake.
- Söz konusu olan bugün ve daha da önemlisi yarındır.
- The vote will be taken tomorrow at noon.
- Oylama yarın öğlen saatlerinde yapılacak.
- If this directive is adopted tomorrow, it will open up that door.
- Bu direktif yarın kabul edilirse bu kapıyı açacaktır.
- The vote on this report will take place tomorrow at 11.00 a.m.
- Bu rapora ilişkin oylama yarın saat 11.00'de yapılacaktır.
- Tomorrow, each of us will have the opportunity to shoulder our responsibilities.
- Yarın her birimiz sorumluluklarımızı yerine getirme fırsatına sahip olacağız.
- Pursuant to the Rules of Procedure, the election of the President will take place tomorrow, from 10.00 a.m.
- İç Tüzük uyarınca Başkan seçimi, yarın saat 10.00'dan itibaren yapılacaktır.
- Many Liberal Democrats will be challenging the report in the vote tomorrow.
- Birçok Liberal Demokrat yarın yapılacak oylamada rapora itiraz edecek.
- Tomorrow we shall be voting on a text which tries to reflect all strands of opinion.
- Yarın tüm görüşleri yansıtmaya çalışan bir metin üzerinde oylama yapacağız.
- Tomorrow, it will affect the countries joining the European Union if we do not respond.
- Yanıt vermezsek yarın Avrupa Birliği'ne katılacak ülkeleri etkileyecektir.
- Because when we imagine today, we build the capacity for tomorrow.
- Çünkü bugünü hayal ettiğimizde, yarın için kapasite inşa etmiş oluruz.
- The main rapporteur has suggested today or tomorrow.
- Ana raportör bugün ya da yarın önerisinde bulundu.
- We will now formally adopt this programme today or tomorrow.
- Bu programı bugün ya da yarın resmen kabul edeceğiz.
- The joint text to be submitted to Parliament tomorrow fulfils this dual objective.
- Yarın Parlamento'ya sunulacak olan ortak metin bu ikili hedefi yerine getirmektedir.
- We shall see this more clearly tomorrow.
- Bunu yarın daha net göreceğiz.
- Decisions must, of course, be made by no later than tomorrow.
- Kararlar elbette en geç yarına kadar alınmalıdır.
- I think that this should be borne in mind during the vote tomorrow.
- Yarın yapılacak oylama sırasında bu hususun göz önünde bulundurulması gerektiğini düşünüyorum.
- I hope that Parliament will be able to give its unanimous backing to this human rights report tomorrow.
- Umarım Parlamento yarın bu insan hakları raporuna oybirliğiyle destek verir.
- The vote tomorrow will determine the future of genetically modified food in Europe.
- Yarın yapılacak oylama Avrupa'da genetiği değiştirilmiş gıdaların geleceğini belirleyecektir.
- Tomorrow, as he said, there will be an Ecofin meeting at which I myself will be present.
- Kendisinin de ifade ettiği gibi yarın benim de katılacağım bir Ecofin toplantısı olacak.
- The vote will take place tomorrow at 12.00 noon.
- Oylama yarın öğlen 12.00'de yapılacak.
- The meeting will, therefore, take place tomorrow.
- Bu nedenle toplantı yarın gerçekleşecek.
- We shall see this more clearly tomorrow.
- Bunu yarın daha net bir şekilde göreceğiz.
- The European Parliament will perhaps adopt a common resolution tomorrow on Iraq, a resolution which I support.
- Avrupa Parlamentosu belki de yarın Irak konusunda benim de desteklediğim ortak bir karar kabul edecek.
- I hope we shall come nicely to an agreement tomorrow in the vote.
- Yarın yapılacak oylamada güzel bir anlaşmaya varacağımızı umuyorum.
- The committee supported my recommendations on that and the amendments are up for vote tomorrow.
- Komite bu konudaki önerilerimi destekledi ve değişiklikler yarın oylamaya sunulacak.
- We proposed voting tomorrow so that we could react to the Madrid Summit.
- Madrid Zirvesine tepki verebilmek için yarın oylama yapılmasını önerdik.
- The vote will be held tomorrow at 11 a.m.
- Oylama yarın saat 11'de yapılacak.
- When this House votes tomorrow on this directive, it can do so, I believe, with its mind very much at ease.
- Bu Meclis yarın bu yönergeyi oyladığında, inanıyorum ki bunu gönül rahatlığıyla yapabilir.
- The vote will take place tomorrow at 11 a.m.
- Oylama yarın saat 11:00'de yapılacaktır.
- I am confident we will get a strong majority for this tomorrow and it is absolutely right that we should.
- Yarın bunun için güçlü bir çoğunluk elde edeceğimize dair kendime güveniyorum ve kesinlikle doğru olacaktır.
- This amendment will be put to the vote and, I hope, adopted tomorrow in this Chamber.
- Bu değişiklik oylamaya sunulacak ve umarım yarın bu Mecliste kabul edilecektir.
- That is why I hope Parliament will speak with a clear voice and that there will be a large majority tomorrow.
- Bu nedenle Parlamentonun net bir şekilde konuşacağını ve yarın büyük bir çoğunluğun sağlanacağını umuyorum.
- The vote will be at noon tomorrow.
- Oylama yarın öğlen yapılacak.
- The vote on this directive tomorrow will give a significant impetus to driving as a profession.
- Bu direktifin yarın oylanması, bir meslek olarak sürücülüğe önemli bir ivme kazandıracaktır.
- I have lost my voice and so I do not know whether I will be able to deliver my usual explanations of vote tomorrow.
- Sesimi kaybettim ve bu nedenle yarın her zamanki oy açıklamamı yapıp yapamayacağımı bilmiyorum.
- We should not, therefore, even be discussing it or voting on it tomorrow.
- Bu nedenle yarın bunu tartışmamalı ya da oylamamalıyız.
- We will in fact be asked to vote tomorrow on two amendments that partially meet our concerns.
- Aslında yarın endişelerimizi kısmen karşılayan iki değişikliği oylamamız istenecek.
- No, it is precisely these women whom we need to support by showing our solidarity tomorrow during the vote.
- Hayır, yarın oylama sırasında dayanışmamızı göstererek desteklememiz gerekenler tam da bu kadınlardır.
- I have the impression that the Committee's proposals will be widely endorsed tomorrow.
- Komite'nin önerilerinin yarın geniş ölçüde kabul göreceği izlenimine sahibim.
- This recommendation has therefore been re-tabled and will be voted upon tomorrow, Tuesday, at 12 noon.
- Bu nedenle bu tavsiye kararı yeniden görüşülmeye başlanmıştır ve yarın, Salı günü öğlen 12'de oylanacaktır.
- I will certainly be voting against this recommendation tomorrow.
- Yarın kesinlikle bu tavsiyeye karşı oy kullanacağım.
- The group of Member State experts meets tomorrow to finalise these details.
- Üye Devlet uzmanlarından oluşan grup, bu ayrıntılara son şeklini vermek üzere yarın toplanıyor.
- I hope that the report will get as big a majority in plenary tomorrow as it did in the committee.
- Raporun yarın genel kurulda da komitede olduğu kadar büyük bir çoğunluk elde edeceğini umuyorum.
- It is in this sense that I hope that we will pass this draft tomorrow.
- Bu anlamda yarın bu taslağı kabul edeceğimizi umuyorum.
- We would urge the Commission to clarify matters tomorrow in its statement.
- Komisyon'u yarın yapacağı açıklamada konuya açıklık getirmeye davet ediyoruz.
- The vote will take place tomorrow at 11 a.m.
- Oylama yarın saat 11.00'de gerçekleştirilecek.
- The vote will take place tomorrow at 11.00 a.m.
- Oylama yarın saat 11.00'de yapılacak.
- If that is the message that this Parliament sends out tomorrow, our group will refuse to have any part in this.
- Eğer bu Parlamento'nun yarın vereceği mesaj bu olursa, grubumuz bunun herhangi bir parçası olmayı reddedecektir.
- Commissioner Kinnock will, tomorrow, present his communication on reform.
- Komisyon Üyesi Kinnock yarın reform konusundaki tebliğini sunacak.
- The vote will be taken tomorrow at noon.
- Oylama yarın öğlen yapılacak.
- At present, it is a question of 15 Member States; tomorrow, of 25.
- Şu anda 15 Üye Devlet söz konusudur; yarın ise 25 Üye Devlet söz konusu olacaktır.
- For that reason we really must adopt this report tomorrow, hopefully with the largest possible majority.
- Bu nedenle yarın bu raporu gerçekten kabul etmeliyiz, umarım mümkün olan en büyük çoğunlukla.
- That is a view I hope the ELDR Group will comply with tomorrow.
- ELDR Grubu'nun yarın bu görüşe uyacağını umuyorum.
- I am confident we will get a strong majority for this tomorrow and it is absolutely right that we should.
- Yarın bunun için güçlü bir çoğunluk elde edeceğimizden eminim ve bunu yapmamız kesinlikle doğru olacaktır.
- The vote will take place tomorrow at 12.30 p.m.
- Oylama yarın saat 12.30'da gerçekleştirilecek.
- But the matter will be given full discussion when the Bureau meets again tomorrow.
- Ancak Büro yarın tekrar toplandığında konu enine boyuna tartışılacaktır.
- We shall be observing a minute's silence in memory of the Queen Mother tomorrow.
- Yarın Ana Kraliçe'nin anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunacağız.
- Or will the economic arguments prevail tomorrow once more over the arguments for security and prevention of terrorism?
- Yoksa ekonomik argümanlar yarın bir kez daha güvenlik ve terörizmin önlenmesi argümanlarına üstün mü gelecek?
- You might say we can go home content tomorrow after the votes.
- Yarın oylamadan sonra evimize memnun dönebileceğimizi söyleyebilirsiniz.
- We will see what happens tomorrow.
- Yarın neler olacağını göreceğiz.
- I hope that tomorrow we can approve this report without any great difficulty.
- Umarım yarın büyük bir zorluk yaşamadan bu raporu onaylayabiliriz.
- This is the line my Group has agreed upon and intends to follow tomorrow.
- Grubumun üzerinde mutabık kaldığı ve yarın takip etmeyi planladığı rota budur.
- I know that because I was involved in negotiating the joint resolution that will be put to the vote tomorrow.
- Bunu biliyorum çünkü yarın oylamaya sunulacak olan ortak karar tasarısının görüşülmesinde yer aldım.
- I personally deplore this, even though we did not table an amendment on this for tomorrow.
- Yarın için bu konuda bir değişiklik önergesi vermemiş olsak da şahsen bundan üzüntü duyuyorum.
- We do not necessarily have to achieve this tomorrow, but we must at least be able to say what we are aiming for.
- Bunu mutlaka yarın başarmak zorunda değiliz, ancak en azından neyi hedeflediğimizi söyleyebilmeliyiz.
- I can already say that tomorrow we shall be fully supporting the line taken by this report.
- Şimdiden söyleyebilirim ki yarın bu raporun izlediği çizgiyi tamamen destekleyeceğiz.
- As, therefore, there will be negotiations on the matter tomorrow, I would rather say no more today.
- Dolayısıyla yarın bu konuda müzakereler yapılacağı için bugün daha fazla bir şey söylememeyi tercih ediyorum.
- We must, however, convince the Council tomorrow, as the Council has produced shoddy work.
- Ancak Konsey'i yarın ikna etmeliyiz, zira Konsey kalitesiz bir çalışma ortaya koymuştur.
- The vote will take place tomorrow, Thursday, at 12 noon.
- Oylama yarın, Perşembe günü, öğlen 12'de yapılacak.
- The vote will take place tomorrow at 12 noon.
- Oylama yarın öğlen 12'de yapılacaktır.
- Acidification will continue, despite the decision we shall make tomorrow.
- Yarın vereceğimiz karara rağmen asitlenme devam edecek.
- The vote will take place tomorrow at 11.30 a.m.
- Oylama yarın saat 11.30'da gerçekleştirilecek.
- Tomorrow they could just as easily be carrying weapons or terrorist groups.
- Yarın silah da taşıyabilirler, terörist gruplar da taşıyabilirler.
- This is why we will most probably grant the discharge tomorrow.
- Bu nedenle büyük olasılıkla yarın tahliye kararı vereceğiz.
- I therefore urge you to think carefully about the vote you will take tomorrow.
- Bu nedenle yarın vereceğiniz oy hakkında dikkatlice düşünmenizi tavsiye ederim.
- On the main amendments tabled for the vote tomorrow, the Commission's position is as follows.
- Yarın oylanmak üzere masaya yatırılan ana değişikliklerle ilgili olarak Komisyonun tutumu aşağıdaki gibidir.
- The vote will take place at 12 noon tomorrow.
- Oylama yarın öğlen 12'de gerçekleşecek.
- Tomorrow, we must examine the 21 amendments, which were adopted in committee, and the 18 new amendments.
- Yarın, komisyonda kabul edilen 21 değişiklik önergesini ve 18 yeni değişiklik önergesini incelemeliyiz.
- Tomorrow in the Council of Europe, they will discuss whether to introduce monitoring for Liechtenstein.
- Yarın Avrupa Konseyi'nde Lihtenştayn'a izleme getirilip getirilmeyeceği tartışılacak.
- I hope that we will do the same when we vote tomorrow.
- Umarım yarın oy verirken biz de aynısını yaparız.
- A vote will be taken on the amendments tomorrow.
- Değişiklikler için yarın oylama yapılacak.
- The vote on the first two reports that we debated will take place tomorrow at 12 noon.
- Tartıştığımız ilk iki rapora ilişkin oylama yarın öğlen 12'de yapılacak.
- Tomorrow it will be the Shetland waters.
- Yarın Shetland suları söz konusu olacak.
- Tomorrow, we in Parliament will vote on a proposal we did not have time to discuss before the vote.
- Yarın Parlamento'da, oylamadan önce tartışmaya zaman bulamadığımız bir teklifi oylayacağız.
- Tomorrow, I will ask you whether it is possible to table an oral compromise amendment during the vote.
- Yarın, oylama sırasında sözlü bir uzlaşma değişikliğinin masaya yatırılmasının mümkün olup olmadığını soracağım.
- We will try and make sure it is corrected by tomorrow.
- Yarına kadar düzeltilmesini sağlamaya çalışacağız.
- Please consider that the final vote tomorrow puts 200 000 jobs across Europe at risk.
- Lütfen yarın yapılacak nihai oylamanın Avrupa genelinde 200.000 kişinin işini riske atacağını göz önünde bulundurun.
- There was also the loss of the , the anniversary of which falls tomorrow, 19 November 2002.
- Ayrıca, yıldönümü yarın, 19 Kasım 2002'ye denk gelen geminin kaybı da söz konusuydu.
- The Liberal Group will be voting against adoption of this recommendation tomorrow.
- Liberal Grup yarın bu tavsiyenin kabul edilmesine karşı oy kullanacaktır.
- The vote will take place at 12 noon tomorrow.
- Oylama yarın öğlen 12'de yapılacak.
- We will vote on the matter tomorrow and each Member will, as a number of Members have said, act wisely.
- Yarın bu konuyu oylayacağız ve her bir Üye, bazı Üyelerin de söylediği gibi, akıllıca hareket edecektir.
- We must look at how we can correct this before tomorrow.
- Yarından önce bunu nasıl düzeltebileceğimize bakmalıyız.
- The vote will take place tomorrow at 12.30 p.m.
- Oylama yarın saat 12.30'da yapılacaktır.
- Tomorrow evening I had planned to fly to Belgrade.
- Yarın akşam Belgrad'a uçmayı planlıyordum.
- The vote will take place tomorrow at 12 noon.
- Oylama yarın öğlen 12'de gerçekleşecek.
- We should not, therefore, even be discussing it or voting on it tomorrow.
- Bu nedenle yarın bunu tartışıyor ya da oyluyor bile olmamalıyız.
- The vote will be taken tomorrow at 11.30 a.m.
- Oylama yarın saat 11.30'da yapılacak.
- The vote will be taken at noon tomorrow.
- Oylama yarın öğlen yapılacak.
- The vote will take place tomorrow at 11 a.m.
- Oylama yarın saat 11.00'de yapılacak.
- The vote will take place tomorrow, Wednesday, at 12 noon.
- Oylama yarın, Çarşamba günü, öğlen 12'de yapılacaktır.
- The Council has a positive attitude and it has to respond to the Commission tomorrow.
- Konsey'in olumlu bir tutumu var ve yarın Komisyon'a yanıt vermesi gerekiyor.
- These concerns are all reflected in the amendments to be considered tomorrow.
- Bu endişelerin hepsi yarın ele alınacak değişikliklerde yansıtılmaktadır.
- I really hope, therefore, that we obtain a large majority, perhaps unanimity, in favour of this report tomorrow.
- Bu nedenle yarın bu rapor lehine büyük bir çoğunluk, belki de oybirliği elde edeceğimizi umuyorum.
- Tomorrow we must ensure a resounding vote of support for this directive.
- Yarın bu yönergeye büyük bir destek oyu verilmesini sağlamalıyız.
- This is the message that we must send to the Council with our vote tomorrow.
- Yarın vereceğimiz oyla Konsey'e göndermemiz gereken mesaj budur.
- Tomorrow, I will be voting in favour of both reports.
- Yarın her iki rapor için de lehte oy kullanacağım.
- It is very possible, moreover, that today or tomorrow we will continue to add to this doleful list.
- Dahası, bugün ya da yarın bu sıkıntılı listeye yenilerini eklememiz de çok olasıdır.
- Tomorrow, in my own city of Barcelona, there may well be more demonstrations.
- Yarın, kendi şehrim Barselona'da daha fazla gösteri olabilir.
- The Interinstitutional Agreement can therefore be adopted tomorrow in any case.
- Dolayısıyla Kurumlar arası Anlaşma her halükarda yarın kabul edilebilir.
- Tomorrow we must give this report a ringing endorsement, but we must also ensure that we do not tie our hands.
- Yarın bu raporu onaylamalıyız, ancak elimizi kolumuzu bağlamadığımızdan da emin olmalıyız.
- Therefore, for all the reasons I have stated, we shall not vote for the Brok report tomorrow.
- Bu nedenle, belirttiğim tüm nedenlerden dolayı, yarın Brok raporunu oylamayacağız.
- The joint text to be submitted to Parliament tomorrow fulfils this dual objective.
- Yarın Parlamento'ya sunulacak olan ortak metin bu ikili amacı yerine getirmektedir.
- The vote will be taken tomorrow at noon.
- Oylama yarın öğlen saatlerinde yapılacaktır.
- That is why I would ask the House to adopt the resolution tomorrow.
- Bu nedenle Meclis'ten kararı yarın kabul etmesini rica ediyorum.
- The committee supported my recommendations on that and the amendments are up for vote tomorrow.
- Komite bu konudaki tavsiyelerimi destekledi ve değişiklikler yarın oylanacak.
- Tomorrow, there will be 11 amendments on the table for us to vote on.
- Yarın oylamamız için masada 11 değişiklik önergesi olacak.
- Your reform proposal will receive the backing of a broad majority tomorrow.
- Reform teklifiniz yarın büyük bir çoğunluğun desteğini alacaktır.
- And we should not forget that when we vote on this report tomorrow.
- Ve yarın bu raporu oyladığımızda bunu unutmamalıyız.
- I therefore hope that a large section of Parliament will also vote for this paragraph tomorrow.
- Bu nedenle yarın Parlamentonun büyük bir bölümünün de bu paragraf için oy kullanacağını umuyorum.
- These concerns are all reflected in the amendments to be considered tomorrow.
- Bu kaygıların tamamı yarın ele alınacak olan değişikliklere yansıtılmıştır.
- I sincerely hope that the support we have received in our committee will be reinforced tomorrow.
- Komitemizde aldığımız desteğin yarın daha da güçleneceğini içtenlikle umuyorum.
- I think this House would do well to agree to that today and tomorrow.
- Bence bu Meclis bugün ve yarın bunu kabul etse iyi olur.
- I can assure them that we will vigorously oppose that tomorrow.
- Yarın buna şiddetle karşı çıkacağımız konusunda onları temin edebilirim.
- We must look at how we can correct this before tomorrow.
- Bunu yarından önce nasıl düzeltebileceğimize bakmalıyız.
- Managing the economy irresponsibly would have meant bread today and hunger tomorrow.
- Ekonomiyi sorumsuzca yönetmek bugün ekmek, yarın açlık anlamına gelebilirdi.
- There are also certain other aspects which may need correcting tomorrow.
- Yarın düzeltilmesi gerekebilecek başka hususlar da var.
- I seek full support for their inclusion tomorrow.
- Yarın bunların dahil edilmesi için tam destek istiyorum.
- We are going to vote on this report tomorrow without even having the chance to debate it.
- Bu raporu tartışma fırsatı bile bulamadan yarın oylayacağız.
- That is why I have tabled four amendments tomorrow for voting.
- Bu nedenle yarın oylamaya sunulmak üzere dört değişiklik önergesi verdim.
- The deadline for tabling amendments to this proposal is tomorrow, Tuesday, at 4.00 p.m.
- Bu teklife ilişkin değişiklik önerilerinin sunulması için son tarih yarın, Salı günü, saat 16.00'dır.
- I therefore appeal to my fellow MEPs in actual fact to vote in favour of Amendment No 4 tomorrow.
- Bu nedenle AP üyesi arkadaşlarıma yarın 4 No'lu Değişiklik lehine oy kullanmaları çağrısında bulunuyorum.
- That is why we will be tabling amendments again tomorrow in the plenary.
- Bu nedenle yarın genel kurulda tekrar değişiklik önergeleri sunacağız.
- Here, tomorrow, we shall have the presentation of the Sakharov Prize.
- Yarın burada Sakharov Ödülü'nün takdimini gerçekleştireceğiz.
- I believe the two reports on maritime safety we are debating today and are due to approve tomorrow are important.
- Deniz güvenliği konusunda bugün görüştüğümüz ve yarın onaylayacağımız iki raporun önemli olduğuna inanıyorum.
- The vote will take place tomorrow, Thursday, at 12 noon.
- Oylama yarın, Perşembe günü, öğlen 12'de yapılacaktır.
- The vote on the motion for a resolution will take place tomorrow at 12 noon.
- Karar önergesine ilişkin oylama yarın öğlen 12'de yapılacak.
- The adoption of the report to be voted on tomorrow will give the green light to enlargement.
- Yarın oylanacak olan raporun kabul edilmesi genişlemeye yeşil ışık yakacaktır.
- By voting in favour of the Lambert Report tomorrow, we shall be responding to an expectation of our peoples.
- Yarın Lambert Raporu lehinde oy kullanarak, halkımızın bir beklentisine cevap vermiş olacağız.
- This is exactly what my amendment is about, and I look forward to your support tomorrow.
- Benim değişiklik önergem de tam olarak bununla ilgili ve yarın desteğinizi bekliyorum.
- Tomorrow we shall also be voting on amendments.
- Yarın ayrıca değişiklik önergelerini de oylayacağız.
- I have the impression that the Committee's proposals will be widely endorsed tomorrow.
- Komite'nin önerilerinin yarın geniş ölçüde kabul göreceği izlenimini edindim.
- Hopefully Parliament's vote tomorrow will speed up ratification by the European Communities.
- Umarız Parlamento'nun yarın yapacağı oylama Avrupa Toplulukları tarafından onaylanmasını hızlandırır.
- We must change it tomorrow in an oral amendment.
- Yarın sözlü bir değişiklikle bunu değiştirmeliyiz.
- The first European social summit begins tomorrow in Florence.
- Avrupa'nın ilk sosyal zirvesi yarın Floransa'da başlıyor.
- However, tomorrow you will be voting on the result of an intensive and productive negotiating process.
- Bununla birlikte yarın yoğun ve verimli bir müzakere sürecinin sonucunu oylayacaksınız.
- The main rapporteur has suggested today or tomorrow.
- Ana raportör bugünü ya da yarını önermiştir.
- I would strongly recommend the House to vote against those amendments tomorrow.
- Meclisin yarın bu değişikliklere karşı oy kullanmasını şiddetle tavsiye ediyorum.
- I hope he will do this, at least by tomorrow.
- Bunu en azından yarına kadar yapacağını umuyorum.
- I therefore hope that Amendment No 42 will be carried tomorrow.
- Bu nedenle 42 No'lu Değişikliğin yarın kabul edileceğini umuyorum.
- We will see what happens tomorrow.
- Yarın ne olacağını göreceğiz.
- On behalf of my group, I ask you to support it when we vote tomorrow.
- Grubum adına, yarın oylama yapıldığında bunu desteklemenizi rica ediyorum.
- The vote will be tomorrow at noon.
- Oylama yarın öğlen yapılacak.
- However, we are taking an important decision tomorrow, which will bring us one step closer to our goal.
- Ancak yarın bizi hedefimize bir adım daha yaklaştıracak önemli bir karar alıyoruz.
- I understand it will be circulated tomorrow by the STOA committee.
- STOA komitesi tarafından yarın dağıtılacağını anlıyorum.
- I will repeat the warning tomorrow but I would appreciate it if the groups could take note of this matter.
- Uyarımı yarın da tekrarlayacağım ancak gruplar bu konuyu dikkate alırlarsa memnun olurum.
- I understand my colleagues on the right will be abstaining tomorrow.
- Anladığım kadarıyla sağdaki meslektaşlarım yarın çekimser kalacaklar.
- The vote will take place tomorrow, Wednesday, at 12 noon.
- Oylama yarın, Çarşamba günü, öğlen 12'de yapılacak.
- I hope that everyone speaking on fisheries here today and tomorrow is up for integration.
- Umarım bugün ve yarın burada balıkçılık konusunda konuşacak herkes entegrasyona hazırdır.
- I hope that these considerations can be taken into account tomorrow.
- Umarım bu hususlar yarın dikkate alınabilir.
- The vote will take place tomorrow from 11.30 a.m.
- Oylama yarın saat 11.30'dan itibaren yapılacaktır.
- We shall be marking our support in a resolution to be voted tomorrow.
- Yarın oylanacak bir karar tasarısında desteğimizi belirteceğiz.
- Compromises are also needed because you will be debating the problem of Iraq tomorrow.
- Uzlaşmaya da ihtiyaç var çünkü yarın Irak sorununu tartışacaksınız.
- We are going to vote on this report tomorrow without even having the chance to debate it.
- Yarın bu raporu tartışma fırsatı bile bulamadan oylayacağız.
- Therefore, for all the reasons I have stated, we shall not vote for the Brok report tomorrow.
- Böylece, belirttiğim tüm nedenlerden neticesinde, yarın Brok raporunu oylamayacağız.
- That is why I would like to thank you all for coming here today and for the meeting being held in Madrid tomorrow.
- Bu nedenle hepinize bugün buraya geldiğiniz ve yarın Madrid'de yapılacak toplantı için teşekkür etmek istiyorum.
- Please vote for common sense tomorrow and on Wednesday.
- Lütfen yarın ve Çarşamba günü sağduyu için oy kullanın.
- I am curious to see who will vote for culling tomorrow.
- Yarın kimin itlaf için oy kullanacağını merak ediyorum.
- Tomorrow, the plenary session can simply end the conflict by accepting the compromise that was reached with the Council.
- Yarın genel kurul, Konsey ile varılan uzlaşmayı kabul ederek çatışmayı sona erdirebilir.
- You might talk to Colin Powell tomorrow about threatening suspension of USD 3 billion of aid annually to Israel.
- Yarın Colin Powell ile İsrail'e yapılan yıllık 3 milyar dolarlık yardımın askıya alınması tehdidini konuşabilirsiniz.
- Among those we will be voting on tomorrow, there is one amendment that I regard as particularly important.
- Yarın oylayacağımız tasarılar arasında özellikle önemli gördüğüm bir değişiklik var.
- In fact, the Dublin II regulation is expected to be formally adopted in the Justice and Home Affairs Council tomorrow.
- Aslında Dublin II yönetmeliğinin yarın Adalet ve İçişleri Konseyinde resmen kabul edilmesi bekleniyor.
- It has been changed back to tomorrow?
- Yarın olarak mı değiştirildi?
- I therefore hope that we take a different decision tomorrow.
- Bu nedenle yarın farklı bir karar alacağımızı umuyorum.
- Therefore, the rest of the world will also eagerly anticipate Parliament's vote tomorrow on the compromise package.
- Bu nedenle dünyanın geri kalanı da Parlamentonun yarın uzlaşma paketine ilişkin yapacağı oylamayı merakla bekleyecektir.
- Tomorrow we must give this report a ringing endorsement, but we must also ensure that we do not tie our hands.
- Yarın bu rapora güçlü bir destek vermeliyiz ama aynı zamanda elimizi kolumuzu bağlamamalıyız.
- Today we have the second reading debate, and tomorrow the vote.
- Bugün ikinci okuma tartışması ve yarın da oylama var.
- This is the message of the resolution which, we hope, will be adopted tomorrow.
- Bu, yarın kabul edileceğini umduğumuz kararın mesajıdır.
- That is a view I hope the ELDR Group will comply with tomorrow.
- ELDR Grubu'nun yarın bu görüşe uyacağını ümit ediyorum.
- The resolution we shall vote on tomorrow is quite vague where Turkey is concerned.
- Yarın oylayacağımız karar tasarısı Türkiye konusunda oldukça muğlak.
- We will see similar figures tomorrow too.
- Yarın da benzer rakamlar göreceğiz.
- I hope these amendments are supported tomorrow by the other political groups.
- Umarım bu değişiklikler yarın diğer siyasi gruplar tarafından da desteklenir.
- The vote will take place tomorrow at 11 a.m.
- Oylama yarın saat 11.00'de yapılacaktır.
- Either way, it is crucial that we settle this tomorrow.
- Her iki durumda da bu işi yarın çözüme kavuşturmamız çok önemli.
- The vote will take place tomorrow at 11 a.m.
- Oylama yarın sabah 11'de yapılacaktır.
- The vote will be taken tomorrow at 12 noon.
- Oylama yarın öğlen 12'de yapılacak.
- The vote tomorrow will determine the future of genetically modified food in Europe.
- Yarın yapılacak oylama Avrupa'da genetiği değiştirilmiş gıdaların geleceğini belirleyecek.
- I hope that everyone who votes tomorrow is acutely aware of this.
- Umarım yarın oy kullanacak herkes bunun bilincindedir.
- The vote will be taken tomorrow at 11.00 a.m.
- Oylama yarın saat 11.00'de yapılacaktır.
- The vote will take place tomorrow at 11 a.m.
- Oylama yarın saat 11.00'de yapılacaktır.
- The vote will take place tomorrow at 11a.m.
- Oylama yarın saat 11.00'de yapılacaktır.
- Today's new technology will be old-fashioned and ineffective tomorrow.
- Bugünün yeni teknolojisi yarın eski moda ve etkisiz olacaktır.
- The vote will take place tomorrow at 11.30 a.m.
- Oylama yarın saat 11.30'da yapılacaktır.
- Tomorrow we will begin the trilogue, that is to say, the actual negotiations.
- Yarın üçlü görüşmelere yani asıl müzakerelere başlayacağız.
- I share the President-in-Office's view that it is possible for the Council to have this directive adopted tomorrow.
- Dönem Başkanı'nın Konsey'in bu yönergeyi yarın kabul etmesinin mümkün olduğu görüşünü paylaşıyorum.
- I hope he will do this, at least by tomorrow.
- Umarım bunu en azından yarına kadar yapar.
- The vote will take place tomorrow Thursday at 12 noon.
- Oylama yarın Perşembe günü öğlen 12'de yapılacak.
- The vote will be held tomorrow at 11 a.m.
- Oylama yarın saat 11.00'de yapılacaktır.
- I hope that we will do the same when we vote tomorrow.
- Yarın yapacağımız oylamada da aynı şeyi yapacağımızı umuyorum.
- Let us plan to go somewhere and eat these or those foods tomorrow.
- Yarın bir yere gidip falanca ya da filanca yemeği yemeyi planlayalım.
- There'll be a justice of the peace tomorrow.
- Yarın da bir sulh hakimi bulabilirsin.
- Tomorrow may be another story, but we'll wait and see.
- Yarın başka bir hikaye olabilir, ama bekleyip göreceğiz.
- There'll be a justice of the peace tomorrow.
- Yarın sulh hakimi çıkacak.
- Remember that tomorrow is another day when you can try again.
- Yarın tekrar deneyebileceğiniz başka bir gün olduğunu hatırlayın.
- Eat tonight and you work twice as hard tomorrow.
- Bu gece yemek yersen yarın iki kat daha fazla çalışırsın.
- Tell the General one of us will be there to trade tomorrow.
- General'e yarın içimizden birinin değiş tokuş için orada olacağını söyle.
- Eat tonight and you work twice as hard tomorrow.
- Bu gece yerseniz yarın iki kat daha fazla çalışırsınız.
- I'm the only one who has to do that again tomorrow.
- Bunu yarın tekrar yapmak zorunda olan tek kişi benim.
- Remember that tomorrow is another day when you can try again.
- Yarının tekrar deneyebileceğiniz başka bir gün olduğunu unutmayın.
- Tell the General one of us will be there to trade tomorrow.
- Generale içimizden birinin değiş tokuş için yarın orada olacağını söyle.
- Tell the General one of us will be there to trade tomorrow.
- General'e söyle, yarın birimiz takas için orada olacak.
- Let's plan to go somewhere tomorrow and eat this or that food.
- Yarın bir yere gidip falanca ya da filanca yemeği yemeyi planlayalım.
- There'll be a justice of the peace tomorrow.
- Yarın bir sulh hakimi olacak.
- He is only home tonight and leaves tomorrow.
- O sadece bu gece evde ve yarın ayrılıyor.
- There's supposed to be a big storm tomorrow, so we should bring in the patio furniture.
- Yarın büyük bir fırtına olması bekleniyor, bu yüzden veranda mobilyalarını içeri getirmeliyiz.
- Don't forget, tomorrow as happy as tonight.
- Unutmayın, yarın da bu gece kadar mutlu geçecek.
- Remember that tomorrow is another day when you can try again.
- Yarın tekrar deneyebileceğiniz başka bir gün olduğunu unutmayın.
- He is only home tonight and leaves tomorrow.
- Sadece bu gece evde ve yarın gidiyor.
- Let us plan to go somewhere and eat these or those foods tomorrow.
- Yarın bir yere gidip şu veya bu yiyecekleri yemeyi planlayalım.
- They have no hope that tomorrow will be different than today.
- Yarının bugünden farklı olacağına dair umutları yok.
- Eat tonight and you work twice as hard tomorrow.
- Bu akşam yemek yerseniz yarın iki kat daha fazla çalışırsınız.
- Tomorrow may be another story, but we'll wait and see.
- Yarın bambaşka şeyler yaşanabilir ama bekleyip göreceğiz.
- Don't forget, tomorrow as happy as tonight.
- Unutmayın, yarın da bu geceki kadar mutlu geçer.
- We don't know what tomorrow will bring.
- Yarının ne getireceğini bilmiyoruz.
- Tom is taking Mary out to dinner tomorrow.
- Tom yarın Mary'yi akşam yemeğine götürüyor.
- I hope you remember that tomorrow is the day we're supposed to do that.
- Umarım yarının bunu yapmamız gereken gün olduğunu hatırlarsın.
- Do you want me to drop by tomorrow?
- Yarın uğramamı ister misin?
- Will it be fair in Tokyo tomorrow?
- Yarın Tokyo'da hava güzel olacak mı?
- I think Tom can help Mary tomorrow.
- Sanırım Tom yarın Mary'ye yardım edebilir.
- I must put this letter into French by tomorrow.
- Bu mektubu yarına kadar Fransızcaya çevirmeliyim.
- I won't be able to do that tomorrow.
- Bunu yarın yapamayacağım.
- Try not to come too late again tomorrow.
- Yarın çok geç gelmemeye çalışın.
- I've been invited to a party tomorrow.
- Yarın bir partiye davet edildim.
- We plan to visit Tom tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra Tom'u ziyaret etmeyi planlıyoruz.
- I need you to be here tomorrow.
- Yarın burada olmana ihtiyacım var.
- I'm going to be absent tomorrow.
- Yarın gelmeyeceğim.
- Tom may not be busy tomorrow.
- Tom yarın meşgul olmayabilir.
- I'm afraid we won't be able to help you tomorrow.
- Korkarım yarın size yardım edemeyeceğiz.
- I'll get it to you tomorrow.
- Onu sana yarın vereceğim.
- Can I call you tomorrow?
- Yarın seni arayabilir miyim?
- Tomorrow might be quite different.
- Yarın çok farklı olabilir.
- I'm going to leave tomorrow.
- Yarın ayrılacağım.
- Tom probably won't leave tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın gitmeyecek.
- School begins tomorrow.
- Okulu yarın başlıyor.
- We're scheduled to leave tomorrow.
- Yarın gitmeyi planladık.
- I'll go to the library tomorrow, too.
- Yarın ben de kütüphaneye gideceğim.
- I wonder whether or not it'll be hot tomorrow.
- Yarın sıcak olup olmayacağını merak ediyorum.
- There are a lot of things I have to do before tomorrow.
- Yarına kadar yapmam gereken bir sürü şey var.
- If the weather is good, I'll leave tomorrow.
- Hava güzelse, yarın yola çıkarım.
- I can't help but wonder if Tom will be at school tomorrow.
- Tom'un yarın okulda olup olmayacağını merak etmekten kendimi alamıyorum.
- I heard Tom won't be at school tomorrow.
- Tom'un yarın okula gelmeyeceğini duydum.
- I'm going to call Tom tomorrow and ask him to help.
- Yarın Tom'u arayacağım ve yardım etmesi için ona rica edeceğim.
- Tom will be free tomorrow.
- Tom yarın boş olacak.
- Tom doesn't have to come here tomorrow.
- Tom yarın buraya gelmek zorunda değil.
- I know both Tom and Mary have to leave tomorrow.
- Tom ve Mary'nin yarın ayrılmak zorunda olduklarını biliyorum.
- I think it will be sunny tomorrow.
- Sanırım yarın hava güneşli olacak.
- Tom said that he thought Mary wouldn't do that tomorrow.
- Tom, Mary'nin bunu yarın yapmayacağını düşündüğünü söyledi.
- I can easily wait till tomorrow.
- Yarına kadar rahatlıkla bekleyebilirim.
- Tomorrow I'm going back home.
- Yarın eve dönüyorum.
- You and I'll be doing that together tomorrow.
- Sen ve ben bunu yarın birlikte yapacağız.
- Tomorrow is too late.
- Yarın çok geç.
- Why don't we take the children swimming tomorrow?
- Neden yarın çocukları yüzmeye götürmüyoruz?
- You will be allowed to use this room tomorrow.
- Yarın bu odayı kullanmana izin verilecek.
- The departure is tomorrow.
- Yola çıkış yarın.
- Tomorrow is the big day.
- Yarın büyük bir gün.
- Let's leave tomorrow.
- Yarın ayrılalım.
- We are going on a school trip to Osaka Castle tomorrow.
- Yarın Osaka Kalesi'ne okul gezisine gidiyoruz.
- People tomorrow will have different ideas.
- İnsanların yarın farklı düşünceleri olacak.
- Tomorrow is Saturday, February 5th, 2011.
- Yarın 5 Şubat 2011, Cumartesi.
- We need that report by tomorrow.
- Yarına kadar o rapora ihtiyacımız var.
- If it rains tomorrow, I'll just stay at home.
- Eğer yarın yağmur yağarsa, ben evde kalacağım.
- I suggest you do that tomorrow instead of today.
- Onu bugün değil yarın yapmanızı öneririm.
- I need to get up early tomorrow.
- Yarın erken kalkmam lazım.
- He will be in London at this time tomorrow.
- Yarın bu saatlerde Londra'da olacak.
- We'll be leaving tomorrow.
- Yarın gidiyor olacağız.
- If I die today, I will be dead tomorrow.
- Eğer bugün ölürsem, yarın da ölmüş olacağım.
- Chris can't come to work tomorrow.
- Chris yarın işe gelemeyecek.
- I'll stay at home tomorrow.
- Yarın evde kalacağım.
- It's likely to rain tomorrow.
- Yarın muhtemelen yağmur yağacak.
- Tomorrow we shall proclaim a republic.
- Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz.
- Can we have pancakes for breakfast tomorrow?
- Yarın sabah kahvaltısı için krep yiyebilir miyiz?
- I went to the city yesterday, but I'm not going today nor will I tomorrow.
- Dün şehre gittim ama bugün gitmiyorum, yarın da gitmeyeceğim.
- Tom has a meeting tomorrow.
- Tom'un yarın bir toplantısı var.
- It will be cloudy tomorrow.
- Yarın hava bulutlu olacak.
- This needs to be done by tomorrow.
- Bunun yarına kadar yapılması gerekiyor.
- Tom might be able to help you tomorrow.
- Tom yarın size yardım edebilir.
- I can't come today, and not tomorrow, either.
- Bugün gelemem ve yarın da gelemem.
- Tom will likely win tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın kazanacak.
- We'll have some guests tomorrow.
- Yarın misafirlerimiz olacak.
- I am taking Tom on a boat trip tomorrow.
- Yarın Tom'u tekne gezisine götüreceğim.
- I've got to go back to Boston tomorrow.
- Yarın Boston'a dönmek zorundayım.
- Tomorrow I have an oral test.
- Yarın sözlü sınavım var.
- It looks like rain tomorrow, but I'll try my best.
- Yarın yağmur yağacak gibi görünüyor ama elimden geleni yapacağım.
- Tomorrow is payday.
- Yarın maaş günü.
- There's no need for you to come here tomorrow.
- Yarın buraya gelmene gerek yok.
- I guess that tomorrow I'll be completely bald.
- Sanırım yarın tamamen kel olacağım.
- Tom will be off tomorrow.
- Tom yarın izinli olacak.
- Tom isn't going to be able to work tomorrow.
- Tom yarın çalışamayacak.
- I might do that tomorrow.
- Bunu yarın yapabilirim.
- I suggest we finish this tomorrow.
- Bunu yarın bitirmeyi öneriyorum.
- Tomorrow two young Esperanto speakers are coming from Europe.
- Yarın Avrupa'dan iki genç Esperanto konuşmacısı geliyor.
- Let's continue this discussion tomorrow.
- Bu tartışmaya yarın devam edelim.
- We'll talk tomorrow.
- Yarın konuşacağız.
- See you for dinner tomorrow.
- Yarın akşam yemeğinde görüşürüz.
- Why don't you come over to my house for dinner tomorrow?
- Neden yarın akşam yemeği için benim evime uğramıyorsun?
- The weather will probably clear up tomorrow.
- Hava muhtemelen yarın düzelecek.
- Tom will leave here tomorrow.
- Tom yarın buradan ayrılacak.
- I'm looking forward to seeing you tomorrow.
- Yarın seni görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
- I'll call her tomorrow.
- Onu yarın arayacağım.
- I'm going to Tokyo tomorrow.
- Yarın Tokyo'ya gidiyorum.
- He is due to arrive tomorrow.
- Onun yarın gelmesi bekleniyor.
- Father is coming home tomorrow.
- Baba yarın eve geliyor.
- Do you think it will be fine tomorrow?
- Yarın havanın iyi olacağını düşünüyor musun?
- I'd like to schedule an appointment for tomorrow.
- Yarın için bir randevu almak istiyorum.
- I'll call on you at your office tomorrow.
- Yarın sizi ofisinizde ziyaret edeceğim.
- I'm going to go on a picnic tomorrow.
- Yarın pikniğe gideceğim.
- Do you have time to come tomorrow?
- Yarın gelmek için vaktin var mı?
- I can't help but wonder whether Tom will be at school tomorrow.
- Tom'un yarın okula gelip gelmeyeceğini merak etmeden duramıyorum.
- We'll go out tomorrow if the weather permits.
- Hava müsait olursa yarın dışarı çıkacağız.
- About this time tomorrow, we will be in London.
- Yarın bu saatlerde Londra'da olacağız.
- We'll help them tomorrow.
- Yarın onlara yardım edeceğiz.
- We are going to give a party tomorrow evening.
- Yarın akşam bir parti vereceğiz.
- He returns from Rome tomorrow.
- Yarın Roma'dan dönüyor.
- I will ask Mary to type the letters tomorrow.
- Mary'den mektupları yarın yazmasını isteyeceğim.
- Mr Mailer is to stay here till tomorrow.
- Bay Mailer yarına kadar burada kalacak.
- We don't need to go to school tomorrow.
- Yarın okula gitmemize gerek yok.
- I'll give you my answer tomorrow.
- Cevabımı yarın vereceğim.
- You'll do that tomorrow, won't you?
- Bunu yarın yapacaksın, değil mi?
- Tom is going to leave tomorrow.
- Tom yarın gidiyor.
- We're coming back tomorrow.
- Yarın tekrar geliyoruz.
- Tomorrow, God willing, we'll be with your parents.
- İnşallah, yarın ebeveynlerinle birlikte olacağız.
- Are you sure you can visit me tomorrow?
- Beni yarın ziyaret edeceğine emin misin?
- If it snows a lot tomorrow, let's make a snowman.
- Yarın çok kar yağarsa bir kardan adam yapalım.
- Tom will paint the fence tomorrow.
- Tom yarın çitleri boyayacak.
- I know Tom and Mary both have to leave tomorrow.
- Tom ve Mary'nin ikisinin de yarın gitmesi gerektiğini biliyorum.
- I'll ask them tomorrow.
- Yarın sorarım.
- Tom said that he thought Mary would be able to help him do that tomorrow.
- Tom, Mary'nin yarın bunu yapmasına yardım edebileceğini düşündüğünü söyledi.
- Tom will be busy tomorrow.
- Tom yarın yoğun olacak.
- I'll ask him about it tomorrow.
- Yarın bu konuda ona soracağım.
- Tomorrow is Father's Day.
- Yarın Babalar Günü.
- Will you play with me tomorrow?
- Yarın benimle oynayacak mısın?
- I will go to the school tomorrow.
- Yarın okula gideceğim.
- This melon will be good to eat tomorrow.
- Bu kavun yarın yemek için uygun hale gelir.
- I'll call at your house tomorrow.
- Yarın evini arayacağım.
- It's going to be sunny tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra güneşli olacak.
- He will go there tomorrow.
- Oraya yarın gidecek.
- It's no use doing that tomorrow.
- Bunu yarın yapmanın bir faydası yok.
- Tom isn't likely to leave tomorrow.
- Tom'un yarın gitmesi mümkün değil.
- My aunt is coming to Tokyo tomorrow.
- Teyzem yarın Tokyo'ya geliyor.
- There is a show tomorrow.
- Yarın bir gösteri var.
- What did Tom say he was going to do tomorrow?
- Tom yarın ne yapacağını söyledi?
- I will cook dinner tomorrow evening.
- Yarın akşam akşam yemeği pişireceğim.
- Aren't you going to school tomorrow?
- Yarın okula gitmiyor musun?
- I'll call him tomorrow.
- Onu yarın arayacağım.
- Are you free tomorrow?
- Yarın boş musunuz?
- Are you going out tomorrow?
- Yarın dışarı çıkıyor musun?
- Have dinner with me tomorrow.
- Yarın benimle yemek ye.
- He thinks it will rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacağını düşünüyor.
- I won't have time for that tomorrow.
- Yarın bunun için zamanım olmayacak.
- Tom is leaving here tomorrow.
- Tom yarın buradan ayrılıyor.
- Don't come this evening and don't come tomorrow either.
- Bu akşam da yarın da gelme.
- I wonder if Tom will be busy tomorrow.
- Yarın Tom'un meşgul olup olmayacağını merak ediyorum.
- Maybe I'll leave tomorrow.
- Belki yarın giderim.
- Don't forget to talk to Tom tomorrow.
- Yarın Tom'la konuşmayı unutma.
- It makes a difference to us whether it rains tomorrow.
- Yarın yağmur yağıp yağmayacağı bizim için bir farklılık yaratır.
- Have you gotten everything ready for tomorrow?
- Yarın için her şeyi hazırladınız mı?
- Tom told me that if it didn't rain tomorrow he'd go cycling with Mary.
- Tom bana yarın yağmur yağmazsa Mary ile bisiklete binmeye gideceğini söyledi.
- Where will you be tomorrow evening?
- Yarın akşam nerede olacaksın?
- Can you do it tomorrow?
- Onu yarın yapabilir misin?
- Everything is going to be alright tomorrow.
- Yarın her şey yoluna girecek.
- I'm looking forward to tomorrow.
- Yarını iple çekiyorum.
- Tom needs to do that tomorrow.
- Tom bunu yarın yapması gerekiyor.
- Tomorrow I'll buy what I need.
- Yarın ihtiyacım olan şeyi alacağım.
- Tom thinks you're going to be here tomorrow.
- Tom yarın burada olacağını düşünüyor.
- I'll ask Tom about it tomorrow.
- Yarın Tom'a soracağım.
- I'll arrive in Boston tomorrow evening.
- Yarın akşam Boston'a varacağım.
- We've got a game tomorrow.
- Yarın bir maçımız var.
- We're hoping to have it done by tomorrow.
- Yarına kadar onu halletmiş oluruz diye umuyoruz.
- I presume that you'll do that tomorrow.
- Tahminimce bunu yarın yapacaksın.
- Tom is getting married tomorrow, isn't he?
- Tom yarın evleniyor, değil mi?
- I can do that tomorrow.
- Onu yarın yapabilirim.
- The president takes office tomorrow.
- Başkan yarın göreve başlıyor.
- The concert isn't going to take place tomorrow.
- Konser yarın yapılmayacak.
- Are you going to be free tomorrow afternoon?
- Yarın öğleden sonra müsait olacak mısın?
- I'll help Tom do that tomorrow.
- Yarın Tom'a yardım edeceğim.
- Tom is going to be there tomorrow for sure.
- Tom yarın kesin olarak orada olacak.
- The Jacksons are visiting us tomorrow afternoon.
- Jacksonlar yarın öğleden sonra bizi ziyaret ediyorlar.
- Tom will probably win again tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın tekrar kazanacak.
- It's tomorrow that you're leaving, isn’t it?
- Sen yarın ayrılıyorsun, değil mi?
- We are to go on a picnic tomorrow.
- Yarın bir pikniğe gideceğiz.
- I think it'll be hot tomorrow.
- Bence yarın sıcak olacak.
- Dan will be with aunt Linda tomorrow.
- Dan yarın Linda teyzesiyle birlikte olacak.
- Tom will do that tomorrow, I suppose.
- Tom bunu yarın yapar, sanırım.
- I wonder if there's a chance Tom will be here tomorrow.
- Tom'un yarın burada olacağına dair bir şans olup olmadığını merak ediyorum.
- Please don't go tomorrow.
- Lütfen yarın gitmeyin.
- Could we discuss this tomorrow?
- Bunu yarın konuşabilir miyiz?
- He will paint the fence tomorrow.
- Çitleri yarın boyayacak.
- Tomorrow I'll arrive on time.
- Yarın zamanında geleceğim.
- Tom's got school tomorrow.
- Tom'un yarın okulu var.
- I'll see how I feel tomorrow.
- Yarın nasıl hissedeceğimi göreceğim.
- There will be a math test tomorrow.
- Yarın bir matematik sınavı olacak.
- We have to do this again tomorrow.
- Yarın bunu tekrar yapmalıyız.
- Tom will arrive in Boston tomorrow.
- Tom yarın Boston'a varacak.
- You'll meet Tom tomorrow.
- Yarın Tom'la buluşacaksın.
- See you again tomorrow.
- Yarın tekrar görüşürüz.
- We're having an office party tomorrow.
- Yarın bir ofis partisi veriyoruz.
- I have a yoga class tomorrow.
- Yarın yoga dersim var.
- You've got a busy day tomorrow.
- Yarın yoğun bir gün olacak.
- Tom is going to go swimming with Mary tomorrow.
- Tom yarın Mary ile yüzmeye gidecek.
- It might rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağabilir.
- Could you please call me back tomorrow?
- Lütfen yarın beni tekrar arar mısınız?
- Will you come back tomorrow?
- Yarın geri gelecek misin?
- See you at work tomorrow.
- Yarın işte görüşürüz.
- Tom intends to play tennis tomorrow afternoon with Mary.
- Tom yarın öğleden sonra Mary ile tenis oynamayı planlıyor.
- I have a lot of stuff planned for tomorrow.
- Yarın için planladığım bir sürü şey var.
- Tom doesn't need to get up so early tomorrow.
- Tom'un yarın erken kalkmasına gerek yok.
- I wish we could go to your concert tomorrow.
- Keşke yarın senin konserine gidebilsek.
- Discussions will continue tomorrow.
- Görüşmeler yarın devam edecek.
- I will bring it to you tomorrow.
- Yarın getireceğim.
- I mean to go tomorrow if the weather is fine.
- Eğer hava iyi olursa yarın gitmeye niyetliyim.
- Tom is leaving tomorrow.
- Tom yarın ayrılıyor.
- Tom might be able to help you tomorrow.
- Tom yarın sana yardım edebilir.
- I hope that it rains tomorrow.
- Umarım yarın yağmur yağar.
- Some of my friends are going to the movies tomorrow.
- Yarın bazı arkadaşlarım sinemaya gidecekler.
- You could see Tom tomorrow.
- Tom'u yarın görebilirsin.
- We'll visit Tom tomorrow.
- Tom'u yarın ziyaret edeceğiz.
- I'll go swimming with Tom tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra Tom'la yüzmeye gideceğim.
- Tomorrow I will pick grapes.
- Yarın üzüm toplayacağım.
- I've been told I should do that tomorrow.
- Bana onu yarın yapmam gerektiği söylendi.
- Tom asked me if I'd do that tomorrow.
- Tom bana bunu yarın yapıp yapmayacağımı sordu.
- Tom thinks Mary will be doing that tomorrow.
- Tom, Mary'nin bunu yarın yapacağını düşünüyor.
- I'm sure you'll all have a good time at the zoo tomorrow.
- Yarın hayvanat bahçesinde iyi vakit geçireceğinize eminim.
- It's a school holiday tomorrow, so I'm planning to go somewhere and have fun.
- Yarın okul tatil, bu yüzden bir yere gitmeyi ve eğlenmeyi planlıyorum.
- You don't need to come into the office tomorrow.
- Yarın ofise gelmene gerek yok.
- I'd like to see you again tomorrow.
- Yarın seni tekrar görmek istiyorum.
- I'm gonna get a cell phone tomorrow!
- Yarın bir cep telefonu alacağım!
- Tom said he'd see me tomorrow.
- Tom beni yarın göreceğini söyledi.
- If it rains tomorrow, I won't go on a picnic.
- Yarın yağmur yağarsa pikniğe gitmeyeceğim.
- I'm really looking forward to tomorrow.
- Yarın için gerçekten sabırsızlanıyorum.
- I'll give this to Tom tomorrow.
- Bunu yarın Tom'a vereceğim.
- It's Tom's birthday tomorrow.
- Yarın Tom'un doğum günü.
- We'll go on a picnic tomorrow.
- Yarın pikniğe gideceğiz.
- It'll be hot tomorrow.
- Yarın sıcak olacak.
- They are going to get married tomorrow.
- Onlar yarın evlenecekler.
- I believe it will snow tomorrow.
- Yarın kar yağacağına inanıyorum.
- I'll see you tomorrow evening unless I have to work late.
- Geç saatlere kadar çalışmak zorunda kalmazsam yarın akşam görüşürüz.
- Tom won't be able to come here tomorrow.
- Tom yarın buraya gelemeyecek.
- I wonder what Tom will be doing tomorrow afternoon.
- Tom'un yarın öğleden sonra ne yapacağını merak ediyorum.
- Tomorrow's my day off and I plan to sleep in.
- Yarın izin günüm ve fazla uyumayı planlıyorum.
- I'd be glad to do that for you tomorrow.
- Bunu yarın senin için yapmaktan memnun olurum.
- It seems it'll rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacak gibi görünüyor.
- I'm going to tell Tom tomorrow.
- Yarın Tom'a söyleyeceğim.
- Please come see us tomorrow.
- Lütfen yarın bizi görmeye gelin.
- I'm going to call Tom tomorrow and ask him to help.
- Yarın Tom'u arayacağım ve ondan yardım isteyeceğim.
- If it rains tomorrow, she will not come here.
- Yarın yağmur yağarsa, o buraya gelmez.
- I need to get up early tomorrow.
- Yarın erken kalkmam gerekiyor.
- We'll go wash ourselves in the river tomorrow.
- Yarın gidip nehirde yıkanacağız.
- I'm not working tomorrow.
- Yarın çalışmayacağım.
- I won't be here tomorrow, either.
- Yarın da burada olmayacağım.
- We'll do it tomorrow.
- Yarın yaparız.
- Tom won't be working with us tomorrow.
- Tom yarın bizimle çalışmayacak.
- It's supposed to rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacakmış.
- Tom's trial is tomorrow.
- Tom'un duruşması yarın.
- Give me till tomorrow afternoon.
- Bana yarın öğleden sonraya kadar vakit ver.
- Tom said Mary wouldn't be here tomorrow.
- Tom Mary'nin yarın burada olmayacağını söyledi.
- We've made arrangements to spend tomorrow together.
- Yarını birlikte geçirmek için hazırlık yaptık.
- Tom doesn't need to go to school tomorrow.
- Tom'un yarın okula gitmesi gerekmiyor.
- I'm giving them to him tomorrow.
- Bunları yarın ona vereceğim.
- Tomorrow, it will be nice.
- Yarın hava güzel olacak.
- We need this report by tomorrow.
- Bu rapora yarına kadar ihtiyacımız var.
- Tom will come back tomorrow.
- Tom yarın döner.
- Ask Tom to bring Mary tomorrow.
- Tom'dan yarın Mary'yi getirmesini iste.
- If you're not better tomorrow, you should stay home from school.
- Yarın kendini daha iyi hissetmezsen okula gelmeyip evde kalmalısın.
- Please do that tomorrow or the day after.
- Lütfen bunu yarın ya da ertesi gün yapın.
- If it is rainy tomorrow, the game will be put off.
- Yarın yağışlı olursa maç ertelenir.
- The conference will end tomorrow.
- Konferans yarın sona erecek.
- Tom is going to play tennis tomorrow.
- Tom yarın tenis oynayacak.
- Tom said that he'll go to Boston tomorrow.
- Tom yarın Boston'a gideceğini söyledi.
- He'll return home tomorrow.
- Yarın eve dönecek.
- As I said earlier, I won't be here tomorrow.
- Daha önce söylediğim gibi, yarın burada olmayacağım.
- We want to wrap it up tomorrow.
- Bu işi yarın bitirmek istiyoruz.
- Tom is going back to Boston tomorrow.
- Tom yarın Boston'a geri dönüyor.
- We will have some guests tomorrow.
- Yarın misafirlerimiz olacak.
- If it is fine tomorrow, we will play baseball.
- Yarın hava güzel olursa beyzbol oynarız.
- I start working tomorrow.
- Yarın çalışmaya başlarım.
- Tom has to walk to school tomorrow.
- Tom yarın okula yürüyerek gitmek zorunda.
- He will play tennis tomorrow.
- Yarın tenis oynayacak.
- Tomorrow, we'll begin.
- Yarın başlayacağız.
- He'll leave for Tokyo tomorrow.
- Yarın Tokyo'ya gidecek.
- If the weather is nice tomorrow, we will have a picnic.
- Yarın hava güzel olursa piknik yaparız.
- I don't know what I'll do tomorrow.
- Yarın ne yapacağımı bilmiyorum.
- I sure hope that Tom helps us tomorrow.
- Ben kesinlikle Tom'un yarın bize yardım edeceğini umuyorum.
- Tomorrow, a meeting will be held.
- Yarın bir toplantı yapılacak.
- Tom is going to leave here tomorrow.
- Tom yarın buradan ayrılacak.
- I will do it tomorrow.
- Yarın yapacağım.
- We'll visit Boston tomorrow.
- Yarın Boston'u ziyaret edeceğiz.
- We'll announce our decision tomorrow.
- Kararımızı yarın açıklayacağız.
- Are you going to go to Tokyo tomorrow?
- Yarın Tokyo'ya gidecek misin?
- Tom has a big day tomorrow.
- Tom'un yarın büyük bir günü var.
- I'm looking forward to tomorrow.
- Yarını sabırsızlıkla bekliyorum.
- Are you going to school tomorrow?
- Yarın okula gidecek misin?
- Tom will go to the beach with us tomorrow.
- Tom yarın bizimle sahile gelecek.
- Is anyone going tomorrow?
- Yarın gidecek kimse var mı?
- I'm calling to tell you what time you need to be here tomorrow.
- Yarın saat kaçta burada olmanız gerektiğini söylemek için aradım.
- Will you leave tomorrow?
- Yarın gidecek misin?
- Tom is going to give it to Mary tomorrow.
- Tom yarın bunu Mary'ye verecek.
- I will go to the sea if it is fine tomorrow.
- Yarın hava iyi olursa denize gideceğim.
- Is he working tomorrow?
- Yarın çalışıyor mu?
- I want to examine you again tomorrow.
- Sizi yarın yine muayene etmek istiyorum.
- Will you come tomorrow?
- Yarın gelecek misin?
- Yesterday I put the gifts in the attic, today I put them under the bed and tomorrow I'll throw them out the window.
- Dün hediyeleri tavan arasına koydum, bugün yatağın altına koydum ve yarın onları pencereden atacağım.
- I think you should tell Tom that you won't be here tomorrow.
- Yarın burada olmayacağını Tom'a söylemen gerektiğini düşünüyorum.
- Tom is likely to be absent tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın gelmeyecek.
- I think it's unlikely Tom will be here tomorrow.
- Bence Tom muhtemelen yarın burada olmayacak.
- It's very likely to rain tomorrow.
- Yarın büyük olasılıkla yağmur yağacak.
- Tom doesn't know how Mary will get to school tomorrow.
- Tom Mary'nin yarın okula nasıl gideceğini bilmiyor.
- Tomorrow will be better!
- Yarın daha iyi olacak!
- They are going to get married tomorrow.
- Yarın evlenecekler.
- Tomorrow is my first day at the new workplace.
- Yarın yeni iş yerinde ilk günüm.
- I will go to America tomorrow.
- Yarın Amerika'ya gideceğim.
- Please remind me to go to the doctor's tomorrow.
- Lütfen yarın doktora gitmem gerektiğini hatırlat.
- I would not go if it rains tomorrow.
- Yarın yağmur yağarsa gitmem.
- Tom said he thought that Mary wouldn't do that tomorrow.
- Tom, Mary'nin bunu yarın yapmayacağını düşündüğünü söyledi.
- Today is Saturday and tomorrow is Sunday.
- Bugün cumartesi ve yarın pazar.
- She will turn 15 tomorrow.
- O yarın 15 yaşına girecek.
- We'll work on this tomorrow.
- Yarın bunun üzerinde çalışırız.
- Do you have any free time tomorrow?
- Yarın boş vaktin var mı?
- I'll ask Tom to meet you tomorrow at three o'clock.
- Tom'a yarın saat üçte seninle buluşmasını söyleyeceğim.
- Is Tom going to go with us tomorrow?
- Tom yarın bizimle gidecek mi?
- I'm leaving you tomorrow.
- Seni yarın terk ediyorum.
- We'll arrive tomorrow.
- Yarın varacağız.
- You don't have to get up so early tomorrow.
- Yarın bu kadar erken kalkmak zorunda değilsin.
- I will be at home tomorrow.
- Yarın evde olacağım.
- I'll give it to Tom tomorrow.
- Yarın Tom'a veririm.
- We're getting our pictures taken at school tomorrow.
- Yarın okulda çekilen resimlerimizi alıyoruz.
- I'm going to travel tomorrow.
- Yarın seyahate çıkacağım.
- I'll help him tomorrow.
- Yarın ona yardım edeceğim.
- Tom will stay at home tomorrow.
- Tom yarın evde kalacak.
- She's leaving for Tokyo tomorrow.
- Yarın Tokyo'ya gidiyor.
- Tomorrow's a holiday.
- Yarın tatil.
- I plan to do that tomorrow for the first time.
- Bunu ilk defa yarın yapmayı planlıyorum.
- Tell Tom that he needs to wear a tie tomorrow.
- Tom'a yarın bir kravat takması gerektiğini söyle.
- The job will be completed before tomorrow.
- İş yarından önce tamamlanacak.
- Tomorrow it's Christmas.
- Yarın Noel.
- Tom suggested that we go fishing tomorrow.
- Tom yarın balığa gitmemizi teklif etti.
- If it's raining tomorrow, then we'll go there in the car.
- Yarın yağmur yağarsa, oraya arabayla gideriz.
- I'll take care of it tomorrow.
- Yarın onunla ilgileneceğim.
- It's not likely that Tom will do that tomorrow.
- Tom'un yarın bunu yapması pek mümkün değil.
- Anyway, we'll see each other tomorrow.
- Neyse, yarın görüşürüz.
- There will be snow tomorrow.
- Yarın kar yağacak.
- Today's weather forecast says that it is likely to be fine tomorrow.
- Bugünkü hava durumu tahmini yarın havanın muhtemelen iyi olacağını söylüyor.
- I wish tomorrow would never come.
- Keşke yarın asla gelmese.
- I'll visit you at your office tomorrow.
- Yarın seni büronda ziyaret edeceğim.
- There is a meeting tomorrow.
- Yarın bir toplantı var.
- Tomorrow there is a forecast of snow.
- Yarın kar yağışı bekleniyor.
- He should go to bed early tonight since he has a test tomorrow.
- Yarın sınavı olduğu için bu akşam erken yatmalı.
- I leave for Paris tomorrow.
- Yarın Paris'e gidiyorum.
- Could you tell Tom to come to work an hour early tomorrow?
- Tom'a yarın işe bir saat erken gelmesini söyleyebilir misin?
- I will be here tomorrow.
- Yarın ben burada olacağım.
- I'm going to buy a dog tomorrow.
- Yarın bir köpek alacağım.
- Some of my friends are going to the movies tomorrow.
- Bazı arkadaşlarım yarın sinemaya gidecek.
- I think that I'm going to do that tomorrow.
- Sanırım onu yarın yapacağım.
- We are going to leave tomorrow.
- Yarın yola çıkacağız.
- I'll try to deal with that tomorrow.
- Yarın bununla başa çıkmaya çalışacağım.
- Do you think the weather will be fine tomorrow?
- Yarın havanın iyi olacağını düşünüyor musun?
- Tom hopes that it doesn't snow tomorrow.
- Tom yarın kar yağmamasını umuyor.
- Never put off till tomorrow what you can do today.
- Bugün yapabileceğin şeyi yarına bırakma.
- What'll the weather be like tomorrow?
- Yarın hava nasıl olacak?
- I don't think that Tom will swim tomorrow.
- Tom'un yarın yüzeceğini sanmıyorum.
- Yeah, I'm going to take tomorrow off.
- Evet, yarın izne çıkacağım.
- I'll be here tomorrow.
- Yarın burada olacağım.
- I'll leave tomorrow.
- Yarın gideceğim.
- I'll tell her tomorrow.
- Yarın ona söylerim.
- I haven't even thought about what I might do tomorrow.
- Yarın ne yapacağımı düşünmedim bile.
- It's likely to rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacak gibi.
- Tom wants me to help him tomorrow.
- Tom yarın ona yardım etmemi istiyor.
- He will have breakfast early tomorrow.
- Yarın kahvaltıyı erken yapacak.
- I'd like to make an appointment for tomorrow.
- Yarın için randevu almak istiyorum.
- He returns from New York tomorrow.
- Yarın New York'tan dönüyor.
- The party is tomorrow.
- Parti yarın.
- I am not on call tomorrow.
- Yarın nöbetçi değilim.
- I suggest we finish this tomorrow.
- Bunu yarın bitirmemizi öneririm.
- I can't come today or tomorrow either.
- Bugün ya da yarın gelemem.
- Ask me tomorrow.
- Yarın sor.
- It is Sunday tomorrow.
- Yarın pazar.
- I will speak with you tomorrow.
- Seninle yarın konuşacağım.
- I hope we have better weather tomorrow.
- Umarım yarın hava daha güzel olur.
- I will come be your guest tomorrow.
- Yarın konuğun olarak geleceğim.
- Are you going to be free tomorrow afternoon?
- Yarın öğleden sonra boş olacak mısın?
- It will be fine weather tomorrow, perhaps.
- Belki yarın hava güzel olur.
- When should I come to pick you up tomorrow?
- Yarın seni kaçta gelip alayım?
- What time does our plane leave tomorrow?
- Uçağımız yarın kaçta kalkıyor?
- The experts said it would rain tomorrow.
- Uzman yarın yağmur yağacağını söyledi.
- It's not very likely to rain tomorrow.
- Muhtemelen yarın yağmur yağmayacak.
- I wonder if you could talk Tom into helping us tomorrow.
- Acaba Tom'u yarın bize yardım etmesi için ikna edebilir misin?
- I know Tom and Mary both have to leave tomorrow.
- Tom ve Mary'nin ikisinin de yarın ayrılmak zorunda olduğunuı biliyorum.
- Sami is marrying Layla tomorrow.
- Sami yarın Layla ile evleniyor.
- You've got another big day tomorrow.
- Yarın yine büyük bir günün var.
- Tom thinks Mary will do that tomorrow.
- Tom, Mary'nin bunu yarın yapacağını düşünüyor.
- Tom will probably win again tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın yine kazanacak.
- We'll see the exhibit tomorrow.
- Sergiyi yarın göreceğiz.
- Don't be late to school tomorrow.
- Yarın okula geç kalma.
- It'll be ready tomorrow.
- Bu yarın hazır olacak.
- I'll check in on you tomorrow.
- Yarın sizi kontrol edeceğim.
- Tom plans to play poker with us tomorrow evening.
- Tom yarın akşam bizimle poker oynamayı planlıyor.
- What will you be doing at this time tomorrow?
- Yarın bu saatte ne yapacaksın?
- I can't meet you tomorrow.
- Yarın seninle buluşamam.
- I have a job interview tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra bir iş görüşmem var.
- Will he call on me tomorrow?
- Yarın beni arayacak mı?
- Tom doesn't think it'll rain tomorrow.
- Tom yarın yağmur yağacağını düşünmüyor.
- I've got to go to church tomorrow.
- Yarın kiliseye gitmek zorundayım.
- My father won't be busy tomorrow.
- Babam yarın meşgul olmayacak.
- We have to clean the house tomorrow.
- Yarın evi temizlemek zorundayım.
- I'm looking forward to seeing you tomorrow.
- Yarın seni görmek için sabırsızlanıyorum.
- I'm planning on staying at his place tomorrow.
- Yarın onun yerinde kalmayı planlıyorum.
- I'd like to make a reservation to play golf tomorrow.
- Yarın golf oynamak için bir rezervasyon yaptırmak istiyorum.
- I can head out tomorrow.
- Yarın yola çıkabilirim.
- I'm probably going to do that tomorrow.
- Muhtemelen yarın yapacağım.
- Tom asked me if I was going to go swimming tomorrow afternoon.
- Tom bana yarın öğleden sonra yüzmeye gidip gitmeyeceğimi sordu.
- I need it by tomorrow.
- Yarına kadar ona ihtiyacım var.
- Bring your tools with you tomorrow.
- Yarın aletlerini yanında getir.
- Let me tell you about what's going to happen tomorrow.
- Sana yarın ne olacağını anlatayım.
- Sami is leaving tomorrow.
- Sami yarın gidiyor.
- I need a taxi tomorrow evening.
- Yarın akşam bana bir taksi gerekiyor.
- I wonder whether or not it'll be hot tomorrow.
- Acaba yarın hava sıcak olacak mı?
- Aren't you busy tomorrow afternoon?
- Yarın öğleden sonra meşgul değil misin?
- He is coming to our school tomorrow.
- Yarın okulumuza geliyor.
- Tomorrow I'm going to visit my mother in the hospital.
- Yarın annemi hastanede ziyaret edeceğim.
- I don't know what I'm going to do tomorrow.
- Yarın ne yapacağımı bilmiyorum.
- I'm going to call Tom tomorrow.
- Yarın Tom'a telefon edeceğim.
- Tomorrow, I'll return the money you lent me.
- Yarın, bana borç verdiğin parayı geri vereceğim.
- It's going to be fine tomorrow, too.
- Yarın da hava güzel olacak.
- Tom will be here by this time tomorrow.
- Tom yarın bu saatlerde burada olacak.
- I'm going shopping tomorrow.
- Yarın alışverişe gidiyorum.
- I sent it out yesterday, and so you should get it tomorrow.
- Dün gönderdim, yarın elinizde olur.
- Tom is going to be arriving tomorrow.
- Tom yarın gelecek.
- I'm sure Tom will be back tomorrow.
- Tom'un yarın döneceğinden eminim.
- It will probably snow tomorrow.
- Muhtemelen yarın kar yağacak.
- He will be able to hand in his report tomorrow.
- Yarın raporunu teslim edebilecek.
- Tomorrow, I'll take the books to the library.
- Yarın kitapları kütüphaneye götüreceğim.
- Let's hope everything gets better tomorrow.
- Yarın her şeyin daha iyi olacağını umalım.
- Tom will likely be discharged from the hospital tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın hastaneden taburcu edilecek.
- If it rains tomorrow, let's stay home.
- Yarın yağmur yağarsa evde kalalım.
- Tom should be in tomorrow.
- Tom yarın evde olmalı.
- I don't think it'll be hot tomorrow.
- Yarın sıcak olacağını sanmıyorum.
- We sail tomorrow.
- Yarın denize açılacağız.
- See you tomorrow in the library.
- Yarın kütüphanede görüşürüz.
- She claims that she'll start the report tomorrow.
- Raporu yarın başlatacağını iddia ediyor.
- Does Tom need to be here tomorrow?
- Tom yarın burada olmalı mı?
- Let's leave tomorrow.
- Hadi yarın gidelim.
- We'll talk about this tomorrow.
- Yarın da konuşacağız.
- Do you have to go to work tomorrow?
- Yarın işe gitmek zorunda mısın?
- Do you think you can help me do that tomorrow?
- Yarın bunu yapmama yardım edebileceğini düşünüyor musun?
- I'll send Tom a letter tomorrow.
- Yarın Tom'a bir mektup göndereceğim.
- He'll be coming back tomorrow.
- O yarın geri gelecek.
- You can do that tomorrow.
- Onu yarın yapabilirsin.
- We'll do it tomorrow.
- Onu yarın yapacağız.
- Tom might be able to help us tomorrow.
- Tom yarın bize yardım edebilir.
- Tom is having his operation tomorrow.
- Tom yarın ameliyat oluyor.
- Today's pigs are tomorrow's hams.
- Bugünün domuzları yarının jambonlarıdır.
- Could you please call me back tomorrow?
- Lütfen beni yarın tekrar arayabilir misiniz?
- Is tomorrow Saturday?
- Yarın Cumartesi midir?
- Would you mind if we put this off until tomorrow?
- Bunu yarına ertelesek olur mu?
- Starting from tomorrow, Safwan will be a student at Malaya University.
- Yarından başlayarak Safwan Malaya Üniversitesinde bir öğrenci olacak.
- We have to do this again tomorrow.
- Bunu yarın tekrar yapmalıyız.
- Are you going to Boston tomorrow?
- Yarın Boston'a gidiyor musun?
- If it rains tomorrow, I will stay at home.
- Yarın yağmur yağarsa evde kalırım.
- We're going to Boston tomorrow.
- Yarın Boston'a gideceğiz.
- My brother won't be at home tomorrow.
- Erkek kardeşim yarın evde olmayacak.
- According to the paper, it will snow tomorrow.
- Gazeteye göre yarın kar yağacakmış.
- Goodbye, I'll come back tomorrow.
- Hoşça kalın, yarın tekrar geleceğim.
- Since we have no school tomorrow, I'm planning to go there.
- Yarın okulumuz olmadığı için oraya gitmeyi planlıyorum.
- Tom has to do that tomorrow.
- Tom bunu yarın yapmak zorunda.
- Tomorrow he lands on the moon.
- Yarın aya inecek.
- I'll talk to him tomorrow.
- Yarın onunla konuşacağım.
- I'll be back tomorrow evening.
- Yarın akşam döneceğim.
- Tom is going to do that again tomorrow.
- Tom bunu yarın da yapacak.
- I hope the rain will stop by tomorrow.
- Umarım yağmur yarına kesilir.
- I'm sure you'll feel better tomorrow.
- Yarın daha iyi hissedeceğinden eminim.
- Tom is going to walk to school tomorrow.
- Tom yarın okula yürüyerek gidecek.
- We're graduating tomorrow.
- Yarın mezun oluyoruz.
- I don't need Tom's help tomorrow.
- Yarın Tom'un yardımına ihtiyacım yok.
- I need to know tomorrow.
- Yarını bilmem gerek.
- Are you doing anything tomorrow?
- Yarın bir şey yapacak mısın?
- I'll start doing that tomorrow.
- Yarın onu yapmaya başlayacağım.
- We must leave tomorrow!
- Yarın gitmeliyiz!
- Don't be late to school tomorrow.
- Yarın okula geç kalmayın.
- I think Tom shouldn't stay at home tomorrow.
- Bence Tom yarın evde kalmamalı.
- Tom may be back sometime tomorrow.
- Tom yarın bir ara dönebilir.
- Will you study tomorrow?
- Yarın çalışacak mısın?
- We don't need to be here tomorrow.
- Yarın burada olmamıza gerek yok.
- Don't be late for the meeting tomorrow.
- Yarın toplantıya geç kalmayın.
- We need to remember to mail this letter tomorrow.
- Yarın bu mektubu postalamayı unutmamalıyız.
- I will finish it by tomorrow afternoon.
- Yarın öğlene kadar bitiririm.
- How many people would it take to get the job done by tomorrow?
- Bu işi yarına kadar bitirmek için kaç kişi gerekir?
- I think it's safe to assume Tom won't be here tomorrow.
- Bence Tom'un yarın burada olmayacağını varsaymak güvenli.
- Come back tomorrow.
- Yarın geri gel.
- I'm supposed to give a speech tomorrow.
- Yarın bir konuşma yapmam gerekiyor.
- Tomorrow, I will ask him.
- Yarın ona soracağım.
- I'll talk to Tom tomorrow.
- Yarın Tom'la konuşacağım.
- I'm likely to do that tomorrow afternoon.
- Muhtemelen yarın öğleden sonra bunu yapacağım.
- I hope it'll be sunny tomorrow.
- Umarım yarın hava güneşli olur.
- I know something really fun we can do tomorrow.
- Yarın yapabileceğimiz çok eğlenceli bir şey biliyorum.
- Tom can't do that tomorrow.
- Tom yarın bunu yapamaz.
- He's coming back tomorrow.
- Yarın geri gelecek.
- Do you think Tom will swim tomorrow?
- Sence Tom yarın yüzecek mi?
- We have to do this again tomorrow.
- Yarın bunu tekrar yapmak zorundayız.
- Tomorrow I will go to Paris by car.
- Yarın arabayla Paris'e gideceğim.
- We should do this again tomorrow.
- Bunu yarın tekrar yapmalıyız.
- How are you going to get to school tomorrow?
- Yarın okula nasıl gideceksin?
- Explain it to me tomorrow.
- Bunu bana yarın açıkla.
- I think Tom will be busy tomorrow afternoon.
- Sanırım Tom yarın öğleden sonra meşgul olacak.
- He will leave here tomorrow.
- O, yarın buradan ayrılacak.
- Let's go fishing tomorrow.
- Yarın balığa gidelim.
- It's probably going to be snowing tomorrow.
- Muhtemelen yarın kar yağacak.
- I'll call them tomorrow.
- Yarın onları arayacağım.
- Do you think it will be nice out tomorrow?
- Sence yarın hava güzel olacak mı?
- I'm leaving Boston tomorrow.
- Yarın Boston'dan ayrılıyorum.
- Let's make it tomorrow.
- Yarın yapalım.
- I mean to go tomorrow if the weather is fine.
- Hava güzel olursa yarın gitmeyi düşünüyorum.
- If it rains tomorrow, I will stay at home all day.
- Eğer yarın yağmur yağarsa, bütün gün evde kalacağım.
- We may do that tomorrow.
- Bunu yarın yapabiliriz.
- What classes do you have tomorrow?
- Yarın hangi dersin var?
- We'll go wash ourselves in the river tomorrow.
- Yarın nehirde yıkanmaya gideceğiz.
- We'll see each other tomorrow in the library.
- Yarın kütüphanede birbirimizi göreceğiz.
- Can we talk tomorrow?
- Yarın konuşabilir miyiz?
- I'll be back by tomorrow, if possible.
- Mümkünse yarın döneceğim.
- Tom is going to Nîmes tomorrow.
- Tom yarın Nimes'e gidiyor.
- I've got an appointment tomorrow with Tom.
- Yarın Tom'la bir randevum var.
- I must work tomorrow.
- Yarın çalışmalıyım.
- You are free tomorrow.
- Yarın boşsun.
- Tom is going to paint the fence tomorrow.
- Tom yarın çiti boyayacak.
- Aren't you going to Boston tomorrow?
- Yarın Boston'a gitmiyor musun?
- I think I'd better do that tomorrow.
- Sanırım bunu yarın yapsam iyi olacak.
- Tom will do that tomorrow for sure.
- Tom bunu yarın kesin yapacaktır.
- Does Tom need to be here tomorrow?
- Tom'un yarın burada olması mı gerekiyor?
- I need this back by tomorrow.
- Bunu yarına kadar geri istiyorum.
- I'll give them an answer tomorrow.
- Yarın onlara bir cevap vereceğim.
- Tom says he isn't planning to do that tomorrow.
- Tom yarın bunu yapmayı planladığını söyledi.
- Tomorrow, we shave for free.
- Yarın bedava tıraş olacağız.
- Tomorrow's Tom's wedding day.
- Tom'un düğünü yarın.
- What are you planning on cooking for dinner tomorrow?
- Yarın akşam yemeği için ne pişirmeyi planlıyorsun?
- I hope the rain will stop by tomorrow.
- Umarım yağmur yarın diner.
- I plan to get a hold of Tom by phone tomorrow and ask him to help.
- Yarın Tom'la telefonda konuşmayı ve ondan yardım istemeyi planlıyorum.
- Tomorrow, I'll return the money you lent me.
- Yarın bana ödünç verdiğin parayı iade edeceğim.
- I begin tomorrow.
- Yarın başlıyorum.
- Tom went yesterday, so he wouldn't have to go tomorrow.
- Tom dün gitti, bu yüzden yarın gitmek zorunda kalmayacaktı.
- I'm going to have my eyes tested tomorrow.
- Yarın gözlerimi test ettireceğim.
- I heard that it's going to snow tomorrow.
- Yarın kar yağacağını duydum.
- I was wondering if it would be OK if I took tomorrow off.
- Yarın izin alırsam sakıncası olup olmayacağını merak ediyordum.
- I'll come over tomorrow evening.
- Yarın akşam geleceğim.
- I don't want to come here tomorrow.
- Yarın buraya gelmek istemiyorum.
- He is coming to our school tomorrow.
- Yarın bizim okula gelecek.
- I'm going to Nîmes tomorrow.
- Yarın Nimes'e gidiyorum.
- Who knows what might happen tomorrow?
- Yarın ne olabileceğini kim bilir?
- From tomorrow this email address will be invalid.
- Yarın itibariyle bu e-posta adresi geçersiz olacaktır.
- Tom is going to the beach with us tomorrow.
- Tom yarın bizimle plaja gidecek.
- Do you think tomorrow's weather will be good?
- Sence yarın hava güzel olacak mı?
- Did Tom really tell Mary not to come here tomorrow?
- Tom gerçekten Mary'e yarın gelmemesini mi söyledi?
- I'll come into the office early tomorrow.
- Yarın ofise erken geleceğim.
- We plan to go hiking tomorrow.
- Yarın yürüyüşe çıkmayı planlıyoruz.
- I may die tomorrow.
- Yarın ölebilirim.
- If it rains tomorrow, the tour will be cancelled.
- Yarın yağmur yağarsa tur iptal olur.
- You'll get your share tomorrow.
- Hisseni yarın alacaksın.
- He will be in London at this time tomorrow.
- O, yarın bu vakitte Londra'da olacak.
- I'll call you tomorrow.
- Yarın sizi arayacağım.
- I'll come to you tomorrow.
- Yarın sana geleceğim.
- Please return the book by tomorrow.
- Lütfen kitabı yarına kadar geri ver.
- Tom and Mary will both do that tomorrow.
- Tom ve Mary yarın bunu yapacaklar.
- He's planning to come here the day after tomorrow.
- Yarın değil öbür gün buraya gelmeyi düşünüyor.
- Can you go to the seaside tomorrow?
- Yarın deniz kenarına gidebilir misin?
- If I'm not too busy, I'll help you tomorrow.
- Çok meşgul olmazsam, sana yarın yardım ederim.
- Tom has to come to school tomorrow.
- Tom yarın okula gelmek zorunda.
- Tom said he couldn't clean the pool tomorrow afternoon.
- Tom yarın öğleden sonra havuzu temizleyemeyeceğini söyledi.
- I'm giving them to her tomorrow.
- Yarın onları ona veriyorum.
- He will have done his homework by tomorrow.
- Yarına kadar ödevini yapmış olacak.
- Stuff today and starve tomorrow.
- Bugün tıkın, yarın açlıktan ölürsün.
- Are you going to school tomorrow?
- Yarın okula gidiyor musun?
- Paula is going to wash the car tomorrow.
- Paula, arabayı yarın yıkayacak.
- Tomorrow I'll be at home all day.
- Yarın bütün gün evde olacağım.
- I will start early tomorrow, maybe I should go to bed soon.
- Yarın erken başlayacağım, belki de hemen yatmalıyım.
- Tomorrow he'll at least be able to drink something.
- Yarın o en azından bir şey içebilecek.
- I will ask him about it tomorrow, then.
- Yarın ona sorarım o zaman.
- I'll do that tomorrow if possible.
- Mümkünse yarın yapacağım.
- I plan on doing that tomorrow for the first time in three years.
- Bunu üç yıldır ilk defa yarın yapmayı planlıyorum.
- Do you think you can help me do that tomorrow?
- Yarın bunu yapmama yardım edebilir misin?
- He is flying to Paris tomorrow.
- Yarın Paris'e uçuyor.
- I think it won't rain tomorrow.
- Sanırım yarın yağmur yağmayacak.
- I won't be able to do that tomorrow.
- Yarın bunu yapamayacağım.
- He's coming back tomorrow.
- O yarın geri geliyor.
- We're going to play baseball tomorrow.
- Yarın beyzbol oynayacağız.
- I have to buy one tomorrow.
- Yarın bir tane almak zorundayım.
- Tom is going on vacation tomorrow.
- Tom yarın tatile çıkıyor.
- I bet, tomorrow you'll find a bad bat in your bed.
- Bahse girerim, yarın yatağında kötü bir yarasa bulacaksın.
- I convinced Tom to help us tomorrow.
- Yarın bize yardım etmesi için Tom'u ikna ettim.
- They are having a party tomorrow.
- Yarın bir parti verecekler.
- We'll do a lot of stuff tomorrow.
- Yarın çok şey yapacağız.
- Tomorrow, we'll be starting school.
- Yarın okula başlayacağız.
- Probably it will snow tomorrow.
- Yarın muhtemelen kar yağacak.
- I'll get in touch with him by telephone tomorrow and ask him to give us a hand.
- Yarın telefonla ona ulaşacağım ve bize yardım etmesini isteyeceğim.
- Tom will do that tomorrow, I suppose.
- Tom bunu yarın yapacak, sanırım.
- Please go tomorrow.
- Lütfen yarın git.
- What classes do you have tomorrow?
- Yarın hangi derslerin var?
- I'll get it to you tomorrow.
- Yarın sana getiririm.
- The experts said it would rain tomorrow.
- Uzmanlar yarın yağmur yağacağını söyledi.
- I'd like to see you again tomorrow.
- Yarın tekrar görüşmek isterim.
- I'm going to arrive in Boston tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra Boston'a geleceğim.
- Do you have any plans for tomorrow evening?
- Yarın akşam için bir planın var mı?
- Is the meeting today or tomorrow?
- Toplantı bugün mü yarın mı?
- Tom is going to a cocktail party tomorrow.
- Tom yarın bir kokteyl partisine gidiyor.
- Tomorrow I'll turn 28.
- Yarın 28 yaşıma gireceğim.
- I can't do that tomorrow.
- Onu yarın yapamam.
- Tom is going to return tomorrow.
- Tom yarın dönecek.
- Tom leaves for Boston tomorrow.
- Tom yarın Boston'a gidiyor.
- I might be busy tomorrow.
- Yarın meşgul olabilirim.
- I don't plan to see Tom till tomorrow.
- Tom'u yarına kadar görmeyi planlamıyorum.
- Perhaps it will rain tomorrow.
- Belki yarın yağmur yağar.
- Is everything arranged for tomorrow?
- Yarın için her şey hazır mı?
- Tom says he isn't planning to do that tomorrow.
- Tom yarın bunu yapmayı planlamadığını söylüyor.
- Bogdan said he would be there tomorrow.
- Bogdan, yarın orada olacağını söylemişti.
- Try not to be late tomorrow.
- Yarın geç kalmamaya çalış.
- I've got to finish this essay by tomorrow.
- Bu makaleyi yarına kadar bitirmeliyim.
- Give me a call tomorrow.
- Yarın beni ara.
- According to weather report, it'll rain tomorrow.
- Hava raporuna göre, yarın yağmur yağacak.
- I have to get up early tomorrow.
- Yarın erken kalkmam gerekiyor.
- Tom doesn't need to go to school tomorrow.
- Tom'un yarın okula gitmesine gerek yok.
- I want to buy a plane ticket tomorrow.
- Yarın bir uçak bileti satın almak istiyorum.
- Tom won't be working tomorrow.
- Tom yarın çalışmayacak.
- You should be out of here by tomorrow.
- Yarına kadar buradan gitmiş olmalısın.
- Do you think Tom will go swimming with us tomorrow?
- Yarın Tom'un bizimle yüzmeye gideceğini düşünüyor musun?
- Tomorrow I am going to return the map that you lent me.
- Yarın bana ödünç verdiğiniz haritayı iade edeceğim.
- I'll be back by tomorrow, if possible.
- Mümkün olursa, yarın döneceğim.
- If it rains tomorrow, we won't go.
- Yarın yağmur yağarsa, biz gitmeyiz.
- Where do you think Tom will be tomorrow?
- Tom'un yarın nerede olacağını düşünüyorsun?
- The girls will not play tennis tomorrow.
- Kızlar yarın tenis oynamayacaklar.
- You must do that tomorrow.
- Bunu yarın yapmalısın.
- I want to see Tom tomorrow.
- Yarın Tom'u görmek istiyorum.
- Could we discuss this tomorrow?
- Bunu yarın tartışabilir miyiz?
- We'll have a great time tomorrow.
- Yarın harika vakit geçireceğiz.
- We leave tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra ayrılıyoruz.
- Come to work early tomorrow.
- Yarın erkenden çalışmaya gel.
- With any luck, there will be no school tomorrow.
- Şansımız yaver giderse, yarın okul yok.
- Please visit me tomorrow.
- Lütfen yarın beni ziyaret edin.
- He comes home from his trip to Europe tomorrow.
- Avrupa seyahatinden yarın dönüyor.
- If it rains tomorrow, I'll stay home.
- Yarın yağmur yağarsa, evde kalacağım.
- Don't forget to call me up tomorrow.
- Yarın beni aramayı unutma.
- Tom is planning to go tomorrow, isn't he?
- Tom yarın gitmeyi planlıyor, değil mi?
- He is going to start tomorrow.
- O yarın başlayacak.
- She can leave tomorrow.
- Yarın gidebilir.
- Tom will be leaving tomorrow.
- Tom yarın ayrılacak.
- I will tell you the rest tomorrow.
- Gerisini sana yarın anlatacağım.
- I'll be playing tennis with Tom tomorrow.
- Yarın Tom'la tenis oynayacağım.
- The file must be ready for tomorrow.
- Dosya yarına hazır olmalı.
- Are you free tomorrow?
- Yarın boş musun?
- Tom is going to start working here tomorrow.
- Tom yarın burada çalışmaya başlayacak.
- I believe it will snow tomorrow.
- Sanırım yarın kar yağacak.
- I'll do that tomorrow.
- Onu yarın yapacağım.
- I'll send it to you tomorrow.
- Yarın sana gönderirim.
- I'll pay you tomorrow.
- Yarın sana ödeyeceğim.
- The new traffic regulations come into force tomorrow.
- Yeni trafik yönetmeliği yarın yürürlüğe giriyor.
- I won't need your help tomorrow.
- Yarın senin yardımına ihtiyacım olmayacak.
- She will have planted roses tomorrow by 3 o'clock.
- Yarın saat 3'e kadar gülleri dikmiş olacak.
- I hope we have good weather tomorrow.
- Umarım yarın bizde hava güzel olur.
- Tomorrow we'll get our proof.
- Yarın kanıtımızı alacağız.
- Tom isn't going to drive the children to school tomorrow.
- Tom yarın çocukları okula götürmeyecek.
- I'll start my diet tomorrow.
- Yarın diyetime başlayacağım.
- Tom is going to study French tomorrow.
- Tom yarın Fransızca çalışacak.
- I will go even if it rains tomorrow.
- Yarın yağmur yağsa bile gideceğim.
- Tom said he didn't plan on going anywhere tomorrow.
- Tom yarın bir yere gitmeyi planlamadığını söyledi.
- That's going to have to be done tomorrow.
- Bu yarın yapılmak zorunda kalacak.
- I will bring it to you tomorrow.
- Yarın sana getireceğim.
- I thought we said tomorrow.
- Yarın dediğimizi düşündüm.
- I've got to go back to Boston tomorrow.
- Yarın Boston'a geri gitmek zorundayım.
- Tom is going to Nîmes tomorrow.
- Tom yarın Nîmes'e gidiyor.
- I need to pay this bill by tomorrow.
- Bu faturayı yarına kadar ödemem gerekiyor.
- Tom is probably going to do that tomorrow, too.
- Tom muhtemelen yarın da bunu yapacak.
- I will drive to Paris tomorrow.
- Yarın Paris'e gideceğim.
- I'm hoping it'll be sunny tomorrow.
- Yarın havanın güneşli olmasını umuyorum.
- I will return earlier tomorrow.
- Yarın daha erken döneceğim.
- Tom won't be at work tomorrow.
- Tom yarın işte olmayacak.
- Tom is going to leave tomorrow.
- Tom yarın ayrılacak.
- Tom won't be working with us tomorrow.
- Tom yarın bizimle çalışmayacaktır.
- Tomorrow is my birthday.
- Yarın benim doğum günüm.
- Tomorrow is Thursday.
- Yarın Perşembe.
- I'll deal with it tomorrow.
- Bununla yarın ilgileneceğim.
- I may need your help tomorrow.
- Yarın yardımına ihtiyacım olabilir.
- I need you here tomorrow.
- Yarın sana burada ihtiyacım var.
- Judging from the look of the sky, it will be fine tomorrow.
- Gökyüzünün görünüşüne bakılırsa yarın hava iyi olacak.
- There is no telling what will happen tomorrow.
- Yarın ne olacağını tahmin etmek mümkün değil.
- If it rains tomorrow, I'm not going to the meeting.
- Eğer yarın yağmur yağarsa toplantıya gitmeyeceğim.
- The king will appear in person tomorrow evening.
- Kral yarın akşam şahsen bulunacak.
- The letter will be mailed tomorrow.
- Mektup yarın postalanacak.
- What shall I cook for the guests tomorrow?
- Yarın misafirler için ne pişireyim?
- I'll go and get the book tomorrow.
- Yarın kitabı almaya gideceğim.
- Tom thought he'd be able to help us tomorrow.
- Tom yarın bize yardım edebileceğini düşünüyordu.
- Tom will arrive in Boston tomorrow afternoon.
- Tom yarın öğleden sonra Boston'a varacak.
- Hopefully, we'll arrive tomorrow.
- İnşallah yarın varacağız.
- They are seeing their uncle tomorrow.
- Yarın amcaları ile görüşecekler.
- I will speak with you tomorrow.
- Yarın seninle konuşacağım.
- The rent is due tomorrow.
- Yarın kiranın ödeme günü.
- Can you go to the seaside tomorrow?
- Yarın sahile gidebilir misin?
- I am leaving for Paris tomorrow.
- Yarın Paris'e gidiyorum.
- Let's put off the decision until tomorrow.
- Kararı yarına erteleyelim.
- Don't forget to talk to him tomorrow.
- Yarın onunla konuşmayı unutma.
- Don't forget to go see him tomorrow.
- Yarın onu görmek için gitmeyi unutma.
- I have to remember to buy this book tomorrow.
- Yarın bu kitabı almayı unutmamalıyım.
- I can't wait for tomorrow to come.
- Yarının gelmesi için sabırsızlanıyorum.
- Let's leave it till tomorrow.
- Yarına bırakalım.
- You'll meet him tomorrow.
- Yarın onunla tanışacaksın.
- Tom told me yesterday that Mary would go tomorrow.
- Tom dün bana Mary'nin yarın gideceğini söyledi.
- I'll be free tomorrow.
- Yarın boş olacağım.
- Tom has to be here tomorrow.
- Tom yarın burada olmalı.
- Let's discuss that problem tomorrow.
- O sorunu yarın tartışalım.
- Perhaps I could come back tomorrow.
- Belki yarın tekrar gelebilirim.
- If it rains tomorrow, I won't go on a picnic.
- Eğer yarın yağmur yağarsa, pikniğe gitmem.
- He will be off tomorrow.
- Yarın izinli olacak.
- We will play against Minami High School tomorrow.
- Yarın Minami Lisesi'ne karşı oynayacağız.
- I'm sure that Tom will be back tomorrow.
- Tom'un yarın döneceğinden eminim.
- I don't think that Tom will sing with us tomorrow.
- Tom'un yarın bizimle şarkı söyleyeceğini sanmıyorum.
- Tom won't leave tomorrow.
- Tom yarın gitmeyecek.
- I'll return home tomorrow.
- Yarın eve döneceğim.
- Those who missed the test must take it tomorrow.
- Sınavı kaçıranlar, sınava yarın girmeli.
- Let's get together again tomorrow.
- Yarın tekrar bir araya gelelim.
- I won't be at home tomorrow.
- Yarın evde olmayacağım.
- I should be able to take care of Tom for you tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra senin için Tom'la ilgilenebilirim.
- I might go shopping tomorrow, but I'm not sure yet.
- Yarın alışverişe gidebilirim ama henüz emin değilim.
- You can take off the bandage tomorrow.
- Bandajı yarın çıkarabilirsin.
- We will meet her tomorrow in front of the train station.
- Yarın onunla tren istasyonunun önünde buluşacağız.
- Are you coming back tomorrow?
- Yarın geri geliyor musun?
- I'll help you tomorrow.
- Yarın size yardım edeceğim.
- I think we can do it tomorrow.
- Onu sanırım yarın yapabiliriz.
- We're leaving tomorrow.
- Yarın ayrılıyoruz.
- How about doing that tomorrow?
- Bunu yarın yapsak nasıl olur?
- If it is fine tomorrow, we'll go to the forest.
- Yarın hava güzel olursa ormana gideceğiz.
- Are you really going to skip school tomorrow?
- Yarın gerçekten okulu asacak mısın?
- I can't go with you today, but I can tomorrow.
- Bugün seninle gelemem ama yarın gelebilirim.
- Will the fine weather keep up till tomorrow?
- Güzel hava yarına kadar devam edecek mi?
- Tom said he wanted me to help him tomorrow.
- Tom yarın ona yardım etmemi istediğini söyledi.
- The weather report says it will rain tomorrow afternoon.
- Hava raporu yarın öğleden sonra yağmur yağacağını söylüyor.
- Tom and I'll see each other tomorrow.
- Tom ve ben yarın birbirimizle görüşeceğiz.
- We are to have a garden party tomorrow.
- Yarın bahçe partisi vereceğiz.
- We will have some guests tomorrow.
- Yarın bazı konuklarımız olacak.
- She'll return home tomorrow.
- Yarın eve dönecek.
- Tom told me to finish doing that by tomorrow.
- Tom bana bunu yarına kadar bitirmemi söyledi.
- I'm getting ready to leave tomorrow.
- Yarın gitmeye hazırlanıyorum.
- I'll be back tomorrow evening.
- Yarın akşama dönmüş olurum.
- Is tomorrow too soon?
- Yarın çok yakın mı?
- Tom said that tomorrow isn't soon enough.
- Tom yarının yeterince yakın olmadığını söyledi.
- Tom is going to have to do that tomorrow.
- Tom bunu yarın yapmak zorunda kalacak.
- The meeting was postponed until tomorrow.
- Toplantı yarına ertelendi.
- I hope the rain will stop by tomorrow.
- Umarım yağmur yarın durur.
- Tom is going to Mary's birthday party tomorrow, isn't he?
- Tom yarın Mary'nin doğum günü partisine gidiyor, değil mi?
- Tom says that he'll do that tomorrow.
- Tom bunu yarın yapacağını söyledi.
- I don't know if Tom will go with us tomorrow or not.
- Tom'un yarın bizimle gelip gelmeyeceğini bilmiyorum.
- The file must be ready for tomorrow.
- Dosya yarın için hazır olmalı.
- We won't be here tomorrow.
- Yarın burada olmayacağız.
- I'm going to buy a cell phone tomorrow.
- Yarın bir cep telefonu alacağım.
- I think you should wait until tomorrow to do that.
- Sanırım onu yapmak için yarın sabaha kadar beklemen gerekir.
- I'll call you tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra seni arayacağım.
- We have a meeting tomorrow.
- Yarın bir toplantı yapacağız.
- Tom suggested we go fishing tomorrow.
- Tom yarın balığa çıkmamızı önerdi.
- Tomorrow I won't do that, but I will the day after tomorrow.
- Yarın bunu yapmayacağım, ama yarından sonraki gün yapacağım.
- I don't think Tom will swim tomorrow.
- Tom'un yarın yüzeceğini sanmıyorum.
- See you tomorrow at the library.
- Yarın kütüphanede görüşürüz.
- I'll tell you the rest of the story tomorrow.
- Hikayenin geri kalanını yarın anlatırım.
- I sent it yesterday; you should receive it tomorrow.
- Dün gönderdim, yarın alırsın.
- I'll go and get the book tomorrow.
- Yarın gidip kitabı alacağım.
- I've promised to take Tom and Mary to the beach for a picnic tomorrow.
- Yarın Tom ve Mary'yi sahile pikniğe götürmeye söz verdim.
- We might do that tomorrow.
- Bunu yarın yapabiliriz.
- I will cook dinner tomorrow evening.
- Yarın akşam yemek pişireceğim.
- Tomorrow I will harvest grapes.
- Yarın üzüm toplayacağım.
- If it rains tomorrow, we won't go.
- Yarın yağmur yağarsa gitmeyiz.
- What time's our meeting tomorrow?
- Yarın toplantımız ne zaman?
- It makes a difference to us whether it rains tomorrow.
- Yarın yağmur yağıp yağmaması bizim için fark eder.
- He is going to go to school tomorrow.
- O yarın okula gidecek.
- Tom said Mary would see me tomorrow.
- Tom, Mary'nin yarın beni göreceğini söyledi.
- It's unlikely to rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağma ihtimali yok.
- Tom won't be at school tomorrow.
- Tom yarın okulda olmayacak.
- I can easily wait till tomorrow.
- Yarına kadar rahatça bekleyebilirim.
- Tom said he thought that Mary wouldn't do that tomorrow.
- Tom, Mary'nin yarın bunu yapmayacağını düşündüğünü söyledi.
- Will you come to my place tomorrow?
- Yarın bana gelecek misin?
- Probably it will snow tomorrow.
- Muhtemelen yarın kar yağacak.
- Are you going to church tomorrow?
- Yarın kiliseye gidecek misin?
- Tomorrow, I'll know who the new president is.
- Yarın, yeni başkanın kim olduğunu öğreneceğim.
- Tom doesn't know how Mary will get to school tomorrow.
- Tom, Mary'nin yarın okula nasıl gideceğini bilmiyor.
- Tomorrow is another day.
- Yarın başka bir gün olacak.
- Mark left yesterday, you will leave tomorrow, and I am leaving today.
- Mark dün ayrıldı, sen yarın ayrılacaksın ve ben bugün ayrılıyorum.
- I'll buy what I need tomorrow.
- Yarın ihtiyacım olanı alacağım.
- Tom doesn't need to come into work tomorrow.
- Tom'un yarın işe gelmesine gerek yok.
- Tom will probably come to see us tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın bizi görmeye gelecek.
- We'll have some guests tomorrow.
- Yarın bazı konuklarımız olacak.
- I have to be in Boston tomorrow.
- Yarın Boston'da olmam gerekiyor.
- I'm going to mow the lawn tomorrow, weather permitting.
- Hava izin verirse yarın çimleri biçeceğim.
- We're planning to take pictures tomorrow.
- Yarın fotoğraf çekmeyi planlıyoruz.
- Tom won't be able to work tomorrow.
- Tom yarın çalışamayacak.
- Here today and gone tomorrow.
- Bugün buradayım, yarın gideceğim.
- Tomorrow, I will eat strawberry cake and pizza with my boyfriend.
- Yarın erkek arkadaşımla çilekli pasta ve pizza yiyeceğiz.
- My grandfather on my mother's side is celebrating his 60th birthday tomorrow.
- Anne tarafımdan büyükbabam yarın 60. doğum gününü kutlayacak.
- I wonder whether the weather will be good tomorrow.
- Yarın havanın iyi olup olmayacağını merak ediyorum.
- Tom has agreed to help us tomorrow.
- Tom yarın bize yardım etmeyi kabul etti.
- I can't come today or tomorrow either.
- Bugün de yarın da gelemem.
- You have to help us clean the house tomorrow.
- Yarın evi temizlememize yardım etmek zorundasın.
- How hot is it going to be tomorrow?
- Yarın hava ne kadar sıcak olacak?
- I'll have time to help you tomorrow.
- Yarın size yardım etmek için zamanım olacak.
- Tom needs to be here all day tomorrow.
- Tom'un yarın gün boyu burada olması gerekiyor.
- I'll tell them tomorrow.
- Onlara yarın söyleyeceğim.
- I'll tell Tom tomorrow.
- Tom'a yarın söylerim.
- I'll send Tom a letter tomorrow.
- Tom'a yarın bir mektup göndereceğim.
- I don't know what to do tomorrow.
- Yarın ne yapacağımı bilmiyorum.
- I can't go with you today, but I can tomorrow.
- Bugün seninle gidemem ama yarın gidebilirim.
- I will speak to you tomorrow.
- Seninle yarın konuşacağım.
- If it is fine tomorrow, we'll go to the forest.
- Yarın hava güzel olursa, ormana gideceğiz.
- Are you going to be here tomorrow?
- Yarın burada olacak mısın?
- Can I count on your help tomorrow afternoon?
- Yarın öğleden sonra yardımına güvenebilir miyim?
- Do we want to play football tomorrow?
- Yarın futbol oynamak istiyor muyuz?
- Tom will help Mary tomorrow.
- Yarın Tom Mary'ye yardım edecek.
- Tom is probably going to do that tomorrow.
- Tom muhtemelen bunu yarın yapacak.
- The ship leaves for Honolulu tomorrow.
- Gemi yarın Honolulu'ya yola çıkıyor.
- I can't go with you tomorrow.
- Yarın seninle gidemem.
- I am leaving for the United States tomorrow.
- Yarın Birleşik Devletler'e gidiyorum.
- I'll help them tomorrow.
- Yarın onlara yardım edeceğim.
- I'll ask them tomorrow.
- Yarın onlara rica edeceğim.
- Does Tom need to come back here tomorrow?
- Tom'un yarın buraya gelmesi gerekiyor mu?
- I've been told I should do that tomorrow.
- Bunu yarın yapmam gerektiği söylendi.
- Can you just tell me now, so I don't have to come back tomorrow?
- Bana şimdi söyleyebilir misin, böylece yarın geri gelmek zorunda kalmasam?
- Tom will have the time to do that tomorrow, I think.
- Sanırım Tom'un yarın bunu yapacak vakti olacak.
- I'll tell you about it tomorrow.
- Yarın sana anlatırım.
- Tomorrow, tomorrow, anything but today, is what all lazy people say.
- "Yarın da yarın, bugün olmasın da ne zaman olursa olsun." der bütün tembel insalar.
- Will you go out tomorrow?
- Yarın dışarı çıkacak mısın?
- He will play baseball tomorrow.
- Yarın beyzbol oynayacak.
- There's a math test tomorrow.
- Yarın matematik sınavı var.
- Please visit me tomorrow.
- Lütfen yarın beni ziyaret et.
- I must remember to buy that book tomorrow.
- Yarın o kitabı almayı unutmamalıyım.
- Let’s not get up early tomorrow!
- Yarın erken kalkmayalım!
- Tom can do that again tomorrow.
- Tom yarın bunu tekrar yapabilir.
- I really wish I could play tennis with you tomorrow.
- Yarın seninle tenis oynayabilmeyi çok isterdim.
- We'll swim tomorrow.
- Yarın yüzeceğiz.
- Is it OK if I do that tomorrow?
- Bunu yarın yapsam sorun olur mu?
- By this time tomorrow, Tom will be in Boston.
- Yarın bu saatlerde Tom Boston'da olmuş olur.
- He told me he is leaving tomorrow.
- Bana yarın gideceğini söyledi.
- Tom won't be at school tomorrow.
- Tom yarın okula gelmeyecek.
- By tomorrow, there'll be no more problems.
- Yarına kadar başka sorun kalmayacak.
- Will they go out tomorrow?
- Yarın dışarı çıkacaklar mı?
- I will not be able to give you a lesson tomorrow.
- Yarın size ders veremeyeceğim.
- I'll call you tomorrow.
- Yarın arayacağım.
- She intends to play tennis tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra tenis oynamayı planlıyor.
- Tom is leaving Boston tomorrow, isn't he?
- Tom yarın Boston'dan ayrılıyor, değil mi?
- I have to be at an audition tomorrow.
- Yarın bir seçmeye katılmam gerekiyor.
- I will tell you tomorrow.
- Yarın anlatırım.
- Tom knows he has to help Mary tomorrow.
- Tom yarın Mary'e yardım etmesi gerektiğini biliyor.
- I'm driving to Paris tomorrow.
- Yarın arabayla Paris'e gidiyorum.
- There's a maths test tomorrow.
- Yarın matematik sınavı var.
- I'll visit him tomorrow.
- Onu yarın ziyâret edeceğim.
- It's likely to be hot tomorrow.
- Muhtemelen yarın hava sıcak olacak.
- Tom will do that tomorrow, I think.
- Tom bunu yarın yapacak, sanırım.
- We'll tell Tom tomorrow.
- Tom'a yarın söyleyeceğiz.
- Tom won't be able to do that tomorrow.
- Tom yarın bunu yapamayacak.
- Ask me tomorrow.
- Yarın bana sor.
- Tom won't do that tomorrow.
- Tom onu yarın yapmayacak.
- I'm almost certain that Tom will be at the meeting tomorrow.
- Tom'un yarın toplantıda olacağından neredeyse eminim.
- I'm afraid it will rain tomorrow.
- Korkarım, yarın yağmur yağacak.
- They will announce the winner tomorrow.
- Kazananı yarın açıklayacaklar.
- Mark left yesterday, you will leave tomorrow, and I am leaving today.
- Mark dün gitti, sen yarın gideceksin, ben de bugün gidiyorum.
- I can't come today, and not tomorrow, either.
- Bugün gelemem, yarın da gelemem.
- According to the weather forecast, tomorrow will be snowy.
- Hava tahminlerine göre yarın kar yağışlı olacak.
- Tom isn't likely to leave tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın ayrılmayacak.
- It will probably snow tomorrow.
- Yarın muhtemelen kar yağacak.
- We can tell Tom tomorrow.
- Tom’a yarın anlatabiliriz.
- Tom and Mary are going out again tomorrow.
- Tom ve Mary yarın yine dışarı çıkacaklar.
- If it is fine tomorrow, we will play baseball.
- Yarın hava güzel olursa,basketbol oynayacağız.
- Did Tom say he was going to walk to school tomorrow?
- Tom yarın okula yürüyeceğini söyledi mi?
- The peace treaty will be signed tomorrow.
- Barış anlaşması yarın imzalanacak.
- I have things to do tomorrow.
- Yarın yapmam gereken şeyler var.
- Tom's going with me tomorrow.
- Tom yarın benimle gidiyor.
- It'll be fine tomorrow.
- Yarın hava güzel olacak.
- I need to do that tomorrow.
- Bunu yarın yapmam lazım.
- He will arrive in Kyoto tomorrow.
- Yarın Kyoto'ya varacak.
- Do you think it's likely to rain tomorrow?
- Yarına yağmur yağar mı sence?
- We hope that it doesn't rain tomorrow.
- Umarız yarın yağmur yağmaz.
- What's the plan for tomorrow?
- Yarın için planın ne?
- I'm ready for tomorrow.
- Yarın için hazırım.
- The store opens for business tomorrow.
- Mağaza yarın açılıyor.
- I don't have to go to school tomorrow.
- Yarın okula gitmek zorunda değilim.
- I'll come earlier tomorrow.
- Yarın daha erken geleceğim.
- One of us will have to drive over and see Tom tomorrow.
- Yarın birimiz gitmek ve Tom'u görmek zorundayız.
- I won't be able to visit you tomorrow because I'll be busy.
- Yarın seni ziyaret edemeyeceğim çünkü meşgul olacağım.
- Tomorrow I'm busy, and I can't come to your place.
- Yarın meşgulüm ve sana gelemem.
- Tomorrow I am going to the countryside by my car.
- Yarın arabamla kırsal bölgeye gidiyorum.
- I'd like to make a reservation to play golf tomorrow.
- Yarın golf oynamak için rezervasyon yaptırmak istiyorum.
- She will go to the cinema tomorrow.
- Yarın sinemaya gidecek.
- Tom said he'd go there tomorrow.
- Tom yarın oraya gideceğini söyledi.
- Who'll look after your dog tomorrow?
- Yarın köpeğinle kim ilgilenecek?
- Tom is going to win tomorrow.
- Tom yarın kazanacak.
- If it should rain tomorrow, I won't play golf.
- Yarın yağmur yağarsa, golf oynamayacağım.
- Tom and Mary told me they're going to Boston tomorrow.
- Tom ve Mary bana yarın Boston'a gideceklerini söylediler.
- I'm going to the concert tomorrow.
- Yarın konsere gidiyorum.
- I'll see you at lunch tomorrow.
- Seni yarın öğle yemeğinde göreceğim.
- I have to tell Tom the truth tomorrow.
- Tom'a yarın gerçeği anlatmak zorundayım.
- I'm leaving tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra gidiyorum.
- He is leaving Chicago tomorrow.
- O yarın Şikago'dan ayrılıyor.
- Can he come to the meeting tomorrow?
- O, yarın toplantıya gelebilir mi?
- The president will issue a statement tomorrow.
- Başkan yarın bir beyanatta bulunacak.
- What'll you be doing at this time tomorrow?
- Yarın bu saatlerde ne yapıyor olacaksın?
- Do you think Tom will swim tomorrow?
- Yarın Tom'un yüzeceğini düşünüyor musun?
- The deadline's tomorrow.
- Son teslim tarihi yarın.
- Tom is sure to come tomorrow.
- Tom yarın kesin gelecek.
- Do you have time to help us tomorrow?
- Yarın bize yardım edecek zamanın var mı?
- He will leave here tomorrow.
- Yarın buradan ayrılacaktır.
- I'll call her tomorrow.
- Yarın onu arayacağım.
- Sysko, will you fix the Uzbek transliteration tomorrow?
- Sysko, Özbekçe transliterasyonu yarın düzeltir misin?
- I am going to attend a funeral tomorrow.
- Yarın bir cenazeye katılacağım.
- He will come to you tomorrow.
- Yarın size gelecek.
- I leave tomorrow.
- Yarın gideceğim.
- I have to work tomorrow.
- Yarın çalışmak zorundayım.
- Tom is willing to help us tomorrow, isn't he?
- Tom yarın bize yardım etmek istiyor, değil mi?
- We'll climb the mountain if it is fine tomorrow.
- Yarın hava güzel olursa dağa tırmanacağız.
- I have plans to go to Tokyo tomorrow.
- Yarın Tokyo'ya gitmek için planlarım var.
- The meeting has been postponed until tomorrow.
- Toplantı yarına ertelendi.
- I'll do it tomorrow.
- Onu yarın yapacağım.
- Tom will be thirty years old tomorrow.
- Tom yarın otuz yaşına basacak.
- You'll meet him tomorrow.
- Onunla yarın buluşacaksın.
- It's hard to say what the weather will be like tomorrow.
- Yarın havanın nasıl olacağını söylemek zor.
- I'll visit you tomorrow.
- Yarın seni ziyaret edeceğim.
- I'm afraid it will rain tomorrow.
- Korkarım ki, yarın yağmur yağacak.
- Camp ends tomorrow.
- Kamp yarın sona eriyor.
- The train station will be closed from tomorrow.
- Tren istasyonu yarından itibaren kapalı olacak.
- We will start tomorrow, weather permitting.
- Hava iyi olursa yarın başlayacağız.
- Tomorrow is Wednesday.
- Yarın çarşambadır.
- It's quite likely to rain tomorrow.
- Yarın muhtemelen yağmur yağacak.
- I am leaving for London tomorrow.
- Yarın Londra'ya hareket ediyorum.
- Tom is going to do that tomorrow, I suppose.
- Sanırım Tom yarın bunu yapacak.
- He may come tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra gelebilir.
- With any luck, there will be no school tomorrow.
- Umarım, yarın okul olmayacak.
- Do you have time to come tomorrow?
- Yarın gelmek için zamanın var mı?
- I'll give you the address either today or tomorrow.
- Adresi bugün ya da yarın vereceğim.
- I thought you might like to know that Tom is planning to be here tomorrow.
- Tom'un yarın burada olmayı planladığını bilmek istersin diye düşündüm.
- Tom will do that with Mary tomorrow.
- Tom bunu yarın Mary ile yapacak.
- We are going to leave tomorrow.
- Yarın ayrılacağız.
- Could you wake me up at the same time tomorrow?
- Yarın beni aynı saatte uyandırabilir misin?
- I'll buy the tickets tomorrow.
- Biletleri yarın alacağım.
- I can't go tomorrow.
- Yarın gidemem.
- I'm heading back to Boston tomorrow.
- Yarın Boston'a dönüyorum.
- Tomorrow will be better!
- Yarın daha iyi olacak.
- Will you look after my dog tomorrow?
- Yarın köpeğime bakar mısın?
- I need you to do that tomorrow.
- Bunu yarın yapmanı istiyorum.
- I'm flying to Hanoi tomorrow.
- Ben yarın Hanoi'ye uçuyorum.
- I'm having dinner with Tom tomorrow.
- Yarın Tom'la yemek yiyeceğim.
- I'll be better tomorrow.
- Yarın daha iyi olacağım.
- I'm calling in sick tomorrow.
- Yarın hasta olduğumu söyleyeceğim.
- You can take off the bandage tomorrow.
- Yarın bandajı çıkarabilirsin.
- Tomorrow is Thursday.
- Yarın perşembedir.
- It's very likely that it'll rain tomorrow.
- Yarın büyük ihtimalle yağmur yağacak.
- Don't stop thinking about tomorrow.
- Yarını düşünmeyi bırakma.
- According to the weather forecast, it's supposed to snow tomorrow.
- Hava tahminine göre, yarın kar yağması gerekiyor.
- I'll do it tomorrow.
- Yarın yaparım.
- I'll remind you to do that tomorrow.
- Bunu yarın yapmanı hatırlatacağım.
- The ship sails for Honolulu tomorrow.
- Gemi yarın Honolulu'ya yelken açacak.
- What are your plans for tomorrow?
- Yarın için planın ne?
- Tom will leave tomorrow.
- Tom yarın ayrılacak.
- Do we all have to be here tomorrow?
- Yarın hepimiz burada olmak zorunda mıyız?
- You said you were working tomorrow.
- Yarın çalışacağını söylemiştin.
- Does Tom have to be here tomorrow?
- Tom yarın burada olmak zorunda mı?
- Tomorrow I have the written exam.
- Yarın yazılı sınavım var.
- If it rains tomorrow, I will not be going.
- Yarın yağmur yağarsa, gitmiyor olurum.
- I will not be able to teach you tomorrow.
- Yarın size ders veremeyeceğim.
- I promise I'll do that tomorrow.
- Onu yarın yapacağıma söz veriyorum.
- I will give him the book tomorrow.
- Kitabı ona yarın vereceğim.
- I'm going to work tomorrow.
- Yarın çalışacağım.
- I want to know what's happening tomorrow.
- Yarın ne olacağını bilmek istiyorum.
- Father will be at home tomorrow.
- Babam yarın evde olacak.
- I'm driving to Boston tomorrow.
- Yarın Boston'a gidiyorum.
- You said you were working tomorrow.
- Yarın çalışacağını söyledin.
- Tom is sure to come tomorrow.
- Tom yarın kesinlikle gelecek.
- If it snows a lot tomorrow, let's make a snowman.
- Yarın çok kar yağarsa, kardan adam yapalım.
- We'll see Tom tomorrow.
- Yarın Tom'u göreceğiz.
- Do it tomorrow.
- Yarın yap.
- I'll see Tom tomorrow.
- Yarın Tom'u göreceğim.
- Can you stop by tomorrow?
- Yarın uğrayabilir misin?
- I'll stop smoking from tomorrow.
- Yarından itibaren sigara içmeyi bırakacağım.
- Tom wanted to do that tomorrow.
- Tom bunu yarın yapmak istedi.
- Tomorrow I'm going to visit my mother in the hospital.
- Yarın hastanede annemi ziyaret edeceğim.
- I'll find out tomorrow.
- Yarın öğrenirim.
- You don't need to finish it by tomorrow.
- Yarına kadar bitirmene gerek yok.
- Tom is going to have some fun tomorrow.
- Tom yarın biraz eğlenecek.
- I must tell him the truth tomorrow.
- Yarın ona gerçeği söylemeliyim.
- Tom said he wanted me to be here tomorrow.
- Tom yarın burada olmamı istediğini söyledi.
- Are you really going to skip school tomorrow?
- Gerçekten yarın okula gitmeyecek misin?
- Both you and Tom need to be there tomorrow.
- Hem senin hem de Tom'un yarın orada olması gerekiyor.
- Tom thinks Mary won't do that tomorrow.
- Tom, Mary'nin bunu yarın yapmayacağını düşünüyor.
- Let's quit here and continue tomorrow.
- Burada bırakalım ve yarın devam edelim.
- Tom will be going back to Boston tomorrow.
- Tom yarın Boston'a geri dönecek.
- You're giving a speech tomorrow aren't you?
- Yarın konuşma yapıyorsun, değil mi?
- We're going to do that tomorrow.
- Biz onu yarın yapacağız.
- But they will come here tomorrow.
- Ama yarın buraya gelecekler.
- I hope you feel better tomorrow.
- İnşallah yarın daha iyi hissedersiniz.
- I have an exam tomorrow.
- Yarın bir sınavım var.
- Tom is going to paint the fence tomorrow.
- Tom yarın çitleri boyayacak.
- I think that Tom will be busy tomorrow afternoon.
- Sanırım Tom yarın öğleden sonra meşgul olacak.
- I hope we have fine weather tomorrow.
- Umarım yarın hava güzel olur.
- I'm the only one who has to do that again tomorrow.
- Yarın bunu tekrar yapmak zorunda olan tek kişi benim.
- I can start tomorrow.
- Yarın başlayabilirim.
- I'm going to buy a mobile phone tomorrow!
- Yarın bir cep telefonu alacağım!
- I won't be free tomorrow.
- Yarın boş olmayacağım.
- I'll come back tomorrow if I can.
- Mümkünse yarın yine gelirim.
- Come see me again tomorrow.
- Yarın beni tekrar görmeye gel.
- Let me tell you about what's going to happen tomorrow.
- Yarın ne olacağını sana söyleyeyim.
- I don't know where we'll go tomorrow.
- Yarın nereye gideceğimizi bilmiyorum.
- I'll try to pay this bill tomorrow.
- Bu faturayı yarın ödemeye çalışacağım.
- Why don't we try doing this again tomorrow?
- Neden bunu yarın tekrar yapmıyoruz?
- I will deal with it tomorrow.
- Yarın halledeceğim.
- Will Tom do that tomorrow?
- Tom bunu yarın yapacak mı?
- I will have a driving test tomorrow.
- Yarın direksiyon sınavım var.
- We are to take an exam tomorrow.
- Yarın bir sınav olacağız.
- I'm going to bed, because tomorrow I must get up early.
- Ben yatmaya gidiyorum, çünkü yarın erken kalkmalıyım.
- I think Tom can help Mary tomorrow.
- Bence Tom yarın Mary'ye yardım edebilir.
- Tom told me that he would like me to come over tomorrow afternoon.
- Tom bana yarın öğleden sonra gelmemi istediğini söyledi.
- I'll try to get up early tomorrow.
- Yarın erken kalkmaya çalışacağım.
- Tom told me that he would do it tomorrow.
- Tom bana onu yarın yapacağını söyledi.
- Not until tomorrow afternoon.
- Yarın öğlene kadar olmaz.
- Tom will be back in Boston tomorrow.
- Tom yarın Boston'a dönmüş olacak.
- If the shop is closed today, I'll try again tomorrow.
- Bugün dükkân kapalı ise, ben yarın tekrar deneyeceğim.
- She will probably go to the park tomorrow.
- Yarın muhtemelen parka gidecek.
- The Jacksons are visiting us tomorrow afternoon.
- Jackson'lar yarın öğleden sonra bizi ziyaret edecekler.
- It will be fine tomorrow.
- Yarın iyi olacak.
- Don't come this evening and don't come tomorrow either.
- Bu akşam gelme, yarın da gelme.
- I can't go to Boston with you tomorrow.
- Yarın seninle Boston'a gidemem.
- I want to talk to you about tomorrow.
- Yarın hakkında seninle konuşmak istiyorum.
- See you tomorrow at school.
- Yarın okulda görüşürüz.
- Mary is going to help us tomorrow.
- Mary, yarın bize yardımcı olacak.
- Let's do that tomorrow.
- Onu yarın yapalım.
- The fence will be painted by Tom tomorrow.
- Çit yarın Tom tarafından boyanacak.
- I'll give it to you tomorrow.
- Onu sana yarın vereceğim.
- Let's do dinner tomorrow.
- Yarın akşam yemeği yapalım.
- I'm going to know tomorrow.
- Yarın öğreneceğim.
- The automaker will unveil its new line of sports cars tomorrow.
- Otomobil üreticisi yarın yeni spor araba serisini tanıtacak.
- This puzzle will be completed by tomorrow.
- Bu puzzle yarına kadar tamamlanacak.
- We're having a picnic tomorrow.
- Yarın piknik yapacağız.
- We'll announce our decision tomorrow.
- Kararımızı yarın duyuracağız.
- Tom will be arriving tomorrow.
- Tom yarın geliyor olacak.
- I don't think that it will rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacağını sanmıyorum.
- The registration deadline is tomorrow.
- Son kayıt tarihi yarın.
- We'll be leaving tomorrow.
- Yarın gidiyoruz.
- You don't have to be here tomorrow.
- Yarın burada olmak zorunda değilsin.
- The prime minister will make an announcement tomorrow.
- Başbakan yarın bir duyuru yapacak.
- I have a friend coming over to visit tomorrow.
- Yarın bir arkadaşım ziyarete gelecek.
- Do we all need to be here tomorrow?
- Yarın hepimizin burada olması gerekiyor mu?
- I think it'll rain tomorrow.
- Sanırım yarın yağmur yağacak.
- There's no need for you to come in to work tomorrow.
- Yarın işe gelmek için bir neden yok.
- We'll be there tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra orada olacağız.
- I won't have time for that tomorrow.
- Yarın onun için zamanım olmayacak.
- Do come and see us tomorrow.
- Yarın bizi görmeye gel.
- Tomorrow is a long-awaited payday!
- Yarın uzun zamandır beklenen bir maaş günü!
- In any case, I must finish this work by tomorrow.
- Her halükarda, bu işi yarına kadar bitirmeliyim.
- Since we have no school tomorrow, I'm planning to go there.
- Yarın okul olmadığı için oraya gitmeyi planlıyorum.
- If it is fine tomorrow, we will play baseball.
- Eğer yarın hava güzel olursa, beyzbol oynayacağız.
- Yes, I have time tomorrow.
- Evet, yarın vaktim var.
- I am going to write a letter tomorrow.
- Yarın bir mektup yazacağım.
- Tom will give it to Mary tomorrow.
- Tom yarın onu Mary'ye verecektir.
- I intend to phone Tom tomorrow and ask him to help.
- Yarın Tom'a telefon etmeye ve ondan yardım istemeye niyetim var.
- Tom needs to be here tomorrow.
- Tom'un yarın burada olması gerekiyor.
- Did you know Tom was going to go to Boston tomorrow?
- Tom'un yarın Boston'a gideceğini biliyor muydun?
- There's a soccer match tomorrow.
- Yarın bir futbol maçı var.
- We're going out again tomorrow.
- Yarın tekrar dışarı çıkıyoruz.
- I'll tell her tomorrow.
- Ona yarın söyleyeceğim.
- I'd like to make an appointment for tomorrow.
- Yarın için bir randevu almak istiyorum.
- Aren't you coming to my recital tomorrow?
- Yarın resitalime gelmiyor musun?
- Do you really want to leave Boston tomorrow?
- Yarın gerçekten Boston'u terk etmek istiyor musunuz?
- Can we talk about this tomorrow?
- Bunu yarın konuşabilir miyiz?
- If it rains tomorrow, the baseball game will be put off.
- Eğer yarın yağmur yağarsa, beyzbol maçı ertelenir.
- Tom is going to do that tomorrow for sure.
- Tom bunu yarın kesinlikle yapacak.
- Tom says it's important for us to be there tomorrow.
- Tom yarın orada olmamızın çok önemli olduğunu söyledi.
- You'll go to school tomorrow.
- Yarın okula gideceksin.
- There is a risk for rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağma riski var.
- Tom will be leaving here tomorrow.
- Tom yarın buradan ayrılacak.
- She will have planted roses tomorrow by 3 o'clock.
- O, yarın saat 3.00'e kadar gülleri dikmiş olacak.
- Today we must do what everyone else will do tomorrow.
- Bugün başka herkesin yarın yapacağı şeyi yapmalıyız.
- I want to go swimming tomorrow.
- Yarın yüzmeye gitmek istiyorum.
- They leave tomorrow.
- Onlar yarın giderler.
- Tomorrow, we will face the enemies.
- Yarın düşmanla yüz yüze geleceğiz.
- Tom doesn't need to finish this by tomorrow.
- Tom'un bunu yarına kadar bitirmesine gerek yok.
- I doubt I can go with you tomorrow.
- Yarın seninle gidebileceğimden şüpheliyim.
- Tom will have an answer by tomorrow.
- Yarına kadar Tom'un bir yanıtı olacak.
- What time are you leaving tomorrow?
- Yarın kaçta gidiyorsun?
- I'll buy the tickets tomorrow.
- Yarın biletleri alacağım.
- He will be having dinner with her at this time tomorrow.
- Yarın bu vakitte onunla akşam yemeği yiyor olacak.
- Try not to be late again tomorrow.
- Yarın yine geç kalmamaya çalış.
- Do you want to go fishing tomorrow?
- Yarın balığa gitmek istiyor musun?
- I will bring it to you tomorrow.
- Yarın size getireceğim.
- Tom just told me that he wouldn't be here tomorrow.
- Tom az önce bana yarın burada olmayacağını söyledi.
- I'm going back home tomorrow.
- Yarın eve dönüyorum.
- He returns tomorrow.
- O yarın dönüyor.
- I'll swim with them tomorrow.
- Yarın onlarla yüzeceğim.
- It'll be very hot tomorrow.
- Yarın çok sıcak olacak.
- Tomorrow, it will be hot.
- Yarın hava sıcak olacak.
- Meet me tomorrow for brunch.
- Yarın kahvaltı için buluşalım.
- Tom will be coming to see me tomorrow.
- Tom yarın beni görmeye gelecek.
- We'll leave tomorrow, weather permitting.
- Hava iyi olursa yarın yola çıkacağız.
- Tomorrow will be a busy day for us both.
- Yarın ikimiz için de yoğun bir gün olacak.
- He'll finish the job by tomorrow.
- O yarına kadar işi bitirecektir.
- I was going to tell Tom about that tomorrow.
- Yarın Tom'a bunun hakkında anlatacaktım.
- I think it won't rain tomorrow.
- Bence yarın yağmur yağmayacak.
- It seems necessary for you to come again tomorrow.
- Yarın tekrar gelmeniz gerekli görünüyor.
- He must go there tomorrow.
- Yarın oraya gitmek zorunda.
- He says that he'll be at the meeting tomorrow.
- Yarın toplantıda olacağını söylüyor.
- I want to see her tomorrow.
- Yarın onu görmek istiyorum.
- Do you have to go to work tomorrow?
- Yarın işe gitmen gerekiyor mu?
- Tom won't be here tomorrow.
- Tom yarın burada olmayacak.
- Tom wanted to do that tomorrow.
- Tom bunu yarın yapmak istiyordu.
- Let's hope the weather is good tomorrow.
- Umalım da yarın hava güzel olsun.
- We'll do better tomorrow.
- Yarın daha iyisini yaparız.
- If you leave now, you'll be in Boston by tomorrow evening.
- Şimdi gidersen, yarın akşam Boston'da olursun.
- Tom suggested that I do that tomorrow instead of today.
- Tom bunu bugün yerine yarın yapmamı önerdi.
- Tom is likely going to be absent tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın gelmeyecek.
- I intend to study with Tom tomorrow.
- Yarın Tom'la çalışmak niyetindeyim.
- My father is coming home tomorrow.
- Babam yarın eve geliyor.
- Tom is probably going to be here tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın burada olacak.
- We have a big day tomorrow.
- Yarın büyük bir günümüz var.
- Tom says he's planning to do that tomorrow.
- Tom bunu yarın yapmayı planladığını söylüyor.
- Tom is going to be here tomorrow.
- Tom yarın burada olacak.
- You're visiting a factory tomorrow, aren't you?
- Yarın bir fabrikayı ziyaret edeceksin, değil mi?
- Tomorrow is Sunday.
- Yarın pazar.
- Tom said Mary should do that tomorrow.
- Tom, Mary'nin bunu yarın yapması gerektiğini söyledi.
- I have a rendezvous with my uncle tomorrow.
- Yarın amcamla bir buluşmam var.
- We'll get an opportunity to try that tomorrow.
- Yarın bunu denemek için bir fırsatımız olacak.
- I have an extremely important meeting tomorrow.
- Yarın son derece önemli bir toplantım var.
- I will ask him tomorrow.
- Yarın ona soracağım.
- Tom will have breakfast early tomorrow.
- Tom yarın erkenden kahvaltı edecek.
- What will you eat tomorrow?
- Yarın ne yiyeceksin?
- Tom is likely going to be busy tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın meşgul olacak.
- Everything is going to be alright tomorrow.
- Yarın her şey iyi olacak.
- Tom is coming back home tomorrow.
- Tom yarın eve dönüyor.
- I'll start dieting tomorrow.
- Yarın perhiz yapmaya başlayacağım.
- It is sure that she will leave tomorrow.
- Yarın gideceği kesin.
- I'll buy what I need tomorrow.
- İhtiyacım olanı yarın alacağım.
- Stay with us tonight and find a hotel tomorrow.
- Bu gece bizimle kal, yarın otel bulursun.
- I'll ask him tomorrow.
- Yarın ona soracağım.
- I'll see her tomorrow at school.
- Onunla yarın okulda görüşeceğim.
- Tomorrow I'm going to Shanghai.
- Yarın Şangay'a gidiyorum.
- I think it'll be hot tomorrow.
- Yarın havanın sıcak olacağını düşünüyorum.
- Tomorrow it'll be too late.
- Yarın çok geç olacak.
- I'll ask Tom tomorrow.
- Yarın Tom'a soracağım.
- Tom is going to be on duty tomorrow.
- Tom yarın görevde olacak.
- I'll try, but I don't know for sure whether I'll be able to go to the cinema tomorrow or not.
- Denerim ama yarın sinemaya gidip gidemeyeceğimden emin değilim.
- I'll come over tomorrow evening.
- Yarın akşam uğrayacağım.
- The Longs are having a garage sale tomorrow.
- Long'lar yarın bir garaj satışı yapacaklar.
- Today's weather forecast says that it is likely to be fine tomorrow.
- Bugünkü hava tahminine göre yarın hava güzel olabilir.
- I have a busy day tomorrow.
- Yarın yoğun bir gün olacak.
- Are you able to come here tomorrow?
- Yarın buraya gelebilir misin?
- We'll see Tom tomorrow.
- Tom'u yarın göreceğiz.
- We're going to play baseball tomorrow.
- Biz yarın beyzbol oynayacağız.
- Tom isn't going to visit you tomorrow.
- Tom yarın seni ziyarete gelmeyecek.
- Tom will go swimming with Mary tomorrow.
- Tom yarın Mary ile yüzmeye gidecek.
- Tom is going to do that tomorrow, too.
- Tom da bunu yarın yapacak.
- Tom said he'd be there tomorrow.
- Tom yarın orada olacağını söyledi.
- I'll remind you tomorrow to do that.
- Yarın sana bunu yapmanı hatırlatacağım.
- Tom might be doing that tomorrow.
- Tom bunu yarın yapıyor olabilir.
- Tom and Mary both need to be there tomorrow.
- Tom ve Mary'nin her ikisinin de yarın orada olması gerekiyor.
- I'm sure you'll feel better tomorrow.
- Eminim yarın daha iyi hissedeceksiniz.
- If it rains tomorrow, I'll just stay at home.
- Yarın yağmur yağarsa evde kalacağım.
- Tomorrow I must tell her the truth.
- Yarın ona gerçeği söylemeliyim.
- You'll meet her tomorrow.
- Onunla yarın tanışacaksın.
- They plan to get married tomorrow.
- Yarın evlenmeyi planlıyorlar.
- I have to buy one tomorrow.
- Yarın bir tane almam lazım.
- He leaves for Tokyo tomorrow.
- Yarın Tokyo'ya gidiyor.
- The ship will set sail for Hong Kong tomorrow at 3 p.m.
- Gemi, yarın 15:00'te Hong Kong'a yelken açacak.
- The weather will definitely be good tomorrow.
- Yarın hava kesinlikle güzel olacak.
- We'll discuss that problem tomorrow.
- O sorunu yarın konuşuruz.
- I thought we said tomorrow.
- Yarın dediğimizi sanmıştım.
- By this time tomorrow, we will have already arrived.
- Yarın bu saatlerde çoktan varmış olacağız.
- If you mail it by seven PM, it will arrive tomorrow.
- Akşam yediye kadar postalarsan yarın ulaşır.
- If I don't get my wallet back by tomorrow, heads will roll!
- Eğer yarına kadar cüzdanımı geri alamazsam, kelleler uçacak!
- Tom and Mary are getting married tomorrow.
- Tom ve Mary yarın evleniyor.
- Discussions will continue tomorrow.
- Tartışmalar yarın devam edecek.
- Is Tom going to be home tomorrow?
- Tom yarın evde olacak mı?
- Tom said he didn't plan on going anywhere tomorrow.
- Tom yarın hiçbir yere gitmeyi planlamadığını söyledi.
- Tom will probably do that tomorrow.
- Tom onu muhtemelen yarın yapacak.
- Tom will go to the beach with us tomorrow.
- Tom yarın bizimle plaja gidecek.
- What do you say to going swimming tomorrow?
- Yarın yüzmeye gitmeye ne dersin?
- Tomorrow, I have plans to go to Tokyo.
- Yarın, Tokyo'ya gitme planlarım var.
- I might change my mind tomorrow.
- Yarın fikrimi değiştirebilirim.
- Aren't you coming back tomorrow?
- Yarın dönmüyor musun?
- It looks like it's going to rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacak gibi görünüyor.
- Tom has to do that tomorrow.
- Tom yarın bunu yapmak zorundadır.
- All Tom has to do tomorrow is go to school.
- Tom'un yarın tek yapması gereken okula gitmek.
- Tom could be doing that tomorrow.
- Tom bunu yarın yapıyor olabilir.
- Are you coming to my recital tomorrow?
- Yarın resitalime geliyor musun?
- Tom isn't likely to be here tomorrow.
- Tom'un yarın burada olma ihtimali yok.
- I have a rendezvous with my uncle tomorrow.
- Yarın amcamla randevum var.
- Today is the tomorrow we worried about yesterday.
- Bugün, dün endişelendiğimiz yarın.
- I'll help Tom tomorrow.
- Yarın Tom'a yardım edeceğim.
- Are you telling me that I have to have this finished by tomorrow?
- Bana bunu yarına kadar bitirtmek zorunda olduğumu mu söylüyorsun?
- We'll help Tom do that tomorrow.
- Yarın Tom'un bunu yapmasına yardım edeceğiz.
- The railroad workers are going on strike tomorrow.
- Demiryolu işçileri yarın greve gidiyor.
- I'm gonna tell Jamal tomorrow.
- Jamal'a yarın söyleyeceğim.
- You'll want to look your best tomorrow.
- Yarın en iyi halinle görünmek isteyeceksin.
- He's leaving for Tokyo tomorrow.
- Yarın Tokyo'ya gidiyor.
- Come visit us tomorrow.
- Yarın bizi ziyarete gel.
- It's Tom's thirtieth birthday tomorrow.
- Yarın Tom'un otuzuncu yaş günü.
- Sami is leaving tomorrow.
- Sami yarın yola çıkıyor.
- See you tomorrow in church!
- Yarın kilisede görüşürüz!
- I will help him tomorrow.
- Yarın ona yardım edeceğim.
- You'll be able to see Tom tomorrow.
- Yarın Tom'u görebileceksin.
- It is preferable that he gets there by tomorrow.
- Yarına kadar orada olması tercih edilir.
- I have work tomorrow.
- Yarın işim var.
- I'm kind of hoping you won't leave tomorrow.
- Yarın gitmeyeceğini umuyorum.
- I'll call you tomorrow, OK?
- Seni yarın arayacağım, tamam mı?
- I wish we could go to your concert tomorrow.
- Keşke yarın konserine gidebilseydik.
- How many of you plan to be here again tomorrow?
- Kaçınız yarın tekrar burada olmayı planlıyor?
- Let's go hiking tomorrow.
- Yarın yürüyüşe çıkalım.
- I'm likely to do that tomorrow afternoon.
- Onu muhtemelen yarın öğleden sonra yaparım.
- I wonder what Tom plans to do tomorrow.
- Tom yarın ne yapmayı planlıyor diye merak ediyorum.
- We'll start at nine tomorrow.
- Yarın dokuzda başlayacağız.
- He leaves for China tomorrow.
- Yarın Çin'e gidiyor.
- Tomorrow is a big day.
- Yarın büyük bir gündür.
- Will Tom be here tomorrow?
- Tom yarın burada olacak mı?
- I'll meet Tom tomorrow.
- Yarın Tom'la tanışacağım.
- Do you think it'll be foggy tomorrow?
- Sence yarın hava sisli olur mu?
- If it rains tomorrow, I'll just stay at home.
- Eğer yarın yağmur yağarsa, evde kalacağım.
- Where will you go tomorrow?
- Yarın nereye gideceksin?
- I might arrive in Kashgar or somewhere thereabouts tomorrow.
- Yarın Kaşgar'a ya da oralarda bir yere varabilirim.
- Tomorrow I'll go and play football.
- Yarın gidip futbol oynayacağım.
- He will have to help his mother in the kitchen tomorrow.
- Yarın mutfakta annesine yardım etmesi gerekecek.
- It must be done by tomorrow.
- Yarına kadar bitmiş olmalı.
- Do you know whether or not Tom plans to help us tomorrow?
- Tom'un yarın bize yardım etmeyi planlayıp planlamadığını biliyor musun?
- Tom just told me that he wouldn't be here tomorrow.
- Tom bana sadece yarın burada olmayacağını söyledi.
- Tomorrow is Wednesday.
- Yarın Çarşamba.
- Tom has decided to leave tomorrow.
- Tom yarın gitmeye karar verdi.
- Tom is going to do that with us tomorrow.
- Tom bunu yarın bizimle yapacak.
- I will come tomorrow without fail.
- Yarın mutlaka geleceğim.
- We will have a math class tomorrow.
- Yarın, matematik dersimiz olacak.
- He is going to leave tomorrow afternoon.
- O yarın öğleden sonra ayrılacak.
- He'll probably finish the work by tomorrow.
- Muhtemelen işi yarına kadar bitirir.
- Don't forget to go see him tomorrow.
- Yarın onu görmeye gitmeyi unutma.
- Tom will be here tomorrow.
- Tom yarın burada olacak.
- Tom probably won't leave tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın ayrılmayacak.
- I worked as if there were no tomorrow.
- Yarın yokmuş gibi çalıştım.
- I suspect that Tom will be here tomorrow.
- Tom'un yarın burada olacağından şüpheleniyorum.
- Tom will tell Mary tomorrow.
- Tom yarın Mary'ye söyleyecek.
- Can you do it tomorrow?
- Yarın yapabilir misin?
- Tom will take tomorrow off.
- Tom yarın izin alacak.
- Tom will visit Mary tomorrow.
- Tom yarın Mary'yi ziyaret edecek.
- We'll work on this tomorrow.
- Yarın bunun üzerinde çalışacağız.
- She and her sister are coming to visit tomorrow.
- O ve kız kardeşi yarın ziyarete geliyorlar.
- I may not be able to go shopping with you tomorrow.
- Yarın seninle alışverişe çıkamayabilirim.
- I might do that tomorrow if I have time.
- Zamanım olursa onu yarın yapabilirim.
- I'm going to buy some bread tomorrow.
- Yarın biraz ekmek satın alacağım.
- He should go to bed early tonight since he has a test tomorrow.
- Yarın sınavı olduğu için bu gece erken yatmalı.
- There is no telling what will happen tomorrow.
- Yarın ne olacağı belli olmaz.
- Would you mind if I dropped by tomorrow evening?
- Bir mahsuru yoksa yarın akşam uğrayabilir miyim?
- It's possible that I might not be at tomorrow afternoon's meeting.
- Yarın öğleden sonra yapılacak toplantıda bulunmama ihtimalim var.
- Are you ready for tomorrow?
- Yarın için hazır mısın?
- I'll go to Boston tomorrow.
- Yarın Boston'a gideceğim.
- Tom will go to Boston tomorrow, won't he?
- Tom yarın Boston'a gidecek, değil mi?
- Tom isn't going to do that tomorrow.
- Tom yarın onu yapmayacak.
- Their wedding is tomorrow.
- Onların düğünü yarın.
- Perhaps we'll have better luck tomorrow.
- Belki yarın daha şanslı oluruz.
- Lend me your car for tomorrow.
- Yarın için arabanı ödünç ver.
- Tom can't go with us tomorrow.
- Tom yarın bizimle gidemez.
- In any case, I'll call you tomorrow.
- Her halükarda, seni yarın arayacağım.
- I expect that Tom will do that tomorrow.
- Tom'un bunu yarın yapacağını umuyorum.
- I hope it doesn't rain tomorrow.
- Umarım yarın yağmur yağmaz.
- Tom thinks it will rain tomorrow.
- Tom yarın yağmur yağacağını düşünüyor.
- I'll mow the lawn tomorrow if it's not raining.
- Yarın yağmur yağmazsa çimi biçeceğim.
- I want to do that tomorrow.
- Bunu yarın yapmak istiyorum.
- Tom won't likely leave tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın gitmeyecek.
- My brother won't be at home tomorrow.
- Kardeşim yarın evde olmayacak.
- We're going to have to deal with it tomorrow.
- Yarın onunla ilgilenmek zorunda kalacağız.
- Tomorrow will take care of itself.
- Yarın ola hayrola.
- I have to tell her the truth tomorrow.
- Yarın ona gerçeği söylemek zorundayım.
- He will be back tomorrow.
- Yarın dönecek.
- This melon will be good to eat tomorrow.
- Bu kavun yarın yenecek kadar iyi olacak.
- You need to be here tomorrow.
- Yarın burada olman gerekiyor.
- I'll still be here tomorrow.
- Yarın hâlâ burada olacağım.
- She'll paint the fence tomorrow.
- O yarın çiti boyayacak.
- He'll probably finish the work by tomorrow.
- O, işi muhtemelen yarına kadar bitirecektir.
- I will leave tomorrow, in any event.
- Her halükarda yarın gideceğim.
- It will snow tomorrow according to the weather forecast.
- Hava tahminlerine göre yarın kar yağacak.
- I was wondering if you could help me tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra bana yardım edip edemeyeceğini merak ediyordum.
- Tomorrow, it will be cold.
- Yarın, hava soğuk olacak.
- I'll make one tomorrow.
- Yarın bir tane yapacağım.
- They are seeing their uncle tomorrow.
- Yarın amcalarını görecekler.
- According to the weather forecast, it'll snow tomorrow.
- Hava tahminlerine göre yarın kar yağacak.
- The first thing I want to do tomorrow is to find a good part-time job.
- Yarın yapmak istediğim ilk şey iyi bir yarı zamanlı iş bulmak.
- You've got to call me tomorrow.
- Yarın beni aramak zorundasın.
- Tom is going to have to deal with that tomorrow.
- Tom yarın bununla uğraşmak zorunda kalacak.
- I might need your help tomorrow.
- Yarın yardımına ihtiyacım olabilir.
- I'm going to start tomorrow.
- Yarın başlayacağım.
- Tom is going to the beach tomorrow.
- Tom yarın sahile gidiyor.
- Tom and Mary are going to a dance tomorrow evening.
- Tom ve Mary yarın akşam bir dansa gidiyorlar.
- Can I go to the movies tomorrow?
- Yarın sinemaya gidebilir miyim?
- You'll be busy tomorrow, won't you?
- Yarın meşgul olacaksın, değil mi?
- I'll worry about that tomorrow.
- Bunu yarın düşüneceğim.
- Perhaps Tom won't do that tomorrow.
- Belki de Tom bunu yarın yapmayacak.
- The final game was postponed to tomorrow.
- Final maçı yarına ertelendi.
- Tom will play tennis tomorrow.
- Tom yarın tenis oynayacak.
- Tom will leave Boston tomorrow.
- Tom yarın Boston'dan ayrılacak.
- Tell me about what's going to happen tomorrow.
- Bana yarın ne olacağını anlat.
- I'm coming to see you tomorrow.
- Yarın seni görmeye geliyorum.
- Tom is supposed to do that tomorrow.
- Tom'un bunu yarın yapması gerekiyor.
- Tomorrow is Saturday, February 5th, 2011.
- Yarın cumartesi, 5 Şubat 2011.
- I'll visit you at your office tomorrow.
- Yarın sizi ofisinizde ziyaret edeceğim.
- I'll see you tomorrow at school.
- Seni yarın okulda göreceğim.
- I want to go to Prague tomorrow.
- Yarın Prag'a gitmek istiyorum.
- Tom is going to give it to Mary tomorrow.
- Tom yarın Mary'ye verecek.
- Did you plan something for tomorrow evening?
- Yarın akşam için bir şey planladın mı?
- The rent is due tomorrow.
- Kira yarın ödenecek.
- Contact me tomorrow.
- Yarın benimle bağlantı kur.
- It's not likely that Tom will do that tomorrow.
- Tom'un bunu yarın yapması muhtemel değil.
- We have to do this again tomorrow.
- Yarın bunu tekrar yapmamız gerekiyor.
- Tom says he needs my help tomorrow.
- Tom yarın yardımıma ihtiyacı olduğunu söyledi.
- I plan to get a hold of Tom by phone tomorrow and ask him to help.
- Yarın telefonla Tom'a ulaşmayı ve ondan yardım istemeyi planlıyorum.
- Tom said that Mary should do that tomorrow.
- Tom, Mary'nin bunu yarın yapması gerektiğini söyledi.
- I don't know when Tom will get here, but probably tomorrow afternoon.
- Tom'un buraya ne zaman geleceğini bilmiyorum ama muhtemelen yarın öğleden sonra.
- I'll bring it back tomorrow.
- Onu yarın geri getireceğim.
- Let's all go tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra hep beraber gidelim.
- We need that report by tomorrow.
- O rapora yarına kadar ihtiyacımız var.
- I'll send it to you tomorrow.
- Yarın onu sana göndereceğim.
- I have to get up early tomorrow.
- Yarın erken kalkmam gerek.
- I'll go swimming tomorrow.
- Yarın yüzmeye gideceğim.
- You can tell me tomorrow.
- Bana yarın söyleyebilirsin.
- I'll visit him tomorrow.
- Yarın onu ziyaret edeceğim.
- I'll play tennis tomorrow.
- Yarın tenis oynayacağım.
- Tomorrow we're having guests overnight.
- Yarın gece misafirlerimiz var.
- Tom said he had the day off tomorrow.
- Tom yarın izinli olduğunu söyledi.
- I might do that tomorrow.
- Onu yarın yapabilirim.
- Tom can't come to school tomorrow.
- Tom yarın okula gelemez.
- I'll go shopping tomorrow.
- Ben yarın alışverişe gideceğim.
- Tom told me he'd do it tomorrow.
- Tom bana yarın yapacağını söyledi.
- Tom suggested that we go fishing tomorrow.
- Tom yarın balığa gitmemizi önerdi.
- He will be playing tennis tomorrow afternoon.
- O, yarın öğleden sonra tenis oynuyor olacak.
- I'll ask Tom to meet you tomorrow at three o'clock.
- Yarın saat üçte Tom'un seni karşılamasını isteyeceğim.
- I hope it's not too cold tomorrow.
- Umarım yarın çok soğuk değildir.
- He will be busy tomorrow.
- O, yarın meşgul olacak.
- Tom and Mary plan to go hiking tomorrow if the weather improves.
- Tom ve Mary hava düzelirse yarın yürüyüşe çıkmayı planlıyorlar.
- I want to go to sleep soon because I need to get up early tomorrow.
- Bir an önce uyumak istiyorum çünkü yarın erken kalkmam gerekiyor.
- Can I see you tomorrow?
- Yarın seni görebilir miyim?
- Where do you think Tom is going to be tomorrow?
- Sence Tom yarın nerede olacak?
- I expect Tom to be here tomorrow.
- Tom'un yarın burada olmasını bekliyorum.
- He is leaving for Peru tomorrow, isn't he?
- Yarın Peru'ya gidiyor, değil mi?
- Tom won't visit Mary tomorrow.
- Tom yarın Mary'i ziyaret etmeyecek.
- Aren't you free tomorrow evening?
- Yarın akşam boş değil misin?
- Tom is likely to win tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın kazanacak.
- Tomorrow we shall proclaim a republic.
- Yarın cumhuriyet ilan edeceğiz.
- You and I'll be doing that together tomorrow.
- Sen ve ben yarın bunu birlikte yapacağız.
- Tom said he'll pick you up from practice tomorrow.
- Tom yarın seni antrenmandan alacağını söyledi.
- Classes start tomorrow.
- Dersler yarın başlıyor.
- Tom is having his operation tomorrow.
- Tom yarın ameliyat olacak.
- May I do that tomorrow?
- Yarın yapabilir miyim?
- Tom has to go to court tomorrow.
- Tom yarın mahkemeye gitmek zorunda.
- Are you going to the bank tomorrow?
- Yarın bankaya gidecek misin?
- Tomorrow's a new day.
- Yarın yeni bir gün.
- The game starts at two tomorrow afternoon.
- Maç yarın öğleden sonra ikide başlıyor.
- I want Tom here first thing tomorrow.
- Tom'un yarın derhâl buraya gelmesini istiyorum.
- I'll see Tom tomorrow.
- Tom'u yarın göreceğim.
- The conference wraps up tomorrow.
- Konferans yarın sona eriyor.
- I'll call them tomorrow.
- Onları yarın arayacağım.
- I'm taking tomorrow off.
- Yarın izinliyim.
- We're closed tomorrow.
- Yarın kapalıyız.
- If it rains tomorrow, the baseball game will be put off.
- Yarın yağmur yağarsa beyzbol maçı ertelenir.
- It's probably going to be hot tomorrow.
- Muhtemelen yarın sıcak olacak.
- We are going to see her in front of the station tomorrow.
- Yarın onu istasyonun önünde göreceğiz.
- He said he would call tomorrow.
- O yarın arayacağını söyledi.
- I'm coming to Boston tomorrow.
- Yarın Boston'a geliyorum.
- See you tomorrow in church!
- Yarın kilisede görüşürüz.
- Tom called to say he wouldn't be back till tomorrow.
- Tom yarına kadar dönmeyeceğini söylemek için aradı.
- If we're lucky, it'll be sunny tomorrow.
- Eğer şanslıysak, yarın hava güneşli olacak.
- You'll do that tomorrow, I presume.
- Bunu yarın yapacağınızı tahmin ediyorum.
- He will have to help his mother in the kitchen tomorrow.
- O yarın mutfakta annesine yardım etmek zorunda olacak.
- We need to do something about that before tomorrow.
- Yarından önce bu konuda bir şeyler yapmalıyız.
- Let's meet tomorrow at the same place we did last week.
- Yarın geçen hafta buluştuğumuz yerde buluşalım.
- I'll go, even if it rains tomorrow.
- Yarın yağmur yağsa da gideceğim.
- Let's make it tomorrow.
- Bunu yarın yapalım.
- Do you think it'll rain tomorrow?
- Sence yarın yağmur yağacak mı?
- Tom is flying in tomorrow from Australia.
- Tom yarın Avustralya'dan geliyor.
- Will Tom be doing that tomorrow?
- Tom bunu yarın yapacak mı?
- Don't forget that it's Tom's birthday tomorrow.
- Yarın Tom'un doğum günü olduğunu unutma.
- So, what you're telling me is that I have to work tomorrow.
- Yani, bana yarın çalışmam gerektiğini söylüyorsun.
- It's going to rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacak.
- Ask Tom when he'll be here tomorrow.
- Tom'a yarın ne zaman burada olacağını sor.
- We'll do more tests tomorrow.
- Yarın daha çok test yapacağız.
- Tomorrow I'll leave this city forever.
- Yarın bu şehri sonsuza kadar terk edeceğim.
- The ship leaves for Honolulu tomorrow.
- Gemi yarın Honolulu'ya gidiyor.
- We will meet her tomorrow in front of the train station.
- Onu yarın tren istasyonunun önünde karşılayacağız.
- I'll be at home tomorrow.
- Yarın evde olacağım.
- Tomorrow's no good.
- Yarın iyi değil.
- Even if it rains tomorrow, I'll go there.
- Yarın yağmur yağsa bile, oraya gideceğim.
- Tomorrow, I'm going to study at the library.
- Yarın kütüphanede ders çalışacağım.
- There's a very good chance that Tom won't be at school tomorrow.
- Tom'un yarın okulda olmama ihtimali çok yüksek.
- I leave for Paris tomorrow.
- Yarın Paris'e hareket ediyorum.
- It's going to be sunny tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra hava güneşli olacak.
- Let's leave the problem until tomorrow.
- Sorunu yarına bırakalım.
- We're open tomorrow.
- Yarın açığız.
- He will call on me tomorrow.
- Yarın beni arayacak.
- Can you decide by tomorrow?
- Yarına Kadar karar verebilir misin?
- Peter has decided to leave tomorrow.
- Peter, yarın ayrılmaya karar verdi.
- If it is sunny tomorrow, we will go on a picnic.
- Yarın hava güneşli olursa pikniğe gideceğiz.
- I'm off work tomorrow.
- Yarın izinliyim.
- He will be busy tomorrow.
- Yarın meşgul olacak.
- According to the weather forecast, it is going to rain tomorrow.
- Hava tahminlerine göre yarın yağmur yağacak.
- Let's all go tomorrow afternoon.
- Hepimiz yarın öğleden sonra gidelim.
- I'm going to leave tomorrow.
- Yarın terk ediyorum.
- I think I might not be able to come into work tomorrow.
- Sanırım yarın işe gelemeyebilirim.
- Do we need to come here tomorrow tonight?
- Yarın gece buraya gelmemiz gerekiyor mu?
- The meeting will end tomorrow.
- Toplantı yarın sona erecek.
- I might do that tomorrow if I have time.
- Eğer zamanım olursa yarın bunu yapabilirim.
- If it should rain tomorrow, we would go by bus.
- Eğer yarın yağmur yağarsa, otobüsle gideriz.
- Tom should be in tomorrow.
- Tom yarın burada olmalı.
- Goodbye till tomorrow.
- Yarına kadar hoşça kalın.
- We'll have a farewell party for Nancy tomorrow.
- Yarın Nancy için bir veda partisi vereceğiz.
- Tom will do it tomorrow.
- Tom onu yarın yapacak.
- Who'll look after your dog tomorrow?
- Yarın köpeğinize kim bakacak?
- Tomorrow is a new day.
- Yarın yeni bir gün.
- She will turn 15 tomorrow.
- Yarın 15 yaşına girecek.
- Please let me take a day off tomorrow.
- Lütfen yarın bir gün izin almama izin verin.
- It's likely to be hot tomorrow.
- Yarın muhtemelen sıcak olacak.
- Tom says he needs my help tomorrow.
- Tom yarın yardımıma ihtiyacı olduğunu söylüyor.
- If it rains tomorrow, we'll stay at home.
- Yarın yağmur yağarsa, evde kalırız.
- Weather permitting, I'll start tomorrow.
- Hava güzel olursa, yarın başlayacağım.
- Tom can't swim tomorrow.
- Tom yarın yüzemez.
- I must finish reading that book by tomorrow.
- Yarına kadar o kitabı okumayı bitirmeliyim.
- I wonder if it will be fine tomorrow.
- Yarın havanın güzel olup olmayacağını merak ediyorum.
- Do you want to meet tomorrow?
- Yarın görüşmek ister misin?
- I think I won't go to school tomorrow.
- Yarın okula gitmeyeceğimi düşünüyorum.
- I might be able to help you tomorrow.
- Yarın sana yardım edebilirim.
- I'm driving to Boston tomorrow to visit Tom.
- Yarın Tom'u ziyaret etmek için Boston'a gidiyorum.
- I don't think it will rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacağını sanmıyorum.
- We'll go tomorrow.
- Yarın gideriz.
- I have to get up quite early tomorrow.
- Yarın çok erken kalkmam gerekiyor.
- I'm giving them to her tomorrow.
- Ben de yarın ona vereceğim.
- Tomorrow I will buy what I need.
- Yarın ihtiyacım olan şeyi alacağım.
- I'm probably going to be able to do that tomorrow.
- Muhtemelen yarın yapabileceğim.
- Tom said he'd finish doing that tomorrow.
- Tom yarın bunu yapmayı bitireceğini söyledi.
- We have no school tomorrow.
- Yarın okulumuz yok.
- He gets his diploma tomorrow.
- Yarın diplomasını alacak.
- I may come here tomorrow.
- Yarın buraya gelebilirim.
- I don't know who'll be here tomorrow.
- Yarın burada kim olacak bilmiyorum.
- Tomorrow is Mother's Day.
- Yarın anneler günü.
- The contest starts tomorrow.
- Yarışma yarın başlar.
- They will debate the question tomorrow.
- Yarın soruyu tartışacaklar.
- The store opens for business tomorrow.
- Mağaza yarın hizmete giriyor.
- Let's do dinner tomorrow.
- Yarın akşam yemeği yiyelim.
- I'll visit your home tomorrow.
- Yarın senin evini ziyaret edeceğim.
- There's going to be a book sale tomorrow.
- Yarın kitap satışı olacak.
- Tom doesn't plan to go anywhere tomorrow.
- Tom yarın hiçbir yere gitmeyi planlamıyor.
- Tom said that he might not be at school tomorrow.
- Tom yarın okula gelmeyebileceğini söyledi.
- It's probably going to be snowing tomorrow.
- Muhtemelen yarın kar yağıyor olacak.
- We've agreed to see each other tomorrow.
- Yarın birbirimizi görmeye karar verdik.
- We're going to tell Tom tomorrow.
- Yarın Tom'a söyleyeceğiz.
- Tom would like to talk with you about tomorrow's schedule.
- Tom yarının programı hakkında seninle konuşmak istiyor.
- The ship's going to cross the equator tomorrow.
- Gemi yarın ekvatoru geçecek.
- I hope everyone will be here tomorrow.
- Umarım yarın herkes burada olur.
- Tomorrow is Tom's day off.
- Yarın Tom'un izin günüdür.
- Can I spend the night at Tom's tomorrow?
- Yarın geceyi Tom'un evinde geçirebilir miyim?
- There is a test tomorrow.
- Yarın bir test var.
- Are you doing anything tomorrow?
- Yarın bir şey yapıyor musun?
- Tom will be painting the fence tomorrow.
- Tom yarın çitleri boyayacak.
- It's understood that we'll start tomorrow.
- Yarın başlayacağımız anlaşıldı.
- Tom is going to go to Boston tomorrow.
- Tom yarın Boston'a gidecek.
- He doesn't know whether he could be at work tomorrow.
- Yarın çalışıp çalışamayacağını bilmiyor.
- I'm afraid we won't be able to help you tomorrow.
- Yarın maalesef sana yardım edemeyeceğiz.
- Do you have any plans for tomorrow?
- Yarın için bir planın var mı?
- I will not be free tomorrow.
- Yarın boş olmayacağım.
- When I learned that Julie was coming for a visit tomorrow, I was so surprised I almost fainted.
- Julie'nin yarın bir ziyaret için geldiğini öğrendiğimde, o kadar şaşırdım ki neredeyse bayılacaktım.
- Tom has a meeting tomorrow.
- Yarın Tom'un bir toplantısı var.
- Do you really think Tom will be here tomorrow?
- Tom'un yarın burada olacağını gerçekten düşünüyor musun?
- I'm looking forward to tomorrow.
- Yarın için sabırsızlanıyorum.
- Why don't you try to get up earlier tomorrow?
- Neden yarın daha erken kalkmayı denemiyorsun?
- He doesn't know whether he could be at work tomorrow.
- Yarın işte olup olamayacağını bilmiyor.
- Do I need to be here tomorrow?
- Yarın burada olmam gerekiyor mu?
- Tom hopes it won't snow tomorrow.
- Tom yarın kar yağmayacağını umuyor.
- Can you go to the beach tomorrow?
- Yarın sahile gidebilir misin?
- We shall leave tomorrow, weather permitting.
- Hava iyi olursa yarın ayrılacağım.
- I'm going to arrive in Boston tomorrow afternoon.
- Yarın öğleden sonra Boston'a varacağım.
- What are we going to do tomorrow?
- Yarın ne yapacağız?
- I'll call you tomorrow.
- Seni yarın ararım.
- I'll call Jamal tomorrow.
- Jamal'ı yarın arayacağım.
- Yes, tomorrow is my day off.
- Evet, yarın izin günüm.
- Tomorrow is Tuesday.
- Yarın salıdır.
- I think we can do that tomorrow.
- Sanırım onu yarın yapabiliriz.
- The meeting will take place tomorrow.
- Toplantı yarın gerçekleşecek.
- I'll find out tomorrow.
- Yarın öğreneceğim.
- Tomorrow, God willing, we'll be with your parents.
- Yarın, inşallah, ailenle birlikte olacağız.
- I want to ask, just in case - we should wear our uniforms tomorrow, right?
- Her ihtimale karşı sormak istiyorum - yarın üniformalarımızı giymeliyiz, değil mi?
- If it were to rain tomorrow, the match would be postponed.
- Yarın yağmur yağarsa, maç ertelenir.
- Tom told me Mary is leaving tomorrow.
- Tom bana Mary'nin yarın gideceğini söyledi.
- I will tell the rest tomorrow.
- Gerisini yarın anlatacağım.
- Go there tomorrow!
- Yarın oraya git!
- Don't delay today's work until tomorrow.
- Bugünün işini yarına bırakma.
- I'll see her tomorrow at school.
- Yarın onu okulda göreceğim.
- I'll ring them tomorrow when I come home.
- Eve geldiğimde yarın onlara telefon edeceğim.
- They're painting the fence tomorrow.
- Yarın çiti boyuyorlar.
- I have to study for tomorrow's French exam.
- Yarının Fransızca sınavı için ders çalışmam lazım.
- Aren't you going to school tomorrow?
- Yarın okula gitmeyecek misin?
- Go any time you want, tomorrow afternoon.
- İstediğin zaman gidebilirsin, yarın öğleden sonra.
- Tom said that he'd do that tomorrow.
- Tom yarın yapacağını söyledi.
- If you get up early tomorrow, you can see the rising sun.
- Yarın erken kalkarsan, doğan güneşi görebilirsin.
- Tomorrow I will harvest grapes.
- Yarın üzüm hasat edeceğim.
- Are they coming here tomorrow?
- Yarın buraya mı geliyorlar?
- Tom will do that tomorrow.
- Tom bunu yarın yapacak.
- I will check your game tomorrow.
- Yarın oyununu kontrol edeceğim.
- I'm going to correct the homework tomorrow.
- Yarın ev ödevini düzelteceğim.
- Tom will likely do that tomorrow.
- Tom muhtemelen bunu yarın yapacaktır.
- I should be in Boston before noon tomorrow.
- Yarın öğleden önce Boston'da olmalıyım.
- Do you have time tomorrow?
- Yarın zamanın var mı?
- I'll see her tomorrow.
- Yarın onu göreceğim.
- The game will be called off if it rains tomorrow.
- Yarın yağmur yağarsa, oyun iptal olur.
- Tom is coming to our school tomorrow.
- Tom yarın okulumuza geliyor.
- What are you doing tomorrow?
- Yarın ne yapacaksın?
- According to the weather forecast, it will rain tomorrow.
- Hava tahminine göre yarın yağmur yağacak.
- I'll phone them tomorrow when I come home.
- Eve geldiğimde yarın onlara telefon edeceğim.
- We could all be dead tomorrow.
- Yarın hepimiz ölmüş olabiliriz.
- I'll give this to Tom tomorrow.
- Bunu Tom'a yarın vereceğim.
- I won't be able to meet you tomorrow because something unexpected has come up.
- Yarın seninle buluşamayacağım çünkü beklenmedik bir şey çıktı.
- I'm probably going to be able to do that tomorrow.
- Muhtemelen yarın bunu yapabileceğim.
- There will be no school tomorrow.
- Yarın okul yok.
- What we've already achieved gives us hope for what we can and must achieve tomorrow.
- Şimdiye kadar başardıklarımız, yarın başarabileceklerimiz ve başarmak zorunda olduklarımız için bize umut veriyor.
- The concert isn't going to take place tomorrow.
- Konser yarın gerçekleşecek.
- How will you get to school tomorrow?
- Yarın okula nasıl gideceksin?
- He will be free tomorrow.
- Yarın izinli olacak.
- Tom told me that he would like to go to the zoo with us tomorrow.
- Tom yarın bizimle hayvanat bahçesine gitmek istediğini söyledi.
- I am, by no means, allowed to become ill now, tomorrow is my holiday.
- Şimdi hiçbir şekilde hasta olmama izin verilmiyor. Yarın benim tatilim.
- Tom doesn't have any plans for tomorrow.
- Tom'un yarın için herhangi bir planı yok.
- Tom doesn't care what happens tomorrow.
- Tom yarın ne olacağını umursamıyor.
- The store opens for business tomorrow.
- Mağaza yarın hizmete açılıyor.
- Tomorrow, we are to recite a poem at school.
- Yarın okulda bir şiir okuyacağız.
- We will not work tomorrow.
- Yarın çalışmayacağız.
- All unclaimed property will be disposed of at midday tomorrow.
- Tüm sahipsiz mallar yarın öğlen imha edilecek.
- Tom promised me he would help me clean out the garage tomorrow afternoon.
- Tom bana yarın öğleden sonra garajı temizlememe yardım edeceğine söz verdi.
- Tom will be busy tomorrow.
- Tom yarın meşgul olacak.
- I'll ask her tomorrow.
- Yarın ona rica edeceğim.
- I don't have to get up until 1 o'clock tomorrow.
- Yarın saat 1'e kadar kalkmam gerekmiyor.
- Tom can give you an answer tomorrow.
- Tom size yarın bir cevap verebilir.
- It's nice out today, and will be tomorrow as well.
- Bugün hava güzel, yarın da öyle olacak.
- There's no way we can get that done by tomorrow.
- Bunu yarına kadar halletmemizin imkanı yok.
- This work must be finished by tomorrow.
- Bu iş yarına kadar bitirilmeli.
- I'll visit Tom's house tomorrow.
- Yarın Tom'un evini ziyaret edeceğiz.
- I want to see them tomorrow.
- Onları yarın görmek istiyorum.
- Tom is likely going to do that tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın bunu yapacak.
- Tomorrow is his day off.
- Yarın onun izin günü.
- Will you swim tomorrow?
- Yarın yüzecek misin?
- Could you do that tomorrow?
- Onu yarın yapabilir miydin?
- It will have been raining for a week if it does not stop tomorrow.
- Yarın da durmazsa, bir haftadır yağmur yağıyor olacak.
- I'm sure we'll do better tomorrow.
- Yarın daha iyi olacağımıza eminim.
- I might want to go with you tomorrow.
- Yarın seninle gelmek isteyebilirim.
- The soccer game is tomorrow.
- Futbol maçı yarın.
- Do you think Tom will go swimming with us tomorrow?
- Sence Tom yarın bizimle yüzmeye gelir mi?
- Tom is going to have to work tomorrow.
- Tom yarın çalışmak zorunda kalacak.
- Tom is likely to win again tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın tekrar kazanacak.
- I'll be back tomorrow.
- Yarın döneceğim.
- Tomorrow will be a busy day.
- Yarın yoğun bir gün olacak.
- Tom is returning from Australia tomorrow.
- Tom yarın Avustralya'dan dönüyor.
- It will not make much difference whether you go today or tomorrow.
- Bugün ya da yarın gitmen pek fark yaratmayacak.
- Are you sure you can visit me tomorrow?
- Yarın beni ziyaret edebileceğinden emin misin?
- I'll be there tomorrow.
- Yarın orada olacağım.
- Come to see me tomorrow.
- Yarın beni görmeye gel.
- Weather permitting, we will go on a picnic tomorrow.
- Hava güzel olursa, yarın pikniğe gideceğiz.
- Are you free tomorrow evening?
- Yarın akşam boş musun?
- Tomorrow is Wednesday, and the day after tomorrow is Thursday.
- Yarın çarşamba ve öbür gün perşembe.
- I'll get up early tomorrow.
- Yarın erken kalkacağım.
- I'm going to the village tomorrow.
- Yarın köye gidiyorum.
- Tom will do that with Mary tomorrow.
- Tom yarın bunu Mary ile yapacak.
- Are you sure that you can visit me tomorrow?
- Yarın beni ziyaret edebileceğinden emin misin?
- I'm going to buy a dog tomorrow.
- Yarın bir köpek satın alacağım.
- We want to know if it will be sunny tomorrow.
- Yarın güneşli olup olmayacağını bilmek istiyoruz.
- We're going to Boston tomorrow.
- Yarın Boston'a gidiyoruz.
- Since tomorrow's Monday, Ken will probably come.
- Yarın pazartesi olduğuna göre, Ken muhtemelen gelecektir.
- Tom has been spending money like there's no tomorrow.
- Tom yarın yokmuş gibi para harcıyor.
- It'll be fine tomorrow, too.
- Yarın da iyi olacak.
- Perhaps Tom won't do that tomorrow.
- Belki Tom bunu yarın yapmaz.
- I'll have time to help you tomorrow.
- Yarın sana yardım etmek için zamanım olacak.
- May I do that tomorrow?
- Bunu yarın yapabilir miyim?
- Would you please look after my dog tomorrow?
- Lütfen yarın köpeğime bakar mısınız?
- I'll leave tomorrow, weather permitting.
- Hava müsait olursa, yarın gideceğim.
- He will call on me tomorrow.
- O yarın bana uğrayacak.
- Tom is coming to our school tomorrow.
- Tom, yarın bizim okula geliyor.
- Are you going to Tom's party tomorrow?
- Yarın Tom'un partisine gidiyor musun?
- I have to take a test tomorrow.
- Yarın bir sınava girmem gerekiyor.
- Tom will probably visit us tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın bizi ziyaret edecek.
- We'll see the exhibit tomorrow.
- Yarın sergiyi göreceğiz.
- Would you please look after my dog tomorrow?
- Yarın köpeğime bakar mısın lütfen?
- I'll be playing tennis tomorrow.
- Ben yarın tenis oynuyor olurum.
- Tom offered to let me use his car tomorrow.
- Tom yarın arabasını kullanmama izin vermeyi teklif etti.
- Do you think it's going to snow tomorrow?
- Sence yarın kar yağacak mı?
- Peter has decided to leave tomorrow.
- Peter, yarın gitmeye karar verdi.
- We will finish the book tomorrow.
- Kitabı yarın bitireceğiz.
- Tom will ask Mary if she can help us tomorrow.
- Tom Mary'ye yarın bize yardım edip edemeyeceğini soracak.
- I want you to know that I can't be there tomorrow.
- Yarın orada olamayacağımı bilmeni istiyorum.
- We'll tell Tom tomorrow.
- Tom'a yarın anlatırız.
- You can expect me tomorrow.
- Yarın beni bekleyebilirsin.
- The Spanish class will resume tomorrow.
- İspanyolca dersi yarın devam edecek.
- Yumi will use this camera tomorrow afternoon.
- Yumi bu kamerayı yarın öğleden sonra kullanacak.
- Tom says that he'll do that tomorrow.
- Tom yarın bunu yapacağını söylüyor.
- I might not walk to school tomorrow.
- Yarın okula yürümeyebilirim.
- Tomorrow he'll play tennis.
- O yarın tenis oynayacak.
- We have to clean the house tomorrow.
- Yarın evi temizlememiz gerekiyor.
- I will not go by tomorrow.
- Yarına kadar gitmem.
- Tom told me that he won't come to school tomorrow.
- Tom bana yarın okula gelmeyeceğini söyledi.
- I'll tell them tomorrow.
- Yarın onlara söyleyeceğim.
- We have to leave at the crack of dawn tomorrow.
- Yarın sabahın köründe yola çıkmak zorundayız.
- Can you come here tomorrow?
- Yarın buraya gelebilir misiniz?
- I was going to write to you tomorrow.
- Yarın sana yazacaktım.
- I have to be in Boston tomorrow.
- Yarın Boston'da olmalıyım.
- There's going to be a book sale tomorrow.
- Yarın bir kitap satışı olacak.
- Their wedding is tomorrow.
- Düğünleri yarın.
- More rain is expected tomorrow.
- Yarın daha fazla yağmur bekleniyor.
- Tom is going to go back to Boston tomorrow.
- Tom yarın Boston'a geri dönecek.
- It's getting late and I have to get up early tomorrow.
- Geç oluyor ve yarın erken kalkmam gerekiyor.
- We have to get up early tomorrow.
- Yarın erken kalkmalıyız.
- Stay with us tonight and find a hotel tomorrow.
- Bu gece bizde kal, yarın bir otel bulursun.
- I'll go tomorrow if the weather is reasonable.
- Hava uygun olursa yarın gideceğim.
- Do this work by tomorrow if possible.
- Bu işi mümkünse yarına kadar yap.
- I'll call after going home tomorrow.
- Yarın eve gittikten sonra arayacağım.
- Won't you come to the party tomorrow?
- Yarın partiye gelmeyecek misin?
- I'm sure you'll all have a good time at the zoo tomorrow.
- Yarın hepinizin hayvanat bahçesinde iyi zaman geçireceğinizden eminim.
- Tom might come tomorrow afternoon.
- Tom yarın öğleden sonra gelebilir.
- Tomorrow is not a promise, but a chance.
- Yarın bir söz değil, bir şanstır.
- Don't put off the work till tomorrow.
- Yarına kadar işi erteleme.
- Never put off to tomorrow what you can do today.
- Bugün yapabileceğin bir şeyi asla yarına erteleme.
- It's probably going to rain tomorrow afternoon.
- Muhtemelen yarın öğleden sonra yağmur yağacak.
- What do you want to eat tomorrow?
- Yarın ne yemek istiyorsun?
- I'm planning to buy a mobile phone tomorrow.
- Yarın bir cep telefonu satın almayı planlıyorum.
- I'll call you tomorrow.
- Yarın seni arayacağım.
- This needs to be done by tomorrow.
- Bunun yarına kadar bitmiş olması gerekiyor.
- Tom said Mary thought he should do that tomorrow.
- Tom, Mary'nin bunu yarın yapması gerektiğini düşündüğünü söyledi.
- What can we expect tomorrow?
- Yarın ne bekleyebiliriz?
- Tom could be back tomorrow.
- Tom yarın dönebilir.
- Where do you think Tom will be tomorrow?
- Sence Tom yarın nerede olacak?
- Try not to come too late again tomorrow.
- Yarın yine çok geç gelmemeye çalış.
- It'll probably snow tomorrow.
- Muhtemelen yarın kar yağacak.
- Contact me tomorrow.
- Yarın bana ulaş.
- Contact me tomorrow.
- Yarın benimle irtibat kur.
- I'll meet you tomorrow.
- Yarın seninle buluşacağım.
- I'm off to Turkey tomorrow.
- Yarın Türkiye'ye gidiyorum.
- Tom will have time to help you tomorrow.
- Tom'un yarın sana yardım edecek zamanı olacak.
- I hope that you feel better tomorrow.
- Umarım yarın kendini daha iyi hissedersin.
- I wish I could take you back to Boston with me tomorrow.
- Keşke seni yarın benimle Boston'a geri götürebilsem.
- Tomorrow is not a promise, but a chance.
- Yarın bir söz değil ama bir şans.
- I'll study hard tomorrow.
- Yarın çok çalışacağım.
- Let's talk about this again tomorrow.
- Bunu yarın tekrar konuşalım.
- Do you want to go to the movies tomorrow?
- Yarın sinemaya gitmek istiyor musun?
- Are you going to the bank tomorrow?
- Yarın bankaya mı gidiyorsun?
- It's going to be cloudy tomorrow.
- Yarın bulutlu olacak.
- Tomorrow I'm going back home.
- Yarın eve geri dönüyorum.
- I plan to do that tomorrow for the first time.
- Yarın ilk kez yapmayı planlıyorum.
- Tom has to go back to Boston tomorrow.
- Tom yarın Boston'a geri gitmek zorunda.
- If it rains tomorrow, the excursion will be canceled.
- Yarın yağmur yağarsa, gezi iptal olacak.
- I don't think I'll be here tomorrow.
- Yarın burada olacağımı sanmıyorum.
- Tomorrow is the big day.
- Yarın büyük gün.
- Tom and I'll see each other tomorrow.
- Tom ve ben yarın görüşeceğiz.
- I know how busy you're likely to be tomorrow.
- Yarın ne kadar meşgul olacağınızı biliyorum.
- He is scheduled to come up to Tokyo tomorrow.
- Yarın Tokyo'ya gelmesi planlanıyor.
- It's supposed to snow tomorrow.
- Yarın kar yağması bekleniyor.
- Your first Japanese class will be tomorrow, isn't?
- İlk Japonca dersin yarın, değil mi?
- He told me he is leaving tomorrow.
- O bana yarın gideceğini söyledi.
- He will go there tomorrow.
- Yarın oraya gidecek.
- We'll have a goodbye party for Nancy tomorrow.
- Yarın Nancy için bir veda partisi vereceğiz.
- Aren't you free tomorrow?
- Yarın boş değil misin?
- I've already told Tom that he doesn't need to come here tomorrow.
- Tom'a yarın buraya gelmesine gerek olmadığını söyledim.
- Tomorrow's another day.
- Yarın başka bir gündür.
- The meeting will be held tomorrow.
- Toplantı yarın yapılacak.
- I want you to go back to Boston tomorrow.
- Yarın Boston'a geri gitmeni istiyorum.
- Tom doesn't know if Mary will go with him tomorrow or not.
- Tom Mary'nin yarın onunla birlikte gidip gitmeyeceğini bilmiyor.
- Tom is going back home tomorrow.
- Tom yarın eve dönüyor.
- Tom will come back tomorrow.
- Tom yarın geri gelecek.
- My nephew is getting married tomorrow.
- Erkek yeğenim yarın evleniyor.
- I'll ask her tomorrow.
- Ona yarın soracağım.
- How about doing that tomorrow?
- Bunu yarın yapmaya ne dersin?
- Tom told me that he would like to go to the zoo with us tomorrow.
- Tom bana yarın bizimle hayvanat bahçesine gitmek istediğini söyledi.
- Tom has to be here tomorrow.
- Tom yarın burada olmak zorunda.
- He will play baseball tomorrow.
- O yarın beyzbol oynayacak.
- Tom will do that tomorrow for sure.
- Tom yarın bunu kesinlikle yapacak.
- What are you doing for dinner tomorrow?
- Yarın akşam yemeğinde ne yapacaksın?
- Tom is flying to Boston tomorrow.
- Tom yarın Boston'a uçuyor.
- Do you think you could do that tomorrow?
- Bunu yarın yapabileceğini düşünüyor musun?
- I wish I could come with you, but I have a test tomorrow and I need to study.
- Keşke sizinle gelebilseydim ama yarın sınavım var ve çalışmam gerek.
- Aren't you going to be here tomorrow?
- Yarın burada olmayacak mısın?
- Tom is probably going to be absent tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın gelmeyecek.
- Are you working tomorrow?
- Yarın çalışacak mısın?
- Tom is returning from Australia tomorrow.
- Tom yarın Avustralya'dan geri dönüyor.
- I've got to go to church tomorrow.
- Yarın kiliseye gitmem gerekiyor.
- Can they come to the meeting tomorrow?
- Onlar yarın toplantıya gelebilir mi?
- This morning he said that he would be leaving for Nara tomorrow.
- Bu sabah, yarın Nara'ya gideceğini söyledi.
- May I visit you tomorrow?
- Yarın seni ziyaret edebilir miyim?
- I'll answer you tomorrow.
- Yarın sana cevap vereceğim.
- We have to be there on time, so don't stand me up tomorrow!
- Biz zamanında orada olmak zorundayız, bu yüzden yarın beni bekletme.
- Do you want to know who is going to be here tomorrow?
- Yarın kim burada olacak bilmek ister misin?
- I'll make sure Tom goes to school tomorrow.
- Tom'un yarın okula gitmesini sağlayacağım.
- I will not be able to teach you tomorrow.
- Sana yarın ders veremeyeceğim.
- Will it rain tomorrow?
- Yarın yağmur yağacak mı?
- Tomorrow, we will face the enemies.
- Yarın düşmanlarla yüzleşeceğiz.
- Hand back the tape tomorrow.
- Kaseti yarın geri ver.
- He won't come to class tomorrow.
- O, yarın derse gelmeyecek.
- Tomorrow is my day off.
- Yarın benim izin günüm.
Show More (1997)
|