| 1 |
tone |
ton (ses veya renge ait) |
n. |
|
- You should adjust your tone when singing to give the emotions.
- Duyguları vermek için şarkı söylerken ses tonunuzu ayarlamalısınız.
- Welcome on board.' she said in a friendly tone.
- “Gemiye hoş geldiniz.” dedi dostça bir ses tonuyla.
- The tone of the speech President Romano Prodi gave this Parliament is therefore fully justified.
- Dolayısıyla Başkan Romano Prodi'nin bu Parlamento'da yaptığı konuşmanın tonu tamamen haklıdır.
- I share the critical tone of the report.
- Raporun eleştirel tonunu paylaşıyorum.
- I am grateful but not surprised by the tone of the report.
- Raporun tonundan dolayı minnettarım ancak şaşırmadım.
- The text is clearly written and big-hearted in its tone.
- Metin açık bir şekilde kaleme alınmış ve tonunda büyük bir içtenlik var.
- Mr Coelho adopts a fully justified tone of impatience.
- Bay Coelho tamamen haklı bir sabırsızlık ton kullanıyor.
- I liked the positive tone this afternoon in all the speeches.
- Bu öğleden sonra yapılan tüm konuşmalardaki olumlu tonu beğendim.
- That is why I welcome both the tone and form of the regulation.
- Bu nedenle yönetmeliğin hem tonunu hem de şeklini memnuniyetle karşılıyorum.
- I am all the more pleased to note the generally very favourable tone of the report.
- Raporun genel olarak olumlu bir tonda kaleme alınmış olması beni daha da memnun etti.
- Mr Coelho adopts a fully justified tone of impatience.
- Sayın Coelho tamamen haklı bir sabırsızlık tonunu benimsiyor.
- The report is very defensive in tone.
- Raporun tonu oldukça savunmacıdır.
- I should like to say that I agree with the tone which Galeote Quecedo's speech set here.
- Galeote Quecedo'nun burada yaptığı konuşmanın tonuna katıldığımı belirtmek isterim.
- I liked the positive tone this afternoon in all the speeches.
- Öğleden sonra yapılan tüm konuşmalardaki olumlu tonu beğendim.
- The tone of the debate and its content very much speaks for itself.
- Tartışmanın tonu ve içeriği çok şey anlatıyor.
- The report is very defensive in tone.
- Raporun tonu oldukça savunmacı niteliktedir.
- I liked the positive tone this afternoon in all the speeches.
- Bugün öğleden sonra yapılan tüm konuşmalardaki olumlu tonu beğendim.
- Mr President-in-Office of the Council, you have spoken in a serious tone about this tragedy in the Chamber.
- Sayın Konsey Dönem Başkanı, Mecliste bu trajedi hakkında ciddi bir tonda konuştunuz.
- The tone of the speech President Romano Prodi gave this Parliament is therefore fully justified.
- Dolayısıyla Başkan Romano Prodi'nin bu Parlamentoda yaptığı konuşmanın tonu tamamen haklıdır.
- The tone is light, reflecting the way we are looking forward.
- İleriye dönük bakış açımızı yansıtan hafif bir tonu var.
- How dare you to talk in that tone with me!
- Benimle o tonda konuşmaya nasıl cüret edersin!
- Subtle differences in tone discriminate the original from the copy.
- Tondaki ince farklar orijinali fotokopiden ayırt eder.
- Sami felt that Layla's tone changed.
- Sami, Leyla'nın tonunun değiştiğini hissetti.
- Chinese is a language that has four tones.
- Çince dört tonu olan bir dildir.
- The sharp tone of his words chilled the atmosphere.
- Sözlerinin keskin tonu ortamı soğuttu.
- How dare you speak to me in that tone!
- Benimle bu tonda konuşmaya nasıl cüret edersin!
- The piano has a good tone.
- Piyanonun tonu çok iyi.
- How dare you speak to me in that tone!
- Benimle o tonda konuşmaya nasıl cüret edersin!
- Tom answered in the same low tone.
- Tom aynı alçak tonda cevap verdi.
- He addressed the audience in a soft tone.
- Dinleyicilere yumuşak bir tonda hitap etti.
- Chinese is a language that has four tones.
- Çince, dört tonu olan bir dildir.
- How dare you use that tone with me!
- Benimle bu tonda konuşmaya nasıl cüret edersin!
- Tom answered in the same low tone.
- Tom benzer düşük tonda cevap verdi.
- How dare you to talk in that tone with me!
- Benimle bu tonda konuşmaya nasıl cüret edersin!
Show More (31)
|
| 2 |
tone |
ses tonu |
n. |
|
- I do not like your arrogant tone!
- Kibirli ses tonundan hoşlanmıyorum!
- Tom's tone was a bit aggressive.
- Tom'un ses tonu biraz saldırgandı.
- I knew from his tone how much he hated me.
- Ses tonundan benden ne kadar nefret ettiğini anladım.
- I don't like your tone.
- Ses tonundan hoşlanmıyorum.
- There was a sudden change in her tone.
- Ses tonunda ani bir değişiklik oldu.
- His tone was very annoyed.
- Ses tonu çok sinirliydi.
- I don't like your tone.
- Ben senin ses tonunu sevmiyorum.
- Tom spoke in an angry tone.
- Tom kızgın bir ses tonuyla konuştu.
- I knew from his tone how much he hated me.
- Ses tonundan, benden ne kadar nefret ettiğini hissettim.
- Don't speak with such an arrogant tone.
- Böyle kibirli bir ses tonuyla konuşma.
- Sami felt that Layla's tone changed.
- Sami, Layla'nın ses tonunun değiştiğini hissetti.
- I don't like your patronizing tone.
- Patronluk taslayan ses tonundan hoşlanmadım.
Show More (9)
|
| 3 |
tone |
üslup |
n. |
|
- The tone of the article was quite conservative.
- Makalenin üslubu oldukça muhafazakârdı.
- Please do not be misled by the sometimes very critical tone.
- Lütfen bazen çok eleştirel olan üslubum sizi yanıltmasın.
- In this respect, President Prodi set the right tone, in my opinion.
- Bu bakımdan, Başkan Prodi bence doğru üslubu ortaya koymuştur.
- Allow me to adopt a rather Swedish and personal tone.
- İsveççe ve kişisel bir üslup benimsememe izin verin.
- May I close by thanking all the honourable Members for the tone of this debate.
- Tüm saygıdeğer Üyelere bu tartışmanın üslubu için teşekkür ederek sözlerime son verebilir miyim?
- May I close by thanking all the honourable Members for the tone of this debate.
- Bu tartışmanın üslubu için tüm saygıdeğer Üyelere teşekkür ederek sözlerime son verebilir miyim?
- I too should like to thank you all for your speeches and for the tone of this debate.
- Ben de konuşmalarınız ve bu tartışmanın üslubu için hepinize teşekkür etmek istiyorum.
- His tone was very annoyed.
- Uslubu çok sinirliydi.
Show More (5)
|
| 4 |
tone |
ses |
n. |
|
- Steel-string guitars have a more bright tone than nylon ones.
- Çelik telli gitarlar naylon olanlara göre daha canlı bir sese sahiptir.
- I tried to call you, but there is no dialling tone.
- Sizi aramaya çalıştım ama çevir sesi gelmiyor.
- There was a sudden change in her tone.
- Onun sesinde ani bir değişiklik vardı.
- Tom's tone was a bit aggressive.
- Tom'un sesi biraz agresifti.
- He addressed the audience in a soft tone.
- O seyircilere yumuşak bir sesle hitap etti.
- The piano has a good tone.
- Piyanonun iyi bir sesi var.
- I wish I could get back the tone and nimbleness I once had.
- Keşke bir zamanlar sahip olduğum sesi ve çevikliği geri kazanabilsem.
Show More (4)
|
| 5 |
tone |
tonus |
n. |
|
- You can try yoga to improve your body's muscular tone.
- Vücudunuzun kas tonusunu geliştirmek için yogayı deneyebilirsiniz.
Show More (-2)
|
| 6 |
tone |
güçlendirmek |
v. |
|
- Emma started to go GYM to tone up her muscles.
- Emma kaslarını güçlendirmek için spor salonuna gitmeye başladı.
Show More (-2)
|
| 7 |
tone |
peace şarkısı |
n. |
|
- I think we should play the peace half tone lower.
- Bence Peace şarkısını yarım ton daha düşük çalmalıyız.
Show More (-2)
|
| 8 |
tone |
renk koyuluğu |
n. |
|
- Working under the sun darkened her skin tone.
- Güneş altında çalışmak ten rengini koyulaştırmış.
Show More (-2)
|
| 9 |
tone |
tavır |
n. |
|
- I felt there was a danger of the agency taking a slightly imperialist tone towards the local delegation.
- Ajansın yerel delegasyona karşı biraz emperyalist bir tavır takınma tehlikesi olduğunu hissettim.
Show More (-2)
|
| 10 |
tone |
sinyal sesi |
n. |
|
- At the tone, please record your message.
- Sinyal sesinden sonra, lütfen mesajınızı kaydedin.
Show More (-2)
|
