|
- We do not need any cheap seats in the front row, as long as the ultimate performance is worth watching.
- Nihai performans izlemeye değer olduğu sürece ön sırada ucuz koltuklara ihtiyacımız yok.
- Will we be watching every arbitrator and regulator to make sure that Community law is correctly applied?
- Topluluk hukukunun doğru uygulandığından emin olmak için her hakemi ve düzenleyiciyi izleyecek miyiz?
- For many years, we ourselves have had to pay for being able to watch a Danish TV channel.
- Uzun yıllar boyunca Danimarka'da bir TV kanalını izleyebilmek için para ödemek zorunda kaldık.
- We will be watching very closely.
- Çok yakından izliyor olacağız.
- This is like going to the football World Cup in Korea and saying that you want to watch hockey.
- Bu, Kore'deki Dünya Futbol Kupası'na gidip hokey izlemek istediğinizi söylemeye benziyor.
- The citizens also watch television programmes.
- Vatandaşlar televizyon programlarını da izliyor.
- It has been an extremely tragic incident and terrible to watch and to think of their suffering.
- Son derece trajik bir olaydı ve onların acılarını düşünmek ve izlemek korkunçtu.
- Every evening, I watch Fatuzzo's European Show.
- Her akşam Fatuzzo'nun Avrupa Şovu'nu izliyorum.
- We are often alarmed at the television programmes our children watch.
- Çocuklarımızın izlediği televizyon programlarından sık sık endişe duyuyoruz.
- We are all watching the events in Zimbabwe unfolding with sadness.
- Zimbabwe'de yaşananları hepimiz üzüntüyle izliyoruz.
- It is not our job in these circumstances to stand and watch.
- Bu koşullarda bizim işimiz durup izlemek değildir.
- We did not have the opportunity to watch Danish television.
- Danimarka televizyonunu izleme fırsatımız olmadı.
- We have all been impressed by your macho image, clearly learned from watching too many World Wrestling Federation bouts.
- Çok fazla Dünya Güreş Federasyonu maçı izleyerek öğrendiğiniz belli olan maço imajınızdan hepimiz etkilendik.
- We are all watching the events in Zimbabwe unfolding with sadness.
- Zimbabve'de yaşanan olayları hepimiz üzüntüyle izliyoruz.
- Of people actually watching us?
- Bizi izleyen insanların mı?
- Many people do this by skirting around the law by watching via satellite broadcasters from their own country.
- Pek çok kişi kendi ülkelerinden uydu yayıncıları aracılığıyla izleyerek yasanın etrafından dolanmaktadır.
- We are watching this space.
- Bu alanı izliyoruz.
- The international community cannot just stand by and watch.
- Uluslararası toplum öylece durup izleyemez.
- The enlargement countries will be watching our activities with interest too.
- Genişleme ülkeleri de faaliyetlerimizi ilgiyle izleyecektir.
- We will therefore watch very closely what happens in the Court.
- Bu nedenle Mahkeme'de neler olacağını çok yakından izleyeceğiz.
- I advise you to watch Fatuzzo's European Show too.
- Fatuzzo'nun Avrupa Şovunu da izlemenizi tavsiye ederim.
- The enlargement countries will be watching our activities with interest too.
- Genişleme ülkeleri de faaliyetlerimizi ilgiyle izliyor olacaklardır.
- And today we are watching as this island is caught in the grip of the same hellish spiral.
- Ve bugün bu adanın da aynı cehennem sarmalının pençesine düştüğünü izliyoruz.
- We are watching, listening and supporting.
- İzliyor, dinliyor ve destekliyoruz.
- How many people will be inclined to sit at their computer and watch such broadcasts?
- Kaç kişi bilgisayarının başına oturup bu tür yayınları izlemeye meyilli olacaktır?
- It is their certain knowledge and solace that God is watching over His church everywhere.
- Tanrı'nın kilisesini her yerde izlediği onların kesin bilgisi ve tesellisidir.
- My mother died of Parkinson's disease and I watched the long-term degeneration of her life.
- Annem Parkinson hastalığından öldü ve hayatının uzun vadeli dejenerasyonunu izledim.
- They too do not watch with a light heart as members of the population embark on such perilous missions.
- Onlar da halkın böylesine tehlikeli görevlere atılmasını gönül rahatlığıyla izlemiyor.
- And we just stand and watch.
- Ve biz sadece durup izliyoruz.
- Manufacturers will watch as these products do an economic nosedive.
- Üreticiler bu ürünlerin ekonomik olarak çöküşünü izleyecekler.
- For quite a long time, we Danes had a very major problem in that we were unable to watch Danish news on television.
- Biz Danimarkalıların uzunca bir süre televizyonda Danimarka haberlerini izleyememek gibi çok büyük bir sorunu vardı.
- A tragic event that drastically changed the lives of his parents, who watched their only son pass away in intensive care.
- Tek oğullarının yoğun bakımda vefat etmesini izleyen anne babasının hayatını büyük ölçüde değiştiren trajik bir olay.
- I've watched him kill more than once and done nothing.
- Onu birden fazla kez cinayet işlerken izledim ve hiçbir şey yapmadım.
- I mean, I watched this guy kill a man in cold blood.
- Yani, bu adamı bir insanı soğukkanlı bir şekilde öldürürken izledim.
- He picked tonight to watch our set.
- Setimizi izlemek için bu geceyi seçti.
- He picked tonight to watch our set.
- Setimizi izlemek için bu geceyi seçmiş.
- In that watching, you begin to understand the whole movement of thought and feeling.
- Bunu izlerken düşünce ve duyguların hareketini bütünüyle anlamaya başlarsınız.
- In that watching, you begin to understand the whole movement of thought and feeling.
- Bunu izlerken, tüm düşünce ve duygu hareketini bütünüyle anlamaya başlarsınız.
- I watched the movie Planet 51.
- Planet 51 filmini izledim.
- We can watch thousands of fish at once.
- Aynı anda binlerce balığı izleyebiliyoruz.
- Billion people around the world watching two guys play chess.
- Dünya çapında milyarlarca insan iki adamın satranç oynamasını izliyor.
- Watch and trade the entire market from a single platform.
- Tüm piyasayı tek bir platformdan izleyin ve işlem yapın.
- I mean, I watched this guy kill a man in cold blood.
- Yani, bu adamın soğukkanlılıkla birini öldürmesini izledim.
- I watched a whole season of Gilmore Girls.
- Gilmore Girls'ün tüm sezonunu izledim.
- He said something about how he used to watch you.
- Eskiden seni nasıl izlediğiyle ilgili bir şeyler söyledi.
- Anyway watch the first season episodes and forget the rest.
- Her neyse, birinci sezon bölümlerini izleyin ve gerisini unutun.
- It must be my mad girl; watch how I'll manage her.
- Bu benim deli kızım olmalı; nnu nasıl idare edeceğimi izle.
- I've watched him kill more than once and done nothing.
- Onun birden fazla kez cinayet işlemesini izledim ve hiçbir şey yapmadım.
- I mean, I watched this guy kill a man in cold blood.
- Yani bu adamın soğukkanlılıkla bir adamı öldürüşünü izledim.
- Anyway watch the first season episodes and forget the rest.
- Her neyse, ilk sezon bölümlerini izleyin ve gerisini unutun.
- I've watched him kill more than once and done nothing.
- Onu birden fazla kez insan öldürürken izledim ve hiçbir şey yapmadım.
- I watched a whole season of Gilmore Girls.
- Gilmore Girls'ün bir sezonunun tüm bölümlerini izledim.
- In that watching, you begin to understand the whole movement of thought and feeling.
- Bu izlemede düşünce ve duygunun tüm hareketini tamamen anlamaya başlarsınız.
- The media watch Israel very carefully.
- Medya İsrail'i çok dikkatli izliyor.
- And I know, I know I'll have to watch them pass away
- Ve biliyorum, biliyorum ki onların yok oluşunu izlemek zorunda kalacağım.
- Okay we'll just watch the first episode of season two.
- Tamam, ikinci sezonun ilk bölümünü izleyeceğiz.
- However, if you install a Google Chrome extension on your web browser, you can watch them all.
- Ancak, web tarayıcınıza bir Google Chrome uzantısı yüklerseniz, hepsini izleyebilirsiniz.
- The media watch Israel very carefully.
- Medya İsrail'i büyük bir dikkatle izliyor.
- I try to watch live TV as much as possible instead of recordings.
- Kayıtlar yerine mümkün olduğu kadar çok canlı TV izlemeye çalışıyorum.
- We have to watch this carefully.
- Bunu dikkatle izlemek zorundayız.
- I know he is watching me.
- Beni izlediğini biliyordum.
- Layla was watching Sami die.
- Leyla, Sami'nin ölmesini izliyordu.
- Tom will watch the Super Bowl with Mary.
- Tom Mary ile final karşılaşmasını izleyecek.
- When I entered the coffee shop, two young men were watching a wrestling match on television.
- Ben kafeteryaya girdiğimde, iki tane genç adam televizyonda bir güreş maçını izliyordu.
- It's about time you stopped watching television.
- TV izlemeyi bırakmanın zamanı geldi de geçti.
- I'm watching him.
- Ben onu izliyorum.
- I enjoyed watching the game.
- Oyunu izlemekten zevk aldım.
- I watched anxiously to see what might happen.
- Ne olabileceğini görmek için endişeyle izledim.
- Bill may be watching this game at the stadium.
- Bill, stadyumda bu oyunu izliyor olabilir.
- Let me watch you do that again.
- Bunu tekrar yapmanı izlememe izin ver.
- I'm not watching.
- İzlemiyorum.
- I watched a Swedish movie last night.
- Dün gece bir İsveç filmi izledim.
- Tom doesn't like watching violent movies.
- Tom şiddet içeren filmleri izlemeyi sevmez.
- Which movie did you watch?
- Hangi filmi izledin?
- I like to watch sports on TV, especially baseball.
- Televizyonda spor izlemeyi severim, özellikle de beyzbol.
- We all watch way too much TV.
- Hepimiz çok fazla televizyon izliyoruz.
- You can't just stand there and watch Tom die.
- Orada öylece durup Tom'un ölümünü izleyemezsin.
- You absolutely have to watch it.
- Kesinlikle izlemelisin.
- I love watching talk shows.
- Sohbet programları izlemeye bayılırım.
- I wish I hadn't watched that movie.
- Keşke o filmi izlememiş olsaydım.
- The fans watched him kick the ball into the goal.
- Taraftarlar, onun topu ağlara göndermesini izledi.
- Who watches the watchers?
- İzleyicileri kim izliyor?
- Tom loves watching Japanese cartoons made for little girls.
- Tom, küçük kızlar için yapılmış Japon çizgi filmlerini izlemekten hoşlanıyor.
- Don't you want to watch this program?
- Bu programı izlemek istemiyor musun?
- She loves watching tennis matches on TV.
- TV'de tenis maçları izlemeyi sever.
- Tom watched a cooking show.
- Tom bir yemek pişirme programı izledi.
- You should watch that movie if you get the opportunity.
- Fırsatını bulursan o filmi izlemelisin.
- People aren't watching the game.
- İnsanlar oyunu izlemiyorlar.
- More than 200 medical students watched the dissection.
- 200'den fazla tıp öğrencisi diseksiyonu izledi.
- Watch what everyone does and do the opposite.
- Herkesin ne yaptığını izle ve tersini yap.
- The film made us laugh, but it was not really exciting to watch.
- Film bizi güldürdü ama izlemesi pek heyecan verici değildi.
- Watch the prisoner.
- Mahkumu izle.
- I suggest we stay home and watch television.
- Evde kalıp TV izlememizi öneriyorum.
- You watch it.
- Sen onu izle.
- It's fun to watch you dance.
- Dans etmeni izlemek eğlenceli.
- They all watched.
- Hepsi izledi.
- I watched it in one go.
- Tek seferde izledim.
- Let's all go and watch them.
- Hepimiz gidip onları izleyelim.
- Tom is going bird watching next weekend.
- Tom gelecek hafta sonu kuş izlemeye gidecek.
- Have you watched some films recently?
- Son zamanlarda bazı filmler izledin mi?
- Everyone watched her carefully.
- Herkes onu dikkatlice izledi.
- Don't watch those shows.
- O programları izleme.
- I'll watch her.
- Onu izleyeceğim.
- I'm watching him.
- Onu izliyorum.
- Tom is lying on the couch, watching a TV show.
- Tom kanepede uzanmış, bir televizyon programı izliyordu.
- Tom watched Mary draw a picture.
- Tom, Mary'nin resim çizmesini izledi.
- Tom and Mary watched the sun rise over the ocean.
- Tom ve Mary, güneşin okyanus üzerinde yükselişini izledi.
- Tom just stood there watching everybody dance.
- Tom orada durmuş herkesin dans etmesini izliyor.
- The fans watched him kick the ball into the goal.
- Taraftarlar onun topu kaleye vuruşunu izledi.
- Tom watched Mary playing with the other children.
- Tom Mary'nin diğer çocuklarla oynamasını izledi.
- Tom watched Mary for a moment.
- Tom bir süre Mary'yi izledi.
- Don't watch too much TV.
- Çok fazla TV izleme.
- Tom woke up to watch the sunrise.
- Tom gün doğumunu izlemek için uyandı,
- Everyone is watching.
- Herkes izliyor.
- Tom likes to watch Mary dance.
- Tom, Mary'yi dans ederken izlemeyi seviyor.
- I got to watch my son playing baseball and I was proud of him.
- Oğlumu beyzbol oynarken izledim ve onunla gurur duydum.
- I probably won't watch this.
- Ben muhtemelen bunu izlemeyeceğim.
- We will watch.
- İzleyeceğiz.
- I'm watching that.
- Ben onu izliyorum.
- Sami watched the video.
- Sami videoyu izledi.
- This movie is so beautiful, I'm watching it for the third time.
- Bu film çok güzel, onu üçüncü kez izliyorum.
- What're you watching?
- Ne izliyorsunuz?
- I really like to watch Power Rangers!
- Ben gerçekten Power Rangers izlemekten hoşlanıyorum!
- Do you want to watch the game together?
- Maçı birlikte izlemek ister misin?
- I don't enjoy watching game shows.
- Yarışma programlarını izlemekten hoşlanmıyorum.
- Basketball is fun to watch.
- Basketbol izlemek eğlencelidir.
- Watch the employee.
- Çalışanı izle.
- There are many new programs to watch this spring.
- Bu bahar izlenecek birçok yeni program var.
- Does Marika watch Japanese films?
- Marika Japon filmleri izliyor mu?
- I'm glad I watched it.
- Onu izlediğime memnun oldum.
- Tom watched a lot of movies.
- Tom çok film izledi.
- Tom was forced to watch from the sidelines.
- Tom kenardan izlemek zorunda kaldı.
- Fadil was watching a game.
- Fadıl bir oyun izliyordu.
- I'll stay and watch her.
- Kalacağım ve onu izleyeceğim.
- Watch it and dance!
- İzle ve dans et!
- Sami wanted to watch more videos like these.
- Sami bunlar gibi daha fazla video izlemek istedi.
- Some people derive pleasure from watching horror movies.
- Bazı insanlar korku filmlerini izlemekten zevk alırlar.
- Tom and Mary both prefer watching comedies.
- Tom ve Mary komedi izlemeyi tercih ediyor.
- Tom often watches CNN.
- Tom sık sık CNN izliyor.
- Sami watched an educational channel.
- Sami bir eğitim kanalını izledi.
- She was watching the film with her eyes red in tears.
- Ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözleriyle filmi izliyordu.
- The way to protect yourself and your family from being adversely affected by television is to be more selective of the programmes you watch.
- Kendinizi ve ailenizi televizyondan olumsuz etkilenmekten korumanın yolu, izlediğiniz programlar konusunda daha seçici olmaktır.
- Fadil watched the crime obediently.
- Fadıl suçu itaatkar bir şekilde izledi.
- Tom is watching you.
- Tom sizi izliyor.
- It was fun to watch you guys dancing.
- Sizi dans ederken izlemek eğlenceliydi.
- Which shows do you like to watch?
- Hangi dizileri izlemeyi seviyorsun?
- I've been watching Tom very closely.
- Tom'u çok yakından izliyorum.
- Tom asked Mary what kind of movies she liked to watch.
- Tom, Mary'ye ne tür filmler izlemekten hoşlandığını sordu.
- I watched him die.
- Onun ölmesini izledim.
- It was fun to watch you guys dancing.
- Dans edişinizi izlemek eğlenceliydi.
- Watch me do it again.
- Tekrar yapmamı izle.
- Some people derive pleasure from watching horror movies.
- Bazı insanlar korku filmi izlemekten zevk alır.
- This is a film all parents should watch.
- Bu, bütün ebeveynlerin izlemesi gereken bir film.
- He watched the horse race using his binoculars.
- O, dürbününü kullanarak at yarışını izledi.
- We watched the sun setting behind the mountains.
- Güneşin dağların ardına batışını izledik.
- I'm watching this.
- Bunu izliyorum.
- The movie we watched was in French with English subtitles.
- İzlediğimiz film İngilizce altyazılı Fransızca idi.
- I wasn't conscious of anyone watching me.
- Kimsenin beni izlediğinin farkında değildim.
- We watched them carefully.
- Onları dikkatle izledik.
- I'll just watch the first episode.
- Sadece ilk bölümü izleyeceğim.
- Do you prefer to watch subbed or dubbed TV?
- Televizyonu altyazılı mı yoksa dublajlı mı izlemeyi tercih edersiniz?
- I watch PBS.
- Ben PBS kanalını izliyorum.
- I've watched Tom carefully.
- Tom'u dikkatle izledim.
- They seemed to be watching something.
- Onlar bir şey izliyor gibi görünüyordu.
- He watches PBS.
- O PBS izliyor.
- Tom stared out of the window, watching the snow fall.
- Tom pencereden dışarı bakıp yağan karı izliyordu.
- Did you watch the Olympics opening ceremony?
- Olimpiyatların açılış törenini izledin mi?
- He's watching the Paralympics.
- O Paralimpik izliyor.
- If everyone watched at least one cat video a day, the world would be a better place.
- Herkes günde en az bir kedi videosu izlese dünya daha güzel bir yer olur.
- I don't like watching subtitled movies.
- Altyazılı film izlemeyi sevmiyorum.
- We go to the cinema to be scared by watching horror movies.
- Korku filmlerini izleyip korkmak için sinemaya gidiyoruz.
- I can't watch this anymore.
- Bunu daha fazla izleyemem.
- Tom and I sat on the beach watching the seagulls.
- Tom ve ben sahilde oturmuş martıları izliyorduk.
- Everyone is watching now.
- Herkes şimdi izliyor.
- I can't believe you watch sports.
- Spor izlediğine inanamıyorum.
- I like to watch baseball games.
- Beyzbol oyunları izlemeyi severim.
- What do you generally watch in the evenings?
- Akşamları genellikle ne izlersin?
- When he was young, he would often watch baseball.
- Gençken sık sık beyzbol izlerdi.
- I feel like someone is watching me.
- Biri beni izliyormuş gibi hissediyorum.
- What programs do you watch on TV?
- Televizyonda hangi programları izliyorsunuz?
- The crowd watched from a safe distance.
- Kalabalık güvenli bir mesafeden izliyordu.
- I look forward to watching you dance.
- Seni dans ederken izlemek için sabırsızlanıyorum.
- You can't watch the game.
- Sen oyunu izleyemezsin.
- Does Tom want to watch the movie with us?
- Tom bizimle film izlemek istiyor mu?
- Shall we watch the movie now?
- Şimdi film izleyelim mi?
- Tom watched as Mary drove away.
- Tom, Mary'nin uzaklaşmasını izledi.
- Tom is watching the World Cup Final.
- Tom, Dünya Kupası finalini izliyor.
- The other animals of the forest came to watch the wedding dance, and they, too, danced all night in the moonlight.
- Ormanın diğer hayvanları düğün dansını izlemeye geldi ve onlar da bütün gece ay ışığı altında dans ettiler.
- Do you know of any good Japanese movies to watch?
- İzlenebilecek iyi bir Japon filmi biliyor musun?
- I watched the movie.
- Filmi izledim.
- Tom says he doesn't enjoy watching sports on TV.
- Tom televizyonda spor izlemekten hoşlanmadığını söylüyor.
- I grew up watching football.
- Futbol izleyerek büyüdüm.
- Tom watched from the doorway.
- Tom kapı aralığından izledi.
- We watched Ukrainian movies with subtitles in Esperanto.
- Esperanto dilinde alt yazılı Ukrayna filmleri izledik.
- What do you want to watch tonight?
- Bu gece ne izlemek istiyorsun?
- They’ve been watching that film for ages.
- Onlar uzun yıllardır o filmi izliyorlar.
- Nobody was watching.
- Kimse izlemiyordu.
- Come to watch us play music sometime.
- Bir ara bizi müzik çalarken izlemeye gel.
- I'll stay and watch them.
- Kalacağım ve onları izleyeceğim.
- Tom watched from his porch.
- Tom verandasından izledi.
- Mary is watching a soap opera.
- Mary pembe dizi izliyor.
- I used to watch this anime a lot when I was a kid, but I can't quite remember what happened to the hero in the final episode.
- Bir çocukken bu animeyi çok izlerdim fakat son bölümde kahramana ne olduğunu tam olarak hatırlayamıyorum.
- My nephew watched the animals in the zoo.
- Yeğenim hayvanat bahçesindeki hayvanları izledi.
- I wanted to watch a horror movie, but my girlfriend is scared and rented comedy instead.
- Korku filmi izlemek istiyordum ama kız arkadaşım korktuğu için komedi kiraladı.
- I try to watch live TV as much as possible instead of recordings.
- Kayıtlar yerine mümkün olduğunca canlı TV izlemeye çalışıyorum.
- I watched Tom do that.
- Tom'u bunu yaparken izledim.
- Why are you watching this clip?
- Bu klibi neden izliyorsun?
- Sami was watching it.
- Sami onu izliyordu.
- Mary watched the children play.
- Mary çocukların oyununu izledi.
- Tom watched the helicopter take off.
- Top helikopterin kalkışını izledi.
- Tom watched Mary disappear into the crowd.
- Tom, Mary'nin kalabalığın içinde kayboluşunu izledi.
- Tom is going bird watching next weekend.
- Tom önümüzdeki hafta sonu kuş izlemeye gidiyor.
- Tom said he wanted to watch a little TV.
- Tom biraz televizyon izlemek istediğini söyledi.
- We watched Tom reload his gun.
- Tom'un silahını yeniden yüklediğini izledik.
- Someone is watching her.
- Biri onu izliyor.
- Someone is watching her.
- Birisi onu izliyor.
- I have been watching you.
- Seni izliyordum.
- I want to watch that movie again.
- Bu filmi tekrar izlemek istiyorum.
- What movie do you want to watch?
- Hangi filmi izlemek istiyorsun?
- I spent Saturday afternoon watching entirely too much TV.
- Cumartesi öğleden sonramı çok fazla televizyon izleyerek geçirdim.
- Tom sat there silently watching Mary eat the last of the food.
- Tom sessizce oturup Mary'nin son yemeği yemesini izledi.
- Tom came to watch.
- Tom izlemeye geldi.
- Tom and Mary watched a romantic comedy.
- Tom ve Mary romantik komedi izlediler.
- I didn't watch Star Wars episode 1.
- Yıldız Savaşlarının birinci bölümünü izlemedim.
- We're not watching.
- İzlemiyoruz.
- I'm watching them.
- Ben onları izliyorum.
- I don't like watching tennis with people who don't know anything about tennis.
- Tenis hakkında hiçbir şey bilmeyen insanlarla tenis izlemeyi sevmiyorum.
- He watched with the patient.
- Hastayla birlikte izledi.
- I love watching soccer games.
- Futbol oyunlarını izlemeyi severim.
- You'd better watch him.
- Onu izlesen iyi olur.
- Tom doesn't watch much television.
- Tom fazla televizyon izlemiyor.
- Tom and Mary ate popcorn while watching the movie.
- Tom ve Mary film izlerken patlamış mısır yediler.
- The whole world is watching the summit conference.
- Tüm Dünya Zirve toplantısını izliyor.
- Would you like to watch another movie?
- Başka bir film izlemeyi ister misin?
- Are you watching me now?
- Şu anda beni izliyor musun?
- I like to watch football on TV.
- TV'de futbol maçı izlemeyi seviyorum.
- He loves to watch playoff basketball.
- Playoff basketbolunu izlemeyi çok sever.
- Children watch adults.
- Çocuklar yetişkinleri izlerler.
- I have to watch a documentary.
- Bir belgesel izlemek zorundayım.
- When was the last time you watched a game in the stadium?
- En son ne zaman stadyumda maç izledin?
- You're the only person I know besides myself who doesn't like watching baseball.
- Benden başka tanıdığım beyzbol izlemeyi sevmeyen tek kişi sensin.
- I didn't watch Star Wars episode 1.
- Star Wars 1. bölümü izlemedim.
- Tom watched Mary with concern.
- Tom endişe ile Mary'yi izledi.
- We watch a lot of TV.
- Çok televizyon izliyoruz.
- It was a fun game to watch.
- İzlemesi eğlenceli bir maçtı.
- Why do you only watch zombie films?
- Neden sadece zombi filmleri izliyorsun?
- Do you watch soccer?
- Futbol izler misin?
- Tom watched Mary get out of her car.
- Tom, Mary'nin arabadan inişini izledi.
- Are you watching TV today?
- Bugün televizyon mu izliyorsun?
- I'm watching tennis.
- Ben tenis izliyorum.
- Do you think anyone is watching us?
- Birinin bizi izlediğini düşünüyor musun?
- I'll stay and watch him.
- Ben kalıp onu izleyeceğim.
- A crowd collected to watch the fight.
- Dövüşü izlemek için bir kalabalık toplandı.
- Do we have time to watch another movie?
- Başka bir film izlemek için vaktimiz var mı?
- Tom is in the living room, watching sports on TV.
- Tom oturma odasında, televizyonda spor izliyor.
- The CIA is watching you.
- CIA seni izliyor.
- I like both watching and playing sports.
- Sporu hem izlemeyi hem de oynamayı severim.
- Sami watched a football game.
- Sami futbol maçı izledi.
- How many movies did you watch last month?
- Geçen ay kaç tane filmi izledin?
- It's an eyegasm to watch Tom playing basketball.
- Tom'u basketbol oynarken izlemek gözlere ziyafet.
- Don't watch soccer anymore.
- Artık futbol izleme.
- Dan watched the video surveillance footage.
- Dan güvenlik kamerası görüntülerini izledi.
- Sami loved watching it.
- Sami onu izlemeyi seviyordu.
- The crowd watched the fire from a safe distance.
- Kalabalık yangını güvenli bir mesafeden izledi.
- Baseball is fun to watch.
- Beyzbol izlemek eğlencelidir.
- Tom watches too much television.
- Tom çok fazla televizyon izliyor.
- Tom didn't want to watch.
- Tom izlemek istemedi.
- Did you watch this evening's news?
- Bu akşamki haberleri izledin mi?
- I watched the game from beginning to end.
- Oyunu başından sonuna kadar izledim.
- Tom doesn't swim, but he likes sitting by the pool watching his children swim.
- Tom yüzmeyi sevmiyor ama çocuklarının yüzmesini izlerken havuzun kenarında oturmayı seviyor.
- I am watching this video.
- Bu videoyu izliyorum.
- I've been watching baseball.
- Beyzbol izliyordum.
- I don't know what Tom watches nowadays.
- Tom'un bugünlerde ne izlediğini bilmiyorum.
- Tom watched Mary go.
- Tom, Mary'nin gidişini izledi.
- Fadil watched as Dania tried to hide Sofia's body.
- Fadıl, Dania'yı Sofia'nın cesedini gizlemeye çalışırken izledi.
- Children like watching television.
- Çocuklar TV izlemeyi sever.
- Tom skipped work to watch the USA-Germany soccer match.
- Tom, ABD-Almanya futbol maçını izlemek için işten kaçtı.
- I'll stay and watch him.
- Kalacağım ve onu izleyeceğim.
- I don't enjoy watching golf.
- Golf izlemekten hoşlanmam.
- We watch a lot of TV.
- Bir sürü TV izliyoruz.
- Employees are prohibited from watching the Olympics.
- Çalışanların Olimpiyatları izlemesi yasaklandı.
- I was supposed to study English, but I prefer watching this movie.
- İngilizce çalışmam gerekiyordu ama bu filmi izlemeyi tercih ederim.
- What game were you watching?
- Hangi oyunu izliyordun?
- They’ve been watching that film for ages.
- Yıllardır o filmi izliyorlar.
- Which shows do you like to watch?
- Hangi programları izlemeyi seversin?
- Watch how I do it.
- Onu nasıl yaptığımı izle.
- It was painful to watch.
- Onu izlemesi acı vericiydi.
- Did you watch the game on Monday?
- Oyunu pazartesi günü izlediniz mi?
- Everyone's watching us.
- Herkes bizi izliyor.
- You want to watch a French movie, don't you?
- Bir Fransız filmi izlemek istiyorsunuz, değil mi?
- I'm going to watch a documentary.
- Bir belgesel izleyeceğim.
- Carol often watches horror movies.
- Carol sık sık korku filmi izliyor.
- Tom wants Mary to quit watching so much TV.
- Tom, Mary'nin çok fazla televizyon izlemeyi bırakmasını istiyor.
- Tom watched them hurry through the doors, a disagreeable expression on his face.
- Tom yüzünde hoşnutsuz bir ifadeyle, onların kapıdan hızla geçişini izledi.
- Tom watched Mary walk away.
- Tom, Mary'nin uzaklaşmasını izledi.
- I'm watching the Olympics.
- Ben olimpiyatları izliyorum.
- I made sure that no one was watching.
- Kimsenin izlemediğinden emin oldum.
- You'd better watch it, buddy.
- Onu izlesen iyi olur, ahbap.
- My companions were watching me in silence and, unlike other times when my wonder had made them laugh, they remained serious.
- Arkadaşlarım beni sessizce izliyordu ve şaşkınlığımın onları güldürdüğü diğer zamanların aksine, ciddiyetlerini koruyorlardı.
- Tom said he didn't enjoy watching baseball.
- Tom beyzbol izlemekten hoşlanmadığını söyledi.
- I'm watching the market closely.
- Piyasayı yakından izliyorum.
- He was watching what was happening very carefully.
- Olanları büyük dikkatle izliyordu.
- They all watched.
- Onların hepsi izledi.
- Sami was watching Layla.
- Sami Layla'yı izliyordu.
- The man watched the sun set below the horizon.
- Adam güneşin ufkun altında batışını izledi.
- Layla watched in shock.
- Layla şok içinde izledi.
- I was up all night watching videos.
- Bütün gece uyanıktım, video izliyordum.
- I plan to stay at home by myself and watch some TV.
- Evde tek başıma kalıp biraz televizyon izlemeyi planlıyorum.
- He watched her making a doll.
- Onun oyuncak bebek yapmasını izledi.
- I spent Saturday afternoon watching entirely too much TV.
- Cumartesi öğleden sonrayı tamamen çok fazla TV izleyerek geçirdim.
- Tom watched Mary pour a drink.
- Tom, Mary'nin içki doldurmasını izledi.
- We watched the children play.
- Çocukların oyununu izledik.
- This is a film all parents should watch.
- Bu tüm ebeveynlerin izlemesi gereken bir film.
- Are you watching me?
- Beni izliyor musun?
- Tom just stood there watching everybody eat.
- Tom orada durmuş herkesin yemek yemesini izliyordu.
- There's nothing worth watching on TV today.
- Bugün televizyonda izlemeye değer bir şey yok.
- Will you watch the Olympics?
- Olimpiyatları izleyecek misiniz?
- I am watching an old film.
- Eski bir film izliyorum.
- Watch what everyone does and do the opposite.
- Herkesin yaptığını izle ve tersini yap.
- I like watching hockey.
- Hokey izlemeyi severim.
- Are you watching TV now?
- Şu anda televizyon mu izliyorsun?
- Did you enjoy watching the night game last night?
- Dün gece gece maçını izlemekten hoşlandın mı?
- What movie did you watch?
- Hangi filmi izledin?
- How many movies to you watch in a month?
- Bir ayda kaç film izliyorsun?
- My mother hates watching the television.
- Annem televizyon izlemekten nefret eder.
- She sat back and watched.
- Arkasına yaslandı ve izledi.
- Xiaoming cried for an hour while watching the movie.
- Xiaoming filmi izlerken bir saat boyunca ağladı.
- Basketball is fun to watch.
- Basketbolu izlemek eğlenceli.
- I am watching these two snails.
- Bu iki salyangozu izliyorum.
- It is interesting to watch stars.
- Yıldızları izlemek enteresandır.
- Mary watched a romantic comedy.
- Mary romantik bir komedi izledi.
- I hate to see you go, but I love to watch you leave.
- Gitmeni görmekten nefret ediyorum ama gidişini izlemeyi seviyorum.
- Do dead people watch us?
- Ölü insanlar bizi izler mi?
- I've been watching him.
- Onu izliyorum.
- We watched the soccer game on TV.
- TV'de futbol maçı izledik.
- I like watching planes take off.
- Uçakların kalkışını izlemeyi severim.
- Everyone's watching me.
- Herkes beni izliyor.
- You absolutely must watch it.
- Kesinlikle izlemelisin.
- Keep watch on him.
- Onu izlemeye devam et.
- The family loves to watch murder mysteries together.
- Aile birlikte cinayet gizemleri izlemeyi sever.
- Sami watched a football game.
- Sami bir futbol maçı izledi.
- I enjoy watching butterflies.
- Kelebekleri izlemekten hoşlanırım.
- They were watching television.
- Onlar TV izliyorlardı.
- I've just finished watching episode three.
- Üçüncü bölümü izlemeyi yeni bitirdim.
- We were watching the child at play.
- Oyun oynayan çocuğu izliyorduk.
- That was painful to watch.
- Onu izlemek sancılıydı.
- How long have you been watching me?
- Ne zamandır beni izliyorsun?
- I still don't like watching horror movies.
- Hâlâ korku filmi izlemeyi sevmiyorum.
- Tom enjoys watching old black and white movies on YouTube.
- Tom YouTube'da eski siyah beyaz filmleri izlemekten hoşlanıyor.
- Tom enjoys watching baseball on TV.
- Tom televizyonda beyzbol izlemekten hoşlanıyor.
- Tom was watching me.
- Tom beni izliyordu.
- The movie Tom was watching wasn't in French.
- Tom'un izlediği film Fransızca değildi.
- Tom likes to watch action movies.
- Tom vurdulu kırdılı film izlemeyi sever.
- Do you want to come over and watch a movie or something?
- Ziyaret etmek ve bir film falan izlemek ister misin?
- I feel like someone is watching us.
- Biri bizi izliyor gibi hissediyorum.
- I enjoyed watching the movie.
- Filmi izlerken zevk aldım.
- I love watching birds.
- Kuşları izlemeyi seviyorum.
- I like watching baseball games.
- Beyzbol oyunları izlemeyi severim.
- He watches PBS.
- O, PBS izler.
- I can't watch.
- İzleyemem.
- Tom and I watched the sunrise together.
- Tom ve ben güneşin doğuşunu birlikte izledik.
- Tom watched a sad movie.
- Tom hüzünlü bir film izledi.
- I'm pretty sure Tom doesn't enjoy watching baseball on TV.
- Tom'un televizyonda beyzbol izlemekten zevk almadığından oldukça eminim.
- He finds pleasure in watching people.
- İnsanları izlemekten zevk alır.
- Tom is watching the baseball game with his friends.
- Tom arkadaşlarıyla bir beyzbol maçı izliyor.
- Tom watched a YouTube video on how to eat a pomegranate.
- Tom, narın nasıl yeneceğine dair bir YouTube videosu izledi.
- Tom seemed to enjoy watching Mary and John fighting.
- Tom, Mary ve John'un kavgasını izlemekten hoşlanıyor gibiydi.
- Did you watch that movie by yourself?
- Bu filmi tek başına mı izledin?
- Where do you watch television?
- Televizyonu nerede izlersin?
- Tom doesn't watch sitcoms anymore.
- Tom artık sitkom izlemiyor.
- Everyone is watching us.
- Herkes bizi izliyor.
- You were watching, weren't you?
- Sen izliyordun, değil mi?
- We watched the soccer game on TV.
- Televizyonda futbol maçı izledik.
- Tom likes to watch soccer.
- Tom futbol izlemeyi seviyor.
- I have to watch them all the time.
- Onları her zaman izlemek zorundayım.
- They watched her carefully.
- Onu dikkatle izlediler.
- I told you to watch Tom carefully.
- Tom'u dikkatle izlemeni söyledim.
- I will watch a documentary.
- Bir belgesel izleyeceğim.
- I'm watching the news right now.
- Şu anda haber izliyorum.
- How long have you been watching him?
- Ne zamandır onu izliyorsun?
- I watched it in one go.
- Bir solukta izledim.
- Tom watched Mary.
- Tom Mary'yi izledi.
- Did you enjoy watching the night game last night?
- Dün gece maçı izlemek hoşuna gitti mi?
- I like to watch soccer on TV.
- TV'de futbol maçı izlemeyi seviyorum.
- Tom watched Mary as she left.
- Tom, Mary'nin gidişini izledi.
- I watched him carefully.
- Onu dikkatle izledim.
- A Union army doctor watched the battle from a distance.
- Bir birlik ordusu doktoru savaşı uzaktan izledi.
- I like watching baseball games.
- Beyzbol maçlarını izlemeyi severim.
- We watched the baseball game on TV last night.
- Dün gece televizyonda beyzbol maçı izledik.
- I watched baseball on TV after I finished my homework.
- Ödevimi bitirdikten sonra televizyonda beyzbol izledim.
- We'll watch them.
- Onları izleyeceğiz.
- Did you watch the press conference?
- Basın toplantısını izlediniz mi?
- Tom enjoys watching sports on TV.
- Tom televizyonda spor izlemekten hoşlanıyor.
- Fadil watched an episode of X-Files.
- Fadıl, X-Files'ın bir bölümünü izledi.
- I know Tom is watching us.
- Tom'un bizi izlediğini biliyorum.
- I really like to watch Power Rangers!
- Power Rangers izlemeyi çok seviyorum!
- You watch too much TV.
- Çok fazla TV izliyorsun.
- Tom is watching the football game with his friends.
- Tom arkadaşları ile futbol maçı izliyor.
- Has Tony been watching TV?
- Tony televizyon mu izliyordu?
- My kids watch too much TV.
- Çocuklarım çok fazla televizyon izliyor.
- You absolutely have to watch it.
- Onu kesinlikle izlemek zorundasın.
- Tom wanted to watch.
- Tom izlemek istedi.
- He is watching my every move.
- O, benim her hareketimi izliyor.
- What did you watch on television last night?
- Dün gece televizyonda ne izledin?
- We all watch way too much TV.
- Hepimiz çok çok fazla TV izleriz.
- I've been watching a documentary.
- Bir belgesel izliyordum.
- You never know who's watching.
- Kimin izlediğini asla bilmiyorsun.
- Tom watched the skaters glide across the ice.
- Tom patencilerin buzun üzerinde kaydığını izledi.
- The coach watched the team practice.
- Antrenör takım çalışmasını izledi.
- The crowd watched from a safe distance.
- Kalabalık güvenli bir uzaklıktan izliyordu.
- Maria hasn't watched the news yet.
- Maria, haberleri henüz izlemedi.
- Someone is watching.
- Birisi izliyor.
- Everyone's watching Tom.
- Herkes Tom'u izliyor.
- Sami knows you're watching this.
- Sami senin bunu izlediğini biliyor.
- Tom just watches.
- Tom sadece izler.
- Tom wasn't aware that he was being watched.
- Tom izlediğinin farkında değildi.
- The boy was watching the sheep.
- Çocuk koyunları izliyordu.
- Carol often watches horror movies.
- Carol genellikle korku filmlerini izler.
- It's OK with me if Tom watches television after he finishes his homework.
- Eğer Tom ödevini bitirdikten sonra TV izlerse benim için sakıncası yok.
- Just watch this.
- Sadece bunu izle.
- No, I do not watch CNN.
- Hayır, CNN izlemiyorum.
- I don't think Tom likes watching baseball on TV.
- Tom'un televizyonda beyzbol izlemekten hoşlandığını sanmıyorum.
- I let Tom watch a little TV after he finished his homework.
- Ev ödevini bitirdikten sonra Tom'un biraz TV izlemesine izin verdim.
- Did you watch the movie?
- Filmi izledin mi?
- This movie is worth watching.
- Bu film izlemeye değer.
- I didn't know that someone was watching me.
- Birinin beni izliyor olduğunu bilmiyordum.
- I couldn't sleep last night, so I decided to watch a horror movie.
- Dün gece uyuyamadım, bu yüzden bir korku filmi izlemeye karar verdim.
- We didn't come here to watch you pet your dog.
- Buraya köpeğinizi sevmenizi izlemeye gelmedik.
- Come to watch us play.
- Bizi izlemeye gelin.
- Tom is watching a telenovela.
- Tom pembe dizi izliyor.
- He watches at least one movie a day.
- Günde en az bir film izliyor.
- Tom looked to see if Mary was watching him.
- Tom, Mary'nin onu izleyip izlemediğini görmek için baktı.
- The cat is watching the fish.
- Kedi balığı izliyor.
- Are you watching TV now?
- Şimdi televizyon mu izliyorsun?
- Tom is watching the hockey game with his friends.
- Tom arkadaşlarıyla hokey maçını izliyor.
- I think golf is boring to watch.
- Bence golf izlemek sıkıcı.
- What kind of movie do you want to watch?
- Ne tür film izlemek istiyorsun?
- He finds pleasure in watching people.
- O, insanları izlemekten zevk alır.
- I couldn't sleep last night, so I decided to watch a horror movie.
- Dün gece uyuyamadım, ben de korku filmi izlemeye karar verdim.
- Tom watched carefully.
- Tom dikkatle izledi.
- Tom watched Mary with concern.
- Tom Mary'yi endişeyle izledi.
- Can you watch Tom and Mary?
- Tom ve Mary'yi izleyebilir misin?
- She watched him eat.
- Yemek yemesini izledi.
- Tom spent all afternoon at the airport watching the airplanes land and take off.
- Tom bütün öğleden sonrasını havaalanında uçakların iniş ve kalkışlarını izleyerek geçirdi.
- I want to watch the film.
- Filmi izlemek istiyorum.
- The whole world is watching.
- Bütün dünya izliyor.
- I watched the game from beginning to end.
- Maçı başından sonuna kadar izledim.
- I like watching people.
- İnsanları izlemeyi severim.
- He watched the horse race with his binoculars.
- At yarışını dürbünüyle izledi.
- As soon as he gets home he collapses on the settee and watches football on TV.
- Eve gelir gelmez kanepeye kurulup TV'de futbol izler.
- Tom seems to enjoy just sitting on the dock and watching the seagulls.
- Tom iskelede oturup martıları izlemekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Only adults may watch that film.
- Bu filmi sadece yetişkinler izleyebilir.
- I watched her.
- Onu izledim.
- Watch me do that again.
- Bunu tekrar yapmamı izle.
- He loves to watch playoff basketball.
- Basketbol eleme maçlarını izlemeyi seviyor.
- What kind of movie would you like to watch?
- Ne tür film izlemek istersiniz?
- She watched the grass turn green.
- O, otların yeşermesini izledi.
- As soon as he gets home he collapses on the settee and watches football on TV.
- Eve gelir gelmez kanepeye çöküp televizyonda futbol izliyor.
- Tom doesn't like to watch baseball.
- Tom beyzbol izlemeyi sevmez.
- My companions were watching me in silence and, unlike other times when my wonder had made them laugh, they remained serious.
- Arkadaşlarım beni sessizce izliyorlardı ve şaşkınlığımın onları güldürdüğü diğer zamanların aksine, ciddiyetlerini koruyorlardı.
- Which shows do you like to watch?
- Hangi şovları izlemekten hoşlanırsın?
- Tom just stood there watching Mary staring at herself in the mirror.
- Tom orada öylece durup Mary'nin aynada kendine bakmasını izledi.
- You're watching Tatoeba TV.
- Tatoeba TV'yi izliyorsun.
- I've already watched this film on the telly.
- Bu filmi televizyonda çoktan izledim.
- Tom watched the plane disappear into the distance.
- Tom uçağın uzaklarda kayboluşunu izledi.
- She watched him swim.
- Yüzmesini izledi.
- I've watched that video three times.
- O videoyu üç kez izledim.
- She was watching me.
- Beni izliyordu.
- Did you watch that movie by yourself?
- O filmi tek başına mı izledin?
- I don't watch as much TV as Tom does.
- Tom kadar televizyon izlemiyorum.
- You learn more from trying to repair a TV than from watching one.
- Bir televizyonu tamir etmeye çalışırken, televizyon izlemekten daha çok şey öğrenirsiniz.
- Dan didn't even watch the film.
- Dan filmi bile izlemedi.
- Tom and Mary watched a cooking show.
- Tom ve Mary bir yemek programı izlediler.
- I feel like watching television.
- Canım TV izlemek istiyor.
- Tom watched Mary cook dinner.
- Tom, Mary'nin yemek pişirmesini izledi.
- The whole world is watching.
- Tüm dünya izliyor.
- I'll watch them.
- Onları izleyeceğim.
- Sami was watching a TV show.
- Sami bir televizyon programı izliyordu.
- They watched you carefully.
- Seni dikkatle izlediler.
- A policeman was watching it, with his arms crossed.
- Bir Polis kollarını kavuşturmuş olanları izliyordu.
- Are you still watching these things?
- Hala bunları mı izliyorsun?
- I watched Tom drawing.
- Tom'u çizim yaparken izledim.
- The coach watched the team practice.
- Koç takımın antrenmanını izledi.
- I watched her closely.
- Onu yakından izledim.
- I wasn't conscious of anyone watching me.
- Beni izleyen birinin farkında değildim.
- Watch the forest!
- Ormanı izle!
- We watched the plane until it went out of sight.
- Gözden kaybolana kadar uçağı izledik.
- We enjoyed watching the game.
- Biz oyunu izlerken keyif aldık.
- Curling is my favorite sport to watch.
- Curling izlemek için en sevdiğim spordur.
- I watched him.
- Onu izledim.
- The children gathered around where Tom was seated and watched him play his guitar.
- Çocuklar Tom'un oturduğu yerin etrafında toplanmış, gitar çalmasını izliyorlardı.
- Sami watched the cartoons with his children.
- Sami çocuklarıyla çizgi filmleri izledi.
- He watched it holding his breath.
- Nefesini tutarak izledi.
- How much TV do you watch?
- Ne kadar TV izlersin?
- Do you want to watch this program?
- Bu programı izlemek istiyor musunuz?
- I love to watch westerns.
- Vahşi batı filmlerini izlemeyi severim.
- I hope Dan isn't watching us.
- Dan'ın bizi izlemediğini umuyorum.
- How many movies to you watch in a month?
- Ayda kaç tane film izliyorsunuz?
- Tom and Mary relaxed in front of the TV for a couple of hours watching an old movie.
- Tom ve Mary birkaç saat boyunca televizyonun karşısında eski bir film izlediler.
- Tom and Mary watched a romantic comedy.
- Tom ve Mary bir romantik komedi izlediler.
- Over the last 2 years we watched him change.
- Son iki yılda onun değişimini izledik.
- I was watching.
- İzliyordum.
- What's your favorite kind of movie to watch with your children?
- Çocuklarınızla izlemek için en sevdiğiniz film türü nedir?
- Tom watched the skaters glide across the ice.
- Tom patencilerin buzda süzülüşünü izledi.
- I don't like watching sitcoms.
- Sitcom izlemeyi sevmiyorum.
- This was very difficult to watch.
- Bunu izlemek çok zordu.
- I don't watch much basketball.
- Ben çok basketbol izlemem.
- Please watch closely.
- Lütfen yakından izleyin.
- Everybody enjoyed watching Tom dance.
- Herkes Tom'un dans etmesini izlemekten keyif aldı.
- I love watching sports on TV.
- Televizyonda spor izlemeyi seviyorum.
- Tom watched Mary walk off.
- Tom, Mary'nin gidişini izledi.
- I'll watch it.
- Onu izleyeceğim.
- I've been watching her.
- Onu izliyorum.
- I prefer to watch films in the original.
- Filmleri orijinalinden izlemeyi tercih ederim.
- Let's watch the film.
- Hadi filmi izleyelim.
- Sami watched YouTube videos about Islam.
- Sami YouTube'de İslam'la ilgili videolar izledi.
- I watched Tom drawing.
- Tom'u resim çizerken izledim.
- Who wouldn't watch that show?
- O programı kim izlemez ki?
- I'm not watching.
- Ben izlemiyorum.
- Let's stay up all night and watch the sunrise together.
- Bütün gece uyumayalım ve güneşin doğuşunu birlikte izleyelim.
- I like to watch football on TV.
- Televizyonda futbol izlemeyi severim.
- I like watching Tom dance.
- Tom'un dans etmesini izlemeyi seviyorum.
- I still don't like watching horror movies.
- Hâlâ korku filmlerini izlemekten hoşlanmıyorum.
- Both Tom and I turned around to watch.
- Hem Tom hem de ben izlemek için geri döndük.
- Are you watching the game?
- Maçı izliyor musun?
- They are watching.
- Onlar izliyor.
- I watched a great movie yesterday.
- Dün harika bir film izledim.
- How long have you been watching her?
- Ne zamandır onu izliyorsun?
- We were all watching her.
- Hepimiz onu izliyorduk.
- Now watch this.
- Şimdi bunu izle.
- No one's watching.
- Kimse izlemiyor.
- Even though she was invited, she didn't go to watch the World Cup.
- Davet edilmesine rağmen Dünya Kupası'nı izlemeye gitmedi.
- I forgot to watch it.
- Onu izlemeyi unuttum.
- He is fond of watching baseball games on TV.
- Televizyonda beyzbol maçlarını izlemeyi seviyor.
- Sami watched an educational channel.
- Sami eğitici bir kanal izledi.
- I watched the play from beginning to end.
- Oyunu başından sonuna izledim.
- Children learn by watching what adults around them do.
- Çocuklar etraflarındaki yetişkinlerin yaptıklarını izleyerek öğrenirler.
- Nobody watches her.
- Kimse onu izlemiyor.
- Tom watched Mary disappear into the darkness.
- Tom, Mary'nin karanlığın içinde kayboluşunu izledi.
- I watched it on YouTube.
- YouTube'da izledim.
- I love bird watching.
- Kuşları izlemeyi seviyorum.
- Dance like no one is watching.
- Kimse izlemiyormuş gibi dans edin.
- That horror movie was very scary and I couldn't sleep after watching it.
- O korku filmi çok korkunçtu ve onu izledikten sonra uyuyamadım.
- I want to watch.
- Ben izlemek istiyorum.
- I want to watch her suffer.
- Onun acı çekmesini izlemek istiyorum.
- I'll be watching.
- İzliyor olacağım.
- I've been watching them.
- Ben onları izliyordum.
- I've been watching you.
- Seni izliyordum.
- I watched him from afar.
- Ben onu uzaktan izledim.
- Tom insisted on watching a scary movie.
- Tom bir korku filmi izlemekte ısrar etti.
- Tom said you like to watch horror movies.
- Tom korku filmi izlemeyi sevdiğini söyledi.
- Tom is particular about what he watches on TV.
- Tom televizyonda ne izlediği konusunda titizdir.
- Tom is in the living room, watching sports on TV.
- Tom oturma odasında TV'de spor izliyor.
- What movie was it that you told me I should watch?
- Sen hangi filmi izlemem gerektiğini söylemiştin?
- Don't let Tom watch that movie.
- Tom'un o filmi izlemesine izin verme.
- Tom is watching golf.
- Tom golf izliyor.
- You don't have to watch this.
- Bunu izlemek zorunda değilsiniz.
- Tom and Mary watched a basketball game on TV.
- Tom ve Mary televizyonda bir basketbol maçı izledi.
- Tom watched a cooking show.
- Tom bir yemek programı izledi.
- I can't stop watching.
- İzlemeden duramıyorum.
- Watch from the window.
- Pencereden izle.
- I watched them destroy the old building.
- Eski binayı yıkmalarını izledim.
- Which movie did you watch last?
- En son hangi filmi izledin?
- Layla was watching Sami die.
- Layla Sami'nin ölüşünü izliyordu.
- Tom came to watch.
- Tom izlemek için geldi.
- Tom told Mary how much he enjoyed watching baseball on TV.
- Tom Mary'ye televizyonda beyzbol izlemeyi ne kadar çok sevdiğini söyledi.
- I'm now watching Russia Today.
- Ben şimdi "Russia Today"i izliyorum.
- Tom likes to watch action movies.
- Tom aksiyon filmi izlemeyi sever.
- Tom wants to watch.
- Tom izlemek istiyor.
- Even though she was invited, she didn't go to watch the World Cup.
- O, davet edilmesine rağmen, Dünya Kupasını izlemek için gitmedi.
- I watched you.
- Seni izledim.
- Does Tom enjoy watching horror movies?
- Tom korku filmleri izlemekten hoşlanır mı?
- What kind of movie do you want to watch?
- Ne tür bir film izlemek istiyorsun?
- Shut up and watch the movie.
- Kapa çeneni ve filmi izle.
- After watching that film he was filled with a sense of foreboding.
- O, o filmi izledikten sonra önsezi duygusu ile doluydu.
- I watch the birds.
- Kuşları izliyorum.
- What's your favorite sport to watch?
- İzlemeyi en sevdiğiniz spor dalı nedir?
- The press will be watching.
- Basın izliyor olacak.
- He watched the Swedish film.
- İsveç filmi izledi.
- Tom likes to watch sports on television.
- Tom televizyonda spor izlemeyi seviyor.
- I like to watch spiders.
- Örümcekleri izlemekten hoşlanırım.
- You should watch that movie if you get the opportunity.
- Fırsat bulursan o filmi izlemelisin.
- I loved watching you dance.
- Seni dans ederken izlemek hoşuma gitti.
- If you're not watching the TV, I'll turn it off.
- TV izlemiyorsan onu kapatacağım.
- Watch carefully how I do this.
- Bunu nasıl yaptığımı dikkatle izleyin.
- Tom watched quietly.
- Tom sessizce izledi.
- She watches television from four to six.
- Dörtten altıya kadar TV izler.
- Do we have time to watch another movie?
- Başka bir film izleyecek vaktimiz var mı?
- We'll watch Tom.
- Tom'u izleyeceğiz.
- I cry every time I watch this movie.
- Ne zaman bu filmi izlesem ağlarım.
- Do you watch BBC or CNN?
- BBC mi yoksa CNN mi izliyorsun?
- Both Tom and I prefer watching comedies.
- Hem Tom hem de ben komedileri izlemeyi tercih ederiz.
- Do not watch television.
- TV izlemeyin.
- After watching the movie for about thirty minutes, I came to the conclusion it was terrible and walked out of the theater.
- Filmi yaklaşık otuz dakika izledikten sonra berbat olduğu sonucuna vardım ve salondan çıktım.
- I sat watching an exciting game on television.
- Oturup televizyonda heyecanlı bir maç izledim.
- Tom doesn't like watching baseball.
- Tom beyzbol izlemeyi sevmez.
- I watch a lot of gangster movies.
- Bir sürü gangster filmi izliyorum.
- Don't let him watch this film.
- Bu filmi izlemesine izin verme.
- Tom and Mary love watching cooking shows.
- Tom ve Mary yemek programlarını izlemeye bayılırlar.
- He watched a basketball game on TV last night.
- Dün gece televizyonda bir basketbol maçı izledi.
- She watches PBS.
- O PBS izliyor.
- Will you watch the Super Bowl?
- Super Bowl izleyecek misin?
- A big dog, sitting on its tail, was watching the fire.
- Büyük bir köpek, kuyruğunun üzerine oturmuş, ateşi izliyordu.
- Can you watch her tonight?
- Bu gece onu izleyebilir misiniz?
- Why don't we watch the game?
- Neden oyunu izlemiyoruz?
- They watched intently.
- Dikkatle izlediler.
- We're going to watch the game together in Tom's basement.
- Tom'un bodrumunda birlikte maç izleyeceğiz.
- I watched the game live.
- Maçı canlı izledim.
- She watched the children playing in the brook.
- O, çocukları derede oynarken izledi.
- Tom loves watching animals.
- Tom hayvanları izlemeyi sever.
- Tom is watching the football game with his friends.
- Tom arkadaşlarıyla futbol maçını izliyor.
- People were watching.
- İnsanlar izliyorlardı.
- Tom is watching you.
- Tom seni izliyor.
- Sami watched Layla's every move.
- Sami, Layla'nın her hareketini izledi.
- I like to go and watch baseball games.
- Beyzbol oyunlarına gitmeyi ve izlemeyi seviyorum.
- Do you like watching porn movies?
- Porno filmlerini izlemekten hoşlanıyor musunuz?
- Everyone watched me carefully.
- Herkes beni dikkatle izledi.
- I stood there and watched Tom go.
- Orada durdum ve Tom'un gidişini izledim.
- Why am I watching this?
- Neden bunu izliyorum?
- Do Tom and Mary like to watch the same kind of movies?
- Tom ve Mary aynı tür filmleri izlemeyi seviyorlar mı?
- What movie do you want to watch?
- Hangi filmi izlemek istiyorsunuz?
- How many movies did you watch last week?
- Geçen hafta kaç film izledin?
- Some people watched TV serials every evening.
- Bazı insanlar her akşam televizyon dizilerini izlediler.
- Tom is watching us.
- Tom bizi izliyor.
- After I finished my homework, I watched baseball on TV.
- Ev ödevimi bitirdikten sonra televizyonda beyzbol izledim.
- I watched a great movie recently.
- Geçenlerde harika bir film izledim.
- I watched the Youtube video.
- Youtube videosunu izledim.
- Do you want to watch this movie again?
- Bu filmi tekrar izlemek istiyor musun?
- Tom was watching CNN.
- Tom CNN izliyordu.
- Why don't we watch something else?
- Neden başka bir şey izlemiyoruz?
- Do you still enjoy watching cartoons?
- Hâlâ çizgi film izlemekten hoşlanıyor musun?
- Watch my fingers.
- Parmaklarımı izle.
- Tom loves watching Mary dance.
- Tom Mary'nin dansını izlemeyi sever.
- I don't have the nerve to watch it.
- Bunu izlemeye cesaretim yok.
- You should watch television at a distance.
- Televizyonu belli bir mesafeden izlemelisiniz.
- I love watching you dance.
- Seni dans ederken izlemeyi seviyorum.
- Tom skipped work to watch the USA-Germany soccer match.
- Tom, ABD-Almanya futbol maçını izlemek için işe gitmedi.
- We have been watching your negotiations.
- Müzakerelerinizi izlemekteyiz.
- Tom watched me carefully.
- Tom beni dikkatle izledi.
- I don't watch a lot of movies, but I can't resist a good documentary.
- Çok fazla film izlemem ama iyi bir belgesele de karşı koyamam.
- Someone is watching him.
- Birisi onu izliyor.
- Sami was watching a hockey game.
- Sami bir hokey maçı izliyordu.
- After the goal was scored, the crowd turned to the giant TV to watch the action replay.
- Golden sonra kalabalık pozisyonun tekrarını izlemek için dev ekrana odaklandı.
- I think you've been watching too much TV.
- Bence çok fazla televizyon izliyorsun.
- Carol often watches horror films.
- Carol genellikle korku filmleri izler.
- Sami was watching us.
- Sami bizi izliyordu.
- I've been watching you study.
- Çalışmanı izliyordum.
- Someone is watching us.
- Birileri bizi izliyor.
- Last night, we watched the stars from the rooftop.
- Dün gece, çatıdan yıldızları izledik.
- He watched a Swedish movie.
- Bir İsveç filmi izledi.
- Where do you watch TV?
- Televizyonu nerede izliyorsunuz?
- Watch carefully.
- Dikkatle izleyin.
- Tom watched them carefully.
- Tom onları dikkatlice izledi.
- Tatoeba is watching you.
- Tatoeba seni izliyor.
- Tom watches Mary.
- Tom Mary'yi izler.
- Let's watch a horror movie.
- Bir korku filmi izleyelim.
- Don't change the channel, I'm watching.
- Kanalı değiştirme, izliyorum.
- Your sister enjoys watching sumo wrestling on TV.
- Kız kardeşin, TV'de sumo güreşi izlemeyi seviyor.
- I never seem to want to watch the same TV programs as Tom does.
- Tom'un izlediği televizyon programlarını hiç izlemek istemiyorum.
- I watched closely.
- Yakından izledim.
- How many hours of TV do you watch every week?
- Her hafta kaç saat televizyon izliyorsun?
- Tom enjoys watching baseball on TV.
- Tom televizyonda beyzbol izlemeyi seviyor.
- Tom likes to watch old black and white movies.
- Tom eski siyah-beyaz filmleri izlemekten hoşlanıyor.
- I learned how to spin wool from watching my grandmother.
- Yün eğirmeyi büyükannemi izleyerek öğrendim.
- She watched the children going back to school.
- Çocukların okula dönüşünü izledi.
- I used to watch this anime a lot when I was a kid, but I can't quite remember what happened to the hero in the final episode.
- Çocukken bu animeyi çok izlerdim, ama son bölümde kahramana ne olduğunu tam olarak hatırlayamıyorum.
- It was such a great movie that I watched it five times.
- O, öyle harika bir filmdi ki onu beş kez izledim.
- This is definitely a movie you should watch.
- Bu kesinlikle izlemeniz gereken bir film.
- Please watch this movie.
- Lütfen bu filmi izle.
- She usually watches the weather report in the morning before leaving home.
- Genellikle sabah evden çıkmadan önce hava raporunu izler.
- Do you want to watch a movie or something?
- Bir film falan izlemek ister misin?
- She watched him drawing a picture.
- Onun resim çizmesini izledi.
- I probably won't watch this.
- Muhtemelen bunu da izlemeyeceğim.
- I watched it happen.
- Onun olmasını izledim.
- Detectives were watching Fadil's reactions.
- Dedektifler Fadıl'ın tepkilerini izliyordu.
- Tom watches at least one movie a day.
- Tom günde en az bir film izliyor.
- Tom watched the children.
- Tom çocukları izledi.
- Tom sat on the bench, watching the children play.
- Tom bankta oturdu, çocukların oynamasını izledi.
- I want you to watch this video.
- Bu videoyu izlemeni istiyorum.
- Tom watched Mary disappear into the darkness.
- Tom, Mary'nin karanlıkta kayboluşunu izledi.
- Tom watched impatiently.
- Tom sabırsızlıkla izledi.
- Tom watched intently.
- Tom dikkatle izledi.
- Tom watched very closely, but couldn't figure out the magician's trick.
- Tom çok yakından izledi ama sihirbazın numarasını çözemedi.
- Let's watch that again.
- Tekrar izleyelim.
- That horror movie was very scary and I couldn't sleep after watching it.
- Bu korku filmi çok korkutucuydu ve izledikten sonra uyuyamadım.
- I should have been watching more carefully.
- Daha dikkatli izlemeliydim.
- He's watching me.
- O beni izliyor.
- Do you want to watch a movie or something?
- Film falan izlemek ister misin?
- Tom and Mary watched the sun set over the ocean.
- Tom ve Mary, güneşin okyanus üzerinde batışını izledi.
- I'm going to watch the baseball game tonight.
- Bu gece beyzbol maçını izleyeceğim.
- Today, I watched a play written by a friend of mine.
- Bugün bir arkadaşımın yazdığı bir oyunu izledim.
- I love watching golf.
- Golf izlemeyi seviyorum.
- Why don't you invite Tom over to watch a video with us?
- Neden Tom'u bizimle video izlemeye davet etmiyorsun?
- I can't watch this film, there is too much violence in it.
- Bu filmi izleyemem, içinde çok fazla şiddet var.
- You should have watched the movie last night.
- Dün gece filmi izlemeliydin.
- They're watching Tom.
- Tom'u izliyorlar.
- Did you watch the Olympics closing ceremony?
- Olimpiyatların kapanış törenini izledin mi?
- I have to watch them every second.
- Her saniye onları izlemek zorundayım.
- I feel like everybody's watching me.
- Herkes beni izliyormuş gibi hissediyorum.
- Do you want to watch the baseball game on TV?
- TV'de beyzbol oyunu izlemek ister misin?
- Sami was watching anime porn.
- Sami anime pornosu izliyormuş.
- Tom watched the children play.
- Tom çocukların oyununu izledi.
- I watched them leave.
- Onların terk etmesini izledim.
- Everyone watched us carefully.
- Herkes bizi dikkatle izledi.
- Everyone is looking forward to watching the game.
- Herkes maçı izlemek için sabırsızlanıyor.
- Fadil watched the crime obediently.
- Fadıl itaatkâr bir tavırla suçu izledi.
- It's fun to watch you dance.
- Seni dans ederken izlemek eğlenceli.
- He could do nothing but watch.
- İzlemekten başka bir şey yapamazdı.
- I watched a flick.
- Bir film izledim.
- I don't think preschoolers should be watching that much TV.
- Anaokulu öğrencilerinin bu kadar çok TV izlemeleri gerektiğini sanmıyorum.
- Here is a new video for them to watch.
- İşte onların izlemesi için yeni bir video.
- What channel are you watching?
- Hangi kanalı izliyorsun?
- When I was young, I would often go to watch baseball games.
- Gençken sık sık beyzbol maçlarını izlemeye giderdim.
- I've learned a lot by watching Tom.
- Tom'u izleyerek çok şey öğrendim.
- They'll be watching you.
- Seni izliyor olacaklar.
- She watched the bird carefully.
- Kuşları dikkatle izlerdi.
- We watched a TV program the other day about your people.
- Geçen gün senin halkın hakkında bir TV programı izledik.
- When I was young, I used to often watch baseball games.
- Gençken sık sık beyzbol maçlarını izlerdim.
- Watch them closely.
- Onları yakından izle.
- He enjoys watching baseball games on TV.
- Televizyonda beyzbol maçı izlemekten hoşlanıyor.
- I've been watching him.
- Onu izliyordum.
- Tom watched Mary dance.
- Tom Mary'nin dansını izledi.
- A crowd collected to watch the fight.
- Kavgayı izlemek için bir kalabalık toplandı.
- I like watching lesbian porn.
- Lezbiyen pornosu izlemeye bayılırım.
- You want to watch a French film, is that right?
- Bir Fransız filmi izlemek istiyorsun, bu doğru mu?
- He's watching the Paralympics.
- Paralimpik Oyunları izliyor.
- I've been watching.
- İzliyorum.
- I'll watch carefully this time.
- Bu sefer dikkatle izleyeceğim.
- I'll stay and watch them.
- Ben kalıp onları izleyeceğim.
- I've been watching them.
- Onları izliyorum.
- He learned golf by watching others and following their example.
- Golfü başkalarını izleyerek ve onların örneklerini takip ederek öğrendi.
- I don't think Tom likes watching baseball on TV.
- Tom'un televizyonda beyzbol izlemeyi sevdiğini sanmıyorum.
- Tom seems to enjoy watching horror movies.
- Tom korku filmleri izlemekten zevk alıyor gibi görünüyor.
- She watched the children swimming in the pool.
- Havuzda yüzen çocukları izledi.
- I cry every time I watch this movie.
- Bu filmi her izleyişimde ağlarım.
- When I was young, I would often go to watch baseball games.
- Genç olduğum zamanlar sık sık beyzbol oyunlarını izlerdim.
- I don't watch that show.
- O programı izlemiyorum.
- The student became very nervous with the teacher watching him.
- Öğrenci öğretmeni onu izlediği için çok gerildi.
- I like to watch sports on TV, especially baseball.
- Televizyonda spor, özellikle beyzbol izlemeyi severim.
- What kinds of movies do you like to watch?
- Ne tür filmler izlemekten hoşlanırsınız?
- I like to watch baseball.
- Beyzbol izlemeyi severim.
- I watched it on YouTube.
- Onu YouTube'da izledim.
- After watching the movie for about thirty minutes, I came to the conclusion it was terrible and walked out of the theater.
- Filmi yaklaşık otuz dakika izledikten sonra onun berbat olduğu sonucuna vardım ve sinemadan çıktım.
- I should watch a documentary.
- Bir belgesel izlemeliyim.
- Tom and Mary watched the sun rise over the ocean.
- Tom ve Mary, güneşin okyanus üzerinde doğuşunu izledi.
- Tom watched as Mary walked out the door.
- Mary kapıdan çıkarken Tom izledi.
- She watched videos on Facebook before turning off the light.
- Işığı kapatmadan önce Facebook'ta videolar izledi.
- I watched them closely.
- Onları yakından izledim.
- Do Tom and Mary like to watch the same kind of movies?
- Tom ve Mary aynı tür filmleri izlemekten hoşlanıyor mu?
- You don't have to watch it.
- İzlemek zorunda değilsin.
- Tom enjoys watching sports on TV.
- Tom TV'de spor izlemekten hoşlanıyor.
- Everyone watched Tom carefully.
- Herkes Tom'u dikkatlice izledi.
- Are you going to watch?
- İzleyecek misin?
- She employed a private detective to keep a watch on her husband.
- Kocasını izlemesi için özel bir dedektif tuttu.
- We all held our breath while we watched it.
- İzlerken hepimiz nefesimizi tuttuk.
- In spite of all the cooking shows I've watched, I'm still no good in the kitchen.
- İzlediğim tüm yemek programlarına rağmen, mutfakta hala iyi değilim.
- Fadil was watching a game.
- Fadıl bir maç izliyordu.
- Bob hurried home in order to watch the TV program.
- Bob, TV programını izlemek için acele ile eve gitti.
- Tom and I both enjoy watching horror movies.
- Tom ve ben korku filmi izlemekten hoşlanırız.
- Tom loves zombie movies and watches them whenever he can.
- Tom zombi filmlerine bayılır ve fırsat buldukça onları izler.
- This is the kind of program Tom likes to watch.
- Bu Tom'un izlemeyi sevdiği türden bir program.
- Tom and Mary watched John swim laps.
- Tom ve Mary John'un tur yüzüşünü izlediler.
- I watched them carefully.
- Onları dikkatle izledim.
- Who's been watching you?
- Seni kim izliyordu?
- The dictator died after watching his favorite mature film.
- Diktatör en sevdiği açık saçık filmi izledikten sonra öldü.
- I grew up watching Pokemon.
- Pokemon izleyerek büyüdüm.
- I'm watching your behaviour and don't even know what to think.
- Davranışlarını izliyorum ve ne düşüneceğimi bile bilmiyorum.
- My brother watches television.
- Erkek kardeşim TV izler.
- Tom likes to watch old black and white movies.
- Tom eski siyah beyaz filmleri izlemeyi sever.
- I watched the old woman cross the street.
- Yaşlı kadının karşıdan karşıya geçişini izledim.
- She watched the birds intently and joyfully.
- Kuşları dikkatle ve neşeyle izledi.
- As soon as he gets home he collapses on the settee and watches football on TV.
- Eve gelir gelmez kanepeye yığılır ve televizyonda futbol izler.
- Tom was aware that he was being watched.
- Tom izlediğinin farkındaydı.
- Tom was watching Mary and John.
- Tom Mary ve John'u izliyordu.
- Doesn't Tom enjoy watching baseball?
- Tom beyzbol izlemekten hoşlanmıyor mu?
- I've been watching baseball.
- Beyzbol izliyorum.
- Tom is watching CNN.
- Tom CNN izliyor.
- I watched Tom.
- Tom'u izledim.
- My thirteen year old girl loves to watch romance movies.
- On üç yaşındaki kızım aşk filmleri izlemeyi seviyor.
- I don't want to watch this video.
- Bu videoyu izlemek istemiyorum.
- A big dog, sitting on its tail, was watching the fire.
- Kuyruğunun üzerinde oturan büyük bir köpek, yangını izliyordu.
- They watched Tom carefully.
- Tom'u dikkatle izlediler.
- Mary watched a romantic comedy.
- Mary bir romantik komedi izledi.
- I watched Tom do that.
- Tom'un bunu yapmasını izledim.
- I watched the 4th season of X-files.
- X-files'ın 4. sezonunu izledim.
- We watched the sun sinking below the horizon.
- Güneşin ufukta batışını izledik.
- I'm going to watch the baseball game on TV.
- TV'deki beyzbol maçını izleyeceğim.
- Everyone watched us carefully.
- Herkes bizi dikkatlice izledi.
- You watch PBS, don't you?
- PBS izliyorsun, değil mi?
- I couldn't help but watch.
- Yardım edemedim ama izledim.
- Tom loves to watch horror films.
- Tom korku filmi izlemeyi seviyor.
- I've gotten tired of watching this boring game.
- Bu sıkıcı oyunu izlemekten usandım.
- He watched the girls playing tennis.
- Kızların tenis oynamalarını izledi.
- Tom is watching them.
- Tom onları izliyor.
- I'll keep watch.
- İzlemeye devam edeceğim.
- I want to watch that movie again.
- O filmi tekrar izlemek istiyorum.
- You aren't watching.
- İzlemiyorsunuz.
- We'll watch you.
- Sizi izleyeceğiz.
- Everyone is watching Tom.
- Herkes Tom'u izliyor.
- I shall watch a documentary.
- Bir belgesel izleyeyim.
- Have you ever watched this film?
- Bu filmi hiç izledin mi?
- I shouldn't have wasted my time watching that movie.
- O filmi izleyerek zamanımı boşa harcamamalıydım.
- I watched all my movies.
- Bütün filmlerimi izledim.
- I like to watch spiders.
- Örümcekleri izlemeyi severim.
- I can't believe you watch sports.
- Senin spor izlediğine inanamıyorum.
- I've watched many French movies.
- Birçok Fransız filmi izledim.
- Tom is watching Sesame Street.
- Tom Susam Sokağı'nı izliyor.
- She watched a news channel.
- Bir haber kanalını izledi.
- Tom watches the 6 o'clock news every evening.
- Tom her akşam 6 haberlerini izliyor.
- Watch what Tom does very carefully.
- Tom'un ne yaptığını çok dikkatli izle.
- Tom doesn't like to watch baseball.
- Tom beyzbol izlemekten hoşlanmaz.
- Do we really have to watch the news while we eat?
- Gerçekten yemek yerken haber izlemek zorunda mıyız?
- He watched the scene without much interest.
- O çok ilgilenmeden olayı izledi.
- Tom watched suspiciously.
- Tom şüpheyle izledi.
- The other animals of the forest came to watch the wedding dance, and they, too, danced all night in the moonlight.
- Ormandaki diğer hayvanlar da düğün dansını izlemeye geldiler ve onlar da bütün gece ay ışığında dans ettiler.
- We'll be watching Tom very closely.
- Tom'u çok yakından izleyeceğiz.
- Tom was watching a basketball game on TV.
- Tom televizyonda bir basketbol maçı izliyordu.
- Someone is watching us.
- Birisi bizi izliyor.
- I love watching baseball.
- Beyzbol izlemeyi seviyorum.
- Once again she could watch the sun and moon and stars.
- Bir kez daha güneşi, ayı ve yıldızları izleyebildi.
- I'm watching the game on TV.
- Maçı televizyondan izliyorum.
- Do you enjoy watching horror movies?
- Korku filmlerini izlemekten zevk alır mısınız?
- I loved watching you dance.
- Seni dans ederken izlemeyi sevdim.
- Mary will watch Tom.
- Mary, Tom'u izleyecek.
- Why don't we watch another movie?
- Neden başka film izlemiyoruz?
- I forgot to watch it.
- İzlemeyi unuttum.
- I was watching Tom.
- Tom'u izliyordum.
- Tom watched from the sidelines.
- Tom kenardan izledi.
- Tom was watching the whole time.
- Tom her zaman izliyordu.
- I'm watching tennis.
- Tenis izliyorum.
- There are billions of people all over the world who are not watching the World Cup right now.
- Tüm dünyada şu anda Dünya Kupasını izlemeyen milyarlarca insan var.
- He watched his father die right in front of his eyes.
- Gözlerinin önünde babasının ölmesini izledi.
- I'm watching Tom.
- Tom'u izliyorum.
- I can't believe I used to watch this show.
- Eskiden bu programı izlediğime inanamıyorum.
- We'll be watching Tom very closely.
- Tom'u çok yakından izliyor olacağız.
- Do you want to play cards and watch the game tomorrow?
- Yarın kâğıt oynayıp maçı izlemek ister misin?
- Tom said that he thought Mary knew why John never seemed to enjoy watching cricket.
- Tom, Mary'nin John'un kriket izlemekten neden hiç hoşlanmadığını bildiğini düşündüğünü söyledi.
- I don't watch as much TV as you do.
- Ben senin kadar televizyon izlemiyorum.
- I watched anxiously to see what might happen.
- Neler olabileceğini görmek için endişeyle izledim.
- Tom watched Mary throwing rocks into the water.
- Tom, Mary'nin suya taş atmasını izledi.
- Watch carefully.
- Dikkatli izle.
- Is there something in particular that you want to watch?
- İzlemek istediğiniz özel bir şey var mı?
- I watched carefully.
- Dikkatle izledim.
- Who wouldn't watch that show?
- Bu gösteriyi kim izlemedi?
- Let's go and watch the Easter parade.
- Gidip Paskalya geçit törenini izleyelim.
- They watched you carefully.
- Onlar seni dikkatle izledi.
- He watched the horse race using his binoculars.
- Dürbününü kullanarak at yarışını izledi.
- We watched him until he was out of sight.
- Gözden kaybolana kadar onu izledik.
- How many people do you think will be watching?
- Kaç kişinin izleyeceğini düşünüyorsunuz?
- Dance like no one is watching.
- Kimse izlemiyormuş gibi dans et.
- I don't enjoy watching golf.
- Golf izlemekten hoşlanmıyorum.
- I kept watching Tom to see what he'd do.
- Ne yapacağını görmek için Tom'u izlemeye devam ettim.
- What kind of movies do you watch?
- Ne tür filmler izlersin?
- Tom is watching the Olympics on TV.
- Tom televizyonda olimpiyatları izliyor.
- Tom likes watching action movies.
- Tom aksiyon filmleri izlemeyi sever.
- I watch very little television.
- Çok az televizyon izliyorum.
- Can you watch them tonight?
- Bu gece onları izleyebilir misin?
- I shouldn't have wasted my time watching that movie.
- O filmi izleyerek vaktimi boşa harcamamalıydım.
- I'm looking forward to watching the movie with her.
- Filmi onunla birlikte izlemek için sabırsızlanıyorum.
- Let's watch another movie.
- Başka bir film izleyelim.
- Some people watched TV serials every evening.
- Bazı insanlar her akşam televizyon dizisi izliyordu.
- Everyone watched him carefully.
- Herkes onu dikkatle izledi.
- Do you like watching sports?
- Spor izlemeyi sever misin?
- Tom doesn't swim, but he likes sitting by the pool watching his children swim.
- Tom yüzmez ama havuz kenarında oturup çocuklarının yüzmesini izlemeyi sever.
- I watched it on Dailymotion.
- Onu Dailymotion'da izledim.
- Does Tom want to watch the movie with us?
- Tom filmi bizimle izlemek ister mi?
- Tom sat back and watched.
- Tom arkasına yaslandı ve izledi.
- Here is a new video for them to watch.
- İşte izlemeleri için yeni bir video.
- You're not watching.
- İzlemiyorsun.
- I watched nervously.
- Gergin biçimde izledim.
- It's an eyegasm to watch Tom playing basketball.
- Tom'u basketbol oynarken izlemek bir göz orgazmı.
- The film made us laugh, but it was not really exciting to watch.
- Film bize güldürdü ama aslında izlemek heyecan verici değildi.
- I watched John and Mary walking hand in hand.
- John ve Mary'yi el ele yürürken izledim.
- Tom watched the meteor shower.
- Tom meteor yağmurunu izledi.
- Tom and Mary watched the sunset together.
- Tom ve Mary gün batımını birlikte izlediler.
- Both Tom and I prefer watching comedies.
- Tom da ben de komedi izlemeyi tercih ediyoruz.
- How many films did you watch yesterday?
- Dün kaç tane film izledin?
- Tom watched Mary eat.
- Tom Mary'nin yemesini izledi.
- Thank you for watching.
- İzlediğiniz için teşekkür ederim.
- Nobody's working; they're all watching the World Cup.
- Hiç kimse çalışmıyor; onların hepsi Dünya Kupası'nı izliyor.
- I've been watching Tom.
- Tom'u izliyorum.
- Sami was watching a hockey game.
- Sami hokey maçı izliyordu.
- I have watched all of her films.
- Bütün filmlerini izledim.
- Did you watch the Oscars last night?
- Dün gece Oscar törenini izledin mi?
- I do like watching him when he is asleep.
- Uyurken onu izlemeyi seviyorum.
- I just couldn't watch Tom suffer anymore.
- Tom'un daha fazla acı çekmesini izleyemezdim.
- Watch carefully how I do this.
- Bunu nasıl yaptığımı dikkatle izle.
- I cry every time I watch this movie.
- Bu filmi her izlediğimde ağlıyorum.
- I'm watching that.
- Bunu izliyorum.
- I watched an old movie on TV.
- Televizyonda eski bir film izledim.
- I sat watching an exciting game on television.
- Televizyonda heyecan verici bir oyun izleyerek oturdum.
- Everyone watched her carefully.
- Herkes onu dikkatle izledi.
- Tom watched Mary leave.
- Tom Mary'nin gidişini izledi.
- They are watching a play.
- Bir oyun izliyorlar.
- I don't watch much TV.
- Pek televizyon izlemiyorum.
- Thanks to television, we can enjoy watching baseball games in our rooms.
- Televizyon sayesinde, beyzbol maçlarını odalarımızda keyifle izleyebiliyoruz.
- This is the kind of program that Tom likes to watch.
- Bu Tom'un izlemeyi sevdiği türden bir program.
- Tom watched the team practice on the field.
- Tom takımın sahadaki antrenmanını izledi.
- They watched the geese till it was dark.
- Onlar karanlık çökene kadar kazları izlediler.
- Do you still enjoy watching cartoons?
- Hala çizgi film izlemekten keyif alıyor musun?
- Tom watched for a moment.
- Tom bir süre izledi.
- Let Tom watch anything he wants.
- Tom'a istediği her şeyi izlemesine izin ver.
- I want to watch what's on TV right now.
- Şu anda TV'de ne olduğunu izlemek istiyorum.
- She watched the bird carefully.
- O, kuşu dikkatlice izledi.
- Nothing gave her greater pleasure than to watch her son growing up.
- Hiçbir şey ona oğlunun büyümesini izlemekten daha büyük bir zevk veremez.
- You're watching Tatoeba TV.
- Tatoeba kanalını izliyorsunuz.
- Put all your eggs in one basket and then watch that basket.
- Bütün yumurtalarını bir sepete koy ve sonra sepeti izle.
- Tom likes to watch baseball games on TV.
- Tom televizyonda beyzbol maçlarını izlemeyi sever.
- He is always watching television.
- Sürekli TV izler.
- I'm having fun watching the children playing.
- Çocukların oyununu izlerken eğleniyorum.
- She watched the grass turn green.
- Çimlerin yeşermesini izledi.
- I love to watch people's reactions when I say who I am.
- Kim olduğumu söylediğimde insanların tepkilerini izlemeyi seviyorum.
- Tom had no idea that the police were watching his every move.
- Tom'un polisin her hareketini izlediğinden haberi yoktu.
- I've been watching her.
- Ben onu izliyordum.
- I like to watch her undress.
- Onu soyunurken izlemeyi seviyorum.
- Tom watched the team practice.
- Tom takım idmanını izledi.
- Who's watching Tom?
- Tom'u kim izliyor?
- I watched a cartoon with Tom after dinner.
- Akşam yemeğinden sonra Tom'la bir çizgi film izledim.
- Tom binge watched the whole series yesterday.
- Tom dün dizinin tüm bölümlerini arka arkaya izledi.
- There's nothing worth watching on TV today.
- Bugün TV'de izlemeye değer hiçbir şey yok.
- Let's watch the game.
- Maçı izleyelim.
- Tom stood watching.
- Tom izliyordu.
- I'll be watching Tom very closely.
- Tom'u çok yakından izliyor olacağım.
- I must watch a documentary.
- Bir belgesel izlemeliyim.
- I'm watching her.
- Onu izliyorum.
- I wasn't watching you.
- Seni izlemiyordum.
- I feel like someone is watching us.
- Biri bizi izliyormuş gibi hissediyorum.
- Watch the employee.
- Çalışanı izleyin.
- Sami watched the cartoons with his children.
- Sami çocuklarıyla birlikte çizgi film izledi.
- When I was young, I would often go to watch baseball games.
- Ben gençken sık sık beyzbol maçlarını izlemeye giderdim.
- Do you like watching porn movies?
- Porno film izlemeyi sever misin?
- Children watch adults.
- Çocuklar yetişkinleri izliyor.
- Tom likes to watch other people play tennis.
- Tom diğer insanları tenis oynarken izlemeyi seviyor.
- How can I feel relaxed with you watching me like that?
- Siz beni böyle izlerken ben nasıl rahat hissedebilirim?
- Sami watched the musical Les Miserables.
- Sami, Sefiller müzikalini izledi.
- I've been watching a documentary.
- Bir belgesel izlemekteyim.
- Tom watched from a distance.
- Tom uzaktan izledi.
- Tom enjoys watching people.
- Tom insanları izlemekten hoşlanıyor.
- Tom didn't have time to watch the TV program he wanted to watch.
- Tom'un izlemek istediği TV programını izlemek için zamanı yoktu.
- Tom loved watching sports.
- Tom spor izlemeyi severdi.
- I love to watch anime.
- Anime izlemeyi seviyorum.
- Tom watched in horror.
- Tom dehşet içinde izledi.
- Tom watched the sled dog race.
- Tom kızak köpeklerinin yarışını izledi.
- I feel like someone is watching me.
- Biri beni izliyor gibi geliyor.
- I watched her leave.
- Kadının gidişini izledim.
- Tom watched the celebration from afar.
- Tom kutlamayı uzaktan izledi.
- The world will be watching.
- Dünya izliyor olacak.
- Tom likes to eat pickles while he watches sports on TV.
- Tom televizyonda spor izlerken turşu yemekten hoşlanıyor.
- They go to watch a play once every month.
- Her ay bir kez oyun izlemeye giderler.
- Do you watch the TV in the morning?
- Sabahleyin TV izliyor musun?
- I want to watch the fight.
- Dövüşü izlemek istiyorum.
- Tom is watching the evening news.
- Tom akşam haberlerini izliyor.
- I watched her die.
- Onun ölmesini izledim.
- Everyone is watching them.
- Herkes onları izliyor.
- We watched an interesting movie.
- İlgi çekici bir film izledik.
- Which movie did you watch today?
- Bugün hangi filmi izlediniz?
- I told you to watch Tom carefully.
- Sana Tom'u dikkatle izlemeni söyledim.
- Tom doesn't want to watch.
- Tom izlemek istemiyor.
- I wanted to watch that movie with you.
- O filmi seninle izlemek istedim.
- Tom and Mary both prefer watching comedies.
- Tom ve Mary komedi izlemeyi tercih ediyorlar.
- Tom and Mary held hands as they watched the fog roll in.
- Tom ve Mary sisin dağılışını izlerken el ele tutuştular.
- We enjoyed watching a circus parade.
- Sirk gösterilerini izlerken eğlendik.
- We ate popcorn while we were watching the movie.
- Film izlerken patlamış mısır yedik.
- I like reading and watching about the science of everyday life.
- Günlük hayattaki olayların bilimsel temelleriyle ilgili şeyler okumayı ve izlemeyi severim.
- You shouldn't let the children watch so much television.
- Çocukların çok fazla televizyon izlemesine izin vermemelisiniz.
- No, usually I watch them at home on TV.
- Hayır, genelde evde televizyonda izliyorum.
- Sami wanted to watch more videos like these.
- Sami bunun gibi daha fazla video izlemek istedi.
- Tom and his friends sat on the beach and watched the boys swimming.
- Tom ve arkadaşları sahilde oturup yüzen çocukları izlediler.
- Tom watched suspiciously.
- Tom kuşkuyla izledi.
- Put all your eggs in one basket and then watch that basket.
- Bütün yumurtalarınızı bir sepete koyun ve sonra o sepeti izleyin.
- Do you think anyone is watching us?
- Sence bizi izleyen biri var mı?
- Layla watched in shock.
- Leyla şok içinde izledi.
- Tom likes to watch sports on television.
- Tom televizyonda spor izlemeyi sever.
- If he did not watch so much television, he would have more time for study.
- Bu kadar çok televizyon izlemeseydi, ders çalışmak için daha fazla zamanı olurdu.
- Did you watch the soccer game on television?
- Futbol maçını televizyonda izlediniz mi?
- I hope Tom isn't watching us.
- Umarım Tom bizi izlemiyordur.
- I watched her carefully.
- Onu dikkatlice izledim.
- Everyone is watching now.
- Şu anda herkes izliyor.
- Tom carefully watched Mary's reactions.
- Tom, Mary'nin tepkilerini dikkatle izledi.
- Son, are you watching girl cartoons again?
- Oğlum, yine kız çizgi filmleri izliyor musun?
- A mere 529 spectators watched the game.
- Oyunu sadece 529 seyirci izledi.
- Watch how I do it.
- Nasıl yaptığımı izle.
- I watched baseball on TV after I finished my homework.
- Ben ödevimi bitirdikten sonra televizyonda beyzbol izledim.
- Tom watched Mary dive into the water.
- Tom, Mary'nin suya dalışını izledi.
- Stay and watch.
- Kal ve izle.
- I like watching hockey.
- Hokey izlemekten hoşlanıyorum.
- I think that a man is watching our apartment.
- Sanırım bir adam evimizi izliyor.
- Tom loves watching Japanese cartoons made for little girls.
- Tom kız çocukları için yapılmış Japon çizgi filmlerini izlemeyi seviyor.
- I enjoy watching Tom dance.
- Tom'u dans ederken izlemekten zevk alıyorum.
- We were all watching him.
- Hepimiz onu izliyorduk.
- I grew up watching Pokemon.
- Pokémon izleyerek büyüdüm.
- I watched closely.
- Ben yakından izledim.
- I like watching disaster movies.
- Felaket filmleri izlemeyi severim.
- Wouldn't you rather watch the baseball game?
- Beyzbol maçını izlemeyi tercih etmez misin?
- I wanted to watch that movie with you.
- O filmi seninle izlemek istiyordum.
- We watched them score one basket after another.
- Onların peş peşe basket yapmasını izledik.
- I can't watch.
- İzleyemiyorum.
- What's your favorite kind of movie to watch?
- İzlemek için en sevdiğiniz film türü nedir?
- The man watched his wife watch her kids.
- Adam karısının çocuklarını izlemesini izledi.
- Carol often watches horror films.
- Carol sık sık korku filmi izler.
- There are millions of people all over the world who are watching the World Cup right now.
- Şu anda tüm dünyada Dünya Kupası'nı izleyen milyonlarca insan var.
- Can you watch them?
- Onları izleyebilir misin?
- I watched you.
- Ben seni izledim.
- You never know who's watching.
- Kimin izlediğini asla bilemezsin.
- Tom watched Mary carefully.
- Tom, Mary'i dikkatle izledi.
- Tom can watch his snowglobe for hours.
- Tom kar küresini saatlerce izleyebilir.
- Would you like to watch another movie?
- Başka bir film izlemek ister misiniz?
- That was painful to watch.
- Bunu izlemek acı vericiydi.
- I'm going to watch the baseball game tonight.
- Bu geceki beyzbol maçını izleyeceğim.
- You're watching.
- İzliyorsun.
- Everyone watched Tom carefully.
- Herkes Tom'u dikkatle izledi.
- They're watching you.
- Seni izliyorlar.
- Can you watch him?
- Onu izleyebilir misin?
- She watched him draw a picture.
- Resim çizmesini izledi.
- They watch PBS.
- Onlar PBS izliyor.
- I love to watch anime.
- Anime izlemeyi severim.
- What kinds of movies do you like to watch?
- Ne tür filmleri izlemeyi seversin?
- I look forward to watching you dance.
- Senin dans etmeni izlemeyi dört gözle bekliyorum.
- Tom doesn't enjoy watching sports on TV.
- Tom televizyonda spor izlemekten hoşlanmıyor.
- Tom thinks that his TV is watching him.
- Tom TV'sinin kendini izlediğini düşünüyor.
- I can't watch this any longer.
- Artık bunu izleyemiyorum.
- If you're going to watch that movie, you should watch it in IMAX.
- Bu filmi izleyeceksen, IMAX formatında izlemelisin.
- Someone is watching them.
- Biri onları izliyor.
- I love watching you cook.
- Seni yemek yaparken izlemeyi seviyorum.
- What other movies did you watch?
- Başka hangi filmleri izledin?
- Watch me do it again.
- Onu yapmamı tekrar izle.
- After watching that film he was filled with a sense of foreboding.
- O filmi izledikten sonra bir önsezi duygusuyla doldu.
- Tom is watching the hockey game with his friends.
- Tom arkadaşları ile hokey maçı izliyor.
- He likes to watch the birds fly above his head.
- Başının üstünde uçan kuşları izlemeyi seviyor.
- I like reading and watching about the science of everyday life.
- Günlük hayatın bilimi hakkında okumayı ve izlemeyi seviyorum.
- Watch me do that once more.
- Bunu bir kez daha yapmamı izle.
- When I entered the coffee shop, two young men were watching a wrestling match on television.
- Kafeye girdiğimde iki genç adam televizyonda güreş maçı izliyordu.
- I watched them die.
- Ölmelerini izledim.
- Did you watch the FIFA Women’s World Cup?
- FIFA Kadınlar Dünya Kupası'nı izledin mi?
- As I entered the tearoom I found two young men watching a wrestling match on television.
- Çay salonuna girdiğimde iki genç adamın televizyonda güreş maçı izlediğini gördüm.
- I watched them.
- Onları izledim.
- I watched that happen.
- Olanları izledim.
- Tom was watching Mary and John.
- Tom, Mary ve John'u izliyordu.
- The movie we watched was in French with English subtitles.
- İzlediğimiz film Fransızca'ydı ve İngilizce altyazılıydı.
- Tom is watching Mary.
- Tom Mary'yi izliyor.
- We're going to have to watch Tom more closely.
- Tom'u daha yakından izlememiz gerekecek.
- Have you been watching me?
- Beni izliyor musun?
- Let me watch you do that again.
- Seni tekrar izleyeyim.
- No, but I like going to watch baseball.
- Hayır, ama beyzbol izlemeye gitmeyi seviyorum.
- She loves watching tennis matches on TV.
- Televizyonda tenis maçlarını izlemeyi seviyor.
- Tom sat in the shade of a tree, watching his children play.
- Tom bir ağacın gölgesinde oturdu, çocuklarının oynamasını izledi.
- Everyone watched them carefully.
- Herkes onları dikkatlice izledi.
- I think Tom is watching me.
- Sanırım Tom beni izliyor.
- I enjoyed watching the movie.
- Filmi izlemekten keyif aldım.
- I thought Tom would watch the ships leaving.
- Tom'un gemilerin gidişini izleyeceğini düşünmüştüm.
- Emily is watching her favourite TV programme.
- Emily en sevdiği televizyon programını izliyor.
- Does Tom still enjoy watching horror movies?
- Tom hala korku filmi izlemekten hoşlanıyor mu?
- We watch PBS.
- PBS izliyoruz.
- Tom sat in a chair next to Mary's bed, watching her sleep.
- Tom, Mary'nin yatağının yanındaki sandalyeye oturmuş onun uyumasını izliyordu.
- There are billions of people all over the world who are not watching the World Cup right now.
- Şu anda tüm dünyada Dünya Kupası'nı izlemeyen milyarlarca insan var.
- I am watching wild birds.
- Yabani kuşları izliyorum.
- Did you watch the eclipse?
- Tutulmayı izlediniz mi?
- Today, I watched a play written by a friend of mine.
- Bugün bir arkadaşım tarafından yazılmış bir oyun izledim.
- Can you watch her?
- Onu izleyebilir misin?
- Tom usually watches CNN while he's eating dinner.
- Tom genellikle yemek yerken CNN izler.
- What programs do you watch?
- Hangi programları izliyorsun?
- Tom and I both enjoy watching horror movies.
- Tom ve ben ikimiz de korku filmleri izlemekten hoşlanıyoruz.
- Tom loves zombie movies and watches them whenever he can.
- Tom zombi filmlerini sever ve fırsat buldukça izler.
- Everyone's watching you.
- Herkes seni izliyor.
- He watched the boys swimming.
- O, çocukların yüzüşünü izledi.
- How long have you been watching her?
- Ne kadar süredir onu izliyorsun?
- I want to watch the video.
- Görüntüyü izlemek istiyorum.
- We're watching them.
- Biz onları izliyoruz.
- Tom likes watching action movies.
- Tom vurdulu kırdılı film izlemeyi sever.
- Throw a stick and watch the dog fetch it.
- Bir sopa at ve köpeğin onu yakalamasını izle.
- Do you watch BBC or CNN?
- Sen BBC mi CNN mi izliyorsun?
- The man watches me.
- Adam beni izliyor.
- I don't watch as much TV as I used to.
- Eskisi kadar televizyon izlemiyorum.
- This is the first time I've watched this film.
- Bu filmi ilk kez izliyorum.
- Everyone is watching me.
- Herkes beni izliyor.
- We're going to watch the game together.
- Maçı birlikte izleyeceğiz.
- Tom likes to watch soccer.
- Tom, futbol izlemekten hoşlanır.
- I watched him closely.
- Onu yakından izledim.
- Since he's crazy about movies, he watches as many movies as he can.
- O, filmleri çok sevdiği için, izleyebildiği kadar çok sayıda film izler.
- Tom didn't have time to watch the TV program he wanted to watch.
- Tom'un izlemek istediği TV programını izleyecek zamanı yoktu.
- You don't have to watch it.
- Onu izlemek zorunda değilsiniz.
- I've been watching Tom.
- Tom'u izliyordum.
- Why don't you invite Tom over to watch a video with us?
- Bizimle bir video izlemesi için niçin Tom'u eve davet etmiyorsun?
- I have to watch them every second.
- Onları her saniye izlemek zorundayım.
- Come to watch us play.
- Çalmamızı izlemeye gel.
- I have to watch them all the time.
- Onları sürekli izlemek zorundayım.
- I didn't know that someone was watching me.
- Birinin beni izlediğini bilmiyordum.
- Tom wanted to watch the end of the movie.
- Tom filmin sonunu izlemek istiyordu.
- The boss could be watching.
- Patron izliyor olabilir.
- I plan to stay at home by myself and watch some TV.
- Tek başıma evde kalmayı ve biraz TV izlemeyi planlıyorum.
- Tom watched a sad movie.
- Tom bir dram filmi izledi.
- Watch him and do what he does.
- Onu izle ve onun yaptığını yap.
- The police were watching Yamada's movements.
- Polis Yamada'nın hareketlerini izliyordu.
- Tom watched us carefully.
- Tom bizi dikkatle izledi.
- Which program did you watch yesterday?
- Dün hangi programı izledin?
- Do you want to watch this movie again?
- Bu filmi tekrar izlemek ister misin?
- Tom watched for a few moments.
- Tom birkaç dakika izledi.
- I watched the birds on the balcony while drinking my coffee.
- Kahvemi içerken balkondaki kuşları izledim.
- Tom sat in the shade of a tree, watching his children play.
- Tom bir ağacın gölgesinde oturmuş, çocuklarının oyununu izliyordu.
- Do you watch BBC or CNN?
- BBC mi CNN mi izliyorsun?
- Tom seems to enjoy watching horror movies.
- Tom korku filmi izlemekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- I watched the game highlights on the Internet.
- Maçın özetini internetten izledim.
- They were watching the sunset then.
- O sırada gün batımını izliyorlardı.
- What do you want to watch?
- Ne izlemek istiyorsun?
- Tom raised his glass of wine to watch the beautiful red color against the light.
- Tom şarap kadehini kaldırıp ışığa karşı güzel kırmızı rengi izledi.
- There's a movie I want to watch on TV tomorrow night.
- Yarın gece televizyonda izlemek istediğim bir film var.
- We watched them play baseball.
- Onların Beyzbol oynamasını izledik.
- Tom watches at least one movie a day.
- Tom günde en az bir film izler.
- We're going to watch the game together.
- Biz maçı birlikte izleyeceğiz.
- I watched this movie last night and I really liked it.
- Dün gece bu filmi izledim ve gerçekten beğendim.
- Please watch this movie.
- Lütfen bu filmi izleyin.
- The man watched his own son die.
- Adam kendi oğlunun ölümünü izledi.
- I'm watching you.
- Seni izliyorum.
- I want to watch the concert of Kylie Minogue.
- Kylie Minogue'un konserini izlemek istiyorum.
- I was just watching this.
- Ben de bunu izliyordum.
- I want to watch a documentary.
- Bir belgesel izlemek istiyorum.
- Throw a stick and watch the dog fetch it.
- Bir sopa at ve köpeğin onu alıp getirmesini izle.
- All you have to do is sit here and watch.
- Tek yapman gereken burada oturup izlemek.
- I'm going to watch a scary movie.
- Korku filmi izleyeceğim.
- She watched a news channel.
- O bir haber kanalı izledi.
- Tom watched his granddaughters dance.
- Tom kız torunlarının dansını izledi.
- I don't like to watch baseball.
- Beyzbol izlemeyi sevmiyorum.
- Somebody's watching you.
- Biri seni izliyor.
- Tom watched the 6 o'clock news.
- Tom saat 6 haberlerini izledi.
- Tom watched carefully.
- Tom dikkatlice izledi.
- Does Tom still enjoy watching horror movies?
- Tom hâlâ korku filmleri izlemekten hoşlanıyor mu?
- Hiroshi is an otaku who spends most of his free time reading mangas and watching animes.
- Hiroshi boş zamanlarının çoğunu mangalar okuyarak ve animeler izleyerek geçiren bir otakudur.
- Tom usually watches the weather report in the morning before leaving home.
- Tom genellikle sabah evden çıkmadan önce hava durumunu izler.
- Tom is watching the news report.
- Tom haber bültenini izliyor.
- I watched him from afar.
- Onu uzaktan izledim.
- How can you watch a movie without popcorn?
- Bir filmi patlamış mısır olmadan nasıl izleyebilirsiniz?
- Everyone should watch this game.
- Bu maçı herkes izlemeli.
- They are watching.
- İzliyorlar.
- A Union army doctor watched the battle from a distance.
- Birlik ordusundan bir doktor savaşı uzaktan izledi.
- I watched the birds on the balcony while drinking my coffee.
- Kahvemi içerken balkonda kuşları izledim.
- Are you watching this show?
- Bu programı izliyor musun?
- Tom is watching me.
- Tom beni izliyor.
- He watched the boys swimming.
- Çocukların yüzmesini izlerdi.
- Babies are interesting to watch.
- Bebekleri izlemek ilginçtir.
- It's been fun to watch.
- İzlemek eğlenceliydi.
- I don't think preschoolers should be watching that much TV.
- Bence okul öncesi çocuklar o kadar çok televizyon izlememeli.
- Last time, I watched an amazing film.
- Geçen sefer harika bir film izledim.
- How many films did you watch yesterday?
- Dün kaç film izlediniz?
- You're watching the idiot box again instead of doing your homework!
- Ödevini yapmak yerine yine aptallar kutusunu izliyorsun!
- I watched a cartoon with Tom after dinner.
- Yemekten sonra Tom'la çizgi film izledim.
- We have been watching your negotiations.
- Görüşmelerinizi izliyoruz.
- Everybody enjoyed watching Tom dance.
- Herkes Tom'un dansını izlemekten zevk alıyordu.
- Watch the door.
- Kapıyı izle.
- How many people do you think will be watching?
- Sence kaç kişi izliyor olacak?
- I may have to wake up earlier than planned to watch it or I won't get a change until next wednesday.
- İzlemek için planladığımdan daha erken kalkmam gerekebilir ya da önümüzdeki çarşambaya kadar değişiklik yapamayabilirim.
- I like both watching and playing sports.
- Ben sporları hem izlemeyi hem de yapmayı severim.
- We were excited as we watched the game.
- Maçı izlerken heyecanlandık.
- We're watching the rise of a dangerous form of separatism based on racist hatred and Islamophobia.
- Irkçı nefret ve İslamofobiye dayalı tehlikeli bir ayrılıkçılık biçiminin yükselişini izliyoruz.
- These days everyone watches television casually.
- Bugünlerde herkes televizyonu gelişigüzel izliyor.
- I love to watch baseball and football.
- Beyzbol ve futbol izlemeyi severim.
- Mary watched in fascination.
- Mary hayranlıkla izledi.
- Someone is watching you.
- Birisi sizi izliyor.
- This movie is so beautiful, I'm watching it for the third time.
- Bu film o kadar güzel ki üçüncü kez izliyorum.
- She watched him dance.
- Onu dans ederken izledi.
- They watched the geese till it was dark.
- Hava kararana kadar kazları izlediler.
- Someone is watching him.
- Biri onu izliyor.
- I want to watch the video.
- Videoyu izlemek istiyorum.
- Tom and Mary watched a basketball game on TV.
- Tom ve Mary televizyonda bir basketbol maçı izlediler.
- Tom said he didn't enjoy watching sports on TV.
- Tom televizyonda spor izlemekten hoşlanmadığını söyledi.
- I watched the sinking ship.
- Batan gemiyi izledim.
- I watched Tom leave.
- Tom'un gidişini izledim.
- What are you watching?
- Ne izliyorsun?
- I always watch my films in the original version.
- Filmlerimi her zaman orijinal haliyle izliyorum.
- Tom just watched.
- Tom sadece izledi.
- Don't you watch soccer?
- Futbol izlemiyor musun?
- We're watching the film.
- Biz filmi izliyoruz.
- A fat white cat sat on a wall and watched the two of them with sleepy eyes.
- Şişman beyaz bir kedi, duvarın üstüne oturdu ve onların ikisini uykulu gözlerle izledi.
- Small children tend to wander off if you don't watch them all the time.
- Eğer onları sürekli izlemezseniz, küçük çocuklar başıboş dolaşmaya meyillidir.
- Somebody is watching us.
- Biri bizi izliyor.
- Sami loved watching it.
- Sami izlemeye bayılıyordu.
- Tom and Mary relaxed in front of the TV for a couple of hours watching an old movie.
- Tom ve Mary televizyonun karşısında birkaç saat eski bir film izlediler.
- I'll be watching you.
- Seni izliyor olacağım.
- I want to watch this film.
- Bu filmi izlemek istiyorum.
- Tom is watching, isn't he?
- Tom izliyor, değil mi?
- Let's go and watch the Easter parade.
- Paskalya geçidini izlemeye gidelim.
- Tom watched nervously.
- Tom endişeyle izledi.
- Are you watching me now?
- Şimdi beni izliyor musun?
- They're watching her.
- Onu izliyorlar.
- We watched a baseball game on television.
- Televizyonda bir beyzbol maçı izledik.
- Tom watched the sled dog race.
- Tom kızak köpeği yarışını izledi.
- Tom and Mary both prefer watching comedies.
- Tom ve Mary'nin her ikisi de komedi izlemeyi tercih ediyor.
- I want to watch.
- İzlemek istiyorum.
- Tom really enjoys watching basketball.
- Tom basketbol izlemeyi gerçekten çok seviyor.
- Sami watched YouTube videos about Islam.
- Sami İslam hakkında YouTube videoları izledi.
- After I finished my homework, I watched baseball on TV.
- Ödevimi bitirdikten sonra televizyonda beyzbol izledim.
- Can you watch him tonight?
- Bu gece onu izleyebilir misin?
- Tom is watching a video.
- Tom bir video izliyor.
- We watched an interesting movie.
- İlginç bir film izledik.
- Someone is watching you.
- Biri seni izliyor.
- We watched a TV program the other day about your people.
- Geçen gün halkınız hakkında bir TV programı izledik.
- Everyone's watching.
- Herkes izliyor.
- Do you want me to watch Tom for you?
- Senin için Tom'u izlememi istiyor musun?
- Are you watching carefully?
- Dikkatle izliyor musun?
- After the goal was scored, the crowd turned to the giant TV to watch the action replay.
- Gol atıldıktan sonra kalabalık dev televizyona dönerek pozisyonun tekrarını izledi.
- Tom doesn't watch sitcoms anymore.
- Tom artık komedi dizisi izlemiyor.
- If you want to see a UFO, keep watching the skies.
- Eğer bir UFO görmek istiyorsanız, gökyüzünü izlemeye devam edin.
- Did you watch the Olympics opening ceremony?
- Olimpiyat Oyunları'nın açılış törenini izlediniz mi?
- They go to watch a play once every month.
- Onlar her ay bir kez maç izlemeye giderler.
- Tom just watches.
- Tom sadece izliyor.
- I grew up watching football.
- Ben futbol izleyerek büyüdüm.
- I love watching birds.
- Ben kuşları izlemeyi seviyorum.
- I watched her die.
- Onun ölümünü izledim.
- Would you eat the last cookie on the plate if other people were watching?
- Diğer insanlar onu izliyor olsa tabaktaki son kurabiyeyi yer misin?
- Watch him and do the same thing.
- Onu izle ve aynı şeyi yap.
- We enjoyed watching the TV.
- Televizyon izlemekten keyif alıyorduk.
- We'll watch you.
- Seni izleyeceğiz.
- Someone's watching me.
- Biri beni izliyor.
- The kid is watching some lustful Miley Cyrus video.
- Çocuk şehvetli bir Miley Cyrus videosu izliyor.
- I think watching people playing chess isn't much fun.
- Satranç oynayan insanları izlemenin çok eğlenceli olmadığını düşünüyorum.
- We watched Tom and Mary playing handball.
- Tom ve Mary'yi hentbol oynarken izledik.
- Tom watched the children play.
- Tom çocukların oynamasını izledi.
- Did you like the movie we watched yesterday?
- Dün izlediğimiz filmi beğendin mi?
- Watch from the window.
- Pencereden izleyin.
- Mary is watching a soap opera.
- Mary dizi izliyor.
- TV is not watched here.
- Burada TV izlenmez.
- Tom is watching beach volleyball.
- Tom plaj voleybolu izliyor.
- Tom watched the whole thing.
- Tom her şeyi izledi.
- Tom is watching the baseball game with his friends.
- Tom arkadaşlarıyla beyzbol maçını izliyor.
- My husband and I will travel to Versailles in the spring to watch an opera.
- Kocam ve ben ilkbaharda Versailles'a opera izlemeye gideceğiz.
- They went whale watching.
- Balina izlemeye gittiler.
- I like to watch anime.
- Anime izlemeyi severim.
- She became aware that her parents were watching her.
- Ailesinin onu izlediğinin farkına vardı.
- We have to watch this carefully.
- Bunu dikkatle izlemeliyiz.
- Tom watched cartoons with his children.
- Tom çocuklarıyla çizgi film izledi.
- Tom watched approvingly.
- Tom onaylayarak izledi.
- He spends the day watching kitten videos on the Internet.
- Gününü internette kedi videoları izleyerek geçiriyor.
- The children gathered around where Tom was seated and watched him play his guitar.
- Çocuklar Tom'un oturduğu yerde toplandılar ve onun gitar çalmasını izlediler.
- Did you watch the Oscars last night?
- Dün gece Oskar ödüllerini izledin mi?
- They're watching me.
- Beni izliyorlar.
- Tom and Mary watched the sun rise over the ocean.
- Tom ve Mary güneşin okyanus üzerinden doğuşunu izlediler.
- I'll watch him.
- Onu izleyeceğim.
- I love watching talk shows.
- Sohbet programı izlemeyi severim.
- Layla was watching Sami die.
- Layla, Sami'nin ölümünü izliyordu.
- Tom watched Mary playing with the other children.
- Tom, Mary'nin diğer çocuklarla oynamasını izledi.
- Tom wanted to watch the end of the movie.
- Tom filmin sonunu izlemek istedi.
- Tom watched a martial arts movie.
- Tom bir dövüş sanatları filmi izledi.
- What game were you watching?
- Hangi oyunu izliyordunuz?
- Let's go and watch Tom dance.
- Gidip Tom'u dans ederken izleyelim.
- Tom and Mary watched the fireworks together.
- Tom ve Mary birlikte havai fişekleri izlediler.
- I enjoy watching soccer on TV.
- Televizyonda futbol izlemekten hoşlanıyorum.
- My mother hates to watch the television.
- Annem televizyon izlemekten nefret eder.
- I think you've been watching too many horror movies.
- Bence çok fazla korku filmi izliyorsun.
- Tom and Mary ate popcorn while watching the movie.
- Tom ve Mary filmi izlerken patlamış mısır yediler.
- Tom watched Mary eat.
- Tom, Mary'nin yemek yemesini izledi.
- You watch too much TV.
- Çok fazla televizyon izliyorsun.
- We'll watch him.
- Onu izleyeceğiz.
- I like watching people.
- İnsanları izlemeyi seviyorum.
- You keep watch.
- İzlemeye devam et.
- Tom is watching the World Cup Final.
- Tom Dünya Kupası Finalini izliyor.
- Does Tom enjoy watching horror movies?
- Tom korku filmi izlemekten hoşlanır mı?
- Tom watched Mary put sugar in her coffee.
- Tom, Mary'nin kahvesine şeker koymasını izledi.
- Let's go and watch Tom dance.
- Gidip Tom'un dansını izleyelim.
- Tom couldn't just sit by and watch Mary being bullied.
- Tom öylece oturup Mary'nin zorbalığa uğramasını izleyemezdi.
- If I watch a thousand movies in English, will I become fluent in it?
- Bin tane İngilizce film izlersem akıcı konuşabilir miyim?
- I'm pretty sure Tom doesn't enjoy watching baseball on TV.
- Tom'un televizyonda beyzbol izlemekten hoşlanmadığına eminim.
- The guards are watching you.
- Korumalar sizi izliyor.
- I watched her leave.
- Onun terk etmesini izledim.
- Do you often watch cooking shows?
- Sık sık yemek programı izler misiniz?
- Tom looked to see if Mary was watching him.
- Tom Mary'nin kendisini izleyip izlemediğini görmek için baktı.
- Tom watched a cartoon with his children after dinner.
- Tom akşam yemeğinden sonra çocuklarıyla çizgi film izledi.
- Would you like to watch the game together?
- Maçı birlikte izlemek ister misin?
- I can't wait to watch season 3!
- Üçüncü sezonu izlemek için sabırsızlanıyorum!
- Tom and Mary both prefer watching comedies.
- Hem Tom hem de Mary komedi izlemeyi tercih ediyor.
- I don't watch that program anymore.
- Artık o programı izlemiyorum.
- What did you watch?
- Ne izledin?
- Someone is watching us.
- Biri bizi izliyor.
- We're watching the film.
- Filmi izliyoruz.
- We go to the cinema to be scared by watching horror movies.
- Sinemaya korku filmi izleyip korkmak için gidiyoruz.
- I'll stay and watch her.
- Kalıp onu izleyeceğim.
- We enjoyed watching the baseball game.
- Beyzbol maçını izlemekten keyif aldık.
- Sami was watching the interrogation on monitors.
- Sami sorguyu monitörden izliyordu.
- They're watching him.
- Onu izliyorlar.
- I'll stay and watch Tom.
- Tom'u izlemek için kalacağım.
- We didn't come here to watch you pet your dog.
- Biz buraya, senin hayvanını sevmeni izlemeye gelmedik.
- Do you watch the TV in the morning?
- Sabahları televizyon izliyor musun?
- There's a movie I want to watch on TV tomorrow night.
- Yarın akşam televizyonda izlemek istediğim bir film var.
- I watch PBS.
- PBS izliyorum.
- Watch him and do the same.
- Onu izle ve aynısını yap.
- All you have to do is sit here and watch.
- Yapman gereken tek şey burada oturmak ve izlemek.
- I can't remember the last time I watched a basketball game.
- En son ne zaman bir basketbol maçı izlediğimi hatırlamıyorum.
- I'll stay and watch Tom.
- Ben kalıp Tom'u izleyeceğim.
- Fadil watched as Dania tried to hide Sofia's body.
- Fadıl, Dania'nın Sofia'nın cesedini saklamaya çalışmasını izledi.
- Why are you watching this clip?
- Neden bu klibi izliyorsun?
- I can't watch this any longer.
- Bunu daha fazla izleyemem.
- We're all watching.
- Hepimiz izliyoruz.
- I love watching football.
- Futbol izlemeyi severim.
- I like to go and watch baseball games.
- Gidip beyzbol maçı izlemeyi seviyorum.
- We're watching them.
- Onları izliyoruz.
- In the fall, when the days grew shorter and the nights colder, she watched the first frost turn the leaves to bright yellow and orange and red.
- Sonbaharda, günler kısalıp geceler soğuduğunda, ilk donun yaprakları parlak sarı, turuncu ve kırmızıya dönüştürmesini izledi.
- The dictator died after watching his favorite mature film.
- Diktatör, en sevdiği yetişkin filmini izledikten sonra öldü.
- She was watching the dead leaves fall.
- Ölü yaprakların düşüşünü izliyordu.
- How many hours of video do you think you watched last week?
- Geçen hafta kaç saat video izlediğini düşünüyorsun?
- Something is watching me.
- Bir şey beni izliyor.
- Do you like to watch sports on television?
- Televizyonda spor izlemeyi sever misin?
- I enjoyed watching the circus parade.
- Sirk geçit törenini izlemekten keyif aldım.
- I watched them destroy the old building.
- Onların eski binayı yıkışını izledim.
- Sami watched videos about Islam.
- Sami İslam hakkında videolar izledi.
- I want to watch that movie again.
- Bu filmi yine izlemek isterim.
- The movie that we watched today was very cheesy.
- Bugün izlediğimiz film çok sevimsizdi.
- Bob hurried home in order to watch the TV program.
- Bob televizyon programını izlemek için aceleyle eve geldi.
- Tom watched them carefully.
- Tom onları dikkatle izledi.
- What's Tom watching now?
- Tom şimdi ne izliyor?
- I watched the sun rise over the city.
- Güneşin şehrin üzerinden doğuşunu izledim.
- This is definitely a movie you should watch.
- Bu kesinlikle izlemen gereken bir film.
- He's watching the Olympics.
- O, olimpiyatları izliyor.
- Would you eat the last cookie on the plate if other people were watching?
- Başkaları izliyor olsaydı tabaktaki son kurabiyeyi yer miydiniz?
- Tom told Mary how much he enjoyed watching baseball on TV.
- Tom Mary'ye televizyonda beyzbol izlemekten ne kadar hoşlandığını söyledi.
- Tom watched Mary walk away.
- Tom Mary'nin uzaklaşmasını izledi.
- I used to like just sitting in the park and watching people.
- Eskiden parkta oturup insanları izlemeyi severdim.
- Tom is watching something on TV.
- Tom televizyonda bir şey izliyor.
- I've been watching you study.
- Ben senin çalışmanı izliyorum.
- People were watching.
- İnsanlar izliyordu.
- Tom likes watching action movies.
- Tom aksiyon filmi izlemeyi seviyor.
- I'm watching this.
- Ben bunu izliyorum.
- Tom watches a lot of TV.
- Tom çok televizyon izler.
- I wish I hadn't watched that movie.
- Keşke o filmi izlemeseydim.
- We are watching a new film.
- Yeni bir film izliyoruz.
- Tom and Mary watched the sunset together.
- Tom ve Mary birlikte gün batımını izledi.
- Who's watching him?
- Onu kim izliyor?
- I like watching Tom dance.
- Tom'u dans ederken izlemeyi seviyorum.
- Why don't we watch another movie?
- Neden başka bir film izlemiyoruz?
- Watch the employees.
- İşçileri izleyin.
- Which shows do you like to watch?
- Hangi televizyon programlarını izlemekten hoşlanırsın?
- Tom watched Mary work.
- Tom, Mary'nin çalışmasını izledi.
- Are you watching TV?
- Televizyon mu izliyorsun?
- How much TV do you watch?
- Ne kadar televizyon izliyorsun?
- I don't usually watch this kind of movie.
- Genelde bu tür filmleri izlemem.
- Dan, who was watching the scene, called the police.
- Olay yerini izleyen Dan polisi aradı.
- Don't watch too much TV.
- Çok fazla televizyon izleme.
- I've learned a lot of French by watching French movies.
- Fransız filmleri izleyerek çok Fransızca öğrendim.
- They're watching.
- İzliyorlar.
- Tom thinks that his TV is watching him.
- Tom televizyonun onu izlediğini sanıyor.
- I watched the game live.
- Ben maçı canlı izledim.
- He watched as the doctors bent over her.
- Doktorların onun üzerine eğilmesini izledi.
- I enjoyed watching the circus parade.
- Sirk gösterisini izlemekten zevk aldım.
- She watched the children going back to school.
- Okula dönen çocukları izledi.
- I am at the theater watching the opera.
- Ben operayı izlemek için tiyatrodayım.
- Tom watched the boys swimming.
- Tom oğlanların yüzmelerini izledi.
- I like to watch westerns.
- Vahşi batı filmlerini izlemeyi severim.
- Will you watch the Olympics?
- Olimpiyatları izleyecek misin?
- We watched Tom reload his gun.
- Tom'un silahını doldurmasını izledik.
- Tom spent the evening watching a basketball game on TV with his children.
- Tom akşamı çocuklarıyla birlikte televizyonda basketbol maçı izleyerek geçirdi.
- You're watching Tatoeba TV.
- Tatoeba kanalını izliyorsun.
- It is interesting to watch stars.
- Yıldızları izlemek ilginçtir.
- I want you to stay here and watch Tom.
- Burada kalmanı ve Tom'u izlemeni istiyorum.
- Watch me closely.
- Beni yakından izle.
- What kind of movies do you like to watch?
- Ne tür filmler izlemeyi seversin?
- As I entered the coffee shop, I found two young men watching a wrestling match on television.
- Kafeye girdiğimde iki genç adamın televizyonda güreş maçı izlediğini gördüm.
- Stay and watch.
- Kalın ve izleyin.
- I'm watching.
- Ben de izliyorum.
- Did you watch the game?
- Maçı izledin mi?
- Everybody is in the basement watching the game on TV.
- Herkes bodrumda televizyonda maç izliyor.
- Sami was there watching.
- Sami orada izliyordu.
- My mother does not like to watch the television.
- Annem televizyon izlemekten hoşlanmaz.
- I want to watch you dance.
- Seni dans ederken izlemek istiyorum.
- Tom said you like to watch horror movies.
- Tom korku filmleri izlemek istediğini söyledi.
Show More (1366)
|
|
- Please remove your watch when doing hard labour or extreme sports.
- Lütfen ağır işler ve ekstrem sporlar yaparken saatinizi çıkarın.
- This visual effect makes the watch look bigger.
- Bu görsel efekt saatin daha büyük görünmesini sağlar.
- This visual effect makes the watch look bigger.
- Bu görsel efekt saati olduğundan büyük gösterir.
- This visual effect makes the watch look bigger.
- Bu görsel efekt, saati olduğundan büyük gösteriyor.
- I want to buy a more expensive watch.
- Daha pahalı bir saat satın almak istiyorum.
- I bought this watch at the store.
- Bu saati mağazadan aldım.
- Tom accused me of stealing his grandfather's antique watch.
- Tom beni dedesinin antika saatini çalmakla suçladı.
- My father gave me a watch for my birthday.
- Babam doğum günüm için bana bir saat verdi.
- The watch on the desk is mine.
- Masanın üzerindeki saat benim.
- Layla decided to buy Sami a watch.
- Layla Sami'ye bir saat almaya karar verdi.
- I've left my watch at home.
- Saatimi evde bıraktım.
- My watch works poorly.
- Saatim kötü çalışıyor.
- You keep watch.
- Saati koru.
- As long as it is cheap, any watch will do.
- Ucuz olmak şartıyla, herhangi bir saat işimi görür.
- I'm going to buy you a watch.
- Sana bir saat alacağım.
- I have a watch of Japanese make, which keeps very good time.
- Japon yapımı bir saatim var, çok dakik çalışıyor.
- I looked at my watch.
- Saatime baktım.
- My watch isn't working well.
- Saatim iyi çalışmıyor.
- Tom bought himself an expensive watch.
- Tom kendine pahalı bir saat aldı.
- Someone must've stolen your watch.
- Birisi saatini çalmış olmalı.
- I will have him repair this watch.
- Bu saati ona tamir ettireceğim.
- This is the same watch as I have.
- Bu benim saatimle aynı.
- She had a watch.
- Bir saati vardı.
- He wants a watch like yours.
- O, sizinki gibi bir saat istiyor.
- My friend said she bought a new watch.
- Arkadaşım, onun yeni bir saat aldığını söyledi.
- I have lost my watch, so now I have to buy another one.
- Saatimi kaybettim, şimdi yenisini almak zorundayım.
- I've lost my watch.
- Saatimi kaybettim.
- I lost the watch I had bought the day before.
- Bir gün önce aldığım saati kaybettim.
- I bought a watch from Tom.
- Tom'dan bir saat satın aldım.
- Tom showed Mary his new watch.
- Tom yeni saatini Mary'ye gösterdi.
- I bought myself a nice watch.
- Kendime güzel bir saat aldım.
- Your watch is on the desk.
- Sizin saatiniz masanın üstünde.
- Do you watch the 8 o'clock soap opera?
- Saat 8'deki pembe diziyi izliyor musun?
- This watch doesn't work.
- Bu saat çalışmıyor.
- I've left my watch at home.
- Saatimi evde unutmuşum.
- Tom gave me the name of a guy who can probably repair my watch.
- Tom bana saatimi tamir edebilecek bir adamın adını verdi.
- My watch is five minutes slow.
- Saatim beş dakika yavaş.
- Adam was furious with me when I broke his watch.
- Saatini kırdığımda Adam bana çok kızmıştı.
- This watch is less expensive than that one.
- Bu saat ondan daha ucuz.
- You have a watch.
- Senin bir saatin var.
- My watch loses five minutes a day.
- Saatim günde beş dakika geri kalıyor.
- He stole her watch.
- Onun saatini çaldı.
- My watch broke.
- Saatim bozuldu.
- You can have this watch for nothing.
- Bu saati ücretsiz alabilirsin.
- She gave me a lovely watch, but I lost it.
- Bana güzel bir saat verdi fakat onu kaybettim.
- My watch gains ten minutes a day.
- Saatim her gün on dakika ileri gidiyor.
- My watch keeps good time.
- Saatim zamanı iyi gösteriyor.
- Your watch is three minutes slow.
- Saatin üç dakika geri.
- She looked at the watches.
- O saatlere baktı.
- He caught a boy stealing his watch.
- Saatini çalan bir çocuğu yakaladı.
- She gave me a golden luxury watch.
- O da bana altın bir lüks saat verdi.
- Tom is wearing an expensive-looking watch.
- Tom pahalı görünümlü bir saat takıyor.
- Your watch is five minutes slow.
- Saatiniz beş dakika geri kalmış.
- My watch stopped, so I didn't know the time.
- Saatim durmuştu, bu yüzden zamanı bilmiyordum.
- He repaired his watch by himself.
- Saatini kendi başına tamir etti.
- Tom found the watch he'd lost.
- Tom kaybettiği saati buldu.
- My watch isn't running right.
- Saatim doğru çalışmıyor.
- My watch has been robbed.exclaimed my father.
- Saatim çalındı, diye haykırdı babam.
- I'll buy you a watch.
- Sana bir saat alacağım.
- I'm looking for my watch.
- Saatimi arıyorum.
- Show me your watch.
- Saatini bana göster.
- She had a watch.
- Onun bir saati vardı.
- He lost a watch which I had bought him a week before.
- Bir hafta önce ona aldığım saati kaybetti.
- Here is the boy who found your watch.
- İşte saatini bulan çocuk.
- How many watches did Tom lose?
- Tom kaç saat kaybetti?
- I am wearing an expensive watch.
- Ben pahalı bir saat takıyorum.
- I have lost my watch.
- Saatimi kaybettim.
- Tom had to pawn the watch his grandfather had given him.
- Tom, büyükbabasının ona verdiği saati rehin vermek zorunda kaldı.
- Show me another watch.
- Bana başka bir saat göster.
- Nothing will save this watch now, it's better to throw it away.
- Şimdi bu saati kurtaracak hiçbir şey yok, onu atmak daha iyi.
- She looked at her watch and noted that it was past five.
- Saatine baktı ve beşi geçtiğini gördü.
- If you are a good boy, I will give you this watch.
- Sen iyi bir çocuk olursan, sana bu saati vereceğim.
- He fixed the watch for me.
- O, saati benim için tamir etti.
- My watch is running all right.
- Saatim iyi çalışıyor.
- He was given a gold watch as a reward.
- Ona bir ödül olarak altın bir saat verildi.
- That watch is very nice.
- Şu saat çok hoş.
- Tom has a calculator watch.
- Tom'un hesap makinesi saati var.
- This watch cost me ten thousand yen.
- Bu saat bana on bin yene mal oldu.
- I lost my watch yesterday.
- Dün saatimi kaybettim.
- He repaired his watch by himself.
- O, saatini kendi başına tamir etti.
- I have lost my watch, so now I have to buy another one.
- Saatimi kaybettim, bu yüzden şimdi başka bir tane satın almak zorundayım.
- The watch broke down.
- Saat bozuldu.
- Is your watch right?
- Saatiniz doğru mu?
- This watch costs ten dollars at the most.
- Bu saat en çok on dolardır.
- My watch tells the date.
- Saatim tarihi gösteriyor.
- I didn't think anyone could fix this watch.
- Birinin bu saati onarabileceğini sanmıyordum.
- My grandfather was given a gold watch when he retired.
- Büyükbabam emekli olduğunda ona altın bir saat hediye edilmişti.
- Tom had a very expensive watch on his right hand.
- Tom'un sağ kolunda çok pahalı bir saat vardı.
- You like watches, don't you?
- Saatleri seversin, değil mi?
- Does this watch belong to someone here?
- Bu saatin sahibi burada mı?
- That's Tom's watch.
- O, Tom'un saati.
- This is a waterproof watch.
- Bu su geçirmez bir saat.
- This watch keeps correct time.
- Bu saat doğru.
- Taking a watch apart is easier than putting it together.
- Bir saati parçalarına ayırmak, birleştirmekten daha kolaydır.
- Have you seen my watch?
- Saatimi gördünüz mü?
- I'm afraid your watch is two minutes slow.
- Korkarım saatiniz iki dakika geri kalmış.
- He has a very expensive watch.
- Çok pahalı bir saati var.
- I have a good watch, even if it is not brand-new.
- Yepyeni olmasa bile iyi bir saatim var.
- What is the price of this watch?
- Bu saatin fiyatı nedir?
- As my watch was slow, I missed the special express.
- Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım.
- My watch loses ten minutes a day.
- Saatim günde on dakika kaybediyor.
- This watch needs to be repaired.
- Bu saatin tamir edilmesi gerekiyor.
- The watch doesn't work.
- Saat çalışmıyor.
- Have you seen my watch?
- Saatimi görmüş müydün?
- Layla bought Sami an expensive watch.
- Leyla, Sami'ye pahalı bir saat satın aldı.
- Both Tom and Mary checked their own watches.
- Tom ve Mary kendi saatlerini kontrol ettiler.
- The watch's battery ran out.
- Saatin pili bitti.
- He lost his new watch.
- Yeni saatini kaybetti.
- My watch has seventeen jewels.
- Saatimde on yedi mücevher var.
- Tom wants a watch like yours.
- Tom seninki gibi bir saat istiyor.
- She thought that our watches were the same.
- O, saatlerimizin aynı olduğunu düşündü,
- Are you wearing a watch?
- Saat takıyor musun?
- Can you watch the kids for a few hours?
- Çocuklara birkaç saat bakabilir misin?
- He caught a boy stealing his watch.
- Bir çocuğu onun saatini çalarken yakaladı.
- My father bought me a watch, which I don't like very much.
- Babam bana çok hoşlanmadığım bir saat satın aldı.
- This watch of mine never stops.
- Bu saatim hiç durmuyor.
- Tom set the alarm on his watch.
- Tom saatinin alarmını kurdu.
- My friend said he had bought a new watch.
- Arkadaşım yeni bir saat aldığını söyledi.
- I left my watch on the counter last night.
- Dün gece saatimi tezgahın üzerinde unutmuşum.
- I bought a watch from Tom.
- Tom'dan bir saat aldım.
- This watch cost 70,000 yen.
- Bu saat 70,000 yene maloldu.
- A man with a watch knows what time it is, a man with two watches is never sure.
- Bir saati olan biri saatin kaç olduğunu bilir; iki saati olan biri ise asla emin olamaz.
- Tom helped me fix my watch.
- Tom saatimi onarmama yardım etti.
- When Tom looked at his watch, he was surprised to see how late it was.
- Tom saatine baktığında ne kadar geç olduğunu gördüğüne şaşırmıştı.
- Tom is wearing a very expensive watch.
- Tom çok pahalı bir saat takıyor.
- He gave me a watch.
- Bana bir saat verdi.
- I don't wear a watch but I used to wear one when I was younger.
- Saat takmıyorum ama gençken takardım.
- Tom lost his new watch.
- Tom yeni saatini kaybetti.
- My watch has stopped.
- Benim saatim durdu.
- He got his watch fixed.
- O, saatini tamir ettirdi.
- Tom bought Mary an expensive watch.
- Tom, Mary'e pahalı bir saat aldı.
- Tom kept checking his watch.
- Tom saatini kontrol edip durdu.
- My watch is five minutes fast.
- Benim saatim beş dakika ileri.
- I had to pay no less than 1,000 dollars for this watch.
- Bu saat için en az 1,000 dolar ödemek zorunda kaldım.
- What time does your watch say it is now?
- Saatiniz şu an saatin kaç olduğunu söylüyor?
- My watch is very precise.
- Saatim çok hassas.
- He stole my watch.
- O benim saatimi çaldı.
- This watch is a real bargain.
- Bu saat gerçek bir kelepir.
- Why would I want your watch?
- Neden saatini isteyeyim?
- My grandfather was given a gold watch when he retired.
- Emekli olduğunda dedeme altın bir saat hediye edildi.
- My watch is five minutes slow.
- Saatim beş dakika geri kalmış.
- Molly has a big watch.
- Molly'nin büyük bir saati var.
- It cost me 50 dollars to have my watch fixed.
- Saatimi tamir ettirmek bana 50 dolara mal oldu.
- My watch seems to be broken.
- Saatim bozulmuş gibi görünüyor.
- This watch was handed down to me by my grandfather.
- Bu saat bana dedem tarafından miras bırakıldı.
- This watch is less expensive than that one.
- Bu saat, şuradakinden daha az pahalı.
- He received a golden watch as a prize.
- Bir ödül olarak altın bir saat aldı.
- Is that an expensive watch?
- Bu pahalı bir saat mi?
- I had my watch stolen last night.
- Dün gece saatimi çaldırdım.
- Tom has a quartz watch.
- Tom'un kuvars saati var.
- I would like to buy this watch, but unfortunately it's just too expensive.
- Bu saati almak isterdim ama ne yazık ki çok pahalı.
- Tom has a mechanical watch.
- Tom'un mekanik bir saati var.
- This watch is waterproof.
- Bu saat su geçirmez.
- My watch was stolen.
- Saatim çalındı.
- It's not a watch.
- Saat değil.
- What have you done with the watch I bought for you?
- Senin için aldığım saati ne yaptın?
- They repaired a watch.
- Bir saati tamir ettiler.
- I asked the jeweler to inscribe my initials on the back my watch.
- Kuyumcudan saatimin arkasına ismimin baş harflerini kazımasını istedim.
- I really must have my watch repaired.
- Saatimi gerçekten tamir ettirmeliyim.
- My sister showed a new watch to me.
- Kız kardeşim bana yeni bir saat gösterdi.
- He had to pawn his watch.
- O saatini rehin bırakmak zorunda kaldı.
- Something was wrong with the watch.
- Saatte bir sorun vardı.
- Where's Tom's watch?
- Tom'un saati nerede?
- I found this watch at the station.
- Bu saati istasyonda buldum.
- My watch needs to be repaired.
- Saatimin tamir edilmesi gerekiyor.
- Either this man is dead or my watch has stopped.
- Ya bu adam öldü ya da benim saatim durdu.
- My watch is accurate.
- Saatim doğru çalışıyor.
- My watch has stopped.
- Saatim durdu.
- Tom told me he'd lost his watch.
- Tom bana saatini kaybettiğini söyledi.
- My watch gains one minute a day.
- Saatim günde bir dakika ileri gidiyor.
- I had him repair my watch.
- Ona saatimi tamir ettirdim.
- My watch has been stolen.
- Saatim çalındı.
- I checked my watch and realized I was an hour early.
- Saatimi kontrol ettim ve bir saat erken geldiğimi fark ettim.
- My watch gains thirty seconds a month.
- Saatim bir ayda otuz saniye ileri gidiyor.
- Tom repaired his watch by himself.
- Tom saatini kendi başına tamir etti.
- He looked at the watch.
- O, saate baktı.
- She thought that our watches were the same.
- Saatlerimizin aynı olduğunu düşünüyordu.
- Tom bought Mary an expensive watch.
- Tom, Mary'ye pahalı bir saat satın aldı.
- This is the boy who found your watch.
- Saatinizi bulan çocuk bu.
- Why do you wear a watch?
- Neden saat takıyorsunuz?
- Tom checked his watch to see what time it was.
- Tom saatin kaç olduğunu görmek için saatini kontrol etti.
- My watch is made of gold.
- Saatim altından yapılmış.
- My watch is broken.
- Benim saatim bozuk.
- Can you repair this watch?
- Bu saati tamir edebilir misiniz?
- My watch gains five minutes a day.
- Saatim günde beş dakika ileri gidiyor.
- What have you done with the watch I bought for you?
- Sana aldığım saati ne yaptın?
- Tom convinced Mary to buy him an expensive watch.
- Tom, Mary'yi ona pahalı bir saat almaya ikna etti.
- Does Father know you've broken his watch?
- Babam saatini kırdığını biliyor mu?
- He took apart a watch.
- Bir saati parçalara ayırdı.
- He repaired my watch for me.
- Saatimi benim için tamir etti.
- This watch is far better than that one.
- Bu saat ondan çok daha iyi.
- This watch was handed down to me by my grandfather.
- Bu saat bana büyükbabamdan kaldı.
- This watch loses three minutes a day.
- Bu saat günde üç dakika geri kalıyor.
- This is the same watch as I have.
- Bu benim sahip olduğum saatin aynısı.
- My watch is broken.
- Saatim bozuldu.
- This watch is my father's.
- Bu saat babamındır.
- I bought him a watch.
- Ona bir saat aldım.
- I lost my watch.
- Saatimi kaybettim.
- Chris could not conceal his sadness when he heard that Beth had been unable to find his valuable watch.
- Chris, Beth'in, değerli saatini bulamadığını duyunca üzüntüsünü gizleyemedi.
- Tom convinced Mary to buy him an expensive watch.
- Tom, Mary'yi ona pahalı bir saat alması için ikna etti.
- We presented a watch to him.
- Biz ona bir saat hediye ettik.
- I bought Tom a watch.
- Tom'a bir saat satın aldım.
- I left my watch at home.
- Saatimi evde bıraktım.
- My watch is different from yours.
- Benim saatim seninkinden farklı.
- She gave him an expensive watch.
- Ona pahalı bir saat verdi.
- The watch was not to be found anywhere.
- Saat hiçbir yerde bulunamadı.
- This is a watch made in Japan.
- Bu, Japonya'da yapılan bir saat.
- Did they repair the watch?
- Saati onardılar mı?
- Your watch has been found.
- Saatin bulundu.
- This is the watch that I lost a week ago.
- Bu bir hafta önce kaybettiğim saat.
- Tom has lost the watch that Mary gave him.
- Tom Mary'nin ona verdiği saati kaybetti.
- My watch ran down and I didn't know the time.
- Saatim bozuldu ve zamanı bilemedim.
- This is the watch I bought yesterday.
- Bu dün aldığım saat.
- Everyone in the room checked their watches at the same time.
- Odadaki herkes aynı anda saatlerini kontrol etti.
- This watch needs to be fixed.
- Bu saatin tamir edilmesi gerekiyor.
- I will have him repair this watch.
- Ona bu saati tamir ettireceğim.
- This watch wasn't expensive.
- Bu saat pahalı değildi.
- My watch is less expensive than yours.
- Benim saatim seninkinden daha ucuz.
- My friend told me that he had bought a new watch.
- Arkadaşım bana yeni bir saat aldığını söyledi.
- Tom showed Mary his new watch.
- Tom, Mary'ye yeni saatini gösterdi.
- Tom took off his watch.
- Tom saatini çıkardı.
- When did you buy that watch?
- O saati ne zaman satın aldın?
- I bought him a watch.
- Ona bir saat satın aldım.
- How much does your Swiss watch cost?
- Senin İsviçre saatin ne kadar?
- Adam was furious with me when I broke his watch.
- Saatini kırdığımda Adam bana çok öfkelendi.
- Taking a watch apart is easier than putting it together.
- Bir saati parçalara ayırmak onu monte etmekten daha kolaydır.
- This watch is made in Japan.
- Bu saat Japonya'da yapılmıştır.
- He looked at the watch.
- Saate baktı.
- My watch works poorly.
- Saatim zayıf işliyor.
- I left my watch at home.
- Saatimi evde unutmuşum.
- I would like to buy this watch, but unfortunately it's just too expensive.
- Ben bu saati satın almak istiyorum ama ne yazık ki fazla pahalı.
- She gave me a golden luxury watch.
- O bana altın bir lüks saat verdi.
- I bought a watch in that shop.
- Ben o mağazadan bir saat satın aldım.
- I've lost my watch and I can't find it.
- Saatimi kaybettim ve bulamıyorum.
- Since my watch was broken, I didn't know the correct time.
- Saatim bozuk olduğu için, saati tam bilmiyordum.
- This watch is broken.
- Bu saat bozuk.
- Tom fixed a watch.
- Tom bir saati tamir etti.
- Tom doesn't wear a watch.
- Tom saat takmıyor.
- Tom took off his watch.
- Tom, saatini çıkardı.
- Let's synchronize our watches.
- Saatlerimizi senkronize edelim.
- I lost my watch, so I have to buy a new one.
- Saatimi kaybettim, bu yüzden yeni bir tane almam gerekiyor.
- Layla bought Sami an expensive watch.
- Layla Sami'ye pahalı bir saat aldı.
- Tom doesn't wear a watch.
- Tom saat takmaz.
- How much does your Swiss watch cost?
- İsviçre saatinizin fiyatı ne kadar?
- This watch is expensive.
- Bu saat pahalı.
- You can have this watch for nothing.
- Bu saati bedavaya alabilirsin.
- Who gave you this watch?
- Bu saati sana kim verdi?
- I can't let them leave before the watch is fixed.
- Saat tamir edilmeden gitmelerine izin veremem.
- Where are my watches?
- Saatlerim nerede?
- This watch was your grandfather's.
- Bu saat senin büyük babanındı.
- I asked him if he wanted a watch.
- Ona saat isteyip istemediğini sordum.
- I don't like either watch.
- İki saati de sevmiyorum.
- Your watch gains time.
- Saatin ilerde gidiyor.
- He has a very expensive watch.
- Onun çok pahalı bir saati var.
- We presented a watch to him.
- Ona bir saat hediye ettik.
- They repaired a watch.
- Onlar bir saati onardılar.
- He gave me a golden luxury watch.
- Bana altın bir lüks saat verdi.
- I'm buying my watch in that shop there.
- Saatimi şuradaki dükkandan alacağım.
- She gave me a watch for a birthday present.
- Doğum günü hediyesi için bana bir saat verdi.
- He wants a watch like yours.
- Seninki gibi bir saat istiyor.
- The company presented him with a gold watch on the day he retired.
- Emekli olduğu gün şirket ona altın bir saat hediye etti.
- Her watch read three o'clock in the morning.
- Saati sabahın üçünü gösteriyordu.
- It's not a watch.
- O bir saat değil.
- She looked at the watches.
- Saatlere baktı.
- Tom lost his watch.
- Tom saatini kaybetti.
- Because the battery of my watch is very small, I can't change it by myself.
- Saatimin pili çok küçük olduğu için kendi başıma değiştiremiyorum.
- Show me your watch.
- Bana saatinizi gösterin.
- Tom pointed to his watch.
- Tom saatini işaret etti.
- My watch is different from yours.
- Saatim sizinkinden farklı.
- This was my grandfather's watch.
- Bu büyükbabamın saatiydi.
- Tom pointed to his watch.
- Tom saatini gösterdi.
- My watch ran down and I didn't know the time.
- Saatim durdu ve saati bilmiyordum.
- He got his watch fixed.
- Saatini tamir ettirdi.
- Someone stole my watch.
- Birisi saatimi çalmış.
- I fixed my watch, but it broke again.
- Saatimi onardım ama yine bozuldu.
- Any watch will do as long as it is cheap.
- Ucuz olduğu sürece, herhangi bir saat işimi görür.
- Why do you wear a watch?
- Neden saat takıyorsun?
- When he lost his watch he didn't seem to care.
- Saatini kaybettiğinde umursamıyor gibiydi.
- He helped me fix my watch.
- Saatimi tamir etmeme yardım etti.
- I am wearing an expensive watch.
- Pahalı bir saat takıyorum.
- I was given a nice watch by my uncle.
- Amcam bana güzel bir saat hediye etti.
- This is the same watch that I've lost.
- Bu kaybettiğim saatin aynısı.
- I will buy a watch at the store.
- Mağazadan bir saat alacağım.
- The students presented their teacher with a gold watch.
- Öğrenciler öğretmenlerine altın bir saat hediye ettiler.
- This watch is meant for you.
- Bu saat tam senlik.
- Tom took off his watch and put it on the table.
- Tom saatini çıkardı onu masaya koydu.
- Tom watches the 6 o'clock news every evening.
- Tom her akşam saat 6 haberlerini izliyor.
- I bought her a watch.
- Ona bir saat aldım.
- Tom lost his watch.
- Tom saatini kaybetmiş.
- She gave me a watch.
- O bana bir saat verdi.
- Something went wrong with my watch.
- Saatimde bir hata var.
- I'm sorry, I don't have a watch and I can't tell you the time.
- Üzgünüm, saatim yok ve size zamanı söyleyemem.
- I think I know who stole your watch.
- Sanırım saatini kimin çaldığını biliyorum.
- Tom told me that he'd lost his watch.
- Tom bana saatini kaybettiğini söyledi.
- He lost his new watch.
- O yeni saatini kaybetti.
- I lost the watch.
- Saatimi kaybettim.
- Tom looked at his watch again.
- Tom tekrar saatine baktı.
- The watch keeps accurate time.
- Saat doğru gidiyor.
- My watch broke.
- Saatim kırıldı.
- My watch tells the date.
- Saatim tarihi söyler.
- My watch is running all right.
- Benim saatim doğru çalışıyor.
- Something seems to be wrong with this watch.
- Bu saatte bir sorun var gibi görünüyor.
- My watch is five minutes fast.
- Saatim beş dakika hızlı.
- This watch is not mine but yours.
- Bu saat benim değil, senin.
- My watch is made of gold.
- Saatim altından yapılır.
- It occurred to me that my watch might be broken.
- Saatimin bozuk olabileceği aklıma geldi.
- Tom only allowed Mary to watch three hours of television a week.
- Tom, Mary'nin haftada sadece üç saat televizyon izlemesine izin veriyordu.
- I don't like this watch.
- Bu saati sevmedim.
- I have a good watch, even if it is not brand-new.
- Yepyeni olmasa da iyi bir saatim var.
- The watch on the compact disk is mine.
- Kompakt diskin üzerindeki saat benim.
- Tom accused me of having stolen his watch.
- Tom beni saatini çalmakla suçladı.
- Where did you get that watch?
- O saati nereden aldın?
- My watch is waterproof.
- Saatim su geçirmez.
- Tom looked at his watch.
- Tom saatine baktı.
- Tom lost the watch that Mary gave him.
- Tom, Mary'nin ona verdiği saati kaybetti.
- This watch cost 70,000 yen.
- Bu saatin fiyatı 70,000 yendi.
- He took apart a watch.
- O, bir saati parçalara ayırdı.
- My watch doesn't keep good time.
- Saatim zamanı doğru göstermiyor.
- The boy has a watch in his hand.
- Çocuğun elinde bir saat var.
- Vassily brought his watch to the watchmaker.
- Vassily saatini saatçiye götürdü.
- I didn't think anyone could fix this watch.
- Kimsenin bu saati tamir edebileceğini sanmıyordum.
- She lost her new watch.
- Yeni saatini kaybetti.
- I had my watch stolen yesterday.
- Dün saatimi çaldırdım.
- I want to mend this watch.
- Bu saati onarmak istiyorum.
- That watch is very nice.
- Bu saat çok güzel.
- Scott traded a watch for a book, and then traded the book for money.
- Scott bir saati bir kitapla takas etti ve sonra kitabı parayla takas etti.
- This is a watch made in Japan.
- Bu Japon yapımı bir saat.
- Tom fixed a watch.
- Tom bir saat tamir etti.
- Give me your watch.
- Bana saatini ver.
- He was given a gold watch as a reward.
- Ödül olarak altın bir saat verildi.
- Tom looked at his watch and saw that he only had five minutes left until lunchtime.
- Tom saatine baktı ve öğle yemeğine sadece beş dakika kaldığını gördü.
- If you are a good boy, I will give you this watch.
- Eğer iyi bir çocuk olursan sana bu saati veririm.
- The trouble is that my watch gains three minutes a day.
- Sorun saatimin günde üç dakika ileri gitmesi.
- I'm buying my watch in that shop there.
- Ben saatimi oradaki dükkandan alacağım.
- Is your watch correct?
- Saatiniz doğru mu?
- I looked at my watch again.
- Saatime tekrar baktım.
- Nothing will save this watch now, it's better to throw it away.
- Bu saati artık hiçbir şey kurtaramaz, en iyisi çöpe atmak.
- She gave me a watch for a birthday present.
- Doğum günü hediyesi olarak bana bir saat verdi.
- The watch is manufactured in Switzerland.
- Saat İsviçre'de üretiliyor.
- I should give my old watch to Tom.
- Eski saatimi Tom'a vermeliyim.
- Does somebody here own this watch?
- Bu saatin sahibi var mı burada?
- She looked at her watch and noted that it was past five.
- Saatine baktı ve saatin beşi geçtiğini fark etti.
- Both Tom and Mary checked their own watches.
- Hem Tom hem de Mary kendi saatlerini kontrol ettiler.
- Does somebody here own this watch?
- Burada bu saatin sahibi olan biri var mı?
- Something is wrong with my watch.
- Saatimde bir sorun var.
- Tom doesn't like to wear a watch.
- Tom saat takmaktan hoşlanmaz.
- How much did your watch cost?
- Saatin ne kadardı?
- This watch is meant for you.
- Bu saat tam sana göre.
- I don't like this watch.
- Bu saati sevmiyorum.
- Tom took the watch apart.
- Tom saati parçalara ayırdı.
- I would buy this watch, except it's too expensive.
- Bu saati alırdım ama çok pahalı.
- My watch is less expensive than yours.
- Saatim sizinkinden daha az pahalı.
- Which kind of watch do you prefer, digital or analog?
- Hangi tür saati tercih edersiniz, dijital mi analog mu?
- Why are you staring at my watch like that?
- Neden saatime öyle bakıyorsun?
- When he lost his watch he didn't seem to care.
- O, saatini kaybettiğinde umursamış gibi görünmüyordu.
- Tom stole my watch.
- Tom saatimi çaldı.
- He showed off his new watch.
- O, yeni saatiyle hava attı.
- My father bought me a watch, which I don't like very much.
- Babam bana çok sevmediğim bir saat aldı.
- My uncle gave me this watch.
- Bu saati bana amcam verdi.
- Your watch is on the desk.
- Saatin masanın üzerinde.
- Tom accused me of stealing his grandfather's antique watch.
- Tom beni büyükbabasının antika saatini çalmakla suçladı.
- I was given this watch by my uncle.
- Bu saati bana amcam verdi.
- He told me that he had lost his watch.
- Bana saatini kaybettiğini söyledi.
- Do you still have that watch I gave you?
- Sana verdiğim saat hala sende mi?
- This watch keeps correct time.
- Bu saat doğru zamanı gösteriyor.
- He lost a watch which I had bought him a week before.
- O bir hafta önce ona aldığım bir saati kaybetti.
- Where is my watch?
- Saatim nerede?
- Tom was wearing a very expensive watch.
- Tom çok pahalı bir saat takıyordu.
- He repaired my watch for me.
- O benim için saatimi tamir etti.
- Dad gave me a watch, but I lost it.
- Babam bana bir saat vermişti ama kaybettim.
- Tom unstrapped the watch from his wrist.
- Tom saati kolundan çıkardı.
- Tom has a quartz watch.
- Tom'un bir kuvars saati var.
- Tom thought the watch Mary had given him was ugly.
- Tom, Mary'nin ona verdiği saatin çirkin olduğunu düşündü.
- Tom is wearing an expensive watch.
- Tom pahalı bir saat takıyor.
- Since my watch was broken, I didn't know the correct time.
- Saatim bozuk olduğu için doğru zamanı bilmiyordum.
- Show me your watch.
- Bana saatini göster.
- Tom got his watch fixed.
- Tom saatini tamir ettirdi.
- I don't like either watch.
- Her iki saati de sevmiyorum.
- Can you exchange this watch for a ring?
- Bu saati bir yüzükle değiştirebilir misin?
- My watch was stolen last night.
- Dün gece saatim çalındı.
- He received a golden watch as a prize.
- Ödül olarak altın bir saat aldı.
- Every morning I set my watch by the station clock.
- Saatimi her sabah istasyon saatine göre ayarlarım.
- That watch is very cool.
- Bu saat çok havalı.
- Some will be wearing new watches next year.
- Bazıları gelecek sene yeni saatler takıyor olacak.
- This watch keeps accurate time.
- Bu saat zamanı doğru tutuyor.
- I asked him if he wanted a watch.
- Ona bir saat isteyip istemediğini sordum.
- Tom took his watch off and laid it on the table.
- Tom saatini çıkardı ve masanın üzerine koydu.
- This watch needs to be fixed.
- Bu saat tamir edilmeli.
- Some will be wearing new watches next year.
- Bazıları gelecek yıl yeni saatler takacak.
- Tom has a nice watch.
- Tom'un güzel bir saati var.
- He looked at his watch.
- O saatine baktı.
- Scott traded a watch for a book, and then traded the book for money.
- Scott bir saati bir kitapla takas etti, sonra da kitabı parayla.
- My watch is very precise.
- Saatim çok dakik.
- Which kind of watch do you prefer, digital or analog?
- Hangi türde saat tercih edersin, dijital mi yoksa analog mu?
- It occurred to me that my watch might be broken.
- Bana, saatim bozulmuş gibi geldi.
- I like to wear a watch.
- Saat takmayı severim.
- Smart watches are becoming more and more popular.
- Akıllı saatler gittikçe daha popüler oluyor.
- Tom helped me fix my watch.
- Tom saatimi tamir etmeme yardım etti.
- I had my watch stolen.
- Saatimi çaldırdım.
- Something went wrong with my watch.
- Saatimde bir sorun var.
- I am afraid your watch is two minutes slow.
- Korkarım saatiniz iki dakika geri kalmış.
- He used to always wear a watch, but now he just looks at his smart phone.
- Eskiden hep saat takardı ama şimdi sadece akıllı telefonuna bakıyor.
- He lost the watch he bought yesterday.
- Dün aldığı saati kaybetti.
- What time is it now by your watch?
- Saatine göre şu an saat kaç?
- My watch is more accurate than yours.
- Saatim sizinkinden daha doğru.
- Someone stole my watch.
- Birisi saatimi çaldı.
- How much is this watch?
- Bu saat ne kadar?
- This was a very inexpensive watch.
- Bu çok ucuz bir saatti.
- You're wearing a very expensive-looking watch.
- Çok pahalı görünen bir saat takıyorsun.
- Can you repair this watch?
- Bu saati tamir edebilir misin?
- Tom looked at his watch and then back up at me.
- Tom saatine baktı ve sonra bana döndü.
- This watch is a new type.
- Bu, yeni bir tür saat.
- I am going to have my watch repaired by John.
- Saatimi John'a tamir ettireceğim.
- My watch has run down.
- Saatim bozuldu.
- This is the watch that I'd lost.
- Bu benim kaybettiğim saat.
- That watch is less expensive than this one.
- O saat bundan ucuz.
- This is the same watch that I lost a week ago.
- Bu bir hafta önce kaybettiğim saatin aynısı.
- I am going to have John repair my watch.
- John'a saatimi tamir ettireceğim.
- I had him fix my watch.
- Ona saatimi tamir ettirdim.
- I usually don't wear a watch.
- Genelde saat takmam.
- Tom repaired my watch for me.
- Tom benim için saatimi tamir etti.
- Tom wants a watch for his birthday.
- Tom doğum günü için bir saat istiyor.
- Fix the watch.
- Saati tamir et.
- I can't find my watch.
- Saatimi bulamıyorum.
- Tom stole Mary's watch.
- Tom, Mary'nin saatini çaldı.
- Tom got me a watch.
- Tom bana bir saat aldı.
- My watch keeps good time.
- Saatim zamanı her zaman doğru gösterir.
- I will buy a watch at the store.
- Mağazadan bir saat satın alacağım.
- I left my watch on the counter last night.
- Dün gece saatimi tezgahta bıraktım.
- He promised to see about my broken watch.
- Bozuk saatime bakacağına söz verdi.
Show More (427)
|
