|
- The reform of the common fisheries policy has made some at times majestic waves of argument.
- Ortak balıkçılık politikası reformu zaman zaman görkemli tartışma dalgalarına yol açmıştır.
- The first point concerns the fear of waves of immigrants.
- İlk nokta göçmen dalgalarından duyulan korkuyla ilgilidir.
- Any device like that would produce high levels of triolic waves.
- Bunun gibi herhangi bir cihaz yüksek seviyede triyolik dalgalar üretecektir.
- I have to haul all these big waves back and forth.
- Bütün bu büyük dalgaları ileri geri taşımak zorundayım.
- Any device like that would produce high levels of triolic waves.
- Bunun gibi herhangi bir cihaz yüksek düzeyde triyolik dalgalar üretecektir.
- Scientists have detected gravitational waves.
- Bilim adamları yerçekimsel dalgalar tespit etti.
- Please be careful of gales and large waves.
- Lütfen fırtına ve büyük dalgalara karşı dikkatli olun.
- I don't want to make waves.
- Dalga yaratmak istemiyorum.
- The waves are high.
- Dalgalar yüksek.
- The waves are high today.
- Dalgalar bugün yüksek.
- The Laser Interferometer Space Antenna (LISA) is a space mission that will be able to detect gravitational waves.
- Lazer İnterferometre Uzay Anteni (LISA) yerçekimi dalgalarını tespit edebilecek bir uzay görevidir.
- Light and sound travel in waves.
- Işık ve ses dalgalar halinde hareket eder.
- Can you hear the noise of the waves on the beach?
- Plajdaki dalgaların sesini duyabiliyor musun?
- Meteotsunamis are large waves caused by storms.
- Meteotsunamiler fırtınaların neden olduğu büyük dalgalardır.
- The Laser Interferometer Space Antenna (LISA) is a space mission that will be able to detect gravitational waves.
- Lazer enterferometre Uzay Anteni (LISA) yerçekimi dalgalarını algılayabilecek bir uzay görevidir.
- The waves are rising.
- Dalgalar yükseliyor.
- Waves are breaking against the rocks.
- Dalgalar kayalarda kırılıyor.
- Sometimes the waves are higher than the ships.
- Bazen dalgalar gemilerden daha yüksek olur.
- The waves are subsiding.
- Dalgalar azalıyor.
- The ship was drifting at the mercy of the waves.
- Gemi dalgaların elinde sürükleniyordu.
- Tom and I sat on the beach listening to the sound of the waves.
- Tom ve ben sahilde dalgaların sesini dinleyerek oturduk.
- Can you hear the noise of the waves on the beach?
- Sahildeki dalgaların sesini duyabiliyor musun?
- I sit in front of a computer screen all day, so I get pretty heavily bombarded by electro-magnetic waves.
- Bütün gün bir bilgisayar ekranının önünde oturuyorum, bu yüzden elektromanyetik dalgalar tarafından oldukça yoğun bir şekilde bombardımana uğruyorum.
- There are no waves without wind.
- Rüzgarsız dalga olmaz.
- Sometimes the waves are higher than the ships.
- Bazen dalgalar gemilerden daha yüksektir.
- He got fired for making waves too often.
- Çok sık dalga geçtiği için kovuldu.
- Scientists have announced that they have discovered gravitational waves.
- Bilim insanları yerçekimi dalgalarını keşfettiklerini açıkladılar.
- The waves crashed against the rocks.
- Dalgalar kayalara çarptılar.
- Gravitational waves are very hard to detect.
- Yerçekimi dalgalarını tespit etmek çok zordur.
- LISA will look for gravitational waves from stars and black holes.
- LISA, yıldızlar ve kara deliklerden gelen yerçekimsel dalgaları arayacaktır.
- The waves crashed against the rocks.
- Dalgalar kayalara çarpıyordu.
- Gravitational waves are very hard to detect.
- Yerçekimi dalgalarını algılamak çok zordur.
- The ship was at the mercy of the waves.
- Gemi dalgaların elindeydi.
- The sea's waves have made me hear his poem.
- Denizin dalgaları bana onun şiirini duyurdu.
- The sea's waves have made me hear her poem.
- Denizin dalgaları bana onun şiirini dinletti.
- I like the waves of the Black Sea.
- Karadeniz'in dalgalarını severim.
- Tom closed his eyes and listened to the sound of the waves crashing on the beach.
- Tom gözlerini kapadı ve sahile çarpan dalgaların sesini dinledi.
- Beaches in Hawaii are famous for their large waves.
- Hawaii'deki plajlar büyük dalgalarıyla ünlüdür.
- During the Great Eastern Japan Earthquake, the height of the tsunami waves reached up to 37.9 meters.
- Büyük Doğu Japon Depremi sırasında, tusunami dalgalarının yüksekliği 37.9 metreye ulaştı.
- Tom and I sat on the beach listening to the sound of the waves.
- Tom ve ben sahilde oturmuş dalgaların sesini dinliyorduk.
- A portion of the island was destroyed by the massive waves.
- Adanın bir kısmı dev dalgalar tarafından yok edildi.
- I like the waves of the Black Sea.
- Karadeniz'in dalgalarını seviyorum.
- LISA will look for gravitational waves from stars and black holes.
- LISA yıldızlardan ve kara deliklerden gelen yerçekimsel dalgaları arayacak.
- Mary swishes off her scarf, and waves and waves of black hair cascade down.
- Mary eşarbını çıkarır ve siyah saçları dalga dalga aşağı dökülür.
- The sea's waves have made me hear his poem.
- Denizin dalgaları bana onun şiirini dinletti.
- Waves extinguish a wind.
- Dalgalar bir rüzgarı söndürür.
- Scientists have detected gravitational waves.
- Bilim adamları yerçekimi dalgaları tespit ettiler.
- A tsunami is a series of waves caused by earthquakes or undersea volcanic eruptions.
- Tsunami, depremlerin veya denizaltı volkanik patlamalarının neden olduğu bir dizi dalgadır.
- The waves were very rough.
- Dalgalar çok sertti.
- The waves usually break when they reach the shore.
- Dalgalar genellikle kıyıya ulaştığında kırılır.
- The waves swallowed up the boat.
- Dalgalar tekneyi yuttu.
- The waves are subsiding.
- Dalgalar sakinleşiyor.
- Waves are breaking against the rocks.
- Dalgalar kayalara çarpıyor.
- The ship was at the mercy of the waves.
- Gemi dalgaların insafına kalmıştı.
- Tsunamis are giant waves caused by earthquakes or volcanic eruptions under the sea.
- Tsunamiler, deniz altındaki depremlerin veya volkanik patlamaların neden olduğu dev dalgalardır.
- The little boat, tossed about by the angry waters, appeared and disappeared in the waves.
- Kızgın suların savurduğu küçük tekne, dalgaların arasında bir görünüp bir kayboluyordu.
- As the waves crested about them, Tom and Mary clung desperately to the gunwales of their lifeboat.
- Dalgalar etraflarını sararken, Tom ve Mary umutsuzca filikalarının küpeştelerine tutundular.
- The sea's waves have made me hear her poem.
- Denizin dalgaları bana onu şiirini dinletti.
- The waves were tossing me viciously to and fro as I struggled to hold my breath.
- Nefesimi tutmaya çalışırken dalgalar beni acımasızca sağa sola savuruyordu.
- She's afraid to swim in large waves.
- Büyük dalgalarda yüzmekten korkuyor.
- Waves are generated by wind.
- Dalgalar rüzgar tarafından oluşturulur.
Show More (58)
|