face something - Turkish English Dictionary
History

face something

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "face something" with other terms in English Turkish Dictionary : 212 result(s)

English Turkish
General
the dark face of something n. bir şeyin karanlık yüzü
have the face to do something v. yüzü tutmak
tell something to one's face v. yüzüne söylemek
Phrasals
dab something on one's face v. yüzüne (krem vb) sürmek
dab something onto one's face v. yüzüne (krem vb) sürmek
face someone or something forward v. birini/bir şeyi öne (arkaya, sağa, sola) çevirmek
face someone or something forward v. birinin/bir şeyin ön yüzünü (arka yüzünü, yan yüzünü) çevirmek
face someone or something forward v. birini/bir şeyi düz (ters, yan) çevirmek
face someone or something forward v. birinin/bir şeyin düzünü (tersini, yanını) çevirmek
face into (something) v. (bir şeye) doğru dönmek
face into (something) v. yüzünü (bir şeye) doğru çevirmek
face into (something) v. yüzünü (bir şeye) dönmek/vermek
face into (something) v. önünü (bir şeye) dönmek/vermek
face into (something) v. birini/bir şeyi (bir şeye) bakacak şekilde döndürmek
face into (something) v. birinin/bir şeyin yüzünü (bir şeye) doğru çevirmek
face (someone or something) into something v. (birini/bir şeyi) bir şeye bakacak şekilde döndürmek
face (someone or something) into something v. (birinin/bir şeyin) yüzünü bir şeye doğru çevirmek
face up (to someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) yüzleşmek
face up (to someone or something) v. (birinin/bir şeyin) karşısına çıkmak
face up (to someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) yüz yüze gelmek
face away (from someone or something) v. (birine/bir şeye) arkasını dönmek
face away (from someone or something) v. (birinden/bir şeyden) başını/yüzünü çevirmek
face away (from someone or something) v. (birinden/bir şeyden) başka tarafa bakmak
face with (something) v. yüzeyini/yüzünü (bir şeyle) kaplamak
face with (something) v. yüzeyine/yüzüne (bir şey) uygulamak
face with (something) v. (bir şeyle) yüzleştirmek
face with (something) v. (bir şeyle) karşı karşıya getirmek
face with (something) v. (bir şeyle) karşı karşıya kalmak
face with (something) v. (bir şeyle) yüzleşmek
face someone with something v. birini bir şeyle yüzleştirmek
face someone with something v. birini bir şeyle karşı karşıya getirmek
face something with something v. bir şeyin yüzeyini/yüzünü bir şeyle kaplamak
face something with something v. bir şeyin yüzeyine/yüzüne bir şey uygulamak
face something with something v. bir şeyin yüzeyine bir şey döşemek
face with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) yüz yüze gelmek
face with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) karşı karşıya kalmak
face with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) karşı karşıya bulunmak
face with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) yüzleşmek
take (someone or something) at face value v. (birini/bir şeyi) dış görünümüne göre/görüntüsüne bakarak/yüzeysel olarak değerlendirmek
take (someone or something) at face value v. (birini/bir şeyi) dışarıdan göründüğü gibi kabul etmek
take (someone or something) at face value v. (birini/bir şeyi) yüzeysel olarak değerlendirmek
Phrases
the true face of something expr. bir şeyin gerçek yüzü
in the face of (something) expr. (bir şeye) karşın
in the face of (something) expr. (bir şeye) rağmen
in the face of (something) expr. (bir şey) karşısında
in the face of (something) expr. (bir şeye) meydan okuyarak
in the face of (something) expr. (bir şeye) karşı
Idioms
the acceptable face of (something) n. (bir şeyin) elle tutulur (olmaya çalışan) yanı
the acceptable face of (something) n. (bir şeyin) kabul edilebilir/makul (olmaya çalışan) yanı
the acceptable face of (something) n. (bir şeyin) uygun sayılabilir yanı
the acceptable face of (something) n. (bir şeyin) cazip (gibi görünmeye çalışan) yanı
the acceptable face of (something) n. (bir şeyin) sempatik (gibi görünmeye çalışan) yanı
about-face (on someone or something) n. (birine/bir şeye) karşı olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirme
about-face (on someone or something) n. (birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini tamamen değiştirme
about-face (on someone or something) n. (birine/bir şeye) olan tutumunu tam tersine çevirme
about-face (on someone or something) n. (birine/bir şeye) karşı olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirme
about-face (on someone or something) n. (birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini tamamen değiştirme
about-face (on someone or something) n. (birine/bir şeye) olan tutumunu tam tersine çevirme
about-face on (something) n. (bir şeye) olan tutumunu tam tersine çevirme
about-face on (something) n. (bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini tamamen değiştirme
about-face on (something) n. (bir şeye) karşı olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirme
do something until you are blue in the face v. (bir şeyi) bitap düşene kadar yapıp bir sonuca varamamak
do something until you are blue in the face v. (bir şeyi) hali kalmayana dek yapıp bir sonuca varamamak
do something until you are blue in the face v. (bir şeyi) canı çıkıncaya kadar yapıp bir sonuç alamamak
do something until you are blue in the face v. (bir şeyi) pestili çıkana kadar yapıp bir sonuç alamamak
do something until you are blue in the face v. (bir şeyi) takati kalmayana dek yapıp bir sonuç alamamak
have the brass face to (do something) v. (bir şey yapmaya) yüzü olmak
have the brass face to (do something) v. (bir şey yapmaya) yüz bulmak
have the brass face to (do something) v. (bir şey yapmaya) yüzü tutmak
have the brass face to (do something) v. (bir şey yapmaya) cesareti olmak
have the brass face to (do something) v. (bir şey yapmaya) cesaret/cüret etmek
have the brass face to (do something) v. (bir şey yapmaya) çekinmemek
have the brass face to (do something) v. (bir şey yapma) cesaretini/yüzsüzlüğünü göstermek
have the face to (do something) v. (bir şey yapmaya) yüzü olmak
have the face to (do something) v. (bir şey yapmaya) yüz bulmak
have the face to (do something) v. (bir şey yapmaya) yüzü tutmak
have the face to (do something) v. (bir şey yapmaya) cesareti olmak
have the face to (do something) v. (bir şey yapmaya) cesaret/cüret etmek
have the face to (do something) v. (bir şey yapmaya) çekinmemek
have the face to (do something) v. (bir şey yapma) cesaretini/yüzsüzlüğünü göstermek
say something right to someone's face v. bir şeyi birinin yüzüne söylemek
fling something up in someone's face v. bir şeyi birinin yüzüne vurmak
face something down v. bir şeyin arka yüzünü çevirmek
put a brave face on something v. boyun eğmemek
face something down v. bir şeyi ters çevirmek
say something right to someone's face v. birinin yüzüne karşı bir şey söylemek
say something right to someone's face v. direkt yüzüne söylemek
put a brave face on something v. cesaretle karşılamak
put a brave face on something v. göğüs germek
take something at face value v. göründüğü gibi kabul etmek
throw something back in somebody's face v. elinin tersiyle itmek
put a brave face on something v. mutluymuş gibi davranmak
face something head-on v. sorunla yüzleşmek
face something head-on v. sorunla doğrudan ilgilenmek
throw something back in somebody's face v. (tavsiyeyi/öneriyi vb) reddetmek
put a brave face on something v. yıkılmamak
face onto something v. (/denize/göle vb) bakmak
throw something into someone's face v. (bir şeyi) birinin yüzüne vurmak
put a brave face on something v. üzülmemiş numarası yapmak
say something right to one's face v. yüzüne karşı söylemek
set something in a type face v. (bir yazıyı) belli bir karakter/yazı biçiminde dizmek
say something to someone's face v. yüzüne söylemek
throw something in someone's face v. (bir şeyi) birinin yüzüne vurmak
throw something back in somebody's face v. (tavsiyeyi/öneriyi vb) geri çevirmek
wipe someone or something off the face of the earth v. yerle bir etmek
throw (something) in (one's) face v. (bir şeyi) kaba bir şekilde geri çevirmek
throw (something) in (one's) face v. kaba bir şekilde reddetmek
throw something into someone's face v. bir şeyi birinin suratına fırlatmak/atmak
throw something into someone's face v. bir şeyi birinin suratına püskürtmek
throw something into someone's face v. birinin yüzüne su çarpmak
throw something into someone's face v. bir şeyi birinin yüzüne vurmak
throw something in someone's face v. bir şeyi birinin suratına fırlatmak/atmak
throw something in someone's face v. bir şeyi birinin suratına püskürtmek
throw something in someone's face v. birinin yüzüne su çarpmak
throw something in someone's face v. bir şeyi birinin yüzüne vurmak
have about-face (on someone or something) v. (birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirmek
have about-face (on someone or something) v. (birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini tamamen değiştirmek
have about-face (on someone or something) v. (birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini tam tersine çevirmek
do about-face (on someone or something) v. (birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirmek
do about-face (on someone or something) v. (birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini tamamen değiştirmek
do about-face (on someone or something) v. (birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini tam tersine çevirmek
be staring (something) in the face v. (bir şeyin) eşiğinde olmak/eşiğine gelmek
be staring (something) in the face v. (bir şeye) çok yaklaşmak
be staring (something) in the face v. (bir şeyle) burun buruna gelmek
be staring (something) in the face v. (bir şeyle) karşı karşıya olmak/gelmek
be staring something in the face v. bir şeyin eşiğinde olmak/eşiğine gelmek
be staring something in the face v. bir şeye çok yaklaşmak
be staring something in the face v. bir şeyle burun buruna gelmek
be staring something in the face v. bir şeyle karşı karşıya olmak/gelmek
be staring something in the face v. yenilmek, ölmek, mahvolmak üzere olmak
be staring something in the face v. yenilmenin, ölümün, mahvolmanın eşiğinde olmak
be staring something in the face v. yenilmek, ölmek, mahvolmak üzere olmak
have something written all over your face v. (bir şey) yüzünden okunmak
have something written all over your face v. (bir şey) yüzünden belli olmak
have something written all over your face v. (bir şey) yüzüne yansımak
put a bold face on (something) v. (bir şeyi) çok da kötü değilmiş gibi göstermek
put a bold face on (something) v. (bir şey) o kadar da umutsuz değilmiş gibi göstermek
put a bold face on (something) v. (bir şeyi) daha iyimser göstermek
put a bold face on (something) v. (bir şey) yolundaymış gibi göstermek/davranmak
put a bold face on (something) v. (bir şeyle ilgili) pembe/iyimser bir tablo çizmek
put a good face on (something) v. (bir şeyi) çok da kötü değilmiş gibi göstermek
put a good face on (something) v. (bir şey) o kadar da umutsuz değilmiş gibi göstermek
put a good face on (something) v. (bir şeyi) daha iyimser göstermek
put a good face on (something) v. (bir şey) yolundaymış gibi göstermek/davranmak
put a good face on (something) v. (bir şeyle ilgili) pembe/iyimser bir tablo çizmek
come face to face with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) burun buruna gelmek
come face to face with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) karşı karşıya kalmak/gelmek
come face to face with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) yüz yüze gelmek
come face to face with something v. (kötü bir durumla) karşılaşmak
come face to face with something v. (kötü bir durumla) yüz yüze gelmek
come face to face with something v. (kötü bir durumla) karı karşıya gelmek
come face to face with something v. (kötü bir durumla) yüzleşmek
give (something) a face-lift v. (bir şeyin) görünüşünü düzeltmek
give (something) a face-lift v. (bir şeyi) güzelleştirmek
give (something) a face-lift v. (bir şeyin) görüntüsünü yenilemek
give (something) a face-lift v. (bir şeyi) yeni hale getirmek
give (something) a face-lift v. (bir şeyin) elini yüzünü düzeltmek/toparlamak
give (something) a face-lift v. (bir şeyin) dış görünüşünü elden geçirmek
give (something) a face-lift v. (bir şeyin) görünümüne çeki düzen vermek
give (something) a face-lift v. (bir şeyin) dış görünüşünü iyileştirmek/düzeltmek
give (something) a face-lift v. (bir şeyi) makyajlamak
have about-face on (something) v. (bir şeye) olan tutumunu tam tersine çevirmek
have about-face on (something) v. (bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini tamamen değiştirmek
have about-face on (something) v. (bir şeye) karşı olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirmek
fling (something) up in (one's) face v. (bir şeyi birinin) yüzüne vurmak
fly in the face of someone or something v. birine/bir şeye şiddetle karşı çıkmak
fly in the face of someone or something v. birine/bir şeye karşı gelmek
fly in the face of someone or something v. birine/bir şeye meydan okumak
fly in the face of someone or something v. birine/bir şeye zıt düşmek
fly in the face of someone or something v. birini/bir şeyi hiçe saymak
fly in the face of (something) v. (bir şeye) şiddetle karşı çıkmak
fly in the face of (something) v. (bir şeye) karşı gelmek
fly in the face of (something) v. (bir şeye) meydan okumak
fly in the face of (something) v. (bir şeye) zıt düşmek
fly in the face of (something) v. (bir şeyi) hiçe saymak
fly in the face of something v. bir şeye karşı gelmek
fly in the face of something v. bir şeye karşı olmak
fly in the face of something v. bir şeye meydan okumak
fly in the face of something v. bir şeye zıt düşmek
fly in the face of something v. bir şeyi hiçe saymak
fly in the face of something v. bir şeye şiddetle karşı çıkmak
not have the face (to do something) [old-fashioned] v. (bir şeyi yapmaya) yüzü/cesareti olmamak
not have the face (to do something) [old-fashioned] v. (bir şeyi yapmaktan) utanmak
not have the face (to do something) [old-fashioned] v. (bir şeyi yapmaktan) çekinmek
not have the face (to do something) [old-fashioned] v. (bir şey yapmaya) yüzü tutmamak
say (something) to (one's) face v. (bir şeyi birinin) yüzüne söylemek
say (something) to (one's) face v. (bir şeyi birinin) yüzüne karşı söylemek
set (one's) face against (something) v. (bir şeye) ısrarlı biçimde karşı çıkmak
set (one's) face against (something) v. (bir şeye) muhalefet etmek
set (one's) face against (something) v. (bir şeye) karşı koymak
set (one's) face against (something) v. (bir şeye) şiddetle karşı çıkmak
set your face against something [uk] v. bir şeye ısrarlı biçimde karşı çıkmak
set your face against something [uk] v. bir şeye muhalefet etmek
set your face against something [uk] v. bir şeye karşı koymak
set your face against something [uk] v. bir şeye şiddetle karşı çıkmak
stare (something) in the face v. (bir şeye) karşı koymak
stare (something) in the face v. (bir şeye) karşı çıkmak
stare something in the face v. bir şeyle yüz yüze/karşı karşıya olmak
throw (something) back in (one's) face v. elinin tersiyle itmek
throw (something) back in (one's) face v. (tavsiyeyi/öneriyi) geri çevirmek
throw (something) back in (one's) face v. (tavsiyeyi/öneriyi) reddetmek
throw (something) back into (one's) face v. elinin tersiyle itmek
throw (something) back into (one's) face v. (tavsiyeyi/öneriyi) geri çevirmek
throw (something) back into (one's) face v. (tavsiyeyi/öneriyi) reddetmek
wouldn't know something if it hit you in the face expr. yüzüne çarpsa tanımazsın/farkına varmazsın
face to face (something) expr. (bir şeyle) burun buruna
face to face (something) expr. (bir şeyle) karşı karşıya
face to face with (someone or something) expr. (biriyle/bir şeyle) burun buruna
face to face with (someone or something) expr. (biriyle/bir şeyle) karşı karşıya
face to face with (someone or something) expr. (biriyle/bir şeyle) yüz yüze
I'd rather face a firing squad than (do something) expr. (… yapacağıma) kurşuna dizilmeyi tercih ederim
wouldn't know (something) if it hit (one) in the face expr. yüzüne çarpsa tanımazsın/farkına varmazsın