(bir şey) karşısında - Turkish English Dictionary
History

(bir şey) karşısında



Meanings of "(bir şey) karşısında" in English Turkish Dictionary : 1 result(s)

Turkish English
Phrases
(bir şey) karşısında in the face of (something) expr.

Meanings of "(bir şey) karşısında" with other terms in English Turkish Dictionary : 80 result(s)

Turkish English
General
bir şey karşısında çılgına dönmek become hysterical over v.
bir şey karşısında çılgına dönmek get hysterical over v.
biri/bir şey karşısında hayal kırıklığına uğramak be disappointed at someone or something v.
biri/bir şey karşısında hüsrana uğramak be disappointed at someone or something v.
biri/bir şey karşısında hayal kırıklığına uğramak be disappointed in someone or something v.
biri/bir şey karşısında hüsrana uğramak be disappointed in someone or something v.
(bir şey) karşısında yükselmek breast v.
Phrasals
(bir şey karşısında) beti benzi atmak/uçmak pale at something v.
(bir şey karşısında) sapsarı kesilmek pale at something v.
(bir şey karşısında) beti benzi atmak/solmak/uçmak blanch at (something) v.
(birini biri/bir şey) karşısında müdafaa etmek intercede (for someone) (with someone or something) v.
(biri/bir şey) karşısında kapsamı genişlemek mount against (someone or something) v.
(bir şey) karşısında öne geçmek make ground against (something) v.
(birini biri/bir şey karşısında bir şeyle) teçhizatlandırmak arm (someone against someone or something) (with something) v.
(birini biri/bir şey karşısında bir şeyle) silahlandırmak arm (someone against someone or something) (with something) v.
(birini biri/bir şey karşısında bir şeyle) donatmak arm (someone against someone or something) (with something) v.
(bir şey) karşısında ayak diremek blanch at (something) v.
(bir şey) karşısında duraklamak/duraksamak blanch at (something) v.
(bir şey) karşısında sinmek blanch at (something) v.
(bir şey) karşısında donakalmak boggle at (something) v.
(bir şey) karşısında şaşakalmak boggle at (something) v.
(bir şey) karşısında donup kalmak boggle at (something) v.
(biri/bir şey) karşısında pes etmek cave in (to someone or something) v.
(biri/bir şey karşısında) yola gelmek cave in (to someone or something) v.
(birini/bir şeyi biri/bir şey) karşısında savunmak defend (someone or something) against (someone or something) v.
(birini/bir şeyi biri/bir şey) karşısında müdafaa etmek defend (someone or something) against (someone or something) v.
(birini/bir hayvanı bir şey karşısında bir şeyle) güçlendirmek/sağlamlaştırmak fortify (someone or an animal) (against something) (with something) v.
(birini/bir hayvanı bir şey karşısında bir şeyle) takviye etmek fortify (someone or an animal) (against something) (with something) v.
travmatik bir şey karşısında güçlü durmak rise above v.
(biri/bir şey) karşısında şok olmak gasp at (someone or something) v.
biri/bir şey karşısında el pençe divan durmak grovel before someone or something v.
biri/bir şey karşısında secde etmek grovel before someone or something v.
biri/bir şey karşısında/önünde diz çökmek grovel before someone or something v.
(biri/bir şey karşısında) yenilgiyi kabul etmek knock under (to someone or something) v.
(biri/bir şey karşısında) pes etmek knock under (to someone or something) v.
(biri/bir şey) karşısında yelkenleri suya indirmek knuckle under to (someone or something) v.
(biri/bir şey) karşısında sert ve ani çıkış yapmak lash out against (someone or something) v.
(biri/bir şey) karşısında sert ve ani çıkış yapmak lash out at (someone or something) v.
(biri/bir şey) karşısında (birinin/bir şeyin) lideri olmak lead (someone or something) against (someone or something else) v.
(biri/bir şey) karşısında başkaldırmak mutiny against (someone or something) v.
(bir şey) karşısında panik olmak panic at (something) v.
(bir şey) karşısında paniğe kapılmak panic at (something) v.
(bir şey) karşısında panik yapmak panic at (something) v.
(bir şey) karşısında korkudan sinmek quail at (something) v.
(bir şey) karşısında büyük heyecan duymak thrill at (something) v.
bir şey karşısında dizlerinin bağı çözülmek/titremek tremble at v.
(biri/bir şey) karşısında hayrete düşmek wonder at (someone or something) v.
(bir şey) karşısında şaşkına dönmek wonder at (someone or something) v.
Phrases
(biri/bir şey) karşısında büyük bir acı duymak yearn over (someone or something) v.
her şey (bir şeyin) karşısında (the) odds are against (something) expr.
Colloquial
(biri/bir şey) karşısında hayal kırıklığına uğramış disappointed at (someone or something) adj.
(biri/bir şey) karşısında hüsrana uğramış disappointed at (someone or something) adj.
(biri/bir şey) karşısında hayal kırıklığına uğramış disappointed in (someone or something) adj.
(biri/bir şey) karşısında hüsrana uğramış disappointed in (someone or something) adj.
Idioms
(bir şey) karşısında yükselme göstermek gain ground against (something) v.
(bir şey) karşısında değer kazanmak gain ground against (something) v.
(bir şey) karşısında (değeri) yükselmek gain ground against (something) v.
(bir şey) karşısında dik durmak take (something) on the nose v.
(bir şeyle ilgili/bir şey karşısında) geri adım atmamak take a firm line (on or against something) v.
(bir şeyle ilgili/bir şey karşısında) geri adım atmamak take a firm line/stand (on/against something) v.
bir şeyin/bir şey yapmanın kesinlikle karşısında olmak be set against something/against doing something v.
bir şeyin/bir şey yapmanın kesinlikle karşısında olmak be (dead) set against something/against doing something v.
(biri/bir şey) karşısında şok olmak get an eyeful (of someone or something) v.
(biri/bir şey karşısında) ağzı açık kalmak get an eyeful (of someone or something) v.
(biri/bir şey karşısında) gözleri fal taşı gibi açılmak get an eyeful (of someone or something) v.
(biri/bir şey) karşısında şok olmak have an eyeful (of someone or something) v.
(biri/bir şey karşısında) ağzı açık kalmak have an eyeful (of someone or something) v.
(biri/bir şey karşısında) gözleri fal taşı gibi açılmak have an eyeful (of someone or something) v.
(biri/bir şey karşısında) öne geçmek get the upper hand on (someone or something) v.
(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak give (one) an advantage over (someone or something) v.
(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak give (one) the advantage over (someone or something) v.
(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak give (one) an edge on (someone or something) v.
(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak give (one) the edge on (someone or something) v.
(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak give (one) an edge over (someone or something) v.
(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak give (one) the edge over (someone or something) v.
(biri/bir şey) karşısında güç/kan kaybetmek give/lose ground (to somebody/something) v.
(bir şey) karşısında sağlam durmak take (something) like a man v.
(bir şey) karşısında dayanıklı/metin olmak take (something) like a man v.
(bir şeyle ilgili/bir şey karşısında) geri adım atmamak take a firm stand (on or against something) v.
(bir şey/rakip) karşısında bastırmak turn up the heat (on someone or something) v.