çok zaman - Turkish English Dictionary
History

çok zaman



Meanings of "çok zaman" in English Turkish Dictionary : 2 result(s)

Turkish English
General
çok zaman plenty of time n.
çok zaman ample time n.

Meanings of "çok zaman" with other terms in English Turkish Dictionary : 108 result(s)

Turkish English
General
çok eski zaman time immemorial n.
çok uzun zaman blue moon n.
çok uzun zaman eon n.
çok uzun veya sonsuz zaman eon n.
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi mass extinction n.
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi biotic crisis n.
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi extinction event n.
birden çok canlı türünün soyunun aynı zaman aralığı içinde tükenmesi extinction-level event (ele) n.
şimdiye çok yakın zaman dilimi recency n.
şimdiye çok yakın zaman dilimi recentness n.
çok fazla boş zaman a lot of free time n.
çok boş zaman a lot of free time n.
çok kısa zaman jiff n.
çok kısa zaman crack n.
çok kısa zaman eyeblink n.
çok kısa zaman eyewink n.
çok kısa zaman aralıklarını ölçen bir alet microchronometer n.
çok küçük zaman dilimlerini ölçen bir cihaz micronometer n.
çok kısa zaman aralığı microtime n.
çok uzun zaman month of sundays n.
çok kısa zaman dilimleri instants n.
bir işin yapılması için çok az zaman vermek give short notice v.
çok zaman almak take forever v.
iş yerinde çok fazla zaman harcamak spend a lot of time at work v.
çok zaman kaybetmek lose a lot of time v.
çok zaman almak take ages v.
internette çok zaman harcamak spend a lot of time on the internet v.
çok uzun zaman önceye deep into the past adj.
çok uzun zaman önce deep in the past adj.
çok uzun bir zaman a month of sundays adv.
çok uzun zaman a month of sundays adv.
çok zaman önce a long time ago adv.
çok zaman sonra after a long time adv.
çok zaman önce langsyne adv.
çok zaman önce lang syne adv.
Phrasals
kısa zaman çok sayıda telefon araması ve/veya mesaj almak blow up v.
kısa bir zaman dilimine (bir çok şey) sığdırmak jam with (something) v.
kısa bir zaman dilimi için (bir çok şey) planlamak jam with (something) v.
kısa bir zaman dilimine (bir çok şey) doldurmak jam with (something) v.
Phrases
çok fazla zaman so much time expr.
çok zaman geçmeden sooner rather than later expr.
çok değil kısa zaman önce it is not long now before expr.
çok fazla zaman plenty of time expr.
iyi yapmak için hiçbir zaman çok geç değildir it's never too late to do well expr.
Proverb
komisyonların bir işi başarması çok uzun zaman alır a committee is a group of men who keep minutes and waste hours
Colloquial
kısa zaman çok sayıda telefon araması ve/veya mesaj alma blowing up n.
çok eğlenceli geçen zaman ball n.
çok uzak zaman kingdom come n.
çok uzun zaman a dog's age n.
çok uzun zaman dog's age n.
çok uzun zaman yonks n.
çok uzun zaman in a dog's age adv.
çok uzun zaman önce a long time ago expr.
çok uzun zaman önce once in a blue moon expr.
çok uzun zaman a month of sunday expr.
çok uzun zaman önce light years away expr.
çok uzun zaman dog's years expr.
hiçbir zaman çok geç değildir it is never too late expr.
çok uzun zaman many a day expr.
çok olması her zaman iyi değildir more is less expr.
Idioms
çok eski zaman the dim and distant past [brit] n.
çok uzun zaman a dog's age n.
çok uzun zaman dog's age n.
çok uzun zaman süren savaş a running battle n.
çok eski zaman the (dim and) distant past n.
yatma saatinden hemen önce çocukların çok aktif/huysuz olduğu zaman the witching hour n.
çok uzun süre/zaman a coon's age n.
çok kısa bir zaman a jiff n.
çok iyi zaman a whale of a (good) time n.
çok uzun zaman month-of-sundays n.
çok uzun zaman donkey's ears n.
çok güzel/eğlenceli zaman rare old time [old-fashioned] n.
çok eski zaman the distant past n.
çok eğlenceli/keyifli zaman the time of (one's) life n.
çok eğlenceli/keyifli zaman the time of your life n.
çok zaman/vakit/bütün gününü almamak not be all day v.
çok zaman/vakit/bütün gününü almamak not take all day v.
çok iyi zaman geçirmek have a field day v.
çok güzel/eğlenceli zaman geçirmek have a rare old time v.
üzerinden çok zaman geçmek be water under the bridge v.
üzerinden çok zaman geçmek be water over the dam v.
çok uzun zaman to kingdom come adv.
çok uzun zaman önce many moons ago expr.
(bir şeyleri) düzeltmek için hiçbir zaman çok geç değildir It is never too late to mend expr.
çok uzun zaman önceden from the year dot [us] expr.
çok uzun zaman önceden since the year dot [us] expr.
çok iyi zaman whale of a time expr.
Speaking
bunun çok da uygun bir zaman olmadığının farkındayım I know this probably isn't the best time expr.
bana bu kadar kısa sürede zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim thank you for meeting me on such short notice expr.
bu çok uzun zaman önceydi that was a long time ago expr.
beni görmeye zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim thanks so much for taking the time to see me expr.
çok güzel zaman geçirdik we had a lovely time expr.
çok uzun zaman önce before the flood expr.
çok güzel zaman geçirdim I had a lovely time expr.
çok zaman sürer it will last for ages expr.
çok uzun zaman önceydi that was a very long time ago expr.
zarfa baktığım zaman çok heyecanlandım I felt so excited when I looked at the envelope expr.
(geçmiş zaman) çok kötü olmalı it must have been so bad expr.
Trade/Economic
kısa zaman içinde yüksek volatilite ile birlikte fiyatlamanın çok kısa bir sürede dip seviyeye gelmesi flash crash n.
Media
(yayın akışlarında) pek çok insanın işe gidip gelirken arabada olduğu zaman dilimi drive-time n.
Technical
çok kısa zaman moment n.
Informatics
genellikle 0,01 saniyeye tekabül eden çok kısa zaman jiffy n.
Telecom
yayının en çok izlendiği zaman aralığı erişim kuralı prime time access rule n.
Education
okulda çocukların en çok zaman geçirdikleri sınıf primary classroom n.
Military
göreceli olarak kısa bir zaman diliminde, özellikle de askeri uçak kazası, kasırga, sel, deprem veya silahlı saldırı gibi yerel lojistik destek kapasitesini aşan tek bir olayda verilen çok sayıdaki zayiat mass casualty n.
Slang
internette çok zaman geçiren kimse netter n.
çok kısa zaman aralığı new york minute [usa] n.
çok eğlenceli zaman geçirmek have a gas v.