Turkish | English | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | ölmekte olan | dying adj. | ||
Abortion is the easy solution, creating a society that is dying because it no longer respects life. Kürtaj kolay bir çözümdür ve artık yaşama saygı duymadığı için ölmekte olan bir toplum yaratır. More Sentences |
Turkish | English | |
---|---|---|
General | ||
General | ölmekte olan bir kimsenin vücuduna rahip tarafından kutsal bir yağın sürüldüğü katolik kilisesi ayini | extreme unction n. |
General | hasta ve ölmekte olan insanlar | the sick and dying n. |
General | ölmekte olan kimse | moribund n. |
Speaking | ||
Speaking | ölmekte olan insanlar var | there are people dying expr. |
Medical | ||
Medical | solunum hastalığı nedeniyle ölmekte olan hasta | terminally ill patient with respiratory disease n. |
Religious | ||
Religious | ölmekte olan birinin vücuduna rahibin kutsal yağ sürdüğü katolik ayini | anointing of the sick n. |
Religious | ölmekte olan birinin vücuduna rahibin kutsal yağ sürdüğü katolik ayini | last rites n. |
Religious | ölmekte olan biri için okunan dua | commendatory prayer n. |