brit - Turkish English Dictionary
History

brit

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "brit" in Turkish English Dictionary : 7 result(s)

English Turkish
General
brit n. ingiliz
brit n. britanyalı
brit n. (kısaca) ingiliz
Marine Biology
brit n. ringa ve benzeri balıkların yavrusu
brit n. calanus cinsine ait çok küçük bir deniz organizması
brit n. küreayaklılardan oluşan planktonlar
brit n. gümüşbalığı

Meanings of "brit" in English Turkish Dictionary : 2 result(s)

Turkish English
General
brit tab n.
brit tab n.

Meanings of "brit" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
General
order mark (school, brit) n. (okulda verilen) ufak ceza
blash (brit) n. sıçrayan su veya çamur
cotton buds (brit) n. kulak temizleme pamuğu
careful [brit] n. pinti
careful [brit] n. cimri
careful [brit] n. aşırı tutumlu
raver [brit] n. çılgın kimse
raver [brit] n. serbest hayat yaşayan kimse
carry-on [brit] n. uygunsuz davranış
carry-on [brit] n. aptalca davranış
carry-on [brit] n. sıradışı davranış
carry-on [brit] n. ahlaksız davranış
recommend [brit] n. tavsiye
recommend [brit] n. öneri
backword [brit] n. vaadini tutamama
backword [brit] n. sözünde duramama
chartered librarian [brit] n. diplomaya ek olarak ingiliz kütüphaneciler derneğinden lisans da almış olan kütüphaneci
chartered surveyor [brit] n. yeminli eksper
chartered surveyor [brit] n. mesleki gereksinimlerini karşılayacak niteliklere, eğitime ve deneyime sahip lisanslı bilirkişi
natter [brit] n. boş muhabbet
natter [brit] n. gevezelik
needler [brit] n. ambalaj diken kimse
tenter [brit] n. bir şeyden sorumlu olan kimse
tenter [brit] n. diğer işçilere el emeği ile yardım eden nispeten vasıfsız işçi
term of reference [brit] n. tanımlanmış görev
term of reference [brit] n. atanmış görev
term of reference [brit] n. tanımlanmış faaliyet alanı
term-trotter [brit] n. üniversiteye veya mahkemeye düzensiz olarak, bir süreliğine katılan kimse
the birch [brit] n. falaka sopasıyla dövme cezası
the palace [brit] n. sarayda yaşayanlar
the warm [brit] n. sıcak yer
the whole time [brit] n. her zaman
the working classes [brit] n. işçi sınıfı
thieftaker [brit] n. hırsızları tutuklayan kimse
thieftaker [brit] n. eşkıyaları tutuklayan kimse
thieves' kitchen [brit] n. çocukların kolayca suça sürüklendiği, hırsızların barındığı gecekondu mahallesi
remit [brit] n. kapsam
third story [brit] n. zemin kattan sonraki üçüncü kat
thomasing [brit] n. 21 aralık'ta st. thomas gününde evden eve dolaşıp dilenmek
ticket [brit] n. kartvizit
ticket [brit] n. kütüphane ödünç alma kartı
tied cottage [brit] n. lojman
tied cottage [brit] n. işverene ait, çalışanın kullanımına sunulmuş ev veya yazlık
time [brit] n. (bar) kapanma zamanı
tinker [brit] n. gezgin
tiny [brit] n. ufacık çocuk
tiny [brit] n. bebek
tier ranger [brit] n. yalı hırsızı
tiger [brit] n. damatlık giyen damat
time bill [brit] n. tarife
time bill [brit] n. program
time bill [brit] n. ders programı
tippet [brit] n. celladın kullandığı ip
tipp-ex® [brit] n. daksil
tipp-ex® [brit] n. daktilo silgisi
tiswas [brit] n. anksiyete hali
tiswas [brit] n. heyecan hali
toby [brit] n. sokak
toby [brit] n. yol
toby [brit] n. otoban
toby [brit] n. otoban soygunu
tod [brit] n. gür yığın
tod [brit] n. dolaşık ve kaba kütle
toke [brit] n. yiyecek
toke [brit] n. bir parça ekmek
tombola [brit] n. biletlerin döner bir tamburdan çekildiği bir piyango türü
ton [brit] n. saatte yüz mil hız yapma
tops [brit] n. kaymak tabaka
tops [brit] n. aristokrat sınıfı
totting [brit] n. çöpten kullanılabilir veya satılabilir eşya arama
trade card [brit] n. kartvizit
train-spotting [brit] n. tren istasyonuna gidip tren sayılarını kaydetme faaliyeti
general [brit] n. genel işleri gören hizmetçi
translator [brit] n. giysi, şemsiye veya eski ayakkabı tamircisi
transport café [brit] n. kamyoncu lokantası
trap [brit] n. polis memuru
trap [brit] n. dedektif
translater [brit] n. giysi, şemsiye veya eski ayakkabı tamircisi
trilby hat [brit] n. fötr şapka
trotter [brit] n. getir götür işleri yapan eleman
trotter [brit] n. kurye
trotter [brit] n. telaşlı kimse
trotter [brit] n. hızlı hareket eden kimse
trug [brit] n. uzun ve sığ bir sepet türü
trug [brit] n. eski bir buğday ölçüm birimi
truss [brit] n. çeşitli saman ölçü birimlerine verilen ad
tub [brit] n. eski dönemlerde alkol kaçakçılığında kullanılan büyük fıçı
tuck [brit] n. ziyafet
tuck–in [brit] n. çok miktarda yemek
tuck–in [brit] n. ziyafet
tug [brit] n. kaba saba kimse
tug [brit] n. ahlaksız kimse
tuck-out [brit] n. büyük öğün
tuck-out [brit] n. ziyafet sofrası
turnip ghost [brit] n. şalgamdan yapılmış cadılar bayramı feneri
turnip ghost [brit] n. öcü
turnip ghost [brit] n. umacı
twicer [brit] n. iki kere kaybeden kimse
twig [brit] n. moda
twist [brit] n. kuvvetli iştah
twist [brit] n. külah biçimi verilmiş saklama kağıdı
almous [brit] n. sadaka
ambulancewoman [brit] n. (kadın) ambulans çalışanı
ambulancewoman [brit] n. (kadın) ambulans görevlisi
sub [brit] n. üyelik ücreti
analysation [brit] n. analiz etme
ancillary [brit] n. birine hizmet eden kimse
ealderman [brit] n. ihtiyar heyeti üyesi
ealderman [brit] n. şehir ayanı
ealderman [brit] n. belediye meclis üyesi
saint austin's summer [brit] n. eylül ayında görülen pastırma yazı
eho [brit] n. çevre sağlığı memuru
eho [brit] n. halk sağlığı müfettişi
accoutre (brit.) v. askeri teçhizat sağlamak
accoutre (brit.) v. askeri giyecek vermek
exocitise [brit] v. egzotikleştirmek
tip [brit] v. çöp atmak
tip [brit] v. (içkiyi) bir dikişte içmek
tip [brit] v. parmak uçlarında yürümek
tip [brit] v. ufak adımlarla gitmek
tip [brit] v. yuvarlamak
tip [brit] v. yuvarlanmak
translate [brit] v. (ayakkabı, giysi) onararak, yenileyerek veya eski malzemelerden üreterek dönüştürmek
turn up [brit] v. bir kitapta (kelime, bilgi, cümle) aramak
turn up [brit] v. (bir kitaba) bakmak
turn up [brit] v. (bir kitaba) danışmak
turn up [brit] v. kartı çevirip açmak
twizzle [brit] v. dönmek
earlierise [brit] v. daha erken bir tarihte yapmak
earlierise [brit] v. erkene almak
come [brit] v. yapmak
sceptical [brit] adj. şüpheci
accoutered (brit.) adj. askeri olarak teçhizalandırılmış
estival (brit.) adj. yaz
estival (brit.) adj. yaz ile ilgili
thrustful [brit] adj. saldırgan
thrustful [brit] adj. agresif
tictocking [brit] adj. saatin çıkardığı tik tak sesi
tophole [brit] adj. müthiş
tophole [brit] adj. türünün en iyisi
tophole [brit] adj. çok güzel
transportable [brit] adj. sürgün cezası verilebilir
transportable [brit] adj. sürgün içeren
transportable [brit] adj. sürgün edilebilir
twee [brit] adj. fazla zarif
twee [brit] adj. fazla şık
twee [brit] adj. çıtkırıldım
on attachment [brit] adj. bir yerde sınırlı süreyle çalışmakta olan
unadopted [brit] adj. (yerel otorite tarafından) iyi halde tutulmayan
unadopted [brit] adj. (yerel otorite tarafından) bakımı sağlanmayan
out of one's way [brit] adj. bir kimsenin faaliyet veya ilgi alanı dışında
tinker's curse [brit] adv. zerre kadar
tinker's curse [brit] adv. şu kadarcık bile
algates [brit] adv. tamamen
algates [brit] adv. tam olarak
algates [brit] adv. bütünüyle
once in a way [brit] adv. arada sırada
once in a way [brit] adv. tek bir kez
once and a way [brit] adv. arada sırada
once and a way [brit] adv. tek bir kez
in one's way [brit] adv. mevcut
in one's way [brit] adv. hazır
in one's way [brit] adv. yakında
in one's way [brit] adv. hali hazırda
in one's way [brit] adv. eli altında
out of the way [brit] adv. faaliyet veya ilgi alanı dışında
gr. brit. (great britain) abrev. büyük britanya
gt. brit. (great britain) abrev. birleşik krallık
gt. brit. (great britain) abrev. büyük britanya
gt. brit. (great britain) abrev. ingiltere
Phrasals
catch up [brit] v. yetişip geçmek
tidy away [brit] v. etrafı toparlamak üzere (bir şeyi) yerine koymak
turf off [brit] v. dışarı atmak
turf off [brit] v. kovmak
turf off [brit] v. kapı dışarı etmek
turn off [brit] v. evlilik bağı kurmak
turn off [brit] v. ekşimek
turn off [brit] v. bozulup ziyan olmak
turn off [brit] v. bozulmak
turn over to [brit] v. kanal değiştirmek
come away [brit] v. (biriyle) beraber gelmek
come away [brit] v. (biriyle) birlikte gelmek
come away [brit] v. (bitki) topraktan çıkmak
come away [brit] v. (bitki) bitmek
come away [brit] v. (bitki) büyümek
come away [brit] v. (bitki) gelişmek
Phrases
turn of speed [brit] n. hızı artırma
turn of speed [brit] n. süreci hızlandırma
all round [brit] adv. her birine
all round [brit] adv. ayrı ayrı herkese
the biter gets bit [old-fashioned] [brit] expr. eden bulur
the biter gets bit [old-fashioned] [brit] expr. ettiğini bulma
the biter gets bit [old-fashioned] [brit] expr. eden bulur inleyen ölür
the biter gets bit [old-fashioned] [brit] expr. kimsenin ahı kimsede kalmaz
the biter gets bit [old-fashioned] [brit] expr. kimsenin yaptığı yanına kar kalmaz
nark it! [brit] expr. dur!
nark it! [brit] expr. durdur şunu!
Proverb
cut your cloth [brit] ayağını yorganına göre uzat
cut your cloth [brit] hesabını bil
Colloquial
carney [brit] n. tatlı sözle kandırmak
carney [brit] n. tavlamak
carney [brit] n. kandırarak ikna etmek
backwoodsman [brit] n. (ingiltere'de) lordlar kamarasına nadir gelen üye
telly [brit] n. televizyon alıcısı
the hump [brit] n. kızgınlık
the hump [brit] n. üzüntü
the more fool one [brit] n. salaklığın daniskası
the necessary [brit] n. gereken
the social [brit] n. sosyal güvenlik desteği
the whole time [brit] n. sıklıkla
the whole time [brit] n. devamlı
the whole time [brit] n. habire
themself [brit] n. (cinsiyetsiz kullanımda) kendi
themself [brit] n. (cinsiyetsiz kullanımda) kendisi
the thing [brit] n. morali ve sağlığı yerinde olan kimse
this, that, and the other [brit] n. birçok şey
ticket [brit] n. silahlı kuvvetlerden atılma belgesi
tidemark [brit] n. derideki kir izi
tinker [brit] n. yaramaz çocuk
tinkerman [brit] n. maç başı kadroda değişiklik yaparak yeni şeyler deneyen teknik direktör
tinkle [brit] n. çağrı
tinkle [brit] n. arama
a one-off [brit] n. eşsiz
a one-off [brit] n. eşi benzeri olmayan
a one-off [brit] n. kimseye benzemeyen
a one-off [brit] n. kendine has
a one-off [brit] n. türünün tek örneği
a one-off [brit] n. eşi benzeri olmayan
toffishness [brit] n. züppelik
toggery [brit] n. giyim mağazası
trustafarian [brit] n. zengin çevresi ve ailesi üzerinden geçinen genç
turps [brit] n. terebentin
turps [brit] n. belirli çam ağaçlarının buhar ile damıtılması ile elde edilen uçucu yağ
assistance [brit] n. kamusal sosyal yardım
earhole [brit] n. kulak deliği
electric [brit] n. elektriksel güç
electric [brit] n. elektrik kuvveti
yah [brit] n. üst sınıfa mensup kimse
yard [brit] n. londra polis teşkilatı merkezi
brit lit n. çağdaş ingiliz edebiyatı
carny [brit] v. tatlı sözle kandırmak
carny [brit] v. tavlamak
carny [brit] v. kandırarak ikna etmek
tip (someone) the wink [brit] v. tüyo vermek
tip (someone) the wink [brit] v. birine gizli bilgi vermek
trog [brit] v. amaçsızca yürümek
twist [brit] v. dolandırmak
bash away [brit] v. bir şey için çok sıkı çalışmak
bash away [brit] v. bir hedef için çok sıkı çalışmak
bash on [brit] v. üzerinde çalışmaya devam etmek
bash on [brit] v. sürdürmek
bash on [brit] v. devam etmek
bash out [brit] v. yapıvermek
bash out [brit] v. hızlıca yapmak
yawl [brit] v. feryat etmek
yawl [brit] v. haykırmak
yawl [brit] v. acı acı ulumak
tickety-boo [brit] adj. tıkır tıkır
tickety-boo [brit] adj. sorunsuz
toffish [brit] adj. züppe
ullo [brit] interj. selam
a bit of crackling [brit] expr. arzu nesnesi
a bit of crackling [brit] expr. taş gibi
a bit of crackling [brit] expr. ilik gibi
a bit of crackling [brit] expr. kütür kütür
a bit of crackling [brit] expr. erik gibi
a bit of crackling [brit] expr. sütun gibi
a bit of crackling [brit] expr. at gibi
right you are! [brit] expr. (genelde verilen siparişe cevaben) tabii, olur, hemen geliyor
everything is hunky-dory [brit] expr. her şey tıkırında
turn round and do something [brit] expr. arkasını dönüp bir şey yapmak (gitmek, ayrılmak)
al desko [brit] expr. (kendi) masasında
ullo [brit] expr. merhaba
Idioms
the dim and distant past [brit] n. çok eski zaman
the dim and distant past [brit] n. fi tarihi
the dim and distant past [brit] n. nuh zamanı
line of country [brit] n. uzmanlık alanı
a bit of crackling [brit] n. (kadın) arzu nesnesi
cushy number [brit] n. basit iş
demolition job [brit] n. infial yaratan
a demolition job [brit] n. ses getiren
a nod and a wink [brit] n. selam çakma
a plum in (one's) mouth [brit] n. ağzında sakız varmış gibi konuşma
a crock of gold [brit] n. hayalleri süsleyen para/servet
short back and sides [brit] n. arkaların ve yanların kısa olduğu saç modeli
a short back and sides [brit] n. arkaların ve yanların kısa olduğu saç modeli
short, sharp shock [brit] n. kısa ve öz
a short, sharp shock [brit] n. kısa ve özlü/etkili ceza
a stick with which to beat someone [brit] n. söylenmek/eleştirmek için bahane
line of country [brit] n. ilgi alanı
a bit of crackling [brit] n. seks objesi olarak görülen kadın
cushy number [brit] n. kolay iş
demolition job [brit] n. ses getiren
a demolition job [brit] n. bomba etkisi yaratan
a nod and a wink [brit] n. kaş göz etme
a plum in (one's) mouth [brit] n. üst perdeden konuşma
short, sharp shock [brit] n. az ve öz
a short, sharp shock [brit] n. kısa ama sert ceza
a stick with which to beat someone [brit] n. üstüne gitmek/cezalandırmak için bulunan açık
a bit of crackling [brit] n. cinsel obje olarak görülen kadın
cushy number [brit] n. temiz iş
demolition job [brit] n. bomba etkisi yaratan
a demolition job [brit] n. infilak yaratan
a nod and a wink [brit] n. göz etme
a plum in (one's) mouth [brit] n. kibirli kibirli konuşma
short, sharp shock [brit] n. kısa ve yerinde
a stick with which to beat someone [brit] n. karşıdakine karşı silah olarak kullanılan olay
cushy number [brit] n. sıkıntısız iş
demolition job [brit] n. yıkıcı
a demolition job [brit] n. yıkıcı
a nod and a wink [brit] n. göz ardı etme
a plum in (one's) mouth [brit] n. böbürlenerek konuşma
demolition job [brit] n. kritik hamle
a demolition job [brit] n. son noktayı koyan hamle
a nod and a wink [brit] n. görmemiş gibi davranma
a plum in (one's) mouth [brit] n. üstünlük taslayarak konuşma
demolition job [brit] n. önemli hamle
a demolition job [brit] n. kritik hamle
a nod and a wink [brit] n. çıtlatma
a plum in (one's) mouth [brit] n. üstten üstten konuşma
a demolition job [brit] n. işi bitiren hamle
lie of the land (brit) n. arazinin/toprağın özellikleri
king of the castle (brit) n. ağır top
a lager lout (brit) n. alkol içip etrafını rahatsız eden tip
lie of the land (brit) n. bir şeyin durumu/hali
king of the castle (brit) n. bir gruptaki en güçlü ya da en başarılı kişi
the dreaded lurgy (brit) n. ciddi olmayan ama kolay bulaşan hastalık
a nice little earner (brit) n. çok para kazandıran iş
the pink pound (brit) n. eşcinsellerin alım gücü
the matter in hand (brit) n. ele alınan/tartışılan/söz konusu konu
the matter in hand (brit) n. gündemdeki konu
sleeping partner (brit) n. gizli ortak
a lager lout (brit) n. içip içip sapıtan kimse
schoolboy humour (brit) n. ilkokul şakası
a nice little earner (brit) n. karlı iş
the pink pound (brit) n. pembe para
the writing is on the wall (brit) n. tehlike belirtisi/işareti
the sharp end (brit) n. (bir işin) en zor kısmı
take something as read [brit] v. gerçek olarak kabul etmek
take something as read [brit] v. doğru olduğunu varsaymak
tug one's forelock [brit] v. yalakalık etmek
tug one's forelock [brit] v. bir tarafını yalamak
touch one's forelock [brit] v. yalakalık etmek
touch one's forelock [brit] v. bir tarafını yalamak
have a face like a wet weekend (brit) v. aşırı mutsuz görünmek
hang on like grim death (brit) v. bir şeyi sıkıca tutmak
be out on the piss (brit) v. bar bar dolaşıp içki içmek
be out on the piss (brit) v. bar bar dolaşmak
rub somebody up the wrong way (brit) v. birini rahatsız etmek
hang on like grim death (brit) v. bir şeye sımsıkı tutunmak
have the brass neck to do something (brit) v. bir şeyi yapmaya cesareti olmak
give somebody a fair crack of the whip (brit) v. birine bir şans vermek
hold on like grim death (brit) v. bir şeyi sımsıkı tutmak
hold on like grim death (brit) v. bir şeyi sıkıca tutmak
hold on like grim death (brit) v. bir şeye sımsıkı tutunmak
hang on like grim death (brit) v. bir şeyi sımsıkı tutmak
be as thin as a rake (brit/aus) v. bir deri bir kemik olmak
knock somebody sideways (brit) v. derinden etkilemek/sarsmak
be as happy a sandboy (brit) v. çok mutlu olmak
have a verbal diarrhoea (brit) v. çenesi düşük olmak
have a verbal diarrhoea (brit) v. çok konuşmak
be bone idle (brit) v. çok tembel olmak
have a verbal diarrhoea (brit) v. carcar konuşmak
have a verbal diarrhoea (brit) v. çenesi düşmek
be as happy as larry (brit) v. çok mutlu olmak
run out of steam (brit) v. enerjisi tükenmek
die a death (brit) v. eceli ile ölmek
march to a different tune (brit) v. farklı telden çalmak
be hard pushed (brit) v. eli darda olmak
throw a spanner in the works (brit) v. işlere köstek olmak
put a spanner in the works (brit) v. işlere köstek olmak
be out on the piss (brit) v. içki içmeye çıkmak
wash one's dirty laundry/linen in public (brit) v. kirli çamaşırlarını ortaya dökmek
be a licence to print money (brit) v. kısa yoldan köşeyi döndürmek
be as thin as a rake (brit/aus) v. kemikleri sayılacak kadar zayıf olmak
be in the driving seat (brit) v. kontrolü eline almak
vanish off the face of the earth (us/brit) v. kayıplara karışmak
kick up a stink (brit.) v. olay çıkarmak
disappear off the face of the earth (us/brit) v. kayıplara karışmak
be hard pushed (brit) v. paraya sıkışık olmak
disappear off the face of the earth (us/brit) v. sırra kadem basmak
be back on the rails (brit.) v. rayına oturmak
be a licence to print money (brit) v. paraya para dedirtmemek
vanish off the face of the earth (us/brit) v. sırra kadem basmak
die a death (brit) v. yitip gitmek
have a face like a wet weekend (brit) v. yüzünden düşen bin parça olmak
vanish off the face of the earth (us/brit) v. yok olup gitmek
disappear off the face of the earth (us/brit) v. yok olup gitmek
queue up (for something) (brit) v. (bir şey için) kuyruğa girmek
queue up (for something) (brit) v. (bir şey için) sıraya girmek
send somebody on a guilt trip (brit) v. yaptığı bir şey yüzünden birini suçlu hissettirmek
vanish off the face of the earth (us/brit) v. yok olmak
disappear off the face of the earth (us/brit) v. yok olmak
be back on the rails (brit.) v. yoluna girmek
make the best of one's way [brit] v. elinden geldiğince hızlı gitmek
be down on your uppers (brit [old-fashioned] [uk] v. darda olmak
on the tiles [brit] adj. gece geç saatlerde alem yapan
down-at-heel (brit) adj. hırpani
down-at-heel (brit) adj. kılıksız
sabre-rattling (brit) adj. tehditkar (davranış)
through the mill [brit] adv. feleğin çemberinden
through the mill [brit] adv. çok büyük zorluklardan
to one's cost [brit] adv. zarar görerek
to one's cost [brit] adv. kötü bir deneyim geçirerek
the knives are out [brit] expr. bıçaklar/silahlar çekildi
the knives are out [brit] expr. herkes ona yükleniyor
the knives are out [brit] expr. darağacı kuruldu
the knives are out [brit] expr. bütün silahlar ona yöneltildi
the knives are out [brit] expr. eleştirilerin hedefi haline geldi
the knives are out [brit] expr. hedef gösterildi
tone in with (something) [brit] expr. rengi (uygun) gitmek
tone in with (something) [brit] expr. rengi uyumlu olmak
all go [brit] expr. çok meşgul
all present and correct [brit] expr. hazır ve nazır
all round the year [brit] expr. tüm yıl boyunca
round the year [brit] expr. yıl boyunca
all the hours god sends [brit] expr. saatlerdir
all the hours god sends [brit] expr. çok uzun süreler
on the hoof (brit/au) expr. aceleye getirilen (iş)
on the hoof (brit/au) expr. alelacele/ayaküstü yapılan
on the hoof (brit/au) expr. hazırlıksız/irticalen
down-at-heel (brit) expr. eski püskü giyinmiş
from the year dot (brit) expr. en başından beri
since the year dot (brit) expr. en başından beri
the boot is on the other foot (brit) expr. işler tersine döndü
down-at-heel (brit) expr. sefil
down-at-heel (brit) expr. yırtık pırtık giymiş
on the hoof (brit/au) expr. yürürken/ayakta (bir şeyler yemek/yapmak)
in the year dot [brit] expr. başından beri
Trade/Economic
chandler [brit] n. bakkal
chandler [brit] n. perakendeci
attendant term [brit] n. yürürlükte tutulan ipotek veya uzun süreli kiralama
thrum [brit] n. üç peni değerindeki madeni para
tie [brit] n. bira satış noktasının mallarını belirli bir firmadan satın alma yükümlülüğü
trade guild [brit] n. işçi sendikası
triage [brit] n. pazarlanabilir ürünlerin derecelendirilmesi
turn [brit] n. hisse senedinin alış ve satış fiyatlarının tam ortasındaki değer
turn [brit] n. fiyat değişikliği
allowance [brit] n. gelirin vergi muafiyetine tabi olan kısmı
shop window (brit) n. dükkan vitrini
shop window (brit) n. mağaza vitrini
company stamp (brit) n. şirket kaşesi
shop window (brit) n. vitrin (mağaza vb)
earnings related supplement [brit] n. gelire bağlı zam
earnings-related [brit] adj. gelire bağlı olarak hesaplanan
Law
cause list [brit] n. duruşma bekleyen davaların listesi
chargesheet [brit] n. karakol kayıt defteri
chargesheet [brit] n. günlük olay kaydı
chargesheet [brit] n. iddianame
chargesheet [brit] n. günlük vukuat kaydı
relator [brit] n. başsavcının aleyhine dava açtığı kişi hakkında bilgi veren kimse
remand centre [brit] n. suçluların mahkeme öncesi gözaltında tutulduğu kurum
remand centre [brit] n. ıslahevi
remand centre [brit] n. gözaltı merkezi
tenants' charter [brit] n. yerel yönetimlerin, yeni beldelerin ve konut dernek yöneticilerinin hakkı olan bir yasal hak paketi
terrar [brit] n. (eski ingiliz hukukunda) tapu kaydı
terrar [brit] n. (eski ingiliz hukukunda) arazi etüdü
tolsey [brit] n. belediye binası
tolsey [brit] n. ilçe hukuk mahkemesi
tolzey [brit] n. belediye binası
tolzey [brit] n. ilçe hukuk mahkemesi
defence (brit) n. müdafaa
assured tenancy [brit] n. konut derneği gibi devlet onaylı bir makam ile kiracı arasında yapılan anlaşma
economic rent [brit] n. ekonomik rant
Politics
card vote [brit] n. sendika seçimlerinde delegelerin verdikleri oy
reception centre [brit] n. kabul merkezi
reception centre [brit] n. çocuk sığınma evi
lady mayoress [brit] n. belediye başkanının karısı
remembrancer [brit] n. kraliyete ait olan borçları toplamaktan sorumlu memur
remembrancer [brit] n. seremonilerde londra'yı temsil eden yetkili
tenpounder [brit] n. yıllık geliri 10 pound olan bir mülkte ikamet eden seçmen
third reading [brit] n. yasa tasarısı üzerine hazırlanan komite raporunun görüşülmesi süreci
twin town [brit] n. kardeş şehir
antimarketeer [brit] n. ingiltere'nin avrupa birliği'ne katılmasına karşı olan kimse
assentor [brit] n. seçimlerde bir kimsenin aday gösterilebilmesi için onayı gereken sekiz seçmenden her biri
attaché [brit] n. düşük rütbeli elçilik personeli
earl marshal of england [brit] n. ingiltere mareşal kontu
una (united nations association) [brit] n. birleşmiş milletler derneği
name [brit] v. (milletvekilini) ahlaka aykırı davranıştan ötürü avam kamarası'ndan men etmek
cash-for-questions [brit] adj. ingiltere'de bazı milletvekillerinin parlamentoda rüşvet istemekle suçlandığı skandal ile ilgili
Tourism
apple-pie bed [brit] n. çarşafları kişinin yatağa girmesini engelleyecek şekilde karyola kenarlarına sıkıştırma
Media
turnover [brit] n. baş sayfanın son sütunundan başlayıp ikinci sayfada devam eden güncel konulu hafif gazete yazısı
Technical
chemical closet [brit] n. kimyasal tuvalet
chemical closet [brit] n. su ve gider bağlantısı olmayan, içerisinde yalnızca atık maddeyi kimyasal olarak etkisizleştirmek üzere sıvı dezenfektan bulunan klozet
elsin [brit] n. kaçaburuk
elsin [brit] n. (kundura) biz
undersealing [brit] n. altını mühürleme
undersealing [brit] n. altını ziftleme
undersealing [brit] n. (motorlu taşıtın) altını paslanmaz malzemeyle kaplama
test [brit] v. (mücevherin) ayarını belirlemek
test [brit] v. (madeni) potada eritmek
Telecom
trimphone [brit] n. 1960'larda kullanılan bir tür telefon
network [brit] v. yayınlamak
Mechanic
turntable ladder [brit] n. itfaiye merdiveni
Textile
real nappies [brit] n. tekrar kullanılabilen kumaş çocuk bezi
tenter [brit] n. fabrikada germe makinesine bakan kimse
throstle [brit] n. kamgarn iplik eğirme çerçevesi
ticken [brit] n. yastık kılıfı kumaşı
training shoe [brit] n. keten ayakkabı
turn-tree [brit] n. çıkrığın kasnağı