durduran - Turkish English Dictionary
History

durduran



Meanings of "durduran" in English Turkish Dictionary : 6 result(s)

Turkish English
General
durduran arrestor n.
durduran bush bean n.
durduran suppressive adj.
Technical
durduran check adj.
Chemistry
durduran anticatalyst adj.
Archaic
durduran impedimental adj.

Meanings of "durduran" with other terms in English Turkish Dictionary : 43 result(s)

Turkish English
General
kanamayı durduran ilaç astringent n.
durduran kimse halter n.
düşmanı durduran dış savunma yapısı barrier [obsolete] n.
ilerlemeyi durduran engel counterbuff n.
köpek havlamasını durduran aygıt dazer n.
durduran şey snub n.
kanı durduran astringent adj.
kanı durduran adstringent adj.
aniden durduran snub adj.
Colloquial
durduran şey kibosh n.
Idioms
ilerlemeyi durduran nokta sticking-place n.
yürekleri durduran heart-stopping adj.
Speaking
seni durduran yok no one's stopping you expr.
seni durduran nedir? what's stopping you? expr.
Law
alt mahkemenin bir davayla ilgili işlem yapmasını kısıtlayan veya durduran üst mahkeme kararı writ of prohibition n.
davayı geçici olarak durduran savunmalar pleas in suspension n.
Industry
(istenen evrede) polimerleşme reaksiyonunu durduran madde shortstop n.
Insurance
iki kişinin hayatı üzerinden gelir sağlayan ve kişilerden birinin ölmesi durumunda bu geliri durduran bir tür müşterek hayat teminatı joint life annuity n.
Technical
regülatörde denge yayını durduran pinler curb pins n.
Computer
programın yürümesini durduran önemli hata fatal error n.
ağda sorun olduğunda yönlendiricideki diğer yönlendiricilerden bilgi almayı durduran kontrol işlevi holddown n.
Telecom
bant durduran süzgeç band rejection filter n.
Electric
reosta kolunu otomatik olarak serbest bırakıp motoru durduran anahtar release n.
elektrik akımını durduran cihaz chopper n.
radyasyon ışınını durduran cihaz chopper n.
Construction
düşmeyi durduran kilit sistemi personal fall arrest system n.
Railway
hemzemin geçitte tren yaklaşırken trafiği durduran görevli gateman n.
Medical
bakteri üremesini durduran bacteriostat n.
mantar üremesini durduran fungistatic adj.
kanamayı durduran antihemorrhagic adj.
kanın akmasını durduran (madde) styptic adj.
hastalığın ilerlemesini durduran antiprogressive adj.
kanı durduran apocrustic adj.
Physiology
nöronlar tarafından salgılanan, diğer nöronlardaki, bezlerdeki veya kaslardaki faaliyeti uyaran veya durduran kimyasallar neurotransmitters n.
Chemistry
kimyasal tepkimeyi durduran madde arrestant n.
Biology
bakteri büyümesini durduran toksin bacteriotoxin n.
üremeyi durduran antikor ablastin n.
ciltteki yağ bezlerinin yağ (sebum) salgılamasını durduran sebostatic adj.
Botanic
bitki yapraklarından yapılan stomahik ve kanamayı durduran bir ilaç diascordium n.
Military
önceden belirlenen çeşitli durumların ortaya çıkması üzerine askeri saldırıyı durduran fail-safe adj.
Sport
saha arkasındaki rakip oyuncuya geçen topları durduran kimse long-stop n.
Music
bir telin vurulduktan sonra çekiçle geriye doğru hareketini durduran ve anahtar serbest bırakılıncaya kadar tutan piyano hareketi check n.
Engineering
hidrolik sistemde borudaki sıvı akışını durduran veya yavaşlatan kabarcık lock n.