ekonomik - Turkish English Dictionary
History

ekonomik



Meanings of "ekonomik" in English Turkish Dictionary : 9 result(s)

Turkish English
Common Usage
ekonomik economical adj.
ekonomik economic adj.
General
ekonomik affordable adj.
ekonomik non-egalitarian adj.
ekonomik huswifely adj.
Trade/Economic
ekonomik economic adj.
ekonomik economical adj.
ekonomik economy adj.
Automotive
ekonomik economical adj.

Meanings of "ekonomik" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
General
ekonomik göstergeler economic indicator n.
avrupa ekonomik topluluğu european economic community n.
ekonomik davranışlar economical behaviours n.
ekonomik ve sosyal oluşum economic and social formation n.
ekonomik büyüme economic growth n.
ekonomik durum economic conditions n.
sosyo ekonomik sınıf social economic class n.
ekonomik bağımsızlık economic independence n.
ekonomik ve toplumsal katma değer added value n.
ekonomik egemenlik economic hegemony n.
ekonomik kar economic profit n.
bölgesel ekonomik eşitsizlikler regional economic disparities n.
ekonomik reformların hız kazanması acceleration of economic reforms n.
ekonomik kalkınma economic development n.
ekonomik analiz economic analysis n.
ekonomik açıdan güvenilirlik respectability n.
avrupa ekonomik yardımı european economic assistance n.
bölgesel ekonomik yardımı domestic economic assistance n.
ekonomik etkinlik economic effectiveness n.
ekonomik coğrafya economic geography n.
ekonomik etkinlik economic efficiency n.
ekonomik tahmin economic forecasting n.
ekonomik faaliyet economic activity n.
ekonomik durum economic condition n.
ekonomik açıdan göç ve göçmenlik economic aspects emigration and immigration n.
ekonomik kalkınma projeleri economic development projects n.
ekonomik göstergeler economic indicators n.
ekonomik planlama economic planning n.
dış ekonomik ilişkiler foreign economic relations n.
ekonomik işbirliği economic cooperation n.
ekonomik yönler economic aspects n.
ekonomik birlik economic union n.
ekonomik ambargo economic embargo n.
avrupa ekonomik topluluğu common market n.
uluslararası ekonomik bütünleşme international economic integration n.
ekonomik işbirliği ve kalkınma teşkilatı organization for economic, cooperation and development n.
ekonomik modeller economic models n.
ekonomik sistem economic system n.
ekonomik kriz economic crisis n.
ekonomik risk analizi economic risk analysis n.
ekonomik mevki economy class n.
ekonomik koşullar economic conditions n.
ekonomik gelişme economic progress n.
avrupa ekonomik topluluğu ülkeleri european economic community countries n.
ekonomik bunalım economic crisis n.
ekonomik düzen economic order n.
ekonomik politika economic policy n.
ekonomik baskı economic pressure n.
eşit ekonomik fırsatlara yönelik programlar affirmative action programs n.
avrupa ekonomik topluluğu antlaşması convention of european economic community n.
ekonomik ve parasal birlik economic and monetary union n.
ekonomik ve sosyal konsey economic and social council n.
uluslararası ekonomik ilişkiler international economic relations n.
ekonomik yaptırımlar economic sanctions n.
ekonomik darboğaza girme downswing n.
ekonomik dönem economic cycle n.
ekonomik istikrar economic stabilization n.
ekonomik kriz slump n.
avrupa ekonomik topluluğu kuruluş anlaşması treaty establishing the european economic community n.
avrupa ekonomik topluluğu the european economic community n.
ekonomik dalgalanmalar economic fluctuations n.
ekonomik yardım economic assistance n.
ekonomik denge economic balance n.
ekonomik sıkıntılar economic woes n.
kırsal ekonomik kalkınma rural economic development n.
ekonomik kayıplar economic losses n.
doğrudan ekonomik kayıp direct economic loss n.
brüt ekonomik fayda gross economic benefit n.
ekonomik koşul economic condition n.
makro ekonomik yapı macro economic structure n.
ağır ekonomik kriz severe economic crisis n.
ekonomik verimlilik economic efficiency n.
ekonomik sorunlar economic problems n.
ekonomik ilişki economic relation n.
ekonomik katkı economic contribution n.
ekonomik yoksulluk economic poverty n.
ekonomik kısıtlama economic constraint n.
ekonomik kısıtlama economic restriction n.
ekonomik önem economic importance n.
ekonomik rekabet economic competition n.
birine ekonomik bağımlılığı olan kimse dependant n.
sosyo ekonomik gelişmişlik socio-economic development n.
birleşmiş milletler-ekonomik ve sosyal konsey un-economic and social council n.
ekonomik fiyat economical price n.
ekonomik çözüm an economical solution n.
sosyal ve ekonomik etkiler social and economic effects n.
sosyal ve ekonomik şartlar social and economic conditions n.
sosyal ve ekonomik koşullar social and economic conditions n.
sosyo-ekonomik gelişme socio-economic development n.
ekonomik miras economic legacy n.
küçük ve ekonomik aile arabası compact car n.
kaynakların belli bir ekonomik veya siyasi sisteme göre yönetilmesi planification n.
ekonomik başarı economic success n.
ekonomik özgürlük economic liberty n.
sıkıntılı ekonomik döneme uygun ucuz, ikinci el kıyafet giyen kimse recessionista n.
(sosyal, ekonomik, vb.) münasebetler relations n.
ekonomik varlıkların tümü economy n.
amerika kıtasında yer alan ülkelerin aralarındaki siyasi ve ekonomik birliği kutladıkları bir gün pan american day n.
türkiye beşeri ve ekonomik coğrafyası human and economic geography of turkey n.
genel, beşeri ve ekonomik coğrafya general, human and economic geography n.
ekonomik boy economy size n.
altındayken ekonomik bir faaliyetin devam edemediği sınır margin n.
ekonomik bir süreci ortadan kaldıran veya devam etmesini engelleyen özel bir durum margin n.
ekonomik zorluk economic hardship n.
bir şirket veya şahsın ekonomik başarısı için yürütülen inceleme health check [uk] n.
kısa süreliğine popülerlik veya ekonomik başarı kazanan kimse boomer n.
ekonomik veya kültürel merkez olan bir şehrin uydularını içeren alan hinterland n.
düşmanı mevcut hareket tarzını sürdürmekten veya planladığı operasyonları gerçekleştirmekten caydırmak amacıyla en iyi ekonomik, diplomatik, siyasi ve askeri değerlendirmeler ışığında geliştirilmiş eylem planı deterrent options n.
memleketin taarruzdan korunmuş, ekonomik ve politik bakımdan kendine yeten iç kısımları heartland n.
yönetici sınıfı oluşturan toplumsal, ekonomik ve siyasi lider grubu overground n.
ekonomik faydası olan şey good n.
ekonomik bir talebi karşılayan şey good n.
erkeğin sosyal ve ekonomik olarak baskın olduğu ilişki concubine n.
onaylanmış tedarik hedefini ve ekonomik maksatla alıkonma stokunu aşan fakat bazı acil durumlarda kullanılmak üzere elde tutulan malzemeler contingency retention stock n.
ekonomik ve sosyal toplum refahı sarvodaya [india] n.
engelli bireylere mali destek sağlayan programın sunduğu ekonomik yardım disability n.
kaynakları ekonomik kullanma parsimony n.
ekonomik, sosyal veya hiyerarşik konum shoes n.
erek dilin kaynak dil üzerindeki politik, ideolojik ve ekonomik etkisini hiçe sayıp, tamamen kaynak dil odaklı yapılan çeviri translatese n.
ekonomik topluluk society n.
ekonomik duruma dayalı topluluk sınıflandırma sistemi society n.
birleşmiş milletler ekonomik ve sosyal konseyi'nin sosyal kalkınma ile ilişkili kurulu social development commission n.
ekonomik kalkınma sağlamak provide economic development v.
ekonomik katkıda bulunmak make an economic contribution v.
ekonomik katkıda bulunmak contribute economically v.
ekonomik sorun yaşamak have a financial problem v.
ekonomik özgürlüğünü kazanmak become self-supporting v.
ekonomik özgürlüğünü kazanmak become financially independent v.
ekonomik güçlük yaşamak have economic difficulties v.
ekonomik güçlük yaşamak have financial difficulties v.
(ekonomik) gerilemenin pençesinde olmak be in the grip of recession v.
(genellikle ekonomik kriz zamanlarında) ücretsiz izin vermek furlough v.
ekonomik sıkıntı çekmek be in financial difficulty v.
ekonomik sıkıntı çekmek be in financial difficulties v.
ekonomik çıkar sağlamak gain illegal economic profit/advantage v.
yasa dışı ekonomik çıkar sağlamak gain illegal economic profit/advantage v.
ekonomik açıdan gelişmek develop v.
(siyasi, ekonomik) baskı nedeniyle gitmeye zorlamak drive v.
(ekonomik veya sosyal) düzenlemeler yapmak plan v.
kendi ayakları üzerinde durabilen (toplumsal/siyasal/ekonomik açıdan) viable adj.
bağımsız (ekonomik açıdan) independent adj.
zaman ve enerjiyi ekonomik bir şekilde kullanmayan inefficient adj.
ekonomik olmayan uneconomical adj.
ekonomik gelişim düzeyine erişmemiş underdeveloped adj.
ekonomik açıdan özgür economically free adj.
ekonomik olmayan non-economic adj.
sosyo-ekonomik socio-economic adj.
birine ekonomik yönden bağımlı dependant adj.
en ekonomik most economical adj.
ekonomik olmayan uneconomic adj.
ekonomik, siyasi, sosyal direniş ile ilgili rear-guard adj.
ekonomik bağımsızlığı olmayan unviable adj.
ekonomik durumu daha iyi better-off adj.
ekonomik bir şekilde yönetilebilir husbandable adj.
ekonomik bakımdan from the point of view of economics adv.
ekonomik yönden in terms of economy adv.
ekonomik bir şekilde affordably adv.
ekonomik biçimde economically adv.
ekonomik olarak economically adv.
ekonomik bakımdan in terms of economy adv.
ekonomik bakımdan economically adv.
ekonomik bakımdan in an economic sense adv.
günümüz ekonomik koşulları altında under today's economic conditions adv.
makro ekonomik düzeyde at the macroeconomic level adv.
ekonomik bir şekilde sparely adv.
sosyo-ekonomik ve kültürel açıdan socio-economically and culturally adv.
ekonomik bir şekilde husbandly [obsolete] adv.
ekonomik bir şekilde huswifely adv.
Phrasals
ekonomik durumunu iyileştirmek leave up v.
ekonomik durumunu yükseltmek leave up v.
(birini bir dönemde) ekonomik olarak beslemek sustain (one) in (something) v.
(birini bir dönemde) ekonomik olarak desteklemek sustain (one) in (something) v.
(birini bir dönemde) ekonomik olarak ayakta tutmak sustain (one) in (something) v.
(birinin bir dönemde) ekonomik devamlılığını sağlamak sustain (one) in (something) v.
(birine bir şeyde) ekonomik destek vermek sustain (one) in (something) v.
ekonomik/parasal sıkıntıya düşürmek wipe out v.
(birini/kendini) ekonomik olarak güvenceye almak set (someone or oneself) up for (something) v.
-de ekonomik olarak desteklemek/beslemek sustain in v.
(bir dönemde) ekonomik devamlılığını sağlamak sustain in v.
Phrases
ekonomik güçlükler nedeniyle due to the economic difficulties expr.
Proverb
tam bağımsızlık ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür full independence is possible only through economic independence
Colloquial
ulusal ekonomik kalkınma konseyi neddy n.
leon trotski ve takipçileri tarafından savunulan politik ve ekonomik komünizmin takipçisi kimse trot n.
ekonomik refah fat city n.
ekonomik rahatlık fat city n.
özellikle ekonomik sebeplerle baba evine dönen genç boomerang kid n.
ekonomik durumu iyi kişilerle ilgili espri yapmak punch up v.
ekonomik patlamaya ait boomy adj.
ekonomik patlamayla ilgili boomy adj.
Idioms
ekonomik hız cruising speed n.
ekonomik dev economic giant n.
ekonomik ürün a good five-cent cigar n.
kişinin işi bıraktığında kaybedeceği ekonomik faydalar golden handcuffs n.
insanın elini kolunu bağlayan ekonomik koşullar/getiriler golden handcuffs n.
kişinin işten ayrılmaması için sunulan ekonomik koşullar golden handcuffs n.
ekonomik facia yaşanan gün black friday n.
ekonomik durumu oldukça bozuk/kötü ülke a basket case n.
çin ve batı ulusları arasındaki sosyopolitik, ekonomik ve ideolojik ayrım/fark bamboo curtain n.
çin ve komünist olmayan ülkeler arasındaki politik, ekonomik ve kültürel set/bariyer the bamboo curtain n.
kişinin işi bıraktığında kaybedeceği ekonomik faydalar velvet handcuffs n.
hayatını ekonomik durumuna göre ayarlamak cut (one's) cloth [uk] v.
birinin kesesine (ekonomik yönden) yük olmak put a strain on one's pocket v.
ekonomik sıkıntı çekmeden yaşayabilecek kadar parası olmak be comfortably off v.
ekonomik özgürlüğünü kazanmış olmak stand on one's own feet v.
(ekonomik nedenlerden dolayı) işten çıkartmak lay off v.
(ekonomik nedenlerden dolayı) işçi çıkartmak lay off v.
(ekonomik nedenlerden dolayı) adam çıkartmak lay off v.
(genelde ekonomik özgürlüğünü kazanıp) kendi başına yaşamak live on one's own v.
genel yoksulluk, yüksek işsizliğin yaşandığı ağır ekonomik gerileme dönemine girmek fall into depression v.
ağır bir ekonomik krize girmek fall into depression v.
genel yoksulluk, yüksek işsizliğin yaşandığı ağır ekonomik gerileme dönemine girmek sink into depression v.
ağır bir ekonomik krize girmek sink into depression v.
ekonomik sıkıntı içinde yaşamak exist/live from hand to mouth v.
ekonomik darboğazda olmak exist/live from hand to mouth v.
ekonomik kayıplarını kaydetmek write off (one's) losses v.
ekonomik yaşamak live on the smell of an oily rag [australia/new zealand] v.
ekonomik yaşamak live off smell of an oily rag [australia/new zealand] v.
ekonomik yaşamak live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] v.
ekonomik darboğazda olmak exist (from) hand to mouth v.
ekonomik sıkıntı içinde yaşamak exist (from) hand to mouth v.
ekonomik darboğazda olmak live hand-to-mouth v.
ekonomik sıkıntı içinde yaşamak live hand-to-mouth v.
(genelde ekonomik özgürlüğünü kazanıp) kendi başına yaşamak live on own v.
(ekonomik) sıkıntıya doğru sürüklenmiş on the high-road to needham [uk] expr.
(ekonomik) durumu kötüye doğru giden on the high-road to needham [uk] expr.
genelde avustralya'nın kırsal kesimlerinde bir işi veya sabit bir adresi olmadan, eğlence amaçlı ya da ekonomik koşullar nedeniyle seyahat etmek on the wallaby (track) expr.
(bir yerde) durumu/ekonomik durumu daha iyi better off (somewhere) expr.
(bir yerde) durumu/ekonomik durumu daha iyi better off (if one were somewhere else) expr.
ekonomik durumu (birinden) daha iyi better off than (someone) expr.
Trade/Economic
uluslararası şirket anlaşmaları ile ekonomik tekelleşme cartelism n.
yakın ekonomik ilişkiler anlaşması cer (closer economic relations) n.
ekonomik faaliyetin artması reflation n.
belli bir seviyeyi aşan vergi oranlarının ekonomik büyümeyi engelleyerek devlet gelirlerini azalttığı teorisini gösteren bir eğri laffer curve n.
ulusal ekonomik kalkınma konseyi national economic development council n.
(özellikle doğu asya'da) hızlı ekonomik büyüme sağlayan ülke tiger n.
ticaretin merkezinin kasabalar olduğu dönemdeki ekonomik sistem town economy n.
ekonomik gelişim economic advancement n.
ekonomik darboğaz turndown n.
acil ekonomik i̇stikrar yasası emergency economic stabilization act n.
avrupa topluluğunda ekonomik faaliyetlerin istatistiki sınıflaması statistical classification of economic activities in the european community n.
avrupa ekonomik alanı anlaşması Agreement on the European Economic Area n.
avrupa birleştirilmiş ekonomik hesaplar sistemi European System of Integrated Economic Accounts n.
avrupa ekonomik ülke daimi delegesi eurocrat n.
avrupa ekonomik topluluğu (aet) european economic community (eec) n.
ailesinden ayrılıp yalnız yaşadıktan sonra ekonomik sıkıntılar nedeniyle ailesinin yanına geri dönen genç grup boomerang generation n.
asıl ekonomik çevre primary economic environment n.
asya ekonomik krizi asian economic crisis n.
avrupa ekonomik komisyonu economic commission for europe n.
avrupa ekonomik topluluğu european community n.
avrupa ekonomik topluluğu european economic community n.
başlıca ekonomik göstergeler main economic indicators n.
bağımsız ekonomik birim autonomous economic entity n.
belli bir ekonomik varlığın bugün belirlenen sabit bir fiyattan gelecekte birkaç aylık süre sonunda teslim edilmek kaydıyla satılması konusunda yapılan sözleşme forward contract n.
bir firmanın fiyat ayarlamasının tüm diğer firmaların ürünlerinin talebine yaptığı makro ekonomik etki backward-bending labor supply curve n.
bölgesel ekonomik entegrasyon regional economic integration n.
bir ekonomik kalkınma stratejisi action for evacuation n.
bölgesel ekonomik birleşmeler regional economic integration n.
bir ekonomik varlığın bugünkü değerinin hesaplanmasında kullanılan faiz oranı discount rate n.
bir varlığın ekonomik değerini yitirmesi decline in economic usefulness n.
bir fiziki yatırım aracının ekonomik olarak kullanılabileceği zaman süresi economic life n.
bölgesel ekonomik bütünleşme regional economic integration n.
bolivya, kolombiya, ekvator, peru ve venezuela arasında kurulan ve ekonomik ortak pazar andean group n.
bir yıl içinde ülkenin dış dünya ile yaptığı tüm ekonomik işlemlerin sistematik bir biçimde tutulan kaydı balance of international payments n.
bölgesel ekonomik eşitsizlikler regional economic disparities n.
bütçe kesintilerinin ekonomik faaliyetlere zarar vereceğini iddia eden ekonomik tahmin tekniği dynamic scoring n.
dış ekonomik işlem external economic transaction n.
dış ekonomik durum external economic condition n.
dış ekonomik denge external economic balance n.
dış ekonomik ilişkiler foreign economic relations n.
dış ekonomik ilişkiler kurulu foreign economic relations board n.
dış ekonomik faaliyet mal nomenklatürü foreign economic activity commodity nomenclature n.
dış ekonomik ilişkiler external economic relationship n.
dünya ekonomik bunalımı world economic crisis n.
ekonomik işbirliği ve kalkınma teşkilatı organisation for economic co-operation and development n.
ekonomik tatmin ophelimity n.
ekonomik tatmin economic satisfaction n.
ekonomik deregülasyon economic deregulation n.
ekonomik ve parasal birlik economic and monetary union n.
ekonomik ve sosyal konsey economic and social council n.
ekonomik bunalım economic crisis n.
ekonomik kalkınma economic development n.
ekonomik büyüme economic growth n.
ekonomik istikrarsızlık economic instability n.
ekonomik gösterge economic indicator n.
ekonomik bütünleşme economic integration n.
ekonomik performans economic performance n.
ekonomik planlama economic planning n.
ekonomik düzelme economic recovery n.
ekonomik rant economic rent n.
ekonomik kaynak economic resource n.
ekonomik yaptırım economic sanction n.
ekonomik istikrar economic stability n.
ekonomik yapı economic structure n.
ekonomik düzen economic system n.
ekonomik katma değer economic value added n.
ekonomik hayatın gelişmesi conjuncture n.
ekonomik koşullar economic conditions n.
ekonomik duraklama recession n.
ekonomik büyüklük economic magnitude n.
ekonomik girdiler economic inputs n.
ekonomik güçlendirme economic empowerment n.
ekonomik eşitsizlik economic disparity n.
ekonomik yakınsama economic convergence n.
ekonomik yararlar economic benefits n.
ekonomik ilişki economic affair n.
ekonomik coğrafya economic geography n.
ekonomik değerlendirme economic evaluation n.
ekonomik sıkıntı economic distress n.
ekonomik süreç economic process n.
ekonomik özgürlük economic freedom n.
ekonomik yardım economic aid n.
ekonomik çıktı economic output n.
ekonomik verim economic yield n.
ekonomik gerileme decline n.
ekonomik bir neden ile meydana gelen değişiklik endogenous change n.
ekonomik geri kalmışlık economic underdevelopment n.
ekonomik faaliyetleri özendirici olmayan, cezalandıran karar ve uygulamalar disincentives n.
ekonomik aktör economic operator n.
ekonomik ve siyasal ilişkilerde kişisel özgürlükleri savunan ekonomik felsefe libertarianism n.
ekonomik plan economic plan n.
ekonomik nedensellik economic determinism n.
ekonomik model economic model n.
ekonomik rahatlık/rahatlama economic boon n.
ekonomik adam economic man n.
ekonomik kapasite economic capacity n.
ekonomik kuramlar economic theories n.
ekonomik dengesizlikler economic imbalances n.
ekonomik entegrasyonlar economic integrations n.
ekonomiyi durgunluktan kurtarmak ve ekonomik faaliyetleri canlandırmak amacıyla devletin piyasaya para pompalayarak satınalma gücünü artırmaya yönelik yaptığı harcamalar pump priming n.
ekonomik muvazene economic equilibrium n.
ekonomik nedret economic scarcity n.
ekonomik perspektif economic perspective n.
ekonomik rahatlık financial prosperity n.
ekonomik işlemler economic transactions n.
ekonomik yönden karşılıklı bağımlılık economic interdependence n.
ekonomik işletme business firm n.
ekonomik saha economic field n.
ekonomik mallar economic goods n.
ekonomik döşeme sistemi economical floor system n.
ekonomik yerbilim economic geology n.
ekonomik göstergeler economic indicators n.
ekonomik nizam economic order n.
ekonomik program economic program n.
ekonomisi hızlı ekonomik gelişimin altında seyretmekle birlikte yaşam standardı artan ülkeler tiger economy n.
ekonomik kemer sıkma politikası economic austerity policy n.
ekonomik hizmet süresi economic life n.
ekonomik ambargo embargo n.
ekonomik demokrasi economic democracy n.
ekonomik faaliyet economic action n.
ekonomik aktör economic agent n.
ekonomik düzen economic order n.
ekonomik bağımsızlık economic independence n.
ekonomik şartlar economic conditions n.
ekonomik getiri economic return n.
ekonomik düzelme economic recovery n.
ekonomik durgunluk economic stagnation n.
ekonomik aktörler economic operators n.
ekonomik dalgalanma economic fluctuation n.
ekonomik gösterge economic indicator n.
ekonomik göstergeler signals n.
ekonomik antropoloji economic anthropology n.
ekonomik tahmin economic forecast n.
ekonomik dengeler economic balances n.
ekonomik birim concern n.
ekonomik ilkeler economic principles n.
ekonomik açıdan dezavantajlı sözleşme onerous contract n.
ekonomik canlılık buoyancy n.
ekonomik gelişme economic development n.
ekonomik büyüklük economic size n.
ekonomik/iktisadi sonuç economic outcome n.
ekonomik kriz panic n.
ekonomik ufuk economic horizon n.
ekonomik genişleme economic expansion n.
ekonomik sömürü economic exploitation n.
ekonomik istikrarsızlık economic instability n.
ekonomik durum economic situation n.
ekonomik zorluklar financial difficulties n.
ekonomik büyüme dönemi boomer n.
ekonomik sorun economic problem n.
ekonomik uyum economic harmony n.
ekonomik işbirliği yönetim economic cooperation administration n.
ekonomik faaliyet economic activity n.
ekonomik alt yapı economic infrastructure n.
ekonomik uygulanabilirlik economic viability n.
ekonomik canlanmaya geçiş noktası trough n.
ekonomik yönden kendine yetebilme economic self-sufficiency n.
ekonomik faaliyet alanı economic sector n.
ekonomik birlik economic union n.
ekonomik maliyet economic cost n.
ekonomik faaliyetlerin temel dolaşım şeması basic circular flow of economic activities n.
ekonomik külfet economic burden n.
ekonomik patlama economic boom n.
ekonomik planlama economic planning n.
ekonomik büyüme economic growth n.
ekonomik kriz economic depression n.
ekonomik kalkınma economic development n.
ekonomik ve sosyal bütünleşme economic and social cohesion n.
ekonomik yayılma economic expansion n.
ekonomik sendikacılık business unionism n.
ekonomik kriz sonrası hareketler aftershock n.
ekonomik kalkınma economic growth n.
ekonomik ambargo economic embargo n.
ekonomik tahribat economic devastation n.
ekonomik denge economic balance n.
ekonomik kesim economic sector n.
ekonomik refah economic welfare n.
ekonomik determinizm economic determinism n.
ekonomik sipariş miktarı economic order quantity n.
ekonomik kalkınma projeleri economic development projects n.
ekonomik yaptırımlar economic sanctions n.
ekonomik refah economic well-being n.
ekonomik gerileme economic downturn n.
ekonomik beton-demir oranı economic ratio of reinforcement in concrete n.
ekonomik gerileme recession n.
ekonomik girişimsel kontrol economic-entrepreneurial control n.
ekonomik bütünleşmeler economic integrations n.
ekonomik yapı economic structure n.
ekonomik denge economic equilibrium n.
ekonomik hayattaki dalgalanmalara uygun olarak karı azalıp çoğalan bir şirkete ait hisse senedi veya tahvil businessman's investment n.
ekonomik karlar economic profits n.
ekonomik abluka economic blockade n.
ekonomik dengesizlik economic imbalance n.
ekonomik yaptırım economic sanctions n.
ekonomik politika tedbiri economic policy measure n.
ekonomik açıdan gerilik backwardness n.
ekonomik yıkım economic devastation n.
ekonomik yapılabilirlik economic feasibility n.
ekonomik tesis economic foundation n.
ekonomik analiz economic analysis n.
ekonomik değer artışı accretion n.
ekonomik etkinlik economic efficiency n.
ekonomik abluka blocade n.
ekonomik koşullar economic climate n.
ekonomik depresyon economic depression n.
ekonomik yoğunlaşma economic concentration n.
ekonomik bozulma economic disruption n.
ekonomik sektör economic sector n.
ekonomik haklar economic rights n.
ekonomik amortisman economic depreciation n.
ekonomik zorunluluk economic imperative n.
ekonomik istikrar economic stabilisation n.
ekonomik rahatlık financial comfort n.
ekonomik yeterlik economic self-sufficiency n.
ekonomik zorunluluklar economic imperatives n.
ekonomik faaliyetlerin uzun süre durgunluk arz etmesi secular stagnation n.
ekonomik ilişkiler economic relations n.
ekonomik yığılma economic concentration n.
ekonomik sipariş miktarı economic ordering quantity n.
ekonomik reform economic reform n.
ekonomik olarak uygulanabilirlik economic viability n.
ekonomik danışmanlar konseyi council of economic advisors n.
ekonomik seferberlik economic mobilization n.
ekonomik durgunluk slump n.
ekonomik savaş economic warfare n.
ekonomik ve mali serbesti monetary sovereignty n.
ekonomik anlaşma economic agreement n.
ekonomik kullanım ömrü useful economic life n.
ekonomik ünite economic unit n.
ekonomik sıkıntı economic trouble n.
ekonomik beklentiler economic prospects n.
ekonomik entegrasyon economic integration n.
ekonomik rahatlık (economic) welfare n.
ekonomik belirsizlik economic uncertainty n.
ekonomik faaliyetler economic activities n.
ekonomik verimlilik economicefficiency n.
ekonomik kriz nedeniyle işletme faaliyetlerinin en düşük düzeye inmesi bust n.
ekonomik değer economic value n.
ekonomik kalkınma ve işbirliği örgütü organisation for economic co-operation and development (oecd) n.
ekonomik bütünleşme economic integration n.
ekonomik topluluk economic community n.
ekonomik uyuşmazlık economic fraction n.
ekonomik güçsüzlük economic weakness n.
ekonomik yönler economic aspects n.
ekonomik birlik economic unity n.
ekonomik küçülme downsizing n.
ekonomik istikrar tedbirleri economic stability measures n.
ekonomik milliyetçilik economic nationalism n.
ekonomik kira economic rent n.
ekonomik entegrasyon teorisi theory of economic integration n.
ekonomik işlem economic process n.
ekonomik güç economic potential n.
ekonomik bütünlük economic integration n.
ekonomik, sosyal ve siyasal gücün soylular sınıfının elinde bulunduğu yönetim biçimi aristocracy n.
ekonomik veriler economic data n.
ekonomik gerginlik economic recession n.
ekonomik daralma economic shrinkage n.
ekonomik kanun economic law n.
ekonomik öncelik economic priority n.
ekonomik mevki economy class n.
ekonomik işlemler economic transaction n.
ekonomik hamle economic move n.
ekonomik hasar boyutu economic toll n.
ekonomik ortam economic climate n.
ekonomik etkili gümrük rejimi customs regime with economic impact n.
ekonomik çeşitlendirme economic diversification n.
ekonomik erime economic meltdown n.
ekonomik ömür economic life n.
ekonomik toplanma economic concentration n.
ekonomik küçülme economic shrinkage n.
ekonomik durgunluk recession n.