enemy - Turkish English Dictionary
History

enemy

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "enemy" in Turkish English Dictionary : 23 result(s)

English Turkish
Common Usage
enemy n. hasım
enemy n. düşman
General
enemy n. yağı
enemy n. düşman
enemy n. mualif
enemy n. yıkıcı etkileri olan şey
enemy n. tehlikeli şey
enemy n. tehdit oluşturan şey
enemy adj. düşman
enemy adj. düşman kuvvetine ait
enemy adj. düşman ulusun vatandaşlarına ait
enemy adj. düşman kuvveti ile ilgili
enemy adj. düşman kuvvetine ait
enemy adj. düşman kuvveti olan
Law
enemy n. düşman
enemy n. hasım
Military
enemy n. düşman
enemy n. muhalif askeri kuvvet
enemy n. düşman uçağı
enemy n. düşman gemisi
enemy n. muhalif askeri kuvvete ait gemi, uçak, araç
enemy adj. düşmana ait
enemy adj. düşman ulusa ait

Meanings of "enemy" with other terms in English Turkish Dictionary : 207 result(s)

English Turkish
General
sworn enemy n. baş düşmanı
deadly enemy n. can düşmanı
the old enemy n. şeytan
public enemy n. halk düşmanı
mortal enemy n. can düşmanı
enemy at the gate n. kapıdaki düşman
sworn enemy n. can düşmanı
permanent enemy n. daimi düşman
enemy invasion n. düşman işgali
enemy occupation n. düşman işgali
enemy army n. düşman ordusu
the arch-enemy n. şeytan
the most-hated enemy n. can düşmanı
enemy territory n. düşman toprağı
enemy-held territory n. düşman işgalindeki/kontrolündeki bölge
powerful enemy n. güçlü düşman
enemy image n. düşman imajı
secret enemy n. gizli düşman
enemy capabilities n. düşman kabiliyetleri
enemy combatant n. düşman savaşçı
sworn enemy n. ezeli düşman
public enemy n. düşman ülke
public enemy n. düşman ülke hükumeti
behave like an enemy v. düşman kesilmek
treat somebody as an enemy v. düşmanlık etmek
make an enemy of somebody v. düşman etmek
keep on enemy guessing v. düşmanı şaşırtmak
wear the enemy down v. düşmanı bitap düşürmek
wear the enemy down v. düşmanı yormak
regard as an enemy v. düşman gözüyle görmek
regard as an enemy v. düşman görmek
see someone as an enemy v. rakip görmek
consider someone an enemy v. düşman saymak
see someone as an enemy v. rakip olarak görmek
see someone as an enemy v. düşman görmek
see someone as an enemy v. düşman olarak görmek
celebrate the ...th anniversary of ...'s liberation from enemy occupation v. (bir yerin) düşman işgalinden kurtuluşunun ...'nci yıl dönümünü kutlamak
make an enemy of someone v. birini düşman etmek
liberate the town from the enemy v. şehri düşman işgalinden kurtarmak
liberate the town from the enemy v. şehri düşmanlardan kurtarmak
liberate the town from the enemy v. şehri düşman elinden kurtarmak
open fire on the enemy v. düşmana ateş açmak
throw the enemy into the sea v. düşmanı denize dökmek
drive the enemy forces into the sea v. düşmanı denize dökmek
drive the enemy into the sea v. düşmanı denize dökmek
unleash an attack against the enemy v. düşmana karşı kaçınılmaz olan saldırıyı başlatmak
unleash an attack on the enemy v. düşmana karşı kaçınılmaz olan saldırıyı başlatmak
unleash an attack upon the enemy v. düşmana karşı kaçınılmaz olan saldırıyı başlatmak
enemy [obsolete] adj. düşman
enemy [obsolete] adj. muhalif
enemy [obsolete] adj. zıt
enemy [obsolete] adj. kötü huylu
enemy [obsolete] adj. kötü niyetli
Phrases
let (the) perfect be the enemy of (the) good v. mükemmel iyinin düşmanıdır
let (the) perfect be the enemy of (the) good v. mükemmeli arama olduğu kadarıyla sonlandır
let (the) perfect be the enemy of (the) good v. dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olma
let (the) perfect be the enemy of (the) good v. çok incelme koparsın
don't let perfect be the enemy of good expr. mükemmel iyinin düşmanıdır
don't let perfect be the enemy of good expr. mükemmeli arama olduğu kadarıyla sonlandır
don't let perfect be the enemy of good expr. dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olma
don't let perfect be the enemy of good expr. çok incelme koparsın
the greatest enemy of knowledge is not ignorance, it is the illusion of knowledge. expr. bilginin en büyük düşmanı cehalet değil, bilgi yanılsamadır
like an enemy expr. düşmanca
art has an enemy called ignorance expr. sanatın cehalet adında bir düşmanı vardır
Proverb
best is the enemy of the good daha iyisini yapmaya çalıştıkça berbat etme riski vardır
my enemy's enemy is my friend düşmanımın düşmanı dostumdur
water sleeps, but enemy never rests su uyur düşman uyumaz
water sleeps, and the enemy is sleepless su uyur düşman uyumaz
water sleeps but the enemy never sleeps su uyur düşman uyumaz
the enemy of my enemy is my friend düşmanımın düşmanı dostumdur
keep your enemy at bay su uyur düşman uyumaz
the good is the enemy of the best vasata razı gelen mükemmele ulaşamaz
the good is the enemy of the best vasatı seven lider olamaz
the good is the enemy of the best ideale ulaşmanın düşmanı vasatlığa boyun eğmektir
no plan survives contact with the enemy düşmanla yüz yüze gelince bütün planlar suya düşer
no plan survives contact with the enemy düşmanla karşılaşılınca savaş planları değiştirilebilir
no plan survives contact with the enemy bir kez düşmanla karşılaşmayasın tüm planlar ters teper
let (the) perfect be the enemy of (the) good daha iyisini yapmaya çalıştıkça berbat etme riski vardır
If the enemy is in range, so are you düşman menzildeyse sen de öylesin
a false friend is worse than an open enemy kötü dost açıkça düşman olan birinden daha kötüdür
a false friend is worse than an open enemy iki yüzlü bir dost açıkça düşman olan birinden daha kötüdür
a false friend is worse than an open enemy iki yüzlü bir arkadaştansa açık bir düşman yeğdir
a false friend is worse than an open enemy dost gibi görünen arkadaştansa açıkça düşman olan biri yeğdir
a false friend is worse than an open enemy dost görünen düşmandansa açıkça düşman olan kişi yeğdir
a false friend is worse than an open enemy iki yüzlü birine dost diye güvenmek, birinin düşman olduğunu açıkça bilmekten daha kötüdür
best is the enemy of (the) good mükemmeli bulma çabası iyiyi elde etme şansını düşürür
best is the enemy of (the) good ısrarla mükemmeli ararken iyiyi ıskalama şansı artar
every man is his own worst enemy kişinin en kötü düşmanı kendisidir
every man is his own worst enemy kişinin kendinden büyük düşmanı yoktur
the enemy of your enemy is your friend düşmanının düşmanı dostundur
the enemy of your enemy is your friend birinin düşmanının düşmanı o kişinin dostudur
best is the enemy of the good mükemmel iyinin düşmanıdır
Colloquial
bitter enemy n. can düşmanı
in every war there is an enemy expr. her savaşta bir düşman vardır
Idioms
public enemy number one n. bir numaralı halk düşmanı
(one's) own worst enemy n. kendi kendinin en büyük düşmanı
(one's) own worst enemy n. kendi kendine en büyük zararı veren
(one's) own worst enemy n. kendi kendine engel olan
(one's) own worst enemy n. kendi ayağına sıkan
(one's) own worst enemy n. kendine en büyük zararı kendi veren
your own worst enemy n. kendi kendinin en büyük/kötü düşmanı
make an enemy of somebody v. düşmanlığını kazanmak
be one's own worst enemy v. kendini baltalamak
become one's own worst enemy v. kendinin en büyük/kötü düşmanı olmak
be one's own worst enemy v. kendinin en büyük/kötü düşmanı olmak
be one's own worst enemy v. kendi kendine düşman olmak
become one's own worst enemy v. kendi kendine düşman olmak
be your own worst enemy v. kendi kendine düşman olmak
be your own worst enemy v. kendi kendinin en büyük/kötü düşmanı olmak
be your own worst enemy v. kendi kendini baltalamak
be your own worst enemy v. kendi kendine zarar veren biri olmak
be your own worst enemy v. kendi kendine sorun yaratmak/çıkartmak
be your own worst enemy v. kendi kendine zorluk yaratmak/çıkartmak
be your own worst enemy v. kendi kendini zora sokmak
I wouldn't wish that on my worst enemy expr. allah düşmanımın başına vermesin
(the) good is the enemy of (the) best expr. elindekiyle/vasatla yetinen en iyiye ulaşamaz
(the) good is the enemy of (the) best expr. elindekiyle/vasatla yetinen mükemmeli elde edemez
(the) good is the enemy of (the) great expr. elindekiyle/vasatla yetinen en iyiye ulaşamaz
(the) good is the enemy of (the) great expr. elindekiyle/vasatla yetinen mükemmeli elde edemez
(the) good is the enemy of (the) great expr. vasata razı gelen mükemmele ulaşamaz
(the) good is the enemy of (the) great expr. vasatı seven lider olamaz
(the) good is the enemy of (the) great expr. ideale ulaşmanın düşmanı vasatlığa boyun eğmektir
I wouldn't wish (something) on my worst enemy expr. allah (bir şeyi) düşmanımın başına vermesin
I wouldn't wish (something) on my worst enemy expr. allah (bir şeyi) düşmanıma göstermesin
I wouldn't wish (something) on my worst enemy expr. (bir şey) en büyük düşmanımın bile başına gelmesin
I wouldn't wish (something) on my worst enemy expr. (bir şey) düşmanımın başına gelmesin
Speaking
I wouldn't wish it on my worst enemy expr. düşmanımın başına gelmesin
I wouldn't wish it on my worst enemy expr. düşman başına
my enemy's enemy expr. düşmanımın düşmanı
I wouldn't wish that on my worst enemy expr. düşmanımın başına gelmesin
Law
enemy of mankind n. insanlık düşmanı
enemy of mankind n. insanlığın düşmanı
Politics
public enemy n. cemiyet düşmanı
class enemy n. devrim düşmanı kesim
enemy state n. düşman ülke
public enemy n. halk düşmanı
class enemy n. proleteryanın iktidara gelmesini engelleyen ya da iktidarı elinde tutan sınıf
pinpoint the enemy v. düşmanın yerini saptamak
Aeronautic
enemy aircraft n. düşman uçağı
Zoology
natural enemy n. doğal düşman
Apiculture
enemy of bees n. arı düşmanı
bee enemy n. arı düşmanı
Literature
arch-enemy n. baş düşman
Military
the enemy n. düşman
retained enemy personnel n. alıkonmuş düşman personeli
enemy intelligence n. düşman istihbarat teşkilatı
suppression of enemy air defenses n. düşmanın hava savunma sistemlerini bastırma
enemy lines n. düşman hatları
enemy activities n. düşman faaliyetleri
location of enemy outposts n. düşman emniyet kuvvetlerinin yeri
enemy contact report n. düşmanla temas raporu
enemy prisoner of war information bureau n. düşman harp esirleri danışma bürosu
enemy perimeter n. düşman mevzilerinin dış kenarı
forward line of enemy troops n. düşman birlikleri ileri hattı
alien enemy n. düşman yabancı
enemy battery file n. düşman topçusu dosyası
enemy detection n. düşman tespiti
enemy sympathizer n. düşman taraftarı
enemy action n. düşman faaliyetleri
suppression of enemy air defenses n. düşmanın hava savunma sisteminin bastırılması
strength of enemy forces n. düşman kuvvetlerin gücü
initial strength of enemy forces n. düşman kuvvetleri devre başı kuvveti
suppression of enemy air defences n. düşman hava savunmasının bastırılması
enemy sympathizer n. düşmanı tutan
enemy capability n. düşman imkan ve kabiliyeti
enemy prisoner of war n. düşman harp esiri
enemy reserve n. düşman ihtiyatları
destroy enemy in zone n. düşmanı imha
suppression of enemy air defences n. düşman hava savunmasını baskıda tutma
enemy air attack n. düşman hava taarruzu
initial strength of enemy forces n. düşman kuvvetleri başlangıç kuvveti
enemy prisoner of war/civilian enternee support company n. düşman harp esirleri/sivil enternelere destek bölüğü
enemy perimeter n. düşman hattı
enemy alien n. düşman uyruklu şahıs
effective strength of enemy forces n. düşman kuvvetleri fiili kuvveti
misbehaviour before the enemy n. düşman karşısında işlenen ağır suçlar
enemy aircraft n. düşman uçağı
enemy civilian internee information bureau n. enterne edilmiş sivil düşman personeli danışma bürosu
enemy hors de combat n. muharebe dışı kalmış düşman personeli
imminent enemy approach n. muhtemel düşman yaklaşma istikameti
common enemy n. ortak düşman
major enemy concentration n. önemli düşman toplanması
major enemy concentration n. önemli düşman yığınağı
mission enemy terrain troops and time available n. vazife düşman arazi ve mevcut kuvvetler ve zaman
enemy combatant n. terörist
enemy combatant n. düşman savaşçı (9-11 terörle mücadele sırasında popüler olan, yakalanan ve cenevre anlaşması'nda belirtilenden daha az haklara sahip olan savaşçıların kast edildiği bir terim)
joint suppression of enemy air defenses ( j-sead) n. müşterek düşman hava savunma sisteminin bastırılması
roving enemy bands n. hareketli düşman grupları
catch the enemy off guard v. düşmanı gafil avlamak
dispatch an enemy v. düşmanı bertaraf etmek
deny enemy positions v. düşman mevzilerini çökertmek
hold up the enemy v. düşmanı oyalamak
find and fix enemy v. düşmanı bulup tespit etmek
tie down the enemy v. düşmanı kayıt altına almak
pinpoint the enemy v. düşmanı kesin olarak tespit etmek
harry the enemy in the rear v. düşmanı geriden taciz etmek
confront with the enemy v. düşmanla temas etmek
enemy-occupied adj. düşman işgali altında
enemy-occupied adj. düşman kuvvetlerince işgal edilmiş
ekia (enemy killed in action) expr. düşman operasyonda öldürüldü
enemy spotted expr. düşman tespit edildi
no plan survives contact with the enemy expr. evdeki hesap çarşıya uymaz
no plan survives contact with the enemy expr. kağıt üzerinde yapılan planlar gerçek hayatta işlemez
Slang
meals rejected by the enemy n. düşmanın bile yemediği yemek
meals rejected by the enemy n. düşmanın geri gönderdiği/çevirdiği yemek
meals rejected by the enemy n. lezzetsiz hazır asker yemeği
meals rejected by the enemy expr. asker tayını/paketlenmiş hazır yemek anlamındaki "meal ready to eat" ifadesinin ilk harflerinden oluşturulmuş mre kısaltmasının yemeğin kötülüğünden ötürü şaka yollu "düşmanın (enemy) bile reddettiği/yemediği yemek" şeklinde değiştirilmiş hali