kulaktan - Turkish English Dictionary

kulaktan

Meanings of "kulaktan" in English Turkish Dictionary : 2 result(s)

Turkish English
Phrases
kulaktan by ear adv.
She plays the piano by ear.
Kulaktan piyano çalıyor.

More Sentences
Music
kulaktan by ear adv.
Tom plays piano by ear.
Tom kulaktan piyano çalıyor.

More Sentences

Meanings of "kulaktan" with other terms in English Turkish Dictionary : 52 result(s)

Turkish English
General
kulaktan dolma secondhand adj.
We only have secondhand information of the coup.
Darbe hakkında sadece kulaktan dolma bilgilere sahibiz.

More Sentences
kulaktan dolma hearsay n.
kulaktan kulağa oyunu telephone (us) n.
kulaktan kulağa oyunu chinese whispers (uk) n.
kulaktan kulağa oyunu gossip n.
kulaktan kulağa oyunu operator n.
kulaktan kapmak pick up a language v.
kulaktan kulağa yayılmak get about v.
(dil) kulaktan kapmak pick up v.
kulaktan kulağa gitmek overrun v.
kulaktan kulağa yaymak run v.
kulaktan kulağa yayılmış auricular adj.
kulaktan dolma second-hand adj.
kulaktan yoksun earless adj.
kulaktan kulağa on the grapevine adv.
tek kulaktan to one ear adv.
tek kulaktan monaurally adv.
tek kulaktan in one ear adv.
kulaktan kulağa auricularly adv.
Phrasals
(melodi) notalarını kulaktan duyarak tek tek çıkarmak pick out v.
kulaktan kulağa yayılmak spread abroad v.
kulaktan kulağa yayılmak bandy about v.
(bir şey, bir yer, bir grup içerisinde) küçük küçük/kulaktan kulağa yayılmak ripple through (something) v.
Colloquial
kulaktan kulağa yayılan haber bush telegraph expr.
Idioms
kulaktan dolma bilgi hearsay n.
kulaktan kulağa bush telegraph n.
kulaktan dolma bilgi word on the wire n.
kulaktan dolma/okuduğu bilgilerle ahkam kesen kimse an armchair critic n.
kulaktan dolma/okuduğu bilgilerle ahkam kesen kimse an armchair traveller n.
kulaktan dolma/okuduğu bilgilerle ahkam kesen kimse an armchair something n.
kulaktan dolma/okuduğu bilgilerle ahkam kesen kimse an armchair critic n.
kulaktan dolma/okuduğu bilgilerle ahkam kesen kimse an armchair traveller n.
kulaktan dolma/okuduğu bilgilerle ahkam kesen kimse an armchair critic n.
kulaktan dolma/okuduğu bilgilerle ahkam kesen kimse an armchair traveller n.
kulaktan öğrenmek pick up v.
kulaktan dolma öğrenmek pick up v.
bir kulaktan girip öbüründen çıkan in one ear and out the other expr.
bir kulaktan girip öbür kulaktan çıkan in one ear and out the other expr.
Trade/Economic
kulaktan kulağa pazarlama buzz marketing n.
kulaktan kulağa pazarlama word of mouth marketing n.
Law
kulaktan dolma delil hearsay evidence n.
kulaktan dolma delil indirect evidence n.
kulaktan dolma kanıt hearsay evidence n.
Tourism
kulaktan kulağa reklam word-of-mouth advertising n.
Medical
kulaktan tedavi auricular therapy n.
kulaktan tedavi auriculotherapy n.
Anatomy
iç kulaktan çıkan toplardamarların her biri labyrinthine vein n.
beynin işitme siniri yoluyla kulaktan uyarılar alan kısmı auditory center n.
dış kulaktan gelen sesler ile titreşen kulak zarı myringa n.
Slang
kulaktan kulağa duyurmak peddle v.
British Slang
bir hikayenin kulaktan kulağa anlatılarak değişime uğraması chinese whispers n.
kulaktan kulağa oyunu chinese whispers n.