|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
ince işle ve emekle meydana getiren |
elaborator n.
|
|
2 |
General |
saksonlarla karışarak anglosakson ırkını meydana getiren cermen ırkı |
anglus n.
|
|
3 |
General |
herhangi bir dinin kutsal kabul edilen yazıtlarını meydana getiren kitapların tümü |
canon of scripture n.
|
|
4 |
General |
herhangi bir dinin kutsal kabul edilen yazıtlarını meydana getiren kitapların tümü |
biblical canon n.
|
|
5 |
General |
bütünü meydana getiren unsur |
entity n.
|
|
6 |
General |
birkaç zirvesi olan veya uzun sırt meydana getiren yüksek kara parçası |
mountain n.
|
|
7 |
General |
(ispanya ve portekiz'de) ulusal yasama organını meydana getiren iki hükümet meclisi |
cortes n.
|
|
8 |
General |
alışkanlık meydana getiren |
habit-forming adj.
|
|
9 |
General |
felaket meydana getiren |
catastrophic adj.
|
|
10 |
General |
meydana getiren anlamına gelen son ek |
-ic suf.
|
|
11 |
General |
meydana getiren anlamına gelen son ek |
-ical suf.
|
|
Technical |
|
12 |
Technical |
tork meydana getiren şey |
torquer n.
|
|
13 |
Technical |
gönyeburun eklemenin yapıldığı eğik kesimli ucu veya kenarı meydana getiren yüzey |
miter n.
|
|
14 |
Technical |
kesici aletin kabzasının dış yüzünü meydana getiren birbirine tutturulmuş parçaların her biri |
scale n.
|
|
15 |
Technical |
heterodin meydana getiren |
ımidazolidinyl adj.
|
|
Furniture |
|
16 |
Furniture |
sırt kısmındaki kıvrımları iki yandan çıkarak kolçakları meydana getiren döşemeli sandalye |
gondola n.
|
|
17 |
Furniture |
sırt kısmındaki kıvrımları iki yandan çıkarak kolçakları meydana getiren döşemeli sandalye |
gondola chair n.
|
|
Transportation |
|
18 |
Transportation |
ana konvoyu meydana getiren ve daha sonra konvoydan ayrılacak olan gemilerin oluşturduğu grup |
leaver section n.
|
|
Aeronautic |
|
19 |
Aeronautic |
jeti yakıtını dışarı itme gücü meydana getiren jet motoru |
thruster n.
|
|
|
20 |
Aeronautic |
jeti yakıtını dışarı itme gücü meydana getiren jet motoru |
thrustor n.
|
|
Marine |
|
21 |
Marine |
felaket meydana getiren büyük afetler |
catastrophic disasters n.
|
|
Mining |
|
22 |
Mining |
kömürü meydana getiren organik birimlere verilen ad |
maceral n.
|
|
Medical |
|
23 |
Medical |
guatr meydana getiren madde |
goitrogen n.
|
|
24 |
Medical |
mezoblastı meydana getiren farklılaşmamış ortaderi |
mesoblast n.
|
|
25 |
Medical |
derisi soyulmuş yüzeyi oluşturan kılcal damarları meydana getiren ve fibroblastlarla beraber deriyi iyileştiren çok küçük kırmızı granüllerden her biri |
granulation n.
|
|
26 |
Medical |
sinir dokusu oluşturan veya sinir enerjisi meydana getiren |
neurogenic adj.
|
|
27 |
Medical |
spermatozoon meydana getiren |
spermatogenic adj.
|
|
Anatomy |
|
28 |
Anatomy |
forniksin ön kemerlerinin uçlarını meydana getiren, beynin altı kısmındaki iki yuvarlak yapıdan her biri |
mamillary body n.
|
|
29 |
Anatomy |
forniksin ön kemerlerinin uçlarını meydana getiren, beynin altı kısmındaki iki yuvarlak yapıdan her biri |
mammillary body n.
|
|
30 |
Anatomy |
forniksin ön kemerlerinin uçlarını meydana getiren, beynin altı kısmındaki iki yuvarlak yapıdan her biri |
corpus albicans n.
|
|
31 |
Anatomy |
alt çene yayının çene kemiğinin parçası olmayan fakat bazen alt çene eklemini ve ortakulak kemiklerini meydana getiren kıkırdaksı parçası |
meckelian cartilage n.
|
|
32 |
Anatomy |
alt çene yayının çene kemiğinin parçası olmayan fakat bazen alt çene eklemini ve ortakulak kemiklerini meydana getiren kıkırdaksı parçası |
meckelian rod n.
|
|
33 |
Anatomy |
alt çene yayının çene kemiğinin parçası olmayan fakat bazen alt çene eklemini ve ortakulak kemiklerini meydana getiren kıkırdaksı parçası |
meckelian bar n.
|
|
34 |
Anatomy |
embriyonik önbeynin çift halinde bulunan ve optik sinir ile retinayı meydana getiren evajinasyonlarından her biri |
optic vesicle n.
|
|
Physiology |
|
35 |
Physiology |
ektodermi meydana getiren bir blastromer türü |
ectomere n.
|
|
Pathology |
|
36 |
Pathology |
kanlı ishal ve şiddetli karın ağrısı meydana getiren bağırsak iltihabı |
necrotizing enteritis n.
|
|
37 |
Pathology |
meksika, orta ve güney amerika'da görülen, cilt ve mukozada yaralar meydana getiren bir layşmanyaz |
new world leishmaniasis n.
|
|
38 |
Pathology |
tetanos meydana getiren |
tetanogenic adj.
|
|
Optics |
|
39 |
Optics |
kırmızı, yeşil ve mavi renkli üç ışığı meydana getiren değerlerden |
tristimulus adj.
|
|
|
40 |
Optics |
kırmızı, yeşil ve mavi renkli üç ışığı meydana getiren değerlerle ilgili |
tristimulus adj.
|
|
Physics |
|
41 |
Physics |
atomları meydana getiren parçacıklar |
elementary particles n.
|
|
42 |
Physics |
nükleer füzyon reaktöründe reaksiyonları meydana getiren enerji ile reaksiyonların ortaya çıkardığı enerjinin eşit olması |
breakeven n.
|
|
Chemistry |
|
43 |
Chemistry |
tam hidrolizde dört monosakkarit molekülü meydana getiren karbonhidrat |
tetrasaccharide n.
|
|
44 |
Chemistry |
alfa-truksilik asit meydana getiren bir izomerik amorf alkaloid |
truxilline n.
|
|
45 |
Chemistry |
beta-truksilik asit meydana getiren bir izomerik amorf alkaloid |
truxilline n.
|
|
46 |
Chemistry |
alfa-truksilik asit meydana getiren bir izomerik amorf alkaloid |
alpha-truxilline n.
|
|
47 |
Chemistry |
beta-truksilik asit meydana getiren bir izomerik amorf alkaloid |
beta-truxilline n.
|
|
48 |
Chemistry |
n-hidroksisukkinimidin etil tuzunu meydana getiren kristalli beyaz bir madde |
malamethane n.
|
|
49 |
Chemistry |
güneş ve benzeri ışınların nüfuz etmesi sonucu kimyasal değişikler meydana getiren |
tithonic adj.
|
|
Biology |
|
50 |
Biology |
birden fazla spor hücresi bulunan bitkilerin dişi gametofitleri meydana getiren sporları |
megaspore n.
|
|
51 |
Biology |
çiçekli bitkilerde embriyon kesesini meydana getiren hücre |
megaspore n.
|
|
52 |
Biology |
mezoblastın bağ dokuları meydana getiren ve kan üreten bölümü |
mesenchyma n.
|
|
53 |
Biology |
pürüzlü ve düz yüzeyli koloniler meydana getiren |
rough adj.
|
|
54 |
Biology |
melez yavrular meydana getiren canlılar nesline ait veya ilgili |
parental adj.
|
|
Astronomy |
|
55 |
Astronomy |
çift yıldızı meydana getiren iki öğeden daha sönük olanı |
companion n.
|
|
56 |
Astronomy |
çift yıldızı meydana getiren iki yıldızdan daha düşük kütleli veya sönük olanı |
secondary n.
|
|
Botanic |
|
57 |
Botanic |
içinde teliosporların oluştuğu, bazı pas mantarlarının spor meydana getiren gövdesi |
telium n.
|
|
58 |
Botanic |
odunda beyaz çürük meydana getiren mantar |
tinder fungus n.
|
|
59 |
Botanic |
şemsiyeyi meydana getiren küçük ikincil şemsiyelere verilen ad |
umbellule n.
|
|
60 |
Botanic |
umbeli meydana getiren küçük ikincil umbellere verilen ad |
umbellule n.
|
|
61 |
Botanic |
makrosporları meydana getiren bir yapı |
macrosporangium n.
|
|
62 |
Botanic |
makrosporları meydana getiren bir yapı |
megasporangium n.
|
|
63 |
Botanic |
epidermisi meydana getiren birincil meristem |
protoderm n.
|
|
64 |
Botanic |
bitkilerde hastalık meydana getiren |
phytopathogenic adj.
|
|
Social Sciences |
|
65 |
Social Sciences |
anglosaksonları meydana getiren alman halkının mensubu kimse |
angle n.
|
|
Linguistics |
|
66 |
Linguistics |
dilbilimsel yapıyı meydana getiren unsurlar |
constituency n.
|
|
67 |
Linguistics |
dilbilimsel yapıyı meydana getiren unsur |
constituent n.
|
|
68 |
Linguistics |
yazılı tüm bir cümleyi meydana getiren kelime grubunu fark edebilme becerisi |
sentence sense n.
|
|
History |
|
69 |
History |
malay birliği'ni ve malay federasyonu'nu meydana getiren, malakka yarımadası'nın eski eyaletleri |
malay states n.
|
|
Religious |
|
70 |
Religious |
dini ritüellerle bağdaştırılan, hızla döndürüldüğünde kükreme sesi meydana getiren bir tür ahşap çıta |
rhombos n.
|
|
Philosophy |
|
71 |
Philosophy |
(aristoteles'e göre) gerçekliği meydana getiren eylemleri şekillendiren potansiyel töz |
matter n.
|
|
Geography |
|
72 |
Geography |
dünya'nın flora ve faunasındaki değişimlerin, birçok organizmayı yok eden ve yeni türler meydana getiren yıkıcı olaylardan kaynaklandığı görüşü |
neo-catastrophism n.
|
|
73 |
Geography |
malay birliği'ni ve malay federasyonu'nu meydana getiren, malakka yarımadası'nın eski eyaletleri |
malay states n.
|
|
Geology |
|
74 |
Geology |
jeolojik bir formasyonu meydana getiren küçük stratigrafik birim |
member n.
|
|
75 |
Geology |
proterozoik dönemde oluşmuş dağları meydana getiren yer hareketlerinden |
algoman adj.
|
|
76 |
Geology |
proterozoik dönemde oluşmuş dağları meydana getiren yer hareketleriyle ilgili |
algoman adj.
|
|
77 |
Geology |
proterozoik dönemde oluşmuş dağları meydana getiren yer hareketlerinden |
algomian adj.
|
|
78 |
Geology |
proterozoik dönemde oluşmuş dağları meydana getiren yer hareketleriyle ilgili |
algomian adj.
|
|
79 |
Geology |
proterozoik dönemde oluşmuş dağları meydana getiren yer hareketlerinden |
algomic adj.
|
|
|
80 |
Geology |
proterozoik dönemde oluşmuş dağları meydana getiren yer hareketleriyle ilgili |
algomic adj.
|
|
Military |
|
81 |
Military |
kıyıyı meydana getiren elementlerin karışımı |
beach composition n.
|
|
Entomology |
|
82 |
Entomology |
böceklerin yumurtlama borusunu meydana getiren sert kısımlardan biri |
rhabdite n.
|
|
83 |
Entomology |
rabdomu meydana getiren çok sayıdaki bölümden her biri |
rhabdomere n.
|
|