| English | Turkish | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Common Usage | pronounce v. | telaffuz etmek | ||
|
I want to learn French, but I have difficulty pronouncing French words. Fransızca öğrenmek istiyorum ama Fransızca kelimeleri telaffuz etmekte zorlanıyorum. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | pronounce v. | ilan etmek | ||
|
The election was pronounced rigged. Seçimlere hile karıştırıldığı ilan edildi. More Sentences |
||||
| General | pronounce v. | söylemek | ||
|
I do not want to pronounce on the debate which is being held today in the Security Council. Bugün Güvenlik Konseyi'nde yapılmakta olan tartışma hakkında bir şey söylemek istemiyorum. More Sentences |
||||
| General | pronounce v. | duyurmak | ||
|
The doctor pronounced him dead. Doktor onun öldüğünü duyurdu. More Sentences |
||||
| General | pronounce v. | bildirmek | ||
|
She isn't qualified enough to pronounce on this matter. Bu konuda karar bildirecek kadar nitelikli biri değil o. More Sentences |
||||
| General | pronounce v. | ileri sürmek | ||
| General | pronounce v. | resmi eda ile söylemek | ||
| General | pronounce v. | resmen bildirmek | ||
| Law | ||||
| Law | pronounce v. | bildirmek (kararı) | ||
| Law | pronounce v. | resmen beyan etmek | ||
| Law | pronounce v. | tefhim etmek | ||
