English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | uncertainty n. | belirsizlik | ||
There is big uncertainty about the economic condition of the country. Ülkenin ekonomik durumuna ilişkin ciddi bir belirsizlik söz konusudur. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | uncertainty n. | belirsizlik | ||
Life is full of uncertainties. Hayat belirsizliklerle doludur. More Sentences |
||||
Politics | ||||
Politics | uncertainty n. | belirsizlik | ||
The Greek Government is assuming the presidency of the European Union at a time of great international uncertainty. Yunan Hükümeti, büyük bir uluslararası belirsizliğin yaşandığı bir dönemde Avrupa Birliği dönem başkanlığını üstleniyor. More Sentences |
||||
Informatics | ||||
Informatics | uncertainty n. | belirsizlik | ||
It is the result of auctions and general uncertainty. Bu, açık arttırmaların ve genel belirsizliğin bir sonucudur. More Sentences |
||||
Psychology | ||||
Psychology | uncertainty n. | belirsizlik | ||
It is in nobody's interest for the existing uncertainty to be continued. Mevcut belirsizliğin devam etmesi kimsenin yararına değildir. More Sentences |
||||
General | ||||
General | uncertainty n. | kuşku | ||
General | uncertainty n. | kararsızlık | ||
General | uncertainty n. | değişkenlik | ||
General | uncertainty n. | kesin olmama | ||
General | uncertainty n. | kesinsizlik | ||
General | uncertainty n. | tereddüt | ||
General | uncertainty n. | şüphe | ||
General | uncertainty n. | adem-i emniyet | ||
General | uncertainty n. | muamma | ||
General | uncertainty n. | güvensizlik | ||
General | uncertainty n. | kararsızlık | ||
General | uncertainty n. | kesin olmama | ||
General | uncertainty n. | tedirginlik ortamı | ||
General | uncertainty n. | bilinmezlik | ||
Informatics | ||||
Informatics | uncertainty n. | kesinsizlik | ||
Statistics | ||||
Statistics | uncertainty n. | tahmin edilen veya hesaplanan değer ile gerçek değer arasındaki fark |